26 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

26 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Birincitesrin 1936 CUMHURÎYET Kocaeli vilâyetinde yapılan sıtma mücadelesi Ingilizlerin gayesi AkdeMekteb sıkıntısını gidere nizde serbest olmaktır Adapazarınm bir derdi: Mekteb Tarihî roman arihi romanlaştırmaktan ziyade romanı tarih yapmak yolunda yürüyen bir arkadaşın yeni yazmıya başladığı büyük bermutad büyükeserinde şu satırlann bulunduğunu duyduk: «1486 yılmın ilkbaharmda İspanya sularına gitmek üzere hazırlanan Türk donanmasını Sarayburnundan seyreden İkinci Bayezid, Donanma Kumandam Kemal Reisi çağırdı: Koca aslan, dedi, ay yıldızh bayrağımızın gölgesi albna sığınmak istiyenIere...» Bu 1486 rakamile «ay yıldızh bay rak» tabirine balmumu koyalrm ve Kemal Reisle çağdaş, belki de dost olan İbni Kemali dinliyelim. Büyük alim, kendi adını taşıyan tarihinde şöyle dıyor: «Çün devran Sultan Cemi orta yerden kaldırdı. Sultanı zaman gazaya ragıb oldu, deniz işlerini bilen reisleri araştırmıya girişti, o arada Kemal Reisin de şöhretini ye kıymetini duyup İstanbula getirtti.» İbni Kemal tarihinden kısaca aldığımız bu ibarenin sonunda Kemal Reisle Sultan Bayezidin Hicrî 900 yılında, yani 1495 te ilk olarak tanışhklan sara hatle yazılıdır. Kemal Reisin yeğeni Piri Reis te bu tanışma hâdisesini Bahriye adlı kitabında şu suretle anlatıyor: Buyurmuş ki Kemal gelsin kapuma Denız hizmetlerın etsin tapuma Ol emrın tarihi buydu ey Han Dokvz yuzde geluben tuttuk evtan Demek oluyor ki Kemal Reisle Sultan Bayezid, Şehzade Cemin gailesi bittikten sonra Venedik aleyhine açılacak sefer münasebetile tanışmışlardır. Bunu hem İbni Kemal, hem Piri Reis söylüyor. Cemin 1495 te vefat ettiği de muhakkaktır. O takdirde İkinci Bayezid, 1486 da Kemal Reisi yanına çağınp: «Koca aslan» diye kendisile konuşamaz. Gerçi Kâtib Çelebinin Tekvimüttevarihinde, Kemal Reisin Hicrî 882 de Ispanya sularına gittiğine dair bir kayid vardır. Fakat İbni Kemal, o meşhur denizci ile bir çağda yaşamış ve kendisini yakından tanımış olduğu gibi Piri Reis te yeğeni olmak haysiyetile onun birçok seferlerine iştirak etmiş, hal tercümesini de kaleme almış olduğundan Kâtib Çelebinin rivayeti, öbürlerininkine nazaran, çok zayıf kalır. Çünkü gören, duyandan daha iyi bilir!.. Şimdi sıra, Kemal Reisin îspanya sulannda dalgalandıracağı «ay yıldızlı» bayrağa geldi. Romanı tarih yapan arkadaşın şu ifadesinden anlşılıyor ki o, Onbeşinci asırda da Türklerin «ay yıVdızlı» bayrak kullandıklarına. kanaat besliyor. Halbuki Türk bayrağına yıkhz konulması pek yenidir, üzerinden henüz yüz yıl bile geçmiyen bir iştir. Bu hakikati, bayraklar hakkında derin incelemeler yapmamakla beraber güzel bir hulâsa ortaya koymuş olan rahmetli Ahmed Rasim bile tarihinde yazmıştır. Adapazarı (Hususî) Adapazarınm mekteb derdi, artık müzmin bir has talık halini aldı Kocaelinin nüfusu en çok olan bu büyük şehrinde mekteb işleri bir derd olmaktan hâlâ kurtula madı. Yıllardanberi Adapazarından yükse len mekteb ihtiyacı sesleri, hemen da ima şu, bu sebeblerle arada kayboldu gitti. Bunu vakıâlarla kaydedelim: Adapazarında hemen ekserisi vaktile halk tarafmdan yapılmış, yaptırılmış ve sonradan Maarif idaresine vakıfla rıle bırlıkte devredilmiş 7 ilkmekteb vardı. Bunlardan ikisi geçen ders yılı Bataklık mıntakasında bulunan 326 köy halkı cek filî tedbirlere ihtiyac «Ingiltere Akdenizde bir sevkülceyş yoluna görülüyor muhtaçtır. Fakat bu yol Romadan geçmez» sıkı ve daimî tedaviye tâbi tutuluyor T İzmit Sapanca arasında Dibsiz bataklığında İzmit (Hususî) Vilâyette sıtma savaşı, Sağlık ve İçtimaî Yardım Vekâ letinee sistematik ve modern bir şekilde kurulmuştur. Sakarya, Büyükmelen nehirlerinin munsablarile, Mudumu, Ki lez, Dinsiz sularının ve Sapanca gölü nün tevlid ettıği bataklıklar mıntakasın" da halen üç yüz yirmi altı köyde sıtma savaşı yapılmaktadır. Bu saha İzmit, Adapazar, Sapanca, Akyazı, Düzce, hafriyat yapılıyor tadan göle olan mesafe beş kilometrodan ibaret olduğuna göre önümüzdeki yılda bu kanal, büyük Derben batağım da geçmış ve göle ulaşmış olacaktır. İzmit Sapanca kanahnin en mühim ve mıiskül kısmı olan Dibsiz bataklığı kurutulmus bulunmaktadır. Buradaki ana kanal hususî idarenin getirdıği Ekskavatör makinesile açılmıştır. Vilayet, 3500 hektarlİk Adapazar Adapazarında yenüerınin yapılmasına çok ihtiyac görulen eski bir mekteb yikthrken başmda bakımsızlıktan yıkılmak tehli kesıle karşılaştı ve boşaltıldı. Talebesi diğer mekteblere taksim edildi ve ya rım gün tedrisatına, sinema matinelerine benziyen bu garib okutma tarzına geçildi. Şimdi vilâyetin Adapazarında ilk resmî mekteb binası olarak yaptırdığı bir bina bitmek üzeredır. Fakat bu bina da sağlam temel ve kalm duvarlarına rağmen, mazgala benziyen küçücük pencereleri, karanlık ve dar koridorlarile 936 yılının modern bir mekteb binasından çok, bir kale bürcünü andırmakta ve sarfedılen paraya göre, ihtiyacdan çok uzakta. İzmit Sapanca körfezi arasında açdan kanallardan Tatilden evvel tamirleri için ihtiyacikmal edilmiş bir kısım lan gözönüne konulan ve biraz daha Karasu merkezleri olmak üzere altı şu yoluna ulaşmış bulunmaktadır. Bu nokbeye aynlmış ve her şubeye bir doktor Gökçeviran ve 8000 hektarlık Karasu gayretle boşaltılan mekteb binaları akiile. o mmtakanın vüs'atıne göre icab e • Akgöl bataklıklarının kurutma ameliya betine uğraması uzak olmıyan Karaosden seyyar sıhhat memurları verilmiştir. tında çalıştırılmak üzere iki Ekskavatör man ve Sabihanım mekteblerinin tamir Şube hekimleri her ayın yirmi günü makinesi daha satm almağa karar ver keşifleri, koca tatil ayları geçip te dersnü köylerde geçirmekte ve sıhhat memur miş bulunuyor. Kurutulacak bataklıklar lerin başladığı bugünlerde yaptırılıyor. lan da haftada bir gün sırasile bu köy Bugün mevcud ilkmektebler dolup la otuzdan fazla köyün ve otuz binden lere giderek vazife görmektedirler. Bafazla nüfusun sıhhati korunmuş ve bin taşarken, dışarıda mektebsiz kalan kütaklık mıntakasında bulunan 326 köyün lerce hektar araziden en yüksek ziraî is çükler de sayısızdır. halkı ilk ve sonbahar mevsimlerinde dokOrtamektebe gelince: tihsal imkânlan temin edilmiş buluna torlar tarafından muayene edılmekte ve Geçen yılın başında iki, sonlarına doğ bunlar arasında bulunan dalaklı ve müz ca ktır. ru da üç ayrı binada çalışan ortamek min sıtmalı hastalar mükerrer tedaviye teb, her tarafta ders yılı başladığı halde, tâbi tutulmaktadır. Bundan başka sıtma Konyada terzihane bolluğu hâlâ açılamadı. Şimdi geçen sene dört mücadele lâboratuvarında senede 40 60 Konya (Hususî) Konyada birçok sınıfa bölünen eski kilise salonu, bu debın kan muayenesi yapılmakta ve günü kadın terzisi ve kadm terzihaneleri var fa da sekiz sınıfa çıkarılıyor. gününe görülen bu işler tedavi tatbi dır. Bunlar o kadar çoktur ki burada Bir hafta sonra ancak çalışmıya başkında da ayni intizamla takıb olunmak mükemmel yünlü veya ipekli bir robu lıyabilecek olan ortamektebimiz, mü tadır. Sıtma mücadelesi (Anofel) denr bir lira ücretle diktirmek mümkündür. racaatlerin çoğunu geri çevirmek istı len nâkil sivrisineklerin kâhil ve sürfele Mahalle aralarında elişleri üstünde çararına rağmen. birinci sınıf 6, ikinci sırini imha için çalışmakta ve ayrıca bu si lışan birçok ta evler vardır. Bu evlerde nıf 4, üçüncü sınıf ta 3 ki (13) sınıfla nekler hakkındaki tetkikat ve müşahedeyaptınlan elişleri de çok güzel, çok düz derse başlıyabilecektir. Icrine aid raporlarla tertıb ettıği kollek " gün olmasına rağmen başka yerlerde Kültür Bakanlığı, çocuğu bu kadar siyonlan Adana sıtma enstitüsüne gön çok ve mektebi az Adapazarına nihayet kinden birkaç misli daha ucuzdur. 175 dermektedir. santimetro genişliğinde ve iki buçuk iyi bir ortamekteb binası kazandırma Son 934 935 senelerinde Kocaeli yı düşünmüş ve güzel bir proje hazırlatmetro uzunluğunda bir file perdenin el sıtma savaşı mıntakasında ufak, büyük mıştı. altmış iki bin metro uzunluğunda kanal emeği 120 kuruştur. Fakat gerek eliş Bu projeye, vilâyette takıldıklarım ve açılmış ve 4159 hektar bataklık kurutul lerinde, gerekse terzihanelerde çalışan tekrar bozulmak, binaya başlanılmasmı muştur. Bundan evvelki seneler zarfında kadınlar pratik olarak yetişmişlerdir. bir çıkmaza sokmak için bazı yersiz açılan kanallardan 35976 metrosu te * Bunlarda ancak taklid eylemek marife gayretlerin harekete geçtiğini duyan mizlettirilmiştir. ti vardır. Kendiliklerinden bir şey ya Adapazarı halkı, haklı olarak bu işe çok ratamıyorlar. San'atları, gözlerine borc kırgm. izmit Sapanca savaşı Ve nihayet şu neticeye göre, vilâyetizmit körfezini Sapanca gölüne bağlı ludur. Halbuki yeni açılan Kız San'at te mekteb işinin programlı bir yola soyacak ve bu arada bulunan bütün batak mektebi, bilhassa bu taklidciliği kaldı kulması ve ihtiyaçlarm gözönünde tu lıklann sularım içine alacak olan büyük rarak yetıştireceği san'atkârlara yeni tularak çalışılması zamanının gelip geçkanalın hafriyatı bugün bir program mu bir ruh. yaratmak ruhu aşılıyacak ve tiği kanaatme varılabiliniyor ki İstancibince Dibsiz bataklığını kurutarak geç bu ruhtan hiç şüphesiz şimdiki san'at bulun bir banliyösü olan Kocaelinde bu, hiç te hoşa giden bir iş olmasa gerektir. miş, ve Tepeköy denilen mevkide demir kârlar da hisselerini alacaklardır. îngiliz donanmasından bir grup İngilizce Great Britain and the East mecmuası yazıyor: Türk donanması yakında Maltayı ziyaret edecektir. İngiliz donanması Yu nan sularını ziyaret ederken Yunan hükumeti de Yunan donanmasının Maltayı ziyaret eylemesi arzusunu izhar etmişti. Böyle dostluk alâmetlerinin tezahür et tırılmesi çok mükemmel bırşeydır. Hahikaten bugün Akdenizde en hoşa giden şey îngiliz Türk ve İngiliz Yunan münasebetlerinin inkişaf etmiş ol masıdır. Maamafih bu parlak manzaranın üzerinde gölge yapan şeyler de var dır. Bu, İtalyanm Akdeniz politikasının atisi hakkında gösterdiği telâştan ileri geliyor. İtalyanm müstemleke işleri mütehassıslanndan profesör Pace Milâno da haricî siyaseti tetkike mahsus millî İtalyan kongresinde şu sözleri söylemiş tir: « îtalyanın Türkiye ve Arab hü kumetlerile dostluğu manevî ve iktısadî sebeblerden dolayı kendileri için İngiliz dostluğundan daha iyi olurdu. Böyle bir düşünce hakikî vaziyetin büsbütün aksidir. îtalyadan başka Ak denizdeki her devlet İngilterenin bu denizin sahib ve efendisi olmadığını idrak etmektedir. İngilterenin istediği, hâdise lerin son inkişafı da açık olarak ispat ettiği veçhile, bu sulardaki hareketinin tamamile serbestisini muhafaza etmekten c barettir. ., Boyk bir.azimye^karar.d>Jıerhang^ bir muhasama şemmesi bulunamaz. Bilâkis böyle bir vaziyetin şayanı a r zu olduğuna iştirak edenlerden cümlesi nin dost olmaları için meydan açıktır. İngiltere Akdenizde İtalyanm teşriki mesaisine muhtacdır. Çünkü en iptidaî sevkülceyş müdekkiki bunu anlar. Lâ kin bunun yolu Romadan geçmez. Akdenizde İtalyanm «esaret» halinde bulunduğu gibi sözler ve İngilterenin Akdenizde kendisine bir inhisar mevkii temin etmek istediği yolundaki iddialar lâf ve küzaftan başka birşey değildir. Bilâkis böyle sözler ve iddialar muztarib bir zihanin ârazıdır.» hareketini «gayrikabili izah» diye şikâyet etmiştir. Çünkü Allah bilir İtalya Büyük Harbden sonra Türkiyedeki yağmadan hiçbir şey alamamıştır. Böyle bir tasavvurun (realizm) i neresındedır? İtalyanm Anadolunun bir kısmını il " hak edememesi, başkasının daha evvel oraya gitmiş olduğuna, yahud İtalyanm o zaman dahilen tefrikada bulunduğuna hamletmek pek zekâ ve akıl işi sayıla maz. Italyada faşist rejimi teessüs ettikten sonra da tabiatile müvesvis bulunan Türkleri temin edecek birşey söylenmemiş ve birşey yapılmamıştır. Şark memleketleri gözlerini Romadan Londraya çevirmeden evvel, îtalya ile Türkiye ve Yunanistan arasında şüpheden azade ve samimî (manevî ve iktı sadî) bağlar bulunduğu iddiası da is pata muhtacdır. Akdeniz devletlerinin aralannda sıkı dostluk olmamasını icab ettirecek ortada kuvvetli bir sebeb olmadığını İtalyanm haricindeki bütün memleketler biliyorlar. İtalya şu (manevî karabet) iddialannı bir tarafa bırakacak olsa Akdeniz dev letlerinin arasında dostluk ihtimali daha çabuk tahakkuk edecektir. Zati Sungur temsillerine başladı San'atkâr Zati Sungur, evvelki gece Maksim salonlannda verdiği bir gala müsameresile yeni sene sezonuna girmiştir. Geçen se ne yaptığı birçok hünerlerle İstanbul halkını hayrette bırakan bu Türk san'Zati atkân, bu sene yepSungur yeni numaralarla seyircilerinin huzuruna çıkmıştır. Hokkabazlığı çok ince bir san'at ve fen haline getiren Zati Sungur, yeni numaralarile bu sene de Istanbulluları çok güldürecek ve düşündürecekProfesör Pacenin söyledikleri bize tir. Şu halde sormak hakkımız değil midoğru haber verilmiş olsa bile bu sözledir: Tarihe her satm sırt çeviren yazılarin İtalya hükumetinin fikirlerini temsil Korucu ile çobanı yaraladılar ra tarihî demekte ne mana var?.. ettiğini ümid etmiyonız. M. TURHAN TAN Bakırköy kazasma bağlı Halkalı köyü Şüphe yoktur ki İtalya halihazırda ahalısinden birkaç kışi evvelki akşam manen mes'ud değildir. Çünkü müstak koyunlarile beraber köy yakımnda bu Çok verimli bir buğday tipi bel siyaseti gayrimalumdur. Bazı Ital lunan mer'aya tecavüz etmişlerdir. yanlar, İtalyanm politikasını Almanya köylüye dağıtılıyor politikasına bağlamak istiyodu. Uzağı Mer'a bekçisile aralarında çıkan münaİzmit 25 (A.A.) Adapazar Tohum daha iyi görenler ise böyle bir vaziyette zaa neticesinde Halkalılar korucu ile Islah Enstitüsünde üretilen ve bire 30 İtalyanm ikinci derecede bir mevkide ka Çoban Bekir oğlu îsmaili kolundan ve verecek kadar vergili bır buğday tipi başından ağır surette j'aralamışlardır. lacağını anlıyorlar. olan Bmdane adlı buğdayın Vilâyeti İtalya (realist bir politika) takib ey Mecruhlar Cerrahpaşa hastanesine sev mizce 31 bin kilo tohumluk alınarak lediğini iddia ediyor. Halbuki profesör kedılmiş, mütecaviz köylüler hakkında ilin buğday yetiştiren mmtakalarındaki köylüye dağıtılmağa başlanmıştır. Pace, beyanatmda Türkiyenin tavır ve da tahkikata başlanmıştır. idi. Fakat «onu görmemde ne mahzur olabilir?» diye düşünerek birden geri döndü. Açık kapınm önünde Cemalle göz göze geldiler. O, hemen yerinden kalkıp: Zaten ben de sizi bekliyorum. îşlerim bitti. Artık konuşabiliriz diyerek köşede, üzeri pösteki ile yumuşaltılmış şezlongda yer gösterdi. Ocağın üstün den çay kabını alıp fincanları doldurur ken: Yazık ki işleriniz uzıyacak dos tum! diyordu. Bugün tekrar baktım: İmkânsız! Hissei şayialı kanşık taraf lan var. Avukatmız, öyle anlaşılıyor, boşuna para yemiş! Şöyle, tahmin edebilir misiniz, nekadar sürer? Pek belli olmaz dedi. İki ay, üç ay.. Bununla beraber, şayed hissedar larla sulh olursunız belki bir ayda da biter. Çünkü, işin doğrusu avukat daha kıymet tahmini yaptırmamış. Mehmed Demir, dişleri arasından «bu avukat ta madrabazın biri» diye söylendikten sonra, bir parça düşündü ve birdenbıre: İstediği kadar uzasın, umurumda değil! dedi. Sonra gene her zamanki gibi ellerini kavuşturup gülerek: Size doğrusunu söyliyeyim mi? Ben bu ışin uzamasına içten ıçe se " viniyorum. Buradan öyle memnunum ki!.. Sizin gibi iyi dostlar olduktan sonra neredeyse yerleşeceğim geliyor. Ve Cemal, masanın üzerindeki kâ • ğıdları topladığı sırada, o göz ucile bakarak, sıcak bir tebessümle onu dinliyordu. İkisinde de yeni bir söze başlamak cesareti olmadığı için ki, bir müddet oda boş bir sükut içinde kaldı. Demir birden: Ali Sabir nasıl? diye sordu. Cemal, büyük bir kederi hatırlamış casına alnını buruşturup şakaklannı o ğarak: Onu sormayın! dedi. Benden iyi tanırsınız. Hem de, sizi ne çok seviyor? Fakat yazık!.. Günden güne daha fazla ümidimi kesıyorum. Bır batağa saplan miş gibi gözümün önünde kaybolup gıttiği halde hiç birşey yapamıyorum. Yü reğim kan ağlıyor. Ellerimi kavuşturup bakmadan başka birşey yapamıyorum. Demir endışe ile: Ne diyorsunuz? diye atıldı. O hakikaten bu derece hasta mı? Cemal, çıplak kafasını öne doğru eğip çatık kaşlan arasından uzun uzun baktı: Hasta dedi, bilmiyor musunuz? Hakikaten hasta. Zaten bu menhus işte kalmamak biraz da onu yalnız bırakma korkusu sebeb olmuyor mu? Demirin ayakta, yanıbaşında, merakla dinlediğini görünce bütün bu hikâyeyi anlatmağa başladı: Liseden çıkınca, babası onu Or ~ man mektebine girmesi için zorlamışü. Hatırlarsanız, çocukluğunda hep kimyager olmak hevesindeymiş. O sene, kimya şubesine talebe almadıklan için, evden habersiz Eczacıya kaydolunmuş. Birkaç ay bunu sakladı. Fakat nihayet meydana çıkınca, babasile çatıştılar. Tesadüf o gün ben de evlerindeydim. îhtiyar a dam işinden çıkarıldığı zamandanberi çok huysuz, geçimsiz olmuştu. Bir fin can kırılsa dünya yıkılmış gibi öfkeleni* yor, bütün ev halkını birbirine katıyor * du. Akşamları eve geldiği zaman, her " kes korkusundan bır kenara siner, ço ~ cukları abus yüzile karşılaşmamak için kaçacak yer arardı. Alinin odası üst katta idi. Gözden uzak ve münzevi, orada, topladığı beş on kuruşla tüpler, kornolar alıp adeta küçük bir eczane yapmıştı. \Arkasi var\ OCUMTL Cumhuriyetin içtimaî romanı: 13 Fakat onlardan hiçbiri ona bu kav ruk yayla çocuğu, bu kurumuş bir vücud üzerinde tutuşan meşale gibi canh ve ateşli baş kadar sıcak, samimî, ve coşkun gelmemişti. Yazan: Hilmi Ziya 5 Ertesi gün erkenden han odasına gitti. Oradan ayrıldığı zamandanberi uyu yuncıya kadar, nihayet tekrar hana giderken kaç kereler hep konuştuklarını düşündü. Hakikaten, yıllarca uzaklarda gezip geldiği sırada zihninde ne bulutlaı dolasıyordu! Bir âlem yıkılmıştı. A r zm her yerinde kopan fırtınalarla, bütün dünya göçüyordu. Yerine nasıl bir â lem çıkacaktı? O, asırlardır doğuşu beklenen güzel bir çocuk mu, yoksa insanları ürküten, bir ucube mi olacaktı? O, başından tefnelerle yeşil tepeler üzerinden fecir gibi mi doğacak, yoksa kasırgalar koparan bir doğumun ıstırabile mi dünyaya gelecekti? Bunlan daha kimse a çıkça kestiremiyordu. Garbin zevalini r lân edenlere karşı, daha canh bir hamle hazırlandığını söyliyenler vardı. Demir, bütün bu mukadder sorgula rın düğümünü çözmeğe uğraşarak menv lekete döndüğü zaman, burada bir yangın yeri ve enkaz mahşeri görmüştü. Simdi o, karanlıkta yol bulmak, bu enkaz arasmdan çıkabilmek için bütün şevkile memleketini bilmek istiyordu. Ona dayanılacak eller, güvenilecek yürek" ler lâzımdı. Dönüşündenberi gördüğü her manzara günden güne daha çok yese düşürdüğü halde, o gene aramak hırsı içinde yanıyordu. Yola cıkarken zihnini bu fikirler kapladığı için, mahkemenm uzıyacağını öğ" rendiği için sevinmişti. Ne olursa olsun, anasının arzusunu yerine getirip yayla ya dalacak ve orada memleketi arıya caktı. İşte asıl bunun için, onu Cemalle karşılaştıran tesadüfe şükrediyordu. O şimdi önünde bir insan gördüğünü anlıyor du! Evet, onun bir insana ihtiyacı var d:. İşte insan! denebilecek kadar tam, içi ve dışı bütün, meleklerin secde ettiği, varlığm şerefi olan insan! Onu kâşanelerde, büyük unvanların gölgesinde kuvvete ve ceberuta sığınmıs değil, umulmıyan bir yerde, umulmadık bir zamanda bulmak mukadderdi. Bouddha, Ibrahim Etem ve belki Tolstoi onu bulmak için çöllere, ümidsiz bozkırlara düşmüşlerdi. Demir, yola cıkarken onu nerede bula cağını tasavvur ediyordu? Şadırvan gölgelerinde, romantiklerin hulya kurduğu münzevi köşelerde, kır kahvelerinde arr yordu. Fakat şimdi hakikaten içi içine sığmıyor, adeta koşarcasma han odasına gidiyordu. Çünkü o, bir insana giden yolu artık bulduğuna inanıyordu. Bugün cuma idi. Geç vakte kadar onlarla kalabilecekti. Basamakları dörder dörder atlayıp Ali Sabirin odasına koş tu. Oraya varmadan birkaç adım evvel, başka bir kapınm önünden geçerken i çeride, masa başında eğilmiş dalgın, yazı yazmakta olan Cemali farketti. Bir sa niye düşündü. Gene Ali Sabirin yanma çağırtmak için dibdeki odaya ilerledi. Vakıâ, onun tarafından davet edilmiş olmadığı için böyle yapması daha doğru

Bu sayıdan diğer sayfalar: