26 Haziran 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

26 Haziran 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hazfraa 1935 ' COtHURiTET Senato Lehistanın ekonoKonsey Küçük Andlaşma ve Balkan Andlaşması mik yardımmı reddetti devletleri arasında posta birliği yapılması ve Varşova 25 (A.A.) Danzig özgür şehri parasmm değerden düşmesi ve sergiler açılması meselelerini de görüştü Bükreş 25 (A.A.) Küçük andlaş ma beraberliği, gümrük resimlerinin ekonomik konseyi işini bitirmiştir. normal bir hale getirilmesi ve birleşti Çıkarılan bildiriğde, konseyin önce rilmesi, istatistiklerin birleştirilmesi ve üç devlet arasmda tecim değişi( müba okutma tarımsal propaganda, turizm ve dele) meselesini incelediği bildirilmek diğer işler hakkında kararlar vermiştir. tedir. Konsey Küçük Andlaşmanın üç Ekonomik konsey Balkan Andlaşması memleketi arasında türlü ekonomik kı devletlerile Küçük Andlaşma devletleri nav alanlarındaki çabşma beraberliği arasında bir posta birliği gerçekleştir programının yeritilmesi ile uğraşmış mek ergesile tedbir almıştır. tur. Konsey bundan başka iki anlaşma Konsey, o zamanlar raporundan bil ülkelerinde ekonomi sergileri açüması ge alarak demiryolu ilgileri alanında meselesini de gözden geçirmiştir. çtlışma beraberliği, Tuna üzerindeki Gelecek toplantı 4 birintiteşrin 1935 üç gemi işletme kurumu arasında çalış te Belgradda yapılacaktır. iııııııııı«ti'iıııım"iıı«ıw»"« ma dövizlerin kontrol altına alınması üzerine ortaya çıkan zorluklara karşı Po lonyanın yardım etmesini, Danzig se natosu kabul etmemiştir. Senatonun bu karan, iki devlet arasındaki ilgileri (münasebetleri) daha da güçleştirecektir. SON MABERLER TELEFON TELCRAF Küçük Antant Ekonomik Danzig şehri Lehistan Konseyinin kararları ve HAYAL ADAMI Halld Zlya Uşaklıgll Tevfik Fütretin hakka, iffete. namusa bilmiş olanlar hep bilirler ki bu mu sade muğayereti değil, bunlarla kat'î sahabe bilâkis en cazib, en leziz şey bir mutabakati ölmadığına hükmettiği lerden biriydi. Küskünlüklerinin arasından fışkıran en ufak bir emareye karşı tuğyanla rmı gördükçe bu ruhî haletin sebeb • Şataretleri vardı, sık sık elini uzatır, halerini araştırırdım. Yalnız kendisinin, yatı siyah bir perde gibi yırtar, ve o kendisine azçok yakm olanların her na nun arkasmdan şiirin, san'atin gözleri kiseden münezzeh olmasile iktifa et kamaştıran, leziz bir şarab gibi hissi miyerek hayalinde mevcudiyeti imkâ yatı uyuşturan ufuklannı açardı. Başlıca zevk veren şeylerinden biri nını farzettiği melekâne bir hayatı bütün memlekete, hatta bütün dünyaya hicviyeleri idi. Hiçbir zaman intişarına şamil görmek istiyen, ve her dakika, imkân zuhur edemiyecek olan, belki her vesile ile bu hayalin .tekzib delil herbiri bir hafızanın metruk höcresinlerile çarpıştıkça siyah bir küskünlük de kalmağa mahkum, bu esercikler keniçine gömülen bu adam daha mekteb di nevilerinde birer şaheserdi. Türk edebiyatının, başka edebiyatta den henüz çıkmış bir genc iken başhyarak kendisini vaktinden evve.1 me belki naziri bulunamıyacak eserlerine zara kadar hırpalıya hırpalıya götüren ibda sahası olan hezel ve hiciv vadisinmarizane bir hulyaperestliğe esir idi. de harikalar yapardı, ve bu zeminde oHiçbir zaman hayatın zaruretlerine na en büyük muvaffakiyetle refakat ekatl&namamış. beşeriyeti nasılsa öyle den Ali Ekremdi. Ali Ekremin de böyle telâkki etmeğe rıza gösterememiş, küme küme eserleri vardır ki dostları mümkünlerle muhalleri, tabiilerile ha dinledikçe hayran olmuşlar, ve adeta biyalileri birbirinden ayırarak bunların rer fikir ve san'at mucizesi olan bu küarasında bir tevazün noktasına emel çük şeylere karşı mebhut kalmışlardır lerini imale edememişti. İlk günlerin Ne yazıktır ki bunlardan alınan fikir den itibaren dikkatime çarpan bu halet lezzetleri, ve, san'at zevkleri yalnız günden güne, ve hergün yeni yeni vu mahrem ve mahdud bir daireye münhakuat getire getire öyle bir şiddet kes sır kalmağa mahkumdur. Tevfik Fikret bunlardan birini okurbetmiş, ve sanki hayatın içtinabı mümkün olmıyan yollarım takib etmekten ken onun her kelimesinde mündemic se hayalinin bir uçumma müntehi se manayı tevsi ve teşdid eden bir inşad rabma koşmakla kâse kâse müsemmem tarzı vardı. Gözlerinin çatkın bir bakıbir şerbet içmekten haz alanlara mah şı, dudaklarmın türlü gizli fikirleri tersus marizane bir iptilâda öyle ısrar sim eden bir bükülüşü, iki mısraın a göstermişti ki her manasile bir şair o rasından kaçıveren ve dinliyenlerin inlan bu adama hayalinin melekâne dün tibahım kamçıhyan bir kahkahası o yasına visal imkânını bulamamış bir lurdu ki hicve fıkırdıyan bir can verirdi; sonra siz bunu kendi kendinize okurban demek lâzımdır. Mektebde pek haşarı, pek yaramaz, kurken ayni kuvveti, ayni hayatı bufakat herkesten ziyade zeki ve muvaf lamazdınız; acaba o değil midir şüphefak bir çocukken, bir yandan san'ate, sine süşerdiniz. bir yandan vücud mümareselerine inO inşadda payesine erişilemiyecek himaki, ve daima cei^'al hilkati onu bü bir üstaddı; musahabesinde nasıl me tün arkadaşlarile muhtelif zeminlerde hareti bizleri mesteder idise inşadda mütemadi temaslarda bulundurmuşken j da okunan nazım yahud nesir parçasıher manasile sevecek, derinden bağ \ na bahşettiği kuvvetle, ilâve ettiği malanacak hiçbir refik ve dost bulmamış na ile öyle hayran bırakırdı. Yalnız tı. Mektebin dörtduvarı arasında ken kendi yazdıklarını okumakta perhiz disine mahsus bir dünya. bir hayat icad kârdı. Eskilerden NeFinin lisan tanta etmekle ömür geçirdi. Bu muhayyel nasına, Nedimin hissiyat zarafetine hucihana makul ve muntazam bir şekil susî bir meyli vardı; ve bunlardan o verebilmiş miydi? Onu sarih ve muay kurken Nef'i daha tannan, Nedim dayen çizgilerle tesbite imkân bulmuş ha hassas olurdu; fakat en ziyade okumıydı? Bunda pek şüphe ederim. Hat maktan haz aldığı arkadaşlarınm eserta son zamanlarda bile herşeyden müş leriydi; ezcümle Cenabın şiirleri... teki, herşej'den bizar, herkese darğın. Bunları öyle seve seve okur, ve be bütün mevcudiyete küskün, artık sim ğenilecek noktalan teyid ederek dinîisiyah bir mana ile. sanki şehrin içinden yenlerin dikkatini o noktalar üzerinde kara bir bulut halinde geçerken ona mıhlıyacak surette sesinin öyle inhinasorulsaydı: ları olurdu ki onu sade bir inşad san'at Ppk iyi, bunlar hep doğru!.. Biz kârı kalmaktan çıkararak eser sahibi bunların hepsinde müttefikiz, fakat ne nin müfrit bir taraftan yapardı. Uzaktan zannedilir ki Edebiyatı Çeisterdiniz ki olsun; hayat ve beşeriyet dide muharrirlerinin arasında elbette nasıl olmalıycu ki mümkün bir dünya vücude gelebilsin?.. denseydi düşün bir istirkab hissi varmıştır. Bizler, onları pek yakından görüp tanıyanlar, düklerini kendisine sakhyan bir sır saböyle bir hissin hiçbir zaman mevcu hibi unfiyle sual sahibinin yüzüne badiyeti hakkında ufak bir şüphe bile kacak ve hayalinin müphemiyetini sü duymadık. Her hafta kimin olursa ol kutunun içine gömerek, yahud bir hid ı sun risale yeni bir muvaffakiyetle çıdet feveranının gürültüsüne boğarak i kınca bu, sade asıl sahibinin değil büne soram iskât edcbilecek. ne de ken j tün zümrenin bir muvaffakiyeti olur disine mantıkî bir kanaatin sükununu du. Kendisinden sonra gelenlerin mu vaffakiyetlerine herkesten ziyade me ,bahşeyliyecekti. serret gösteren Recaizadcnin, bövle bir Mcktebden çıkınca o dörtduvarm ö tesinde bütün mesavi dalgalarım geniş güzel eserin intisarı akabinde matbaaya bir nehir gibi yaya yaya yuvarlıyan kadar gelerek Edebiyatı Cedide halkımemleket hayatını hayalile o kadar zıd, nın bu müstesna hafta bayramma iştio kadar makus buldu ki adeta her uz raki vukua gelirdi. viyeti ayrı ayn sıkan bir işkence gömleğinin içinde imişçesine kıvranma^a başladı; muhitini gittikçe daralttı, ünsiyet dairesine girebilenlerin adedini gittikçe indirdi. memuriyeti dairesinden kaçarak Titaret mektebinin hüsnühat hocalığına sı.Şındı, şehirden uzaklan mak ihtiyacile İstanbul evini bırakarak Hisar yahsında kendine göre ufaktefek şeylerle süsledıği, hiçlerden mürekekb bir san'at ve zevk yuvası yaptığı köşeciğe çekildi; asıl kendi kendisini bulduğu zemin bir burası. bir de matbaa oldu. Onu ya burada ya orada bulurduk. Hayattan bu derece bizar olan ve şikâyetlerini daima püsküren bu adamın musahabesi kaçmılacak bir eza olmak lâzım gelirken onu tanımış, dinlemiş, samimî habıhallerinin içine azçok gireHüseyin Si>Tetle Hüseyin Suadi exı ziyade şair bulan Tevfik Fikret, Cenaba. herkesten ziyade lisana ve san'ate mutasarrıf, zekâsının ve meharrtinin yüksekliğine ulaşılamaz bir sahibi zuhur nazarile bakardı. Edebiyatı Cedide nazmının bu iki bürcü arasında bir nevi müsabaka, hatta azçok bir muhasedenin tabiî ve be şerî olacağına hükmedilebilirse de on larm tarzı, tahassüsü, san'at vesaitinin istimali sahasmda öyle farkları vardı 1« pek zarurî olan bu çarpışma ve surtünme hâdisesinin vukuuna belki bu mesafelerin mevcudiyeti mâni olmuş tur. Aralarında birinden ötekine sira»yet eden şeyler gittikçe daha bariz olmakla beraber kaydolunabilir ki, biri |HEM NALINA MIH1NA Kabahat Cumhuriyet rejiminde mi? omşumuz Yunanistanda yeni bir siyasal çekişme başladı: Cumhuriyet Krallık davası. Darılmasınlar ama politika ile çolc fazla meşgul olan Yunanh dostlanmız, şimdi de «Cumhuriyet mi daha iyi, yoksa Krallık mı?» diye münakaşa edip duruyorlar. lşin, daha garib tarafı da şu ki cumhuriyet rejiminde ve cumhuriyet hükumetinde bugün hâlâ bakanhk edenler arasmda bile, krallığı cumhuriyete tercih eden ve bunu açıkça söyliyenler var. Bunlann başında, şimdiki Başbakan muavini ve Harbiye Bakanı General Kondilisi görüyoruz. Bir cumhuriyet bakanının krallığı cumhuriyete tercih ettiğini açıkça söyliyebilmesi için, evvelâ bakanlıktan istifa etmesi lâzım gelir. Insan, beğenmedifi rt aleyhinde bulunduğu rejimde bakanhk ve mes'uliyet kabul eder mi hiç? Siyasal usul ve terbiye, politika adabı, General Kondilisin ancak hükümetten çekildikten sonra, cumhuriyet aleyhtarlığı yapmasını icab ettirirdi. Saym General krallığı cumhuriyete niçin tercih ettiğini şöyle anlatıyor: « On bir yılhk denemeler, blzde cumhuriyet rejiminin iç savaşjardan (dahilî harblerden) başka bir sonuç (nctice) vermediğini ve siyasî adamlanmızın hasımlarına saygı göstermeğe dayanan bir rejim için olgun olmadıklannı göstermiştir. Vaktile parlımanter bir hükumetiıı başkanı olan Venizelosun, kuvvetlerini mejru hükumete karjı, ayaklandirdığı geçen mart azısında (isyasında) on bir yılhk cumhuriyet rejiminin sonuçlannı (neticelerini) gördük.» General Kondilisin bu sözlerine bakılırsa, Yunanistandaki bütün kardeş kavgalarınm sebebi cumhuriyettir. Halbuki, «Venizelosun yaptıklan» tefrikamızı okuyanlar görmüşlerdir, ki Yunanistanda asıl dahilî boğusmalar krallık zamanında baslamıştır. Venizelos, ik tidar koltuğuna kurulmak hırsile îtilâf süngü ve toplanna dayanarak Kral Kostantini devirmiş; jonra, mütarekede Kral tekrar Yunanistana dönmüş; Anadolu hezimetinden sonra, Kostantin tekrar tahttan indirilmiştir. Müteakıben, Kondilisin de bizzat istirak ettiği mücadeleler üzerine, Kral Kostantinin oğlu ve halefi Kral ikinci Yorgi de memleketten ve tahttan uzaklaştınlarak, cumhuriyet ilân edilmiştir. On bir senedenberi Yunanistanda görülen dahilî kavgalar, daha evvel, krallık zamanında baslamıştır. Çünkü 1914 ten 1924 e kadarki çekişmeler e$nasında Yunanistanda cumhuriyet yok, krallık vardı. Kral Kostantinin ilk defa istifaya icbar edildiği 1917 den oğlu Kral İkinci Yorginin memleketi terke davet olunduğu 1924 senesine kadar geçen yedi seneden az zaman içinde, üç defa, kral devrilmiştir. Demek ki Yunanistanda dahilî boeuşmalann seuebi, krallık ve cumhuriyet rejimleri değil; General Kondilisin de söylediği gibi, Yunan politikacılarının siyasa bakımından olgunlaşmamış olmalarıdır. Yann krallık kabul edilir de Kral İkinci Yorgi t(*rar tahta çıkarsa, baba.M Kostantin gibi onun da Venizelos ve diğerleri tarafından ikinci defa, alaşağı edilmiyeceği ne malum! Komşumuz Yunanistanm dahilî işle r!ne kanşmak bize düşmez ama, }u kadannı sö'ylemekten kendimizi alamıyo ruz: Kabahat cumhuriyet rejiminde değildir; politikacıların azgm ihtiraslannı basnracak kadar olgun ve feragatli olamayıslanndadır. Onun için cumhuriyetçilikte devam etmekten ve olgunl&şmağa çalışmaktan başka çare yoktur. İzmire getirilen çevre ürünleri Ardiyenin indirilmesi durumu güçleştirdi îzmir (Özel) Devlet Demiryollan idaresi, istihsal mmtakalarından İzmire getirilen mahsullerin bir çoğunun istas yonlardaki ardiyesini yirmi dört saate indirmiştir. Yani mal, ambarlarda ancak yirmi dört saat durduktan sonra tecimen tarafmdan kaldjnlacaktır. Bu vaziyet, tacirlerin sızıltısım mucib olmuştur. Tecim odası da tetkikata ba^lamıştır. Müd det çok az görülüyor. Çünkü meselâ lzmir istasyonlan ambarlanna gelen bir mal, bazan bir hafta, on gün vapur bekler. Bunu 24 saat içinde tecimenlerin ambarına, oradan da ikinci defa şatlara kaldırmak, epeyce bir masrafı icab ettirir. Bu masraf, mahsulün maliyet fiatini yükseltir. Hem haric piyasanm şikâyetini, hem de müstahsjlin zarannı mucib olur. Bundan başka, pamuk çekirdeği, arpa ve saire gibi bazı mahsuller vardır ki, çok ucuzdur ve masrafa tahammülleri yoktur. Binaenaleyh, bu müddet; pamukçekirdeği, palamut için 20, naneli gida maddeleri ve kuru meyvalar için 15, incir, ü züm, yağ ve pamuk için 8 gün olmalıdır. Yani mahsuller, ista<yon ambarlannda bu kadar müddet kirasız kalmalıdır. Mahsulün vagondan çıkanlma ve bosalblma isj, ista«yon işçilerine yaptınlmalıdır ve tecimenler parasmı vermelidir. îstas yon ambarlan tabanları döşenmeli ve temizlflnmelidir. Tuna konferansı Yugoslav buhranı hazırlığı yavaşlattı Roma 25 (A.A.) Yugoslav buhranı Tun* konferansı hazırlıklarını yavaş latmıştır. îlk projenin tersine olarak meselenin iki devrede kotarılması dügünülmektedir. Evvelâ, Alman hükumeti dahil ol duğu halde herkesin uyuşmasını kolaylaştıracak bir formül bulunacak, sonra birkaç büyük devletle daha sıkı sözbağüarı yapılacaktır. ! Ingiliz Alman anlaşması ve Fransa Fransa donanmasını kuvvetlendiriyor Paris 25 (Telsizle) Fransız Bahriye Bakanı M. Pietri bugün parlamento bahriye encümeninde Ingiliz Alman deniz anlagması hakkında izahat vererek Fransanın bu mesele hakkındaki düşün celerini ve Ingiltere ile yapılan konuşmaları anlatmıştır. Bahriye encümenl M. Pietrinin izahatını dinledikten sonra ittifakla verdiği kararda Versay muahedesinin yerine yenisi hazırlanmadıkça Fransanın serbestisini muhafaza etmesine ve emniyetini korumak için bilhassa Atlantik ve Akdeniz filolarını kuvvetlendirmeğe karar vermiştir. Izmirden hayvan ihracı güçleşti Izmîr (Özel) Yeni liman tariTesin3e îzmirden ihrac edilecek hayvanlara aid yükleme parası da şikâyetlere yol açmışhr. Birim en işlek pazanmız Yunanistandır. Fakat »on zamanlarda Romanya, Yugoslavya hatta Polonya Yunanistanda rekabete başlamışlardır. Eskiden tarife, büyük hayvanlarda 35. koyun ve keçide 7,5, kuzu ve oğlaklarda 5 kurujtu. Bu rakamlar büyük hayvanlarda (50,), bunlann yavrularında 25, koyun ve keçilerde 10 kuruşa çıkarılmıştır. .Yükleme, Taş iskelesinde yapıldığından aynca şat başına 5 lira alınmaktadır. Bu şartlar altında maliyet fiatleri yükselmektedir. Bittabi rekabet imkânlan da azalAnkara 25 (Telefonla) Kayse nıaktadır. riye gitmiş olan Îç İşleri Bakanı Şükrü Kaya ile Sümer Bank direktörü NurulMatbaaların kazanc vergisi lah Esad bugün döndüler. îstasyonda Sü Ankara 25 (Telefonla)Makineleri Bakanile birçok zevat tarafından karşı A beygire kadar olan matbaalardan mak landılar. Şükrü Kaya Kayserideki bü tu vergi esası üzerinden vergi almması yük kombine hakkında sunları söyledı: Flnans Bakanlığınca uygun görülmüş.tür. « Bu kayseri için bir kurtuluş abiBugün alâkadarlara bu yolda emir ve desidir. Her Turkün Kayseriye gidip TİldL bunu görmesi lâzımdır.» Ankaragücü bisikletçileri bü Fabrika çalışmağa başlamışhr. îç işleri Bakanınm bu ziyareti münaseyük bir seyahate çıktılar betile fabrikada tertib edilen bir ziyafet, Ankara 25 (A.A.) Ankaragücü heyecan ve neşe içinde geç vakitlere kabisikletçilerinden bes, kişilik bir ekip batı dar sürmüs. y c bu toplantıda bütün Türk Anadolusu ve Trakyada 3,303 kılomet ve Sovyet mühendis ve teknisyenleri buroluk uzun bir »eyahate çıkmışhr. lunmuştur. Ekip sabahleyin saat 6 da sporcu Bakanımız, tarihin büyük tanıdığı iki lar tarafmdan Taşhandan uğurlan milletin elele verişinin bu güzel ve yük mışbr. Bu gezi bir ay sürecek ve günde sek eserini takdir etrikten sonra iki milleortalama 150 kilometro gidilecektir. tin teşriki mesaisine mesned olan fikirler Bisiklet sporundan en ileri denecek ka hâkim olmakta devam ettikçe bu gibi edar olan Ankara bisikletçileri uğrakla serlerde her ıkı tarafın ilerliyeceğini söynndaki bölgelere örnek olmak üzcre Fe lemiş, "«anlık tarihinin bu en büyük haderasyonun isteğiyle bölgelerde Federas reketine bas olanlan tebcil etmek lâzım yon önverme yarışlarına da gireceklerdır. oldneunu ilâve ehnistir. Ekipin yarışlarına gireceği bölgeler M. Titülesko Parisc gftti gunlardır: îzmit, ıstanbul, Bursa, Edirne, ÇaBükreş 25 (A.A.) M. Titülesko nakkale, lzmir, Denizli, Konya. dün akşam Parise girmişrir. Bisikletçiler büyük zorluga ugramazAfyon işine dair müzakereler larsa 25 temmuzda Ankaraya dönecekbitti lerdir. îç İşleri Bakanı • • ^ • Kayserideki tetkiklerinden dün döndü Ajanslar kongresi Çek Dış Bakanı bir söylev verdi Prag 25 (A.A.) Bağlaşık ajansîar konferansı işlermi bitirerek dağılmış tır. Çekoslovakya Dış İşleri Bakanı M. Benes, delegeler için bir öğle şöleni verm*} ve şölen sonundaki diyevinde şunları söylemiştir: « Haber alıp verme ajanslan, devlet adamlarının işlerini pek çok kolaylaştırmaktadır. Bağlaşık ajanslar ise arsıulusal yaklaşmalara ve barışın ko runmasına pek çok yardım etmişlerdir. Devletler arasmdaki iyi bağlar üzerinde etkileri görülen yanlış haberler vermek hiç doğru değildir. Fakat, so ravlarını bilmekte olan bağlaşık ajans lar, vazifelerini çok iyi surette yapmışlardır ve yapmaktadırlar. Çekoslovak cumuriyetinin, barıştan, sükundan ve dünyanın materiel ilerle mesi için iş birliğinden başka bir amacı yoktur. Ajansların bu amaçlara hizmetlerini candan ve gönülden beğenmekte olan Çekoslovak kamoy düşünü ve hükumeti, Avrupa ve dünya geleceğinin belirmekte oldiiğu bir zamanda, ajanslar yedinci konferansımn Çekoslovakyada toplanmasından dolayı büyük bir kıvanç duymaktadır. Arsıulusal alanda hak prensipinin vener olması ve şiddet tedbirlerini tam surette yok eden bir düzen knnması için çalışmaktayız. Bugünkü büttin güçlük lere karşı ben, banşa inamyorurn. Çünkü bu iş iyi istekli devlet adamlarının elinde bulunmaktadır.> Nevyork ile Liverpol arasmda yolcu taşıyacak tayyareler Londra 25 (A.A.) Bir Amerikan hava sosyetesi, gelecek sene Nevyork Liverpol servisinde kullanılacak uçaklan yapmak üzere Ingilterede şube açmış br. Her iki uçak 12 yolcu taşıyabilecektir. Ankara 25 (Telefonla) Afyon Inhisan Direktörü Ali Sami burada toplanan müsteşarlar komisyonuna afyonlanmız hakkında izahat verdikten sonra îstanbula hareket etti. Müsteşarlar komisyonu tetkikatını bitirdi. Raporunu Vekiller Heyetine verecektir. îzmir Su sosyetesi mahkemeye Âlmanyaya giden eski Fransız verildi muharibleri lzmir (Hususî) lzmir Su sosyetesi Stuttgart 25 (A.A.) Çelik miğfer liler cemiyetile Alman Subayları Birliği şimdi Almanyada oturan 44 eski Fransız muharibini kabul etmişlerdir. Fransız eski muharibleri M. Hitlere şu telgrafı çekmişlerdir: «Fransız ve Alman eski muharibleri sizi, eski bir harb arkadaşı ve Alman ulusunun şefi olarak selâmlıyorlar.» Yapılan kabul resminde, bir nazi orkestrası Döyçland Über Alles. Marseyyea ve Horst Wessel Lied havalarım çalmıştır. eski yıllarda halktan fazla aldığı 150 bin lira ile hükumete vermediği 85 bin lirayı ödemek mecburiyetinde kalmıstır. Fakat itiraz etmektedir. Bayındırhk Bakanlığı, sosyeteyi mahkemeye vermi§tir. Yumyre îtalyanın Afrika için harcadığı para Roma 25 (A.A.) Dogu Afrikası için, 193435 finans yıhnın ilk on bir ayı içinde 845 milyon liret harcanmıj ür. nin ilk tecellilerinde görülen tefevvuku gittikçe diğerinin günden güne geniş liyen ve yükselen nazmına ve fikrine geçmiş. ve tebadül hâdisesinde her ikisine teveccüh eden incizab başka ba|ka, ve biribirini kesmiyen yollar takib etmiştir. Hele bir zaman geldi ki Ce nab sade bir nazım icazkârı değil ayni zamanda lisanı o tarihe kadar misli görülmemiş bir irtifaa çıkaran bir nesir üstadı oldu. Hatta Recaizadenin Tevfik Fikrete: «Cenabın sana karşı fazla bir kuvveti var. O nazımda olduğu kadar nesirde de müstesna bir san'atkârdır» dediğini gene Tevfik Fikretin kendisinden din lerdik. HALtD ZlYA UŞAKLIGİL

Bu sayıdan diğer sayfalar: