26 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

26 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Birinciteşrin 193» CLıVlliLrtil.hT SON TCLEFON MABERLEK TELCRAF V« TELSİZLC Hfidiseler arasında Sînek bir semboldür meselesi millî bir mesele oldu Dün gene bütün gazetelerde en mühim yerli mevzulardan biri bu idi Sinek kiiçük bir hayvandır; verdiği hattahk korkusundan başka zararı nihayet, bir ata sozünün tayin ettiğ nahoş halden îbarettir: Mide bulan dırır. Bu küçük hayvana karşı bütün /»• tanbul halkında ve matbuatında uyanan büyük öfkenin sebebi nedir? Dikkat edilecek olursa görülecek tir ki halkm bütün öfkesi yalnız bu küçük hayvanlara karşı değildir; onları besliyen, şişiren, üreten çöplere karşı da değildir; bu şehrin derdi bir şu çöplerden ve bir şu sineklerden ibaret olsa, b'nü alınıncıya kadar herkes bu parax.iti.ere bir müddet sükun içinde katlanır. İstanbul ahalisini kudurtan şey sinekten ziyade sineğe karşı Belediyenin aczidir: Yaptığı işin basit akibetlerini hesablamaktan âciz, en adi ve iptidaî bir tanzifat işini becermekten âciz, hileli suya, süte, yağa karşı âciz, yolsuzluğa karşı âciz, pahalılığa karşı âciz, tstanbulu can çekişen bir belde haline sokmuş bütün belâlara kar şı âciz bir belediyenin en nihayet çb'pler ve sinekler karşısmda da yartm yamalak tedbirlerle bocalıyarak hâlâ bir sıkımlık cant olan hayvanlara mağlub vaziyetinde kalmasıdır. İşte İstanbul halkını bu yıldırıyor ve sinek, onun gb'zünde, Belediyenin bütün kudretsizliklerini ve becerik sizliklerini kendi stska cüssesile temsil eden bir idaresizlik sembolü hali ne geliyor. Felâket buradadır. Italya ile Almanya her hususta anlaştı Ingilizlere göre, Avusturya ile Macaristan da pek yakında Almanyayı takiben Habeşistanın Italya tarafından ilhakını tanıyacakmış IBaştaraft 1 inct sahijede}' Büyük Avrupa Anketi Cumhuriyetin Yazan : Peyami Safa 28 Fransız işgal ordusu Suriyede manevra yaptı Hangi maksadla yapıldığı belli olmıyan manevraya 15 bin asker iştirak etti Son posta ile gelen Suriye gazetelerinde okunduğuna göre General Hüntzigerin kumandası altında bulunan Fransız işgal ordusu tarafından 1017 teşrinievvel günleri içinde ve Hama Humus arasındaki mıntakada genişçe mikyasta manevralar yapılmıştır. Gazeteler sekiz gün süren bu manevralar münasebetile bir çok iptidaî hazırlıklar yapıldığını, o meyanda sekiz yüz kilometro tulünde teleron hattı döşendiğini, ağır toplarla tankların kolaylıkla geçebilmesi için yollann genisletildiğini, yeni yeni yollar açıldığını, Asi suyu üzerine köprüler kurulduğunu yazıyorlar. Manevraların ne gibi askerî gayeler güdülerek yapılmış olduğunu anlamak şöyle dursun, nerede başlayıp nerede bittiğini bile öğrenememiş olan Suriye gazeteleri yalnız işin sonunda yapılan büyük geçid resmi hakkında tafsilât veriyorlar. Bu yoldaki yazılardan anlaşıldığına nazaran 1 7 teşrinievvelde ve Hamada yapılan geçid resmine Fransızlann Lejyon Etranje dedıkleri yabancılardan mürekkeb askerlerden, Faslılardan ve Senagallilerden üçer fırka ile bir hayli cebel bataryası, birçok ağır ve hafif top, yirmi tank, on altı zırhlı otomobil, Fas ve Dürzi süvari alaylan iştirak etmiş, yirmi tayyare de geçidin devamı müddetince uçuş yapmıştır. On beş bin kişilik bir kuvvet teşkil eden bu askerlerin geçişi bittikten sonra merasimde hazır bulunan Suriye ve Lübnan Cumhurreislerile Fransa fevkalâde komiserinin vekili General Hüntziger, tayyare kumandanı ve bir amiral Humusa dönmüşlerdir. Orada ve askerî mektebinde verilen öğle ziyafetinde askerî kuvvetler kumandanı bir nutuk irad ederek manevraların pek parlak neticeler verdiğini, Asi suyu kıyılarında yapılan sürekli hareketler sonunda Hamanın işgal olunduğunu söylemiş, manevraya iştirak eden Suriyeli genc zabitlerin liyakatlerini methederek istikbalde bunlardan büyük işler beklenebileceğini temin etmistir. Suriye gazeteleri «Millî ordumuzun nüveleri» adını verdikleri Suriyeli zabitler hakkında uzun methiyeler sıralıyorlar ve geçid resmini seyreden halkm büyük bir heyecana kapılarak istikbale taalluk eden yurd müdafaası için şimdiden şevklendiklerini söylüyorlar. Ziyafet generalin Suriye ve Lübnan cumhuriyetlerile Fransa arasındaki sar sılmaz dostluk şerefine kadehini kaldırması ve sofradakilerin de ayni şerefe kadehlerini boşaltmalarile bitmiştir. * * * Gene bu gazeteler hükumetimiz tarafından Iskenderun ve Antakya hakkında Fransaya verilen notanın hulâsasını sü tunlanna geçirmişler ve mülâhaza ilâve etmemekle beraber haberin başına «Garaib» kelimesini koymak garabetini göstermislerdir. Bize de onların göstermek istedikleri zımnî istiğrab garib geldi. Almanyada ilk saatler Cermen dünyasınm eşiğinde Paçavraya çevrilen bir uyku Alman topraklarında ev, çiçek, fabrika ilk Almanın çantası ve sigarası Geceyansından sonra Ren nehri üstünden geçiyoruz. Bütün vagonda bir ben varım, bir de, on yedi yaşında, Paris liselerinden birinde okuyan genc bir italyan. Münihe gidıyor; iki sene evvel Almanyaya bir kere daha seyahat etmiş olduğu için, şöhretinin eteklerinde bir çok düşman efsaneleri sürükliyen Hitler rejiminin yabancıları nasıl karşıladığını biliyor ve hududda bavulumu değil, fikirlerimi de yoklamasından endişe ettiğim Alman kontrolundan benim kadar çekinmiyor: Hayır, hayır... diyor, Almanlar çok naziktirler. Muaşeret değil, rejim meselesi... Kitabları ve gazeteleri kontrol ediyor, beğenmediklerini alıkoyuyorlarmış. Zannetmiyorum. Eğer öyle ise ben bavulumdaki bazı kitablarla mecmuaları feda etmeğe mecbur olacağım. Zannetmiyorum. Almanlar ecnebilere çok iyi muamele ederler. Ben buna hâlâ inanamıyordum. Dostoi'eski gibi düşünenler için oldnğu kadar, benim için de «bu çok acayib, çok kıbirli büyük milletin en karakteristik çizgisi, tarihte bir rol sahibi olmıya başladığı gündenberi, ne iş, ne de prensip olarak Avrupa âlemile, yani eski Romaya varis kavimlerle uyuşanıaması» idi. Lâtin ruhunun yabancı ruhlarla derhal kaynaşmıya müsaid ve dışan tesirleri bir elektrik sirayetile hemen kendi içine nakleden sıcak ihtizazlarla dolu, cana yakın insan örneğine mukabil, Cermen dünyası, bende de bir çoklannda olduğu gibi, soğuk bir disiplinin tek bir biçim ve tek bir hüviyet içinde billurlaştırarak müsavi parçalarla kesilrniş buz kahblan haline soktuğu ruhtfuz ve makineleşmiş insanlarla dolu, bunaltıcı, bir yeknesaklık hayali uyandırıyordu. Büyük Alman kültürünü bana inkâr ettirecek derecede esas kanaatlerime tahakküm etmesine hiçbir zaman fırsat vermediğim bu hayali hududa kadar taşıdım. bahın aydınlığını yuta yuta şişen bir dağ ve yayvan bir kâse biçiminde, içi mavi bir duman dolu büyük bir uçururna doğru, eteklerinde perde perde, girtikçe koyulaşan sisler altında lapalaşmış bir vadi belirdi. Nerelerden geçtiğimizi bilmiyordum. Her maddeye bir ad takmak şartsa bütün bu yerlere verebileceğim tek bir isim vardı: Almanya. Olimpiyadlar münasebetile her köy evine Alman bayrakları asılmışh. Binalannın her tarafını kaplıyacak tarzda üstlerine kondurulmuş büyük bir aksan sirkonfleks yahud Arab harflerile sekiz rakamı biçimindeki çatılarile bütün bu evler birbirine benziyorlardı. Münihe kadar, büyük ve küçük hiçbir eski eve tesadüf etmedim ki bu antipatik mimariden kendini kurtarmış olsun. Eveler sıklaştıkça biçimlerinin yeknesaklığı, sahiblerindeki muhayyile kıthğının bariz bir ifadesi gibi göze vuruyor, herhangi bir ilk buluşun, ilk hareketin, ilk şeklin otomatik tekrarlarile dolu, yaratma ve farklılaşma kabiliyetinden mahrum, bütün muvaffakiyetini taklid ve sirayet kanunlarile ayni modeli çoğaltmaktan ibaret bir kemiyet zenginliğine borclu, tek plânlı, tek seviyeli, basit bir çokluk diyanrta girildiği korkusunu veriyordu. Fakat bütün bu evlerin en fakirleri arasında bile tek bir tanesi yok tu ki mutlaka, çok itina görmüş bir bahçesi ve ayrıca bütün pencerelerinde (Evet: Bütün!) mutlaka çiçekler bulunmasın. Tren durunca nerede olduğumuzu anlamıştım: Stütgart. istasyon da çiçekler içindeydi. bilhassa iki memleketi doğrudan doğru ya alâkadar eden meseleler görüşülmüştür. Bu görüşmeler, büyük bir dostluk havası içinde yapılmıştır. İki hükumetin iş, sulh ve imar bahislerindeki görüşleri ve nıyetleri arasında mevcud olan mutabakat, tesbit edilmiştir. İki hükumet, bu gayelerin tahakkukunu temin maksadile temas halinde kalmağa karar vermişlerdir. İtalyanm beşler konferansına iştirakini temin için verilmiş bir ıvaz olacaktır. Avusturya ile Macaristan ise pek yakında Almanyamn isrini takib eyliyecek lerdir.» M. Cianonun gazetecilere beyanatı İtalya Almanyamn müstemleke metalibine muzaheret edecek Paris 25 (A.A.) Romadan Figaro gazetesine bildirildiğine göre Italya, bundan böyle Almanyamn müstemlekâta dair olan metalibine muzaheret ede cektir. Bu anlaşmanın gizli bir itilâfname ile mi yoksa alenî bir itilâfname ile mi tevsik edileceği malum değildir. ttalyan gazeteleri vaziyetten çok memnun Roma 25 (A.A.) Almanyamn, Habeşistan üzerindeki îtalyan hakimiyetini tanımış olması keyfiyeti, İtalyan gazeteleri tarafından büyük bir memnuniyetle kaydedilmektedir. Gazeteler bu haberi kaydederken, bunun siyaset ba kımmdan olduğu kadar moral bakımından da mühim bir hâdise teşkil etmekte olduğunu tebarüz ettirmektedirler. Giornale d'İtalia ezcümle diyor ki: «italyan împaratorlugunun M. Hitleı tarafından tanınmasının manası çok sarihtir. Bu suretle Almanya ile îtalya arasındaki münasebat, tam surette tarsin edılmiş bulunmaktadır. İtalya İmparatorluğunun Almanya tarafından tanınması, hâlâ tereddüd et mekte olan dığer devletler için dürüst bir emsal teşkil edecektir. M. Hitlerin bu hareketi, çoktanberi İtalya ile Almanya arasında başlamış olan işbirliğınin çok manalı bir tezahürü olarak telâkki edılebilir. Almanya, İtalyan İmparatorluğunu nasıl bir zihniyetle tanımışsa, îtalya da Almanyamn müstemleke isteklerinin haklılığını ayni zihniyetle tammaktadır.» Avusturya ile Macaristan da Al~ manyamn isrini takib edecekler Londra 25 (A.A.) Dün akşamki gazeteler, Almatıyanm Habeşistan ü zerindeki İtalyan hakimiyetini tanunası keyfiyetine bilhassa ehemmiyet atfetmektedirler. İngiliz gazeteleri bu işte daha herhangi bir vaziyet almış değillerdir. Star gazetesi bu mesele hakkında şunları söylüyor: «İngiliz ve Fransız hükumetlerinin yakında bu meselede müşterek bir hattı hareket ittihaz etmeleri ihtimali vardır. Bununla beraber İngiltere ve Fransa Habeşistandaki elçiliklerini başkonsolosluklara tahvil etmek niyetindedirler. Bu, Münih 25 (A.A.) M. Ciano, bu sabah gazetecileri kabul ederek onlara ezcümle şu sözleri söylemiştir: 1 M. Hitlerle M. von Neurath ve kendisi, yapıcı bir sulh için mesai bir liğinde bulunmağa karar vermişlerdir: 2 Medenî müesseseleri müdafaa etmek İtalya ile Almanya için bir vazi fedir. Binaenaleyh Roma ve Berlin hü" kumetleri emniyeti, garbî Avrupaya aid bir garanti misakile temin için beraberce çalışmak kararını vermişlerdir. 3 İki hükumet, dostane teşriki mesai zihniyetile Tuna meselelerini de halle çalışacaklardır. 4 îki hükumet General Franko hükumetinin îspanyanın her mıntakasın da halkm muzaheretine nail olduğunu ve bu hükumetin o mıntakalarda evvelce hiiküm sürmekte olan anarşi hilâfma o larak, sükun ve inzıbatı temin etmiş bır lunduğunu kayid ve tescil etmişlerdir. 5 îtalya ile Almanya, îspanya işlerine ademi müdahale siyesetine taraf tardırlar ve îspanyanın mümkün olduğu kadar yakın bir zamanda gerek ana vatan arazisinin ve gerek müstemlekâtmm tamamiyetine sahib olduğu halde mil letler ailesindeki büyük mevkiini işgal etmesini arzu eylemektedirler. 6 Alman ve İtalyan milletleri, e saslan aile ve millete istinad eden büyük meseleler olan Avrupa medeniyetinin mukaddes mamülkünü bütün kuvvetle rile müdafaa etmeğe azmetmişlerdir. 7 M. Ciano, Romaya döner dönmez bir Alman îtalyan kültür itilâfı akdi için müzakferelere başlanacaktır. 8 Doğu Afrikasındaki İtalyan împaratorlugunun M. Hıtler tarafından tanınma.sı, hararetle takdir edilmiş olup I talya ile Almanyamn Hateşistandaki ticarî münasebetlerinin her iki memleketi memnun edecek bir şekilde tanzim edilmesine medar olacaktır. M. Ciano, netice olarak demiştir ki: «îtalyaya, Almanyada görmüş olduğum bütün şeylere samimî bir hayranlık hissile mütehassis olduğum halde a v det ediyorum. Bu hayranlık hissi, her şeyden evvel Duçe ve faşist İtalya na mına kendisini selâmlamak fırsatını elde etmiş olduğun> Führer hakkındadır.» PEYAMl SAFA Bulgaristandaki ırktaşlarımız Ana vatana gelmek için emir bekliyorlar Dün Varnadan şöyle bir telgraf aldık: «Bulgaristanın muhtelif kazalannda meskun olan biz ırktaşlarınız 1935 senesinde emlâkimizi satarak bin müşkülâtla ancak 1936 ağustosunda pasaportları mızı alabildik. Tam yola çıkacağımız zaman Türkiye bu sene Bulgaristandan ancak on bin muhacir alacağını ilân etti. Esasen o güne kadar on bin muhacir Bulgaristandan Türkiyeye gitmiş olduğu için bize vize verilmedi. Biz bunu daha evvelden bilseydik bittabi ona göre hareket eder, mülkümüzü derhal satmaz, sıramızın gelmesini beklerdik. Halbuki artık işişten geçmiş bulunuyor. Emlâkimiz yeni sahiblerine teslim edildiği için biz açıkta ve gayrimüstahsil bir halde kaldık. Efradı ailemiz ve hayvanlanmızla müstehlik olduğumuzdan ve daha birçok sebeblerden dolayı elimiz de, avcumuzda ne kaldısa o da süratle eriyor, sefalete doğru gidiyoruz. Eğer bu kış burada kalacak olursak vaziyetimiz pek acıklı ve sarsıntıh ola caktır. Hiç olmazsa 1935 senesinde emlâkini satan ve 1936 yılının ağustosuna kadar pasaportunu çıkarmış olanlann sefaletten kurtanlmalan için iskânları bilâhare yapılmak üzere ana vatana kabul edilmelerini rica ediyoruz. Kont Ciano Romaya döndü Roma 25 (A.A.) Dış İşleri Ba kanı Kont Ciano refakatinde Almanyamn Roma büyük elçisi olduğu halde bugün saat 11 de kendi tayyaresile Romaya dönmüştür. Ziraat işçilerinin çalışma vaziyeti M. Blum mühim bir nutuk söyledi Bu mesleye dair hazır «Halk cephesi hükumeti lanan kanun yeniden bütün icraatmda muvaffak^olacak» gözden geçirilecek Ankara 25 (Telefonla) Büyük ziraat mıntakalarındaki ziraat işçilerinin vaziyeti üzerinde yapılan tetkikler ikmal edilmiş vaziyettedir. Bilhassa Adana gibi bazı büyük ziraat mıntakalarında işcilerin çok fena şerait altında bulunduklan, bu yüzden birçok hastalıklara uğradıklan, ekseriya yağmur ve saıre gıbi bahaneler ileri sürülerek uzak yerlerden gelmiş olan köylü kafilelerin yevmiyesiz ve açıkta bırakılmalan gibi vaziyetler de bu arada tetkik edilmiştir. Ziraat işçilerinin tabi olacakları ça lışma şartlannı gösteren kanun projesi, son tetkikler gözönünde bulundurularak yeniden tanzim edilmektedir. Proje, Meclisin bu çalışma yıhnda konuşulacak ve ziraat işçileri hakkındaki kanun da iş kanunile birlikte tatbik edilecektir. Toulouse 25 (A.A.) söylemiş olduğu bir nutukta «Halkçılar cephesi» hükumetinin bütün icraatmda muvaffak olacağına kanaati olduğunu beyan etmistir. Başvekil demiştir ki: « Şimdiki tecrübenin derin manası, cumhuriyet demokrasisile Proletarya demokrasisinin hükumet kualisyonunun demokrasi usullerinin haricine çıkmaksızın ve hürriyet prensiplerini ihlâl etmeksizin müessir surette faaliyette bulunamıyacağını tayin etmektir. Bunu isbat etmek mevzuubahisti ve zannederim ki ispat ta ettik.» Kemaller kazası Podayva köyünde 21 aile namma Bekir, Rusçuk kazası Sinan köyünde 5 aile namına Arif, Rusçuk kazası Bizovets köyünden Arif, Şakir, Pravdi kasabasmdan 2 aile namma Ibrahim Tüfekçi, Kadıköyunden 4 aile namma Cafer Ömer. Koti köyünden 13 aile namına Osman Nuri, Göztepe köyünden 3 aile namına Şaban Ahmed. Arablar köyünden 11 aile namına Yusuf Hasan, Sultanlar köyünden 3 aile namına Mustafa, Karamanlı köyünden 31 aile namma Salim Rahim, kazadan Murad ve Abdürrazzak, Sofular köyünden 2 aile namına Hasan Yusuf, Demirhanlıdan M. Blum, 20 aile namma Hasan Küçük san'atlar sergisini Yugoslavya Başvekili açacak Ankara 25 (Telefonla) Küçük san'atlar sergisi hazırlıkları ikmal edil miştir. Memlekette ilk defa açılan bu ser gi birçok sürprizlerle doludur. Ve menr leketin küçük san'atlar cephesindeki inkişafını da göstermiş olacaktır. Sergiyi, Cumhuriyet bayramı münasebetile An karaya gelecek olan Yugoslavya Başvekili M. Stoyadinoviç bir cemile olarak açacaktır. M. Blum, bundan sonra sosyalizm Ankara Orduevinde bir yeryüzünde teessüs edecek olursa muhadüğün rebenin imkânsız ve hatta tasavvuru Ankara 25 (Telefonla) Temyiz gayrikabil olacağı kanaatinde bulundu mahkemesi birinci ceza dairesi reisi ğunu beyan etmistir. Halil îbrahimin oğlu Osmanlı Bankası Hatib, netice olarak «Avrupaya müte memurlarmdan Sedadla tüccarlarımızEşya nakliyatında tenzilât allik meselelerin umumî surette Lokar dan Ruhinin kızı Muhsinenin düğünleri yapılacak no müzakerelerini tevsi etmeğe gayret bu gece Orduevi salonunda nezih ve saAnkara 25 (Telefonla) Hayatı u edeceğini söylemiştir. mimî bir hava içinde kutlulandı. Yeni cuzlatma yolunda devletçe almacak yuvaya saadetler dileriz. Ankaraya giden izciler tedbirler etrafında mühim tetkiklerde Japonya 100 bin ton tuz bulunulmaktadır. Devlet Demiryolları Ankara 25 (Telefonla) Bayram mü eşya nakliyatında yeni bir tenzilâtlı ta nasebetile Ankaraya gelmiş olan izcialıyor rife hazırlamakla bu vadide bir adım ler bugün öğleden evvel Cumhuriyet aAnkara 25 (Telefonla) Japonya, atmıştır. Bu eşyalar tarifesi hakkmda bidesine merasimle çelenk koydular. Çamaltı tuzlasından yüz bin ton tuz alâkadar dairelerin noktai nazarlarını Salı günü de merasim sahasında umumî mubayaa etmektedir. Bunun üç bin tobildirmesi istenmiştir. bir tecrübe yapılacaktır. nu sevkedilmiştir. Geçtiğimiz bütün topraklarda en göze çarpan şeylerden biri de fabrika bolluğudur. Bazan bir orman vehmi verecek kadar srk bacalardan yükselen duman lar, her tarafa asılmış Alman bayraklarından ziyade Almanyada olduğumuzu belli ediyordu. Endüstrinin vatanı olan bu memlekette büyük çarklann dönmesini teşvik etmek için müstahsili zorla makine başına iten sun'î tedbirlere hiç lüzum Geceyarısından sonra saat 1 de treni yoktu. Her ev kendi bacasmın fabrika miz Kehlde Alman topraklanna girmiş bacalan sayesinde ve onlarla beraber ti. O zamana kadar gördüklerimin hep tüttüğünü biliyordu. sinden daha temiz ve daha tertibli bir Bana bu fabrikalardan birinin ustabahudud istasyonunda, Alman bayrakları şısı, yahııd, kknbilir, direktörü hissini ve her tarafa asılmış almanca büyük veren iriyarı, elinde bir küçük çanta ve «safa geldiniz!» levhalan, Almanyaya ceketinin dış cebleri, belki de bir sürü isnad edilen ecnebi düşmanlığını tekzib demir parçalarile dolu olduğu için sert etmek için yanyana getirilmiş zannını ve bir şiskinlikle kabarmış bir Alman, komriyorlardı. partımanımıza girdi, ikimizi de ayn ayrı Gümrük, para ve pasaport muamelesi selâmladı, ve benim sağ tarafıma otururpek çabuk yapıldı. Daha doğrusu bu, ken, aramızda boş kalan bir kişilik yere kontrol memurlarınin almanca sordukla küçük çantasını koymak için bile benden rı birkaç suale «ya!», «nein», «transit» müsaade almağa lüzum gördü: cevablarım almalanndan ve pasaporta Pardon! dedi. bir damga basmalarından ibaretti. Ba Sonra çantasını açtı, bir sandviç çı vulumu açmak şöyle dursun, meydanda kararak yedi, arkasmdan bir havana siduran kitablanma ve gazetelerime bile garası çıkardı, fakat ağzma almadan evbakmadılar. Bunların içinde Marx basili vel bunu bana doğru uzatarak almanca saçan neşriyatın türlüsü vardı: Humani birşeyler söyledi. Kapıdan içeri girdiği te, Pariste Pierre Quintin elime tutuş andan itibaren yüzü gülüyordu. Ne deturduğu faşizm aleyhine broşür ve sağ, diğini anlamadım. Almanca bilmediğimi sol Fransız mecmuaları... almanca söyledim. Işaretle meram anlatMemurlar gittikten sonra İtalyan gen mak istedi. Acaba sigara içmek için de cı sordu: mi müsaade istıyordu? Ne lüzum var? Ben size demedim mi? Bilhassa Vagon tiryakilere mahsus. Belki başka Bavyera Almanları çok naziktirler, ra birşey söylüyor. Mükâleme kitabımı çıhatsız olmanızı hiç istemezler. Ben Mü kardım ve merammı anlatacak cümleyi nihe ilk defa gidıyorum amma orada da içinde bulur ümidile kendisine uzattım. Aradı, cümleyi buldu. Tahmin ettiğim çok iyi muamele göreceğimize eminim. Bana bu emniyetinin bir delilini vermek gibi imiş: «Sigara sizi rahatsız eder mi?» stiyormuş gibi arkaüstü uzandı ve he dıye soruyor. «Hayır!» dedım ve ben de men uyudu. Bense onu taklide üzenme bir sigara çıkanp yaktım. Karşımızda uden evvel, pencerenuı önünde durarak, zanan ve uykusundan yeni uyandığı haliçine seyrek ve ufarak ışıklann batıp çık de bütün bu sahneyi hususî bir dikkatle kları, fakat mercimek kadar hacimlerin takib eden genc, bana gözlerile hududden fazla birer panltile delmeğe muvaf daki sualini tekrarlıyor gibiydi: fak olamadıklan yekpare bir karanlık Ben size demedim mi? Almanlar altında saklanan Almanyayı görmek is cok naziktirler... Bilhassa Bavyeralılar.. tiyordum. Bu tektük ışıklardan ve camdaki aksimden başka hiç birşey göremeDiyarbekir hastanesi yınce ben de uzandım. yapılıyor Saatte yüz kilometro giden bir trenin altındaki acayib seslerin her an didikAnkara 25 (Telefonla) Geçenlerde liye didikliye paçavraya çevirdikleri tamamen yanan Diyarbekir hastanesi haysıyetsiz bir uykudan sık sık uyanıyor, nin bu sene yalnız bir paviyonu yaptı kalkıyor, önünde durmadan geçtiğimiz rılabilecektir. 20 bin liraya çıkacak olan meşhur Alman şehirlerinin istasyon lev bu paviyonun inşaatma hemen başlanahalarını görmek için, pencerenin önünde, caktır. Hastanenin inşası 150 bin liraya içini muhayyilemle istediğim gibi dolmal olacak ve gelecek sene bitecektir. durduğum karanlıkları seyrediyordum. Sabahın saat dördüne doğru ortalık Diyarbekirde bugünlerde Umumî müağarmıya başladı. Rüzgârla dağılan kö fettişin ikametine mahsus bina ile Kolmür tozları gibi karanhğın zerreleri bir ordu kumandanlığı binasının 230 bin birinden ayrılarak boşlukta kayboluyor liraya çıkacak olan inşaatına başlana du. Gece dağıldıkça, ufkun önünde sa caktır. Antakyadaki muhake menin şayanı dikkat tafsilâtı [Baştarafı 1 inci sahifede] lisin mümanaat teşebbüsüne rağmen toplu bir halde Iskenderun caddelerin de dolaşmışlar ve saat on birde Antakya, Kırıkhan, Beylân ve Reyhaniyeden gelen yüzlerce otomobil heyetleri hâmil olarak İskenderunu terketti. Beylân civarmda bulunan kırk birinci fırka şehidler abidesine çelenk koyduktan sonra yoluna devam etti. Heyet Kırıkhanda bir buçuk, Reyhaniyede bir saat kalarak ora halkile samimî hasbıhaller yapıldı. Suriye için meb'us intihabı teklif edilirse, bütün Sancak halkınm intiha ba iştirak etmiyerek dükkânların protesto makamında kapatılmasma dair kat'î kararlar verildi. Sancak delegesi halktan imza topluyor Diğer taraftan haber aldığımıza göre, Fransanm Sancak delegesi M. Doryo, îon günlerde Sancağın Fransa himayesinde muhtar bir yer olarak idaresini ve kendisinin de yüksek komiser ola rak ipkasmı temin maksadile mazbata hazırlamakta ve bu mazbatayı bazı kim selere imza ettirmektedir. Bu mazbata altma imza koyanlardan bazı kimselerin isimlerini verivorum: Sancak Meclisi Umumî azalarmdan Adalı Nafi, Antakya Belediye reisi Ha•ı Etem Civelek. Şükrü. Suriye meclisi azasından Adalı Mehmed, Mustafa Kay seri, Şınemli Halil Sadık, Muses Dirkalsonyan, Mehmed Hayri, Meclisi idare azalarından İbrahim Seyfeddin, Selim Huri, Selim Mahmud, Hacı Ali, Şeyh Süleyman Şami, Kırıkhan Belediye reisi îstefan. îskenderun Beledive reisi Nikola.

Bu sayıdan diğer sayfalar: