9 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

9 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Eylul 1936 JUMHURÎYET Mfihim bir mesele KİTAB TİCARETİ Bir millî kültür meselesi olan bu işi tanzimde hükumetin yardımı lâzımdır Yazan: Dr. Muhlis Ete \ [*] Karikatür sergisini 100,000 kişi gezdi Sergiler daha bir hafta Bulunan eserler halka teşhir ediliyor, hafriyata açık kalacak gelecek sene devam edilecektir Kırk gün kırk gece şenlikleri münasebetile açılmış bulunan karikatür, halı, resim ve heykel sergilerinin gördükleri rağbete binaen gelecek pazartesi akşamına kadar açık bulundurulmasına karar ve rılmiştir. Karikatür sergisi şimdiye kadar 100,000 kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Resim ve heykel sergisini ziyaret e denlerin günlük sayısı da 500 600 arasındadır. Halı sergisini de en çok ecne biler gezmekte ve muhtelif fotografiler almaktadırlar. Sultanahmedde bulunan fevkalâde mozaiklar KÖprülü bunak değildi! ir mecmuada meşhur Köprüli Mehmed Paşa ile Ünsi adlı bil molla arasında geçmış bir muhaverenin hikâyesini okudum. Evliya Çelebıden alınarak mecmuaya geçirilen bu muhavereye göre Köprülü Mehmed Paşa, kendisinin sekiz yıl sadrazamlık ettiğini mollaya söylemiş oluyor. Yanımda Evliya Çelebi Seyahatnamesi yoktur. Bu sebeble hikâyenin aslını simdilık arayıp bulamıyacağım. Fakat Unsi mollayı ve Köprülü Mehmed Paşayı tanırım. Paşayı, ilkmekteb çocukları da tanır. Ünsi molla o derece şöhret almamıssa da yaşadığı devrin kanlı ve korkunc hususiyetlerini canlandıran bir vakıanm kahramanı olduğu icin tanılması lâzımdır. Bu sebeble ilkin kendisini okuyucularıma takdim edeyim: Bu molla, Dördüncü Muradın Bağdad seferine gittiği yıl Anadolunun bir sehrinde kadıhk yapıyordu. Vilâyet valisile arası açıktı. Vali, Dördüncü Murada bir jurnal yolladı, mollanın tütün içtiğini, büyü yaptığım bildirdi. Bu hareketlerin her biri ölüm cezasmı intac ederdi. Hünkâr, hemen adamlar gönderip Ünsi mollanın evini bastırttı, kitablarını ve defterlerini toplattı, kendisile birlikte yanına getirtti. Zavallı herifin ordu karargâhına geldiği gün hünkâr, yirmi kadar adam öldürtmüştü, cesedler çadır önünde yatıyordu. O gün için bir kurban daha boğazlatmak istemiyen Dördüncü Murad, kitablarla defterlerin gözden geçirilmesi bitinciye kadar mollanın bir çadıra kapatılmasını emretti ve yanında bulunan silâhtarına da su sözleri söyledi: I Türkiyede kitab satışlarına gelince: gözönüne getirmeliyiz. bizde tam manasile «naşirlik> mevcud Bizde kitab okuj'an adedi henüz maholmadığı ve hususî kitab kumusyoncu duddur demiştik. Okuyan zümrenin bir luğu da ortaya çıkmadığı için geniş ma kısmı okuma ihtiyacım ecnebi kitab nasile kitab ticaretini yapan müessese lardan temin eder. Bizde ecnebi kitab ler kitabcılardır. Türkiyede kitab tica okuyan zümre nedense pek az türkçe retinin merkezi İstanbuldur. Son sene kitab okur. Türkçe kitab okuyanlara lerde Ankarada kitabcılık inkişaf et gelince, bunların bir kısmı kitabı Hal mektedir. Sair şehirlerimizde kitab sa kevlerinde veya kütübhanelerde okurtışını ayni zamanda kâğıd ve kırtasiye lar. Bunların sayısı gittikçe artmakta cilik yapan ticarethaneler yapar. İstan dır. Bir kısmı da kitabı müelliften hehul kitabcılarının merkezi Ankara cad diye olarak ahr ve okur. Parasile kitab d.esidir. Bundan maada biri İstiklâl cad alan zümre bundan dolayı çok azdır. îzmir (Hususî) desindeki kitabcılar, diğeri Beyazıd ciAlım kabiliyeti meselesine gelince: İzmir Türkofis mü van olmak üzere iki kola ayrılır. Bu üç Yukarıda arzettiğim sebeblerden do semtin de kendine göre hususiyetleri layı bizde kitablann istihsal masraflan dürü Ziya Orgon Sultanahmedde yeni bulunan mozaiklardan biri vardır. Ankara caddesi ve civarı kitab nisbeten az olduğu için kitabın fiatları vefat etmiş ve ceSultanahmedde hafriyat yapan İngi nin ancak yarısını meydana çıkardım. cıları hem naşir, hem kumusyoncu, hem da çok yüksek değildir. Bunu ispat et nazesi ihtifalle kalliz arkeologlarından profesör Baxter bu Mühim bir kısmı Tomruk caddesi a'tınde kitabcıdırlar. Ticaretile uğraştıklan mek için garb dillerinden türkçeye ter dırılmıştır. Mera gün hafriyatını ikmal ederek Londraya dadır. Orasını gelecek sene açacağım. kitablar yeni ve eski türkçe kitablar cüme edilmiş kitab fiatlarının fransız simde Vali, Bele dönecektir. M. Baxter dün kendisile göSultanahmed camisi kısmında bulu dır. Garb dıllerile yazılmış kitablar bu ca ve almancalarından çok daha ucuz diye reisi, şehrin irüşen bir arkadasımıza bu sene yaptığı nan ve caminin altına doğru devam eden rada pek az satıhi Bu sonuncularm sa olduğunu söylemek kâfidir. Hatta da leri gelenleri hazır hafriyat neticesini şu suretle izah etmiş mozaik birdenbıre istikametini değiş bulunmuşlardır. tıldığı yer İstiklâl caddesindeki kitab ha ileri giderek birçok kitablann Ziya Orgon, me tır: tirmiş ve cenubu garbiye doğru ilerleme«lardır. Bu kitabcılarda ise türkçe kibugün üzerlerindeki fiatının yarısına, nenjit tüberkü tab az satılır, esas satış yabancı kitab« Bu sene yaptığım hafriyat niha ğe başlamıştır. Bu suretle mozaik bir hatta dörtte birine bile inilse satış miklozdan ölmüştür. lardır. Beyazıd civarı kitabcılarının en yet buldu. Bugüne kadar meydana çı murabba halini almıştır. Bu da sarayın tarı pek fazla artmaz iddiasmdayım. Mezarına 52 çe enteresan kısmını meşhur Sahaflar teşMerhum Ziya kardığım eserleri iki üç gün ücretsiz o tamamen zeminini teskil etmektedir. Kaldı ki bizde kitab fiatları sair eşya lenk konmuştur. kil eder. larak halka teşhir ettireceğim. Üç gün Sultanahmed camisi avlusunda caminin lara nisbetle çok ucuzdur. Kendisi merhum doktor Emin Paşa sonra mozaiklerin kışın tesiratı havaiye altına doğru birçok dehlizler bulundu. Beyazıd camisi arkasından Kapalı 0 halde kitab satışına engel olan aoğludur. Hukuk mezunudur. Bir den muhafazası icin üstleri bir mütehas Bu dehlizlerden mermer merdivenlerle çarşıya giden yol ağızlıkçılar ve son se mil, kitab okuma ihtiyacının henüz in nın müddet Londrada bulunduktan sonra nelerde türeyen çorab dokuyucularla kişaf edememesindedir. Buna rağmen sıs tarafından örtülecektir. Hafriyata ge Hipodroma çıkılmaktadır. Hipodrom birlikte eski kitab satan kitabcıların pa bugünkü kitab satışını bir dereceye ka Berlin sefarethanesi üçüncü kâtibliği lecek sene mayısta tekrar başhyacağım. dan da gene mermer merdivenlerle Altın zar yeridir. Bundan dolayıdır ki bura dar artırmak mümkündür. Bunun nasıl ne geçmiştir. Bilâhare Umumî Harbde Bu yıl yaptığım hafriyatta geçen sene saraya veya gizli saraya çıkılmaktadır. ya Sahaflar çarşısı da denilir. Buraya mümkün olacağını söylemezden evvel, Ruslarla yapılan Brestlitovsk muahe düşündüğüm ve tahmin ettiğim eserlerin Gelecek sene Hipodromla gizli sarayı Bitpazannın kitab kısmı dense de ca bizde kitab ahcılannı bir taksime tâbi desine memur heyetteki muvaffakiyetli mesaisi üzerine ikinci kâtibliğe terfi et hemen kâffesini meydana çıkardım. Bun araştıracağım. Bu saray Bizansın en muizdir. Dışarıdaki ölüleri görünce yobazm tutmak isterdim. azzam sarayı olup milâddan 500 yıl evmiştir. Sonra Ofise intisab etmiş, Mer ları şu suretle hulâsa edebilirim: Taşrada müstakil bir kitab ticareti ödü kopmuştur, değil mi? 1 Münferid ahcılar, ;in şubesi müdürü olmuş ve nihayet Evvelâ 1 r ^K) metro murabbaında mo vel yapılmıstır. olmadığı için bunun vaziyetinden bahSilâhtar, bu neşeli lâtifeyi mollanın 2 Toplu ahcılar. terfian İzmire gelmiştir. Bugüne kadar meydana çıkardığım sedemiyeceğiz. Yalnız Türkiye kitab zaik ile eski sarayın mühim bir kısmını ölümden kurtulacağına alâmet saydı, aMünferid alıcıdan maksadım okuma mozaiklar şimdiye kadar dünyanın hiçMerhum, birkaç lisan bilirdi. Kıy tevziine aid satırlarda bu meseleye teihtiyacım duyup kitabcıdan bedeli mu metli bir münevverdi ve muhitinde bü meydana çıkardım. Tomruk sokağında bir yerinde bulunmamıştır. Çünkü bu e damcağızı teselli edip bir yere yerleştirdi mas edeceğiz. da birçok Bizans bakiyeleri buldum. Bu ve padişah kitabları karıştırırken de yakabilinde kitab alan müşterilerdir. TopTürkiyede kitabcılık işile uğraşan lu alıcılar grupuna müesseseler, kitab yük bir sevgi ve hürmet oyandırmıştı. enkaz üzerinde yaptığım tetkiklerde bu serler bugüne kadar bulunan eserlerden nında bulundu. Mollanın ne çubuğu, ne san'at bakımından çok üstündür.» müesseselerin nev'ini kısaca saydıktan haneler, enstitüler gelir. Bizde toplu abir dirhem tütünü vardı. Kitablar arasınranın Mukaddes saraya aid kilisenin ensonra kitab ticaretinin mahreki olan lıcı olarak alâkadar vekâletler ve res im. Birçok kitabcılarımız en kolay ve Profesör iki yıldanberi memleketimizda da büyüye filân taalluk eder birşey kitab okuma ve abna ihtiyacım inceli mî müesseseler hatıra gelir. Bunlar mü ucuz bir teşhir vasıtası olan vitrin tez kazı olduğunu tesbit ettim. Bu kilise mi de yaptığı hafriyat esnasında gerek hülâddan 800 yıl evvel yanmıştır. Tekrar kumetten ve gerekse Belediyeden gördü yoktu. Yalnız eski zamanlarda salgın yelim, ellife yardım olsun diye münasib mik yinini bile bilmiyorlar veya ihmal edihastalıklardan, büyücek felâketlerden Cumhuriyete kadar okutulmamış hal tarlarda ve doğrudan doğruya müellif vorlar. Türkiyenin biricik kitab piya inşa edilmişsevde şiddetli bir zelzelede ğü teshilâttan dolayı ayrıca müteşekkir korunmak fikrile yapılagelen vefklerden k.ırmzdan okur yazarların nisbeti mah lerden veya naşirlerden kitab satın alan sası olan Ankara caddesindeki kitabcı tekrar yıkılmıştır. Şimdiye kadar kilise olduğunu ilâve etmiştir. bir tanesi ele geçmistı. Hünkâr, büyük bazılarının vitrinleri acınacak bir djuddur. (1927 nüfus tahririnde %10 u resmî ve yarı resmî müesseselerdir. Ma arm bir muska mahiyetinde olan vafkı silâhbulmuyordu.) Cumhuriyet maarifinin arif Vekâleti, Fırka ve Halkevlerinin vaziyettedir. Kitablann dura dura renk tara gösterdi. bu sahadaki faaliyeti, mektebler, mil bu şekilde yardımlarına tesadüf edilir. eri solmuş, üstleri tozlanmış, üstteki let mektebleri, orduda askere okuyup Bizim neşriyat işlerinde bu türlü mü kitablar alta düşmüş feci bir manzara Acaba, dedi, molla bunu niçin x^ yazma öğretme bilhassa yeni harflerin bayaalar mühim bir rol oynadığı için arzetmektedir. Böyle vitrinler bu dükkimin için yapmıştır? kabulü ve tatbikı sayesinde bu nisbet bunlardan da bahsetmeği münasib gör kân sahiblerinin hüviyetini gösteren feSilâhtar, bir yalan kıvırdı: na kartvizitlerdir. Kitab gibi en yüksek bir hayli artmış bulunuyor. Şüphesizdir düm. Efendimizin muzaffer olması için zevklere hitab eden kıymetli bir metaki bu terakki neşriyata tesir edecektir. yapmıs olsa gerek! Kitab ticaretinin inkişafına tesir eHele bu nesil tamamen ortaya çıktık den bir sebebi de Türkiyede neşre n uğradığı ne büyük hakaret! Bunun üzerine Ünsi molla, Dördüncü tan sonra okuma ihtiyacı daha ziyade Gerçi kitabcılarımız «marifet iltifata dilen kitab ve mecmuaların bugünkü Muradın kahrından kurtuldu ve iltifat kendini gösterecektir. Fakat bugünkü noksan tevzi teşkilâtında aramak icab tâbidir, iltifatsız meta zayidir» darbı gördü. Onun devrinde şöhret alması ve vaziyet maalesef pek o kadar cazib deeder. Teessüfle kaydetmek mecburiye meseli mucibince müşterisizlikten, biltarihe geçmesi işte bu macera yüzündenğıldir. Türkiyede okuma bilenlerin itindeyiz ki Türkiyede kitab ticareti en hassa taşradaki bayilerden şikâyet ededir. çinde bile okuyanların adedi çok az. basit ve ampirık usuller tahtında cere ceklerdir ve belki bazı noktada haklı Şimdi mecmuadaki muhavereye geçeBir basılan, bir de satılan kitablann yan etmektedir. Bunun böyle olduğunu dırlar. Fakat birçokları kusuru kendi lim: Guya bu molla ile Köprülü Mehmiktarmı gösteren iki istatistik mevcud bu sahada ortaya çıkmamış iş bölümün erinde aramaları icab eder. Kitabcı med Paşa konusurken molla, bütün ömolsaydı, satılan kitab miktannm ne ka den de anlarız. Kitab neşri ve kumus ığın bu işten anlamak şartile bir hayli dar az olduğu hakkında tam bir fikir yonculuğu müstakil bir san'at haline ründe üç yıl rahat yüzü gördüğüne tel edinilirdi. gelmemiş, kitabcılık ta, modern kitab kazanc temin eden bir ticaret olduğunu mihle «henüz üç yaşındayım» demiş. Bizim kitab satışlarına nazaran bü cılıkta kullandığı usulleri alan istifade unutmamahdır. Şüphesiz ayni zamanda Mehmed Paşa da bu zarafeti beğenerek: yük mikyasta diyebileceğimiz kitab sa edememektedir. Birçok kitabcılarımızm naşir olanların rezikosu fazladır. Fakat «Hakkın var. Ben de sekiz yıldır Sadratışı daha ziyade ders ve mekteb kitab Türkiyede çıkan kitablardan malumat kazanc da o nisbettedir. Bunun böyle zamlık ettiğim icin ancak sekiz yıl yaşaları bile yoktur. Birçoklarının ellerin olduğunu memleketimizde hem naşir, larına inhisar etmektedir. Bu sene mezun olan talebe, muallimleri ve diğer arkadaşlarile bir arada mis sayılabılırim.» cevabını vermiş. Birkaç müellifin romanını istisna e de Maarif Vekâleti İstanbul Derleme hem kitabcılık yapan müesseselerde göTarihe aykırı düsen nokta bu cevabFatihte çarşamba biçki ve dikiş yur her san'at gibi biçki ve dıkiş hünerinin de decek olursak basılan birçok kitablann müdürlüğünün neşrettiği Bibligrafya rüyoruz. O halde bu işten nazarî ve a dunun dokuzuncu yıldönümü münasebe parlak bir zafere götürüldüğünden bah dadır. Çünkü Köprülü Mehmed Paşa, satışı birkaç yüze inhisar eder. Hatta dergisi bile yoktur. Ayni zamanda na biraz mübalâğa ederek diyebilirim ki şir olanların arasıra neşrettikleri kata melî anlamak lâzımdır. Bence Türki tıle yurdda merasim yapılmış; bu sene setmiş; talebe tarafından da istiklâl topu topu bes yıl, üc ay ve on gün Sadrazamlık yapmıştır. Olünciye kadar ckl'r: mektebden mezun olan on sekiz talebenin basılan birçok kitablar tabı masrafını lokların tanzim ve tertibi çok acı bir yede kitabcılığın istikbali vardır. marşı söylenerek serginin kordelâsı ke manzara arzetmektedir. Bütün resmî viicude getirdiği elişlerinden mürekkeb muhafaza ettiği icin de bunak bir adam hjle çıkarmaktan âcizdir, Kitab meselesi bir «ticaret mevzuu, silmiştir. Sergide teşhir edilen kadın, erneşriyatının toplu olarak satıldığını güzel bir sergi açılmışür. Serginin açılış gafletine düsüp kendini sekiz yıl SadraBizde kitab satışlarının pek az olmabir ekonomi meselesi olmakla beraber kek, çocuk elbiseleri, pijamalar, el ve bilen bir kitabçı yoktur. Bilhassa satı resminde Fatih kaymakamı Rauf, Fatih zamhkta bulunmuş olarak gösteremezdi. suım sebeblerini bir kere taleb, bir kebir millî kültür işidir. Bir halk hüku hğa çıkarılan resmî neşriyatı almak iskazası Parti erkânı hazır bulunmuş; bu hesab isleri çok takdir editmiştir. Bu se Sinek küçüktür amma mide bulandınr, re arz noktasmdan tahlil edelim: Taleb tiyen ecnebi ahcılar bunları nasıl ve meti olan hükumetimiz, halkın her hu münasebetle mektebin bu seneki mezun ne mezun olan on sekiz talebe Fatma, derler. Bu sakat yazılar da ehemmiyetdhetinden bakarsak burada da bir kenereden tedarik edeceklerini bilmiyor susta ve her vasıta ile tenvir ve irşadını larından Masume bir nutuk söylemiştir. Hayriye, Cemile, Masume, İffet, Ha sİ7dir, lâkin fikirleri teşviş etmekten gen re kitab okuma ihtiyacım kitabı satın lar. düşünürken bu kitab tevzi teşkilâtımn Masume bu nutkunda san'atm kıymetin tice, Bedriye, Mevhibe, Melâhat, Safiye, kalmaz. alarak ve almıyarak tatmin edenleri san'at kelımesınin hayat kadar en Asiye, Semahat, Kadriye, Fikriye, TenMecmualarda, gazetelerde ve hususî üzerinde durması çok temenni olunur. den; Biraz dikkatli olalım. [*] Evvelkı yazılar 3 ve 6 eylul tarihll sayımızdadır. Dr. MUHLÎS ETE gin bir mana tasıdığından; bugün bizde zile, Behice, Vedia ve Zehradır. kataloğlarla ilânlardan sarfı nazar edeM. THRHAN TAN Izmir Türkofis Muduru oldu Fatih Biçki Yurdunun sergisi san ve parlak görünüyordu. Fakat, Is latasarayın kapısı önünde bırleşmekten bırleşmek için mi sözlesmişler ki böyle kın şaşkın birini aradığı, bir kadını bek" kenderun körfezi kıyılarındaki Saniha biraz çekinmiyor mu idi? beklesip duruyorlar?» diye kızıyordu. lediği anlaşılıyordu. ya nekadar az benziyordu. Ya, Ercü Nihayet biraz kendini topladı, karşı Saniha, geçen bir otomobile yol ver " Nihayet taksi, Postanenın önündekı mend kendisini tanımazsa?... kaldırıma geçmeden evvel, Ercümendi nr.ek için durdu. Bu duruş esnasında akyaya kaldırımının kenarında durdu. SaOtomobilin penceresinden dışarıya ba* niha, hiçbir şey göremiyordu. Kalbinin bulmak istedi. Gözleri onun üniforma lından bir şimşek geçti: kıyordu. Muhitte de ne büyük değişik çarpıntısı gözlerine vurmuştu. Etrafında sını ve nazenin siluetini aradı. Sakın o yanık yüzlü delikanlı Ercü " lik vardı. Külrenkli, somurtkan gökyü herşey dönüyor ve siliniyordu. Bereket Görünürde hiçbir üniforma yoktu. mend olmasın? Otomobil geçmışti. Kar"Cumhuriyet,, in tefrikasi 61 zünün altında Taksim caddesindeki çı versin ki otomobilin parasmı önceden ha çok sıkıldı, akşamüstü çocuğu eve gel şıdaki sivil ve fakirce giyinmiş gence u* Abîdin Daver DAVER «Ayrıldığımız gündenberi hiç haya kasını oturttu. Arkasına siyah astragan narların yarı sararmış ve seyrekleşmiş zırlamıştı; yirmibeşlikleri şoförün avcuna nıekte geciken meraklı anneler gibi, ha zaktan bir daha baktı. Hatırlıyamadığı tırından binbir fena ihtimal geçti. Sakın bir adama benzettiği bu delikanlı Ercü" lİmden ayırmadığım ve en ateşli bir işti mantosunu giydi. Ellerine üstü siyah çiz yaprakları soğuktan titreşiyordu gibi idi biraktı. ler. bir kazaya uğramış olmasın? Sakın, ak mendin ta kendisi idi. Fakat sevgili Eryakla özlediğim sevgili yüzünüzü görün gili beyaz eldivenlerini geçirdi. Sonra, Şimdi, karşıya bakmak ve mermer sücümend ne olmuştu, yarabbim? Tanın " ce, kimbilir, ne hale geleceğim. Sevincim rugan iskarpinlerinin yüksek ökçeleri soOtomobil de ne hızlı gidiyordu. Ya tunların yanında haki üniformayı bul lına esip Bursaya gitmiş olmasın? Kalabalığtn arasında onu daha iyi mıyacak kadar değişmişti. O cür'etkâr, den gülecek miyim, yoksa ağlıyacak kağm Arnavud kaldınmlarında akisler rıra saat kadar geç kalmış olmasına rağ mak lâzımdı. Başını çevirdi. Mektebin mıyım, bimem. Fakat muhakkak aptalla bıraka bıraka acele adımlarla yürüdü. men, çok erken ve Ercümendden evvel tatil günü ve çıkma saati olduğu için, aramak için karşı kaldırıma doğru yü o dik ve tatlı bakışlı, tunc renkli genc zaşacağım. Ne olursam olayım, ehemmiye Şişli caddesinde, Bomonti istasyonunda Galatasarayın kapısına varmaktan kor burası her yaşta Galatasaraylı çocuk rüdü ve tramvay yolunun ortasına gelin bitin yerine biçimsiz şapkalı, ütüsüz, soluk pardesülü, şaşkın, zavallı, alelâde tî yok. Bence mühim olan yegâne şey bekliyen otomobillerden birine atladı. kuyordu. Eğer, onun haki ve zarif en lar ve genclerle dolu idi. ce, birdenbire, büyük kapının kapalı deesmer bir adam kaim olmuştu. Eski zaman nihayet size kavuşmaktır. Evet, sizi gö Telâş ve acelesinden nereye gideceğini damlı siluetini büyük kapının beyaz ocuklar, durmadan gidip geliyorlar, mir kanadlarile mermer sütunun arasına cengâverlerini andıran, enerjik çehreli, receğim ve zavallı yorgun başımı sevgili söylemeği unutmuştu. Şoför sorunca, bi mermer sütunlan arasında göremezse, gruplar teşkil ederek konuşuyorlardı. sığınmış ve sıkışmış vaziyette, dimdik duharb ilâhı Ercümend nerede idi? Hal ve 'dizlerinize kayup o güzel yüzünüzü, iba raz utandı. Sanki, şoför kendisinin bir kalbi durarak öleceğine emindi. Bazı gelip geçenler, bu altın saçlı muh ran bir delikanlı gördü. Saniha, bu yatavrile gözleri, gönülleri fetheden yakıdet eder gibi, seyredeceğim» demişti. randevuya gideceğini anlıyacakmış gibi Uniformasının daha iyi görünmesi için teşem ve güzel kadma dönüp dönüp ba nık çehreyi tanıyordu. Birine benzetti şıklı zabit ne olmuştu? Saniha, hem telâşlı telâşlı giyiniyor, şaşırarak: mi bu beyaz mermer sütunların yanını kıyorlardı. Kalabalık, hele kendisine dik amma birdenbire bulup çıkaramadı. Saniha, bu zavallı sivil adama doğru hem de, onun bu son mektubunun son Galatasaraya, dedi. seçmişti; yoksa, vaktile çocukluğunda o dık, yılışık yılışık bakanlar, zaten, çok Gencin başında, biçimi bozulmuş bir >vklaşırken dımağında yeni bir şimşek kısımlannı hatırlıyarak kendi kendine Şoförün daracık dikiz aynasında ken kuduğu bu mektebin kapısını, Galata halecanlı olan Sanihayı o kadar sinir fötr şapka, arkasında eskice bir pardesü daha çaktı. Şisli muhitinin o zarif ve kişefkat ve muhabbetle düşünüyordu: di yüzünü görüyordu. O kadar mes'ud saraya karşı duyduğu hislerin tesirile mi lendirdi ve şaşırttı ki aradığı hâki üni vardı. Telâşlı gözlerle bütün geçen genc bar hanımefendisi ile bu köylüleşmiş as«Güzel aşkım, sevgili çocuk; bilsen du ki kendi kendine tatlı tatlı gülümsedi. intihab etmişti? formayı bir türlü göremiyordu. Mekteb kadınlara, yiyecek gibi dikkatli dikkatli, keri birbirinden ayıran mesafeyi, bütün seni nekadar mes'ud edeceğim; seni na Güzeldi, evet güzeldi ve çok zarifti. GeOtomobil ilerledikçe, kalbi çarpıyor, talebesinin çıkma saati olduğunu hatı sıl sevip okşıyacağım... Seni nekadaı niş siyah şapkasınm gölgesi, astragan bütün vücudü titriyordu. Iskenderun rına bile getirmediği için, orada bekli bakıyordu. Fakat bakışları hiçbir kadın vuzuhu ile gördü, bütün güzel hulyası, şımartacağım...» mantosunun geniş yakası arasında, ren körfezi kıyılarındaki ilâhî sesli, mahzun yen çocuk. \e genclere bakarak: «Tuhaf da fazla durmuyor, hemen başka bir gele bir defa daha yıkılıvermişti. Altın başının üstüne siyah, geniş §ap gi daha beyaz ve şeffaf, saçları daha aşkı ile Beyoğlunun tam ortasında, Ga şey, bütün bu delikanlılar, hep burada ns atlıyordu. Delikanhnın halinden, şaşlArkası vari

Bu sayıdan diğer sayfalar: