16 Ocak 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

16 Ocak 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 tkincikânun 1938 CUMHURtYET LÜBNAN MEKTUBLARI: MUSİKİ BAHtSLERl: KÖŞE Lübnan Cumhuriyetine umumî bir bakış Lübnanın ve Suriyenin hâkimi Mesele ve münakaşa bolluğu Tahlil ve terkib Hâkim olmak için taksim prensipi Jaques Thibaud «Cumhuriyet» in, memleketimize iktisadî ve maddî hiçbir faydası olmadığı halde büyük manevî zararları dokunan bir verginin kaldırılması için ısrar ve hararetle yaptığı neşriyat hatırlardadır. Şükranla kaydedelim ki Cumhuriyet hükumetinin pek yerinde ve vaktinde hassasiyetile hemen bu mahzur izale edilmiş bulunuyor. Ve işte bu sene Mişa Elman ve Lazar Levy'den sonra, uzun yıllardanberi tekrar «Jaques Thibeaud» ya kavuşuyoruz. Üstad, ö'nümüzdeki çarşamba günü akşamı Saray «inemasmda tek bir konser verdikten sonra bir kuyruklu yıldız gibi geçip gidecek. Her uğradığı diyarın musiki semasında sahiden bir yıldız gibi parlayan bu büyük kemancının geldiği ve gittiği bütün yollar onun zaferlerile doludur. Thibeaud, şimdiye kadar Türk topraklarını çok ziyaret etti. Denebilir ki kendi memleketinin en eski dostları olan Türklere keman çalmak onda manevî bir ihtiyacdır. O halde biz de, kemanı kadar sahsı ile de cazib ve sevgili olan T h * beaud'nun san'at çerçevesi içinde kim olduğunu bir daha hatırlıyalım: Jak Thibeaud (1880) de «Bordeaux» da doğdu. Kemanı «Marsick» in talebesi olarak Paris Konservatuarında tahsil etti. Genc yaşında solist pâyesile (Colonne» konserlerine girdi ve durgun suya atılan bir taşın dalgalan gibi Paristen başlıyarak şöhretini dünyanın en uzak ufuklarına yaydı. Zamanımızın en haklı şöhretlerinden biri! Jak Thibeaud, kendisine zamanımızın büyük san'atkârları arasında hususî bir mevki kazandıran iki meziyete sahibdir. Avrupa musiki kültürünün başlıca mümessilleri olan İtalyanlar, Fransızlar ve Almanlara son yüz sene içinde Ruslar da katıldıktan sonra. kemancıhk san'atı, bu milletler arasındaki teknik, usul ve tavır hususiyetlerine nazaran ayrı ayn «mekteb» ler halinde teessüs etti. Ruslardan başka Çeklerin de katıldığı bu beş keman mektebi içinde Fransız kemancıhğını en güzel vasıflarile temsil eden kemancı «Jak Thibeaud» dur. Bu itibarla «Fransız» dır ve millî bir sıfatı vardır. Umumî vasıflarına gelince, kanaatimce her türlü yüksek virtüöz meziyetlerinin üstünde, kemanını, bestekârın ve buna ilâve ettiği kendi duygu ve düşüncelerinin hakikî bir nâkili olarak telâkki etmesi onun en büyük meziyetidir. Yani kemanile beraber, kafası ve kalbi olan bir insan, üslubu asil, muhayyelesi geniş, sıcak ve düşünen bir san'atkârdır. Önu dinlerken yalnız fizik bir fenomen olan «ses» in asabî cümlemiz üzerinde tevlid ettiği mücerred ve muvakkat teheyyücden değil, ayni zamanda sese verdiği manalardan, sesin bir «terkib» halinde tahtes^uura girişinden üroeririz ve kendimize ondan birşey ilâve edilir, yeni birşey öğreniriz. Bu şey, hem ona, hem size aiddir. Böylece o, sizin, kendiniz gibi hiçbir zaman unutamıyacağmız bir kıymet olur. PAZAPDAN PAZADA Kimin umurunda ? İçki inkılâbı İstanbulun yeni hulyaları Yaşasm sulh! Kimin umurunda? İstanbulun yeni hulyaları Belediyenin ma hud asma köprü tasavvurunu andır? bir hayal zenginlı ğile gene bir takır olânlardan ve proje'prden bahsediliyor. îîtanbulun dört ta rafmda meydanlar, oark'ar açılıyor; abideler. heykeller, ti yatrolar, kulübler yapılıvor; devlet ma halle'eri kuruluvcr, Adhye ve Belediye ^arayları in«a ediliyor. Ne oldu? Istanbul şehrine bir milyar liralık bir piyanko mu vurdu? Gazete lerde çıkan hayalâtın hakikat olması için en aşağı elli milyon küsur lirava ihtivac olduğunu mütehassıslar söylüyorlar. Bu para nerede? diye sağa sola bakıyorsu nuz; öğreniyorsunuz ki bütün ümidler, tramvay şirketinin vereceği bir buçuk milyon lirada imiş. PENCERESİNDEN Katil analar eşilköyde kundağı kefen yapılıp sokağa atılan bir minimininin polis tarafından nasıl bulunduğunu gazeteler yazdılar. Henüz içine ısınamadığı ve içini ısıtamadığı beşikten ana elile mezara göçürülen bu yavrunun acıklı halini düşündükçe gözlerirne yaş doluyor. İnsan, tomurcuk halindeki bir goncayı koparmağa kıyamaz. Onun yumuk bağrındaki renge ve ıtra cır. Bir ana nasıl olur da kendi kanmdan hayat alıp dünyaya gözlerini açan ir yavruyu gene kendi elile titremeden oğar?... General Boulanger miydi, neydi, bir Fransız meb'usu, elli yıl kadar evvel evâd katili analar hakkında yersiz bir şefat göstererek içtimaî zaruretlerin böyle iefil suçları mazur saydıracağmı iddia tmis. ve Fransız meb'usan meclisine bilıassa aldatılmış işçi kızların çocuk düürme suçlanndan dolayı cezalandırılmamaları için bir kanun kabul ettirmişti. Bu adamm ortaya attığı fikir dolayısile ransada kopan gürültü birçok kitablara mevzu teşkil etmiştir. Ben herhangi bir esadüfle Boulanger'nin nazariyelerini, araziyelerini ve bin dereden su getirerek faptığı tahlilleri, teşrihleri okudukça evâd ciğerine sokulan bir ana pençesinin anlı kanh idrakime çarptığını ve tüyleimin ürperdiğini duyarım. Beyruttan bir manzara Beyrut: 11 ikincikânun Cumhuri hakkı var, fakat bizim hiç hakkımız yok. yet karileri için muhabirlik vazifesine Bize hak verilinciye kadar parlamentoya başlarken en evvel, bu memleketin umu iştirak etmiyeceğiz!» diyerek salondan mî çehresıne bir göz atmak istedim; bu çıktılar ve meclıs terkettiler. Bir milyon suretle CumKuriyet karileri, ileride yaza nüfusu olan bu «Yakınşark Fransız cağım şeyleri ve vereceğim haberleri da Cumhuriyet' içinde şimdiye kadar ay ha iyi anlarlar. rılmamış olan cemaatlerden biri de bu idi. Yavaş yavaş o da ayrılır. Osmanlı Beyrut, bugün büyük bir Akdeniz şehridir. Lübnan Cumhuriyetinin mer İmparatorluğunur Beyrut veya Şam vekezidir; Lübnan Cumhuriyeti denilen ya Haleb vilâyeti diye yâdettiği üç vikıt'a ise, Osmanlı Imparatorluğunun eski lâyet içinde, Fransanın siyaset kimya Beyrut vilâvetile müstakil Lübnan mu gerleri tahlil ede ede, nekadar çok miltasarrıflığından ve biraz eski Suriye vi let, cemaat, mezheb, ve saire camialan lâyetile Haleb vilâyetinden çalınmış bazı buldular ve bunları birbirlerinden nekayerlerden mürekkeb ve nüfusunun yarısı dar meharetle ayırdılar? Beyrutta sakin küçük bir toprak parçaHalbuki, iki gün evvel, Yakınşarktasıdır. Lübnan Cumhuriyeti namını taşı ki Fransız ordulannın başkumandanı yan bu hudud içindeki varlığa gelince General Hutzinger, Beyrutun askerî kuisim sizi aldatmasın bu, şarkî Akdenizde lübünü açarken verdiği nutukta ittihad kendisine geniş bir müstemleke kurmak dan nekadar çok bahsetmişti. Bu meraistiyen Fransanın, yirmi sene içinde, her simde ben de davetli idim; onun sözlerini tarafa yayılmış olan varlığından başka dinlerken dudaklarımdaki tebessümü birşey değildir. Filistin için Yahudilere güclükle zaptedebiliyordum. «Lübnan ve ayrılan saha ne ise, yahud Ingiliz nüfu Suriyeden bahsedildiği zaman tahlil, zunun bu sahada yerleşmesi bakımından Fransadan bahsedildiği zaman da ter bu saha ne olacaksa Fransa için de bura kib!» diye düşündüm! Ne güzel müs sı ayni şeydir. Lübnanda mühim bir kato temleke kimyagerliği! lik varlığı bulunduğu ve bu varlık içinde *** Fransızlar pek eski zamanlardanberi çaKont De Martel burada, Kont Os lıştıkları için burada «mesele hallediltrorog da Şamda. Kont Ostrorog'u Türmiş» vaziyettedir. Halbuki Filistinde, kiye pek iyi tanır. Meşrutiyet devrinin henüz «halledılmeğe muhtac» dır. tanıdığı muteber ecnebiler arasında, ît Lübnan ve Suriyenin hâkimi, her iki tihad ve Terakki taraftarlığile meşhur memlekette de Milletler Cemiyeti kara ve Leh aslından Fransızlaşmış bir aris rile Fransaya teffiz edilen mandaya tev tokrat olan Kont Ostrorog, uzun müddet fikan hükümdarlık salâhiyetlerini haiz İstanbulda Daily Telegraph'ın muhabiri Kont De Martel burada oturur. Gerek olarak bulunduktan sonra islâm hukukiLübnanın, gerek Suriyenin Cumhuriyet yatmdaki ihtısası, türkçe ve arabcadaki hükumetleri hangi kanun ve emri neşre kuvvetile kendisini tanıtmış ve tam cen deceklerse, bunların neşri için nihaî de tilmen asilzadeye mahsus etvan, gözünrecede bu hükümdarın imzası lâzımdır. den hiç düşmiyen monoklu ile îttihad ve Böyle olunca artık burada gerek Lüb Terakki devrinin her köşesine sokulmuşnan ve gerek Suriye için bir devletin var tu. Bir aralık da Osmanlı adliyesine mülığından ne dereceye kadar bahsedilece şavir oldu. Şimdi burada, bu tahlil ve ğini anlamak kolaydır. terkib lâboratuannın ikinci baş kimyage*** ridir. Devlet yok, fakat siyaset vardır. Hatta o kadar vardır ki şu dakikada dünyanın hiçbir tarafında Lübnan ve Suriye muhitleri derecesinde siyasî meselesi bol, siyasî münakaşası fazla bir memleket yoktur. Beyrutta ve Şamda parlamentolar vardır; uzaktan bakarsanız zannedersiniz ki bu memleketlerde hür demokrasilere mahsus usullerle idare edilen birer parlamento ^evletleri vardır. Halbuki, bu işin içyüzü, çocukların muharebe, yahud gelin güvey oyunu oynamalan tar zmda birşevdir. Herşey «yalancıktan»dır. On beş gündenberi dört buçuk nazın olan Ahdab kabinesinin düştüğü ve kalktığı havadislerile dolu olan gazetelerin yazdıHarını bak'lırsa, buradaki mesele bolluğu, buradaki siyasî mücadeleler Fransadakinden fazladır, eksik değildir. Çünkü herşeyde Fransanın taklidi hâkimdir. Fransızlaşmak istiyen, Fran sızlaştınlmaaile uğrasılan Lübnan, Fransaya aid herşeyi taklid ettıği gibi siyasî mücadeleleri de taklid eder. Kont De Martel, Lübnan ve Suriyede hükum't oyunu oynryan çocukların ba bası, yahud, daha iyi bir ifade ile, «mubassırı» dir. Bir elinde değnek, ötekinde aferin varakasile, bi?im mekteb lerin eski mubassırlan ne idiyse bugün Kontun buralarda oynadığı rol de budur. Cnun burada tek bir vazifesi vardır: Fransız Jilini vaymak, katolik dinini himave etme', Fransız memurlannı etrafa yerleştirmek ve Suriye ile Lübnanın paralarını h ^ a frankın kuyruğunda bağlı tutmak... Usttara^ı, uslu oturmak ve yaramazl'k etmemek şartile, buradakilerin bilecekleri iştir. *** : Taksim et k hâkim olasın (Diviser pour regner) dü^turunu Fransa bu havaÜde büyük Vir dikkatle tatbik eder. Meîelâ, btından üc haftî evvcl cenubî Lübnanda kücük bir cemaatleri olan Siiler, Lübnan parlamentosunda bir nümayiş paptı'ar. Si* mezhebini taşıyan meb'us 'tar, «bu memlekette her cemaatin bir Lübnan ve Suriyeye Fransanın iki çocuk muamelesı yaptığını söylemiştim; Lübnan Fransız nüfuzuna girmiş olduğu için öz, Suriye de buna karşı henüz mukavemet halinde bulunduğu için üvey evlâd olmak şartile. Bunun için, parçalama siyaseti ası1 Suriyede tatbik edilir. Hatay davasında Suriyenin vahdeti namına, Hataya vermeği taahhüd ettiği hususî idarevi vermenT'k için senelerce bahane icad etmiş olan manda, Cebeli Druzu Lâzikıyyeyi, Elcezireyi, Suriye katoliklerini Suriye varlığından ayırmak ıVin bir vesilede on bahane icad etmiştir. Bu sayede bustün Suriye tamamen par çalanmıya gidiyor. • ** Suriyenin dahilî bünyesinde, Fransa müstemleke siyasetinin takib ettiği bir parçalama siyaseti vardır ki bunu sırası geldikçe ilerilerde teşrih edeceğim. Şimdilik en yeni hareket olmak üzere, Şamda millî blok içinde meydana çıkan bir aynlma hâdisesini zikredeceğim. Suriyede Fransızlara karşı yapılmış olan ihtilâllerde birinci rolü oynamış olduğu için kendisine, lider manasına Zaîm unvanı verilmiş ve siyasî mahkum olarak uzun zaman haricde, Mısırda yaşadıktan sonra, ilân edilen umumî aftan sonra Sama avdet etmiş, fakat, orada da uzun müddet kalamıyarak dargın olarak çekilip gitmiş olan doktor Abdurrahman Şehbender, şimdi Samın politika sahasına, taraftarlarile birlikte, yeni bir siyasî hareket çıkarıyor. Bu siyasî hareket, Suriye Başvekili Cemil ve Nazır Sadullah Beyler tarafından takib edilen haricî sivasete muhalefet sözile ifade edilebilir. Cemil Beyin son sevahat netice?inde, Fransızlara Suriye Fransa ittifak muahedesini tasdik ettirmek üzere kabul etm'ş oMuğu b r takım şartlar vardır. Bu sartlar, Suriyenin desanfralize edilmesi, vahud parçalanması ve Fransızlara bir takım imtivazlar verilmp'inden ibarettir. Gerek Zaîm, gerek mill* bloktaki taraftarların bu anlaşmıya şiddetle itiraz edi Arzımızm geçirdiği tehlikeye hiç kimse aldırmadı gibi birşey. Adeta herkeste eşke çarpsaydı da kurtulsaydık...» der gibi bir hal var. Sanki herkes, düşmanile beraber olmak şartile her felâkete razı. Bilhassa çektirmiyen, süründür miyen ölüme. Bir kısım halk da, Bay Fatinin peşi sıra, mahud serseri yıldızı küreiarza nisbetle fındık kadar ufak bir taş parçası sanıyor. îspanyada ve Çinde patlıyan o" büslerden daha az tehlikeli bir şey. Kime ne? Dünyanın iki ucunda, hergün, yüzlerce obüs, şarapnel, gaz bombası ve binerce mermi pathyor da gene kimse aldırmıyor. Artık herkesin gökyüzünden gelecek felâketlere karşı ya tevekkülü arttı, ya hud da korkusu azaldı. tnsan, kendisine en büyük felâketin gene kendisinden geeceğine inanıyor. Bunun için küreiarzın başka bir yıldızla çarpışması, Fransada hautemps kabinesinin komünistlerle, yahud Şanghay'da birkaç Japon neferinin bir Ingiliz zabitile çarpışmasından daha ehemmiyetsiz görülüyor. Çeyrek asırdanberi çarpışmanm her türlüsüne alıştık ve kanıksadık. Tram • vay ve otomobil çarpışmasından iktısadî, iyasî, askerî müsademelere kadar her türlüsü bize vız geliyor. Varsın bir de küreiarzımız başka yıldızlarla çarpışsın, ölen ölür, kalan kalır. Son felsefemiz bu galiba. Hovardalığı bırakalım da bu para ile bir iki hastane yapalım. birkaç bozuk kdldırımı tamır edelim, şehrin bir iki parça yerine hasır gibi serdiğimiz kısacık asfaltları biraz uzatalım, sokaklanmızı bataklık halinden kurtaralım, ondan sonra Bana öyle geliyor ki ilegüne karşı meydan, park, tiyatro, kulüb gibi tâli ihmahçub düşmek, çalışma imkânını kaytıyaclarımızı düşünürüz. >ederek aç kalmak gibi düşünceler ve Yaşasm sulh! ehlikeler yüzünden evlâdına hatta doğîngiltere, Japon madan kıyanlara karşı gösterilecek müyanın Çine ilânıharb amaha, insanlığı hayvanlıktan daha geetmesinden endişeye riye götüren bir hareket olur. Beşer hadüşmüş. Demek şimatını tabiî âmillere bağlamayı ve medediye kadar Japonya î nizama tekâmül ahengi vermek kaynın Çinde yaptıklausile vücude getirilmiş her çeşid içtimaî düsturlan ortadan kaldırmayı düşünen, r.nı şaka sanıyordu. ileyi lüzumsuz gören, ahlâk kaidelerile Şu diplomasi ne ğlenen, bir incir yaprağına bürünmeği acaib şey. Askerlere göre harb, iki tarafın birbirine «ilâh iyinip örtünmek bakımından kâfi gören kullanmasıdır. Fakat dıplomatlara göre müfritler bile evlâda kıymayı havsalalahiç de öyle değil. İki taraf birbirine iste ına kolay kolay sığdıramazlar. Çünkü dıği kadar ateş yağdırsın, binlerle, yüz tabiatte tagaddî, teneffüs ve hareket ne binlerle cana kıysm, hatta iki taraftan biri se tenasül de odur ve bu dört hayatî unötekini dünya haritasından silsin, gene urdan birini ortadan kaldırmak küreyi harb ilân edilmedikçe, »efirler geriye çe oş bırakmak neticesini verir. kilmedikçe iki memleket arasında harb hali yoktur. Bugün Çinde Japon sefiri ve Japon yada Çin sefiri var. Ingiliz diplomasisine göre bu iki memleket sulh halindedir. Şimdilik telâşa ve endişeye mahal yor. Fakat, maazallah, ya Japonya Çine harb ilân ederse!.. İşte, yalnız Ingflterenin değil, bütün dünyanın sulh telâkkisi bu formalitelerle iktifa ediliyor. Ortada ilânıharb yok ya, kâfi. Ama Îspanyada Ispanyollar bir birlerile, Almanlar ve İtalyanlar, Fran sız ve Ruslarla boğuşuyorlarmış; Asyada Japonlar Çinlileri kesip biçiyorlarmış; daha da buna benzer kanh maceralar zuhur edebilir, hatta bütün dünyayı ateşe verebilirmiş; zararı yok... Harb ilân edilmedikçe sulh hali devam ediyor de mektir, yaşasın sulh! İçki inkılâbı Şaıaba rağbet arüyormuş. Evvelce Inhisar şarablan nıh Istrfıîâk miktar senede 2 3 yüz bin kılo raddesinde iken bugün sarfedilen şarab miktan 67 yüz bin kiloyu bulmuş. Acaba rağbet yalnız şaraba mı, yoksa bütün içkilere mi? Bunu anlamamız için rakının mukayeseli istihlâk miktarını da ilân etmek lâzımdı. Eğer yalnız şaraba rağbet artıyor da öteki içkiler gözden düşüyorsa buna »evmmeliyiz. Çünkü o adı batası rakı medenî bir içki değildir. Içeni sertliğile, içmiyeni kokusile rahatsız eder. Karışık mezelerile her içkiden fazla mide bo zar. Eğer şarabı onun yerine ikame et meğe muvaffak olursak her sahada yaptğımız inkılâba bir yenisini daha kata rız: îçki inkılâbı. Yeşil Hilâl diyebilir ki, içki inkılâblannın en güzeli, hiç iç memektir. Fakat bu söz «hayatta en güzel inkılâb, hiç yaşamamaktır» demeğe benziyor. MESUD CEMİL Bursa (Hususî) Burada metresini ve bir başkasını bıçaklıyarak yakalan mış olan Tatar Kâzım isminde bir sabıkahnın muhakemesine Ağırcezada ba^lanmıştır. Kâzım, müdafaasını j'aparken; aşk neler yaptırmaz? demiş ve Sekizinci Edvard'm sırf aşk yüzünden tahtından tacmdan feragat ettiğini, Baltacı Mehmed Paşanm koskoca Rus topraklannı bir kadın icin feda ettiğini sövlemiş. kendisinin de metresini pek zivade sevdi^inden onun bir baskasile alâkadar olması ihtimaline bile tahammül edeme[Başmakaleden devam] candan istemiyecek hiçbir Türk yoktur. diŞini anlatmıştır. Muhakeme karar için iyi başarmıs olmakla şöhret kazanmış Cumhuriyet idaresinin 1938 yılında yurgenc v> liyakatli bir bankacımızdır. Bu da hediye ettiği yeni müessesenin arkaitibarla, bu büyük işin başına geçirilmiş sında bütün memleket halkının muvaffayorîar ve gürültü de buradan çıkıyor. Bu suretle millî blok iki kuvvetli hizbe olmasında isabet vardır. Gerçi, denizcilik kiyet temennileri vardır. Denizbanktan ayrılmış bulunuyor. Yakında doktor onun için yeni bir iştir. Fakat yüksek ze büyük işler bekliyoruz. ABlDtN DAVER Abdurrahmanın Şama avdetinden ve bu kâsı, yüksek tahsili, çalışkanlığı, azimhareketin başına geçeceğinden bahsedili kârlığı sayesinde, bu işleri de çabuk kav•••«••^••»» yor. O zaman ihtilâf şiddet kesbedecek rıyacağma ve iyi anlayıp iyi idare edeceTürkîye Amerika ticaret tir. Fakat, bugünkü vaziyete göre dahi ğine şüphe yoktur. Elverir ki bankanın muahedesi bloktaki parçalanma hâdisesinin artık denizciliğe ai 1 teknik işlerinde, kendisine Deyli Telgraf gazetesinin Vaşington tahakkuk etmiş bir hâdise olarak telâk yardım edec.k olan kıymetli elemanlar muhabiri gazetesine şu telgrafı çekmişkisine kâfidir. iyi seçilsin. Denizbank kanunu, bu nok tir: Zaîm ve taraftarları Hatay davasın tayı da dü^ünmüş, ve kanun metinlerine Amerika Hariciye Nazın Mister Cor da da Cemil Beyi yumuşaklık göster girmesi mutad olmıyan söyle bir fıkranın dell Hull, Amerika hükumetinin Türkiye ile bir ticaret mukavelesi hakkır.da mekle itham edivorlar. Ancak, bu nokta ilâvesine Iüzum görmüstür: da çok musır desildirler. Yantıklan ha«Taijin ce intihab olunan idare mecli müzakerede bulunma^ı tasmim eyle reket. Türkiveve karşı mücadele va^iyeti si reisi ve azalanmn bankacılık, denizci dî&ini bugün resmen haber verdi. Türkive ithalâtının 13 sınıf eşya almaktan zivade Fransaya karşı Cemil lik ve ikiısa'î işlerinde iecrübe ve bilgi hakkında müsaadeler gösterilmesi ve Bevin tuttu5u vumuşak siyasetin aleyhin sahibi olmaları lâzımdır.» serbest listedeki altı smıf esvanın de bulunmaktadır. Yalnız idare meclisi reisi ve azalan vüksek tarifelerden masuniyeti derpiş değil, bankanın diğer şeflerinin ve ona edilecektir. bağlı bütün müesseselerin başında buluAlâkadarların tahrirî cevabları 9 şu Lübnan J^hinesi^de değişik nanların bu şartlan haiz olmalarına itina bata kadar Hariciye Nezaretine gele lik yapıldı edileceği tabiidir. Nitekim, U. Müdür cektir. Umumî olarak verilecek izaha Beyrut 15 (A.A.) Bazı nazırla Yusuf Ziya da, dün gazetemize vaki olan 23 şubatta dinlenecektir. nn istifası üzerine Lübnan kabinesi şu ilk beyanatında bunu söylüyor: «UmuPortekizde komünist şekilde tadil olunmuştur: mî müdür muavinleri bankanın esasını tahrikâtı Basvekil ve Adliye Nazın: Khaided teşkil edecek olan kısmın başına geçeLizbon 15 (A.A.) Merkezi Avant din Ahdab, Dahiliye Nazın: Georges ceklerinden seçilmeleri işinde azamî iti gazetesinin idarehanesinde olduğu zan Tabet, Malive Nazın: Mousa Nam nayı gösteriyoruz.» Denizbank Türk de nedilen bir komünist teşekkülü mey mour. Maarif Nazın: Khalid Sefb, Zi nizciliğini yükseltmek, denizciliğimize dana çıkarılmıştır. raat Nazın: Hikmp^ Dioumblat, lktı?ad yeni bir havat vermek üzere yapılmış bir Bu gazetenin muharrirlerinden bazı ve Sıhhiye Nazırı: Ibrahim Haydar, Na hamle olduğu için, onun muvaffakiyetini ları tevkif edilmiştir. fıa Nazın Kemal Gargour. Aşk neler yapmaz! Denizbanktan büyük işler bekliyoruz Şu halde evlâda kıymak tabiatin de üzüne tükürmek oluyor. Şefkat ninnieri terennüm etmek için yaratılan bir ana bu tükürüğü nasıl çıkarıyor? Hele kmekten ve sudan çok daha ziyade •avrusunun tebessümile gıdalanacak bir na, o tebessümü kendi elile nasıl kara oprağa verebiliyor? Vaktile şu veya bu milletin taştan, ğacdan, tuncdan yapılmış ilâh heykelerine körpe körpe kızları, taze taze oğanları kurban olarak sunduklan ve kıtır kıtır kestikleri tarihlerde yazılıdır. Bir akım çöl kabilelerinin de kız çocuklarım uğursuz ve lüzumsuz sayarak diri diri ömdüklerini gene kitablarda okuyoruz. Fakat marangoz, yahud demirci elinden ;ıkma tanrılara evlâdlarını kurban veenler, vehmî kudretlerin merhametinî kazanmak icin bu haltı işliyorlardı. Kızarının boğulmasına rıza gösteren analar, ocalannın gazabından korkarak bu acıklı teslimiyeti ihtiyar ediyorlardı. YirBunun için, zamanımızda kanh işlere minci asnn idraki olgunlaşmış, vicdanı gırişmekle beraber hararetli sulh taraftan billurlasmış kadınları arasından böyle kalabilmenin yegâne çaresi ju: Harb katiller nasıl çıkabiliyor?... Yoksa kailân etmeden harbetmek! dın ruhunda yavrularını boğarak yiyen bir kedi mi saklı?... Açıkgözler de bunu yapryorlar. Eğer öyle ise terbiyecilerin bu kediyî SERVER BED1 ortadan kaldırmak vazifesini en büyük' medenîyet borcu olarak telâkki etmeleri lâzımdır. M. TURHAN TAN Bursa Eelektrik şirketi de satm alınıyor Bursa (Hususî) Bursa Elektrik şirketi, hükumetçe satm almacaktır. Eektrik sirketi tarafından birkaç ay evvel hükumete yapılan bir müracaatte, pek zivade eskimiş olan makinelerdsn, birisinin yenilenmesi için müsaade is tenmis ve istihsal kuvvetinin artırıl ması teklif edilmisti. Bu talebin müzakeresi o vakit hükumetçe talik edilmisti. Bu defa sirketin almması suretile isin kökünden halledileceği anlaşılmakdır. S'rketin buradaki umumî müdürü M. Bertala, murahhas aza sıfatile îs f anbu1dan ilt'hak eden diğer murah baslarla birlikte Ankarava gitmiştir. nkarsda hükı'metimizle valnız Bursaki Fiektrik sirke+inin de&il, merke7İ •Rursada bulunan (Müttehid Elektrik "irketin'n) müme^iUeri oia'ak mü^a kerelfre giri=ere>klerd''r. l\Tüttehid E lektrik sirketi, İ+alvan sermavedarla nn Türkiyedeki iktısadî faaliyetlerini ; dare eden bir sirkettir. îdare merkezi Bursadadır. Bursa Elek+rik sirketind?n maada Edirne, TekirdaŞ. Balıkesir, Gazianteb, Mersin Elektrik sirketleri de müttehid sirkete bağlı müesseselerdir. Ankaradaki müzakereler iyi bir neticeye vanrsa hükumetçe bütün bu sirketin satm al"" " i a kuvvetle ihtimal ve rilmekted c. r.

Bu sayıdan diğer sayfalar: