19 Eylül 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

19 Eylül 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

c 19 Eyîul 1935 CUMHURÎYET Ulusal tarih notları îçtimaî teşkilâtlar ve îlmî çabşma îçtimaî vakıalar, irin toplamış çıban ların bazan deşilmesi, bazan içtimaî bo zukluklann hayata aksetmiş şekilleridir Münferid vakıalardan içtimaî kökler< gidebiliriz. Fakat için için işliyen yaray deşmek, sarmak, tedavi etmek için mün ferid hâdiseler, bize ilmî bir çalışma sistemi veremez. Evet, Belediye teşkilâtı noksandır, halkın birçok ihtiyaclarına cevab vernıiyor, sıhhiye teşkilâtı bozuktur, bütün bu teşkilâtm kırtasiyecilik içerisinde dört köşe olmuş bir zihniyeti vardır, halk, sıhhî yardım ve sıhhî imdaddan mahrum dur. Doğru.. Fakat bütün bu iddialar, nihayet amiyane iddialardır. İlmî bir iddia yapabilmek için, evvelâ hastayı masa üzerine yatırıp teşhis yapmak mecburiyetindeyiz.. Tıpkı bir doktor gibL Ege Mitolojisinde Asyalı göçmenler Girîd medeniyetinin kuruluşu ve Asyalı göçmenler Tarih, insan cemiyetleri hayatının bir ğim. Bu notlar, ulusal tarihimiz için zanyer ve zamanla gösterilen ve yazılı vesi nederim şayanı dikkat olacaktır. kalarla tesbit edilen hâdiselerini anlatan Arkeoloji araştırmalan, milâddan evbilgidir. vel 6000 ile 1200 arasında Akdeniz ve Yazının kullanılmasından evvel, insan Ege havzasında büyük göçlerin izlerin. lığın başlangıçlarına doğru uzıyan ve on bulmuştur. Bu göçler, orta Asyalı ka bınlerce yıl siirmüş olan bir devir içinde, vimlerin Akdeniz ve Ege kıyılarına ıninsanlığm bir medeniyeti olmuştur. Yer mesidir. Asyalı göçmenler, maden damaryüzünün muhtelif yerlerinde yapılan ar larını işlemesini bilen, maden eşya, alet keoloji araştırmaiarı bu çok eski mede ve silâh kullanan insanlardır ki, batıya niyetlerin, bugünkü san'at eserlerile öl doğru ilerledikçe, elân taş devirlerini yaçebileceğimiz kadar güzel eserlerini mey şıyan bu memleketlerin otokton sekenesidana çıkarmaktadır. Milâddan evve ne evvelâ bakır, sonra tunç ve demıri işle25,000 yıl eskiye aid olan, faraza bir ma mesini öğretecek, onlan kendi kuvvetli ğara, duvar resmi, yahud, hayatı belki bünyesinde temsil ve yokedecekti. Işte, müthiş bir Mamutun korkunc dişleri ara Yunan mitolojisi bu Akdeniz ve bilhassa sında sona ermiş olan meçhul bir yontma Ege göçlerinin hatıralannı nakletmekle• • * taş devri heykeltraşının modern bir eseri dir. Yunan mitolojisinin mütaleasında, andıran heykellerini, bu hususta örnek o görürüz ki, bütün mitler, Ege memleketIçtimaiyat ilmini «pure theorie» olarak larak gösterebiliriz. Binlerce örneklerile lerinin ve göçlerden sonra bu memleket kabul eden memleketimizde, içtimaiyat bugün gözümüzün önünde, insanlığın en lerde yerleşmiş olan bu ulusların müşte ilminin ayni zamanda pratik bir cemiyet eski günlerine kadar varan medeniyetle rek malıdır. Onun için ben; bir Yunan ilmi olduğu kabul edilmemiştir. Biz içtiri kuran insanların tarihini, o devir için mitolojisi değil, bir Ege mitolojisi kabul maî bünyedeki bozuklukları ancak münde herhangi bir yazının bilinmemesi ve diyorum. ferid vakıalardan, görüşlerimizden, tahkullanılmamasmdan, bilemiyoruz. Önü minlerimizden çıkarırız. Sıhhiye teşkilâtı *** müzde, saplan fildişinden nefis kabartbozuktur, Belediye tam bir makine gibi Mitoloji Girid medeniyetinin kuruluşumalarla süslii tunç ve demir hançerler, şlemiyor, dediğimiz zaman bütün vesikanu şöyle anlatıyor: gene muhtelif madenlerden yapılmış mızlanmız, delillerimiz, zaman zaman meyinsanların en büyük Tanrısı ve Tanrıraklar, vazolar; taştan ve madenden birdana gelen hâdiselerdir. Biz bu hâdiseleri çok eşya, alet ve silâhlar vardır. Bunlar ların Tanrısı Zefs, muhteşem bir öküz gördükten sonra bozuk olduğunu iddia gösteriyor ki, bulundukları topraklann üs şekline girerek Akdenizin doğu sahille ederiz.. tünde on binlerce yıl evvel yaşamış olan rinde uzanan bir kumsala çıkmıştı. Feni*** insanlar, büyük avlar ve büyük cenkler ke sahilleri olması muhtemel olan bu ilmî bir kafa ile çahşan bir adam, bu yapmışlardır. Acaba bu ev eşyalarmı, memleketin kralının Evropi adında, yüzünün güzelliği göz alan bir kızı vardı. Bu kadar sathî bir zemin üzerinde yürüye cenk ve av silâhlannı kullananlar kimlerdi? O devirden kalma iskeletler, bize an kız, o kadar beyazdı ki, onu görenler, mez. Kat'î ve ilmî iddialar yapabilmek cak pek umumî olarak bugünkü tasnife Tanrılar Tannsı Zefsin karısı Hirnin ak için ilmî bir tarzda çalışmağa mecbur göre, bazı ırkların eski izlerini gösteriyor. ığından sürmüş sanırlardı. Evropi, arka dur... «İçtimaî teşhis» yapmadıkça, neYoksa, herhangi bir kabilenin, herhangi daşlarile beraber kumsalda gezinirken, erin bozuk olduğunu, niçin bozuk oldubir ulusun adını öğrenmek, bu kemik ve boynuzlan altın, kıllan sırmalı ve gözleri elmas gibi parıl panl yanan Ilâhî öküzü ğunu, düzeltmek için nelere ihtiyac ol silâh parçalarında mümkün olamıyor. Biz, duğunu tesbit edemez. yazının kullanılmasından evvelki bu mu gördü. Onun ilâhî cazibesinden kendini Bir doktor, hastasını teşhis etmedikçe, azzam ve muhteşem medeniy'etleri «Ta kurtaramıyarak yanma gitti, okşadı, sırına binerek gezmek, dolaşmak istedi. Fa :edaviye nasıl geçemezse, içtimaî teşki rihten evvelki zamanlar medeniyetleri» ukat Zefs, güzel kızı sırtına alır almaz demumî adı altında topluyoruz. âtlann başında bulunan adamlar da, cenize atıldı, Evropiyi Girid adasına kamiyetin hastalıklarını teşhis etmedikçe. teTarihten evvelki zamanlarla tarih za çırdı. Zefs ile Evropiden, Girid mede davi edemezler... Çalışma sisteminde manları arasında, köprü vazifesini gören niyetini kuran Kral Minos doğdu. ırtasiyecilik, indî tahminler ve hüküm bir ikinci devir vardır ki, Protohistoire, Notlar: ler, hâkim oldukça, hiçbir teşkilâtın müsben buna «Tarihe baslangıç devri» adını 1 Minos, Giridin en eski yazılı vesimir neticeler vermesi beklenemez... ~ * vermek istiyorum. Bu devrin hâdiseleri de kasının tespit ettiği ilk isimdir; Girid taBelediye meclisi, her sene bir bütçe, bize yazılı vesikalarla intikal etmemiştir. ihi kral Minosun adile başlar. Mitoloji, >ir program yapar... Birçok işler görür... Fakat, tarihten evvelki zamanlar gibi de onun doğudan gelen bir göçün çocuğu olŞehrin içindeki noksanlan tatmine çalı • mutlak karanlık içinde değildir. Bu dev duğunu göstermektedir. şır... Amma, cemiyetin içindeki ihtiyacrin hâdiseleri, yazının kullanılmadığı bir 2 Minosun anası Evropinin adı buan, bozuklukları, hangi santimetre ile zamanda geçmiş, fakat insanlığın hafı gün Avrupa dediğimiz kıt'aya âlem ollçer?.. Hangi ihtiyacm ötekine üstün olzası onlan tamamen unutacak kadar uzun muştur. Bu kıt'aya hakikî hüviyetini veduğunu, hastalığın nereden geldiğini, nayıllar geçmeden, bu hâdiseler ve onların ren doğudan gelen beyaz göçmenlerdir. sıl tedavi edileceğini gösteren elinde il kahramanlan henüz kulaktan kulağa nak Mitoloji, Evropinin teninin beyazlığı ümî bir ölçüsü var mıdır? ledilirken, yazı, keşfolunmuştur. O za zerinde bilhassa durmaktadır. Hayır... Tıpkı bir mütetabbib gibi, tnan, nakledilen eski hatıralar ve kahra3 Mısınn en eski yazılı vesikasının hastalığı, merhemle tedaviye çalışır... ilmanlar, insan suretinde tasavvur edilen sbit ettiği Mısırın ilk sülâlesinin Birinci mî çalışma tarzı, bu değildir... Bir şehAllahlaştırılmı? tabiat kuvvetlerınin ya "iravunun adı Menestir. nında, bugünkü ölçülerimizin alamıyaca4 Türk destanında Manas adında rin içindeki bozuklukları, hastalıklan, ncak ilmî bir tetkikle teşhis edebiliriz... ğı bir takım insan kudretinin üstünde hâ bir kahraman vardır. Bu tetkiki de iktısadî, içtimaî, tıbbî, sıhdiseler ve yan ılâhî şahsiyetler halinde 5 Mısırın ve Giridin tarih devirlerini tesbit edilmişlerdir. Işte, mitolojinin an açan ilk hükümdarlann adı ve Türk des hî, terbiyevî, sahada çahşan mütehassıslar lattığı mevzular bu hâdiselerdir. Meselâ, tanında geçen ad arasındaki benzerlik rapabilirler Bunlar, ihtiyadarı, has mitoloji şairlerinden Omiros, İtalyadada, ler hiçbir zaman ihmal edilemez. Bu ben talıkları, rakamlara, istatistiklere, ilmî Çanakkale Boğazının Anadolu kıyısın zerliğin büyük ehemmiyeti, her iki adın müşahedelere istinad ettirerek tesbit e daki Truva sitesinin önünde yapılmış da iki Akdeniz memleketinde tarih devir derler.. Program, hastalığın teşhisinden uzun muharebeleri anlatır, destanını, bu lerinin başlangıcmda görülen ilk hüküm onra yapılır... Bu ihtiyaclara karşı tatsitenin nihayet temellerine vanncıya ka dar ismi olmasındadır. Her üç isimdeki ik edilecek siyaset, alınacak tedbirler ildar yakılıp yıkıldığını söyliyerek bitirir. sesli harfleri atacak olursak, ki bunlar mî esaslara dayanır. Beş senelik; on se Truvada yapılan toprakaltı araştırma ayni bir adın, ayni ırkın muhtelif kolla nelik plânlarla meydana getirilir. Fakat ları sonunda, meydana çıkanlan şehir ha nndaki telâffuz farklarını göstermekte hastalığı teşhis etmeden alınan tedbirler, rabelerinden bir tanesi, tamamen yakıl dir: apılan tedaviler hiçbir semere vermez.. mak suretile tahrib edilmiş bir siteyi gösCemiyet makinesini döndüren kuvvete, Minos termektedir. işleten zihniyete ilim hâ]r*m olmadıkça, Menes karanlık bir ormanda yürüyen adamjar Ben, bu başlangıçtan sonra, devam eManas decek yazılarla, Ege mitolojisinde, taGeride kalan ve kelimenin aslını teşkil gibi, el yordamile yol bulup ilerlemek rihe başlangıç devirlerinde doğudan gel eden sessiz harfler sırasile: MNS dir. mi? büyük göçlerin izlerini tesbit edeceRESAD EKREM zaruridir. SABİHA ZEKERİYYA reketleniyor, ve odayı dolduruyordu. Sonra lâtif sihirbaz susunca odanın boşluğunda dalgalanan gölğeler sönüp ölüyorlar ve çağırıldıklan geceye, karanlıklar dünyasına dönerek kayboluyorlardı. Konstantin Mişel genc kıza: Rusyada en iyi, en yakından ta " Cumhurfyet „ in edebf romanı: 49 nıdığım şehir kat'iyyen bulunmadığım ve Çevirenler F. Varal ve F. Osman Yazan: Klod Ane bilmediğim bir şehirdir, senin ilk gencşam yemeklerinde müthiş içki içiyordu. liğini yaşadığın yer! Haydi canım, o benimkinden daDüşün ki ihtiyar bir aktöre delice âşık ba uzun birşey değil ki! Diyordu. Sonra sesim titreye titreye ve yavaş oldu ve artist şeri terkettiği gün o da Kendini kaybetme haleti yavaj Troyka türküsünü tutturdum. Bat onunla beraber gitti. ruhiyesi Şehirde herkes bu hâdise ile meşguldu, yuşka hafifçe dönmeğe, dans etmeğe Fakat diğer zamanlarda âdeta genc başladı. Dizlerinin üzerinde katlanan u hep bundan konuşuluyordu. Batyuşka mn vaziyeti müşkülleşmişti. Fakat Jimna kızm hüviyetine bir şeytan girmiş gibiyrun cübbesinin etekleri yerleri süpürü zin müdürü Madam Znamenskaya onu di. Alelâdelik, kadmlık gösterileri yapjror ve toz bulutlan kaldınyordu. Derken birdenbire bir güraltü oldu, konıdu ve yrenide alıkoydu. Zannediyor mıyordu, hiçbir şeye sesini çıkarmıyor Öeride bir kapı açılmıştı. Batyuşka he rum uğradığı bu bu felâketten sonra artık du. Konstantin Mişele hiçbir tariz veya tehdidde bulunmıyordu. Lâkin mühim men durdu. Beni bıraktı, «ne delilik!» o kendisini tamamen içkiye verdi. Lâtif bir gece geçirdiler. Aryan Kons fikirler, imalı sözler, sükutlar, bazı söz diye ve gülerek kaçtı. Ah sevimli adam ah! o beni hakikaten seviyordu. Başma tantin Mişele, Jimnaz hayatmm muh ve hareketleri kasden sükutla geçiştir cansıkıa işler gelmişti. Benden daha yaş telif sahnelerini anlattı. Konstantin bu meler onun düşünüp te açıkça söylemelı bir kızı vardı. Bu, eski Yunan esatiri sahnelerin; etrafına birçok figüran top diği şeyleri ve zihninde yatanlan ortaya pin fitne üâhesine pek benziyen oldum lıyabilen baş artistlerini iyice tanıyordu koyuyordu. Eski hayatının umulmadık olasıya kırıtgan ve savuruk bir kızdı. Lâ artık.. Aryanın, genclik arkadaşlarını, günlerini, tecessüs ve merakının sevketkin işlerinde hayrete şayan şekilde mu kendi önünde ve gözlerinde canl andıran tiği tecrübeleri ve «ateş dolu mizacını» ona açarak, uzun uzun anlatıyor ve bunvaffak oluyor ve meharet gösteriyordu. harikalı san'atına hayran oluyordu. Bu; bütün bir âlemdi ki şu güzel peri lan eğer akıllan varsa saadetlerini inkiSürü ile metresi olan bir adam gibi &nun da pekçok dostlan vardı ve akr kızınm elindeki değneğin işaretlerile ha şaf ve devam ettirmeğe haklan olduğu Halbuki alelâde bir macera romanı usa Dağında 40 Gün isimli aleyhimizde iftiralarla dolu e «Cennet perisi>, dümdüz bir casusluk serin filme çekilmek isten sergüzeşti cMata Hari» küçük, büyük, mesi dolayısile dünyaya bizi hakikî aydın veya az okumuş her sınıf seyir çehremizle tanıtacak bir, hatta birkaç ciyi teshir etti. Az okumuşlar, o filim kordelâ yapılmasını dilemiş ve bu fil lerdeki hareketin fazlalığına hayran olmin nasıl yapılması lâzım geldiği hak dular. Aydınlarsa Dolores del Rio ve kında umumî bazı mütalealar dermeyan Greta Garbonun, mevzuların kuvvetile büsbütün kamrılanan san'atkârane kudetmiştik. retleri önünde en yüksek bediî heye îlgili makamlar gerek bu teklifimizi gerekse filmin nasıl yapılması icab et canı duydular. O halde yapacağımız filim için ara tiğine dair olan mütalealarımızı çok iy: yacağımız mevzuun sade edebî kuvveti Ben de bir zamanlar onlar gibiydim.. telâkki ettiler ve bu tesebbüsün mu haiz olmasının kâfi gelmiyeceği ve o Yaz sonunda, rüya gibi geçen tatil müdhakkak tatbik sahasına konacağını vadeylediler. Biz de buna istinaden ilk nun mutlaka cinematographique olması deti sonuna erip te, mektebe dönmek kadar acı bir hakikatle karşılaştığım anda, makalemizde vadettiğimiz veçhile fil icab ettiği pek güzel anlaşıhyor. Bu, meselenin birinci safhası! bayağı hasta olurdum. Beni ürküten, yılmin teferrüatına dair olan düşünceleriİkinci safhasına gelince, yapacağımız mizi de s^asile yazmıya karar verdik. dıran, ne mektebimizin soğuk dersanelefilmin mevzuunun, kendi memleketi Bugün mevzu üzerinde duracağız. ri, ne annemden uzak geçecek geceler, miz esas alınmakla beraber diğer bir, Genc, ihtiyar, kadın, erkek, aydın veya hatta birkaç yabancı memleketle ilgili ne sabahleyin çok erken kalkıp, buz tutaz okumuş bütün filim seyircilerinin muş musluklardan yüzümü yıkamak olmak icab eder. bir kordelâda ehemmiyet verdiği ilk mecburiyeti, ne de riyaziye lıocamızın Bizim kullanmak istediğimiz makşey muhakkak ki mevzudur. Mevzuu gülmiyen yüzü ve hesab davalarile cezacazib ve sürükleyici olmıyan sinema e sad uğrunda değil, alelâde para ka dan başka tek söz bilmiyen dudaklanyseri nekadar iyi yapılırsa yapılsın, zanmak icin vücude getirilen filimlerin dı. hangi büyük artistler tarafından oyna mevzuu bile muayyen yerlerde geçen Ben, büsbütün baska şeyden yılıyornırsa oynansın hiçbir sınıf seyirciyi mevzulardan bıkmış seyircilerin, merak dum. Mektebin o yüksek parmaklıkla memnun edemez. ve tecessüsünü tahrik gayesile bu şeçevrilmiş bahçesi bana dar geliyordu. Çünkü sinemayı, bu hususta her han kilde tertib olunmaktadır. Geniş yatakhanelerine, ders ve müzakere gi diğer güzel san'atlerden birine kıyas Kaldı ki Avrupalı ve Amerikalıyı beodalarına sığmıyor, bunların duvarlarım etmek hatadır. Söz gelimi, edebiyat, rehemehal alâkadar etmek istediğimiz bir dirseklerimle yıkmak, açmak, kaçıp kurim, musikide mevzu kuvvetli olmı yabilir. Meselâ bir Marcel Proust, bir filimde onun tanımadığı şeyleri ve yer tulmak istiyordum. Andre Gide çıkar, kendi başmdan geç leri kendisine birdenbire sunmak çok Kabahat bende değildi. İki buçuk ay, miş en ehemmiyetsiz vak'alan bir ha tehlikelidir. Halbuki onu önce kendisitıra defteri halinde sıraya koyarak eser nin malumu olan kanallardan, tünel bir kır serdan gibi, hiç kimseciklere hediye neşreder. Bu kitabların mevzuları lerden geçirerek yeni bir sahaya atmak sab vermeden, dağ, taş, bayır dolaşmışhiç olmakla beraber muharrirlerinin mevzua kuvvetle yapışmasını ve onun tım. Ufkumu, san badanalı, bayağı su üslublan o kadar kuvvetli, tahlilleri o arkasından istiyerek veya istemiyerek ratlı bir duvar değil, tertemiz, lâciverd derece derindir ki perestişkârlan ka temin bir gökle, sabahtan akşama kadar türlü pışa kapışa okurlar. Fakat bu perestiş sürüklenmesini muvaffakiyetle eder. türlü renk değiştiren dağlar tahdid edi kârlar dünya halkının belki milyonda Geçen makalemizde söylediğimiz gi yordu. Kuşlar arkadaşlarım.. Çiçekler, biri değildir. Gerideki kısım bu kitab lara tamamen lâkayid kalır. Bununla bi rejisörü seçtikten ve kendisile se keyfime hizmet eden birer köleydi. Paberaber o kitabm satışı çok defa mas naryo muharririni görüştürdükten son patyalara, gelinciklere, böğürtlenlere, otrafını korur ve belki muharririne de ra senaryocuya yukarıdanberi arzetti lara, ağaclara, dilediğim gibi tasarruf e» maddî kâr bırakır, bunu bırakmasa bile ğimiz talimatı vermemiz lâzımdır. diyordum. Akşamları, yorgunargın eve hiç olmazsa onu manevî şekilde tatmin Geriye kalıyor, mevzuun kendisini döndüğüm zaman, saçlarımda yabani kır eder. intihab etmek! Bu meselede hiç şüp Bir Watteau meydana atılır bez üzerin hesiz en çok senaryo muharririnin ze çiçeklerinin kokusu, gözlerimde yaz gü de sade kırlan, dağları, çiçekleri ve ba kâsı, muhayyelesi ve san'atteki kudret neşinin ışığı, gönlümde temiz bir neşenin eğlence sahnelerini birer şiir halin ve kabiliyeti rol oynıyacaktır. Fakat heyecanı, ceblerimde renk renk çakıllar, de canlandırır. Buna rağmen arsıulusal sinemacılık hususunda henüz emekle böcekler, kelebekler vardı.. bir ressam olur. Çünkü onun tablola me devresinde bulunan bir millet ol Ben, mektebe dönmek için bütün bunrile meşgul olan ve onlara müthiş kıy duğumuz için hiç şüphesiz içimizde ka lardan ayrıbnıştım. Bunlar ise benim i filelerle senaryocu yoktur. Onun için met veren resim meraklısı bir seçkin kendisine: çin bir cihan tegkil ediyordu. Bir cihan sınıf vardır. Şu mevzuu al, süsle, kendine göre ki, bana hürriyetin, hiçbir şeye benzemiSisli dimağınm ilhamlarını müphem bazı teferrüat ta sen ilâve et, bize getir! Diyebiliriz. O mevzular ne olabilir? yen sonsuz zevkini tattırmıştı. musiki nağmeleri halinde ortaya dökŞimdi, yolumun üstünde, doyulma « müş olan Richard Wagner aşağı yukan tsterseniz lâalettayin bu hususta da bir kaç misal vereyim: mış bir uykunun tatlı ağırlığını gözlerinbir asırdanberi musiki âleminde hâkimSöz gelimi: de taşıyan minimini mekteblilere gıpta dir ve daha uzun zaman da hâkim olaBir Türk genci yabancı memleketler ile, hasedle baktığımı söylersem, inanır caktır. den birinde tahsildedir. Orada avni Fakat sinemada iş böyle değildir. O mekteb veya üniversitede okuyan bir mısınız? nu muayyen bir sınıfın tutması kâfi gel genc kızla sevişiyor. Kızın, Türkler Herhalde ınanın! Zira o mes'ud ça » mez. Şimdiye kadar muvaffak olmuş hakkındaki telâkkiyatı ötedenberi aley ğın tahassürü, gönlümde, boş bir efsa filimler arasında yer alanlar her sınıf himizde yapılmış propagandalara isti neden başka birşey olmıyan hürriyetin o seyirciye birden hitab edenlerdir. Si nad etmektedir. Binaenaleyh aşkmı acı tahassürünü çoktan bastırd»!.. nemacıların tabirile iyi, güzel, kusur yenmeğe çalışıyor. Genc bunu hissedi Ercümend Ekrem TALU suz ve commerciale olanlardır. yor, onu memlekete gelmeğe, yanlış teNitekim çok defa büyük muvaffaki lâkkilerini değiştirmeğe davet ediyor •et kazanan edebî eserler kitab halinde ve ancak ondan sonra evlenmeğe karar Önemli bir sergi tatlı tath okunduklan halde filme çe vermesini söylüvor. Kız fikrinde ısrar Kıymetli san'atkâr İhap Hulusinin, kildikleri zaman onlara nihayetsiz özen edivor. Bu arahk karşısına kendi millegösterilmiş olmasına ve hepsi çok Bü tinden bir başka genc çıkıyor. Onunia Beyoğlunda, îstiklâl caddesinde, Mısır yük artistler tarafından oynanmış bu evleniyor. apartımanınm birinci katında bir afiş, lunmasma rağmen sıkıcı birer kordelâ Bir müddet sonra Türk genci mem resim ve heykel sergisi açacağını haber olmaktan kurtulamamışlardır. leketine dönmüştür ve evlenmiştir. Ka aldık. İhabın değerli fırçasmdan çıkan Çünkü kitab için kâfi olan mevzu, si dının kocası sefaret kâtibi olarak Tür nema için yeter bir halde değildir. îşte kiyeye geliyor. Bu arada Istanbul, An san'at eserlerini bir yerde toplu olarak «Grand Hotel>, işte «Saat 8 ziyafetij> kara, İzmir gibi şehirlerimizin güzel görmek, güzel san'atleri sevenler için ve saire.. Birincisi Wicki Baumun bü yerleri, kurduğumuz asrî müesseseler müstesna bir zevk olacaktır. < tün dünyaca kapışılmış bir romanı, i metrajları uzun olmamak şartile onÖnümüzdeki cumartesi günü açılacak: kincisi Amerikada şöhret salmış çok o lara gezdirilebilir. Eski iki sevgili kar rijinal bir eserdi. Her ikisini de 8 10 şılaşıyorlar. tki kalbde aşk yeniden u olan bu sergi üç hafta devam edecektir. büyük yıldız oynamıştı. Kordelâlar fev yanıyor. Heyhat, ikisi de evlenmiştir. kalâde değil ya, orta sınıfa bile güç hal Genc kadın gördüğü hakikatler karsı madığı için mahcubdur. Onların yalnız sında eski sevgilisinin sözlerine inan başma karşılaştıkları heyecanlı bir sahe dahil oldular. ne ile filim bitiyor. nu Konstanîinin kafasına koymak için Aryanın her zaman kullandığı bir cüm Yahut daha heyecanlı ve sürükleyici bir mevzu: leyi kullanarak onun sözünü kesti. bir usul olarak kullanıyordu. SaadetleriYabancı memleketlerden birindeki Beni iyi anla... ni inkişaf ettirebilirlerdi: Nasıl ki beyni bir Türk sefaret kâtibi mahiyeti meç olan mahlukatta zekâ, kansız ve içli genc Alay etme benimle! Sözü nereye kızlarda hassasiyet açılıp ilerliyorsa... getireceğimi şimdi görürsün. Don Juvan hul çok güzel bir kadınla sevişiyor. Kadın casustur. Sefaret kâtibi bunu seAryan ekseriya da, çok lâübali ve açık erkekler arasında ebedî bir kahraman ziyor, aşkını yenmeğe ve kadından kurbir tarzda cinsî işlerini ve münasebetle dir, çünkü onun tam bin üç kadını ol tulmağa çalışıyor. Fakat kadın bir türrini münakaşa ediyordu. Aşkta serbestlik muştu. Don Juvan onlarla öğünür, ve lü pesini bırakmıyor. Kâtib merkeze taonun tercih ettiği bir bahis ve dava idi. bu zaferile nüfuzunu onlardan kazanır yin olunuyor, kadın da arkasmdan gidi Açıkça görülüyor ki, diyordu, er dı. Lâkin bir kadın düşünün ki bin üç yor. Sefaret kâtibi kadını hâlâ sevdiği kekler dünyayı ve cemiyeti yalnız kendi tane âşıkı vardır; o cemiyet tarafından için onun hakikî hüviyetini meydana zevkleri, yalnız kendi menfaatleri için nasıl telâkki edilir. Onun için hakaret çıkaramıyor. İstanbulda, Ankarada arayarattılar. Sadece kendi işlerine yarıya ten başka his beslenmez. Eğer o bir pro larında uzun mücadeleler cereyan edi cak ahlâk düsturlannı zorla kabul ettir fesyonel değilse, ailesi, isterik bir hasta yor. Kadın tabiî birçok malumat almağa çalışıyor. Kâtib hem buna mâni ol diler ve ne olursak olalım, ne yaparsak gibi timarhaneye kaparlar. Işte bu ada mağa uğraşıyor, hem de kadını zabıtaya yapalım bizi daima esir addedecek bir letsizliktir ki âli bir adalet halinde tecelli haber vermemekte devam ediyor. Bu cihan efkân umumiyesi teşekkül ettire ediyor ve ben ona karşı durmak istiyo vesile ile gene İstanbulun, Ankaranın cek kadar da mahir davrandılar. Keli rum. Bu batıl düşünceler mevcud olmak güzel yerleri ve asrî müesseseleri gösmenin bugün anlanan manasile feminist ta devam ettikçe siz erkeklerle mü'avi o teriliyor. Nıhavet ya feci, yahut ta tatlı değilim. Hele siyasal sahada feminizme lamıyacağız. Eğer biz bir âşık edinirsek bir netice ile filim bitiyor. dair iddialar taşımak bence muazzam bir cnu. saklamamız icab ediyor. Erkeklerse Ben, bunları misal olarak alelâcele budalahktır. Bir gün saylav olarak Dou sahib olduklan kadmlardan serbestçe hatırıma gelen vak'alardan seçtim. Damada yer almak istifadeli birşey! Fakat bahsediyorlar. Ve biz susmağa mahku ha uzun ve etraflı düşünüldüğü zaman ben düşünüyorum ki biz ancak bizi kıs muz. Niçin? Biz de sizin gibi hareket tabiî binbir tane daha kuvvetlileri bukıvrak bağlıyan yazılı kanunların batıl lerimizde serbest değil miyiz? Bizim de, luanbilir ve güzel bir senaryo vücude getirilir. itikadlarını yıkarsak hakikî haklarımızı sizler gibi; zevkimizi istediğimiz yerde Senaryo vücude getirildikten sonra almış olacağız. Bunu çok düsündüm ve ve istediğimiz şekilde almağa hakkırnız vapacağımız işler hakkındaki düşüncesana bu meselede en çok haksız gördü lerimi de diğer makalelerimde izaha yok mu? ğüm noktayı löyliyeceğim... çalışacağım. (Arkcuı var) Konstantin Mişel mest bir halde ve AHMED HİDAYET Filim Istiyoruz, Fakat Sıkıcı Propaganda Mektebe dönüş Filmi Değil! T Yeni Türkiyeyi tanıtmak için j Yazan: Ahmed Hidayet İ • "Cumhuriyet,,in sinema muharriri • atil bitti. İki buçuk aylıK mes'ud bir avarelikten sonra gene okulun sıkı disipünine kavuşan minimini mekteblilere, her sabah yolumun üzerinde rasgeliyorum. Tahsilin kıymetini henüz idrak edemiyecek yaştaki bu yavruların, dikkat et • • tim, ayaklan adata geri geri gidiyor. Çoğunun bakışlarında hâlâ akisleri yaşıyan parlak ve neşeli yaz günlerinin yadı, belli ki henüz silinmemjş; gönüllerinde, iki buçuk aylık kısa bir zamana sığdırılmış, haz dolu bir cihan yaşıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: