16 Kasım 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

16 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 İkinciteşrin 1936 CUMHURİYET 1 AZIJLAR SON MAB TELCFON TELCRAr ERLER vcTCLSiZLE Hâdiseler arasında Anadolu ve Istanbul Bir dostum bana diyor du ki: Bizim gazeteierde gözüme sık nk bir tezad çarpıyor. Buna belki siz de dikkat etmişsinizdir. Bir Anadolu, bir de İstanbul haberlerine göz atınız; tezadı hemen yakalarsınız. Meselâ söyle bir Anadolu haberi: zErzincanda imar faaliyetlerine devam ediliyor. Kemah • Refahiye arasmdaki asma kb'prü bitmek üzeredir.» İstanbul ha~ beri: «Vaktf Hanı önündeki kaldırımlar çöküyor.» başka bir Anadolu ha beri: «Bergamada oteller sıhhî ve asrî banyo yapmıya mecbur edilmişler dir.», istanbul haberi: «Sineklerin garb cephesinde yeni taarruz hazır hkları var.if, Anadolu haberi: «Kazamızda yeni bir sose inşasına başlan • miftır.», İstanbul haberi: «Halic temizlenmediği için Kasımpaşayı su basmış ve bir çocuğu boğmustur.» ne dersiniz ? Ne diyeceğim? Dikkat ettiğiniz tezadın içindeki hakikat payı, mübalâğadan fazla ise, Anadolu dünkü İstanbul gibi mamur ve İstanbul dünkü Anadolu gibi harab olmıya doğru gidiyor, demektir. Almanyanın yaptığı emrivakie cevab! Fransa, Ren nehri hakkında Almanya ile yaptığı anlaşmayı feshetti IBaştaraft 1 inci sahırede] URDDAN İHEM NALINA MIHINA Insafın namı olan yer irkaç gün evvel Cumhuriyette, şöyle bir Ankara haberi vardı: Başvekâlet bütün Vekâletlere bir tamim göndererek tahkikat evrakı üzerinde her nevi ihmal ve dikkatsizliği görülecek memurlar hakkında hemen cezaî hükümler tatbik edileceğini bildirmiştir. Bu tamimden üç dört gün evvel bu sütunda «Insafın o yerde namı yok mu?» başhğı altında bir yazı yazmış ve îstanbul Ziraat Bankasınm îstanbul şubesinde 1934 senesile beraber başlıyan, fakat hâlâ olduğu yerde sayan buğday yolsuzluğu tahkikatınin bu kadar uzamasındaki fecaati izah etmiştim. Başvekâletin bu mühim ve âdil tamimi, sanki o yazun üzerine çıkmış gibi bende büyük bir iftihar ve inşirah husule getirdi. Gazeteci, hak ve hakikati müdafaa yolundaki gayretlerinin boşa gitmediğini görünce derin bir vicdan hazzı duyar. Çünkü, mesleğin en büyük manevî mükâfatı zevktir. Ben, üç defa, tekerrür eden o yazılarımda bir yolsuzluk tahkikatınin iki yıl sürüklenmesinde, aleyhlerinde tahkikat yapılanların uğradıkları haksızlıktan ziyade, bu rejimin ruhuna uymıyan bir ihmal görmüştüm. Birkaç müfettiş iki uzun senede bir tahkikatı nasıl ikmal edemezdi ki o iki yıl içinde, meselâ, memlekette bin kilometro demiryolu yapılmıştır. Bir, bin kilometroluk demiryolunu iki senede döşemekteki sürat ve azameti düşününüz; bir de istanbul Ziraat Bankası direktörlüğünde, ayni iki yılda, herhangi bir tahkikat raporunun bir türlü ikmal edilemeyişini... Asırların işini yıllara sığdırmağı kendısıne şıar edınmış bir rejimin içinde kaplumbağa gibi yürüyenlere tahammül ermemek en büyük vazifemizdir. Hele, bu gibi hem devlete, hem ferdlere taalluk eden tahkikat işlerinin ihmal ve dikkatsizlik vüzünden sürüncemede kalmasına hiç tahammül edilemez. Alâkadarların canı çıktıktan sonra meydana çıkan hak ve hakikatin kıymeti yok, denilecek kadar azdır. Adalette sürat şarttır. Başvekâletin üç satırla hulâsa edilen mimind*, rejimin ruhuna uygun yeni ve yüksek bir hamle gördüğüm içindir ki bu mevzua tekrar döndüm; fakat bu defa Başvekâlette insafın namı olduğunu memnuniyet ve şükranla söylemek için... Yazan: ismail Habib Inebolu ve kayıkçıları Baştan başa bir destan olan Millî mü cadelede Inebolu da ayrı bir destan oldu j< • • • * •ı" ••••••„ limat gönderilmiştir. Fransız elçileri, bu talimat mucibince, diğer hükumetlerle derhal temasa geçecekler ve Almanyanın bu hareketile vücud bulan vaziyeti birlikte tetkik edeceklerdir. Fransız hükumeti, Berline kollektif bir protesto gönderilmesi lâzım geldiği kanaatindedir. Maamafih şurası tabiidir ki Fransız hükumetinin nihaî kararı, Fransız elçilerinin temaslan neticesine bağlı bulunmaktadır. Diğer taraftan Ren nehrinin tâbi olduğu rejımi tesbit eden ve bu kere Almanya tarafından ıhlâl edılmiş olan 4 mayıs tarihli Modus Vivendinin bir maddesi, bu anlaşmanın 15 teşrinisani den evvel tarafeynden biri tarafından feshedilebileceğini natıktır. Almanyanın ihlâl hareketine cevab olarak, Fransa hükumeti 24 saatlik mühletten istifade ederek bu anlaşmayı feshetmeği karar laştırmıştır. Franstz gazetelerinin mütaleaları Paris 15 (A.A.) Gazeteler, HitIerin emrivaki siyasetinin devam etmekte olduğunu beyan hususunda müttefiktirler. Petit Parisien, diyor ki: «Almanya bundan sonra iki tataflı olarak müzakerelerde bulunacaktır. Bu hal, kendisine ufak devletlere karşı di • lediği gibi hareket etmek imkânını bah * şedecektir.» Echo de Paris te: «Bu halin, sırf M. Hitlerle başbaşa konuşmak zevkini tatmak için müttefik* lerimizle alâkayı kesmeğe muvafakat etmiş olanlar için bir ders teşkil ctmesini temenni ederiz.» Oeuvre gazetesi diyor ki: «Führer, bir kere daha iyi görmüştür: Fransa, muahedelerin bu yeni ihlâline karşı gene kayidsizce ve lâyık olan ihtimamı göstermiyerek mukabele edecek • tir.» Umanite garbdeki demokrat devletlerin pek zayıf olan istitaatlarını tenkid etmekte ve onların bu zâflarınm Al manyanm hattı hareketini mümkün kılmış olduğunu ilâve eylemektedir. Excelsior, Le Jour, ve L'Ami du Peuple Almanyanın son hareketinin tamamile siyasî mahiyette olduğunu yaz maktadırlar. Emri vâki karşısında Çekoslovakya « Prague 15 (A.A.) Versay mua hedesinin bazı Alman nehirlerini beynelmilel bir vaziyete sokan maddelerinin Almanya tarafından ihlâli, dün akşam, Almanya elçisi M. Eisenlorn tarafından Dış İşleri Bakanı M. Kroftaya bildiril • miştir. Salâhiyettar mehafil, bu meselenin halli hususunda Alman hükumeti tara • fından takib edilmiş olan usulü hayretle karşılamaktadır. Çünkü bu emrivaki, bizzat Almanyanın teşebbüsile açılmış olan ve mevzuubahis nehirler üzerinde seyrüseferlerle alâkadar devletler tarafından geniş müsaadekârlıklara varmış bulunan uzun müzakereleri müteakıb yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, tnebolu kayıkçılarına lstiklâl madalyası verdi ve cemaat halinde bu madalyayı tek olarak onlar aldı. Bu yalnız bir taltif değil, onların gazasmm kanunla tasdikıdır. Anadolunun Karadenizde en çıkıntılı yeri; şimale en yakın olduğu için şimalden kopan fırtınaların en önce uğradığı yer; hızını alamadan İnebolu kıyılarına çarpan dalgayı kıyılar dahi yeni bir dalga halinde denize gönderir. İki taraflı dalga, dalganın çatlaması, Karadeniz dalgasının korkuncluğu çatlaklığından geliyor. Tek dalga; büyü te olsa, önden gelırse sırtına biner, arkadan gelirse önüne düşersin; fakat çift dalga, arasında kalma, onun götüreceği yol ufkî değil şakulidir. Cihan Harbinden bir iki ay önce, delikanlıhğın ilk çağmda, mektebi bitirip hayata atılırken îneboluya gidiyoruz.. Vapurda bütün dünyayı gezmiş bir seyyahla tanıştık. Hayatının en büyük fırtınasını, en umulmıyan yerde, bizim Bozcaada ile Anadolu arasmdaki dar denizde görmüş ve yeryüzünün en cesur kayıkçılarına da îneboluda raslatmış: «Orada vapur batar, fakat kayık batmaz» diyordu. Bize o sözün doğruluğunu göstermek istiyormuş gibi deniz îneboluya gelince birdenbire kabardı. Vapur oyuncak gibi sallanıyor, demiri sürüklemesin diye kaptan telâşta. Bu havada yolcu çıkamıya cağı için karşıdan bataçıka yalnız bir kayık gelmektedir. Burun ve dümen tarafları kalkık asabî bir kayık. Iskele indirmek ne demek? Bir dalga, kayık vapurun küpeştesinde; haydi bir bavul, ka yık dibde; yeniden bir dalga, tekrar bir bavul; seyyah eski tecrübesine, ben tecrübeli seyyaha güvendim, ikimiz kayıktayız. Bir kocakan, aman evlâdlarım beni de alm, diye bağırıyor. Birkaç seferdir çıkamıyarak Sinobla istanbul arasında gidip gelmiş, bu sefer ölse de çıkacakmış. Onu da aldık. Tığ gibi bir Karadeniz uşağı, kayık daha küpeşteye yükselmeden, âstikleme bir çeviklikle ortamıza iniverdi. Gene tığ gibi ayakta, yukardan atılan bir denklik eşyasını bir top gibi kaptı. Bu da deniz mi der gibi etrafa bakıyor. Dev dalgaları çocuk gibi gören bir bakış. Korkmıyanın karşısında, korktu guma utanınca, korkum gitti. Bir sürü yolcudan, çıkmayı göze alan yalnız dördümüzüz. Çıkamıyanlar Sinoba kadar eidecek. Fakat biz nereye gidiyoruz? İlerı mi, geri mi? Ne sağ, ne sol; hop, dört tarafı suyla çevrilme bir kuyudayız. Birden peheleme bir asan sörle kaldırılmış gibi yukan çıktık; bir an sonra, sivri bir tepeden sky ile kayar gibi göz karartan bir iniş; apansız sağımızda kocaman bir dalga duvan, bir duvar gibi üstümüze çökecek; ay demeğe vakit kalmadı, çevik bir dümen hareketinın ynlama manevrası bizi dalganın sırtına atmıştı, dümencinin bileği tuncdan, kürekçilerin pençeleri çelikten. işte en fena vaziyet, sağdaki yetmiyor gibi, soldan da ipiri bir dalga, delirmiş gibi geliyor; bir kumanda, üç çifte kürek birdenbire durdu, şöylece bir kıvrılış, iki dalga arasmdaki yarmayı atlayıvermişiz. Dalgalar bizi kaçırdıklarına kızmış olacaklar, arkadn biri kovlayıp önden biri karşılıyor; dalgalarla kayık arasında enikonu bir güreş; onlar cüsselerine, kayık hünerine güvenmektedir. Cüsse abanırken kayık çelmeliyerek, cüsse göğüslerken kayık sıçrıyarak; dalgalar hiddet, kayık dikkat içinde, neden sonra karaya çıktığımız vakit... anladık böyle bir denizle ancak böyle kayıkçılar güreşebilir. Nekadar zaman sonra, bu sefer doğu seyahatine gidiyorum, Inebolu ilk uğrağımız; o zamanki gibi mart değil ağustos, Karadenizin en uslu zamanı Oo.. Hiç değişmiyen îneboluda yalnız kayıklar değişmiş; kürek yerine pervane, vapura motörler gelmektedir. Demek înebolu kayıkçıları da asrileşti. Fakat bu asrilik sadece elverişli havalar içinmiş. O bizim ilk çıkışımız gibi fazla dalgalı zamanlarda, pervane havada kaldığı için, motörler işliyemezlermiş. Kürek iyi havada meydanı motöre bırakıyor, za mandan kazanılsm diye; kötü havada ise motör küreğe yalvarıyor, aman şu dalgaların hakkından gel diye. İnebolu, arkaarkaya sıralanıp, denize muvazi uzanan birkaç dağ silsilesinden en öndekinin rahle biçimü bir çatlak yaptığı yerdedir. Yarığa sokulan kasabanın gerisindeki dağlar dalgalaı bir fon halinde kabarıyorlar. Kasabanın solunda Yarbaşı tepesi, bıçakla kesilmiş gibi müsellesî bir yarma halinde dimdik denize iniyor. Sağda sivri kısmı koparılmış bir havuc gibi duran diğer bir tepe; bunlann arasında ve gerisinde kendini göstermek istemiyen çekingen ruhlu bir kasaba. Denizden görünen İnebolunun küçüklüğüne baksan burası bir köy dersin; fakat bazı iri gövdeli yapıların durumları sana oranın köy olmadığını söyler. İnebolunun görüneni görünmiyeninin onda biri değil. Dışından çok içi olan insanlar gibi İnebolunun da baştan bu muydu dedirtip kendini sonradan beğendiren bir hali var. Çarşısı Anadolu kasabalannda nadir raslanacak kadar güzeldir. Hepsi kârgir, üstleri Marsilya kiremidli, düz ve muvazi sokaklarile şatranclama yapılmış bir çarşı, rahlemsi tepelerin bol yeşilli ya maclannı kaplamış iki üç katlı evlerden çoğunun damları, fırtına yerli kiremidi dayandırmadığı için, yassı ve sincabî taş plâklarla örtülü. Gerideki manastır tepesinden bakılınca Yarbaşının sııtı çevresine tabaklar dizilmiş bir ramazan sofrasını, sahildeki havuclu tepe, ucuna yumuk bir püskül takılmış kalıbı bozuk yeşil bir fesi andınyor ve düzlükteki çarşı semti de îzmir veya Samsundan kopup gelmiş mamur bir parça gibi görünmektedir. Baştanbaşa bir destan olan Millî Mücadelede înebolu da ayrı bir destan oldu. Orası Anadolunun kapısıydı. înebolu yalnız kapı değil bir zafer başıdır; çerdeki zaferi en çok oradan giden mühimmatla kazandık. îneboludan Ankaraya kadar yedi sekiz günlük yolu dolduran kağnı dizileri; o yol iç zafere bir damar gibi uzandı; înebolu bu damara kan verendir. Obur harb devinin bütün ihtiyaclannı o dalgalı denizde karaya çıkarmak; içerdeki cenkten önce burada cenk oluyordu. Bu cenklerden birini gözümle gördüm; o zamanki not defterim önümde; 921 haziranının 1 inci çarşamba günü, öğleyin îneboluya Ümid vapuru geldi; içinde Sovyetlerin verdiği üç yüz tonluk mühimmat var. Karadenize Yunan torpitoları çıkıyor, vapuru acele boşalrmak lâzım; bütün sandallar vapura üşüştü; iskelenin inmesini bekliyen yok, sekiz on metroluk kancalarını güverte parmaklığma iliştiren deniz çocuklan kancaların sırıklarından birer sansar gibi tırmanıp zemberekli birer cambaz gibi vapura atladılar. PEYAMI SAFA i İskenderun, Antakya Ve havalisi meselesi Nedir?.... fBaşmakaleden devam] Amerikada memnuniyetsizlik Vaşington 15 (A.A.) Versay muahedenamesinin Almanyadaki nehirlerin beynelmilelleştirilmesine müteallik olan maddesinin Almanya tarafından feshedilmesini bu maddedeki fevaidden (Amerika) nın müstefid olmasını zamân altına alan Amerikan Alman muahedesini ihlâl etmektedir. Yarıresmî mehafil Amerikanm bu hususta Berlin hükumeti nezdinde teşebbüste bulunmıya cağını beyan ve Amerikanm haricî siyasetinin muahedelerin ihlâl edilmelerini birer birer meydana çıkarmağa matuf olmadığını, bilâkis bunlann hepsini bir den resmî bir beyanname ile takbih et mekten ibaret bulunduğunu ilâve etmektedir. üzerinda ayak direyorlardı. Nihayet müteveffa Briyanın bu vaziyet çok geçmeden bilâhare düzeltilir diye verdiği teminat üzerine bir anlaşma imzalandı. Imzalandı amma Ankara bu muahedeyi kabul etmiyerek umumî heyetile reddetti: lskenderun, Antakya ve havalisi Türkleri böyle ceffelkalem hudud haricinde bırakılamazlar diye. Türkiye Büyük Millet Meclisi işte bu sebeble o muahedeyi şiddetle bertaraf eylemiştir. Fransa bu vaziyeti tekrar konuşmak için Ankaraya M. Franklen Buyonu gönderdi, ve bu zatla müzakereler çok uzun sürdü. Nihayet Fransa İskenderun, Antakya ve havalisinin ırkî muhtariyetini kabul etmiş olduğundan dolayıdır ki Fransa ile bir sulh hali tesis olunabildi. Lozanda Fransız murahhas heyeti Franklen Buyon tarafından imzalanan Ankara muahedesile ona bağlı bütün taahhüdlerin muteber olduğunu resmen ifade etmiştir. Fransanın Lozanda teyid ettiği Ankara anlaşması İskenderun, Antakya ve havalisinin muhtariyeti, yani ırkı Türk mahiyetinden ibaret başkalığına istinaden kendi kendisini idare eylemesi esasındadır. Suriye istiklâli mevzuu bahsolmadıgı bir zamanda kabul olunan ve tatbikı taahhüd edilen bu vaziyetin Suriyeye istiklâl verilmesi crhetine gidildiği zaman iyiden iyiye belirtilmesinden daha zarurî bir iş olamaz. Fransa bu çok zarurî ve çok ciddî vaziyet önünde her nedense bugün vurdumduymazlıktan gelmek istiyor. İşte mesele budur, ve işte adına şimdi kısaca Sancak denilen İskenderun, Antakya ve havalisine Türk davası bu kadar haklı bir davadır. Bunu bütün efkârı umumiyemizin hakikati iyice kavraması için tekrar ediyoruz. Biz, herhangi bir hevesle beyhude iddialarda bulunuyor değiliz. Hatta biz İskenderun, Antakya ve havalisinin Türkiyeye ilhakını bile istemiyoruz. lstediğimiz şey halkı Türk olan bu Türk kıt'ası için ahden kabul olunan muhtariyetin hakkile tahakkuk ve tecelli ettirilmesinden ibarettir. Behemehal yerine getirileceği şüphesiz >lan bu haklı davada başkalannın ne diye yanlış yollara saparak sapa sahalarda yalpa vurduklarına şaşıyoruz! Fevzi Çakmak İtalya Macaristan müzakereleri bugün şehrimizde Mareşalımız Bükreşten Italyan gazeteleri Macaayrılırken büyük mera ristanm silâhlanmasını doğru buluyor simle uğurlandı Bükreş 15 (A.A.) Anadolu a jansının hu«usî muhabiri bildiriyor: Büyük Erkânıharbiye Reisi Mareşal Fevzi Çakmak ve maiyeti erkânı bugün Bükreşten ayrılmışlardır. Mareşal istasyonda Romanya Er kânıharbiyei Umumiye Reisi General Samsunoviç ve refikasile Erkânıharbiyei Umumiye Reis muavini, ordu umum müfettişi, Bükreş garnizonu, kolordu ku mandanları ve Bükreş merkez kuman danı, Erkânı harbiye şe Millî Müdafaa erkânı tarafından teşyi edilmiş ve bir as* ker kıt'ası tarafından selâımlanmıştır. Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi Tanrıöverle elçilik erkânı Köstenceye kadar Mareşale refakat etmişlerdir. Mareşal tam saat altıda Köstence Ii manında demirli bulunan Hamidiye kruvazörile İstanbula hareket etmiş, rıhtımda Köstence vali ve belediye reisi, kol ordu kumandanı, kumandanlık erkânı, Erkânıharbiye reisi ve aileleri, Köstence konsolosumuz ve buradaki Türk kolo nisi tarafından teşyi edilmiştir. Roma 15 (A.A.) Gazeteler, Budapeştede îtalya Dış Bakanı M. Cianoya karşı gösterilen hararetli kabulü büyük bir memnuniyetle kaydetmekte ve banş muahedelerinde Macaristana yapılmış olan haksızlıkları bu münasebetle yeniden tenkid etmektedirler. Tribuna gazetesi diyor ki: «Almanya, Avusturya ve Macaris tanın mecburî silâhsızlanması galib devletlerin de silâhsızlanmasına mukaddime teskil edecekti. Halbuki bu devletler silâhlarını hiç bir zaman bırakmamışlar dır. Macaristan lehine, Viyanada karar verildiği şekilde silâhlanma hakkı müsavatının her ne pahasma olursa olsun başanlması lâzımdır.» Teşekkür Şanlı bayrağımızı dost limanlarda göstermek üzere sefere çıkan Türk donanmasını uğurlamak için vapur tahsis etmelerini rica ettiğim Akay ve Şirketi Hayriye Direktörlerine bu ricamı kabul ettiklerinden dolayı âlenen teşekkür etme» ği bir vazife bilirim. M. Baldvinin mevkii sarsılıyor mu? Ingiliz Başvekili muhaliflere izahat verecek Londra 15 (A.A.) M. Baldvin, Romanya parlamentosu açıldı Ingiltere ile Italya arasında konuşmalar Londra 15 (A.A.) Havas ajansı bildiriyor: Dün akşam M. Eden ve Grandi a rasmda yapılan mülâkat hakkında öğrenildiğine göre, İngiltere, Akdenizi her hükumetin ayrı beyanatlarile tesbit edil miş olarak muhtelif nüfuz mıntakalarına taksim eylemeği düşünmektedir. Hüku metler, mütekabil menfaatlere riayeti taahhüd eyliyeceklerdir. İptidaî müzake reler, muallâkta kalmış bütün meslelerin hallini istihdaf edecektir. Bu meseleler, Akdenizde seyrisefain, Avrupa harici memleketlerdeki mütekabil nüfuzlar, Süveyş kanalı ve deniz kuvvetleri arasın daki muvazenedir. Asıl müzakerelere, herhangi bir esas bulunur bulunmaz başlanacaktır. Bükreş 15 (A.A.) Rador ajansı bildiriyor: Yunan Kral ailesinin cesedKral Karol, bugün Bakanların, âyan leri getiriliyor ve meb'usan azalarının, diplomatlann, Atina 15 (Hususî) Kral Kostantinyüksek devlet memurlarının ve bütün lo le Kraliçe Olga ve Sofiyenin tabutlan caları dolduran kalabalık bir halk küt dün Floransada yapılan bir âyinle kaldırılmış ve hususî bir trene konularak lesinin huzurile parlamentoyu açmıştır. Brendiziye gönderilmiştir. Bu merasimKral Karol açılış nutkunda, hükumede İtalya Veliahdi Prens Omberto ile tin millî faaliyet alanlarınm kâffesinde hükumet mümessilleri bulunan nazır vücude getirdiği semereli eserleri sitayiş lar hazır bulunarak Kral ve hükumet le yadettikten sonra, bu devrede tevdi e namına tabutlara çelenkler kuymuşlardilecek kanun projelerini bildirmiştir. Bu dır. Tabutlar bugün Brendizide buluna projeler arasında, ezcümle matbuat recak ve oradan Yunan filosuna konula jimi hakkındaki proje ve devlet memur rak Atinaya getirilecektir. lannın hukuku hakkındaki proje vardır. İtalya hükumeti iki kruvazörle dört Kral Karol, ayrıca, orduyu takviye işine torpito muhribinden mürekkeb bir filode devam edileceğini bilhassa kaydey nun Yunan donanmasma refakat ede rek Pireye kadar gitmesine karar ver lemistir. miştir. Denizlide tütün satışları Yapılacak cenaze merasimi için Ati Denizli 15 (A.A.) Tütün satışları na ve Pirede büyük hazırlıklar yapıl hararetli bir surette devam etmektedir. maktadır. Çal ilçesinde 65 71, Denizli merkezinPariste işsizler azalıyor de 35 65, Davas ilçesinde 60 75 kuruş Paris 15 (A.A.) Son beş hafta zararasında satılmaktadır. Alıcı çoktur, fi fında işsizlerin miktarı 4570 kişi azal atların daha yükselmek ihtimali vardır. miştir. 1935 te ayni haftalar içinde işsizlerin adedi 20464 kişi artmıştı. Rencber fiatlardan memnundur. YUNUS NAD1 yakında birçok muhafazakâr ricali ve bilhassa M. Çurçili ve muhalefet liderlerini kabul ederek kendilerine umumî hatları perşembe günü Avam Kamarasında izah ve teşrih edilmiş olan millî müdafaa Dolan kayıkların karaya doğru yanplânı hakkında malumat verecektir. şını görmeli. Kürekler pervane gibi işli Perşembe günkü müzakereler M. yor; yükünü boşaltan mekik gibi tekrar Baldvinin mevkiini oldukça zayıflatmışvapura koşmaktadır. Mühimmat kıyıda kalamaz. Onlan üç dört kilometro içer tır. Zira, riazırlann izahatı ekseriyeti tatdeki tepenin öte yamacma götürmek lâ min etmemiştir. Parlamento mehafili, M. zım. Gene ihtiyar, kadın erkek bütün Çurçilin delillerinin cevabsız kalmış olhalk hep ayakta. Boylanndan uzun tü duğunu ve hükumetin nazırın ihtaratını fekleri taşıyan çocuklar, belinin kambur kâfi derecede hesaba katmamakla hak luğunu sırtladığı fişek sandığile düzelten sızlık etmiş bulunduğunu beyan etmek ihtiyarlar, çocuğunu küçük ablasına tedir. yükletip gülleyi kendi yüklenen kadm lar... Ne bundan üstün sevab, ne bundan hayırlı iş var; bu bir ibadetti. înebolunun yıllarca süren ibadeti; Türkiye Büyük Millet Meclisi İnebolu kayıkçılarına îstiklâl madalyası verdi ve cemaat halinde bu madalyayı tek olarak onlar aldı. Bu yalnız bir taltif deeil onların gazasının kanunla tasdikıdır. Inebolu kayıkçısı... Bunu söylerken sadece bir mesleği söylemiyor, bir destanm şerefinı söylemiş oluyoruz. Ankarada lik maçları Ankara 15 (Hususî) Bugün ya pılan lik maçlarında Ankara Gücü Al tınorduyu 4 1, Gencler Birliği Muhafızgücünü 3 1 yendiler. Demirsporla Güvenspor sahaya gel mediklerinden Çankaya ile Kınkkale hükrnen galib sayıldılar. Romanya bazı elçilerini değiştiriyor Bükreş (A.A.) Birkaç gün ev vel elçiler arasında yapılan tebeddülât Brüksele, Budapeşteye, Ankaraya, Sofyaya, Atinaya ve Varşovaya da yeni elçiler tayinile tamamlancaktır. Öğrenildiğine göre, halen Romanyanın Ankara elçisi olan Filotti Atinaya tayin edilecek ve Londra elçiliğine tayin edilmiş .oian M. Grogorceanm yerine Dış îşleri Bakanlığı Genel Sekreterliği" ne de orta elçi M. Trandafiresco geti rilecektir. 4 İSMAİL HABİB Fransız Fasında hâdiseler Kazablanka 15 (A.A.) Faslı millıyetperverlerin icra komitesi, dün ak şam hususî bir toplantı yapacaktı. Bu toplantı, Fas Sultanmın emrile menedil" miş olduğundan büyük cami etrafında bazı galeyan alâimi görülmüş ise de Fransız ve yerli kıt'alar sükunu yeniden tesise muvaffak olmuşlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: