11 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

11 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET 11 Nisan 1936 A LM A N LAR i » s ' ^ H AZIR M l ? Bursada spor hayatı canlanıyor Sotihafta yapılan müsabakalar hararetli oldu Musiki tenkidleri tam kudretini bulunca afîse cTeğil, Viyanaya salchracak Parisi blr gecede imha etmek ona bir şey kazandırmaz. Almanya asıl orta Avrupada iş görmeğe hazırlanıyor. Yazan: General Düval 4 [*] Askerlık bakımından vasat derecede oluşumuz, bizzat ordumuzun tahakkuk ettirdiği formül yüzündendir. Bu foımü; münhasıran tedafüî olmak, yani, seferberlik yapmadıkça ve mühlet almadıkça herhangi taarruzî hareketi yapmaktan âciz bulunmaktır. Pertinax «Echo de Paris» gazetesinde, Fransanın seferberlik ilân etmesi lâzım geldiği mütaleasını yürüttü. Onun fikrince, sadece bu hareket, Almanyayı yola getinneğe kâfidir. Olabilir, fakat muhakkak değildir. Olabilir, çünkü, Almanyanın, halihazırdaki askerî kuvvetinin bir blöf olması ve askerî teşkilâtının hakikatte olduğundan daha ileride bulunduğuna bizi inandırmağa çalışması imkân haricinde değildir. Urkütme sistemi! Almanyanın teslihatı hakkında dünyaya yayılan haberlerin arasmda bazan öyle mübalâğalar var ki, itimadsızlık uyandın yor. İnsan, bunlann, Göbbelsin emri al bnda bulunan propaganda nezaretinin eserleri olup olmadığında mütereddid kahyor. Fransız efkânnın, harb heyulâsı gözlerinin önünde her kımıldatıldıkça uğradığı asabiyet böyle bir manevrayı icab ettirmektedir. Fakat, ilâve edelim ki, bizim seferberlik yapmamız da bir blöf, hem tehlikeli bir blöf olur. Bu seferberlikle, memleketimizi ve bütün Avrupa vaziyetini manevî ve maddî bakımdan derin surette bulandırmış oluruz; herkesi, hatta kendimizi bile aldatmış oluruz; sulhu muhakkak bir tehlikeye düşürürüz. Böyle bir seferberlikten ne gibi müspet bir istifade elde ederiz? Sadece, yirmi anavatan fırkasını harbe hazır bir vaziyete getiririz, o kadar. Alman topragında bir savaşa girişemiye ceğimizi Almanya da bilir ve buna aldanmaz. Fakat, hiç şüphe yoktur ki, herşeyi yerli yerine getirecek olan şey, Fransa gibi büyük bir devlete yakışan şiddetli bir ' harekettir. Maalesef, bu hareket, kendi kendimize hazırladığımız imkânlar, dahilinde değildir. Gerçi, buna imkân da olsa, bu hareket beyhude olurdu. Çünkü Almanya yerinden bile kımıldamıyacaktı. \Jç komet Omer Refjk Âli Sezin resitalleri ve Maria Müller Istanbul Ronservatuan Saray sme masmda sekizinci konserini verdi. Bu konser, Konservatuarm iki değerli profesörü (Ömer Refik) ve (Âli Sezin) in müşterek resitalleri idi. Program, muasır Fransız bestekârlarmın ileri gelenlerinden (Raoul Laparra) nm piyano ve keman sonatı ve Cemal Reşidin yeni yazdığı keman parçasile bilhassa dik kati çekiyordu. îstanbulda ilk defa olarak dinlediği miz bu sonat hakkında, Cemal Reşide yazdığı bir mektubunda bizzat Laparra, bu eserinin genclik mahsulü olduğunu, birinci teminin (Bask) karakterinde ve ikinci teminin Frankist olduğunu söy lüyor. O zamanlar, 20 yaşlarında iken bu memlekette imiş ve eseri orada yazmış. Hakikaten sonatın hâkim karak terini meydana getiren bu (tem), îspanya ve Akdenizden geçen bir şark musikisinin sıcak nefesini taşıyor. Âli Sezinle Cemal Reşid bu sonatı mükemmel bir vahdet ve bestekânn fikirlerine şüphesiz en uygun bir üslubla çal dılar. Üslubdaki bu uygunluğu Laparranm talebesi olan Cemal Reşidin, üs tadınm ruhuna nüfuz ve hululündeki muvaffakiyetini arkadaşı Âli Sezine pek kolaylıkla nakletmiş olmasmda bulabiliriz. ( Hibetullah Sultan için bütün şehir ayaklanmıştı On gün süren donanmada dünya kadar para harcanmş, îstanbulun her yanı süslenip hiç durmadan eğlenilmiş, zevk ve safa sürülmüştü Eski asırlarda şenlikler j Çünkü Hitler biliyor ki Motosikletli Alman kıt'alan ettiği hedefe varmasmdadır. Parisi bir gece içinde harabezara çevirmek neye yarar? Fransa, Avrupa ve bütün dünya bunu nasıl karşılıyacaktır? Bunun, imhayı yapan için bir şeref, bir zafer olabileceğine nasıl ihtimal verilir? Askerî bakımdan bile bu kabil metodlar merduddur. Ge neral von Zeckt der ki: «Harb, hava kuvvetlerinin mütekabil taarruzlarile başlıyacaktır. Çünkü tayyareler, daha çabuk hazır olur ve düsmanı daha çabuk yakalar. Tayyarelerin ilk hedefi büyük şehirler ve istihsal merkezleri değil, düşman hava kuvvetleri olacaktır.» Almanya, harekete geçmeğe karar verdiği zaman, neticesi en istifadeli, tehlikesi en az, vaziyeti çapraşık müzakerelerle bulandırmağa ve geniş mikyasta askerî hareket yapmağa en elverişli şekli tercih edecektir. Siyasette emrivakii, sevkulceyştej düşmanları arasında dahilî hatlarda ma nevrayı, tabiyede, esaslı noktalara taarruzu ve diğer noktalarda müdafaayı tahakkuk ettirmeğe çalışacaktır. Meselâ, Almanyanın, ilkönce orta Avrupa meselesini halletmek istediğini farzedelim. Bu takdirde, emrivaki Avusturyaya girmek ve Viyanayı işgal etmektir. Bu ise, diplomatik güçlükler, münakaşalar, ve ayni zamanda Avusturyada inceden inceye ve alttan alta faaliyet ve Macaristanla sıkı bir anlaşma, Lehistan tara* fından dostane bir atalet meselesidir. Alman ordusu, Macaristana, Bavyeradan itibaren, Inni geçmek suretile girebilir. Motörleştirilmiş bir ordunun Viyanaya ulaşması için altı saate ihtiyac vardır. A vusturyaya girer girmez, Almanya, Macaristanla birleşecek, Brenner ve Carin thie yollannı işgal edecek, Çekoslovakyayı kuşatacaktır. O sırada, Alman ordusunun seferberliği yavaş yavaş, nazan dikkati celbetmeden ikmal edilmiş olacağı, gizli tutulması güç olan işlerin sona bırakılmış bulunacağı şüphesizdir. Kıtaat, kışlalarında bulunmakla beraber, demiryol lan, otomobil yollan ve diğer yollar sayesinde, muhtelif ordular, yirmi dört veya kırk sekiz saat içinde, önceden tayin edilen mıntakalarda toplanabilecektir. Almanya, Avrupanın mukabelelerini, Cenevrenin müracaatlerini, arsıulusal müzakeratın açılmasını, velhasıl, tecrübeden geçirdiğimiz bütün bu işleri, işte bu vaziyette bekliyor. Fransa, sulh zamanında elde bulundurduğu kuvvetleri derhal hudud istihkâmlanna tıkıyor, îtalya Alplerde seferberlik yapıyor, Ingiltere tereddüd ediyor, her memleket, meseleye verdiği ehemmiyet nisbetinde dahilen kıpırdanı yor, efkân umumiye şaşalıyor ve, harb heyulâsmın bir kere daha uzaklaştırılma sını istiyor. Almanya harbedecek mi? Ederse, ne zatnan ve nasıl edecektir? Almanya 1937 de, en geç 1938 de hazır bulunacak ve o tarihte, hiçbir milletin sahib olamadığı kadar muazzam bir askerî kudrete malik olacaktır. General von Blomberg, bunu, 7 mart tarihli nutkunda söylemiştir ve bu bir blöf değildir. Fransa ise o tarihte, en zayıf kur'ayı silâh altına çağırmış veya çağırabilecek vaziyette bulunacak ve binaenaleyh daha fazla miktarda ve daha yaşlı ihtiyat efrad sınıflanna müracaate mecbur kalacaktır. Ordu, Alman kıt'alannın ve Alman istihkâm lannm karşısmdaki hudud istihkâmlarında kapah tutulacaktır. O zaman, Almanya, orta Avrupada faal bir rol oynıyacak kuvvete sahib bulunacak mıdır? Almanya, kuvvetlerini nasıl kullana cak?? Bütün hukuk kaidelerine, girmiş bulunacağı taahhüdlere ve dünya efkâ nna aykırı olarak, anî ve haşin bir taarruza geçecek mi? Haber vermeden bir den bire harbe aülacak mı? Birçokları buna ihtimal veriyorlar, ben zannetmiyorum. Almanya, boş yere müşkülâta maruz kalmak istemiyecek, mukabilinde bir istifade6İ olmadan dünya efkânnı kendi aleyhine çevirmiyecektir. Elde etmek istediği şeyi, siyaseti ve kuvveti birbirine kanştırmak suretile temine çalışacakhr, ve buna da şimdiden başlamışhr. Almanyanın, siyasî sahada kuvvetin oynadığı rol hakkındaki telâkkisini izaha çalışhm. Kuvvet, hakikatte mevcud olmalıdır, çünkü, evvelâ, birçok fikirleri kendi lehine çevirmeğe, tehlikeye girmeğe teşne olmıyanlann nazarında birçok harketleri hakh göstermeğe yarar. Mukavemet edenleri ürkütür, tehdid eder. Onun sayesinde son hadde kadar gidilebilir ve icabında tazyik yapılabilir. Harbe, Parisin bombardımana tutul masile girileceği zannı umumidir. FakaS. iyi düşünelim. Bundan ne gibi bir fayda beklenebilir? General Douhetnin nazariyeleri, herhalde mazhar olduklan rağbete lâyık değildir. Bunlar, asker ve tayyareci olmakla beraber, kendi tekniğine dahil bulunmıyan her türlü hususatta kör bir mütehassı$m telâkkileridir. Harbe giren büyük bir memleketin takib edeceği hattı harekette vahsice ve körükörüne imhadan daha baska birsey vardır. Her isin kıymeti, takib Maamafih, iki şıktan birini tercih et mek lâzımdır: Vuruşmak, yahud boyun iğmek. îşte, içine düşmeden, üzerinde düşünülmesi lâzım gelen Alman metodlan bunlardır. İki hal çaresi vardır. Ya Almanya ile anlaşmak, yahud silâhlanmak. Almanya ile konuşmaktan fayda umabilmek için kuvvetli bulunmak lâzım geldiğine göre, ilk yapılacak şey silâhlanmak, fakat ciddî surette silâhlanmak, yalnız müdafaa için değil, ayni zamanda taarruz için de silâhlanmak ve bu iş, Fransa, tekbaşına yapamıyacağına nazaran, keza ciddî surette silâhlanmış müttefikler edinmelıdir. Ve bilhassa, azası ayn ayrı, silâhlarından tec*] Hk yazılar 5, 7 ve 9 nlsan tarihli sa. rid edilmiş bir müşterek emniyet sistemile yüaı^mızda çıkmıştır. Bursa (Hususî muhabirimizden) Bu hafta Atatürk stadyomu yılın en güzel spor hareketlerinden birine sahne olmuştur. Bursa mmtakasınm sekiz yıldanberi şampiyonluğunu elinde tutan Acaridman birinci takımile Bursanm oldukça kuvvetli takımlanndan biri olan Akm spor birinci takımı arasında lik maçla nnm ikinci devre temaslanndan sonun cusu yapılmış ve Acaridman takımı bire karşı beş sayı ile maçı kazanmıştır. Acaridman takımı Bursanın yüzünü güldüren en kuvvetli bir takımdır. Bu devrede temas ettiği takımlara 30 gol atmış buna mukabil 3 gol yemiş ve 8 galibiyet kazanmıştır. *** Bursa sporumı bugün îstanbulun orta derecelerine kadar çıkaran bu gelişmesine ilk imkânı veren Büyük Atatürktür. Çünkü 926 yılında Bursada bir stadyom yapılması için doğrudan doğruya yardımda bulunmuşlar ve Bursa gencliğine çalışma ve yükselme hızını vermişlerdir. Bunun misalleri şunlardır: Cemal Reşidin en yeni kompozisyonu Acaridman kulübü 935 Türkiye at olan birbirine ekli iki küçük parça, Ietizm birinciliklerinde sınkla yüksek at Prelude Burlesque, ayni sebeblerle ama birinci ve üçüncülüğünü kazanmış iki artist tarafından tam bir mükem tır. 110 metro manialı koşuda ikinciliği, meliyet ve parlaklıkla çalındı. Bu kü 100X4 ve 4 X 4 0 0 bayrak üçüncülüğü çük eser, Cemal Reşidin geçen konserlerde gene Âli Sezin ve kuvartet arkanü almışhr. daşlarından dinlediğimiz kuvartetin 934 atletizm birinciliklerinde 200 metdeki yazış tarzmı hatırlatıyor ve böy ro Türkiye ikinciliğini, 1 0 0 x 4 ve 4 x 4 0 0 lece bestekârm yaylı sazlar için tercih ve 800 metro Türkiye üçüncülüğünü ka ettiği (Maniere) in istikametini tayin zanmıştır. ediyor gibi. *** Laparrada dinleyiciyi rahatsız eden Atatürk stadyomunun koşu pisti çok, j ~, yegâne kusur piyano ile keman arasmgüzeldir. Bununla beraber sahayı tahdidlda (ses şiddeti) itibarile baştan sona eden duvarlar çok alçak yapılmış oldu kadar devam eden nisbetsizliktir. Âli Sezinin elindeki kemanın sesindeki nisğundan hasılat temin edilememektedir. Bursanm en kuvvetli takımı haricî te bî azhk ve piyanonun kapağının yarı açık bulunması piyano ve keman ara maslara çak az imkân bulabilmektedir. sında bir (Duo) olarak yazılmış olan Bu yüzden ancak Bursadaki diğer ta sonatta kemanın bazan tamamen ezilkımlarla karşılaşarak kendi hesabma az mesi neticesini verdi. istifadeli olmaktadır. MUSA ATAŞ (Bach) ın meşhur (Chaconne) u keşAskerî liselerin spor bayramı ke hiç çalmmasaydı. Ne elindeki ke 23 nisan perşembe günü askerî liseler a man, ne de o akşamki ruhî haleti bu erasında büyük bir spor bayramı yapıla seri Âli Sezinin ne kendisinin, ne de caktır. Bütün askerî liselerin iştirakile dinleyicinin istediği gibi eda etmesine mâni oldu. Sebebleri her ne olursa ol jehir içinde atlet kıyâfetile büyük bir gesun Bacha mahsus olan derin, sakin ve çid resmi yapılacaktır. Geçid resminden emniyetli azamet mevcud değildi. Âli sonra stadyomda bir futbol maçı yapı Sezin, zarif ve çalâk çalıyor, sonoritesi lacak, bu sene liseler arasında yapılan büyük değil, fakat kibar ve kültürlü müsabakalann mükâfatı dağıtılacaktır. dür. Bach yerine meselâ bir Mozar çal Merasim sabahleyin dokuzda başlıyacak, saydı cümleten kazanmış olacaktık. on ikide bitmiş olacaktır. (Ave Maria) da bilhassa oktavlarının temizliğile dikkati çekti; fakat bu eGalatasaray, Ankaraya serdeki mistik veya dinî neş'enin içine çağırıldı girememişti. Dindar ve hele hıristiyan Çankaya kulübü, mayısin ilk haftasî olmıyan biri için bu da biraz tabiî sa Ankarada iki maç yapmak için Galata yılsa bile programma koyması yanlıştır. Âli Sezin (Vecsey) ve (Kreisler) in saray kulübüne müracaat etmiştir. iki güç eserinde en kuvvetli olduğu saBugün yapılacak maçlar halarda, bilhassa sol elinin temizliği, Istanbul lik şampiyonası B takımlari sürati, kuvveti ve çok iyi develope olmaçlan bugün Kadıköy, Taksim, Şeref muş tekniğile coşkun alkışlar toplıya stadlannda yapılacaktır. rak ilâveten bir parça daha çalmıya Kadıköyde Fenerbahçe Vefa, Sü mecbur oldu. Ömer Refik, Şopenin, üçüncü hane leymaniye Eyüb. Taksimde Galatasa ray Anadolu, Topkapı Güneş, Se sinde meşhur (Marche funebre) i ih ref stadmda ise Beşiktaş Hilâl, Istan tiva eden Sibemol minör sonatım, Şo bulspor Beykoz takımlan karşılaşacak penin gene ayni tondan Schezosunu, (Scriabine) in noktörnünü, Listin bir lardır. konser etüdünü ve maruf ikinci Macar Bursanm spor bakımından Rapsodisini çalıyordu. Ömer Refik, bu konserde her zaman ihtiyacları hayran olduğumuz virtüoz meziyetleriBursa (Hususî) Halk Partisi müfettişlerinden Anteb saylavı Remzi dün nin şimdiye kadar eriştiği en yüksek gece Halkevinde şehrimizdeki spor te derecesinde meydana çıkıyordu. Temiz, şekkülleri idare heyetlerile bir konuş seyyal, rahat ve hâkim bir ajilite, dol ma yapmış ve Bursanın spor bakımın gun, yuvarlak, sıhhatli bir anchluz, lâsdan dilek ve ihtiyaclarını dinlemiştir. tik top gibi bir bilek, rahat ve ahenk ve el ve sinirleri. Bursada yapılan sokak koşusu içinde işliyen kololarak adaletürlü mubaEda ve ifade her Bursa (Hususî) Mıntaka atletizm lâğadan asil bir duygu ile kaçış ve saheyetinin tertib ettiği sokak bayrak delikle, pek çok çalınmış ve dinlenmiş koşusu atletizm heyetinin nezareti al olan ikinci Rapsodiyi alışılmış bayağı tmda yapıldı. Bu koşuya şimdiye ka lığmdan kurtardı. Şopenler de mükemdar derece almamış atletler iştirak etmel ve parlaktı. Yalnız sonatın Marche miştir. Müsabıklar Parti binası önün funebre'inde, belki de ölümün serin ve den hareket etmişler ve 1800 metroluk esrarlı raşesini duymıyacak kadar gene mesafeyi katederek tekrar Parti önüne ve sıhhatli, içi zehir dolu bir bardakla gelmişler, orada bekliyen arkadaşları oynıyan bir çocuk ruhu gibi saf ve berayni turu yapmışlardır. rak olduğu için, bu kısımda Şopeni oBirinci Acar İdman takımı gelmiştir. nun istediği gibi anlamamış göründü. Birinci gelenler Osman ve Etemdir. Ömer Refik, gene Türk musiki nes İkinci gene Acar İdmandan Arif ve Yulinin şüphesiz kolayca meydana çıka suf, üçüncü Muradiye spordan Fethi ve Cemil, dördüncü Duraspordan Nuri ve ramıyacağı bir yükseklikte bulunan bir Ömer, beşinci Karacabey takımı Hakkı piyanisttir ve daima tatlı vaidlerle inkişaf etmektedir. ve Malik. Gerek Ömer Refiği, gerek Âli Sezini Koşular şehirde büyük bir alâka ile Konservatuarm dokuzuncu konserinde takib edilmiştir. orkestra refakatile tekrar dinliyeceğiz. Konya Gencler Birliğinin *** kongresi Berlin Devlet Operası san'atkârlarmKonya (Hususî) Konya Gencler dan, büyük muganniye Maria Müller, Birliği spor kulübünün yıllık kongresi Ankaradan dönüşünde Tötonyada bir birlik binasında yapılarak rapor okun konser verdi. Fevkalâde bir opera mu muş ve birliğin geçen bir yılda göster ganniyesi olduğu halde ayni zamanda ve ayni derecede güzel bir Lieder mudiği çalışma takdirle karşıîanmıştır. ganniyesi olan sana'tkârın konseri haavunmamalıdır. Coalition, haddizatında, rikulâde muvaffak oldu. îstanbulun harbde daima zayıftır, hele müttefiklerin pek nadiren mülâki olduğu sınıftan bir kendileri de zayıf olursa bu, korkunc bir san'atkâr olan ilâhî sesli kadının daha geniş ve şümullü bir tarzda bir iki konmudhike olur. GENERAL DUVAL ser daha vererek güzelliğe susamış bir halka lutufkâr san'atmı tattırmış ol masını nekadar isterdik. M. C. 1172 hlcrî yılında Üçüncü Mustafanın bir kızı dünyaya geldi. Padişah küçük sultanın şerefine devletin şan ve şev ketile münasib bir şehri ayin yapıbna sını emretti. İstanbulda minimini Heybetullah sultan için on gün, geceli gündüzlü donanma oldu. Şehir baştan başa şehri âyinler ve «sadayı tabıl ve zurna, nevayi çeng ve şeştarile> inledi. Saraym altm üsküflü ve atlas çakşırlı içoğlanları, bu donanmaya daha bir ay evvelinden hazırlanmışlardı. O asırda avize ve ayna pek moda idi. Hatta Venediklilerle Pasarofça muahedesi ak dolunduğu zaman, Mora yarım adasını bize terkeden Venedik cumhuriyeti ayrıca hediye olarak Venediğin çok meşhur olan aynalarmdan göndermiş, Kasımpaşada yapılan yeni bir kasır bu aynalarla süslenmiş ve kasra da <Aynalı kavak kasrı> adı verilmişti. Içoğlan ları, Babı Hümayunun önüne aynalar ve avizelerle süslenmiş muazzam bir tak kurmuşlardı. Babı Hümayundan Ortakapıya kadar, yolun iki yanındaki saray duvarları ve kapılar, altm, gü müş ve kılaptan işlemeli ağır kumaşlarla donanmış, iki sıra dikilmiş direklere rengârenk donanma bayrakları ve kandiller asılmıştı. Enderunda ise, ki lerli, seferli, hazineli ve has odaların gılmanları gayet güzel tezyinat vücude getirmişlerdi. Billur avizelerin akis leri ve donanma bayraklanmn göz alan renkleri arasmda, sarı, mor, yeşil, al kandillerile kurulmuş mahyalar oku nuyordu: «Hoş geldin sultanım!.. Kademin uğurlu olsun!.. Mubarek bad!» Devlet ricali ve Yeniçeri ağalan g5 ze girmek ve rekabet endişesile, dük kânlarda nekadar avize ve sair tezyi nat eşyası varsa almışlar, gizli gizli, paha biçilmez nadide hediyeler teda rik etmişlerdi. Zengin, fakir herkes kapısını ve pencerelerini donatmak için kandiller almıştı. Köçeklere haber sa lınmış, davul zurna takımlari, çeng ve şeştar denilen saz heyetleri günlerce evvelinden kiralanmıştı. Paşakapısı (Babıâli) rengârenk kandille «heyati garibe ve temasili acibe» ile donanmıştı ve sonra, rical, ümera ve ulema saraylarının ve konaklarınm kapılan geceli gündüzlü ardına kadar açılmıştı. Tıraşide mermer havuzların, fiskiyeli şadırvanların etrafına narin maksureler ve atlas şilteli sedirler kurulmuştu. Cevahir bedesteninin duvarları ve tavanı zibâ ve dibâ ile kaplan mış, bu kıymetli kumaşların üstüne giranbaha mücevherler asılmıştı. Cevahirciler, Hibetullah Sultana takdim edecekleri üç bin keselik mücev heratı gümüş telle örühnüş zarif bir kafes içinde Bostan Kâhyasımn dolabı önüne koymuşlardı. Sadrıazamın saraymda at cambazları hazırlanmıştı. Geceleri chayalbazlar ve saz ve söz ve Mehterhane ile galgalei sürur ve şadümani aksi endaz tası âsümanî» oluyordu. Tersanei Âmirede, Cebehanede ve gümrüklerde on gün on gece kol çengüer, köçekler oynamıştı. Köçeklerin kimisi şehvetengiz kadın esvabları giymişti. Kimisi de raksederken vücudünün en kıvrak ve güzel hatlarmı meydana çıkaran kıyafetlere girmişlerdi. Sinesi billur, gerdanı kâfur, gözleri mahmur çengilerin ve perçimleri sümbül, dudakları gül, handesi bülbül olan nevcivan köçeklerin mermer divanhanelerde dönen çıplak ayakları altma serpilen altınlardan sanki bir kalıça serilmiştL Nihayet donanmanın onuncu günü bir de büyük esnaf alayı tertib edil mişti ve gecesinde de büyük bir deniz donanması yapılmıştı. Muazzam sallar vücude getirimıiş, üstlerine kandiller ve avizelerle tezyin edilmiş, zarif köşkler kurulmuş, sonra bu nuranur sallar Halicin ve Boğazın çapkın ve hovarda sularına bırakılmıştı. Sandallarm üs tünden püskürme, çarkı felek şeklinde fişekler atılmıştı. Esnaf alaymda ise her bir esnaf sanatlarma münasib rengârenk esvablar giymişler, «nice etvari garibe ve nice eşkâli kahkaha ferma> göstererek alaylar tertib etmişlerdi. «Mücellidin ve kâğıdcıyan elvan kâğıdlardan cübbe ve şeb külâhlar> giymişlerdi. Ellerinde türlü türlü bayraklar ve fenerler vardı. Hafaflar ise sahtiyan ve meşinden li baslarla, kürkçüler gunagun postlarla kimi ayı, kimi kurd ve köpek heyetine girerek Alayköşkünün önünden geç mişlerdi. Sair esnafa gelince, onlar da san'atlarına uygun «nadide suretlere» bürünmüşlerdi. Hibetullah Sultan şe refine yapılan bu donanmaların ve şehri âyinlerin en cazib ve şayani dikkat bir cephesi de, bazı zarif, zeki İstanbul apkınlarmın ve külhanbeylerinin fır sattan istifade ile nice nice nevcivan dilberleri sineye çekip felekten kâm almaları ve bir takım «yaramaz kallaş» ların gene fırsattan istifade ile halkı dolandırması olmuştu. O zamanlar îs* tanbulun en zarif ve şakacı efendilerinden birisi, başına bir destar sarmış, sır« tma rengârenk bir ferace giymiş, se • merini <garib ve tuhaf nukuşile> süs * liyerek Deccaluı merkebine döndürdüğü bir eşeğe binmişti. Yanına elleri değnekli on beş yirmi kadar zıpır herifler ahnıştı. Bu heriflerin başlannda kâğıddan yapılmış Ye * niçeri keçesine benziyen külâhlar vardı. İkişer ikişer rikâbında gidiyorlardı. En önde elinde terazi taşıyan birisi vardı. Arkada falaka değneklerini omzuna vurmuş diğer bir adam bulunuyordu. Kendisine «donanma muhtesibi> süsü nü veren bu zarif Istanbul çapkını şehri taraf taraf dolaşmağa başlamıştı. Dük kânların önünde duruyor, kaşlarını çatarak korkularından tirtir titriyen es • • nafa: « Bakm adamlar, diyordu. Ben do nanma muhtesibiyim. Donanmanın nok san ve kusurlarını tecessüs ve teftişe ikdam ederim. Ben sizin için uykumu ve rahatımı terkettim.Gece ve gündüz at ve eşek boynuna düştüm. Bakayım zevk ve safanız tamam mı? Sakın ha zevki nize aid en ufak bir şeyi bile eksik iş lemeyiniz; sonra pişman olursunua.> Sonra etrafını saran «cübbesi pürnur, didesi mahmur, gerdanı kâfur, gül yanaklı, kiraz dudaklı, inci di§li, türlü türlü söyleyişli, fidan reftarlı, ceylân e« dalı dilberlere dönerek: « Bakın ey güruhu nazenin! diye sözüne devam ediyor, en gönlümü çı « rağan gibi nura garkeden çelebilerimî Kuzularım! Size benden tenbih ve nasihat: Âşıkı biçarelerinize kendinizi dirhem dirhem satmayın ve üftadelerinizi aldatmayın.» Gene bu donanma esnasmda idi. Kendisine Donanma Nazırı süsünü veren kurnaz bir külhani Istanbul esnafını şu şekilde dolandırmıştı: Başma «mantar şeklinde bir destari perişane ve sırtına samur ve nafeye benzer bir fera • cei kibarane» giyip arkasına da çuha < • dar kıyafetine soktuğu on beş, yirmi nefer baldırı çıplak takmıştı. Zamanın zarif şairlerinden Haşmet bu adamın bir berberi nasıl dolandırdığım şöyle anlatıyor: Donanma Nazırı hazretleri dükkânm önünde durarak dükkân sahibini çağırtıyor. Berber huzuruna gelince «devletlu» ağzından köpükler sa « çarak çıkışıy)r: Şuraya gel! Sen başmdan kork • maz mısın? Nerede senin aynası ayna « dan saf, gerdanı nuru seherden şeffaf, bazuları ve bilekleri simin, gamzeleri keskin, kaşlan tiğ ve hançer, kirpikleri birer nişter, servi endam mahbubu dilâ» ram şakirdlerin nereye gdtti? Böyle aynasız berber dükkânı olur mu? Söyle bakalım, sen niçin kandillerini ruşen ve lebriz rugan etmedin ve şu mahalle yirmi beş kandil asacakken niçin on beş kandil yaktın? Fitillerini niçin bu ka dar ince yaptın?. Devletlu bu suretle berberi takdir ettikten sonra asıl maksada geliyordu: «Gel bu gecelik seni affedelim amma adamlarımıza bir miktar harclık ver de ırzmı satm al!> ve bu suretle birkaç para kopanyordu. Hibetullah Sultan donanması için Sadrıazam Ragıb Paşanın tezyinattan maada 20,000 esedi kuruş masrafı ol muştur. Kandiller için 5,000 okka zey tinyağı sarfedilmiştir. Kibar ve âyan ise en aşağı 1000 1500 kuruş sarfetmişlerdi. Padişaha gelince donanmanın ilk gününden son gününe kadar 550 kese akçe vermiştir. (Haşmet, Velâdetna • me). REŞAD EKREM KOÇU İzmir Muallimler Birliğinin kongresi Izmir (Hususî) İzmir Muallimler Birliğinin yıllık kongresi toplanmış, çok samimî, hararetli müzakereler olmuş ve bazı kararlar verilmiştir. İzmir Muallimler Birliği yıllardanberi meslek çerçevesi içinde programlı ve sistemli olarak çalışmış, hiçbir arızaya, hiçbir tesanütsüzlüğe düşmemiştir. Nitekim kongrede de ayni hava sezilmiştir. İdare heyetinin çalış t ması takdirle anılmıştır. Bir yardım sandığı kurulması, tatil esnasında muallim kamplan açılması, kültür gezinti ve araştırmalarının broşürlerle muallimler arasmda yayılması, 932 mesken bedelleri nin tediyesine imkân verilmek üzere vilâyetçe tahsisat kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. Yeni heyete, Muallim mektebi müdür muavinî Reşid, ayni mekteb muallimlerinden Hakkı Baha, Maarif müdür muavini Rauf İnan, başmuallim lerden İbrahim Yaylâ, ilk tedrisat mü fettişlerinden Ferid Oğuz, muallim Ke mal Karadayı, başmuallim Şeref seçil * mi|lerdir, BiTTi

Bu sayıdan diğer sayfalar: