26 Haziran 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

26 Haziran 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CÜMHURÎYET KOçOki Hikâyej Altm hamam böceği Edgar Pol gidebildiğin kadar ilerle. Fevkalâde birşey görürsen haber ver> diye haykırdı. Legrandın hakikaten çıldırmış olduğuna artık tamamen emindim. Jüpiter seslendi: «Fazla ilerliyemi yorum. Bu dal çürük.> Legrand: «Jüpiter, dedi, o cteldan bıçağınla kes. bak bakalım tamamen çürük mü?> O kadar değil. Yalnız olsam üer liyebilirim. Ne demek istiyorsun? Hamamböceği çok ağır... Onu bı raksam nasıl olur? Sakın ha, yoksa kafanı kopannm. llerliyorum, ilerliyorum... Ta uca kadar gidiyorum... Aman yarabbi! Bu da ne? Bir ölü başı... Dala çivilenmiş! Bu başm sol gözünü bul. Buldum. Hamamböceğini sol gözün içinden aşağıya doğru sarkıt.. Fakat sakın ipin ucunu bırakayım deme! Arkadaşım, hamamböceğinin indiği noktaya bir kazık dikti ve Jüpitere aşağı inmesini söyledi. Sonra cebinden bir şerid' metro çıkardı. Kazığa en yakm ağacla bunun gösterdiği cihette elli kademlik bir mesafe ölçtü. Ve mesafenin ortasını bularak buradan dört kadem kadarlık bir daire çizdi. Eline bir kazma aldı, bir tane de bana ve Jüpitere verdi; kabil olduğu kadar çabuk kazmamızı rica etti. İki saat uğraştık. Hiçbirşey bulamadık. Ankarada uçaklar beyanname attılar Her yerde hava tehlikesine karşı çalısılıyor Ankara 25 (Telefonla) Bugün Ankara üstünde dolaşan tayyareler, va tandaşları hava tehlikesini bilenlere katümıya çağıran beyannameler attılar. Bu beyannamelerde İsmet înönünün Türkiye vatandaşlarına hava tehlikesini haber veren söylevinden parçalar bulunmakta ve yurddaşlar bu davaya güçlerinin yettiği kadar yardıma çağırılmaktadır. Venizelosun Yaptıkları Faust Almancadan türkçeye çeviren: Seniha Bedri Göknll Basanz Matbaacilık ve Neşrîyat Türk Anonim Şirketi Faust. tşte bir ad ki bizim yurdu muzda da on binlerce bileni ve tanıyanı var. Faust derdemez, sayısız kulaklarda bir dost, bir tanık anlamı çmlar. Çünkü birçoğumuz onun Karmen gibi, Ayda gibi yeryüzünde en çok terennüm olu nan bir opera olduğunu biliriz. Bu, doğrudur. Fakat o doğrudan daha gerçek olan bir şey var. O da Faustu bilenlerden yüzde sekseninin onu bil memesidir. Bu, nasıl olur, demeğe yer yok. Zira Faust önce bir masaldı, sonra bir trajedi oldu, ondan iki perdelik bir opera çıktı, daha sonra uzun bir şiir şekline girdi ve bu biçimde de bırakılmıyarak besteli piyesi yapıldı. Acaba herkesin bildiği Faust bunların hangisidir ve cihan fikir tarihinde ölmez yeri olan Faust nedir?.. 18301835 yılları arasmda Alman bestekârı Shumann tarafmdan bestelenen Faust operasını bilen pek azdır, hepimizin kulaktan tanıştığımız opera Fransız sanatkâr Charles Gounodnun ortaya koyduğu beş perdelik bestedir. Halbuki Faust ne masal, ne şiir, ne tablo, ne piyes olduğu için değil, Goethenin şaheseri olduğundan dolayı dünya fikir tarihinde yüksek bir yer almıştı. Faustu anlamak ve onun edebî bir mucize ol duğunu kavrıyabilmek için Goetheyi dinlemek icab eder. Almancadan çok değerli yazılar seçip türkçeye çeviren Seniha Bedri Göknil, musiki aletlerinin kelimesiz dilile ve aslmdan çok küçülmüş olarak dinliyegeldiğimiz Faustu bize olduğu gibi ta nıtmak hizmetini gördü. Şimdi önümde duran kitab işte o edebî hizmetin zarif belgesidir. Seniha Göknil, kitabın başına «Faust için birkaç söz» koymuştur. Bu birkaç söz, tam altmış üç sahife tutuyor. O başlıkla bu uzayış arasmdaki aykırılığa bakıp ta Seniha Göknilin gereksiz bir iş yaptığı sanılmasın. O altmış üç sahife, bize Faustun ne olduğunu hakkile öğretiyor. Eğer o parça eserin başına konulmasaydı biz Goethenin Faustunu şiir olarak okumuş olmakla beraber onun içyüzünü gene öğrenemiyecektik. Faustun tarihine de gene cahil kalacak tık. Seniha Göknil, o altmış üç sahifeyi yazmakla bize Faustan prüzsüz zevk almak imkânını vermiş oluyor. Çok iyi tetkik edilerek, çok iyi ter kib olunarak ve çok iyi sıralanarak yazılan bu «birkaç söz» den Faustun alt mış üç yıl içinde ve parça parça yazıl dığını öğreniyoruz. (1773) te Faustun ilk mısraını tesbit eden Goethe son mısraı ancak 1831 de doğurabiliyor. Fakat birinci ve sonuncu mısralar arasmda doğan ve eseri vücude getiren bediaların sayısı mısra olarak tam on iki bindir. Goethe, büyük eserini uzun fasılalarla yazmıştır. Öyle olmayıp ta Faust üzerinde sürekli surette çalışsaydı, aşağı yukarı iki günde bir mısra söylemiş olacaktı. Terajedinin taşıdığı sarsılmaz canhlığa göre mısraların böyle ağır ağır doğuşunu hiç te çok görmemek lâzım gelir. Seniha Göknil, altmış üç sahifelik o olgun «Birkaç söz» ünde Faustun masal tarafını da anlattıktan sonra eserin tahliline geçiyor ve bütün sahneleri birer birer anlatıyor, Goethenin haşmetli bir incelik ve zarif bir azamet içinde tasvir ettiği facianm zevkine ermek için bu tahlile de lüzum vardı. Seniha Göknilii okumakla o zevk daha toplu olarak elde edilebiliyor. Yalnız bir nokta benim dikkatimi çeîdi: Seniha Göknil, trajedinin şahıslarını ve sahnelerini bize tanıtırken bir takım isimleri guya bizde tamlıyorlarmış gibi gelişi güzel alıp geçiyor. Sözgelimi Filomenle Baucis! Goethe, Alman e debiyatmda ve hatta Alman hayatında garb mitolojisine ilgili olan bu isimlerin çok iyi tanıldığını bilerek onları eserinde tereddüdsüz kullanmış olabilir. Fakat her Türk okuyucusu Filomenle «Baucis» i tanır mı?.. Gönül isterdi ki saygı değer yazıcımız Seniha Göknil, o altmış üç sahifelik birkaç söz arasma bir iki sahife daha katarak o isimlerin kimleri, hangi mitolojik hâdiseleri temsil ettiklerini anlatsın. Ancak o vakit Filomenle «Baucis» nin konukseverliği temsil eden birer tip olduklarmı, Jüpiterin onlara konuk gelip hoşnud kal ması üzerine kendilerine yaptığı ilâhî iyiliği öğrenirdik ve bunların Faust trajedisiride oynadıkları rolü de daha iyi kavrıyabilirdik. Arkadaşım Legrand servetini kay bettikten sonra Sullivan adasma çekilmişti. Çok malumatlı ve çok zeki bir adamdı. En büyük eğlencesi avcılık, sahilde istiridye ve saire gibi hayvan kabuklan toplamaktı. Çok kıymetli bir kolleksiyonu vardı. Gezintilerinde kendisine daima Jüpiter isminde bir zenci refakat ederdi. Bir gün yağmura tutulmuş ve Legrandın evine sığınmıştım. Arkadaşım evde yoktu. Akşamüstü geldi. Beni görünce memnun oldu. Gündüzün bir hamamböceği yakalamış ve bir arkadaşında bırakmıştı. Bunu bana ertesi günü göstereceğini söyledi. Bu, altm renginde ve bir ceviz kadar büyük bir böcekti. Legrand şekli hakkında bir fikir vermek istedi. Bir yazı kalemi aldı. Kâğıd bulamaymca eski zamanlarda üzerine yazı yazılan pis bir deri parçası çı kardı. Birşeyler çizdikten sonra bana uzattı. Tetkik ettim ve: Bu ne biçim hamamböceği? de dim, adeta bir kafatası veya bir ölü başı! Bir ölü başı mı! Ha, evet anladım. Yukarıdaki iki mürekkeb lekesi gözler, ve biraz aşağıdaki büyükçe nokta da ağız, değil mi? Esasen şekil de beyzî... Belki. Lâkin ressamlığımza da kurban olsunlar! Doğrusu resimden birşey anlıyamadım... Bakalım, yarın hayvanı bir göreyim de. ' O kadar iyi muallimlerden ders Legrand, Jüpiterin üzerine saldıra gördüm ki ressamlığımla nekadar iftirak: har etsem yeridir. O halde azizim. alay ediyorsunuz, Hayvan, dedi, sol gözün hangisi bu mükemmel bir kafatası. Bina göster bakayım! bulduğunuz hayvana insan ka Işte! Uşak sağ gözünü gösteriyordu. falı hamamböceği ismini veriniz. Lâkin Ah kerata! Bundan emindim! Tekboynuzlar nerede? rar başlamak lâzım. Boynuzlar mı? Göremiyor musu nuz? Hayret! Halbuki onları o kadar i Legrand büyük ağacm yanma gitti. Hamamböceğinin düştüğü yeri gösteren yi çizdim ki. Belki. Fakat ben göremiyçrum. kazığı yerinden çıkardı, ilk vaziyetinin : Kâğıdı kendisine uzattım. Aldı. Ateşe garbe doğru üç parmak berisine dikatacaktı. Fakat birdenbire durdu. Bak ti. Demin anlattığım gibi ölçerek ikinci tı. Bir mum alarak dikkatle tetkik et bir nokta buldu ve geçen seferkinden ti, evirdi, çevirdi. Adeta keyfi kaçmış daha büyük bir daire çizdi. Gene kaz malara yapıştık. İlkönce iki insan isketı. leti bulduk. Sonra bir îspanyol bıçağı *** ve birkaç altın... Daha sonra da altm ve Bir ay sonra Jüpiter eve gelerek: elmas dolu büyük bir sandık! Efendün rahatsız, dedi. Jüpiter: «Bütün bunlar altm hamam Nesi var? Bilmiyorum. Sabahtan akşama ka böceğinden geliyor, diye haykırdı, cici dar düşünüyor, taştahtaya bir takım a altın hamamböceği! Zavallı altm ha mamböceği! Ben de utanmadan seni dedlerle işaretler çiziyor... tahkir ediyor ve sana iftira atıyordum!> Niçin? •** Çıldırdı mı nedir? Doğrusu korkLegrand bu keşfi nasıl yaptığını anmağa başladım. Geçen sabah gene er lattı: kenden kaçtı. Hatırlıyor musunuz? O akşam Acaba kendisine birşey mi oldu? size hamam böceğinin şeklini çizmiş Hayır. Fakat altın hamamböceğini bulalıberi değişti. Muhakkak bu hayvan tim. Siz de ressamlığımla alay etmiş onu soktu. Çünkü hatırhyorum, efen tiniz. Bundan kızarak resmi buruşturdim onu elleyince hemen bırakmıştı. muş atıyordum... Geceleri uykusunda hep onu sayıklı Sonradan anladım ki bu; kâğıd değil, yor. çok ince bir parşümen parçası ve çok Jüpiter bana getirdiği tezkereyi u pisti. Onu tam atacağım sırada hay zattı. Legrand beni ne olduğunu söy retler içinde kaldım. Hamam böceğinin lemediği «çok mühim bir mesele» i resmini çizdiğimi zannettiğim yerde haçin bekliyordu. Merak ettim. Çünkü kikaten bir ölübaşı vardı. Mumu alaüslubunda bile bir başkalık vardı. Ar rak parşümeni tetkik ettim. Kâğıdın arkadaşım acaba hakikaten kaçırmış mıy kasını çevirdiğim vakit gördüm ki yapdı? Jüpitere hak vermeğe başlıyorum. tığım hamamböceği resmi yerinde ciu Rıhtıma geldik Bineceğimiz yelkenlide ruyordu. Çok iyi hatırhyorum ki, kroyepyeni bir orakla üç kazma gördüm. kiyi çizmezden evvel bu kâğıdın hicbir Bunlar da ne, Jüpiter? diye sor tarafmda resim namma bir şey yok dum. tu. Bunları bugün şehirden efendim iSiz gittiniz; Jüpiter de yattı. O zaman çin satm aldım. iyice düşündüm; hamamböceğini ilk Efendin bunlarla ne yapacak? tuttuğum vakit hayvan beni ısırmış ve Bilmem. Fakat bütün bu masraf ben de onu elimden atmıştım. Daima ihları gene hep şu hamamböceğinin yü tiyatla hareket eden Jüpiter bir kâğıd zünden yaptık. parçası aramağa başlamış ve her iki îyi bir rüzgâr bizi çabucak Legrandın mizin gözü de sözü geçen parşümene beklediği yere attı. Arkadaşım çok he düşmüştü. Jüpiter bununla hamamböyecanla idi. Elimi o kadar kuvvetle sık ceğini sarmıştı. Bu hayvanı bulduğumuz ü ki... Şüphelerim gittikçe kuvvet bu yerin yakınında bir eski gemi teknesi luyordu. vardı. Sahile oturmuş bir gemi... Ve Bu altm hamamböceği bana bir onun yakınında da bir ölü başmı taşıyan servet kazandıracak, dedi, onun saye bir kâğıd değil parşümen... Bu iki sinde zengin olacağım. Siz de bizimle şey arasmda ne münasebet var? diye gelir misiniz? ceksiniz. Fakat unutmayınız ki kafata Siz hastasmız galiba? Ben böyle sile ölübaşı korsanlarm alâmetidir. delice bir işe girişemem. Parşümeni size uzattığım zaman ü Yazık. Beraber gelseydiniz çok iyi zerinde ölübaşı resmi yoktu. Bu nasıl olurdu. Yarın sabah hep birlikte dönermeydana çıktı? Hatırlarsanız o sırada dik. odaya köpeğim girmiş ve sizin yanını Peki geliyorum. Fakat bundan sonza koşmuştu. Siz de onu okşarken öbdr ra bana bir doktora olduğu gibi itaelinizi ateşe doğru bırakmıştınız. İşte at edecek misiniz? o zaman ölübaşı, ısman parşümende gö Evet edeceğim. Haydi şimdi gide zükmeğe başlamış olmalı. Kimyevî malim de.. yilerle yazılan yazıların ancak ateşe Yola koyulduk. Arkadaşım hamam böceğini bir sicime bağlamış, havada gösterildikleri vakit meydana çıktıklasalhyordu. Legrandın bu gibi halleri rı malum... Parşümenin bir ucunda da bir oğbeni büsbütün meraka düşürdü. Göz lak resmi vardı. Bilirsiniz ki oğlağa İnyaşlarırru zor tutuyordum. Kayalık bir yere geldik. Karışık bir gilizler Kid derler. Hemen Kid isnıinsurette serpilmiş taşlann ortasında deki korsan reisini hatırladım. Bu adatahta tekneli bir gemi vardı. Her tarafı mm Bahrimuhiti Atlasi sahillerine büdikenler sarmıştı. O kadar ki yanımız yük servetler gömdüğü efsanelerde anda orak olmasaydı kendimize yol aç latılır. Bu efsaneler belki de hakikattü. manın imkânı olmıyacaktı. İleride bü Kim bilir? Zira, mademki bu efsaneler yük bir ağac görünüyordu. Yanına var daha dillerde dolaşıyordu, demek ki dığırmzda arkadaşım, Jüpiteri ağaca çı şimdiye kadar bu hazineleri bulan ol karttı. «Al şu hamamböceğini de» de mamıştı. di. Jüpiter yedinci dala kadar çıktı. Parşümeni daha kızgm bir ateşe gösLegrand: «Şimdi, bu dalın üstündeı terdim. Yeni bir şey gözükmedi. Üzerij Yazan: Sabık Intellicens Servis Şefi Sir Bazil Tomson 87 Stratosun kahramanca hareketi, yarmın politikaci nesiüerine bir örnek olarak gösterilmeğe değer! Hüktnün tebliği Saat 9 da miralay Gregoryadis gele rek hükmün suretini mahkumlara okumak istedi. Gunarisi tedavi eden doktor Vlahos, hastanın arkadaşlarma iltihakına müsaade edilmesini beyhude yere rica ett\ Gunaris hâlâ dışanda soğuktan donuyordu. Doktor, miralaya bu suretle hükmü iki defa okumaktan kurtulacağını hatırlattığı zamandır ki o, Gunarisin de içeri alınmasma razı oldu. Hasta, odaya getirilerek bir yatağa yatınldı. Arkadaşlan onu selâmlamak için yatağınm etrafına toplandılar. Gu narisin ilk suali, harb divanının kararını sormak oldu. Baltacı cevab verdi: Içimizden altı kişi ölüme mahkum edildi; ikisi de müebbed küreğe..» Idama mahkum olanlann isimlerini saymadı. Yalnız müebbed küreğe mahkum olanlann kimler olduğunu söyledi. Sonra da fransızca olarak ilâve etti: Bir saate kadar her şey bitecek. Bu esnada miralay Gregoryadis odaya girdi ve mahkemenin hükmünü okudu. Diye bağırarak yere yuvarlandı. w Hapisanenin kapısmda dört kamyon bekliyordu. İkisi boştu, ikisi askerle do* lu idi. Gunaris birinci kamyona bindirildi. Kafile, ölüm cezasının infaz edıleceğı, Gudi denilen yere doğru yollandı. Yol uzun sürmedi. Meydan, Anadoludan gelen Rum mültecilerden mürekkeb kılaatla çevrilmişti. Kıtaatm arkasında bir kaç meraklıdan başka kimse yoktu. Yollar askerle kesildiği için kimse gelememişti. Mahkumlar kamyonlardan indiler. Stratos sordu: Nereye gideceğiz? Gunaris titriyerek ve sallanarak ce1 vab verdi: Öteki dünyaya! Çalısmalar devam ediyor Tecim ve Endüstri odasmda ayrılan hava tehlikesini bilenler kurumuna yardım merkez kolu dün de Odada toplanmıştır. Dünkü toplantıda şarımız Tayyare Kurumu Başkanı îsmail Hakkı da bulunmuştur. Merkez kolu dün tâli kollardan gelen malumatı gözden geçirmiştir. «Mes'ad çiftler filosu» Ankara Bütün evli ve nişanlıların, nişan yüzüklerini Hava Kurumuna vererek yerine Kurum tarafmdan veri lecek bakır nişan yüzüklerinin takıl ması için bir teklif yapılmıştır. Teklif kabul ve tatbik edilirse yapılan bir besaba göre Hava Kurumuna 34 milyon arasında bir para temin edilmiş ola caktır. Bu nişan yüzüklerinin parasmdan bir «mes'ud çiftler filosu» kuru lacaktır. Ateş kumandasile beraber.. Askerlikten tardedilmiş olan Genera! Hacianestinin üniformasmın apoletleri ve rütbe işaretleri sökülecekti. Eski başkumandan, baskalannın eli sürüldüğünü görmek acısına uğramamak için apoletlerini kendisi kopanp cebine soktu. Bir zabit, mahkumlan sıraya dizdi. Be§er kişilik idam mangalan, mahkumlardan on beşer adım uzakta durdular. Mahkumlar müttefikan gözlerinin bağlanmasını reddettiler. Hepsi de gayet sakindiler. Ateş! kumandasile beraber yaylım ateşler hep bir andan çahrdadı. Altı vücud kanlar içinde yere yuvarlandı. Idaralar tam zamanmda yapılmışti. Kumandan Talbot iş işten geçtikten sonra gelmişti. 28 i'inciteşrinde de Venızelos aşağıdaki telgrafı yollamışü: Müstaceldir, herşeyden önce çekilecektir Lozan 28 ikinciteşrin 1922, saat 7 Atinada îhtilâl Komitesi «Bugün öğleden sonra, ban$ konfcrmsı toplanlısımn hıtammda, Lord K'drzon çok müleessir ve müteheyyiç bir halde, harb divanının ölüm cezalan üerdığini bildiren telgrafını bana göslerdi. Kürzon, bu idam hükümleri infaz edildiği takdirde, bunun yalnız îngiliz hükumet meha' filinde değil; Ingiltz efkârı unıunuyoi üzerinde de çok feci bir iesir yapacagında ısrar eiti. lngiltere Hariciye Nazm, mahkum Bakanlann, iktidar mevkime geçtikleri zaman, açıkça, memlekciin akseriye~ Ime ve itimadına dayandıklanna nazart dikkatini celbetti. Atinadaki îngiliz orta elçisi geri çağınlacaktır. Sizin de bildiği' niz gibi, Yunanhlanın iç işleıine kanşmak istememekle beraber, idam hükümle' rınin infazından doğacak tesbin, Lord Kürzonun tahmin eüiği gibi olacağım ve benim vaziyetim'm de güçleşeceğim bizt bildirmeği bir ödoü (vazife) addediyo rum.'» Vtnizelos Yapılan tetkikat ve tahkikat gösterîyor ki bu telgraf, Atinada Dış îşleri rîakanlığının eline 29 ikinciteşrin günü sabahın 1 inde geçmiştir ve Lord K.ürzon ile Venizelos arasmda, yukanki telgrafta vukuundan bahsedilen görüşme idam Lükümleri infaz edildikten sonra olmuştur. Sakın Yunanistanda politika yapma Hava tehlikesine datr çıkaruan eserler Ankara 25 (Telefonla) Bazı resmî makamlarda ismi karıştırılarak piyasaya hava tehlikesi hakkında bir takım eserler ve saire çıkarıldığı ve sa lâhiyet sahibi olmıyanlar tarafmdan yazılmış olan bu eserlerin öteye beriye sürdükleri görülmüştür. Ötedenberi abone avcılığı ile geçinen bir takım maruf eşhasın bu sefer de hava tehlikesi karşısında ulusal duygu ve heyecan dolandırıcılıklarına alet ettikleri anlaşıldığmdan alâkadar ma kamlar harekete geçmişlerdir. *** Taahhüdler Hüseyin Ramazan 20, Mustafa Sadi 20, Kostantin Harisyadis sigortacı 20, Namık Kapancı 20, Şükrü Tezer 20, Bozkurd Sigorta şirketi 250 teberru, Abdi Vehbi Bozkurt Sigorta şirketi müdürü 20, Mihal Dimo 20, îstanbul Umum Sigorta şirketi 250. Karann para cezalarma aid kısmını okurken mahkumlar tebessüm ettiler. Bundan sonra mahkumlann aileleri içeri girdi. Çok acı vedalaşmalar oidu. Başkumandan General Hacianestinin kızkardeşi Madam Lauv, îngiliz elçisi nezdmde, son bir teşebbüste bulunmaktan bahsettiyse de general bunu enerjik bir surette reddetti. Sonra, papaz odaya sokuldu; hepsi son dinî âyine iştirak ettiler. Saat geliyordu. Stratos oğluna dönerek ona dedi ki: Oğlum, Yunanistanda, sakın politikaya karışma. Nemiz kaldıysa hepsini satınız ve bu memleketten çıkıp gidiniz. Protopapadakis kansma: Mahkum olduğum para cezalannı verirken Gunarisin cezasını da ver. O fakirdir, bu cezayı ödeyecek parası yoktur, dedi. Siyasal bir kahramanlık Yeni üyeler Ahmed Aynalı oğlu 20, Hatib Vehbi 20: Halid Ceyhan 20, Mustafa 20, Hayrullah 20, Şerif Ağanın Mehmed 20, Ah med 20, Tahir Satıoğlu 20, Osman Tortuman 20, Ahmed Günekli 20, Mustafa Davud oğlu 20, Raşid 20, tsmail 20, Ali Işık 20, Ömer 20, Eşref Cemal ve oğlu Edib 25, Kâmil Dedeoğlu 20, îz zet 20, İbrahim 20, Rıza Dolmancıoğlu 100, Ahmed arpacı Alaşehir 50, Meh med Aladağ 40, Hasan 25, Ali İzmı,tli 20, Hilmi Musal 20, Hacı Abdürrahman Mehmed 30, Tevfik Kayaoğlu 20, Mustafa Parlak 20, Hüsnü 40, Şerif 30, Mustafa Çilingir 20, Mustafa Muslu 25, Bekir 20, Ali 20, Süleyman 20, Mustafa 25, Ahmed Ruşen 20, Ethem 20, Ha san 20, Bilâl Boyabad 20, Hayri Tan 20, Behice Tan 20, Refik Tuzlu 20, Zehra Tuzlu 20, Mahmud Ağan 20, Ahmed Ağan 20, Orhan Ağan 20, Vehbi Dayıbaş 20, Sabire Dayıbaş 20, Afife Dayıbaş 20, Fehmi Atillâ 20, Emine Atillâ 20, Necati Karagülle 20, Hamdi Erdem 20, Nuri Arman 20, Naci 20, Talât Gökçe 20, Sabri Saygmsoy 20, Şükrü Dizdar oğlu 20, Halil 20, Tahir 20, Ekrem Vu ral 20, Ahmed Atabek 20, Makbule Tuğlu 20, Seniha Öztürk 20, Muhlis Kordoruk 20, Dündar Erdem 20, Me lâhat Vural 20, Saime Bakla 20, Şükrü Kaya 25, Refet Tan 20, İsmail Öztürk 20, Sıtkı 20, Abdullah Gültekin Bek taş 20, Emine Özkan 20, Sabri 20, Rüştü Kaynak 20, Naci Özdem 20, Meh med Emin 20, Osman Erdem 20, Ha san 20, Rahmi 20, Hasan 20, Muharrem 20, Şevki 20, Hakkı Eren 20, Ahmed 20, Abdülkadir 20, Avni Timaç 20, Hasan 20, Hayri Dodurga 20, Mehmed Sıtkı 20, Hasan Duranlı 20, Kâmil 20. yağ dolu idi. Sıcak su ile yıkadım ve bir teneke kovanın üzerine yapıştırdım. Tenekeye bir takım işaretler çıktı. Bunların üzerinde uzun uzadıya uğraştım. ve neticede hazinenin yerini bulmağa muvaffak oldum. Ölübaşmın sol gözünden bir şakul indirmek lâzımdı. Afır olduğundan bunun için hamamboce ğini kullandım. Peki amma, o iki iskelet burada ne arıyordu? Kid tabiî hazineyi yalnız gömmedi. Bunun için yanında birkaç kişi ça lıştırdı ve şüphesiz yeri kimsenin bilmemesi için onları öldürdü! Hiç bir an itidal ve cesaretini kaybetmiyen Stratosun hal ye hareketi, politika tarihinde, muhakkak, eşı görülmemış bir harekettir. Stratos, koyu bir Kral taraftarı olmakla beraber daima Gunarisin en şiddetli muhalifi idi. O Gunarisle ihtilâlden ancak birkaç gün evvel beraber çalışmağa başlamıştı. Binaenaleyh kendisini idama mahkum ettiren hâdise lerin hiç birinden mes'ul değildi. Fakat Gunaris, mahkemede bulunmadığı için, o, arkadaşlannm müdafaasını üstüne almış ve onlara atfedilen cürümlere iştirak etmediği için, şahsen kendisini miidafaadan istinkâf etmişti. Buna rağmen herifler, onu da ölüme mahkum etmişlerdi. Stratosun mahkumiyeti açıkça ispat ediyor ki bu kanunî cinayetlerin hedefi, scnradan, Kral taraftarlarının her hangi bir hareketine meydan verebilecek kudrette olan şeflerin hepsini birden yok etmekten başka birşey değildi. Stratosun bu kahramanca hareketi, yarınm politikaci nesillerine bir misaİ ve bir örnek olarak gösterilmeğe değer. Saat 10,30 da bir jandarma zabiti odaya girdi ve saatin geldiğini haber verdi. Gunaris, teskereye yatmağı reddederek arkadaşlannm kolunda odadan çıktı. Stratosun annesi, seksenlik ihtiyar bır kadındı, oğlunun boynuna sarılmış, ağlıyor. bir türlü ondan ayrılamıyordu. Jandarmalar, kadmcağızı vahşiyane itip kaktılar. Kadın: Katiller! Venizelosun bir hilesi I Venizelos gibi bir adamın idam hü1 kümlerinin infazından hemen haberdar edilmediği asla kabul edilemez. Gündelik adi işlerin bile, şifreli telgraflarla Lozandaki Yunan murahhas heyetine bildirildiği muhakkak olduğuna göre, sabıli Bakanlann kurşuna dizildiği de hiç şüphesiz, hemen, Venizelosa bildırilmiştir» (Arkası oat) Türkofis teşkilâtı Öğrendiğimize gö're Türkofisteki yeni teşkilâtta îstanbulda da birçok değişiklikler olacak ve îstanbul şubesi Şarımızın ekonomik bakımdan önemile uygun bir hale getirilecektir. Bunun için îstan bul şubesi direktörlüğünü yapan Akil merkeze alınmakta ve îstanbul şubesi direktörlüğüne Türkofis genel merkezi müşavirlerinden Mehmed Celâl getirilmektedir. Ofis raportörlerinden Mustafa Nurinin de Ofis Hayfa mümessiliğine tayini mukarrerdir. Güzel bir sergî Ders yılınm bitmiş olması münasebetile bütün mekteblerde olduğu gibi Emirgân yirmi dokuzuncu ilkmektebde de bir el işi sergisi açılmıştır. Talebenin bir vıllık mesaisini gösteren bu sergide çok güzel eserler teşhir edilmiştir. Bilhassa talebeden Fahrünnisa ile Orhanın eserleri cazib bir şekilde göze çarpmaktadır. Kauçuktan bir planör Leningrad (Tas ajansı) İlk kauçuk planör inşa edildi. Bu planör kauçuklanmış bezden yapılmıştır. Çatısı da, gene kauçuklanmış bezden yapılma bükülür borulardandır. Planör kolayca katlanıp bir çantaya konarak uçuf meydanına götürülecek şekildedir. Birkaç dakika içinde şişirilip uçuşa hazır bir hale gelmektedir. Planörün tekmil ağırlığı 18 kilogramdır. VARAL tercümeyi baştan aşağı temiz, pürüzsüz ve beliğ buldum. Kitabı okuyanların da ayni kanaate ereceklerini kuvvetle umuyorum. Çünkü Seniha Göknil, tercüme ettiği kitabm başma koyduğu uzun sahifelerle de isbat etmiştir ki Goetheyi Buraya kadar yazdıklarım (Faust) admı taşıyan kitaba Seniha Göknil ta çok iyi anlamış ve iyi dil bilir bir ya L'ehistanda bir köy Haştanbaşa: rafından konulan güzel başlık içindir. zıcı olduğu için de anladığını anlatmıya yandı Asıl Faust ondan sonra başlıyor. Goet muvaffak olmuştur. Faust operasını seVarşova 25 (A.A.) Çarturisk köyü henin âlemi hayrette bırakan nefis, be venler, Faust trajedisini türkçe olarak bir yangmda baştanbaşa yanmıştır. liğ ve müessir şiirleri acaba türkçeye okumak fırsatmı kaçırmamalıdırlar. Köyde yüzden fazla ev ve bir o kadaç ne biçimde çevrilebilmiştir?.. Ben, bu' Af. TURHAN TAN da hangar vardı

Bu sayıdan diğer sayfalar: