27 Temmuz 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

27 Temmuz 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 27 Temmuz 1935 Türklerle Süngü Süngüye No. 258 A. DAVER Çanakkalede Ceyhan ırmağı kenarında RADYO Mardinde yetişen tütünakşamki program J bulunan Eti eserleri ler bu işe çok elverişli Yerli pürolar Mardinde yetişen tütünlerimizin püro sigarası imaline çok elverişli oldu ğu yapılan tecrübelerle anlaşılmış ve Tekitler (İnhisarlar) İdaresi fabrika larında yerli tütünlerle sigarillıis ya pılmağa başlanmıştır. Yeni sigarillüs ler satışa da çıkarılmıştır. Tekitler (İnhisarlar) İdaresi yurda yabancı püroların girmesinin önüne geçmek ve memlekette püro sigarası sanayiini yerleştirmek için bazı ted birler almaktadır. Bu cümleden olarak Madinde tütün ekimine önem veril meğe başlanmıştır. Bu çevrimde yeti şen tütünlerin püro sigarası yapılmağa daha elverişli hale getirilmesi için cinslerde ıslah ameliyesi tatbiki düşünülmektedir. Memlekette yapılmağa başlanılan yerli sigarillüslerin yalnız dış sargıları için pek az miktarda Filipin tütünü kullanılmakta, iç aksamını tamamen yerli tütünlerimiz teşkil etmektedir. Bir Fransız deniz zabiti yüksekten atan Amiral Geprata sormuştu: Baskında muvaffak olamazsamz dönmek için ne yapacagnnısı düşündünüz mü? Fransız topçu zabitinin hatıralarmdan Bulunan vesikalar, Çukurovada büyük bir Eti tarihinin gömülü olduğunu gösteriyor Fena bir lise talebesi Nihayet beklenen cevab gelmiş, Amiral dö Robek, Fransız Amiral gemisine gelerek, hiçbir kelime söylemeden aldığı j telsizi Fransız Amiraline uzatmıştır. Amiral Geprat bu telgrafta şu sade kelımeler bulunduğunu görmüştiîr: «Hayır, çok geç!» Amiral dö Robek, kendi deniz bakanından bahsederken «o, fena bir lise talebesidir» diye bağırmaktan kendini alamamıştı. En büyük ketumiyet içinde hazırlanan baskın, Londra ve Paris kabinelerinin hatası yüzünden suya düşmüştür. (Kaçıklığile meşhur olan Fransız amirali Geprat, 18 martta, kendilerini hezimete uğratan Çanakkale müdafi lerîni hiç hesaba katmadan, hazırlanan Amiral dö Robekin fena bir lise baskınm muvaffak olacağmı iddia editalebesi dediği Çurçil yor. Bu baskının, yapılsaydı ikinci bir 18 mart olmıyacağım kim iddia edebi (tetkik edeceğiz). Evvelâ, İngilizlerin deniz harb tarihini okuyalım: lirdi. A. D.) İngiliz deniz harp tvihinden Londradan red cevabı geldikten başka Amiral Geprat ta tehlikeli bir şef ve ted İngiliz deniz harb tarihine göre birsiz bir cüretkâr olmkla itham edilerek Seddilbahrin tahliyesi kumandanhktan azledilmiştir. «Suvla ve Anzakın boşaltılması ile (Hakikaten de öyle idi. Çünkü 18 elde edilen muvaffakiyet, hain bir fırmart günü, Fransız filosile sanki, 40 tınanın pençesinden daradar kurtulmak sene evvelki muharebelerde bir ovada süvari hücumu yapıyormuş gibi Ça suretile yapılmış ve büyük bir tecrübe nakkale istihkâmlarına doğru saldırmış elde edilmiş olmakla beraber kumandanve toplarımızm menziline girerek bü ların önünde henüz kotarılamamış (halledilmemiş) bir de Seddilbahir meselesi tüh gemilerini harab etmişti. A. D.) vardı. Bir müddet sonra, Fransız Deniz BaOrta boşaltma zamanı devam ettiği kanlığı emir zabitlerinden biri ona yarı müddetçe, Amiral Veymis, General resmî surette bir mektub yazarak şu soMonronun fikrine muhalif bulunan kenruya (suale) karşılık verip vermiyeceğini di fikirlerini tervic ve müdafaadan geri sormuştu: durmamıştı. General Monro ise Alçıte«Hazırladığmız baskın muvaffak ola penin zaptı Seddilbahir mevkii tehlıkemadığı takdirde dönmek için ne yapaca sini hiçbir suretle azaltmıyacağı ve zaten ğınızı düşündünüz müydü?» tepenin de mevcud kuvvetle zaptolunaAmiral konferansında, diyor ki: mıyacağı kanaatinde ısrar ediyordu. A Bu soruyu alınca kendi kendıme bu miral Veymis de, Seddilbahir mevkiinin kadar küstahlıkla herkesle alay etmeğe elde tutulması meselesinin sırf askerî ve müsaade edilemez, dedim ve soruya şu orduya aid olduğunu kabul etmıyordu. karşılıgı verdim: «Hayır, ne Amiral dö Çünkü bu meselede bir de mevkie levazım Robek, ne de ben, nasıl geri döneceği ve erzak yetiştirmek işı vardı kı bu. tamizi hiç düşünmedik. Harb adamları, ya mamile denize ve donanmaya aid bir hud da harb adamı olmak savasında (id işti. Buna ılâve olarak bütün süel kumandiasında) bulunanlar, bir baskm darbesi, danlar Alçıtepenın vazıyetm anahtan bizim yapmak istediğimiz kadar güzel bir olduğunda ittifak etmiş olmalarına rağhareket hazırladıkları zaman, nasıl sıvı men General Monronun bu mevkiin süel şıp kaçacaklannı düşünmezler. Böyle bir değerini neden bu derece küçültmekte şey, onlarm kafasından bile geçmez. Ge olduğuna bir türlü akıl erdirememekte çerse bunlar harb adamları değillerdir.» idi. Deniz bakımından Alçıtepenin işgaAmiral Geprat, konferansını işte bu li, bizi kışm muntazam surette yapılamıyan tayyare ve balon gözetlemesinden enerjik sözlerle bitirmiştir. kurtaracaktı. Tekviye gemilerimiz de, (Yazık ki konferansta bulunanlar dan biri, ona, amiral, öyle ise 18 mart Galibiç denilen sahil kısmına sokulabi ta mevcud 16 zırhlıdan 5 tanesi zayi lecekti. Halbuki Alçıtepe Türkler elinolunca neden hemen ateş kesip geri de kalıp Alman topları da geldiği takdirde gemilerimiz Seddilbahir kıtaatına döndünüz? Diye sormamış... A. D.) müessir surette yardım edemiyecekleri gibi sahilden açılmağa mecbur edilecekBiz hatıralanmızda, Çanakkale ordu , lerdi. Onun içindir ki amiral raporunda, ve donanmasınm büyük kumandanları sayed generalin fikri kabul olunursa hakkında, Amiral Geprat kadar şiddetli Seddilbahrin de şimdiden boşaltılması davranmamıştık. Yalnız amiral ile iki lâzım geldiğini tekrar etmişti. noktada anlaştığımızı görmekle memnu tş yalnız tahliyeden ibaret değildi nuz. Bu iki nokta da şunlardır: DonanGeneral Monronun karşısmdaki işler ma, amacma (hedefine) varamamıştır ve General İan Hamilton, Çanakkale yalnız Seddilbahir meselesinden ibaret hailesinin «ruhu habisi» olmuştur. değildi. Selânik ve Mısırın müdafaası meseleleri için de birer karar verilmek Son» Fransız topçu zabitinin hatıratı da bu zarureti, hâlâ vardı. Fakat general, hürada bitti. Biz tuttuğumuz usul dairesin kumetin siyasetini anlamadan bu hususde İngilizlerin Arıburnu ve Anafartalar ta son ve kat'î bir fikir söylemeğe muk mıntakalannı boşalttıktan sonra, Gelibo tedir olmadığını hissediyordu. Bu hususlu yarımadasmın büsbütün tahliyesine ka taki talimat verilmesi hakkmdaki isteğine dar geçen vekayii, îngiliz, Alman ve verilen cevabda hükumetin fikri şimdilik Türk kaynaklarından da inceliyeceğiz Selânikte kalmak ise de bu noktadan "Cuhumriyet,, in bölemi: 41 İSTAKBUL: 18,30 yüzme dersleri, Azade Tarcan • 18.50 fransızca ders 19,10 dans mu sikisi (pâk) 20 spor konuşmalan, Said Çelebi 20,30 radyo caz ve tango orkestraları ve Bedriye Tüzün, türkçe sözlü eserler 21,30 son haberler, borsalar 21,40 Babikyan (sym) 22 plâk neşriyatL VtYANA: > 17,30 konuşma 18 ağızdan üfleme ^letler orkestrası 18,40 spor konuşması 19.05 gramofon 20.05 haberler, hava raporu 20,40 <Tangolita> opereti '22,50 haberler 23,40 orkestra konseri24,50 konuşma 1,05 bar musikisi. BERLİN: 19,05 spor yaymı 19,20 konuşma ve şiirler 20.05 eğlenceli sahneler 20,45 günün akisleri 21.05 haberler 21,15 eski ve yeni operetlerden parçalar 23.05 haberler 23,35 eğlenceli musiki. BUDAPEŞTE: 18.25 Çingene musikisi 19,45 gramofon 20 karışık program 21.20 «Gayşa» opereti 24,20 cazbaryl takımı 1,10 haberler. BÜKREŞ 18.05 süel musiki 20.05 yeni plâklar21,10 cazband takımı 2£,35 haberler 22,55 gece konseri, sonra yabancı dil lerde haberler TULUZ: 20.35 haberler, eğlenceli program « • 21,10 filim musikisi 21,20 opera parçaları 21,35 Viyana orkestrası 22,05 «Madam Ango> operetinden parçalar 23 Müzikhol numaraları 23.25 İspanyol şarkıları, haberler 23,40 dans musikisi 23,50 opera komik parçaları 24,05 dinleyicilerin zamanı ve Viyana musikisi 24,40 filarmonik musiki 24,50 şarkılar 1,05 geceyarısı musikisi 1,20 haberler 1,35 süel marşlar VARŞOVA: 17,20 solistlerin konseri 18,05 senfonik konser 19,15 karışık program . 19,50 gramofon 20.35 Pozenden nakil 21,15 eğlenceli musiki 22.05 ulusal yayın 22,35 konser 23.05 spor ve eğlenceli program 23,35 dans musikisi. TEŞEKKÜR VİTTOLL AİLES? pek sevdikleri: EDİTH ANNA LADY VİTTOLL un ölümü dolayısile sevgilerini izhar etmek lutfunda bulunan • lara içten teşekkürlerini sunarlar. Ceyhan ırmağı kenarında büyük bir kaya üzerinde bulunan Eti Hakanı kabartması [Uzak ta görünen kale Adana (Özel) Ceyhan ırmağı kenarında bırkaç gün önce mühim bir Eti eserinin bulunduğunu ve müze müdürü Yalman Yalgının bu eseri tetkik için oraya gittiğini bildirmiştim. Bugün kendisile görüştüğüm Yalman Yalgın, bulunan eserin ve bulunduğu sahanın tarihî değeri hakkında dıkkate değer malumat verdi. Bulunan eser; Ceyhan ırmağının Nurdağı ile Yılankale arasmda kıvrım yaptığı noktadadır. Bu nokta ve buradan kuzeye (şimale) doğru bütün Çukurova imtidadınca uzayan saha, Kilıkya adı verilen bölgenin en önemli ve müdafaa bakımından en elverişli bir yeridir. Bugün Yılankale, Tomlukale ve Ana varzakale diye anılan ve her biri ova üzerine serpilmiş münferid birer müs tahkem dağ olan kaleler; güneyde (cenubda) Nurdağınm teşkil ettiği uzun sed ile birlikte; doğudan, Amanos ta raflarından gelecek herhangi bir akını durdurmak için en tabiî bir müdafaa hattı olarak kullanılırdı. Bu hattın daha doğusunda bulunan Toprakkale ise; bir yandan Leçe, diğer yandan Amanos arızalarına dayanarak güneyden gelecek herhangi bir akını «Kısık» adı verilen dar bir kapıda tıkıyabilirdi. Yılankalesidir] kiminden hasıl olan bu manzume, buraların en eski hâkimi olan Etiler za manmda da büyük bir önem kazanmıştı. Başka bir eşi, Etilerin idare merkezine yakın Yazılıkayada bulunan bu anıt, Etilerin buraya ne kadar önem verdiklerini anlatan mükemmel bir belgedir. Bulunan kabartma eser, Nurdağının Ceyhan ırmağmda bittiği noktada ve sert bir kaya üzerindedir. Boyu iki metrodan fazladır. Bir eli ile doğuyu gös teren, diğerinde yılan gibi bir kamçı tutan uzun mantolu bir Eti hakanmı gösteren bu kabartmanın yanmda bundan dört ay önce yanyana iki aslan heykeli bulunmuş ve Adana müzesine getiril mişti. Büyük kabartmanın arkasındaki Eti yazısmda, egemenliği ifade m eden hususî bir işaret vardır. Birkaç gün önce şehrimize uğrıyarak Maraşta Eti eserleri üzerine ince1eme ler yapmağa giden arkeolog profesör Kepi, bu kabartmayı yerinde görmüş, yazılardan bir kısmını okumuş ve bu nun çok önemli bir tarih vesikası olduğunu teyid etmiştir. Şurası muhakkaktır ki Çukurovada büyük bir Eti tarihi gömülüdür. Gerk topografik teşekkül, gerekse coğrafik vaziyet ve grekse iklim özelliği bu hakikati her an bağıra bağıra anlatıyor. Cumhurıyet hükumeti mizin bu bakımdan buraya vereceği önem, her halde çok yerinde olacaktır. NACİ AKVERDt 20 ilkteşrin 1935 pazar günü memleketin her tarafında genel nüfus sayımı yapılacaktır. 1 Nüfus sayımınâ esas olmak üzere Belediyelerce bütün binalara numara konulmaktadır. 2 Nuraarasız binalarda oturanlar hükumete haber vermejje mecburdurlar. Oturduğu bina numarasız olduğu halde haber vermiyenlerle bu numaraları bozan ve silen ve kaldıranlar için para cezası vardır. Istatistik Umum MUdUrlUğU Başvekâlet Mevlud Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lardır: Mehmed (Büyükada), Yusuf (Hey beli), Salih Necati (Bahçekapı), Esad (Divanyolu), Belkis (Kumkapı), H. Hulusi (Zeyrek), İhsan (Şehzadebaşı), Pertev (Aksaray), Erofilos (Samatya), Nazım (Topkapı), Suad (Karagümrük), İstepan (Bakırköy), Vitali (Fener), Yeni Türkiye (Hasköy), Yeni Turan (Kasımpaşa), Receb (Beşiktaş), Hilâl (Fındıklı), Şişli (Şişü), Galatasaray (Galatasaray), Vinikopulo (Yüksekkaldınm), Sıhhat (Moda), Rifat (Kadıköy Pazarjolu), İmrahor (Üsküdar). Babamız tüccar merhum Hacı Yu»uf zade Mehmedin ruhuna ith&f e dilmek üzere yarınki pazar günü öğle namazım müteakib Beyazıd ca misinde Hafız AH ve Kemal ve rüfekasi tarafımtan Mevlidi Nebevî kıraİşte Çukurovanın daha ziyade doğu at edileceğinden ehibbanın teşrifleri kısmmı istilâlara karşı korumak ve o isrica olunur. tilâları batıya geçirmemek için tabiatin Hacı Yu»uf zade merhum Mehmed sıraladığı arızaların insan zekâsile tahevlâdları namın» Ismail Hakkı Teşekkür Damadımın acıklı ölümü münase betile zahmet ihtiyar edip gelmek ve telgraf, mektub göndermek suretle rile kederlerimize iştirak etmek lut funda bulunan muhterem d'ostlarımıza ailece teşekkürlerimîzi muteber gazeteniz vasıtasile arzediyoruz. Esbak Adliye Nazırı Necmettin geniş bir taarruz yaptırmağa taraftar Rus plânının tatbiki imkânsız görüldüğü ve Fransızlar razı oldukları takdirde sonradan askerin buradan geri alınması ihtimal dahilinde bulunduğu bildirilmişti. Bundan başka Mısırın müdafaasına daha fazla bir faaliyet verilmek isteniyordu. Gelibolu yarımadasından çekilen asker bir müddet için istirahate muhtac olduğundan kâfi miktarda gemi hazırlanır hazırlanmaz bu kuvvet İngiltereden gönderilecektL I lstanbul Belediyesi ilânları \ Floryada plâj içinde yapılan 400 metroluk asfalt yola ilâveten 4892 lira 57 kuruş keşif bedelli 100 metroluk asfalt yol ve istinat duvarları ve büz inşası işi pazarhğa konulmuştur. Istekli olanlar keşif evrakını ve şartnameyi Levazım Müdürlüğünde görebilirler. Pazarlığa girmek için de 2490 numaralı arttırma ve eksiltme kanununda yazılı vesika ve 368 liralık muvakkat teminat makbuz veya mek tubije beraber 29/7/935 pazartesi günü saat 15 te Daimî Encümende bulunmahdırlar. «İ.» (4347) Baylar: Teksayt prezarvatifleri her ecxanede (1), (3) ve (6) lık portakal renkli zarflard'a satılır. KUÇUK ÇİFTLİK PARKINDA Kemanî SADİ, kanunî ARTAKİ ve ayrıca bir buçuk aydanberi tzmirde bulunan kıymetli san'atkârlar İstanbula gelmiş ve parkımızı şenlendir mişlerdir. Her akşam altıdan itibaren : Kemençeci ALEKO, piyanist YORGO, klârnet ŞEREF, banço EDIB, kemanî NECATİ ve MAKSUD, okuyucu YAHYA, HAMİD ve TAHSİN ile memleketimizde tanınmış bayanlardan mürekkeb heyeti musikiyi ^^^^^^^^^^^m dinliyeceksiniz. Telefon: 49356 Mike şefıne dönerek: Işin garibi nerededir, biliyor mu sunuz, dedi. Altın tren bundan evvelki istasyonlarda böyle düdük çalmamış. Hatta bazılarında hiç çalmamış. Kum panya adamları da lokomotiflere alelâ cayib ses çıkaran yeni bir düdük takıldığından haberleri yok. Sonra istasyon memuruna dönerek ilâve etti: İstasyon karanlık mıydı? Hemen hemen evet. Rıhtım üze rinde yalnız benim bulunduğum noktada küçük bir lâmba yanıyordu. Fakat gece o kadar karanlıktı ve yağmur o kadar hızlı yaeıyordu ki trenin lâmbala rından başka yerini farketmek imkân sızdı. Kesley Padoks istasyonunun verdiği malumat bundan ibaretti. Bundan son raki istasyon ne bir düdük sesi duyrr.uş, ne de treni görmüştü. Mike ile şefi geceyi istasyonda ge çirdiler ve sabah olunca işlerine devam ettiler. Mike «Altın tren» in son görüldüğü Kesley Padolis istasyonundan evvelki tünelin önünde treni durdurdu. Lokomotif tünelin biraz ötesindeki tâli bir hat üzerinde manevra yaparak geri döndü. Polis müfettişi kendisine refakat eden kumpanya mühendisine bu tâli hattın nıçin inşa edildiğini sordu. Mühendisia verdiği cevabdan anlaşıldığına gö^e bu noktadan kaç kilometro ötede vaktile işletilen ve şimdi metruk bir halde bulunan kırec ocakları ve bir çimento fabrikası vardı. Tâli hat bu ocakları tren yoluna rapt için inşa olunmuş, fabrikanın terkedümesi üzerine %de muattal kalmıştı. Miken paslanmış raylar boyunca bir kaç yüz adım yürüdü. Traverslerin arasında otlar bitmişti. Geri döndü ve şefine vaziyeti anlatarak: Altın Trenin, bu tâli hat üzerinden geçmediği belli, dedi. Raylar paslıdır. Artık dönelim! B,u suretle tahkikatın o günkü safhası da hiçbir netice elde edilemeden biti Miken, yorgun, cesareti kırılmış bir halde Londraya döndü. .Trende jefine; MUSİKİ MARAKLILARINA MÜJDE Salıdan Maada her güu BAHÇESi • LOKANTA TİYATRO 27 2829 temmuz akşamlan Veda müsameresi TAKSİM DENİZ KIZI EFTALYA SADİ İSPANO FRANKO AMERlKEN RÖVÜSÜ Bu cumartesi ve Pazar matîne 17 de lokantada : Her akşam DİNE KONSER Konsomasyonlar 3050 ve 75 Krş. Üsküdar Hâle Sinemasında İskandal mümessili Gabi Morlay Bu iş akıl erdirilemiyecek bir iş, dedi. Zaten bizim bu tâli hat ile uğraşmamız da manasız ya. Tren madem kı ondan sonraki istasyonda görülmüş, şu halde ipuçlarım bu istasyondan evvel değil, sonra aramalıyız. Böyle diyorum ama bulunacak hiçbir iz de yok. Onlann Altın Treni Londra sokaklanndan geçirip bir apartımana hktıklarını iddia edecek değiliz ya! Sir Ralfi görmiyecek misiniz, Miken? O da bu trende. Sizinle görüşmeğe can atıyor. Ay o daha evine donmedi mi? Sir Ralf yarı çılgın bir halde idi. Bütün ümidini Mikeye bağlamışü. Fakat polis müfettişi kendisine ümid yerecek birşey söyliyemeJi. Nihayet Sir Ralf: Haydudların altınlarî alıp götiir» müş olmaları imkânsızdır! dedi. Benim fen memurlarım vagonların çelik levhalarını parçalıyabilmek için lâakal iki gün uğra§ılması lâzım geleceğini söylüyor. [Arkan var) Altın trenin son görüldüğü Kesley Pardoks istasyonunda bir aralık şefi de kendisine iltihak ederek sordu: Ne haber, birşey bulabildiniz mi? Şimdilik hayır. Bir fikrim var. Fakat daha evvel istasyon şefini dinleme nizi istiyorum. Bu istasyonda hâdise gecesi bulunan şimendifer memuru pek zeki, pek uya nık bir adamdı. Mıkenin suali üzerine gece o sıralarda sel gibi yağmur yağdı ğını, fakat buna rağmen trenin ışıklarını gördüğünü, katarm istasyondan müthiş bir süratle geçtiğini söyledi. Mike: Demek sizin treni görmenizle kaybetmeniz bir oldu, öyle mi? dedi. Evet. Ön ışıklarile beraber hemen hemen ayni zamanda arka ışıklarını gördüm. 14 Lokomotif düdük çaldı mı? Göriilmemiş oyun E,vet. Kulaklan sağır edercrsine... Mike ayni günün akşamında saat 6 da Hatta adamlarımdan birine «galiba ye Tereume eSen: Yazan: ömer Fehmi Başkut Edgar Vallas yeniden işe başladı. Bir lokomotifle is ni bir düdük tecrübe olunuyor» dedım. Mike geri dönerek âmirini buldu, bü tasyon istasyon dolaşarak kumpanya me Düdük o kadar cehennemî bir gürültü yapıyordu. tün gördüklerini birer birer anlattL Şef murlarım isticvab ettL derin bir hayret içindeydi. Şaşkın şaşkın: İnşallah bana altın treni raylar üzerinden kaldırdıklarını, yol üstüne koyduklannı ve orada yürüttüklerinı söylemek istemiyorsunuzdur, dedi. Çünkü böyle birşey imkânsızdır. İmkânsız mıdır? Katm kanştığı bir vak'ada imkânsızlık yoktur. Bir tren çalınamaz. Fakat iste onlar bir treni çaldılar. Orada bulunan ve bu mükâlemeyi dinliyen Sir Ralf başını sallıyarak söylendi: Ne fena talihim varmış. Yirmi dört saat içinde hem bir zevce, hem de bir tren, koskoca bir tren kaybettim. Mike kıs kıs gülüyordu. Sir Ralf kaşIannı çatarak sordu: Ne gülüyorsunuz? Hiç! (Arkan parj

Bu sayıdan diğer sayfalar: