27 Temmuz 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

27 Temmuz 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Temmuz 193İ CUMHUKIYKT Yeni bilmeceler HiKAYE.. Köpek balıkları Norveçlî doslum . Ölüme, de di, çok yakındarç amma çok yakından sürünüp geçtim îzlânda civannda kö pek balığı avına çık mıştık. Yelkenlıyı en usta bir deni kurdu, Bergen lı. manının en tanın • mı§ balıkçısı yöne . tiyordu (idare edı • yordu). Maiyetı • mizde altı tane d( tayfa vardı. Bizdt biliyorsunuz ki kö pekbalığınm yağı çok kıymetlidir. Bunu kurutur, saklar, yemeklerde kullanı nz, yahud kaynatır, süzer, zeytinyağı gıb\ kullanınz. Hani, ben o zamanlar bu işte pek te beceriklı değıldim. Henüz çocuk denecek derecede genc bır delıkanlı idim. Fakat bu aksi hayvanın avına çok merakhydım. Onun için ıhtiyar deniz kurdunun çağırı (davet) nı sevinerek kabul ettim. Tayfalardan Erviki de çok iyi tanıyordum. Köyün çocuklanydık. [ Bergenden aynlıp üç günlük sakin bir yolculuk yaptıktan sonra av bölge (mıntaka) sine varmtştık. Tayfalar ambardan çok sağlam ve uzun, hemen halat kadar kalm bir ip çıkardılar. Ucunda iki metro kadar zincir ve onun nihayetinde de koskocaman bir olta takılıydı. Oltaya kumtulmuş büyük bir balık geçirdiler. Bu Birada Ervik bana dönmüş, ballandıra ballandıra anlatıyordu: Bak göreceksin, diyordu, eğer bu 'dolay (havalı) da dolaşan köpekbalığı varsa fazla beklemiyeceğiz. Fakat yoksa o zaman daha batı tarafına gitmeğe mecbur kalacağız. Geçen sene buralarda müthiş bir av yakaladık. Boyu yedi metro, ağırlığı 500 kılo idı. Arkadasımm lâkırdısı bittiği zaman tayfalar da zıncirli ve oltalı ipi denize salıvermişlerdi. Şimdi pupayelken gidi yorduk. Aradan yirmi dakıka ya geç tniş, ya geçmemişti ki birkaç kulaç ötemizde bir dalgalanma oldu. Sonra suyun üzerinde koyu renkte bir gölge peyda landı. Tayfalann yüzünde derhal sevinc aîametleri belirdi. Epeyce büyük bir köpekbalığı oltaya takılı kuru balığm etrafmda dönüp dola§ıyor: Acaba yutsam mı, yutmasam mı? Diye düşünüp duruyordu. Kısa süren bir tereddüd devresinden sonra tam ısıracağı sırada olta ağzmı yaralayınca tekrar suya dahp gitti. Fakat tayfalar hiç te müteessir görünmediler. Bu hususta dence (tecrübe) li olduklan için balığm tekrar dönüp geleceğini sb'ylediler. Hakikaten sözleri de yanlış çıkmadı. Balık tekrar göründü va oltaya saldırdığı zaman tayfalar da merhametli davrandılar. Yemi hızla çeker gibi yaptıklan için köpekbalığı yemi adamakıllı yuttu ve tekrar denize daldı. 1 Sokağa çıkıyorken, Cözlerim seni arar!.. Öyle değerlisin ki: Başüstünde yerin var?.. Şapka!. MCMLCkCTL»»E FAVDALI B;LG;LER Gezici güvercinler Atlas Okyanusu üzerinden rüz * gâr daima batıdan doğuya doğru eser. Onun için Amerikadan Avnı oaya uçakla gelmek gayet kolay olr'uğu halde, bunun aksi, yani Avrupadan Amerikaya gitmek son de /ece güçtür. Biliyorsunuz ki Arae rikadan Avrupaya bu yolculuk birçok defalar yapıldığı halde Avru padan Amerikaya ancak bir defa olmuştur. İşte bu noktayı düşünen Kana • <îada Halifaks şehrindeki gezici gü * vercinler yetiştiricileri bu güvercin* ÇOCUKLAR. 2 htanbuldan Yafaya, Uzattım ben elimi!.. Ah.. Onun bir dilirrn, Sulandırdı dilimi?.. PorlakaU, 3 Ustünü çorab yaptım, Içini kebab yaptım!.. Kestim de yılda bir gün, Büyük bir sevab yaptım?.. Koyun!., 4 Once rengi yeşildi, Fakat sonra kesildi!.. Her yer dumanla doldu, Siyahken kızıl oldu?.. Kö'mür!. Sanki bır m'mareyi, Tersine çevirmisler, Su dolu bir sarnıcın, Üstüne devirmişler?.. Kuyuf.. Kardef tevgiti lerin kendi kendilerine Atlas Okya • nusunu geçip geçemiyeceklerini, diğer taraftan da rüzgâra karşı Avru • padan Amerikaya gidebilip gidemi • yeceklerini denemek istemişlerdir. Yapılan deneç (tecrübe) lerde 1934 senesi zarfında Halifakstan salıverilen 1 7 gezici güvercinin he • men hepsi Londradaki güvercinliğe vâsıl olmuşlardır. Bir tanesi de Halifakstan ta Afrikanın cenubundaki Johansburg şehrine varmağa muvaffak olmuştur. Bu güvercinler tabiî Londra ve Jo « hansburgtan alınıp Amerikaya gö • türüldükten sonra Halifaksta salı • verilmiflcrdir. Fakat Amerikadan ahnîp Avru « paya götürülen ve oradan Ameri kaya gitmek üzere sahverilen gü vercinlerden hiçbiri yerlerine vara Bu esrarh donanmayı tabiat na mamışlar, hepsi yolda kaybolmuş sıl yapıyor? Alimlerin hepsi ayni lar veya ölmüşlerdir. oyu (fikri) beslemiyorlar. Bir kıs mı bunun bir elektrik hâdisesinden, diğer kısmı oradaki yanardağlann mevcudiyetinden, bazılan da denizden çıkan fosforlu maddelerden ile ri geldiğini söylüyorlar. Sebebi herne olursa olsun bu es rarlı donanmayı seyretmek herhal de tath bir zevk olacak! Bilmece talihlisL Tuzağa düştüğünü anlıyan hayvan şimdı dişlerile oltaya bağh zinciri kesmeğe çalışıyordu. Fakat boş gayret! Köpekbalığı çırpındı, çabalandı, nihayet kuv vetten düştü. O vakit tayfalar hayvanı gemiye doğru çektiler. Ağız tarafına bir ilmik, kuyruk tarafına bir ilmik takarak güçhalle yukarıya aldılar. Ben bu garib ve acayib yaratığı (mahluk) daha yakından görmek için yanına gittim. O zaman Ervık birden bağırdı: Dikkat.. Köpekbalıkları pek güç can verirler.. Ölmüş gibi göründükleri zaman bile ağızlan ve kuyruklarile müthiş işler görürler!.: Ben, bu sözleri rüyada imiş gibi dinledim. Göğsüme doğru vurulan kalın sopa gibi ağır bir şeyin etki (tesir) si altında yarıyarıya kendimden geçer gibi oldum. Ayni zamanda müvazenemi de kaybederek denize yuvarlandım. Bilgisizlık ve ıhtiyatsızlık yüzünden Er\ikin ihtar etmek üzere olduğu felâket başıma gelmişti. Köpekbalığı kuyruğile dehşetli bir darbe indırmişti. Suyun serinliği ıle kendimi topladım. Dalmış olduğum epeyce derinlikten denizin yüzüne çıktım. Bereket versin çok iyi yüzmek biliyordum. Fakat yelkenli olduğu yerde durama mış, ilerlemekte devam etmişti. Tayfalar: Mantar atalım, mantar atalım! Diye bağrışıyorlardı. Mantar atıldı. Lâkın benden oldukça uzağa düştü. Ona doğru varkuvvetle yüzmeğe başladım. Tam o sırada tayfalar yeniden bir takım korkunc sesler çıkardılar. Gözlerımi geriye çevirınce birden tıril tiril tıtreditn. Yakaladığımızdan biraz daha büyük bir köpekbalığı beni takıb edıyordu. Şimdi ne yapacaktım? Sılâh namına yanımda küçük bir çakı bile yoktu. Olsa da onu kullanmak için kendimde cesaret bulabılecek miydım? Tek tesellim, hayvanla aramdaki uzaklığı muhafaza etmek ve tayfalann onu öldürebılmelerine im kân vermekti. Heyhat, bu da olmadı. Balık bana yaklaştı. O üzerime geldıkçe ben denize dalıyor, onu, şaşırtıp üstümden geçırti yordum. Fakat bu savaş uzun müddet devam edemezdi. Ne dersiniz etti. Hayatını kurtarmak mevzuu bahsolunca insanın nelere kadir olduğunu bu mücadelede anladım. Köpekbalıkları ağızları iğri olduğu cihetle avlarını kapabilmek için alt ve üst çenelerini onunla tam müvazi getirmek ihtiyacındadırlar. Birkaç defa da işte bu durumdan istifade ederek kafamı, bacağımı veya kolumu kaptırmadım. Lâkin artık tamamile kuvvetten kesildiğimi anlı yordum. Ölüm zamanım gittikçe yaklaşıyordu. Derken karşımda bu müthiş hayvan lardan bir ikincisi daha peyda olmaz mı? Bu da «mavi köpekbalığı» dedıkleri cinstendi. Eh artık kurtuluş imkânı olmadığına inanc getirmiştim. Halbuki, ne dersiniz, bu ikinci hayvanın gelişi beni kur tardı. «Boz köpekbalığı» ile «mavi köpekbalığı» meğerse birbirlerıne dehşetli düşmanlarmış. Ortada taksim edılecek bir av da olunca tabiî düşmanlıkları büsbütün arttı. 6 /Cr? gününde stcakttr, Yazın da serindir pek!.. Topraklartn altmda, Cidiyor bir köstebek?.. Tünel! 7 Her dakika uyamk, Her dakika merakta: Yangm nerede?.. diye, Duruyor hep ayakta?.. Kde'!m 8 Bcnim db'rl auağım var, Taktım hepsine lâsiik!.. Ben her vakit koşarak, Yapıyorum jimnastik?.. Otomobil!.. CTAHATLEfc Donanmayı burada filo anlam (mâna) ına kullanmadık. Kandil ler, fenerlerle yapılan donanma de mek istiyoruz. Evet Japonyada Na gazaki şehri dolay (havali) ında Şimbara körfezinde aenede iki defa esrarh bir donanma yapılmakta, bunu insanlar değil, tabiat yapmakta dır. Her sene arabî yedinci ayın ve on ikinci ayın otuzuncu günleri ge ce yarısından sonra körfezin üstün* de yirmi beş otuz kilometroluk bir sahada denizden yirmi yirmi beş metro yükseklikte evvelâ kıpkırmı zı bir aydmlık hâsıl olmakta, sonra bu parıltı toplana toplana güneş gibi yuvarlak bir şekle girmektedir. Bu güneş aşağı ynkarı üç çeyrek kadar kıpırdamadan durduktan sonra yavaş yavaş ziyası hafiflemekte, sahası genişlemekte ve etrafında cüçük küçük diğer güneşçikler peyda olmaktadır. Bu güneşçikler birkaç saat sağa sola, aşağı yukarı sallandıktan sonra ortadan kaybolmakta ve karan lık ufuk eski haline girmektedir. Japonyadaki esrarh donanma meraklı şeyler] Doktora bakın! Çocuk portreleri Müfettiş biliyor! F l K R A L AR Edebiyat dersinde... öğretmen Oğlum, eğer şair Nedim bu devirde yaşamış olsaydı, gene meşhur olur muydu? Talebe Tabiî efendim, merhum Zaro Ağadan daha yaşlı olur, rökor kırardı. lnsanlar, sıhhatte olduklan zaman doktorlarla alay ederler, fakat hasta olup ta başları sıkışınca gene onlara müracaat etmekten kendilerini alamazlar. Tabiî Portekizliler de insandır ve bu huy onlarda da vardır. Hatta fazlasile.. Sözün gelişi bir Portekiz gazetesi doktorlarla alay etmek için bakın nasıl bir öykü (hikâye) an latıyor. Portekizde Koyimbra kasabası civarında köylünün biri hastalan mış. Doktor çağırmış. Doktor tezel den bir reçete yazıp eczaneye gön dermiş. llâç eczaneden gelmiş. Hasta doktora bu ilâcı içmekten kork tuğunu söylemiş. Doktor da hasta ya cesaret vermek için ilâcdan bir kaşık evvelâ kendisi içmiş. Sonuç (netice) ne olmuş biliyor musunuz. iki saat sonra doktor ölmüş!. dile tekrar kuvvetimi toplamıştım. Mü kemmel yüzüyordum. Yelkenliye birkaç metroya kadar yaklaşınca bütün eller bana doğru uzandı. Ervik koluma yapışıp beni gemiye çekti. Bitkin bir halde am barın kapağı üzerine serıldiğim vakit bu iyi kalbli arkadaşım gözleri sevinc yaş larıle dolu olduğu halde: Kurtuldun, dedi, mavi köpekbalığınm güzeyinde (sayesinde). Gemi yürümekte devam ettiği için hangi köpekbalığının bu savaştan ıTiuzaffer çıktığını göremedik. Ben, zaten yan baygın bir haldeydim. O gündenberi öldüğüne yüzde yüz bile emin olsam köpekbalığının yanına yaklaşmıya tövbe ettim! Ilkmektebin birinci sınıfına bir müfettiş gelmişti. Öğretmen çocukların türlü derslerdeki iktidarını göster mek için bir takım sorular sordu. Sıra hesaba gelmişti: On beşten, on dört çıkarsa kaç kalır; kim biliyor? Dedi. Kimse bilemedi. Müfettiş çocuklara yardım etmek için elini kaldırarak parmaklarından birini yukarı ya dikti. O zaman talebeden biri atıldı: Bay muallim, on beşten on dört çıkarsa kaç kaldığım bay müfettiş biliyor! Vahşi hayvanlar Küçük Rifat annesile birlıkte resîmli bir albüme bakıyordu. Gözünün önünden geçen aslan, kaplan ve filleri düşünerek sordu: Anne, vahşi hayvanlan da Al Iah mı yarattı? E v e t yavrum. Peki yaratırken korkmadı mı? Tozgadda Şakir oğla Hüıeyin öztürh Temmuz bilmecesi A B • J E G D t 2 3 5 YAZISIZ HİKÂYE Haziran bümecesinde ikinciliği boğuşmaya başladılar. Köpekbalıklarının kazanan îzmir Karşıyakada dalaşı arka tarafımda denizi sarsan bir Neclâ Altay çalkantı husule getirdi. Kurtulma ümi Bir kemik için dalaşan iki köpek gibi Şişkonun uçuşu Yukarıki boş cetvele öyle harfler k o ' yunuz ki soldan sağa: 1 Herşeyin dayandığı yer. 2 Bir] soru ve tereddüd edatı. 3 Yeraltında. ki yol. 4 Adam. 5 Türkleri kurta1 ran andlaşmanın yapıldığı yer, manai sına gelsin ve sonra da A sırası yukarıdan aşağı okunduğu vakit şimdi geçirmekte olduğumuz hoş zaman meydana çıksın. Bu bulmacayı doğru çözenlerden birinciye beş lira, ikinciye iki lira, üçiin», cüye münasib bir hedıye takdım olu ! nacak, diğer yüz kışıye muhtelif mü ; kâfatlar verilecektir. Bulmacayı d çözenlerden bize fotoğraf gönderenlerıa ] resımlerı de gazeteye basılır. Karşılık lar gazetede çıkan cetvehn üzerine zılarak temmuzun son gunüne kads cCumhurıyet Çocuk sahıfesı» adresıne yollanmalıdır. Geç kalanlar ve bu şar lara rıayet etmiyenler mukâfat kazana mazlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: