26 Ağustos 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

26 Ağustos 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 26 Ağustos Şehir ve Memleket Haberleri ) ludağda kesilen Konya ovasında çam ağaçları • yapılan su tesisatı Istanbuldakî Efganlı talebe ırsa Orman Direktörlü Sille ve Altunapa baraj Efganistan erginliğinin i sıkı tedbirler alıyor ları 240 bin dönüm yıldönümünü kutluladılar Istanbul liselerinde tahsilde bulunan Jursa (Özel) Uludağda kesilen araziyi sulıyacak Konya (Özel) Geniş ve kurak Konya ovasının sulanması ve çok eskidenberi tanmmış olan bereketinin temini için atılan adımlar ve gösterilen çalışmalar nihayet en müsbet netıcesım verdi. Yalnız bu iş için îsviçreden getirtilmiş olan su mühendısi uzman profesör Gruner yapılacak barajlar hakkındaki incelemesini bitirdi. Konya ovasını sulamak ve kuraklık felâketlerinden bu bereketli topraklanmızı kurtarmak için ilk plânda gelen kısım Sille barajınm yapılmasıdır. Bu baraj için uzman doktor Grunerle anlaş«l mıştır. Sille kamunu alanında baraj için çok elverişli bir yer bulunmuştur. Sille barajı üç kez dolmasında dokuz milyon ton su alacak bir durumda olacak ve bu dokuz milyon ton su ile mevsiminde kırk bin dönüm tarla sulanacaktır. Sillede Konyanın en verimli toprakları bulunmakta olduğu için bu barajdar görülecek fayda pek büyük olacaktır. Uzman ve yardımcılan Sille barajına aid işleri bitirmiş olduklanndan Altunapa barajınm etüdüne başlanmıştır. Altunapa barajı Konya ovasında iki yüz bin dönüm tarlayı kolaylıkla sulayabilecek bir durumda olacaktır. Bu baraj seksen milyon ton su toplıyacak ve mevsiminde bu sulan tarlalara dağıtacaktır. Konya vilâyeti, Konya ovasının sıianması işini çok köklü bir ülkü halinde gözönünde bulundurmakta ve geceli gündüzlü denecek gibi bütün sıcaklığı ile bu işin arkasında bulunmaktadır. Uzma nın teminatına göre yapılacak barajlar sulama işinde eksik bırakmıyacak ve Konya tanhınden kuraklık âfetini sildirecektir. Vilâyetin bu uğurda gösterdiği çalışma ve sulama işinde gösterdiği titi/lik, hususî muhasebe bütçesinin fedakârJığı halkı çok memnun etmektedır. Konyanın ekonomik kökü ziraat ve ziraatin mühim bir kolu olan koyunculuktadır. Coğrafî durum ve ormanların azaldisini göstermeğe başlamış olan kuraklık bu kökü, durmadan kemirmiş olduğu için halkta çiftçilik kuvveti zayıflamış ve tarlalar yarıyarıya terkedilmişti. Bu terkedılen tarlalar doğrudan doğruya Konyanın iktısadî kuvveti idi. Vilâyetin verdiği önem ve ilgi ile yaşatıian sulama işi bu kuvveti geri almakla kalmıyacak onu kat kat artıracaktır. Bu artışta yalnız Konyanın tarihsel kalkınması değil bütün orta Anadolunun refahı ve Türkiyenin rahatı da vardır. Çünkü Konya ovası, çok, pek çok hemen bütün yurdu sıkıntıdan kurtaracak kadar bol üriin vermek istidadındadır. Bu istidadı ayaklar altına alan kuvvetin ise susuzluk olduğu belli bulunuyor. Bu barajlar, bu geniş topraklar için Siyasî icmal İngiliz hazırlığı ve Arnavudluktaki isyan 5 ngiltere kabinesi, İngiliz împaratorII luğunun diğer kabıneleri ile de istişa» re ettikten sonra andlaşmalara ria • yeti temine karar "* vermişti. Bu karar, Ingiltere devletinin, icab ederse Uluslar Kurumu misakınm hükümlerini korumak için zecrî tedbirler almaktan çekınmiyeceğini gösteriyor. Eğer ltalya Habeşistanda harb harekâtına girişecek olursa Uluslar Kurumu misakının on altıncı mad * desindeki sarih ahkâmını çiğnemiş ve misakın derpiş ettiği cezalan davet etmiş olacaktır. Bu misakın ahkâmına göre hareket etmiş olmak için ltalya hükumeti harbe başlamadan evvel Habeşistana aid şikâyetlerini bir raporla Uluslar Kurumuna bildirmeğe ve bu tarihten itibaren üç ay beklemeğe mecburdur. Zaten Uluslar Derneği misakı harbi kat'î iurette menetmekten ziyade barışma imkânla rını temin için bol bol vakit kazandırmak gayesini gütmektedir. ltalya kendisi için uygun gördüğü bir zamanda harb açacak olursa Uluslar Kurumuna pek açık olarak meydan okumuş olacak ve üzerine mücazat tedbirlerini davet edecektir. Ingiltere kabinesinin andlaşmalara riayeti temin için verdiği karar bu mücazat tedbirlerinin alınacağına bir işarettir. Italyaya karşı en müessir süel ve ekonomsal tedbirleri alabilecek devlet Ingiltere olduğundan bütün dünya Londranın ne yapacağını merakla bekliyor. Bunun için ingiliz kabinesi son toplantısında Italyaya karşı ne gibi mücazat tedbirleri alınabileceğini düşünmüş ve ona göre hazırlan mağa lüzum görmüştür. Kabinenin top lantısında, İngiliz ordusu vs bahriyesi mütehassısları davet edilerek fikirleri ahnmıştır. Başbakan Baldvin ingiliz împaratorluğu erkânıharbiyei umumiye reisi ile uzun uzadıya görüşmüştür. Bu görüşmeler neticesi olarak şimdiden as kerî tertibat ahnmıştır. Akdenizdeki îngılız donanmasının büyük ve ağır parçaları Cebelüttarıktan Maltaya getirilmiş ve bütün gemiler ihtiyat harb malzemesi almışlardır. Süveyş kanalının methalleri îngiliz deniz kuvvetleri tarafından tutulmuştur. Jakikasını ben sana bildiririm!) dıye jez mi? Aralık kapıdan taşlığa göz kaydırdı. Abdullah, sandalyenin üstünden ba aklarını ayırmış, sigaranın dumanını sarup duruyor, gözleri de etrafta fjldır ldır dönüyor. O aksi, nemrud suratı, elâya hazır duruşu takıntnış. Evin altst olması eli kulağında. Hürmüz gene ıkınıp fıkınıp yüzüne kan çıkartmağa, bacak oynatmağa, sı kıntıdaymış gibi ıkıldamağa koyuldu. Elile yüzünü sıvazlayıp nefesini »ıklaştırarak: Dün gece ,dedi, hayırdır inşallah gördüğüm karışık rüyalar yavaş yavaş çıkıyor. Uyanır uyanmaz okudum, üfledim; üç kere soluma tükürdüm; köpeklere ekmek doğrattım amma... Takatsiz bir hal alıp devam etti: Galiba hastalanıyorum, yiizüniize güller nizanteri oluyorum. Buruntu gene başladı; göden barsağımâ vuruyor... Pat, pat, pat!... Ses taşhktan geliyordu. Bu gürültüyü yapan Arab Abdullah amma nedir? Nereve vuruyor? Göğsüne mi, dizine mi, duvara mı?.. Niçin vuruyor? Acaba çağırıyor mu/ Hürmüz duymamazlıga gelip istifıni bozmuyordu. Karşısındakinin kulak asmadığını gören Dudu da kımıldamıyor du. Yalrıız göz pınarıyla dışarıyı kola çandaydı. Oturduğu yer kuytuya geldiği için taşlıkta ne olup bittiğini goremiyordu. Bir daha pat, pattan sonra Abdullahın Dinine üfürdüğümün domuzu, dıjanya çıkmazsın ha!.. Al sana inad!.. Bu seferki keskin bir çat!.. Aznifin yüzü kireç, vücudü külçe keîilmiş, olduğu yere yığılakalmıştı. Hür müz yüreğine ığıl ığıl inerek kapı aralığından başını uzattı. Buram buram rakı kokusu..» Arab Abdullah dörtbaşı manaur halde; elinde ağzı kınk bir şişe; avucuna boşaltıp boşaltıp rakı içiyor. Oracıkta nereden mi bulmuş, yarat mış mı derseniz Şekerci sokağmdaki evden alelâcele çıkmadılar mıydı, kaşla göz arasında yüz dirhemliklerden birini cebine indirmiş. Hürmüz hemencecik kapıyı çekti ve hiç bozmıyarak: Aman ben de bir şey sandım. İsmail Ağaymış! dedi. Modistra, sandalyenin üstünde sergi. Çukur gözleri yarı açık, yarı kapalı. Çökük göğsü inip kalkmada, Çiy yediği İçin karnının ağrısını belli etmemeğe, kendini toparlamağa çalışıyorsa da kımıldamak ne mümkün... Hürmüzün yüreği artık hazar yaprağı. Titresin, dursun; handiyse kopuverecek.. Helecandan döktüğü terin yanında ecel teri nem kalır. Artık bir saniye geçirmeğe takatı kalmamıştı. Bir daha sıkınıp yüzünü kıpkırmızı ettikten sonra bir elini karnına, ötekini kalbinin üstüne bastırarak, kesik kesik: Oluyorum, Duducuğum, dedi; körolası sancı gene geldi, bu sefer pek fena yakaladı. Karnımın içine ;anki kızgın şişler, temel çivileri batıyor... Anneciğim, anneciğim, anneciğim!... Birden iskemleden fırladı: Aman, aman, aman!.. Dayana mıyacağım, kademhaneye gıdıyoruml Dudu da ayağa kalkabildi: Davran elmasım, ayakyolu uzakta değil. Nerede olduğunu ezber ettin! Hürmüz, duvarlara tutuna tutuna, adım adım gidiyor, Aznif Ermeni gelini gibi kırıta kırıta merdiveni çıkıyordu. Arab Abdullaha yan gözle bakarken ağzmı, burnunu oynatışından içine kurd girdiği, akibeti keşfeder gibi olduğu seziliyordu. Benli vavasladi: <4ıırdıı. Ta^Mı» Arabla yalnız kaldığını görünce gerüedi. Parmağını dudağının üstüne koyup sükut işareti etti. Sonra mahud üçüncü kapınm önüne yaklaştı; kulağını dayadı. Fısıl fısıl edilen şu lâkırdıları duydu: Ah sevgilim, benim fıstık Yer vantım, son saatimizin üstündeyiz. Şakası yok, lâğımın kenanndayız; tepeaşağı taklayı atacağız... Dışarıdaki alâmet herif kırkharamilerin reisidir. Aldırma Pempe gülüm, karl tazı nın biri. Yaşlıdır, bunaktır da. Helem kımıldasın, karşıma çıksın, bir atıhşta altıma almaz isem, canını hırtlağından çı karmaz isem... Ka sus, sen aklmı oynattın? Bile bile seni kasaba teslim ederim sanoor sun? Herifin ceketinin içindeki kol gibi palayı, kuşağındaki saplı topuzu, çizmesindeki ince bıçağı gÖrmedin?.. Ustelik te bulut... Durmadan eşşekler gibi ziftleniyor, avucile içiyor. Hürmüz fazlasını dinliyemedi; kapıdan ayrıldı. Dudu, yukarıda gecikmişti. Hâlâ görünmüyordu. Acaba aşağıyı mı gözetliyor? îster misin tertibat alsın. Duvar muvar üstünden, çardaktan mardaktan aşağı inip Kuyumcubaşının karısile sevgilisini dışarı aşırsın. Bir de git bak ki yerlerinde yeller esiyor. Hürmüz, Arabın yanınfe yaklaşıyordu. Vakitsiz bir delilik yapmamasını, usulca bir daha tenbih edecekti, fakat vaz geçti; soldan çarhetti. Apdesthaneye girdi; kulağını kapıya verdi. Bir küt!.. Daha doğrusu bir şap!.. Atlıyan iki çıplak ayağın yere vurunca çıkardığı ses. Ve hemen ardından, telâş ve heyecanla etraftan işitilmek kor kusu unutularak zaptedilememiş b.r sayha: Yürü, sağlıcakla kaç Yervantım! Hürmüz, bunlan duyar duymaz ab desthaneden dışan fırlamış, saniyesinde Arabın kulağına ağzmı sokmuştu: Yetiş, Ermeni oğlanı şu odanm penceresinden bahçeye atladı. Arab Abdullah zaten tetik üstünde. Koltuğuna el atıp saldırmasını kınından sıyınr sıyırmaz, gene cambaz gibi bir hop... ılara dair son yazım ve son teklifım •.rine orman direktör vekili Hakkı bearamış, kendisile görüştüm. Orman ditör vekili, bu seferki neşriyatımızı bük bir hüsnü niyetle karşılıyarak; Fazl. Gülecin Dombayçukuıu >ayımız valisindeki kat'iyattan haberi olmadı(iı söyledikten sonra dairesine döndüğü ıman o havalideki Karacabey harası ;andıralarına gidip gelen orman memujndan bir zabıt aldığmı söyledi. Bu zapa göre meseleye sonradan agâh olduğuıu ve filhakika Dombayçukurunda Göknar (halkm sanevber dediği bir nevi çam ağacı) kat'iyatı görüldüğü Ilbaya haber verilince artık kendisinin Uludağa çıkmasına hacet kalmadığını ve hâdisenin bu şekilde cereyan etmiş olduğunu anlattı. Eski îlbayımız Fazlı Gülecin Uludağda yakaladığı kaçakçı dolayısile iki orman muhafızının işine nihayet verildiğini de ilâve etti. Çam kat'iyatı hakındaki iddialanmıza gelince: Orman direktör vekili bu iddialarımızı reddetmedi. Çünkü gazetemize yazdiğı mektubda (çam kat'iyatı yoktur) demekten maksadı zikrolunan Dombay çukuru mahallinde çam kat'iyatmın olmadığını bildirmekmiş.. Orman direktör vekili Hakkı; bu tahribatın tamamen önüne geçmek için muhtelif müşküller karsısında bulunduklarını ve bununla mücadele için teşkilâtın kâfi olmadığını ve çam kesenlerin de türlü hile ve entrikalarına maruz kaldıklarını anlattı. Meselâ: Orman idaresi, hâlen mer'î olan eski orman kanununa göre mütecasiri ancak ormanda ağaç keserken veya bu ağaçları ormandan çıkarırken yakalıyabilirse cezalandırabiliyormuş. Maamafıh bütün bu müşküllere rağmen orman ıdaresı tahrıbatçılarla şıddetli bir mücadeleye gırişmış bulunmaktadır. Oıman direktör vekili neşriyatımızdan sonıa emniyet müdürlüğünden; polisin şehırde ormancılara yardımda bulunmasını, jandarma kumandanlığından da şose üzerindeki karakollara tebligat yapılarak ka Efganlı talebeler evvelki gün K'jçük Moda kazinosunda bir toplantı yaparak her sene olduğu gibi bu sene de Efgan erkinlığınin (istiklâlinin) yıldönümünü kutlulamışlardır. Efganlı gençler bu münasebetle bir çay ziyafeti tertib etmişler bütün hocalariie Türk arkadaşlarını bu çaya davet ctmişlerdir. Törene tam saat on yedide Efgan îstiklâl marşile başlanmış, ondan sonra Türk Istiklâl marşı okunmuştur. Nihayet Efganlı talebeler namına Ahmed Ali bir diyev vererek Efganistan erkinliğini anlatmıştır. POL/STE Dağda ölii bulunan çoban Büyükderede bir çoban esrarengiz şekilde ölmüştür. Yaptığımız tahkikata göre vak'a şöyle olmuştur: Evvelki sabah Büyükdere ormanlarının Çendere boğazmdan geçen Ayazağa köyü muhtan, ormanın içinde bir inek sürüsünün başıboş olarak dolaştığını ve biraz ileride de çobanın cansız olarak yerde çimenler üzerinde yattığını görmüş, hemen Büyükdereye gelerek jandarma kamutanlığını (kumandanlığını) bu vak'dan haberdar etmiştir. Jandarmalar başıboş inekleri loplatmışlar ve Müddeiumumiliğe haber yollamışlardır. Vak'a yerine gelen Miıddeiumumî tahkikat sonunda cesedi Morga yollatmıştır. Cesedin üstünde hiçbir yara veya bere yoktur. Çobanın ecel ile öldüğü söylenmektedir. Hakikat bvgün belli olacaktır. Boğulan çocuğun cesedi bulundı takçılann jandarma tarafından .yakalan ması yüzündcn bu mintakada »ık sık kcn masını dilemiştir. Son günlerde sıkı tedbirler almdığmı söyliyen orman direktör vekilile konu şurken idareye yeni yakalanmış ve yeni kesılmiş körpe çam gövdelerı getırılmışti. Şu hale nazaran artık orman direktörile Uludağda dolaşmamıza hacet kalmamıştır. Yapılacak iş: İnegölden M. Kemalpaşaya kadar uzıyan geniş bir orman sahası üzerinde kadroda bulunan birkaç muhafız yerine muhafız sayısını çoğaltmak, elde mevcud orman kanununa nazaran ancak kat' veya ıhrac edenler tecziye edildiklerinden bundan sonra kaçak kereste ve ağaçlan ormancıların nerede bulurlarsa bulsunlar yakalıyabilmelerini temin edecek olan yeni orman kanununun biran evvel çıkmasını gözlemektir. Çünkü; bazı devletler bir ağaç kesene karşı bir adam öldürmüş kadar ağır ceza tatbik ettikleri halde bizde bu gibilerden pek hafif bir para cezası alınmaktadır ki bir taraftan cezanın hafifliği, diğer taraftan da tahribatçıların ve kaçakçıların çok defa kanun maddelerınden istifade edip sıyrılmaları ve yakalanmalan ormanlarımızm mütemadiyen tahrib edilmesine imkân vermektedir. Yeni İzmir İlbayı törenle karşılandı MUSA ATAÇ KVLTÜR İŞLERt Yeni lise direktörleri Kültür Bakanlığınca önümüzdeki ders senesi başmdan itibaren tatbik edılmek üzere geniş bir değışiklik listesi hazırlanmakta olduğunu yazmıştık. Haber verildiğine göre bu arada orta tedrisat yar direktörlerinden Hayri, I eylulden itibaren boşalacak olan Kandilli lisesi direktörlüğüne, Halil ve Davud da Ankara kız lisesi direktörlüğüne tayin edilecektir. Rakı kokusu odaya kadar yayılmıştı. Akla sığsın, sığmasın, buna da bir kulb bulmak lâzımdı. Benlinin açıkgözlülüğü artık anlaşıldı. Şu kıtın attı: Zavallı Ismail Ağa diş ağrısı çeker. Azıları kuyu gibi oyulmuş. İkide bir fıravunluklan tutuyor, adamcağızı başsız tavuk gibi yerlerde çırpmdırıyor. Allah üstümüzden eksik etmesin, pasa enişteciğim: (Ismail, yanmda rakı bulundur; ağn tutunca çalkala!) dedi. Biçare o gün bugündür küplüler gibi cebinde rakı taşır!.. Aznif biraz kendine gelebilmişti. Maluma, o da az tilkilerden mı?.. Neler savmış, ne çıkmazlara girmiş, ne hen dekler atlamış.. Kan kussa kızıîcık şerbeti içtim diyeceklerden. Gösterilen kapıya güm, güm iki tekme; Haîini belii etmemek, korkusunu meydana vurup karşısındakini şüphelendir üçüncüye kalmadan arkasına devirdi. memek için, zarzor, gene çeneyi açmışh: Deli gibi içeri saldırdı. Elinde koskocaman bir bıçakla odaya Şu yasıma gelmijim. kırkma yaklaşıorum (ferah ferah altmıshk olduüuau hücum eden izbandudu görünce, Madam söyledik) ağzimA rakı denilen zıkicım!! Şesbesyan şark diye sırtüstü düşmüş, hekeymamı«ım. Sıı'.tan ve şehzade düğün, men bayılıvcrmişti. ierinde, vüWâ ve mabeyinci paşa!*rı| (Arkan var) Bundan birkaç gün evvel Mustafa adında bir çocuğun meyva hâli iskelesinde oynarken denize düşerek boğulduğunu Tam bu sırada Arnavudlukta Italyan yazmıştık. Çocuğun cesedi diin ayni yerde deniz üstünde bulunmuştur. nüfuz ve tesiri aleyhindebix isyan çıkü. Du hadıse herkes taraîından Ingllterenm Arnavudlukta dahi Italyanın başına bir susuzluğu gideren ve su ihtiyacı hissetgaile çıkarmak için faaliyete geçtiği yo • tirmiyen kuvvetler olacaktır. lunda karşılandı. Habeş meselesi ve AKonya topraklarının bize otuz, kırk vermesi bir mucize değıldır. Her Kon vusturya işleri ile son derecede meşgul yalı biliyor ki ziraat için yarayışlı hava bulunan ltalya, bu sırada Arnavudlukta lar buralarda sık sık böyle bereketli son herhangi bir kanşıklık çıkmasını a;la istemez. lar getirmiştir. Diğer taraftan Arnavudlukta IngilteBundan evvel bu bereket nihayet yağmura, tabiatin lutfuna dayanıyordu. renin büyük tesiri vardır. Arnavudluk orBundan sonrası için böyle bir lutuf bek dusu son derecede küçültülmüştür. Memlemeğe de lüzum kalmıyor. Ziraat fen leketin asayişini muhafaza hususunda en ninin dıledıği ve buyurduğu gibi vaklin büyük rolü artık jandarma kuvvetleri oyde, saatınde, istendığı zaman, ıstenıldığı nuyor. Balkanların en mükemmel zabıta gibi sulanacak olan tarlalar çok umulur teşkilâtından biri sayılan Arnavudluk ki bu %3040 bereketini de artıracaktır. jandarmasını İngiliz zabitleri tensik etBarajlar Konyalılar için sağlam ve miştir. Arnavudluk jandarması hâlâ bunlann idaresi altındadır. Başlarında bir arızasız çarpan kalb yerine geçiyor. İngiliz generali bulunuyor. îngilizlerin Af. AYSEL Arnavudlukta egemenlık (hakimiyet) anahtarını ellerinde bulundurmalan çok • tanberi İtalyanın gözüne batıyordu. Geçen sene îtalyan donanması Draç önünde gösteri (nümayiş) yapmıştı. O za • man ültimatom şeklinde Arnavudluk hükumetine bildirdikleri dileklerin başında îngiliz zabitlerinin uzaklaştınlması vardı. Fakat Kral Ahmed Zogu bunu kabul etmemişti. Arnavudluktaki isyan hareketinin saikleri ne olursa olsun şurası muhakkaktır ki Arnavudluğun İtalyan nüfuzundan kurtulması için şimdiden faaliyete geçmek zamanı geldiği düşüncesi Amavud politikacılannın zihnini iyice isgal ediyor. Çünkü bunlar Habeşistandan sonra sıranın kendilerine geleceğini pek iyi bili yorlar. MUHARREM FEYZl TOGAJ Trakyadaki süel manevralar Fazlı Güleç izmir Bastnahane istasyonunda kendisini karşılıyanlarla beraber nimle beraber yürüyeceğini ümid et mekteyim. Sayın selefimin on yıldan beri İzmirde başarmağa muvaffak ol duğu önemli ve değerli işlerle yollarını açtığı işler, hepimizin bildiği gibi, ilin büyük ihtiyaçlarına cevab verecek durumdadır. Yeni yeni doğacak ihtiyaç lara göre bunlan ve tamamlanmamış işleri kuvvetlendirecek ve tamamlıyacak tedbirleri almak, şu dakikadaki ilk \ işimdir. Bu ili iyi tammış olmak itiba rile acemilik devresi geçirmemek be nim ve belki de ilin kazancıdır. General Kâzım Diriğin ayrıldığını il halkma duyurmamağa muvaffak olmanm güçlüğünü biliyorum. Fakat bu ödevi biraz noksan olsa bile yerine getirebilirsem kendımi mutlu sayacağım.» îzmir (özel) Yeni İlbayımız Fazlı Güleç geldi. Büyük bir ilgi ve sevgi ile karşılandı. Fazlı Güleç, İzmir İlinde çok tanınmış. muhit yapmış, sempati ya ratmış, iyi işler başarmış bir şahsi yettir. Halk, yeni İlbayı tezahüratla karşı lamıştır. Fazlı Güleç gazetecilerle de dosttur ve onların ziyaretinde şunları söylemiştir: « Bugün geldim ve işe başladım. İzmiri, memuriyet hayatımın on üç senesini bu ilde geçirmek itibarile çok iyi tanır ve severim. Burada eskidenberi başlanmış ve yürümekte olan yol üze rinde çalışmak ve muvaffak olmak emelindeyim. Bunda, başta siz gazeteciler olmak üzere, bütün il hakının DeTrakyada yapılmakta olan süel ma • nevralar devam etmektedir. Manevralarda bulunmak üzere Istanbul gazetecileri de çağırılmışlardır. Bu münasebetle bir muharririmizle foto muhabirimiz dün gece Trakyaya gıtmıştır. MÜTEFERRİK Bir mecmua toplattırıldı Dost bir devlet hükümdarına karşı tezyıfkâr bir resim neşrettığınden dolayı İstanbulda çıkan bir mizah mecmuasının son sayısı, zabıta marifetile toplattınlmıştır. Boğulurken kurtarıldı Dün, Floryada Remzi isminde bir adam boğulmak üzere ıken etraftan yetışen sandalcılar tarafından kurtarılmıştır. Cumhuriyet Nüthası S Kuniftur JTürkiye Selk Senelik Altıaylık Üç ayl.k Bir ayhk Kanlı alış veriş Usküdarda Toptaşında üzüm satan 12 yaşında Abdullah, bir alış veri> meselesınden dolayı Şükrü ısmınde bırını sol kolundan yaralamıştır. Yaralı hastaneye kaldırılmış, suçlu yakalanmıştır. şeraiti • ^ in Hariç 1400 Kr. 1700 Kr. 7S0 1450 400 800 tSO yoktur W»

Bu sayıdan diğer sayfalar: