16 Mayıs 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

16 Mayıs 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 16 Mayıs 1936 { Şehir ve Memleket Haberleri ) Tarihî tefrika: 34 M. TURHAN TAN Siyasî icmal Avusturyada Italyan faşistliği vusturya ahvali hayli zaman * danberi tekrar karışmış bulu « nuyor. Fakat bu defaki kan * şıklıklarla eskileri arasında büyük fark' vardır. Eskiden naziler yani M. Hitlerin partisi millî sosyalistlerden Avusturyalı olanlarla sosyalistler ve komünistler kan şıklıkların en büyük amilleri idiler. Bu iki kuvvet birbirinin düşmanı olduklan gibi, nazileri alelâde intihabların neti cesi olarak iş başma getirmemeği ve sosyalistlerle komünistlerin ise belediye ve amele teşkilâtındaki sağlam mevki ve nüfuzlarını kırmağı tamim eden Dollfuss tarafından kurulan diktatörlük rejimile ayn ayn mütemadiyen çarpışmakta idiler. Bu yüzden Avusturya huzur ve sükundan mahrum kalmakta idi. Sosyalistler ve komünistler, Dollfuss tarafından Viyanadaki asrî amele yurdları bombardıman edilmek suretile kan ve ateşle dağıtıldıktan sonra mücadele na * zilerle yeni rejim arasına münhasır kal mıştı. Dollfussün katlile neticelenen nazilerin kıyamı bastınldıktan sonra, nazi lerin kuvveti kırılmış değildi. Fakat Avusturya nazileri Almanyayı beynelmi • lel siyasette müşkül mevkide bırakma mak için aşikâr bir surette savaştan çekiniyerlerdı. Yalnız gizli propaganda ve faaliyetle taraftarlannı artınyorlardı. Almanyamn silâhlanması ve sonradan Rendeki gayriaskerî mıntakayı işgal etmesi Avusturya nazilerinin faaliyet ve nüfu zunu büsbütün artırmıştı. Sultanahmedde yapılan hafriyat Şark Demiryolları Heybelide morfin heyeti umumiyesi fabrikası bulundu Sahibi olan doktor tevkif edildi Gümrük Muhafaza kumandanlığı îstihbarat bürosu Emniyet Kaçakçılık bürosile birlikte evvelki gece Heybeliadada büyük bir morfin fabrikasını meydana ıkarmıştır. Muhafaza kumandanlığı lstihbarat bürosu son zamanlarda müteferrik ola rak yakalanan morfinlerden İstanbulda morfin imal eden bir fabrikanın mevcu diyetini anlamış ve izi üzerinde yürümeğe başlamıştı. Sınır taşlarının gerilerinde kümelenen Türklerle Dün çok kıymetli bir mo Ay başında toplanarak Nemseliler tepeden tırnağa kadar göz kesilerek zaik meydana çıkarıldı hükumete satış meselesini her iki elçinin musafahasını seyrediyorlardı Sultanahmedde yapılmakta olan hafgörüşecek Şimdi elçinin de, bütün kafile halkınm da yürekleri heyecan içindeydi. Çünkü Kanunî Sultan Süleymandan sonra a kıncılar müstesna hiçbir Türk ordusunun aşmadığı bir yola ayak basmak ü zere bulunuyorlardı. îstanbuldan çıka Iıdanberi Viyanaya giden ordunun izinde yürünülmüştü, birçok hatıralardan zevk ve ibret alınmıştı. Lâkin üzerinde yürünülen topraklar hep Türktü. Dok san gündür Türk bayrağmın muhteşem gölgesi altmda bulunuyorlardı. Yann, öbiirgün bu bayrak, yalnız kafilenin başında dalgalanacak ve şehirlerde, ka'ıelerde, köylerde Avusturya bayrağı gö rülecekti. Kafile, bu değişikliğin heyecanını şimdiden duyuyordu, Türk olmıyan topraklarda Türke yakışan bir ihtişamla yürümeğe hazırlanıyordu. 143 yıl önce Viyanaya giden ordunun izinde bulun mak ta herkese bir başka gurur, bir başka yürek pekliği veriyordu. Nihayet sayılı gün geldi, sınırtaşlanna vanldı. Burası, Talma ovası geçildikten sonra ulasılan bir yerdi. Hacı Paşaya Ostorgon Beyi îskender Paşa da askerlerile iltîhak etmiş olduğundan elçi alayı koca bir orduya dönmüştü. Papa köyünden biraz ileride Avusturya elçi sinin alayı yer almış bulunuyordu. İki taraf bu vaziyette nümayiş kaygusundan başka birşey düşünmüyordu. Türkler, uzun asırların kendilerine ka zandırdığı şerefli üstünlüğe uygun bir durum almak, Avusturyalılar da yenilmiş fakat yıkılmamış bir devlete yakışan çalımı göstermek istiyorlardı. Fakat Türklerde bariz bir mühimsememezlik ve ağır davranış görülüyordu. Ötekiler ise telâş ve acele sezdiriyorlardı. Hatta Avusturya Hudud Muhafızı, günlerdenberi sınırtaşları önünde beklemekten usandığı için sabırsızlığını açığa vurmaktan da geri kalamadı, Ostoni Belgrad Valisi Hacı Paşaya bir adam gönderdi, iki elçinin ilkin kendi tarafın dan verilecek bir ziyafette tanıştınlmalannı ve ertesi gün de mübadele edilmelerini teklif etti. Fakat Kara Mehmed Paşa bu yola yanaşmadı: Acele işe, dedi, şeytan karışır. Biz yüz gündür yol yürüyoruz, onlar daha yolun başında bulunuyorlar. öyleyken sabırsızlanıyorlar. Kendilerine biraz ağır olmalannı sövleyin. Türk elçisi, ziyafet teklifini reddetmekle de kalmadı, sınır taşlarının gerisinde oyunlar tertib etmeğe girişti. îstanbuldan Tuna yolile gönderilen bir ınce filonun tam o sırada Papa suyunun Tunaya döküldüğü yere gelip yanaşması ve elçi kafilesine erzak getirmesi Kara Mehmed Paşanın yapmak istediği nümayişlere germî verilmesini temin etti. Istanbul, Viyanaya giden heyetin Türk ilinde yetişmiş buğday unundan ekmek, gene Türk malı pirinç, yağ ve sucuk yemesini faydalı bularak bu ince filoyu yollamıştı. Bir orduya yetecek kadar bol olan erzak ile elçi, bütün o mmtaka gerilerine ziyafetler veriyordu. Nümayişler tam bir hafta sürdü, Kara Mehmed başta olmak üzere yüzlerce Türk atlısı tarafından cirid oyunları yapıldı, kılıç hünerleri gösterildi. Yemek kokusu ve eğlence sesi sezip öte taraftan beriye geçen bir hayli Alman köylüsü de Elçi Paşanın ikramından hisse alıyor ve midelerini yemekle, gözlerini de Türk gücile doldurup yurdlanna dönüyordu. Avusturyalılar bulunduklan yerden Türklerin nümayişlerini hayran hayran seyrediyorlardı. Elçi Paşanın otağı uzaktan ipek bir saray gibi göz kamaştınyordu. Serhadli süvarilerin attıkları her cirid, Viyana kapılarını arayan bir şimşek gibi o seyircîlere endişe aşılıyor ve bu şimşeklerin bir gün Imparator sarayını sarabileceğini düşünen Avusturyalılar ^oğucu hafakanlar içinde kalıyordu. Türk elçisi bu gösterilerle öbür tarafta toplananları bol bol üzdükten ve enikonu zayıflattıktan sonra mübadeleye hazır bulunduğunu bildirdi ve merasime başlandı. Her iki elçi, en büyük sınır taşının yanına dikilmiş olan ağaclar dibinbir türlii yapamaz ve mesele çıkar mak istiyen hiçbir millete sözünü geçirememistir: Mançuriyi deve yap mak istiyen Japonya, Versaym turşusunu kurdurmak istiyen Almanya ve Cemiyetin protestonlarına rağmen Habesistant hamhum şorolop yaptıktan sonra Necaşinin elçisini hiçe say mak istiyen ttalya, suratına kapıyı sırakkadak kapamış, alıp başlarını Tttmişlerdir. Mançuri, Japonyamn; "'en, Almanyamn; Habeşistan, ttal "»ın emrindmdir. de birleşecekler ve teslim tesellüm muamelesine memur olanlar tarafından karşılıklı değiştirileceklerdi. Vaktile gene böyle bir mübadele yapılırken Türk ve Avusturya askerleri arasında bir çarpışma vukua gelerek bir kaç yüz adamın kanı döküldüğünden elçilere on haysiyetli adamdan başkasının refakat etmemesı kanun haline konmuştu. Bu sebeble her iki elçi, yanlarındaki askerlerden ayrılarak mübadele noktasına doğru yürümeğe koyuldu. Türk sefirinin sağında Hacı Paşa, solunda Kara Mehmed bulu nuyordu. Evliya Çelebi de, not almak fırsatını kaçırmamak için on kişilik küme arasına katılmıştı, zeki gözlerile her şeyi zapt ve kaydederek yürüyordu. Bir aralık elçinin hızlıca gittiğini gördü, hemen iğilip fısıldadı: Ağaclann yanına ilk varan mağlub sayılır. Bunu Türk ihtiyarları da, Nemse kocalan da söylerler. Aman kendinizi yenilmiş göstermeyin (1). Bu ihtar üzerine Kara Mehmed Paşa yürüyüşünü yavaşlattı, Avusturyalı meslektaşınm kendinden önce ağac dibine gelmesine fırsat verdi. Artık halecanlar geçmiş ve yüreklerde yeni heyecanlar başlamıştı. Sınır taşlarının gerilerinde kümelenen Türklerle Nemseliler, tepe den tırnağa kadar göz kesilerek iki elçinin müsafahasını syrediyorlardı. Bu, gerçekten görülmeğe değer bir sahne idi. Baştanbaşa ipek ve sırmaya bürünen; kemeri, kuşağı, hançeri, bıçağı, kılıcı, topuzu elmaslara bulanmış olan, kaba pençesinin (erkek entarisi), kırmızı çuhaya kaplı samur kürkünün bütün düğmeleri iri zümrüdden yapılmış bulunan, mücevherli sorgucundan gün ısığıni bulanık gösterir pınltılar fışkıran Kara Mehmed Paşa, taşıdığı süsle kudretli bir devletin haşmetini, heykelimsi endamile ve bakışIarındaki çelik salâbetle de Türk gücünün olgunluğunu temsil ediyordu. Avusturya elçisi, onun yanmda pek sönük ve pek ölgün kalıyordu. Biri, sınır taşlan nm biraz ötesinde köpük döğe döğe akan Tunayı, biri de ha kurudum, ha kuruyorum diye yarı cansız sürünen bir dereyi andıran iki diplomat arasındaki ruh ve beden farkı, el tutusmalannda de belli oluyordu. Kara Mehmed Paşa, kılıç kabzasını kavrıyan bir pençe gibi elini uzatmıştı, Viyanah elçi de mendil tutmaktan başka bir şeye yaramadıgı sezilen hasta bir elle o pençeye temas etmisti. Sahneyi görebilen her göz, birlesen iki elin temsil ettiği mânayı apaçık okuyordu. Mübadele merasimini seyir için Viyanadan oraya kadar gelen kadmlar ise bu mânanın sekri içinde bir ruh sendeleyişi geçiriyorlardı. Hacı Paşa, Türk elçisini Kumran kalesi kumandanı General Jojeye teslim etti. Bunu, dedi, gene burada sağ ve salim bana kavusturacaksın. Bir kılına ziyan gelirse vay halinize! General Toje de Nemse sefirini onun yanına sürdü. Yurddaşımı, dedi, himayenize bırakıyorum. Sanınıza ne düeşrse onu yaparsınız!.. Bir saat sonra kafileler, birbirinden boş kalan yollar üzerinde hızla yürüyorlardı. Kara Mehmed Paşanın kafilesinin ulaştıgı ilk menzil Vacz kasabasıydı. Orada konukların gecelemeleri için yerler hazırlanmıştı ve o meyanda Sipahi Kara Mehmedle iki veldeşine ve gelini Tereze güzel bir ev tahsis edilmişti. Yemekten ve biraz dinlenildikten sonra her iki kan koca, odalarına çekilince Terez, Gültekine yanaştı, Abdülden almakta olduğu türkçe dersinin ilk meyvasını du daklarında belirtti: Kocacığım, güzel kocacığım, seni seviyorum!.. [Arkast varl (1) Elçi Kara Mehmed Paşa tarafından Babıâliye sunulan takrirde şu satırlar vardır: «Orta yerde olan ağaca hangl elci evvel gelirse mağlub ve aonra gelen ga. lib fal addolunmağla elhamdüllllâhi taalâ kâfir elçisi bir derece miktar zaman mukaddem gelip bu kulları sonra vanp birL. birimizle müsafaha edip.» Silihtar tarihi C: 1. S: 404 riyatta Sultanahmed camisi arkasmdaki kısımda haldırılan bir taşm altmda geçen sene bulunan mozaiklerin deva mına tesadüf edilmiştir. Bu mozaik diğerlerinden daha kıymetlidir. Gayet san'atkârane yapılan bu tasvirde ağac altında oturan bir adam çalgı çalmak tadır. Diğer bir kısımda da bugün dünyada mevcud olup olmadığı anlaşılmı yan bir kuş resmi vardır. Henüz toprakların mühim bir kısmı kaldırılamadığı için bu mozaikler ta mamen meydana çıkarılamamıştır. Fakat şimdiki halde yalnız Sultanahmed camisi arkasında bulunan mozaik 3 metro arzında ve 8 metro tulündedir. Arasta sokağı arkasında yapılan hafriyatta 1 metro arzmda, 6 metro rulünde şerid vari bir mozaik silsilesine te sadüf edilmiştir. Buradaki hafriyat sahası çok geniş, letilmektedir. Geçen sene Bizans saraylarına aid bir dehliz bulunmuştu. Bu yılki araştırmalarda bu dehlizjn 7 8 metro kadar içi ne girilmiştir. X Profesör Baxtere maddî yardımlarda bulunan İngiliz arkeologlarından doktor Boussel iki güfîdenberi şehrimizde bulunmaktadır. Ahırkapı civarındaki Bizans devirle rine aid Jüstinyen saraylarının mevcud olan bir kısmının tamirine bugünlerde başlanacaktır. A ŞEHİR IŞLERİ Arttırma ve eksiltme kanunu hakkında bir tamim Attırma, eksiltme ve ihale kanunu nun sureti tatbikı hakkında Belediye, bütün şubelere bir tamim göndermiştir. Tamimde, ihale, eksiltme ve arttırma mua melelerinin, badema münhasıran Belediye Daimî encümeni tarafından yapılması kanun muktezasından bulunduğu, bu nun için şubelerin ve mülhak bütçe ile idare edilen müesseselerin ihtiyaclannı gösterir bir liste ile encümene müracaat etmeleri ve ayni zamanda ihtiyaclan, hakkında piyasadan da tahkikat yaparak encümene bildirmeleri beyan edilmektedir. Verilen bu emre göre şubeler, ancak 25 liradan aşağı mubayaalan kendilik lerinden yapabileceklerdir. Bunun için de mubayaa ettikleri maddelerin nereden, kaç liraya ve hangi tarihte aldıklanna dair hazırlıyacakları bir liste ile encümene müracaat ederek tasdik ettirecekler dir. Aksi takdirde mubayaat bedeli, a lâkadar şube âmirlerine tazmin ettirile cektir. Şark demiryollannda bu aym sonun da yapılacak fevkalâde heyeti umumiye toplantısı ve şirketin hükumete satılması etrafmda hazırlıklar yapılmaktadır. Paristeki hususî hissedarlar toplantısında erilen karar mucibince heyeti umumi enin toplanacağı bütün hissedarlara bildirilmiştir. Toplantının ruznamesi aynen :lsletme mukavelesinin müddetinden evel feshine dair hükumet tarafından vaki Evvelki gece yarısından sonra Ian tebliğ hakkında idare meclisi rapoNihayet evvelki geceyarısından sonra ru» şeklindedir. bu fabrika; faaliyet halinde iken yakaRapor Paristeki toplantının mukarre anmıştır. O akşam geç vakit Muhafaza ratı neticesi olarak bu fesih ve mubayaa stihbarat bürosuna verilen haberler bu teklifine cevabı muvafakat verilmesini il abrikanın Heybeliadada hâli bir mıntaizam eder yolludur. Tabiî bundan son kada olduğunu ve geceleri çalıştığını ra hükumetle müzakereye memur edile meydana koymuş, bunun üzerine derhal ı gece fabrikanın basılması için tertibat cek murahhaslar seçilecektir. lınmıştır. Gümrük Muhafaza Başmü Şark demiryolları şirketinin hükumetdürlüğünün tahsis ettiği kaçak takib moe yapılacak müzakerata dair hazırlıklan törile gümrük muhafaza istihbarat ve zaiimdiden yapmış olduğu ve şirket eşyabıta memurlan gece Heybeliye gitmişler sınin kıymetlendirildiği anlaşılmaktadır. 't orada tertibat almışlardır. Memurlar Şark demiryolları kumoanvasının serma abrika ittihaz edilen yerin etrafını gez yesi beheri 80 er liralık 100,000 hisseve dikten sonra en müsaid zamanda faali aynlmış 8,000,000 Türk Iirasıdır. Sir yet halinde olan fabrikava girmişlerdir. ket bunların 6,400,000 lirasını ayniyat Yüksek teknikli bir müessege ve 1,600,000 lirasını da nakid olarak Bu fabrika yüksek teknikli bir mü tesbit etmistir. Şirketin satın alınacak kıs essese halindedir. Müessesenin sahibi mı bu avniyata dahil olan nakil ve cer Manyadaki iîimli Yunanlı bir doktor vasıtalarile atö'lyeler ve levazımıdjr. dur. Kendisi de morfinoman olan bu Hat ve istasyonlar hükumete aid bulun doktor fabrikanın kimyevî işlerile uğraşmaktadır. maktadır. Satış işlerini de Her Mangay Şirket şimdiye kadar gerek hat, gerek isminde bir Almanyalı Yahudi idare etbinalarda yaptığı tamiratın bedelinin beş mektedir. te dördünü hükumetten almakta idi. Memurlar fabrikada ikisini de bir arada yakalamışlar ve bütün tesisah mü hürliyerek imal edilmiş ve edilmekte olan morfinleri musadere etmişlerdir. Bu husustaki tahkikata evvelki gece ve dün devam edilmiş, birçok kimseler isticvab olunmuştur. Daha bazı kimselerin bu işle alâkadar olmalan tabiî görülmektedir. Suçlular tahkikat bitince ihtı as mahkemesine tevdi edilecektir. Yeni Fransız elçisi M. Ponso dün şehrimize geldi VNİVERSİTEDE Tecziye edilen talebeler Bundan bir müddet evvel Fen fakülesi konferans salonunda F. K. T. sını : ında bazı talebeler arasında tahtaya lüzumsuz şeyler yazmak yüzünden bir kavga çıkmış ve işe yumruk ta karıştırılmıştı. Üniversite inzibat meclisi kavgaya seebiyet verenleri uzun uzadıya dinledikten ve hazır bulunanlardan tahkikat yapM. Ponso tstanbul Fransız tıktan sonra kavga eden talebelerden Rakonsolosluğunda gıbın 3 ay, Nevzadın ve Kemalin 15 er Fransamn Ankara büyük elçiliğine gün tahsilden uzaklaştmlmasına karar tayin edilen M. Ponso dün sabahki eks vermiştir. Bunlardan Kemalin cezası bir presle Paristen Istanbula gelmiştir. Ye gün hapse tahvil edilmiştir. ni elçi Sirkeci garında Fransız sefareti Receb Peker inkılâb derslerini erkânı, Fransız kolonisi ve Istanbul bitirdi daki Fransız papazlan tarafından kar şılanmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Umumî îtimadnamesini Cumhurreisimize ver Kâtibi Receb Peker dün înkılâb kürsümek üzere dün akşam Ankaraya gi ünde son dersini vermiştir. den elçi, önümüzdeki hafta zarfmda îsReceb Peker bu dersi Partinin altı tanbula gelerek mezunen Parise gide umdesine hasretmiş ve bilhassa şim cektir. diye kadar Partinin birçok umdeleri haMalum olduğu veçhile hali hazırda zırlayıp olgunlaştırdıktan sonra teşkilâtı Pariste Fransız Müstemlekât Nazırının esasiyeye malettiğini işaret etmiş ve miriyasetinde Suriye, Cezayir ve Fas fev sal olarak lâyikliği göstermiştir. kalâde komiserlerinin iştirakile bir konReceb Peker dersini bitirdikten sonra ferans akdedilmektedir. şimdiye kadar verdiği dersleri müzakere Bu konferans bilhassa Suriye mese etmiş ve Hukuk, Mülkiye, Tıbbiye ve lesile meşgul olduğundan, Suriyedeki Harb Akademisinden birçok genclere suArablar tarafından Parise bir heyet aller sormuş ve kuvvetli cevablar almışgönderilmiştir. Öğrendiğimize göre, Su ür. riye Komiseri Kont Martel, Beyruta döBu ders baştanaşağı heyecanlı ve hanerken M. Ponso ile beraber İstanbula reketli olmuş ve Receb Peker en son ve Ankaraya da uğrıyacaktır. da talebelerin fevkalâde candan tezahüratile kürsüden inmiştir. Düşkünler Yurduna kimler alınıyormuş? Düşkünler Evine kimlerin alınabile ceği ve alınacak kimselerin ne gibi evsafta olması iktıza edeceği, müessese nizamnamesinde tasrih edilmiş olmasına rağ men müesseseye gönderilenlerin sevk muamelelerinde birçok yolsuzluklara mey dan verildiği, bu yolsuzluklann da, ve rilen emirlerin nazarı itibara alınmama sından ileri geldiği anlaşılmıştır. Bu cümleden olarak son günlerde müesseseye gönderilen çocuklar arasında, normal ve kendilerini besliyebilecek kimselerin bulunduğu görülmüştür. Bu sebebden belediye, bütün alâkadar polis merkezle rine ve kaymakamlıklara gönderdiği son bir emirle, sokağa terkedilmiş çocuklar müstesna olmak şartile müesseseye gön derileceklerin behemehal alillerden ma dud olması lâzım geldiği, aksi harekette bulunan memur ve âmirlerin şiddetle tecziye edileceği bunun için müesseseye gönderilecekler hakkında esaslı tahkikat yan''masını bildirmistir. Lâkin, bunlar Almanya ile birleşmek için, en müsaid siyasî ahval ve şeraitin hululüne intizaren hükumetle çarpışmaktan çekiniyorlardı. Almanya da, bir gün Avusturyayı Avusturyalılar vasıtasile zaptetmek emelile Avusturyalı naziler • den Alman toprağında teşkil ettiği lej * yonları kendiliklerinden bir baskın yap * mamalan için, Fransa hududuna nakle • derek Avusturya hududundan uzaklaş * tırmıştı. Gerek Almanya gerek Avusturya nazileri iki Alman devletinin birleşe * rek büyük Alman ırkî birliği emelinin vücude gelmesi için beynelmilel ahvalin müsaadesine intizaren fırsat kolladıklan bir sırada, bunlann hasmı olup iş başında bulunan kuvvetlerin kendi aralarında derin ihtilâf ve tefrika «yktı. Almanya ile birleşmek taraftan olan nazileri iş başına getirmemek ve beynelmilelci yahud Moskovacı olan sosyalistlerle komünistleri imha etmek maksad arile Avusturyada diktatörlük rejiminî kuran unsurlar mütecanis ve ahenktar kuvvetler değildirler. Bunlar birbirleri < » nin dostu değil, belki ötedenberi rakibi dirler. Yalnız maruz olduklan tehlike müşterek bulunduğundan birleşmiştiler. Yeni rejimi katolik papaz partisi ve bunun dayandığı katolik amele teşkilâtı ve faşist olan Heimwehr teşkilâtı kurmuştu. Bu teşkilâtlardan herbiri birçok gnıplara aynldığı gibi bunlara yakm emel ve gayeleri güden ayn teşekküller dahi var dır. Otedeneberi Avusturyada her siyasî parti müselllâh hususî teşekküllere dayanır. Vaktile nazilerin ve sosyalistlerle komünistlerin müsellâh amele teşkilâtı vardı. Bunlardan birincisi menedilmiş ve ikincisi kan ve ateşle dağıtılmışhr. Hal buki rejimin tanıdığı zümreler müsellâH hususî teşekküllerini muhafaza etmişler dir. Bunların başlıcası şu üç teşekküldürî Biri katolik papazlannın Treiheitsbund müsellâh amele teşkilâtıdır. Diğeri Baş vekil M. Şuşnigin hücum kıt'alandır. Uçüncüsü de Prens Starhembergin faşist Heimvvehr milisleridir. Üç müsellâh teşkilâta dayanan üç kuvvet, müşterek düşmanlara karşı korku a< zaldıktan sonra Avusturyanm mukadderatnı elde etmek için birbirlerile şidcfctli rekabete girişmişlerdir. Ahiren Başvekilin tesekkülü, vaziyete hâkim olabilmek için diğer müsellâh teşekkülleri birleştirmeğe ve yeni orduya sokmağa teşebbüs etmişti. Bunun üzerine Prens Starhem • berg kendisi öldürülüp cesedi çiğnenmedikçe Heimwehrlerin dağıtılamıyacağını on beş gün evvel ilân edereke Başvekile meydan okumuştu. Buna karsı Başvekil de istifa etti ve yeni kabinede, Başvekil muavini olan Prensi haricde bıraktı. Prensin maksadı Avusturyayı baştanbaşa îtalyan faşisti yapmaktı. Mumaileyhin kabineden çıkanlmasile M. Musolini Avusturyadaki en kuvvetli istinadgâhından mahrum kalmış ve bu Alman memleketinde İtalyan fa sistliği gayet ağır bir darbe yemiştir. Şüphesiz bu islerde haricî siyasetin ve bilhassa Ingilizlerdeki İtalyan düşmanlığmın büyük tesiri olmuştur. Vapurlara çarpan meçhul bir cisim MÜTEFERRİK Beş senelik ziraî san'atlar programı hazırlandı Ziraat Vekâleti beş senelik bir zira': san'atlar programı hazırİ£<maktadır. Bu programın hazırlıklannda bulunmak üzere Ankarada bir toplantı yapılmışhr. Bu programın hazırlanmasında bulunmak üzere memleketin muhtelif yerlerinden mütehassıslar davet edilmişlerdir. Ko misyon işini bitirerek dağılmış ve program tesbit «dilmiştir. Ayasofya camisinin Alemdar cadde Bundan bir müddet evvel; Bebekte Liman müdürlüğünün nakli Muharrem Feyzi Togay rur. oturan Raziyenin evinden bir manto çaÇinili Rıhtım hanına taşmacak liman sine bakan cihetinde bulunan Öksüzle Bence, Milletler Cemiyeti, bina ola larak Galatada satmak isterken yakalanrak vardır ve harb istemiyen millet • müdürlüğü ve Merkez nhtım hanına taşı Yurdunun yıktırılarak büyük bir bahçı makla suçlu Konyalı Omerin ikinci ceza Ragıb Paşa kütübhanesi tamir lerin sulh perisini okşamak emelile nacak Gümrükler Başmüdürlüğünün bi haline getirilmesi kararlaştınlmış ve tan mahkemesinde devam etmekte bulunan edilecek içinde buluştukları koskoca bir bek • rinciteşrinde taşmmaları takarrür etmiş zimi için 3,500 liralık keşif yapılmıştır muhakemesi dün bitmiş; suçlunun üç ay Son günlerde harabiye yüz tutan Lâleme salonundan başka bir şey de tir. Çünkü her iki binanın kiracılarile o Bahçenin düzeltilmesi işine 15 güne ka on gün hapse konmasına karar veril Ielideki Ragib Paşa kütübhanesi Müzeler ğildir. Ian kuntratlar eylul sonunda bitmiş ola miştir. dar başlanacaktır. Idaresi tarafından tamir ettirilecektir. caktır. PEYAMI SAFA Şirketihayriyenin 67 numarah vapuru, evvelki gün Ford fabrikasının rıhtımile Salıpazan arasmdan geçerken, sahilden yüz metro açıkta büyük bir cisme çarpmıştır. Bundan bir hafta kadar evvel de 58 numarah vapur burada bir şeye çarpmış, fakat o zaman buna ehemmiyet verilmemişti. 67 numarah vapurun çarpmasından sonra denizdeki meçhul cisim li man reisliğine haber verilmiştir. Bugün oraya bir dalgıç indirilerek denizin altında vapurların çarptığı bu cis Milletler Cemiyeti o kadar vardır min ne olduğu tetkik edliecek ve sonra ki, gün olur, bütün dünya her şeyi ono kısmın temizlenmesine çalışılacaktır. dan bekler; Milletler Cemiyeti o kaDEN/Z ISLER dar yoktur ki, gün olur, bütün dünya ondan ümidini keser ve aleyhine yü ADLtYEDE «Seyyar» süvarisi beraet etti Geçenlerde; Vapurculuk şirketinin Seyyar vapuru Köstenceden 560 muhacir alarak istanbula getirmiş; bu kadar yolcu fazla olduğu hakkında yapılan bir ihbar üzerine geminin kaptanı Celâl mahkemeye verilmişti. Ikinci ceza mahkemesinde devam etmekte olan bu mu hakeme dün bitmiştir. Gemide telsiz ci hazının bulunmasr, Celâl kaptan tara fından her türlü tedbirlerin ahnmış ol ması ve usulsüz bir hareket bulunmadığı anlaşılmış suçlunun beraetine karar ve rilmiştir. Ayasofya avlusunda yapılacak bahçe Hırsız mahkum oldu

Bu sayıdan diğer sayfalar: