24 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

24 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kftçttkj Hlkâyej Bu bir masal mı? Vahid öz Güner Üniversitede dil imtihanları Talebenin birçoğu muvaffak olamadı Üniversite yabancı diller kursunda dil yoklamalan bitmiş, netice anla şılmıştır. Buna göre: Yabancı Diller mekte bine yübaşındanberi yazılmış talebenin sayısı 3272 dir. Bunların 92 si fransızcadan, 2 si ingilizceden, 16 sı almancadan ve 3 ü de italyancadan daha yübaşında imtihan vermişler dir. Son sınıf talebesi olduğu için yoklama edilmiyen talebenin sayısı da 461 dir. A kurlarında devamsızlıktan dolayı imtihana alınmıyan talebenin sayısı 241 dir. Aynca 72 kişi de kaydolduklan halde devam etmemişler dir. Binaenaleyh 313 kişi sınıflannda bu yıl ecnebi dilden dolayı doğrudan doğruya ipka edilmiştir. B ve C kurlarına yazılı talebenin sayısı 724 tür. Bu yıl kurlarında yoklamalan yapı lan talebenin sayısı 1774 tür. Bunlardan fransızcadan ikmale kalanlar 111, imtihana gelmiyenler 25, almancadan ikmale kalanlar 21, imtihana gelmiyenler 16, ingilizceden ikmale kalanlar 11, imtihana gelmi yenler 1, rusçadan hasta olup imti hana gelmiyen de bir kişidir. Yabancı dilden ikmale kalmış olan bu talebeler asü meslek derslerinden de ikmale kalmışlardır. Bunlar eylul devresinde yoklama edilecektir. Yarı resmî daîreler maaş projesi Buralarda da bir nevi barem tatbik edilecek Ankaradan gelen haberlerde Mali ye Bakanlığınm, sermayesi kâmilen veya kısmen hükumete aid olan müessesat veya imtiyazlı şirketler için hususî bir barem kanunu hazırladığını bıldiriyordu. Bu projeye göre bu ka bü müessese ve şirketlerdeki memurlar da 15 dereceye ayrüacak, en az ücretli maaşı aslî 15, en çok ücretli aslî maaş ta 70 lira olacaktır. Bu haber, sermayesi hükumetle alâkadar müessese ve bankalarda çok mühim tesirler bırakmıştır. Şehrimizde bu kabil müesseseler Ziraat Bankası, Sümer Bank, Liman ve Rıhtım Umum Müdürlüğü, Tahlisiye Şirketi, Denizyollan Umum Müdürlüğü gibi müesseselerdir. İş Bankasının bunların bulunmadığı rannediliyor. arasında I Venizelosun Yaptıkları Yazan: Sabık Intellicens Servis Şefi Sir Bazil Tomson 54 * Venizelos, tek kurşun atmadan bir* avuç adamla Atinaya girmeği ve iktıdar koltuğuna kurulmağı düşünüyorduî Ju delice teklifinden sonra amiral, arbk onu kabulden kat'î surette istinkâf etti. 30 birincikânun 1916 akşamı, amiral, îtilâf sefirlerinin gündelik toplanbsma iştirak ettiği zaman onlan en dişeli buldu. Elçiler, on batarya to pun teslimini kâfi görüp görmiyeceğini sordular. Amiral cebav olarak Paristen aldığı emirlere itaat mecburiye tinde olduğunu söyledi ve ilâve etti: Hükumetlerinizi tazyik ederek bana verilen emirleri geri aldırmak sizin vazifenizdir. Saatten saate gerginlik ve sinirlilik arbyor, herkes fena şeyler olacağını düşünüyor, Yunan kıt'alan, Atinayı tahliye ediyorlardı. Böyle kanşık ve heyecanlı anlarda bu çesid «sulhperver nümayişler» den içtinab ehnek gerektir. Amiralın nümayiş emri Bu akşam ta Namığın evinde top lanmışbk. Tatlı yaz gecesi.. Yüdızlar, sessiz ağaçlar birbirlerine gizli birer masal söylüyor.. Gevşek gevşek bakı şıyoruz. Pcncerenin içinde, birden fı§kıran keskin bir böcek sesi bizi kor kattu. Bu yiğitliğimize gene kendimiz gülüyoruz. Yalnız Namık dalgın.. Dürtüyoruz. Çekiştiriyoruz. Olmuyor. Nen var, ne oluyorsun söylesene de dik. Hiç dcdi ne olacak.. Biraz önce söylediğiniz o acıklı aile hikâyesi ba na da bir masalı düşündürdü. DaVıa iyi ya söyle de dinliye lim. Dinlenecek masal değil canım.. Saçma, sapan şeyler.. Onu zorladık. Gözleri, yüzlerimiz de ağır, ağır dolaşb ve gülümtedi. Gönlü olmuştu. Dinliyoruz: «Onlar kan koca idiler. Çocuklan olmamıştı. Komşulannın çocuklanm evlerine alırlar ve taşkın sevgilerini biraz olsun dindirirlerdi. Bir gün, oğle sıcağında bir fıstıkçı evlerinin önünde mola vermişti. Yanında kansı ve ço cuğu da vardı. Hem bir sabş yapmak, hem de biraz kadın ve çocuğunu gez • dirmek istemiş. Kan kocanın gözleri, bu çıplak, yüzü tozlu, toramana takılmışb. Onlan içeriye alıp yemek yedirmişlerdi. Bu yoksul çiftin daha beş çocuğu, kocanineleri fıstıklann cilvesine bağlıydı. Çocuk ta koşuyor, fısbk, fısbk satarun diye bağınyordu. Kan koca gözlerile konuşmuşlar ve hsbkçıdan çocuğu istemişlerdi. Çocu gu bağırlanna basbracaklardı. Fubk çı adam ve kansı önce birbirlerinin yüzüne bakmışlar ve sonra da çocukla nnın iyi bakılacağını anladıklan için, aynlığm acısına katlanmağı göze al mışlardı. Çocuk çabucak aldablmışb. Evin eski dadısı, bu yavrucuğun yenileşen dadısı olmuştu. O artık iki gün sonra, yüze gülen rubalar içinde, bu eve, bu yeni ana ve babaya en çok yakısan bir bebekti. Kan koca üzerine titriyordu. Bü yüdükçe tatlı bir ağırlıkla sanlan bu çocuk güzel gözlerini gölgeleyen kir piklerile, kitabmın üstüne iğilirken cana daha yaklaşıyor, ana ve babayı temiz yüzile bir kat daha kendisine bağlıyordu. Bir gün mektebden dönüşünde ba basının odasında, hızlı sesler duymuştu. Kulağına çalınan annesinin bu sesi: Korkuyorum, çocuğumuzu ba bası gelip almasın. Diyordu. Söylenen ad onun adı, konuşulan bu çocuk ta kendisiydi. îstemiyerek sesleri dinledi ve o gün ilk olarak ağla dı: Demek ki annesi ve babası onlar değilmiş... Yüreğini yokladı. Düşün dü. Karmakanşık bir hayalin sineması: Çocukluğu, fısbk tablası canlanır gibi oldu.. Sonra gene onlar eski ye rine girdiler ve silindiler. Gene şimdiki annesi ve babası, candan sevdiği bu tvi insanlann kendinde daha derin ya şadığuu duydu. Sılkindi. Babasmın, annesinin ellerini eskisinden sıkı bir sevgile tuttu ve öptü. Onlar da ko nuştuklannı bilmiyor sandıklan çocuklannın, bugün daha artmış göriinen sevgisinin içinde korkulannı erittiler ve gülümsediler. Hayat hep düz ve güzel gitse ne iyi.. Biraz sonra arka, arkaya hızlı bir rahatsızlık az bir ara ile babasmı, annesini yatağa düşürdü ve aldı götür dü. Çocuk, on sekiz yaşında, bir ka ranhkta kalmışb. Para çoktu. Ev büyük ve güzeldi. Yalnız hayat boşal mışb. O yaz biraz gezmekle, Anadoluyu dolaşmakla kendini avubnak istedi. Evi dadısına bırakb. tzmite doğru yola çıkb. Kendi babası, annesi ne olmuşlardı. Onlardan aynldığt günden sonra, ikinci babası evi sabnış ve bir va kitler dışanlarda dolaşmıştılar.. Şimdi fısbkçmın ufak bir izi olsun yoktu.. Yolda güzel bir köyde geceledi. Köylüler kunuk odasma toplanmışlar konuşuyorlardı. Delikanlı; köylülerin babacanca duruşlanndan, sokuluşlann dan hoşlanmışb. îçlerinde yaşlı bir kahveci de vardı. Şuradan, buradan anlabhyordu. Bir aralık kahveci de eski yaşayışlarından anlatmış, fısbk çılık ettiğini söylemişti. Kimse bu sözden sonra, delikanlının yüzünüri sa rardığını, sinirlerini durdurmak için dişini sıkbğım görmemişb. Ertesi gün kahvecinin evinde düğün oluyordu. U zun uzun sarmaşmalarla, ağlaşmalar içinde kalmı;blar. Bu adam kendi babası imiş... Annesi de sağ. Kardeşle rinden yalnız birisi ölmüş. Diğerleri de yetişmişler.. Hayatlannı değiştiren bu delikanlının kendi çocuklan olduğu na da pek inanamamışlardı. Babasuıa yardım etti ve onlan gene köylerinde bırakb. Eğer o eve, annesini ve babasını getirseydi, kendisini yetiştirenlerin hah rasını kınnış olacakb. Onlar da ayırd edilemiyen bir ana ve baba idiler. Sağlıklannda, o, ellerinden gidecek diye titriyen varhklan gibi öldükten son ra da eve sinen ruhlan bu evin içinde yalnız kalmalı ve çocuklarile birlikte yaşamalrydı. Hem kendi anne ve babası fıstıkçı olduklannı ve çocuklanm ne de olsa satmış bulunduklannı bu rada daha acı olarak duyacaklar ve unurlanna dokunacakb. Birbirinden aziz duygulan, ölen ve kalanlan gizli bir şefkatle varlıklannı bozmadan sarmak ona daha iyi gelmişti.» Namık susmuştu. Biz de susuyor duk. Sanki sessiz duran ağaçlann birbirine fısıldadığı bu gizli masal daha derinleşmiş ve bizim gönlümüze akmışb.. Ben sessizliği bozdum. Namık bu kimdi? Bu delikanlı sağ mıdır, söylesene kuzum diyordum. Evet dedi, sağ.. Sağ ama ne yapacağınız öğrenip te.. Biz ona yalvardık. O vakit Namı ğın gözleri yaşardı. Namık ağlıyor du. O dalgınlığı şimdi anlamışbk. Bu masalın içi kendisi ve bu delikanlı da Namıkü!.. Amiralin Yunanlılann elıne geçen gündelik emri şöyle yazılmışb. Gizli Deniz ordusu 13 numaralı emir A. filosu Atina önünde nümayış f ültimatom müddeti gece yarısı bitiyor Böyle bir kanun yapılması sebebleri hakkında muhtelif mütalealar vardır. Evvelâ bu kabil müesseselerde hükumet dairelerine nisbetle çok fazla maaş verilmekte ve bilhassa yüksek maaş alanların adedinin ziyade olduğu söylenmektedir. îkinci bir sebeb de bu kabil müesseselerin fazla memur maaşı vermeleri yüzünden hükumet dairelerinin iyi tahsil görmüş bilgili memur bulmakta müşkülât çekmekte olmasıdır. Bunlar için yapüacak yeni barem kanununun hükumet baremine göre tertib edileceği söylenmektedir. Bu baremde en yüksek maaş tutarı 600, en aşağı maaş tutarı 40 liradır. Bu paralardan aynca yüzde beş ka zanc, yüzde on muvazene, yüzde on da buhran vergıleri kesilmektedir. Bundan başka bazı memurlar mühim mevkiler işgal ettıkleri halde kıdem müddetini doldurmadıklarından al dıkları barem derecesi azdır. Buna ilâveten bu müesseseler muhtelif zamanlarda memurlarına mükâfat ve ikramiye kabüinden paralar vennektedirler. Habeş meselesi İtalya Cenevre ihtilâfı oluyor (Baştarafı 1 inei tahifede) ecnebi delegeler atamak (tayin etmek) hakkını vermek istemediğini söylemektedir. Ualual hâdisesi bakırmndan, Habeşistan düriist bir araşbrmadan sonra buna mecbur edilmedikçe, Italyanm istediği şeylerin hiçbirini yerine getirmeği kabul etmemektedir. Habeş andıçı, İtalya hükumeb'nin, 19/1/935 tarihli konsey karanna rağmen, hakemlik usulünden kaçınmağa çalışbğım ve Habeşistanın kendi arzusile tesis ettiği bitaraf bölgenin, her kavgalı yerde muvakkaten ban; «ta tükosunu sağladığını yazmakta ve »on olarak, büyük devletlerin îtalyan Habeş savaşma mâni olacaklan umudunu bildirmektedir. Amiral, daha toplanbda iken Mabeyin Mareşalı, Kont Merkati gele rek ona ayni suali sordu. Merkati Kraldan bir mektub getirmişti. Kostantin diyordu ki: « Fransız ataşemiliteri General Busfayenin ziyareiindenberi vaziyet vahimleşti. Cittikçe cesaretimi kaybediyorum.y> Amiral kendisinin de son derece büyük bir sıkınb içinde bulunduğunu ve silâhlann teslinü meselesinde kendi rey ve mütaleasının asla sorulmadığını ve kendisine hiçbir hareket serbestisi verilmediğini cevaben Krala bildirdi. Amiral, aldığı emirlere itaatten başka birşey yapacak vaziyette olmadığını, ültimatom müddetinin geceyarısı biteceğini, şimdiye kadar Korfuda alb bataryanın teslim edildiğini, karaya çı kanlacak kıt'alann zenciler değil Fransız mustahfaz kıt'alan olduğunun Krala bildirilmesini ilâve etti. Elçiler toplaribsımn sonunda, Fransız elçisi amirale teşekkür etti ve ona: Sizin sayenizde sükunet bul duk amiral, dedi. Amiral da: Fakat maalesef ben sükunet bulmanızın sebebini anlıyamıyorum, ce vabmı verdi. îtilâf elçileri arasındaki umumî düşünce ve intiba, Yunanlılann daima yapbklan gibi itaat edecekleri merkezinde idi. Askerî nümayiş, beklenen muvaffakiyeb vermediği takdirde ami ral, iki gün sonra, Yunan sahillerine karşı faal bir abluka ilânına karar vermişti. Ihraç kuvveti • Harekât emri Umumî hedef: Ihrac buvveti, icab ettiği takdirde zorla Atinayı tehdid e debilecek mevzilere yerleşecek, hare kât mmlakası içinde bulunan askerî veya askerlik için kullamlan müessese leri işgal edeceklir. Emre, bu müesseselerin bir listesi bağlı idi. Burada dikkate değer bir nokta var. Emrin «icab ettiği takdir de zorla» kaydine rağmen, ihrac kıt'alanna sıhhiye teşkilâtı verilmemişti. îhrac kuvveb" takriben 3,000 kişiyi buluyordu. Çoğu Fransız olup küçük birer îngiliz ve îtalyan müfrezesi de vardı. Nümayiş baslıyot Askerlerin karaya çıkışı hâdisesiz oldu. Fakat halkın hal ve tavn dik kate değerdi. Bütün çehreler çabk ve husumetkârdı. Bir tabur Pireye yerleşti. Ötedeki kıt'alar yürüyüş kolu teş kil ederek, işgal edilecek mevziere doğru yollandılar. Efrad, yanlanna iki günlük yiyecek ile su almışlardı. Palaska kütüklerinde bol fişek vardı. Eğer Yunanlılar mukavemet ederlerse 3,000 tüfek, işgali emredilen mevzi leri tutmağa hiç te kâfi gelmiyeceği meydanda idi. Yunan hükumeti, silâh ve cepanesini teslim etmiyeceğini Fransızlara kat'iyetle bildirmişti. Onun i çin, sonradan Fransızlann iddia etti ği gibi, ihrac kuvveti Yunanlılar ta rafından bir pusuya düşürülmüş de » ğıldir. Yunan muhalif partileri seçime girmiyecekler (Baştarafı 1 inei »ahifede} çhne girmek üzere ileri sürdükleri makul ve kanunî taleblerin hükumetçe kabul olunamadığını, yapılacak seçimde ciddiyet göremediğini, Hürriyetperver partisi gibi tarihî bir partinin böyle bir seçime iştirak etmesinb kabil olamıyacağını bildirmiştir. Diğer muhalif liderler de buna benzer beyannameler neşretmişlerdir. Hükumet muhaliflerin yapbklan obstroksiyona ehemmiyet vermiyerek seçimi ilân ettiği günde yapbracakbr. Selânik 2 3 (Telefonla) General Metaksas bugün burada seçim mücadelesi münasebeb'le söylevini pek kalabalık halk kütlesi huzurunda söylemiş tir. Metaksas memlekette sükunet ve refahm temini için kralı getirmeden başka çare olmadığını, parblerinin bu gayeyi gütmekte olduğunu, kral gelince isyan hareketi dolayısile mahkum edilenlerin affolunacağını da söylemiş tir. Birçok kimseler bu sözleri «yaşasm kral» diye bağırarak alkışlamışlardır. Frannz gazetelerinin nefriyatı Paris 23 ( A . A . ) Fransız ga zetelerinin Cenevre muhabirleri, îtalyan Habeş ihtilâfı hakkmdaki mü zakerelere dair olan umudsuzluklannı gizlememektedirler. Bu muhabirler, M. Laval ile M. Edenin sarfetmiş olduklan mesainin şimdiye kadar semeresiz kalmıs, olduğunu yazmaktadırlar. Echo de Paris gazetesi bilhassa diyor ki: «îtalyan Habeş ihtilâfı, gitgide daha ziyade İtalya ile Uluslar Kurumu arasında bir ihtilâf şeklini almaktadır.» Matin gazetesi, meselenin en teh likeli mahiyebnin, diğer devlebn de icabında istismar edebilecekleri fena bir misal teşkil ebnesi olduğunu yaz maktadır. «îtalya, Uluslar Kurumunun mes netlerinden biridir ve hiç kimse İtalyanın kurumdan çekilip gitmesini habnna getiremez, çünkü böyle bir hal, Ce nevre kurumuna son tekmeyi, ölüm vuruşunu vurmak olacakbr.» Le Journal, gerek îtalya ve gerek Habeşistanın her türlü hal suretini müşkül kılacak bir hatb hareket ittihaz etmiş olduklannı yazmaktadır. Oeuvre gazetesi, M . Musoliniyi bu meseleye faşizm için bir prestij mese lesi yapmış olmakla muaheze etmekte ve îtalyanın hatb hareketini Japonya nın Mançurideki hareketine benzet • mektedir. Romalı diktatör, kendi ar zusunu Uluslar Kurumuna zorla kabul ettirmek sevdasındadır. Rokföy an marifeti Amerikanm bahriye bütçesi Vaşington 23 (A.A.) Âyan meclisi, reye koymağa lüzum gönneksizin bahriye bütçesini 11 milyon 690 bin dolar arbrarak 460 milyon dolara çıkarmışbr. Bu bütçeyi mümessiller meclisi evvelce kabul ebnişti. Bu ar nrma yeniden 2 harb gemisi inşa • sına tahsiı oljnacakbr. Yunan ordusunun sılâhlannı almak h'kri, Rokföy tarafından kışkırtılan General Saraydan sanih olmuştu. Bu ta rihte Selânikteki îtilâf askerlerinin yüzde albnışı sıtmaya yakalanmışb. Hareketsizliğinin tenkid ve muahaze oluna cağı korkusuna bu vaziyet te ilâve edi lince Saray, mutadından fazla bir surette, her söze inanır olmuştu. Kim bilir, belki de Kral Kostantinin, Almanya împaratorile anlaşarak, ilk münasib fırsatta, kendi menzil hatlan üzerine çul lanacağını sanıyordu. Onun bu gülünc vahimesi, Venizelos tarafından müte madiyen besleniyordu. Çünkü Kral ordusunun silâhsız kalmasından en büyük isbfadeyi o, temin edecekti. Böylece tek kurşun atmadan bir avuç adamla Atinaya girebilecek ve iktidar koltuğuna kurulabilecekti. 30 birincikânun 1916 akşamı, Yunan Generali Kallaris, kıtaabna meşru nefis müdafaası hali olmadan silâh kullanmamalannı emretti. Yani ilkönce İtilâf kıt*alan ateş ettikleri takdirde Yu nanlılar da mukabele edeceklerdi. Çarpışma ihtimallerini azalbnak için Yu nan kumandanı Atinadaki kıtaabnm büyük bir kısmını şehirden çıkarmışb. Bu «pusu» kelimesi Paris gazeteleri tarafından sık sık kullanıldı. H a l buki bu feci hareketten evvel Fransa, îngiltere ve îtalyada intişar eden bazı makalelerde Yunanlılann mukavemet edeceklerinden bahsedılmişti. 27 ikinciteşrin 1916 tarihli Taymis gazetesi, Kralın emirleri ne olursa olsun Yunan zabitlerinin, silâh ve mühimmatm tes limini kabul ebniyeceklerini ve halk il« Universite talebesinin, vatanı tehdid eden ağır hakarete uğramamak için lâzım gelen hazırlıklarda bulunduk • lannı haber vermişti. 3 0 ikinciteşrin 1916 tarihli Jaurnal des Debats ga zetesi de M. A . Gauvain (Goven) imzalı bir makale neşrebnişti. Bu makalede şöyle bir fıkra vardı: «Alman laraftarlan ve Venizelos aleyhtarlart, İtilâf devletlerinin son dakikada kuüüet kullanmakian vaz ge çeceklerini ümid ediyorlar. Bunlara iyi bir ders verilmesi zamanı gelmif tir.» e^ltalyanca Corriere de la Sera gazetesi Taymis tarafından verilen haber leri teyid ediyordu. Sonradan Fran sız meb'usan meclisi ordu encümeni, bu kanlı nümayişe sebebiyet veren hâdiseleri gözden geçirdiği zaman, bütün mes'uliyetin Rokföy ile Fransız Deniz Bakanma aid olduğuna karar verdi. Müsellâh nümayiş, bitaraf bir memlekete karşı yapılmca bir harb harekebdir ve asla başka şey değildir. (Arkan var) Çindecenazeler nasıl taşmır? VAHİD ÖZGÜNER Çek san'atkârkrının konseri Hergün bir •cn«bi korikotürü Son dakika ' Cenevre 23 (Telsizle) M. Laval îtalya Habeş ihtilâfı hakkında bu gün Aloizi ve lord Eden ile uzun gö rüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerden sonra îtalya ile Habeşistanı ayni zamanda tatmin eden bir Fransız îngiliz formülü bulunduğu bildirildi. Bu formül ihtilâfın tetkikini tehir etmektedir. Maruf Çek' sab'alkârî M. Vlach Vrutchynin Konservatuar mual lim ve talebelerinin iştirakile büyük bir konser vereceğini yazmış tık. Konser dün akşam saat 7 de Saray sinemasında büyük bir halk tabakası huzurunda verilmis ve alkışlanmıştır. Saldaki resim Şefdorkestr ile güzide Konservatuar san'atkârlartmızı» tolda M. Vlach Vrutcfcyyi göstermektedir. Marsilya suikasdine aid Macar Yugoslav anlaşması Cenevre 2 3 ( A . A . ) Marsilya suikasdine dair, Macar Yugoslav anlaşması kotanlmışbr (halledilmi; tir.) M. Eden, yakında raporunu kon seye verecektir. Dttvar ÜMtnndeki amele (şo före) Efii yıkmağa ben nte maram. Sen ne kariftyorsun?, Her yiğitin bir yoğart yiyişi olduğu gibi her milletin de kendine göre bir cenaze taştyışt var. Çinliler cenazelerini tıpkı bizim e$ki «rık hamalları gibi götürmektedirler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: