26 Temmuz 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

26 Temmuz 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Temmuı 1935 CUMHURtYET SON TELEFON MABERLER TELCRAr vc TELSiZLE Aimanlarla birleşmek istiyen Macarlar ve Avusturyalılar Avusturya Nazileri «Muvaffak olacak, intikam da alacağız» diyorlar, Macaristanda Pancermanist propagandası aytışmaları devam ediyor Bursada bir çocuk kampı yapıldı Fakat kampa gidenvol toz denizi halinde. Bursa (Özel) Denizden 1200 metro yüksekte (Dolubaba) denilen ve Ulu dağın çam ormanları arasında bulunan güzel bir yerinde hükumet bir çocuk kampı açtığı gibi Bursadan bazı aileler de orada bir kamp kurmuşlardır. Bir kaç gündenberi ben de bu kampta kalıyorum. Her gün sabahian şehre »nip işlerimi gördükten sonra akşamları yukan çıkıyorum. Fakat otomobille gi dip geliş yolların bozukluğu yüzünden pek zahmetli oluyor. Gerçi yollar onarılmaya başlanmış ama bu onarma işi pek kötü olduğun dan yapılan ve onarılan yollardan oto mobilimiz bir toz denizini yararak gi den motörlere benziyor. Arkamızdan kalkan toz bulutları o güzelim yeşil çamların üstünde kar ya§mış gibi duruyor. Çünkü yolda çalışan işçiler, ke nardan kazdıklan yumuşak toprağı yolun üstüne serpiyorlar. Üstüne birkaç demir tokmak dokundurmakla bittabi bu toprağın perçinlenemiyeceği bes belli bir şeydir. Nitekim üstünden bir otomobil geçer geçmez bu toprak ser pintileri toz bulutlan olup havaya karışıyor. BİRKAÇ Edebiyat tarihi yazanlar, o zamanın nesir tekâmülünü ve hikâye zeminini tetkik ederken ne usul kullanıyorlar, bilmiyorum, her halde bu oldukça karışık ve dolaşık vazife ile burada bağlanmamış oluşuma pek memnunum. Ahmed Ra sim bol kaleminin, işlek zekâsının, tükenmek bilmıyen mizah ve ıstihza pınannın mahsulerini fıtratının asıl san'at temayüllerile uygun olmıyan tezahürle rmi gittikçe tahdid ediyor, ezcümle hikâye yazmaktan vaz geçiyor, ve türkçesinin, fikir inceliğinin en güzel nümunelerıni Şehır Mektublarında verıyordu. Yazıcılık âleminde yeni zümrenin karşısında iken kalbi ve fikri dostlukta onun yanıbaşında idı. Hıkâyede elbette zamanın en muktedir kalemi Hüseyin Rahmiuin elinde idi. «Mürebbiye» ile birdenbire şöhretin ve muvaffakiyetin en yüksek mertebesine çıkan bu muharriri hep severdik, fakat uzaktan... Onun kendi san'ati hududunun dışına çıktıkça asıl fıtratından kaynıyan sahifelere zarar verdiğine kani olmakla beraber bu küçük inhiraflarını hoş görür ve esas hikâyeie rinde kendiliğinden fışkıran içtimaî, mahallî olduklan kadar ruhî tahlillere hayran kalırdık. Elbette bu kendi nev'inde büyük bir üstaddı, ve elbette edebiyat âleminde pek yüksek bir makam sahibiydi. Onu kimse istirkab etmez ve hiçbir intaf sahibi iktidarına meftun oLmaktan hâli kalmazdı. Fakat onun ihtilâttan kaçan mizacı mı sebeb oldu; yoksa bizlerden teşekkül eden zümreyi hafi bir cemiyet, esrarını saklıyan kapalı bir kutu mu le lâkki ederdi, bilmiyorum, herhalde bizden uzak kalmağa müreccah bir hareket nazarile baktı. Galiba onunla temasa on beş sene sonra bir tesadüf vesilesile muvaffak oldum, ve ne zaman gene uzun fasılalarla temas lezzeti zuhur etse da ima kanaat hasıl ettim ki aramızda u zak bulunmak usulünü terviç ettirecek bir sebeb yoktur. Fakat burada kaydetmeğe lüzum görüyorum ki kendi nev'inde müstesna eserler veren bu kalemin san'ati ve lisanı, meselâ Saffet Nezihi gibi, Abdullah Zühdü gibi gene o zamanın hikâye yazan muharrırleri kadar Edebıyatı Cedideye yakın addedilemezdi. O kendi kendine müstakil bir mevki «ahibi idi; belki de uzak kalmak arzusu bu İ3tıklâliyeti muhafaza emelınden gelıyor du. Diğerleri de uzak kalırlardı, ve ga ribdir ki onlar için böyle bir istiklâliyet daiyesinin mevcudiyetine ihtimal verilc mezdi. Tahkiyede, lisanda onlar da, meselâ doğrudan doğruya yeni zümreye iltihak eden, bizimle beraber yürüyüp çalışan Ahmed Hikmetten, Saffeti 2Ayadan başka değıldiler. Bu iki muharrirle de tanıştım, görüştüm; Saffet Nezihiyi nadiren görürdüm, ve ondan daima samımî fakat müctenıb bir hilkat sahibi tesirini aldım. Abdullah Zühdüye gelince: Işte itiraf ediyorum ki onun hakkında bir hüküm veremedim. Ahmed Hikmetle aralannda bir ka rabet vardı, bir gün onu matbaaya ge tirmişti, benim de orada bulunduğum nadir zamanlardan birine tesadüf eden bu ziyaret esnasında bu muarefe güdük kaldı. Eserlerile tanıdığım bu meslek refi kile iki arkadaş nasıl konuşmak lâzımsa öyle konuşmuştum, o, bende biraz çekingen, biraz kaçıngan, karşısındakinin ne olduğuna karar vermeden evvel bir a dım atmamağa niyet etmiş, bir adam tesirini yaptı. Dostluk hayatında hiç te öyle olmadığına sonralan hakkında ver dikleri malumatla hükmettiğim Abdul lah Zühdüde benim nasıl bir tesir yap tığıma Ahmet Hikmet vasıtasile muttaü oldum. O bana dedi ki: «Abdullah Zühdü seni hiç tahayyül ettiği gibi bulmamış. Seni içinde ateşler kaynıyan, küpüren bir fırtına halinde görmek ister ken pek nazik bir kâtib bey, bir âmedı efendisi kadar merasime dikkat eder görünce şasırmış!..» Anlaşılan ben, nere de görülürse kaçılacak bir adam gibi kendisini bunun için ürkütmüş oluyor dura. alev saçan bir fırtınayı bekleyip te bir derlitoplu, ilk gördüğünün başma a teş yagdırmaktan hazer eden bir adam dan ürkrnek için elbette anlaşılamıyacak SİMA İHEM V NALINA MIHINA Yerli Mallar Sergisi edinci Yerli Mallar sergisî, kendisinden evvelki altı ser ginin hilâfına akşam saat 9 dedi mi kapılarmı kapıyor. Bundan önceki sergiler, hatırımızda yanlış kal madıysa, saat on bire kadar açık kalı yor. halk, gündüzleri çok sıcak olan sergiyi. bunaltıcı bir hava içinde dolaşıp terlemektense geceleri serin scrin geziyor, bahçede oturup hava ahyor, radyo dinliyor, serginin eğlence yer lerinde eğleniyordu. Bu yıl ise, her nedense kapılar, saat 9 da kapanıyor. Güneşin batmasile beraber kümese çekilen tavuklar gibi, herkesin evlerine çekilmesi, Ortaza mandan kalma bir âdettir. Elektriğin geceleri gündüzlere çevirdiği bir asır dayız. Tabiatin yaktığı güneş batınca fennin yaktığı güneş ortalığı aydınlatır ve kimse, saat 9 deyince. değil Avrupada, bizim memlekette dahi evine kapanmaz. Yaz geceleri, halkın sergi bahçesinde, on bire kadar oturmasını çok görmenin anlamını (manasını) kavnyamıyarak bu satırları yazdığım için o kararı ve • renler, beni mazur görsünler ve lutfen sergiyi erken kapamanın faydalarını anlatarak beni aydınlatsınlar. Şimdilik, aklıma gelen zararları bett| kendilerine söyliyeyim: Sergi nekadar çok saat açık kalırss o kadar çok ziyaretçi gelir. Bu sergij açmaktan maksad, ulusal Türk endüs trisinin ilerilemesini ve gelimşesini hal» ka göstermek olduğuna göre, buna mâ»l ni olacak tedbirler almamak gerektir. Böyle yapılmazsa, sergi daha az ge ve içindeki mallar daha az görülür, ta biatile de amacdan (hedeften) uzakla şılmış olur. Sergiyi işleri ve güçleri yüzündeu^ yahut sıcaktan çekinerek geceleri görmeği tercih edenler her halde pek çoktur. îkinci bir zarar daha: Serginin, her yıl olduğu gibi, bu sene de saat 11 e kadar açık kalacağım sanarak iştirak eden endüstri müesseseleri, kapıların saat tam 9 da kapanmasından zarar görmektedirler. Bunların çoğu, gelecek yıl, sergiye iştirak etmiyeceklerini şimdi den söyledikleri gibi, bazılan daha ileri giderek Endüstri Birliğini protesto etmeğe kalkmışlardır. Bunlar, buhrana rağmen bir hayli maBraf ederek iştiralt ettikleri serginin çok erken kapanması yüzünden az satış yaptıklarını ve masraflarını çıkaramıyarak ziyan ettiklerini söylemektedirler ki haklıdırlar. Sarginin, Galatasaray lisesinin binası içerisindeki kısımlarının dokuzdan sonra açık kalmasında bir mahzur tasav vur ediliyorsa hiç olmazsa bahçedeki kısımlarının on bire kadar açık bırakılması gerektir. Halid Ziya Uşaklıgil bir karışık sebeb olmak lâzımdır. Garibdir ki ben ayni uzaklaşmak hatta uzak tan bile soğuk hislerini anlatmak ihliyacında bulunan daha birçok meslek refıklerine, uzun senelerden sonra, yazı âlej minden tamamile denecek kadar el çek tikten sonra bile .tesadüf edtr dururdum. Zümre haricinde kalanlara bu kısa temastan sonra aile efradına avdet ediyorum: Nesir en ziyade hikâye zemininde e ser veriyordu. Bu zemin nasılsa pek cazibe irae ediyor olmalıydı ki Recaizade bile «Araba Sevdası» hikâyesini verdi, hatta daha sonra «İkdam» gazetesinde memleketin orta sınıf kadınlık hayatını tasvir eden, fakat daha ziyade eski tarzda hikâye nev'ine mensub olan uzun bir hikâye neşretmeğe başladı. Bu sonuncu, yazık ki, ikmal edilemedi, fakat «Araba Sevdası» uzun müddet «Servetifünun» sahifelerini süsledi. Bu son kelımeyi üstadın hatırasını tazız için kuilanmıyorum. Hakikaten Recaizade bu hıkâyesine fikrinin öyle ıncehklerıni, istıhzasının öyle keskinliklerini koymuştu ki tarzı itibarıle yeniden ziyade eski denebılmesine rağ men devamı müddetınce hepımızi nışatla doldururdu. Kendi cinsinde nefis bir e»er olan bu hikâyeye atfedilebılecek yekâne kusur yarıyarıya daha küçük bir mıkyas içine sıkıştırılmamış olmasıdır zannındayım. Nesir zemininde Ahmed Hikmet \e Saffeti Ziya da hikâyede nefis eserleıle kendilerini tanıtırken bir yandan da t debiyatı Cedide mensubları garbin san'at telâkkilerine dair makaleler yazıyorlar, tercümeler yapıyorlardı. Ezcümle meşhur Fransız edib ve hakimi Hypolite Taineden o zamana kadar belki ismi bile işitilmemişken, uzun uzun bahisler edihyordu; onun nazariyatına, bedayi telâkkiyatma dair tafsilât verilerek bizde san'at idrakine yeni ufuklar açılıyordu. Bu sahada en ziyade uğraşan Hüseyin Cahıdle Mehmed Rauf oldu. Mehmed Rauf bir iki romanile, birkaç küçük hikâyesile, tektük mensur şiirlerile Edebiyatı Cedidenin en ziyade dikkati celbeden, ve bunun için en ziyade hücuma maruz kalan uzvu idi. Onun hislerinde öyle derin ve ince şeyler vardı ki her eserin üst zarında dolaşan ve lâfızdan, cümleden daha iç tabakalara inebil meİKen âciz olan fikirler Mehmed Ra ufun biraz dolaşık, biraz kanşık ibare lerine takılıp kalırlar, ve bu yeni, yeni olduğu için garib lisamn altında ne olabileceğini merak etmezlerdi. Halbuki onun ta ilk tecrübelerinden başlıyarak bütün yazdıklannın arasından «Eylul» muharririnin belirmeğe başlıyan san'ati görülüyordu. Bunu aramızda tçörmekten hâli değildik, öyle ki «Eylul» çıkınca hiç taaccüb etmedik, sadece hayran olduk. Sonraları hayatın musibetleri, daha doğrusu bu biçare mariz ruhun aşk ılleti onu sarsa sarsa her adımda san'atinin o en yüksek eserınden uzaklaştırdıkça, gene taaccüb etmedik; bu, hicran ve hüsranla dolu ömrünün tabiî bir cilvesiydi, adımlarının her sçndeleyişine şahid ol dukça, bir kere vâsıl olduktan sonra tutunmağa bir türlü fırsat bulamadığı yükseklerden uzak kalan bu «an'at için de rin acılar duyduk. İzmirde gizli kalan Ingiltere yeni bir cinayetin ipucu zırhhlar yaptıracak Viyana 25 (A.A.) Dolfüsün öl uliyetlerden) kaçmak için yabancı ülkedürüldüğü günün yıldönümü ilgisile na lerde gizli gizli yapılan propagandalara ziler, üyelerini, Hitlerle birlikte «Ycni resmen karışmamakla beraber bu propaAvusturya ve yakın olan kurtuluş günü» gandalan durdurmak için d« hiçbir şey yapmamaktadır. Bu propagandalar için için savaşa çağırmışiardır. Naziler tarafından ne§redilen bildiriğ lâzım olan paralan da gizlice vennektedir. Pck kolay olan bu tabiye, kimseyı alde şöyle deniliyor: «Hiçbir §€yi unutmadık. Biz, nazi datmıyor. Alman hükumeti, bu propaganbekçileriyiz. Biz, yalnız muzatfer ol dalan ortadan kaldıracak araçlara (vamakla kalmıyacak, intikam da alaca sıtalara) maliktir. Bunu yapmadıği için Macar kamoyunun kendisini mes'ul tutgız.» masına hayret etmemelidir. Viyanada 50 ve illerde menfi propaPropaganda, bilhassa seçim savaşında ganda yazıları dağıtan 200 nazi ihtilâlşiddetli olmuştur. Bu yüzden Macariscisi yakalanmıştır. Budapeşte 25 (A.A.) Panjer tandaki halkçı birliği sekreteri Basch, manist propagandası kamoyu (efkârı u beş ay hapse mahkum edilmiştir.» Bir suiktud teşebbütü meydana mumiyeyi) uğraştırmakta devam etmekçıkarıldı tedir. Geçenlerde d'Ambrozynin yazdığı bir Paris 25 Son dakikada gelen habetkeden ötürü Peşta Lloyd gazetesi sü t berlere göre, bugün Viyana zabıtası tunlannda atışmalar olmuştur. Naziler tarafından tertib edilmiş yeni Gelip geçenlerin bıyık altından gül bir suikasd tefebbütü meydana çıka'mış, Bu gazete diyor ki: dükleri bu onarma işi hiç yapılmasa da' «Alman hükumeti soravlardan (mes birçok Nazileri yakalarru$tır. ha iyi olacak. Çünkü Uludağa hava al mak için çıkanlan toz dumana boğ maktan başka işe yaramıyor. iMHHjMiıınHMH Yeni Türk DiH bültenleri Istanbul 25 (A.A.) Türk Dili Bir adam, öldürülerek Son yapılan manevralar Araştırma kurumu GenelSekreterliğin Fransız mektebinin buna kat'î lüzum olduğu den: Kurumun çıkarmakta olduğu (Türk nu meydana çıkarmış Dili) bülteninin 1 1 inci sayısı çıkmış bahçesine gömülmüş Izmir 25 (Özel) Karşıyakadaki Damdösiyon Fransız mektebinde kapıcı Mehmed bugün zabıtaya müracaatle şöyle bir ihbarda bulunmuştur: « Mekteb bahçivanı, Bulgar tebaasından Hanri, mekteb sörleri vekili Madam Jana giderek 200 lıra istemiş, bunu vermezse mektebin gizli işlerini bu arada vergi kaçakçılığı yaptığını hüku mete haber vereceğini söylemişlir. Bunun üzerine Madam Jan mejeleyi hususî bahçivanı Mestana havale etmiftir. Ben, Londra 25 (A.A.) Morning Post gazetesine göre, hükumet, yaz tatilinden evvel munzam deniz bütçesini par. lamentoya arzetmek fikrindedir. Yeni tahBisat, müddetini dolduran kruvazör ve torpitoların yerine sürat le yenilerinin konulması ve mürette bat sayısmuı artırılması için sarfedi lecektir. Bu tedbirin Alman deniz silâhlan masmdan ve Kralm tahtına çıktığının. 25 inci yıldönümü ilgisile yapılan müddetini doldurmuş, fazla miktarda eski Zabıta meseleyi önemli bularak tahki gemi sayiBimn göze çarpmasından ileri kata başlamış, ve Hanriyi arayıp bulmuş geldiği sanılmaktadır. tur. Parlamentolar kongresi Hanri bugün Bulgaristana gitmek üBrüksel 25 (Özel) Arsıulusal zere lstanbula harekete hazırlanıyormuş. parlamentolar birliği kongresi yarın buHanri bu mesele hakkında poliste şun rada açılacaktır. Fransanın Kültür Balan söylemiştir: kanı M. Mariyo Rostan kongreye işti« Beş altı yıldır burada çalışıyo rak etmek üzere yarın Brüksele gelecekrum. Mektebin bahçesine sebze dikmiş tir. tim. Mekteb kapanınca ziyan gördüm. Almanyada durum Madam Jana müracaat ederek para isKönigsberg 25 (A.A.) Doğu tedim. Vermedim. Sofyadaki hâmile karıPrusyada genc hıristiyan birliklerinin topma gönderecektim. Bunun üzerine ben de bildiklerimi hükumete haber vereceğimi lanmakta olduklan Heilsberg piskopos luğu şatosunun salonlannda, polis, Vayîöyledim. Bundan üç yıl evvel, bahçede mekte mar Cumhurluğunun belgesi (alâmeti) bin ikinci müdürü Mertubil ile geziyor olan dört tane siyah kırmızı altın sansı duk. îkinci müdür bana: «Bahçede bir bayrak ele geçirmiştir. adam gömülüdür. Bunu gömen de eski Vaçington 25 (A.A.) Utah hü kavas Saiddir. Fakat gömülen adamın kumeti senetosu demokrat üyelerinden kim olduğunu bilmiyorum» dedi. M. King, Alman hükumetinin katolik Bulgann bu ifadesinden sonra bahçe lerle Yahudilere karşı takındığı duru kazılarak araştırma yapılmağa başlan mun, Amerika ile Almanya aradındaki nıiştır. Maamafih Hanrinin bunu gara diplomatik ilgilerin kesilmesi için haklı bir sebeb olup olmadığını araştırmak ü zen uydurduğu da umulmaktadır. Japon mallarına dair bir karar zere gerçin (tahkikat) yapılmasınj istiAnkara 25 (Telefonla) Geçen ay yeceğini sb'ylemiştir. çıkarılmış olan 1097 sayılı takas tali matnamesinin ikinci maddesindeki (altı aylık müddet) kaydinin Japon malla rına tatbik edilmemesi, Ekonomi Ba kanlığınca muvafık görülmüştür. Bu nun sebebi, iki memleket arasındaki mesafenin uzakhğıdır, tır. Bültenin ikinci abone yılmın başlangıcı olan bu sayıda genel merkez kurulu üyelerinden Ahmed Cevad Emrenin Hind Avrupa dillerile Türk dilini karşılaştırma yolunda ikinci Türk Dili ku rultayında söylediği tez vardır. (Türk Dili) nin on ikinci sayısı da basılmaktadır. Uluğ önderimizin iki büyük söylevile süslenen bu sayıda, kı lavuz çalışmalan ve sentaks anketi ü zerine yazılar vardır. tkinci Türk Dili kurultayında söylenen tezlerden birkaçı da orada yer bulmaktadır. Pek yakında bu sayı da çıkacaktır. Birinci abone yılında basım ve da ğıtma yerlerinin iki kere değişmesi yü zünden yaym işimizde geri kalmalar olmuştu. Yeni yıl için abonelere ve satıcılara dağıtma işinin aksasız yürümesi yollan düşünülmüştür. Gerek yeniden abone yazılmak ve gerek geçen yılki abo nelerini yenilemek istiyenlerin doğrudan doğruya (Istanbulda Ankara caddesin de Türk Kitabcılık Limitet şirketi) ne başvurarak on sayı için abone karşılığı olan üç lirayı göndermeleri gerektir. Ulusal dil devrimi işini adım adım kovahyan degerli okurlarımızın bültenin yeni yılmı daha verimli bulacak bir sevgi ile ilgileneceklerine inanıvoruz. Yunanistanda rejim işi yüzünden hâdiseler (B*f taraf 1 inci sahifed*) Grevler Hava tehlikesinin benim" senmesi işi nasıl gidiyor? (Başmakaleden devam) Partinin iç işleri Ankara 25 (A.A.) Genyon kurulu bugün belli toplantısını yaptı ve Yusufeli, Bala, Manavgat, Arapıun ilceleri Parti yönkurul başkanlannın ödevlerini onayladı. Partinin îç işleri üzerınde gö rüşülerde bulunarak kararlar verdi. s Almanyada Yahudi düşmanhğ» Berlin 25 (A.A.) Havas ajansı bildiriyor: Palatina bölgesi nasyonal sosyalist başkanı bu bölge evlenme memurlarmm Yahudilerle Ariler arasında evlenme işini görmelerini yasak etmiştir. Bu k rar Lamdauda kanşıklıklara sebeb ol muştur. Çünkü hakyeri evlenme işyannı bir Yahudinin Ari bir kadınla evlenmesine aid muameleyi yapmağa mecbur etmesi üzerine hücum kıt'alarile özel kıt'alar nişanlılarm evi önünde gösteriş yapmışlar ve polis komiseri de nişanlılarj tutmuştur. Atina 25 (A,A.) Patrasta bir tütün fabrikasının işçileri, kralhğın yeniden kurulması projeeini protesto etmek üzere grev ilân etmişlerdir. Atina, Pire ve Selâniğin birçok işçi Anibali taklid eden Amerikalı sendikaları bugün ayni sebeden dolayı Aoste 25 (A.A.) Amerikan ya grev yapacaklarmı büdirmişlerdir. Pozarı (muharriri) Halliburton geceya lis, sokak toplantılannı yasak etmiştir. Tiyatroda hâdite nsında buraya gelmiştir. Gazetecilerle Atina 25 (A.A.) Askerler, Atina tikonuşan yazar, fil sıründa yaptığı geziyi bilhassa eğlenmek için yaptığını ve ta yatrolarmın birisinde: «Kral gelecek, rihî hâdiseyi tekrarlamak hususundaki ama gene dönecek> türküsünü çağıran isteğipin ikinci derecede olduğunu söy bir artisti yaralamışlar ve dekorları parçalarmşlardır. lemiş ve demiştir ki: Bu türküyü, askerler, Krala hakaret « Annibalin büyük SaintBernard saymışlardır. geçidinden hiçbir zaman geçmemiş ol Tiyatronun içindeki dinleyieiler, birduğuna eminim. Çünkü bu gezimdek birlerine girmişler, birçok silâh atıl zorlukları atlatması imkânyzdı. Annıba mıştır. Bu yüzden kimseye bir zarar lın küçük SaintBernard, yahud Genev gelmemişse de tiyatroda panik olmuş> re dağından geçmiş olması muhtemeldir. tur. Bakımevindeki papazlar, Napolyon za manındanberi dağda bu kadar kalaba lığın görülmemiş olduğunu bana söyle mişlerdir. Geçen pazar günü Saint Bernardda 2000 gezgin vardı.» Gezisine devam edecek olan Hilli • burton, bundan sonra hergün 60 kilometro yol almak umudundadır. atacağız, ve bunu hatta ona kendimizden yeni bilgiler katarak başaracağız. Bundan geri uçağı satın almakta yeterhk bulmıyarak bu aracın endüstrisini kendi Bu acıda Cenab, Cahid ve ben müş ülkemizde kuracağız. 700 uçak temeline terektik; arada öyle bir »an'at tekâlülü ! yılda 30 milyon lira harcanacağı hesabvardı ki onun hezimeti herbirimize ayn landığı zaman bunların hepsi gözönüne ayrı in'ikâs ediyor gibiydi; nitekim mu alınmıştır. Millet bilmelidir ki bu iş ancak böylelikle tam olabilir. vaffakiyetlerde de öyle olurdu. Hüseyin Cahid ilk hikâyesini yazmış,, bitirmişti, ilk diyorum, zira o benim bilmedığim ilk romanını, «Nadide» yi, kendisine mal etmek istemiyor. Bu hikâyeyi «Servetifünun» için yaz mıştı, hep merakla görmek istiyorduk; onun küçük hikâyelerde, misline tesadüf edilmemiş muvaffakiyetlerinden sonra, büyük hikâyede ne yapmif olmasını merak etmek pek tabiiydi. Herkesten ziyade Hüseyin Cahidi seven Tevfik Fikret, bu eserin kıraatinı bir mahsus rasime ile dinletmek istedi ve bir gece bizi İstanbul konnğına davet etti. HAÜD ZİYA UŞAKLIGİL Burada hükumete de diyecek bir iki çift sözümüz vardır. Millet, Başbakanın gösterdıgi yola dökülerek üstüne düşeni yerine getirmek için elinden geleni yap j mağa çalışıyor. Bu sonu herhalde tam gelecek olan bir başlangıçtır. Biz öteki işlerde hükumetin de milletle bir hizada olarak henüz çalışmağa geçmemiş olduğuna dikkat ediyoruz. Şimdiye kadar Kayseri fabrikamız üç beş uçağı yapmış. ve ülkede uçurmuş olmalıydı. Hava tehlikesinin diğer icablarınca hükumetin önayaklığile bütün ülkede ve bütün ulus içinde canlı bir çahşmanın dalgalarını, görmeliyiz. Ödevini yerine getirmekt olan milletten daha hızlı adımlar, daha ürperişli hareketler beklerken hükumet ten de kendisine düşen yükümleri ayni hızla yapmakta gecikmemesini isteriz. Bu iş başlamıştır, bunların hepsi olacak tır. Biz hemen hergün artan bir inanla onu ileri götürmeğe bakalım. YUNUS NADl PARİS BORSASI 25 (Özel) Paris borsasinın bugünkü kapanış fiatleri şunlardır: Londra 75,13, Nevyork 15,14 1/2, Berlin 608,50, Brüksel 256.75, Madrid Hindistanda bir facia 207,25, Amsterdam 1019,75, Roma 124, Kalkuta 25 (A.A.) Giridihde Lizbon 68,30, Cenevre 494, Eakır Voktitbad kömür »cağındaki kazada 34 1/4 35 1/4. Kalay 230, Altm 140,9, 13 kiji Ölınü§. .40 kip de yaralanmışür. Gümüj 30 3/16, Mançuride neler oluyor? HsinKing (Mançukonun merkezi) 25 (A.A.) îyi silâhh 500 haydud, Hingan ilindeki Namanşi polis merkezine saldırmışlardır. Karakolda bulunan 10 Japon polisini öldürmüşler, mahpu»»] ları da salıvermişlerdir. Vak'a mahalli' ne bir tedib kuvveti gönderilmijtir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: