5 Aralık 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

5 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Birincikânun 1936 CUMHURİYET KIŞ YEMİŞLERİ Bilmeceyi çözenler FAYDAH BTLGÎLER Demir gibi yumurta! HiKAYB. SIYULARIN ESIRI lıların arasından yözlerce kırmızı derili insan peyda oldu. Beni avlıyan kolumdan tutarak reisin çadınna kadar sürükledi. Şefin yanında kabilenin sihirbazı da vardı. Sihirbaz bana gayet fena bir ingilizce ile hitab etti. Ben de ona ayni lisanla cevab verdim. tşte kış yemişi: Nar... Mangal başında yersin!.. Bitmedi, daha da var: Kestaneye ne dersin?.. Kestanenin kebabt ) Her yerde revac bulur!.. masma benzer bir ses çıkardı. Buna ay ) Su ile doldur kabı, ni şekilde birçok sesler cevab verdi ve ça) Kaynat... Böyle de olur!. Hepsi bu kadar değil: Unuttun mu cevizi!.. Bu 8Özümü iyi bilt Ceviz çok besler bizi!.. Haydi, oldu olacak, Söyleyim doğrusunu: Kışın ararım mutlak lncirin kurusunu!.. Saysam başa çıkar mt; tşte fındık ta caba!.. Kuvvetli yemiş var mı Fındık gibi acaba!.. Sevdiğinizi seçin Bunların arasından!'.. Mangal başına geçin, Ucuzca besleyin can!.. Cenubî Afrika da Ostkanp kasa bası çiftçılerinderi biri hükumet merkezı Capetown şeh rine, kendi çiftli ğinde yaşıyan devekuşlarından bırinin yumurtladığı bir yumurtayı getirmiş. Bu yumurta kırılmamak hususunda dünya rökorunu kırmıştır. Bir binanın kinci katmdan aşağı atmışlar, hiçbir şey olmamış, bir demirci örsü üzerine koyup çekiçlemişler, gene banamısın dememış. Acaba doğru mu? 7 Adapazarı orta okul 121 Nusrat Abbas. Odundan yün 8 Kırklareli Ahmed Mithat okulu 212 Sevim. 9 Üsküdar thsaniye Çatmacılar sokağı 14 No. da Fahamet Erdem. 10 Türkeli caddesi 46 numarada Muzaffer. 11 Ödemiş sabık Eytam müdürü oğlu Tahir Altıntaş. 12 Galatasaray lisesi 824 Cemal Ar tekin. Hindistanda Bom 13 îstanbul Emniyet Sandığı em bay şehrinde son sistem bir fabri lâk servisinde Ş. Sezer. ka kurulmuştur. 14 Moda caddesi Neş'e sokağı No. Bu fabrika, çam, 2 de Lutfiye Durcan. fıstık, servi ve sair ağacların liflerira 15 Pulatlı înhisarlar memuru Ah söküp hamur haline koyacak, sonra bunlann hepsini bir araya karıştırarak medin oğlu Cavid Palazoğlu. sun'î bir yün meydana çıkaracaktır. Dedikleri^e göre bu sun'î yün, tıpkı hakikî yün gibi sıcak tutacak, buna muka bil daha çok dayanacak ve daha ucuz satılacaktır. Ne iyi şey. I Bılmeceyi doğru çozenlerden bıze fotoğraf gönderenlerın resimlerini bas mıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hediye kazanmış ılmaklığa delâlet etmez. Mükâfat ka :ananlarm isimleri her aym ilk haftaında neşrolunan büyük listeye yazılır. oldan sağa sıra ile: 1 Ankara ilk Tekin okulu 80 Zühal Akça. 2 Beyoğlu 35 inci okul 106 Nevin Örner. 3 Yalova Güney ilk okulu 39 Makbule. 4 Göztepe Çiftehavuzlar 6 numa rada Fatma Yalçın. 5 Demirköy ilk okul 51 Güzin. 6 Bursa No. 35 Celâl Tezcan. i El işleri Yabancı milletlere mensub bazı yüksek insanların bulunduğu bir mecliste konuşuyorduk. Bir aralık Fransız nebatat âlimi Marcel Langlois yarı ciddî, yarı şaka: Ne o, dedi, saçlarıma dikkatli dikkatli bakıyorsunuz, belki de peruka sandınız. Çünkü böyle acayib saç kimsede görülmemiştir, değil mi? Fakat bunda benim kadar tabiatin de hiç kabahati yok. O, saçlanmı herkesinkiler gibi ya ratmıştı, fakat Sıyular berbad ettiler. Hepimiz birbirimize bakıştık. Siyular da kim oluyorlar? İşi birden kavnyamadınız.. Anla tayım.. O zamanlar henüz yirmi yaşın daydım. Üniversiteden yeni çıkmıştım. Nadir nebatlar toplamağa fevkalâde merakım vardı. Koleksiyonumda yalnız Amerika sahralarında yetişen bazı çiçekler eksikti. Babamın serveti de müsaiddi. Kalktım Nevyorka gittim ve orada benim gibi genc ve benim gibi nebatlara merakh Roland Desbarre ile tanışmak ve ar kadaş olmak saadetine de mazhar ol dum. Onun amcası Mişigan gölünün garb sahillerinde büyük bir malikâne sahibiydi. Oraya gidip bir müddet dinlenmek, sonra da bulmak istediğim nebatları aramağs karar verdik. Fakat Amerika sahralarında insanı tehdid eden tehlıkeler eksik değildir. Binaenaleyh rövelver, bıçak ve saire gibi silâhlarla güzel Boyskavt elbisesi de te darik ettikten sonra yola çıktık. Şikagoya kadar uzandık. Oradan Madison şehrine vardık. Arkadaşım Roland tanıdıklanndan amcasının daha şimalde Kırmızı gölle Yağmur gölü arasmda bir yazlığa taşınmış olduğunu haber aldı. Ta biî biz de seyehatimizin projesini ona göre değiştirdık. Ertesi sabah atlanmıza binerek şimale doğru yollandık. Lâkin gideceğimiz yol dört gün kadar sürecekti. Binaenaleyh akşam olunca su baş lanndan birinde kocaman bir ateş yakıp geceledik. Etrafta tektük meydana çıkan ve bizi görünce de kaçan kırmızı derili yerlilerden başka kimseye tesadüf etmiyorduk. Mükemmel uyuduk ve güzel bir gece geçirdik. Sabahleyin kalktığım vakit Roland hâlâ mışıl mişıl uyuyordu. Tabiî derhal merakım depreşti. Onu rahatsız etmeden yüzümü yıkadım ve üstümü süpürdüm. Belki aradığım nebatlara rasgelirim diye etrafta dolaşmağa başladım. Ha şurası, ha burası derken zannede rim ki kamp kurduğumuz yerden epey uzaklaşmışım. İçime bir korku ve telâş çökünce geriye dönüp hızlı hızlı geldiğim tarafa doğru yürümeğe koyuldum. Fa kat birden nereden geldiği belli olmıyan bir kemend boynumun etrafında halka landı. Ne bağırıp imdad istemeğe, ne de belimdeki rövelverimi çekip kullanmağa vakit kalmadan iki kuvvetli kol beni çekip süratle gitmekte olan bir atın terkesine aldı. Gözlerimi başımın geriskıe doğru çevirip bakınca beni avlıyan adamm iriyarı, şeytan yüzlü bir yerli olduğunu gördüm. At gidip gidip bir noktada durdu. O vakit yerli köpek yavrusunun haykır Hüviyetimi, niçin oralarda dolaştığımı anlattım. Üzerimde silâh, eşya namına ne varsa soydular. Sonra kocaman bir kazıga beni sımsıkı bağladılar. Son demlerimin yaklaştığına hükmediyordum. Beni ya yakacaklar, ya çiy çiy yiyeceklerdi. Vakıâ böyle birşey olmadı amma, saçlanmı çekip koparmağa ve bir cam kırığile kazımağa başladılar. Kafamda o kadar acı duyuyordum ki, nihayet dayanamayıp bayılmışım. *** Aklım başıma geldiği vakit kendimi bir çadırın altında uzanmış buldum. Başımda tek saç kalmamış ve derisinin üstü cılk yara olmuştu. Elimi götürmek iste diğim zaman yanımdaki yerli hastabakıcı kadın «Ayınondördü» mâni oldu. Kendi ırkınm ıçinde fevkalâde güzel sayılabilecek olan bu kadın çatpat ingilizce konuşuyordu. Siyular onu bir başka kabileden çalmışlardı. Saatte bir hiç görmediğim, bilmediğim otlardan mürekkeb bir lâpayı başıma koyarak eskisini atıyor, yaranın ancak bu suretle iyi olacağını söylüyordu. Ben o anda bile yaramın acısından ziyade otlarla alâkadar oluyor ve kızdan bunlara dair izahat alıyordum. Birden saçlanmı niçin böyle feci surette kazıdıklarını sordum. Siyular, dedi, beyazlara fevkalâde düşmandırlar. Onların herhangi birisin den olursa olsun intikam almak isterler. İntikamlan da öldürmek şeklinde değildir. Eziyet etmek tarzmdadır.. Kendileri saçlannı uzattıklan için kafası kazmmış adamı en aşağı tabakadan sayarlar. O nun için esirlerine bu suretle hakaret e derler! Peki akıbetimiz ne olacak? Akıbetimiz eğer kaçamazsak ellerinde ilelebed kalmaktır. Sana ve bana cinsiyetimize göre ağır işler gördüreceklerdir. Birdenbire ölüm yoktur. Böyle eziyetle yavaş yavaş ölmemiz mukadderdir. Eyvah öyleyse.. Lâkin müteessir olma, ben bir firar plânı tertib ettim. Muvaffak olacağımızı sanıyorum. *** Odun üzerine nakış f Yaşı on ikiden azla olan yav rular, bu yazıyı hitab ede "ekten koyuyo •uz. Kışın fena ilkkânun bulmacası havalı günlerinde evde sizi eğlendire cek iyi bir meşguliyettir. Yalnız iyi dikkat etmek, keski ile elinizi yaralama mak, parmağınızı çekicin altında ez memek lâzımdır. İstediğiniz büyüklükte bir tahta ke serek bunun üzerine arzu ettiğiniz resmi çizer, sonra keskiyi çizgilerin üzerine tatbik ederek çekiçle faaliyete ge er, çizilmiş yerlerin etrafını 1 veya 2 milimetre derinlikte oyarsınız. Bunu müteakib tahtanm diğer ta raflarını rendeliyerek seviyesini kazılmış yerler derecesine indirirsiniz. O zaman ortada şekil kabarmış bir tarzda kalır. Diğer taraftan bir kabda kaynar su hazırlamak lâzımdır. Tahtayı kay nar suya batırıp bir müddet tutarsanız kabarık yerler büsbütün kabarıp net bir vaziyete girer. Bu suretle yapacağınız tahta üzeri ne kabartma levhalarla odanızın bir Çpk yerlerini süsliyebilirsiniz! J yemişlerle geçiniyorduk. Arasıra Ayın ondördüne soruyordum: Bizim burada kalmamız acaba bir tehlike teşkil etmiyor mu, Siyular bizi gelip bulmazlar mı? Hayır.. Çünkü onlarca kaçmış e siri kovalamak uğursuzluk sayılır. ICörseler bile aldırmazlar. Nihayet, dördüncü günü işaretimizi görmüş olacaklar ki on Amerikalı süvari polisi bulunduğumuz yere gelip bizi al dılar. Tabiî doğru Rolandın amcasınm yanına gittim. Arkadaşımı buldum. Be reket versin onun teşebbüsile polisler bizi aramağa çıknuşlar, yoksa halimiz harabdı. * * * Fırtınalı bir gecede şimşikler ufukları Başım iyi olup ta kendimo geldıkten tutuşturur, gök gürültüleri ormanda korkunc akisler yaparken, kurd dumanlı gü sonra ilmî tetkiklere devam ettim. Hakinü sever fehvasınca, Ayınondördü ile katen çok kıymettar nebatlar ele geçir kapalı olduğumuz kulübeden sıvıştık. dim. Ben, bu işlerle meşgulken süvar Her zaman kampın etrafında bekliyen polisleri kıt'ası da Siyulann elebaşıların nöbetçiler havanın bozukluğundan dola yakalamışlar, onlara adamakılh cezalar yı birer sipere sığınmış oldukları için vermişlerdi. Fransaya sade koleksiyonu ma ehemmiyetli parçalar ilâve ederek dekimse bizi görmedi. Yağmur altında çağil, yanıma «Ayınondördü» gibi bir hiz murlara bata çıka hayli ilerledik. Büyük metçi alarak döndüm. Kadmcağız uzun bir ağacm kovuğuna iltica ederek sabahseneler bana çok sadıkane hizmet ettı. Iadık. Geçenlerde kısa süren bir hastahk netı Ertesi gün bereket versin hava değiş cesi ölüp gitti. Arkadaşlar, bizim peruka miş, ortalık günlük güneşlik olmuştu. I ya benziyen saçlann esrarını anladınız kimiz de yüksek birer ağaca çıkarak et mı, şimdi? rafı gözetlemeğe başladık. Ne tarafta bir toz duman görürsek elimizdeki beyaz gömlekleri o cihete doğru sallıyorduk Birkaç gün bu hareketi ümidsizce tekrarladık. O kovukta yatıyor, topladığımız Yukarıki resim ' de gördüğünuz delıkanlı bir otomo bil meraklısıdır. Haritayı önüne açmış, A noktasın dan kalkıp tekrar gene ayni yere gelmek üzere 100 kiometroluk bir mesafe katetmek istiyor. Fakat şu şarta ki: Hiçbir yolun üzerinden tekrar eçmiyecektir. Her olun boyu sayı larla gösterilmiş tir. Virgülün solun daki rakamlar ki lometroya, sağın daki sayılar da yüzer metroya delâ let ediyor. Hangi yollan takib ede ceğini çizerek gösterin ve resmi kesip bize adresi nizle birlikte gönderin! Bu bilmeceyi doğ ru çözenlerden birinciye 5 lira, ikinciye 2 lira, üçüncüye münasib bir he gününe kadar <Cumhuriyet Çocuk Sadiye takdim olunacak ve diğer yüz ki hifesi» adresine gönderilmesi gerek şiye bir çok diğer mükâfatlar verile tir. cektir. Cevabların ilkkânunun sonuncu Geç kalanlar hediye alamazlar. Dünyanın en büyük köprüsü J YAZISIZ HİKAYE Galiba bazıları A *; merikada San Fran siskoda yapılan 13 kilometroluk asma köprüye imrenmiş olacaklar ki bunun bir kilometroluk daha fazlasını Avrupada yapmıya kalkışmışlar. Bu hususta yapılan projelere inanılacak olursa kurulması düşünülen köprü 14 kilometro uzunluğunda bir mesafeyi, Danimarkanm merkezi Ko • penhagla İsveçteki Malmoe nehrini birbirine bağlıyacaktır. Her bir ayağının yüksekliği 42 metro yüksekliğinde bu lunacağına göre, en büyük gemilerin altından geçmesine müsaid bir vaziyette bulunacaktır. Köprüye iki milyar franktan fazla sarfedilecek ve inşaat ancak 10 senede bitecek, her sene durmadan, dinlenme den tam 12 bin amele çalışacaktır. Masrafm üçte ikisini Danimarka, gerisini de İsveç verecektir. Çocuk portreleri ^ J Bilmeceden mükâfat kazananların listesi 8 inci sahifemizde. Baba Oğul Gazi Anteb Sakarya ilk okulu 513 Selma Noyan

Bu sayıdan diğer sayfalar: