19 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

19 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Cumhurivet 19 Maiıs 1935 Edirne resim sergisi Sergide eser teşhir eden san'atkârların hepsi mevzularını 5 buçuk asırdanberi Türkün bediî heyecanına kaynak olan Edirneden almışlardır Turkiyede köy davası 120 günlük gece Cenub kutbuna giden keşif heyetleri kalın kar tabakaları altındald kulubelerinde bu karanlık dört ayı nasıl geçîrîrler? Çan kaya ve çetin ceviz Devrimin, bütün yollannda yıkmak, yaratmak, aşmak ve başarmak gibi hep hıza, güvene ve güreye dayanan akm lar vardır. Bu akınlar yeni kavramm öz kaynaklanndan fıskınyor. Bu kaynaktan su içmiyen ve bunun özünü emmenın yolunu bilmiyenler, yerinde sayan bahtsızlardır. Birincisi yel gibi eser, süpüriir ve sümürür; ikincisi ezilir, süpüriilür ve sümürülür, acunun bütün gidişi burada toplanır. Yannın bir gününde sümürge olur sümürülür, gücünü, gö resini, tophyamıyan, okulasını, ekono misini kuramıyan, yollannı, demiryollannı açamıyan, işletemiyen her hangi bir gövde koflaşır ve günün birinde acunun silindirleri altında ezilir gi <• der. Türk ulusu gibi yeni alanda, Bab devletlerinin arasına girmek ve uygurluğunu onlann kertesine çıkanp orada durmak ve hiç birini daha öne geçirmemek istiyen bir varlığm en yüksek tutuşu zor ve çetin işlen ascıak ve başanp sonunu almakla olur. tdarenin ve idareciliğin kitabı yoktur derler, bu gerçekten yasalar, salımlar, çekimler hep bellenmiş işlerin bırer yolu ve yöntemidir; fakat zorluk ve çetinlıkler karşısında yılmadan, irgılemeden kestirim almak ve sarsıntısız başarmak, kitabın değil, o iş başında içten gelen ve ka fadan doğan bir işin verimıdir. îzmirin birkaç köyünde öyle çetin işlerle karşılaştık ki orada çok durmak ve çok düşünmek içten gelen hızı ve onun gü cünü kırabilirdi, köylümüzle can kaynaklan ile konusurken bilmem nasıl bir kayalığın devrılmesi için şöyle bir söz ve bir terim geçmişti: «Bu kayalık değil, en çok bir çetin cevizdir. Sıkıştınhr kınlır, bu söz o kadar kolay, o kadar cana yakın geldi ki şimdi her yerde, her köyde gülüşme için Ata sözü gibi tekrarlanıyor. O kaya lık değil, çetin ceviz! Ve gerçekten böyledir. Üç bin kılometroluk köy yollan dağlan ve kayahklan kendi gücü ile, alınteri ve nasırlı eli ile açan Türk köylüsü, bir kayalığa dayandı mı, valisinden, kaymakammdan hemen dinamit, kapsol, fitil istiyerek çetin cevizi kıralun, diyor. Sırası gelir, kilometro larla kayalık sökülür, alb metro ge nişletilir, otomobiller kamyonlar çı kar, köylünün gücü şahlanan isteği, amacma ulaşır. İşte buna koca köylü «çetin ceviz» diyor. Tam üç bin kilometro yolu köylü gücü ile açılmış bir tek para verilmemiş, bugün ekonomik bakımdan birkaç saatte günlerle yol alarak malmı satmış, akşama ocağının başına, Zeynebinin yanına varmış bulunuyor, o yolunu böyle yaptığı gibi okulasını da böyle ve bir hızla kuruyor. Kayalıklannı söke tuğlasını keser, kireç kuyusunu açar, ke restesini biçer, el emeği için küçük bir yardım görünce hemencecik üç beş ay veya bir yıl içinde Koca bir okulayı kurar. Dincilerin cehennem dediği ezgi ve karanlıktan gene dincilerin cennet dediği ışıklara, Bayındırlıklara ve göne veren gönül ferahlıklanna ka vuşuyor. Görüyoruz ki burada da bir yer den bir tek y*rdtm görmüyor, her şey yapılıyor, kunıluyor. Halka halka duman savuran sigarasını içerken büyük fincanından çok sevdiği kahvesini şapırdatarak çekerken okula odasında ve toplantı yerlerinde konusurken, gene çetin cevizden bahseder. Koca köylü ve çetin ceviz bunlan konusurken Kurultayda Halk Partisinin kar şısına ne kadar çetin ceviz çıkb ve ne kadar çetin ceviz, kolayhkla ve çatır çatır kınldı ve ne kadar yenilikler ve yeni adımlar aoldı. tşte bütün bunlan halkımız can kaynaklan olan köylü müz susamış bir istekle görmekte ve bunlara kulak kabartmaktadır. Halkımız can kaynaklan, köylümüz büyük Partidir. İzmir Valısi K. DİRİK KSçuk Amerîka kartar alttnda Tabiî siz de bilirsinizl Küremi zuı cenub kutbunda Antarktio denilen bir diyar vardır. Toprağı görünmiyen ve üstü en iyi bir kristal gibi daima temiz ve parlak bir buz tabakasile örtülü olan bu diyarda fırbnalar, fırtı nalan kovalar. Kuhıb noktasından dolu dizgin kopup gelen rüzgârlar bu cilâlanımş gibi pınldıyan buzlann üze rinde hiç bir mâniaya tesadüf etmiye • rek öyle çabuk kayarlar ki eğer bir insan o rüzgârlann karşısına çıksa, bu şiddetli esişe karşı duramaz, muhak lak yıkılır ve bir çöp parçası gibi yuvarlana, yuvarlana gider. Burada canlı hiç bir mahluk yoktur. Deniz hayvanlann ve deniz kuşlannın en gözünü taştan esirgemiyeni, en yılmazı, bile kışın bu diyara uğramaz. Yazın güneşli günlerde bu diyann sahilindeki kayalarda Pengoenler yuva kurarlar ve bazan buzlan delen deniz filleri, güneşlenmek istiyen deniz aslanlan buzlann üzerine çıkmağa uğraşırlar. Kışlan buraya yağan karlar hiç erimez, hep donar ve buz olur. Bu top raklan örten buz tabakalannın kalınlığı her sene artar. Ban yerlerde 600 metroya yükselen buz tabakası vardır. . Havasının sertliğine hiç bir soğuk ikIim hayvanınm dayanamadığı bu buz diyanfla gîclea msanlar rorAr. Rentam Fuadln Meriç ve Selimiye tablotu Edirne (Hususî) Edirne Halkevinin himmetile bir resim sergisi açıldı. Bu sergi gerçi kcmiyct itibarile zayıftır, yani 4050 tablodan mürekkebdir. îştirak eden san'atkâr adedi de azdır. Fakat Edirne şehri bclediye hududlan içinde yaşamakta olan san'atkârlann eserlerine münhasır kalmış olan serginin mana itibarile kıymeti, bugün için çok yüksektir. Edirne şehri; Mericin, Tuncanm Ve Ardanm akışlan boyunca yaptıklan büklümleri, kıvnmlarile yarattıklan bediî yumuşaklık içinde, şişkin göğüsle rile göklere çalım satan abideleri ve baş döndürecek yüceliklere uzanmış minarelerile bu şehir, binbir harikanm çerçevelediği bir tablodur ki işte Edirne, bu yüksek tabiî kabiliyetile beş. buçuk yuz yıllık bir ömürle Türk san'at ve edebiyahna beşik ve Türkün bediî heyecanına kaynak olmuştur. Bu asil heyecanm hazinelerini bağnnda yaşatan mağrur Edirne şehrinin çocuklan için bu sergi nekadar azdır, fakat şunu unutmamalıyız ki bu sergi, Cumhuriyete kadar son yıllann binbir felâketini görmüş, mütemadıyen çeşid çeşid istikametlerle esen samyeli altında sararmış solmuş olan Edirnenin, Cum huriyetin feyizli havası altında verdiği ilk filizi ve Edirne çocukiannın uyuşmuş gibi duran sau'at heyecanuun ilk hmıldanışıdır. Bu itibarla sergiyi çok yüksek, manidar buluyorum. Salonun sağ tarafındaki duvarda grup halinde sekiz on tablo var. Bunlar Kâzım imzasmı taşıyor. Kâzınun en samimî heyecanını Üçşerefeli camisinin avlusunda buluyoruz. San'atkâr, orada Edimenin en güzel bir abidesinin en güzel bir köşesini fırçasma tevdi etmiş ve öyle bir yer intihab etmiş ki bu tablonun bir tarafmda keskin bir güneş albnda ışık ve renk cümbüşleri yaşarken, diğer tarafında müteselsil keraerler üstünde kubbelerin yükselen ve dcrinleşen boşluklannda canlanan çizgi ve renk oyunlannı çok güzel görmüş ve çok samimî bir armoni ile tes bit etmiştir. Kâzımın Beyazıd avlusundan ve Mcric kıyılanndan alınmış güleryüzlü ve cana yakın daha birkaç tablosu var. Fakat peyzaj üstünde kompozisyon dan bu arkadaşı uzaklaşmış görmek isterdim. Gerçi bu temiz ilhamlannı Edirne sulanndan, Mericden, Tuncadan almışbr. Bunun içindir ki, seyircilere gülümsüyor, fakat gerek renkte gerek çizgide samimiyetten azçok zayiatı vardır. Eğer Üçşerefelide yaptığı gibi bu tablolannı o güzel sahillerde baş layıp gene orada bitirmiş olsaydı muhakkak ki bu eserler daha kıymctli olacaktı. Sergiye iştirak eden san'atkârlardan Fuadın tablolan sergiyi hayli zengin leştirmiş bir haldcdir, arkadaşımız Fuad ötedenberi millî abidelerimizin tesiri altında çalışan bir san'atkârdır. Bursa ve tstanbul abidelerinden aldığı birçok tablolan da bulunan Fuad, Edirne abidelerine olduğu gibi bu güzel diyarın akan nazlı sulanna da ayni kuvvetle âşıkbr. Mericte Gurub adlı tablosu bir şiirdir. Insan onu seyre derken fırçayu boyayı unutur, bir müzik nağmesi dinliyormuş gibi ilâhî bir ses, bir koku duyar. Fuadın Merici terennüm eden tablolan arasında küçük kıt'ada bir tablosu daha var. Bir sahilden Merici atlayıp öteki sahile bakarken ağac ve yeşillik dalgalan üstünden görülen Edirnenin panoraması ortasından yüksebni? Selimiyenin muhteşem siloeti. SM üstünden yüce ağac gövde ve dallan arasmdan ne güzel görmüş ve duymuştur. San'atkâr bu rada da çok samimidir. Işte Fuadın ruhu ve Edirnede yaşayışmdan kasdı bu iki tablodan biie tamamile oku nuyor. Meric, Edirnenin Allah vergisi bir tabiat abidesi, Selimiye de Türkün yarattığı yüce bir san'at abidesidir. Bunlann yekdiğerile ne sıkı ve ne candan bağlılıklan vardır. Fuadın fırçasından daha evvel heyecanına hürmet etmek bana borc oldu. Sergide daha birçok krymetli eserler vardır. Fakat benim için en kuvvetli ve en şayanı dikkat parçalan bun laıdır. Mimar Amiral Byrd 1928 senesînde sek • sen kişilik bir heyetle birlikte LosAncelosun San Pedro limanından hare • ket ederek kutba gitti ve orada cenub kutbu arazisinde Balina koyunda kü çük Amerika ismini verdiği bir karargâh kurdu. Bu karargâh zamannnı * zın bütün yenilıklerine maliktir. Byrd 1929 senesi teşrinisanisinde de yanına üç arkadaş alarak tayyare ile cenub kutbuna kadar uçtu. 2574 kilometro tutan bu mesafeyi muvaffakiyetle katederek karargâhına döndü. O zaman • dan sonra Byrd âdeta bir cenub kutbu vatandaşı olmuştur. Atarkrikonun yazı bir keşif heyeb*nin işini tamamlamasma yetişmiyecek kadar kısa olduğu için, oraya giden heyetlerin kışlaması âdeta zarurî olmaktadır. Daha ilk seyahatinde karargâhını kurmuş olan Byrd son seferinde kışı Küçük Amerikada geçirmiştir. Bu karargâh toprağın üstünde değil' dir. Kış olunca yağan kann albna gömülür ve keşif heyeti bu karlann altında yaşar. Kutub geceleri tam dört ay sürer ve dört ay süren bir gece tahammül edilmez bir felâkettir. Keşif heyeti bu dört ayı karargâhta geçirmeğe mecburdur.. Fakat ilmî çalışma ve günlük programı bu dört ayhk gece kat'iy^çtt^d^ilşmez. Dört ay karanhkbr. Fakat medenî insanlann elinde saat vardır. Qnlar gene günlerinin gece ve gündüzu nü taksim etmislerdir. Dimağı ve be deni taze tutmak için gündüzleri zifirî karanlıkta gezintiler yaparlar. Etra fı tetkik etmek için dışan çıkmağa hacet yoktur. Karargâh odalannm ta vanlan deliktir ve dışansını görebil • mek için lâzım gelen cihazlar takıl * mışbr. Vücudleri sıcacık bir odada olan insanlar bu dürbünler vasrtasile tetkiklerini üşümeden yapabilirler. Taze et yemek için hayvanlar göhlrülmüştür. Onlann da kendilerine mahsus ahırlan vardır. Bu nihayetsiz kutub gecesinde va • kit geçirmek Iâzımdır. Bunun için yo la hazırlıklı çıkılmışbr. Seyahate iştirak edenlerin sinemalan bıle vardır ve gecelerini filim seyrederek, türlü oyunlar icad ederek, okuyarak ve arala nnda münakaşalar, mubahaseler ya parak, eğlenceli geçirmeğe gayret ederler. Fakat dört ay süren gecelerin eğlenceli geçu'ği pek te iddia edilemez değil mi? Dört ay süren güneş hasreti, azabIann en tahammül edılmezidir. Dört ay karanlığın kurşunileşmesi • ni ve kurşuninin de beyazlaşmasnu beklemek ve sonra da ısıtamıyan bir güneşe kavuşmak... Her halde böyle bir işkenceye tahammül edecek insanlar pek azdır. Fakat ilim aşb ve herkesin yapamıyacağı şeyleri yapmak gayreti insanlarda o kadar kuvvetli dir ki, bazan azablann en fecirae bile tahammül ettiriyor. Mekteb talebeleri Tunada yapılacak ve askerlik yeni köprü Yeni talimatname Bakanlar Heyetinden geçti Ankara 18 (Telefonla) Askerliğe hazırlık dersleri, askerî ehliyetaameler ve yedek subay hazırlık kıt'alan hakkında Büyük Erkânıharbiye ile Küİtür Bakanlığı tarafından hazırla nan talimatnamenin meriyete konulması Bakanlar Heyetince kabul edildi. 53 maddelik olan talimatname e saslanna göre orta tahsil çağında bulunan gencler ihtiyat subay ve askerî memurlan kanununa göre lâzım gelen askerî ehliyetnameleri almağa mecburdurlar. Bunun için mekteb programlanna konulan derslere ve kamplara devamla mükelleftirler. Sınıf geçm^k ve diploma almak askerlik derslerinde muvaffak olmağa bağlıdır. Resmî ve hususî liselerle muallim mekteblerinin birinci devre ve muadılı ıkinci derecede orta iktısad mekteblerinin son iki sınıhnın haftada iki saat, resmî, hususî liselerle muadili iktısad mekteblerinin her sınıfınm ikişer saat, Üniversite ve muadili yüksek ihtısas mekteblerinin ilk üç senesinde ve Gazi Terbiye Eenstitüsünde bütün bir tahsil devresinde 180 saat askerî ders okutulacakbr. Bu talimatnamede yazılı esaslar dahilinde kurulacak kamplarda geceli gündüzlü 15 gün bulunmak ve taliru, tatbikat ve abşlara iştirak mecburidir. Beden kabiliyeti ve sıhhî hali elverişli olmadığı askerî sıhhat heyetince tasdik olunanlar derslere devam ehnekîe beraber talimden isb'sna edilmişlerdir. Askerî derslere aid müfredat programı Erkânıharbiye reisliğile Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanacakbr. Ehliyemameler orta, tam ve yüksek olarak üç nevidir. Yüksek mekteblerde kamp müddeti birinci ve ikinci sınıflar nihayetinde 15 şer gündür. Her talebe için ayn birer izin ve devam cetveli tutulacakbr. Askerî ders, talim ve kamplar için lâzım olan silâh ve vasıtalar ordu ta rafından temin edilecekbr. Bir sene içinde üçte bir nisbetinde devamsızlığı görülen talebe imtihanlara kabu! edil miyecektir. Bu talimatnamenin hükümleri bu seneden itibaren tatbik edilecek ve talebenin vaziyeti bu hükümlere uydurulacakbr. *** SEDAD ÇETİNTA* Küçücük insan, kendinî korumak için tabiat tarafından eline zekâdan başka bir silâh verilmemiş olan in Selânikten yazılıyor: san, şüphesiz ki bütün yaratılanlann Bükreşte topianan Balkan konse en cesurudur ve işte bunun için birçok yinde Tuna ırmağı üzerinde yeniden insanlar, bu ölüm diyanna gitmişler yapılacak köprü meselesinin de mev dir. Birçoğu ilim için ve gene birçoğu zuu bahsedilmesi buranın hatta bütün da basit ve bayaği insanlann yaşayış şimalî Yunanistanın ticaret âlemine çemberinden kurtularak harikulâde bir pek büyük bir endişe vermiştir. Eokişey yapmış olmak için bu seferleri yapdenberi bu köprünün yapılması ortaya mışlar, sonra bu buzlar içinde ebedıyen abldıkça Yunanistanın ticaret âleminkaybolmuşlardır. de ehemmiyetli bir rahatsızlık hissecîilBuraya seyahat yazın yapılır. Çünmekte idi. Hatta geçen kânunusanide kü kışın deniz donmuştur. Yazm buzilk defa olarak Atinada konseyin toplar çözülür ve keşif heyetlerini göHi landığı zaman bu taraflann ticaret oren tecrübeli ve cesur gemiciler bu buz daları ve ticaret teşekkülleri hükumete adalannın arasında kendilerine bir yol müracaat ederek Yunanistanın Po • açarak ilerlemeğe gayret ederler. Ionya ve orta Avrupa ile münakalâtı Şimal kutbuna seyahatler cenub kutnm temini ve Selânik limanı özgür tölbuna yapılan seyahatlerden çok evvel gesinin sönmemesi için yapılacak &öprü başlamışbr. İlk cenub seyahatini 1840 meselesinin Romanya ile Bulgarvstan da kaptan James Kuk yapmışbr. Anarasında yapılmasmın çaresi bulunmataktiko üzerine ilk giden insan ise sı istenmişti Filhakika Yunanistan için kaptan Scottur. en müsaid yer Rusçuktur, ve RomanOndan sonra bir başka Ingiliz bahya ile Bulgaristanın birleştirilmesidir. riyelisi, mülâzim Shackletor cenub Bundan Selânik limanı müteessir ola Miknatıs kutbunu bulmuştur. Fakat maz. Bükreşteki konseyde köprünün Scott ikinci bir seyahatinde kutba kaRomanya ile Yugoslavyayı birleştir dar varmış, fakat oraya kendınden evmek üzere Prokovada yapılması ka • vel gelmiş olan meşhur Amondsenin bıbul edılmiş olduğu konseyin toplandı rakbğı Norveç bayrağmı bulmuştur. ğı günler burada şayi olmuş ve bütün Kaptan Scottun keşif heyebni teşkil ticaret âlemini sarsmışb. Gerçi sonra eden insanlar gemilerine dönerlerken dan Yunan murahhaslannın ib'razı re müthiş bir kar fırbnasına turulmuşlar Türkiye murahhaslannın Yunan nokve karlann altına gömülüp gibnişler tai nazannı kabul etmesile böyle bir ka* dir. rar verümiyerek meselenin gelecek Bundan sonra bu kutba varmak Balkan konseyinde düşünüleceği habeicin birçok hava seferleri yapdmışbr. ri gelmişse de bu haber de bura tüc • carlannı tatmin edememiştir. Geçen sene martında Romanya ile yapılan Sofya görüşmelerinde köprünün Ro manya ile Bulgaristan arasında yapı' masını Romanya kabul ebnişti. Fakat ş/mdi Yugoslavyanm arzusu tarafına dönerek köprü yerinin Prokova olmasını iltizam etmek tedir. Eğer Yugoslavyanm arzusu gibi olsaydı Selânik limanınm mahvolduğu günleri, Romanya ile Yugoslavya böyle bir köprü ile birleşirse Yugoslavyanm Adriyatik denizine doğru demir yollan da bulunduğundan Selânik limanı içeri Avrupaya olan vasıtahğmı da kaybetmiş bulunacakbr. Şimdi gelecek konseyin bu meseleye dair vereceği karar merakla bek ı lenilmektedir. Yunanistanda derın telâş uyandırdı Sağda renam Fuadin YeşütBrbe, tolda rettam Kâzımın Oççerefelinin avlusu tablolan. Şeyh Saidin kardeşi hudud harici edilecek lkamete memur olduğu Malkara • dan izinsiz olarak şehrimize gelmiş ve burada yakalanarak mahkemeye ve rilmiş olan Şeyh Saidin kardeşi Tahir Edirneye göndenlmiştir. Tahirin ha dud harici edileceği haber alınmijt». Başdirektörün tetkikaü Gümrükler Başdirektörü Seyfi ev velki gün tstanbul ithalât gümrüğünde yaptığı tefb'şten sonra dün de Ticareti dahiliye gümrüğü muamelâtını teftiş etmiştir. Başdirektör Seyfi gümriîkler deki yeni servis değişiklıklerinin ne kerte iyi netice verdiğinı tetkik etmek* tedir. Yeni Türk vatandaşlan Ankara 18 (Telefonla) 1766 kişi yeniden Türk vatandaşlığına a luıdu Erzurumda zelzele oldu Erzurum 18 (A.A. ) Bu sabah saat 2 de oldukça kuvvetli ve devamlı bir deprenme olmuştur. •I ^ « ^ • Byrd keşif heyeti vakit geçirmek için rinema »eyrediyor

Bu sayıdan diğer sayfalar: