5 Aralık 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

5 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Birincikânun 1936 CUMHURÎYET Istanbulda Amerikanvari General Metaksas bir soygunculuk oldu İlk mekteb muallimlerine Yunanistanın muhtac olduğu huzur ve sükunu, ATINA GÜNLERÎ: Maarif idaresinin yerinde bir kararı faydalı konferanslar verilecek birliği temin eden bu devlet adamının ehemmiyet verdiği en büyük kıymet Türk dostluğudur Atinada kendisile tanıştığım bir gazeteci Yunanistan ahvalinden bahsederken: Bizde hiçbir zaman bir fırka uğ runda, bir mefkure uğrunda dövüşülme miştir; kavgalarımız sadece şahıslar üzerinde idi ve nihayet halkın bir iskemle mücadelesine alet olunmasından ibaret kalmıştır, diyor ve milletinin yakm tarihıni cidden içten gelen bir hüzünle anıyordu. Bu acı ve acı olduğu kadar, basit hakikate varmak için komşumuz memleketin son senelerine bir göz atmak kâfidir. Yunanistan aşağı yukarı yirmi senedir dahüî siyaset kavgalannın çok şiddetlilenne ve hatta zaman zaman çok kanlılarına sahne olan bir demokrasi zavallısıydı. Bazı ecnebi kuvvetlerin de azçok rol oynadıklan amele grevleri, sokak kavgalan, hatta orduyu bile müdahaleye mecbur eden ihtilâller zaten iktısadî buhranın sarstığı Yunanistanı için için kemirip duruyordu. Venizelos taraftarlarının, Giridden pat lıyan isyan hareketinin nasıl facialarla bittiği malumdur ve Selânikteki amele grevinin ne büyük zararlara mal olduğu elbette ki unutulmamıştır. Yeni Kral Yorgi, tahta geçtiği zaman 300 azası bulunan Yunan Meclisinde Venizelosçular, yani Cumhuriyetçiler ve Kral taraftarları o kadar hesabî bir şekilde taksim olunmuşlardı ki bütün kuv vet onlara nazaran pek zayıf bir ekaili yette kalan on küsur komünist meb'usun elinde bulunuyordu. Kral, ilk iş olarak fırkalann fevkinde bir millî anlasma teminine çalışmağa başladı; ve bugünkü tefrikasız Yunanistanın kuruculanndan biri olan General Kondilisten sonra kabineyi teşkile M. De mircisi memur etti. Demircisin ölümü ise Baçvekâlete General Metaksası getirdi. Orduda cki ve yerinde bir saygıya ve itibara sahib olan General Metaksas iyi bir asker olduğu kadar çok ince bir diplomattır da. Zâhiren siyasî fırkalar birleşmiş ve kendisine itimad beyan etmişlerdi; fakat için için aynlıklar devam ediyordu. Komünistlerin mütemadi ve musır itirazları ve hele bu sırada Atinada ve Pirede patlak veren amele grevleri, M. Metaksasa takib edeceği yolu tayin ettirmiş oldu. lleride çıkması muhtemel karışıklıklan kanla bastırmaktansa ona evvelden mâni olmak elbette müreccahtı. Başvekil 4 ağustos sabahı meclisi feshederek diktatörlüğünü ilân etti. General Metaksasta Yunanistan öte General Metaksas denberi muhtac olduğu sükuneti temin eden adamı ve Türkiye en büyük dostunu bulmuştur. Bize üç gün evvel kendisinin de hakh ve samimî bir gururla adeta öğünerek söylediği gibi General Metaksas 1920 de Yunanistanın yersiz ve lüzumsuz olarak giriştiği Anadolu seferine muhalefet etmiş bulunan yegâne adamdır. Halkm fırka kavgalarından ve hele manalarından ne kadar uzakta kalmış olduğuna bakm ki bugün bütün Yunanistanda Metaksasa kalben bağlanmamış tek kimse kalmamıştır, denebilir. Esasen siyasî cepheden çok kuvvetli bulunan Yunan Başvekili, bu husustaki meslektaşlannın en sadelerinden ve mütevazilerinden biridir. Türk gazetecilerini Hariciye Nezaretinin şatafatsız bir odasında hududsuz bir nezaketle kabul ettiği zaman yüzünde resmî beyanatta bulunacak bir ciddiyetten ziyade samimî bir hasbıhalin tebessümü vardı. M. Metaksasın haricî siyasetine Av rupanın şu veya bu fırkasına mensub gazeteleri muhtelif manalar vermektedirîer. Bazı Fransız sol cenah gazetelerinde Yunan Başvekilinin tahsilini Almanyada yapmış olduğuna isaret ederek kendisi nin «Hitlerci» bir rejim tesisine çalıştı ğını söyliven satırlar bile okuyoruz. Hakikatte M. Metaksasın politikası şu birkaç kelime ile hulâsa olunabilir: Bal kan Anlaşmasını ve hususile Türk Yunan dostluğunu azamî derecede kuvvetleııdirmek. M. Metaksasın bu programı yeni değildir. Siyaset âlemine atıldığındanberi bu şekle bütün kalbile taraftar bulunan dost Başvekil simdi gayesinin tahakkukuna var kuvvetile ve samimiyetle çalışıyor. îstanbul vilâyeti dahilindeki şehir, kasaba ve köylerdeki muallimlerin, tedrisatta muvaffakiyetlerini temin etmek maksadile, Maarif idaresinin muhtelif semtlerde ve muhtelif köylerde meslekî kurslar, meslekî konferanslar ve nümu ne dersleri vermeğe karar verdiği yazılmıstı. Bu konferans, kurs ve nümune ders leri hakkında kat'î bir program hazır lamak üzere ilk teskil edilen komisyon, dün son toplantısım yapmış ve bir pro gram hazırlamıştır. Dünkü toplantıda komisyon, muallimlerin senelik faaliyetlerini tetkik etmiş, bu faaliyeti iki noktadan nazarı dikkate almış ve hazırladığı programda da mu allimlerin bir senelik faaliyetini esas olarak gözönünde tutmuştur. Komisyon esas itibarile tedris müddeti zarfında kurs açılmasını muvafık görmemiş, yalnız bu müddet zarfında meslekî konferanslar tertibini muvafık görmüş tür. Bu hususta verilen karara göre bu tedris devresinde üç hayat bilgisi, bir aile bilgisi, bir tabiat bilgisile hesab, hendese, kıraat hakkında konferanslar ve • rilecektir. Bu konferanslar 30 kânunuevvelde, îstanbul erkek lisesi konferans salonunda, 6 kânunusanide Galatasaray lisesi salonunda, 13 kânunusanide Kadr köy üçüncü ortamekteb salonunda verilecektir. Dünkü toplantıda, tatil devresinde devamh surette muhtelif branşlar hakkında kurslar açılması muvafık görülmüştür. Bu kurslara bilhassa köy muallimlerinin iştirak etmelerini teminen kendilerine azamî kolaylıklar gösterilecektir. Bu cümleden olarak bu tatil devresinde açılacak olan muallim kurslanna bilhassa köy muallimleri kabul edilecektir. Kurslarda aile bilgisi, çocuk terbiyesi, yurd tetkikleri, resim elişi, yazı, musiki, jimnasitk mevzuları etrafında tedrisatta bulunulacaktır. Toplantıda köy muallimlerinin yetiş tirilmesi esası gözönünde tutulmuş, bu nun için de kurslarda verilecek derslerin ve sene içinde verilecek konferanslann bastırılarak broşür halinde köylere tevzi edilmesi kararlaşfırılmıştır. Köy mual limlerinin tedris devresindeki faaliyetle • rine gelince; bunlar da mıntaka müfettişlerinin münasib görecekleri köylerde bütün civar köy muallimleri toplanacak ve müfettişler tarafmdan verilecek konfe raslan dinliyeceklerdir. Aile bilgisi mevzuu etrafında verile cek konferanslar, müfettiş Muvaffak, hayat bilgisi, Feyzi ve Muharrem, hesab ve hendese, Nazım, kıraat, Mansur tarafından verilecektir. Cihahgirde odun tüccarı Mustafanın evine yapılan taarruz nasıl cereyan etti? an Zararlı tasarruflar ararlı tasarrrufları tehzil eden §u fıkra meşhurdur: Nasreddin Hoca, arpanm biraz pahalılaştığını görünce eşeğinin yeminde tasarruf yapmağı kararlaştırır ve hayvancağızın günlük arpasından bir tutamını keser. Bakar ki hayvan gene şen, gene oynak. îkinci gün bir tutam daha eksiltir ve hayvanı farksız bulunca tasarruf ameliyesine devam eder, arpayı bir tutama kadar indirir. Fakat eşekceğiz, kalorisiz bir hayata beş on gün tahammül ettikten sonra zayıflamağa, tâkatten düşmeğe başlar ve eriye eriye nihayet can verip gider. Hoca, hiç ummadığı bu neticeyi görünce üzülür, hayvanın başucuna çömelip yanık yanık söylenir: Açlığa tam alışacağın sırada öldün çemender. Ömrün vefa etseydi sen mideni aburcuburla doldurmaktan, ben de boş yere arpa saman parası vermekten kurtulacaktık. Gözü kör olsun ecelin ki işi yanda bıraktırdı. •t" "P T* CEMİL F1KRET Karadenize giden ihracat kontrol memurları Kömür yakan vesait sergisi marta bırakıldı 16 ikincikânun 1937 de açılması mukarrer olan (kömür yakan vesait ve teshin aletleri tesisatı beynelmilel ser gisi) bazı büyük ecnebi firmaların sergiye geniş mikyasta ve faydalı bir şe kilde iştirak edebilmesi için serginin açılma tarihinin yapacakları hazırlıklara müsaid bir surette tehiri hakkındaki talebleri gözönünde tutularak 26 mart 1937 tarihine tehir edilmiştir. Sergi bu tarihten 26 nisan 1937 tari hine kadar bir ay devam edecektir. Bir aya yakm bir müddettenberi şeh rimizde staj gören ihracatı kontrol me murlan, îktısad Vekâleti meyvacılık mütehassısı doktor Boade ile birlikte dün Karadeniz mıntakasındaki fındık tetkiklerine başlamak üzere Cumhuriyet vapurile hareket etmişlerdir. İhracatı kontrol memurları Karadeniz fındık mıtakasında muhtelif cins fındıklar üzerinde bu ayın 12 sine kadar staj görecek ve ondan sonra tayin olundukları ihrac kapılarına gideceklerdir. İhracatı kontrol işine bu ayın 15 inde başlanacaktır. Balkan devlet bankaları direktörleri toplanıyor Balkan Antantı devlet bankaları direktörlerinin yakında bir toplantı yaparak bu memleketler arasmdaki para işlerine aid bazı kararlar verecekleri haber ahnmıştır. araştırıyorlar. Saklanmalıyım! Beni saklamahsınız. Demir, hiçbir şey anlamadan, mutta sıl soruyor: Fakat nereden geliyorsun? Cemali gördün mü? Ali Sabir ne oldu? Bilmiyorum! dedi, tehlikede olan benim! Anlamak istemiyor musunuz? Ardıma düştüler. Belki kapıya kadar gelmişlerdir. (Kalkıp etrafı gözetledi, pencereden baktı.) Hayır, kabil değil bulamazlar! dedi. Öyle dolambaçh yollardan geldim, imkânı yok bulamazlar. Adım başında dönüp arkama bakıyor dum. Onlan şaşırtmak için şehri baştanbasa dolaştım. Onu dinlerken, Demirin gözleri yu vasından fırhyor, tahminlerinin çıktığım gördükçe, endişe ile arkadaşlarını düşü nüyordu: Demek hakikaten tevkif ler var? diye sordu. O, soğukça: Bilmiyorum, dedi. İdarei örfiye mi? diye ısranna karşı sadece: Zannetmem!.. diye baş salladı. O halde, neden korkuyorsun? Kâtib, ellerini kavuşturup şiddctle sarsarak, durdu. Gözleri dikilmiş, yere ba Cihangirde odun tüccarı Mustafa nın evine üç kişinin taarruz ederek ih tiyarın 600 lirası ni gasbettiklerini ve kaçtıklarını yazmıştık. Bir muharririmi zin yaptığı tahki kat sonunda soy gunculuğun Ame rikan haydudları nı bile gölgede bıra kacak derecede mahirane bir şekilde yapılmış olduğu mey Suçlular polis merkezi ö'nünde dana çıkmıştır. Tafederek Kılıcali mahallesinden Topha silât şudur: Cihangirde Fındıklıda odun tüccar neye, oradan da kahveci Rızanin dük lığı yapan Mustafa, kadm hizmet kânı karşısındaki arsaya kadar kaçmış iardır. çisile birlikte oturmaktadır. Bu arsada karanlıkta paralan pay e Bundan sekiz gün evvel iftara bir saden üç soyguncu Mustafanın ce at kala Mustafanın evinin kapısını binden aldıkları not defterini civardaki elinde pide olduğu halde bir adam çalkuyulardan birine attıktan sonra ayrıl mış ve kapıyı açan hizmetçiye: Bu pideyi efendi yolladı demiştir. mışlardır. Soyguncular nasıl ele geçti? Hizmetçi pideyi almağa davranırken Hâdise zabıtaya akseder etmez derhal meçhul adam birdenbire kapıyı iterek Mustafanın evden içeri girmiş ve hizmetçinin üstüne tahkikata başlanmış ve atılarak kendisini yere yuvarlamış, ba tanıdıkları birer birer sorguya çekilmiş gırmasına vakit bırakmadan ağzını tıka tir. Neticede Mustafanın deposunda bunmıştır. O vakte kadar bu meçhul adamın so dan bir sene evveline kadar çalışan kakta beklemekte olan iki arkadaşı da ve uygunsuz hallerinden dolayı işine niaçık duran kapıdan içeri girmişler ve hep hayet verilen Selânikli 65 yaşlannda Şabirlikte kadmın ellerini ayaklannı bağ kirden şüphe edilmiş ve bu adam muhtelamışlar, ağzma da bir tıkaç koyduktan lif kıyafetlere giren sivil memurlar tara6onra evin bahçe üzerindeki odasınm yük fından takib edilmeğe başlanmıştır. Şakir bir gün elinde soygunculuk hâ dolabına saklamışlardır. Bu iş olduktan disesini yazan bir gazete ile Galatada sonra üç adam evin içinde pusuya yat mışlar ve Mustafayı beklemeğe başlamış Hacı mahallesinde Mandıra sokağında lardır. bakkallık eden Rızanin çırağı Mihahn Iftar topuna yakm Mustafa eve gel yanına gitmiş ve gazeteyi göstererek para miş, anahtarla kapıyı açarak içeriye gir istemiştir. miştir. Bu sırada Mihahn yanına OkmeydaBu sırada pusuda yatan soyguncular nında bahçıvanlık eden Demir AH geleyay gibi yerlerinden fırlamışlar ve neye rek kendisile şüpheli bir surette konuş uğradığmı şaşıran Mustafanın üs muş ve sonra ayrılmıştır. tüne atılarak yanlarında bulunan iplerle Ayın birinci günü Doğruyolda Mihaladamcağızı sımsıkı bağlamışlardır. la Demir Ali sivil memurlar tarafından Üç soyguncudan ikisi Mustafayı tutup çevrilmiş ve üzerleri arandığı vakit bir bağırmasma meydan bırakmamak için tabanca ile yanm metro boyunda keskin çalışırlarken bir tanesi de adamcağızın bir kama elde edilmiştir. ceblerini araştırmağa başlamış ve 650 liKarakola götürülen bu iki şüpheli a ra ile tüccarın hesablarım tuttuğu not def dam sorguya çekilmişler ve Mihahn ititerini almıştır. rafları neticesinde Demir Ali, Şakir ve Bir dakika içinde bu işler olup bittik Fazıl adında bir adamın bu işi yaptık ten sonra yapacak başka bir iş kalmadı ları anlaşılmıştır. ğından üç haydud Mustafayı bırakmışlar Mihal dün şu ifadeyi vermiştir: ve sokak kapısını açarak kaçmağa dav « Ben şeytana uyarak Şakire, Fa ranmışlardır. zılle Demir Aliyi buldum. îşe başlama Evde ağzı serbest kalan Musta dan evvel üç gün vaktimizi tarassudla fa olanca kuvvetile bağırmağa başlayın geçirdik ve hâdisenin cereyan ettiği gün ca bu feryadları duyan komşular «ne o saat 15 ten 18 e kadar çalışarak işimizi luyor?» diye sokağa fırlamışlardır. bitirdik.» Mustafanın evindeen üç yabancınm Suçlular tevkif edildiler süratle çıktığım ve kaçmağa başladıklanDört maznun dün polisin nezareti alnı gören komuşlar meseleyi anlamışlar ve tında Adliyeye sevkedilmişlerdir. Müd dakika sürmeden koskoca caddeyi: deiumumilik dört soyguncuyu sulh mah Polis, polis! sesleri kaplamıştır. kemesine vermiş ve burada geç vakit yaBu sesleri duyan ve caddenin alttara pılan sorgulanndan sonra tevkif edilmişfında bulunan kömürcü hemen kaçmakta lerdir. olanlardan bir tenesini yakalamağa davYeşilayın danslı çayı ranmış fakat haydudlardan biri arkadaşıHer sene çalışma sahasını biraz daha nın yakalanmak üzere olduğunu görünce genişleten ülküleri uğrunda durmadan büyük bir cesaretle durmuş, belinden ta ve yorulmadan çalışan Yeşilaylı genc bancasını çıkararak ateş etmeğe başla ler her yıl olduğu gibi bu yıl da Bay mıştır. ramın ikinci günü Tokatlıyan salonla Büyük bir tesadüf neticesinde kurşunlar rında bir danslı çay hazırlamıştır. İs kömürcüye isabet etmemiş, silâh sesinden tanbulun güzide bir tabakasmı bir arakorkan kömürcü kaçmağa başlayınca da toplamak imkânını veren bu eğlen haydudlar da caddeyi boş bulmuşlar ve cenin çok samimî olacağını şimdiden üBeşiktaş cihetine doğru yollarma devam mid ederizr. kıyor. Bu halile Demire adeta muğber görünüyordu. Göz ucile onu süzerek, ağır ağır söyledi: Bana inanmıyor musunuz?.. Ne münasebet? diye itiraza kalktı. . Öyleyse dinleyin! Ta, Serezden peşime düştüler!.. Eskiden tütün işi ya pardım. Hacı Kâmili oradan tanmm. Bir Rum yüzünden bizi mahkemeye verdiler. Ben kazandım, o Mısıra kaçtı. Sonradan kader gene burada karşıma çıkardı. O sırada işlerim yolundaydı. Acıdım da yanıma alayım dedim. Derken, büyükçe bir hastalık geçirdim. Kaç kere ölüm tehlikesi atlattım. Hastaneden çıktığım zaman iğne ipliğe dönmüştüm. Birkaç ay sonra yüzüstü bıraktığım işlere yeniden başlamak istiyordum. Fakat hey hat!.. Başımda bir sakatlık kalmışh: Herşeyi unutuyordum. Hele bir yıl önceki vak'alar.. Silinip gidiyordu. Bu yüzden, işlerim karmakarış oldu. Malı mülkü bıraktım. Ortağımın yanına gündelikçi girdim. Bugüne kadar böyle, yuvarlanıp gidiyordum amma Yunanlılar girince, birdenbire keyfim bozuldu: O eski mahkeme işi kurcalanırsa diye korkuyordum. îşte başıma geldi. Gene peşimdeler! Nereden anladın? Nereden mi? diye hayretle yüzüne baktı. Fakat meydanda.. Herşey gösteriyor ki onlar peşimde.. Demir dalgın, dinliyor ve bu sırada arkadaşlan için boşuna kuruntusunu düşünüyordu. Kendi kendine «neredeyse çıkarlar» dedi. Kâtibin sözlerine kulak vermiyor değildi. Fakat onca mesele ağırlığını kaybetmişti. Meselâ, nereden anladın?.. diye sordu. Kâtib: Meselâ.. diye bir müddet durdu. Alnını kaşıdı, düşündü ve devam etti: Günlerdir bir adam musallat oldu. Kahvede karşıma geçip beni gözetlediğini hissediyorum. Kaç defa yerimi bıraktım. Herifin gözleri gene üzerimde. Bir akşam, tam kahveden çıktığım zaman beni takib ettiğini farkettim. Sonra... Dün, yolda bir başkası on adım geriden geliyordu. Tesadüf diyeceksiniz. İmkânı yok!.. Ben ağırlaşıyorum, adımlannı gevşetiyor; sokağa sapıyorum, o da sapıyordu. Muhakkak, peşime düşenlerden biri. Demir, artık ilk zamanki telâşı geç mis, merakla, hayretle Niyazi Efendi nin yüzüne bakıyor ve dinlemeden ziya Ad vermeğe, yer göstermeğe lüzum yok. Umumî menfaat namına umumî bir lisanla yazmak daha iyi. Resmî bir takım daireler var ki tasarrufta ifrata vanyorlar ve iktısad usullerınde mündemiç faydalan zarara çeviriyorlar. Kış mevsimine girilmek münasebetile yapılan odun ve kömür dağıtımı bu yanlış hareketin henüz dümanı üstünde duran örneklerindendir. On beş odalı daireler biliyoruz ki içinde on soba kuruludur. Bunlara üç yıl önce on ikişer ton kömür, on beşer çeki odun verilirken ve o daireler bu miktarın azlığını ileri sürüp bütün kış boyunca sızlanıp dururken keyfiyete hâkim olan makamlar her yıl biraz daha azaltma yolunu tutmuşlar ve bu yıl kömürii altı tona, odunu on çekiye indirmişlerdir. Bu, şüphe yok ki, tasarruf fikrile yapılan bir iştir, fakat yanlıştır. Çünkü tasarruf, mürekkebden basite doğru götürülecek bir tahlille gözden geçirilince anlaşılır ki iradm masrafa uygun düşürülmesinden başka bir şey değildir. Masraflar ise ihmali kabil ve nakabil olarak iki kısımdır. Hiçbir kimse tasarruf kaygusile çırılçıplak gezemez ve gene hiçbir kimse, iradla masrafı muvazeneli bulundurmak düşüncesile boyuna oruç tutamaz. Isınmak meselesi de bu cümledendir ve tasarrufa mütehammil değildir. Şu halde dün on iki ton kömürle ısmdınlamıyan bir dairenin bu kış altı tonla ısınmasını istemek, orada çalışanları, oturanlan memur, muallim, talebe, amele ve saire düpedüz üşütmek, hastalatmak demektir. Evet. Böyle bir tasarruf ta yapılabilir: Tanrı ile uyuşmak, ve kış soğuklannda tadilât yapmağa onu razı etmek şartile! M. TURHAN TAN H: Bakırtîöyünden E B. rümuzile mektub vollıyan okuyucuma: İltifatınıza tesekkür ederim. Fakat çlzmeden yukarı cıkmağı sevmediğim için yazılmasmı benden beklediğiniz eserleri vücude getirmeğe teşebbüs etmekten utanırım. «Kisi nöksanmı bilmek gibi irfan olmaz» S E S IŞIK K i T A B h V i Bahaeddin Emin Cumhuriyet gazetesinin Eskişehirde tevzi merkezidir. Kırtasiye, Filips radyolan ve bilumum mekteb kitabları ve levazımım da en ucuz fiatla burada bulabilirsiniz, de onu tetkik ediyordu: Sakın öyle gelmesin? diye sormayı düşünürken, bu dakika bütün âlemi peşine takılmış, yalnız kendisile meşgul sanan ihtilâclı, taşkın tavrına bakıp ona acıdı. Adeta ciddî denecek bir tarzda başile tasdik etti. Bir müddet, ikisi de sustular. Bu sırada kapının anah tarla açıldığı, Cemal ve Ali Sabirio yanlarında bir misafir konusarak gir * diği duvuldu. Demir, acele sordu: Ne yapmak istiyorsun? Merdivenden çıkarlarken, onu süriikler gibi Cemalin odasma sokup: Şimdilik buraya gir, sonra düşünürüz! dedi. İki arkadaş, aralarında uzunca bir gencle geldiler. Ali: Kardeşim Naci.. diye tanıttı. Sağlam yapılı, nes'eli bir iş adamı. Etrafmı çabucak gözden geçirirken, odadakilerle hemen ülfete başlamıştı. Az zamanda eski bir tanışık gibi söze karıştı. Demir, ona, kardeşi hakkında birşeyler söylemeği düşünmüştü. Fakat hiç oralarda olmadığı kendiliğinden görülüyor. İArkası var] Eskişehirde adcvrrt Cumhuriyetin IctimaT romanı: Birlikte değiller mi?.. Bununla beraber köyden köye sürüklenip yollarda bir çukura atılmak.. Boşuna kaybolmağa ne lüzum var? Daha iyisi hiç görünmemek. Gizlice araştırıp mümkün olursa kaçırmak.. Hem, neden olmasın? Bu mahşer yerinde kim farkma varır? Ah, onları bir kaçırabilseydi!.. O zaman birlikte atlara binip Anadolunun içlerine gidecekler, ve sonra.. Sonra ne yapacaklarım o da bilmiyor. Fakat şimdi bu kararsız, bulanık halden kurtulmak için o, sığmacak bir yer anyor. Ona sanki üç atlı o çorak yaylanm içine daldığı zaman, orada yeni kurulacak dünyayı bulacaklarmış gibi geliyordu. Tam bunları düşünürken, kapı hızlı hızlı çalınmağa başladı. «Mutlaka onlardır!» diye fırladı. Merdiveni bir hamlede inerek bahçeye koştu. Kapıyı ardına kadar açıp karşı smda Niyazi Efendiyi görünce büsbütün şaşırdı. Hilmi Ziya Ne var? Ne oluyor? derken, karanlıkta farkedilen yüzünden bütün düşündüklerini okumak istiyor. O, cevab vermeden telâşla çıktı. Demir, arkasından: Cemali gördün mü? Neler olu yor?... diye soruyor. Kâtib, halecandan titriyerek kendini dar attı. • Gelin, hepsini anlatacağım!... Soluk soluğa nefes alıyor. Demir, ta karşısına bir sandalya çekip tekrar sor du: Nen var, ne oluyorsun? O, etrafı gözetledi, camdan baktı. Kimsenin takib etmediğine, görmediğine kani olduktan sonra eski yerine geçti. Gözleri daima vehimle bakmdığı halde, sesini alçaltı yor, adeta kulağına söylemek ister gibi iğilerek konuşuyordu: Saklanmalıyım, yoksa dum! mahvol Ne oluyor? diye tekrar etti. • Ardımdan Reliyorlar. Her tarafta

Bu sayıdan diğer sayfalar: