19 Haziran 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

19 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Haziran CUMHURtYET Biı kaçakçı diplomat ta yakayı ele verdi Beyaz zehir ticareti ve istimaline ilânı harb eden Rusel Paşa şebekesini genişletiyor Son günlerde, uyuşturucu madde ka çakçıları, faaliyetlerini gene arürmışlar dır. On beş gün kadar evvel, Fransız zabıtası Fernand Bakula isminde büyük bir kaçakçıyı yakalamış ve diplomat olduğunu söyliyen bu adamm, mühim bir kaçakçı şebekesinin en tehlikeli uzvu olduğunu meydana çıkarmıştı. Peru hükumetinin hariciye memurlannclan bulunan Bakula ile Lion isminde diger bir kaçakcınm isimleri, Milletler Cemiyeti afyon bürosunun kara listesinde çoktanberi yazılı olduğu halde bunların f aaliyetleri meydana çıkarılamıyordu. Nihayet, gerek bu diplomatın, gerek suç ortağmın maskeleri yüzlerinden atılmış, her ikisi de adaletin pençesine düşmüştür. Fransız zabıtasının muvaffakiyeti Cenevre afyon bürosu erkânını çok şiddetle alâkadar etmekle beraber, bu neticeye bilhassa memnun olan bir başkası daha vardır ki, o da kırk senedenberi afyona ilânı harb eden ve 1932 denberi Bakulanm şüpheli faaliyetini meydana çıkaran Rusel Paşadır. Myon kaçakçılığile mücadele tktisadî hareketlcr Daimî sergi binası Istanbula bir daimî sergi binası yapılacak. Hükumet, bu işe nekadar büyük bir ehemmiyet verdığini bu seneki bütçeye tahsisat koymakla gösterdi. Bizde sergiciliğin ilk adımını atmış bulunan ve bu sahada on senedenberi fasılasız bir muvaffakiyet gösteren Millî Sanayi Birliği, geceli gündüzlü bir çalışmadan sonra müstakbel daimî sergi sahasının maketini meydana koydu ve bu maket tasvib olundu. Şimdi fikirleri meşgul eden bir mesele var. Daimî sergi binası nerede olacaktır> Bugün için başlıca üç yer ileri sürül mektedir: Sürpagob mezarhğının bulunduğu sa ha, Taksim kışlasınm yıkılmasile hasıl olacak arsa ve Maçkada natamam İtalyan sefareti binası..« Bize kalırsa, Sürpagob mezarlığmın bulunduğu saha, mevcudun içinde yegâne işe yarıyabilecek olanıdır. Şehirde galiba da ondan başka sergi sahasını teşkil edebilecek boş bir yer yoktur. Sürpagob mezarlığı, hatta bu işe saha itibarile biraz dardır, diyebiliriz. Merkez binasile, pa vıyonlarile ve bilhassa bahçeleri ve eğlence yerlerile bir daimî sergi caddesi çok geniş bir sahada kurulabilir. Taksim kışlasınm böyle bir maksada kifayetsizliği o kadar aşikârdır ki bu mevzu münakaşaya bile değmez. Gelelim Maçkadaki binaya: Bu bina tabiidir ki, daimî Eergi binası olamaz. Hatta bir mekteb, bir otel, bir devlet dairesi de olacak vaziyette değildir. Şu vaziyete göre, yeni sergi binası için tereddüdsüz Sürpagobu tercih etmek zarureti hasıl olacaktır. Çünkü burası, geniş bir saha, merkezî bir yer, ve her türlü inşaata müsaid boş bir arsa halindedir. PENCERESİNDEN PAZAPDAN PAZAPA Türk donanmasında böcek Besim Atalayın bekârlığı Sınıf, tabaka, cinayeti Sarışın Sabun kazanı cinayeti ve fare ile uğraşmalar lime bir kitab geçti. Yazan albay doktor Mazhar Tan. Adı da şu fıkrama başlık olarak koyduğum cümlede görüldüğü üzere, Türk donanmasında böcek ve fare ile uğraşmalar. Müellifle soy adı bakımmdan aramızda bir karabet var gibi görünüyor. Fakat bu karabet ikimizin ayni ismi soy adı olmak üzere seçmış olmamızdan ve çocukluğumuzu şimdi kül olup gitmiş olan bir mahallede geçirmiş bulunmamızdan ibaret!.. Fakat beni esere karşı ilgilendiren müellifle bir mahalle çocuğu oluşumuz ve ayni soy adını almış bulunuşumuz değildir, mevzudur. Çünkü dağların kendisine lalalık, denizlerin de dayalık ettiği iddia olunan İstanbulda bit hayli boldur ve nakil vasıtalarının gedikli müşterileridir. Pire, şehrimizin ele avuca sığmıyan cambazlarıdır. Tahtakurusu, henüz yanmıyan ahşab evlerin kovulması imkânsız tufeylileridir. Rutubetli evlerde hamam böcekleri harvurup harman sa\urmaktadır. Fareler, mahalleden mahalleye göç ederek İstanbulda bir turist cereyanı temsil etmektedır. Bu haşarat alayına fare ve sivrisinek leri de ilâve edersek büyük şehri istilâ etmiş olan muzır mahluklar listesi tamamlanmış olur. Halkın dörtte üçü bu haşarattan mustaribdir. Fakat onlarla müca delede muvaffak olabılmek için o mustarib kütle lüzumu kadar mücehhez değildir. Hamamda yıkanan kahvede bitleniyor, evindeki tahtakurusunu filitle öldürenler, onların yenilerini otobüslerdea alıp evine getirıyor. Nefıslennı korumakta enikonu meleke sahibi olan fareleri kapana düşürmek ise adeta imkânsız. Halbuki Avrupanın birçok yerlerinde biti görmiyen, pireyi tanımıyan, tahtakurusu adını duymıyan insanlar bulunduğu iddia olunuyor. Onların bu mubarek cehaletine imrenmemek ve bizlerin o haşaratla haşrüneşr oluşumuza yanmamak elbette elden gelmez. İşte albay doktor Mazhar Tanm kitabına bu sebeble alâkalandım ve bu eserde haşaratın nasıl yok edileceklerine dair mevsuk bılgiler sıralandığını tahmin ederek adeta sevindim. Bu tahmin yanlış çıkmadı, kitabın en kuvvetli haşereyi kolaylıkla imha etmek yolunu çok selis bir üslubla talim ettiğini görerek müstefid oldum. Kitab, donanmamızda yapılan ilrrâ tecrübelerden elde edilen neticeleri ihtiva ve esas bakımından gemicilerimize hitab ediyor. Fakat herkes eserde sıralanan çarelerden, usullerden istifade edebilir ve bu eser, lâyık olduğu rağbeti görürse mubalâğasız söylüyorumİstanbulun bitten, pireden, tahtakurusundan, hamam böceğinden, fareden, sivrisinekten kurtulması kolaylaşır. Haşaratla mücadele, zamanı çoktan gelmiş ve bu mücadeleyi teshil edecek eserlerin tamimi şehrin umumî temizliği namma vecibe halini almıştır. Kıymetine kısaca işaret ettiğim eser de o vecibeye temas eden olgun yazılardan biri olarak kabul olunmağa lâyıktır. seviye Sabun kazanı Besim Atalayın bekârb<*ı Besim Atalay, Büyük Millet Meclisinde, bekârlığa hücum etti; fakat evliliğin bu heyecanlı müdafii, meğerse evlı değilmiş. Bazı gazeteci arkadaşlar bu na hayret ettiklerinı yazdilar. Bız şaşmıyoruz. Çünkü eski bekâılar arasında bekârlığm düşmanı p?k çok olduğu gibi eski evliler arasında da ev'ilık aleyhtarı az değildir. Bekârlann evliüğe, evlilerin bekârlığa hasret çektiklerine dair hikâyeler de vardır. Amerikanın meşbur sinema yıldızlarından Eleonor King, «Bir bebeğin doğumu» filminde, bir annenin gebe iken geçirdiği heyecanları harikulâde büyük bir muvaffakiyetle oynamış; halbuki bu kadın, ömründe bir defa cocuk doğurmadığı gibi bir defa da evlenmemiş. Fakat, rolünün tadını acı'klanndan fazla bulrnuş olacak. Eleonor King, bu filmi çevirdikten sonra hemen evlenir ve bir sene sonra hakikî anne olur. Besim Atalayın da evliliği Mecliste bu hararetli müdafaasından sonra, yeni bir fırsatta Meclis kürsüsüne daha büyük bir salâhiyetle çıkmak için, derhal evienmiyeceğim kim temin eder? kadının esrarı Maliye ve hürriyet Sabun kazanında bir adam kaynatmışlar. Bu cinayeti he pimiz gazetelerde okuduk. Fakat şimdi herktsi düşündüren şey bu cinayet değildir. Kazandaki bilmem kaç bin kilo sabur.un piyasada satışa çıkarılacak halde olup olmadığı tetkık edılıyormuş. Ölü kazandan çıkan sabunlarla günün birinde yüzümüzü yıkamak ihtimali var. Fakat, işin felâketi, hangi sabunun bu cinayet yadigârı olduğunu anlıyamıyacağımız için her sabundan şüphe etmeğe başhyacağız ve rahat yıkanamıyacağız. İşte bir cinayet ki, lekesı, vazifesi kir ve leke çıkarmak olan bütün sabunlan bile kirletiyor! Rusel Faşa man, Mısınn bu çok tehlikeli vaziyetine, deve sırrında, arabada, vapurda, tayyarede dolaşan, çöl içlerine kadar uzanıp kaçakçıları takib eden efraddan mürekkeb bir teşkilât vücude getirmekle mâni olabileceğini düşünmüş, teşkilâtmı ona göre kurmuş, ayrıca, birçok masraflar yapmak suretile bir de hafiye ordusu vücude getirmişti. Bunlar, Rusel paşayı, memleketin her tarafındaki kaçak vaziyetinden haberdar etmek için kısa dalgalı telsiz de dahil olduğu halde her vasıtayı kullanıyorlardı. Sarışın kadının esrarı Bütün dünyada zehir kaçakçıhğı yapan tehlikeli bir şebekenin, belki de son nefesini vermek üzere bulunduğu şu günlerde, hayatmı bu zehirle mücadeleye vakfetmiş olan Rusel paşa hakkmda bir nebze malumat vermeği faydalı buluyo Memleket dahilindeki kaçakçılıgı bu ruz: suretle sıkı bir çember içine alan Rusel Rusel pa.şa, bundan otuz altı sene ev paşa, icraatını Mısır haricine kadar teşvel Kahire'ye ayak bastıgı zaman, henüz mil etmiş ve dünya kaçakçılık teşkilâtile yirmi altı yaşında, ateşin, cevval bir genc de mücadeleye girişmiştir. Rusel paşanm di. İngiltereden Mısıra, Dahiliye Neza en büyük muvaffakiyeti, Çinden Mısıra retinde bir müfettişlik vazifesi alarak gel gelen çok tanmmış ve çok tehlikeli bir mişti. îlk günden itibaren bu vazifeye son kaçakcınm, hafiyeleri vasıtasile bavu derece alâka ve ehemmiyetle sarılan genc lundan çaldırdığı evrak meyanında eline müfettiş, Mısınn her tarafında yaptığı geçen bir vesikadır. Bu vesika, bütün dünseyahatlerde, afyonun, gerek yüksek ta ya kaçakçılarının, uyuşturucu madde âbakalarda gerek orta ve aşağı sınıf halk millerinin, hatta en ufak simsarın adına arasında sebeb olduğu mazarratlan gös vanncıya kadar bütün malumatı ihtiva etermişti. 1911 de İskenderiye polis mü den bir nevi adres defteriydi. İşte, kaçakdür muavinliğine tayin edıldıği zaman, çılar arasındaki münasebatın en mahrem afyon aleyhinde şiddetli bir mücadeleye teferruatına p zaman tamamen vâkıf ogirişmeği ilk iş edinmiş, fakat vâsi mik lan Rusel paşa, bugün, şebekenin en tehyasta faaliyete geçebilmesi için istediği likeli uzvu olduklan açığa vurulan Lion salâhiyeti, Dahiliye Nezaretinden, ancak ve Bakula ismindeki şahısların mevcudi1929 da almıştı. Müfettişlikte sadece To yetini de o zaman anlamıştı. Bu iki kamas Rusel adını tasıyan genc İngiliz, bu çakçı, her seyahatte yüzlerce kilo uyuşturucu madde naklediyorlar, şehirler, hatdediğimiz tarihte Rusel paşa idi. Rusel paşa, mücadeleye başlamadan ta memleketler arasında değil, kıt'alar aevvel, Mısırda yaptırdığı bir tahrirde, ha rasında zehir ticareti yapıyorlardı. pishanelerde bulunan 22000 kişiden 7000 kişinin afyon kaçakçısı, kısmen de afyonkeşlerden mürekkeb olduğunu görmüştü. Bunlardan ekserisi 20 ile 30 yaş arasında genc kadın ve erkeklerden mütesek kildi. Bütün bunlardan başka bir de afyon kaçakçılarına yataklık ve simsarhk edenler vardı ki, bunlara yaş tayini icab ederse yediden yetmişe kadar demek doğru olurdu. Rusel paşa mücadeleye başladığı za Rusel paşa bugün altmışını geçmistir. Mısır hükumetile vaktile yaptığı mukavele 1940 senesinde bitecektir. Fakat, rivavete göre, kendisi, hükumetin ısrarına rağmen bu mukaveleyi tecdid taraftarı değildir. Müddeti nihayete erince, In giltereye dönecek ve 1911 de evlendiği halde, bugüne kadar zevkini tadamadığı aile hayatı içine kapanarak dinlenecek, en sevdiği spor olan balık avile meşgul olacaktır. Sınıf, tabaka, seviye F. G. f Dün şehrimize gelen ecnebi seyyahlar j Dün limanımıza gelen İngiliz seyyah gemisi Stradhavd isimli büyük İngiliz trans atlantiğile şehrimize dün sabah 800 İngiliz seyyahı gelmiştir. Vapur bugün limanımızdan ayrılacaktır. f Balye kadmları bir hayır cemiyeti kurdular ı Maliye ve hürriyet [Başmakaleden devam] Şu fıkrayı bir azası onu yaşatamıyorsa ve yaşatamıyaFransız mecmuasın caksa günün birinde onu yeniden kurarak da okudum. kudretle yürütecek liyakatli azaların ön Bir İsviçreli söze safında bulunmak isteriz. başlıyor: Hatay vaziyetinin Milletler Cemiyetine Bizim Bahri nisbetine gelince son dejenere olmuş şeklinye Nazın... de dahi Hatay işinin Milletler Cemiyetine Karşısında bulu mevdu bir iş olduğunu zannetmek yersiz nan bir Fransız heve fazla bir safderunluk olur. Hatay işinmen onun sözünü kede Milletler Cemiyetinin vaziyeti tamasiyor: mile nisbidir, bu da ancak Fransa ile Durunuz, diyor, lâtıfe edıyorsunuz Türkiye arasında azçok ihtilâf bulunduzannederim, sizin memleketinizde deniz ğu zamanlara münhasırdır. Hatırlardadır yok ki bahriye nazır: olsun! ki Cemiyete, ahdî mecburiyetlerini tevil îs\"îçreli gülümsiyerek cevab veriyor: etmek istiyen Fransanın talebile müracaat Doğru, diyor, fakat siz Fransızlaettik. Cemiyetin malum kararlanndan nn da bir maliye nazırınız var ya!.. sonra dahı Fransız müstemleke memurları Fransada maliye olmadığını ima eden ortalığı karıştırmak ve Cemiyeti şaşırtmak bu fıkranm Fransızlar tarafından uyduiçin ellerinden geleni yaptılar ve nihayet rulmuş olması da zarafete bir başka renk sahneden çekildiler. Görünüşe ve iddiaya katıyor. Fransada maliye olmadığını söygöre artık Hatay üzerinde Fransa doğliyenler bulunabilir amma hürriyet olmaruyu kabul ederek Türk Fransız dostluk dığını söylemek kclay mıdır? münasebetlerinin bozulmadan devamını SERVER BED1 başka herşeye tercih ediyordu. Eğer bu hakikatse Hatayda Cemiyetin tavassutuna görülen lüzumun yeri kalmamıştır. Artık iki taraf meselelerini ahdî esaslann hak ve hakikati dairesinde halledebilirler. Bizce meselenin son şekli işte bu safhada ve böyle mütalea edilmek lâzımdır, eğer maksud bir hakikate varmaksa ve hakikat yolunda yürümekse. Bu münasebetle vaziyetin bizi şimdiye kadar içinde yüzdürdüğü seyyal mantığa asla tahammülü olmadığını ehemmiyetle kaydedelim, ve perdeyi bir ucundan kaldırarak herkesi hakikatle yüzyüze bulundurmak suretile şu kısa izahı verelim: Hatay meselesi Türkiye ile Fransa arasında bir meseledir. Eğer Fransa ile Türkiye onun hal şekli üzerinde anlaşmağa cidden karar vermişlerse bunu üç beş Aydında modern bir Cezaevinin insasına başlanmıştır. Mevcud cümlehk bir muhavere veya muhabere ile Cezaevi çok küçiik olduğundan böyle bir binaya kat'i ihtiyac vardı. tahakkuk ettirebilirler, ve bu takdirde Milletler Cemiyetinin Hatay işile uğraş Altmış küsur bin liraya çıkacak olan bu Cezaevi asrî bütün tertibamasına hiçbir sebeb kalmamış olur. Eğer tı ihtiva edecektir. Resim tören esnastnda alınmıştır. Fransa bize bir taraftan anlaşma yüzü gösterirken diğer yandan Milletler CemiBalıkesir Şehir kulübünün tertib ettiği gezinti yeti mümessillerinin Hataydaki hezeyanlarına tahammül ediyorsa bu biraz da bunu kendisinin böyle istemesinden ileri gelir. O halde Fransa ile aramızdaki ihtilâf devam ediyor demektir. Bugünlerde tebarüz ettirilecek tek noktanın bundan ibaret olduğunu açık söylemeliyiz. Yalnız Fransaya değil, siyaseti bitip tükenmez mantık oyunu sanan herkese. Türk milleti bu türlü oyunlarla avunmaktan kanıksamıştır. Biz sabah istiyoruz artık. Uzun geceler afyon yutmuş uyku müptelâlarına hayırlı olsun. Hatay davası bir Türkiye Fransa meselesidir «Şeytan» adlı romanımın ilânında «En aşağı ve kor kunç halk tabakası» tâbirini gören bil mem hangi gazeteci, bu tâbirden halka hakaret ettiğimiz manasını çıkarmak iste miş ve biz, smıfsız bir cemiyette yaşadığımız için Kemalist Türkiyede halk tabakaları olamıyacağını da beyan etmiş. Bana bunu söylediklerı zaman inanmadım. Gazetecilerimiz arasında maruf «aşağı tabaka» tâbirinin ne olduğunu bilmiyen var mıdır? Hele tâbire bir de korkunç ilâve edilirse besbelüdir ki maksad hırsızlar, yankesiciler, esrarkeşler, câniler v.s. dir. Hele smıfla tabaka farkını anlamı yanlar başkalanna Kemalızm dersi nasıl verirler? îçtimaî ve iktısadî sınıf başka, her mesleğin, her zümrenin, her kalabalığın, her cemiyetin tabakaları başkadır. Tabaka burada bir sınıf değil, bir seviye ifade eder. Nitekim halkın seviyece yukarı ve aşağı tabaka'arı olduğu gibi gazetecilerin de çok yukan ve çok aşağı tabakalan vardır, ki bu, neşredilen yazıların fikir ve bilgi seviyesinden kolayca anla şılır! Bana öyle geliyor ki, biz gazeteciler, bu sanşm kadınla boz • duk. Adaleti kendı içinde olan ve mak tullerle beraber katili de ortadan kaldıran bir cinayet vak'asmda lüzumundan fazla esrar arıyoruz. Bizde cinayetlerin çoğuna rakı ve esrar karışır; fakat bu esrar, «sır» kelimesinin arabca cem'i olan esrar değil, afyon mürekkebatından bir nesnedir. Bu cinayette de san lepiska saçlann kördüğüm olmuş esrarmı arıyacağımız yerde hapisanelerin yandan fazlasını mchkumlarla dolduran mahud esrarın ve içkinin tesirlerini arasak daha iyi olur. f Aydında yeni bir Cezaevi yapılıyor J M. TURHAN TAN iki yankesjci yakalandı j Polis ikinci şube memurları, çocuk denilecek kadar genc bir yaukesici yakalamışlardır. İlhami isminde olan bu sabıkalı yankesicinin en büyük marifeti, gözüne kestirdiği yabancılara sokula rak kılavuzluk teklifinde bulunmak Yankesid İlhami ve onları gafil avlayıp cüzdanlarmı kaldırmaktır. İlhaminin son avladığı kimse, İstanbula gelen Samsun İnhisar memurlarmdan Hâmid olmuştur. Sabıkalı genc yankesici, Hâmidin de yüz lirasını çarpmış, fakat vakalanmıştır. Buda başka! Bundan başka Eminönünde tramvay beklemekte olan Kumkapılı İsta\n:i ile Marikanm ceblerindeki para çantasını aşıran sabıkalılardan İsmail de tutul muştur. ^ Sandalda şakalaşma Tophanede Karabaş caddesinde 45 mımaralı evde oturan 11 yaşlarında Hasanla ayni mahallede 22 numaralı evde oturan 10 yaşlarında Abdurrahman, evvelki gece bir sandal tedarik ederek gezintiye çıkmışlardır. Köprünün Ha lic iskelesinde birbirlerile şakalaşmağa başlıyan iki kafadarın sandalları dev rilmiş, kendileri de denize düşmüşler dir. ^ ı m ı m YUNUS NADI Balye (Hususî) Balyenirı hayır sever kadınları, aralarmda buranm Kızılay şubesine bağlı olmak üzere bir hayır cemiyeti kurmuşlardır. Derhal faaliyete geçen bu teşekkül civarımızda suyu, havası ve manzarasile meşhur Mustecap çamlıklarma bir gezme tertib ederek mühim bir gelir temin etmiş ve bunu felâketzedelere göndermeğe karar vermiştir. Gönderdiğim resim Balve Kızılaymm kadmlaryardım kolu azasından bir kısmını Mustecap çamlığında göstermektedir. Filistinden geçen petrol boruları Kudüs 18 Petrol kumpanyaları, petrol tethişçilerin tecavüzlerinden kurtarmak için Filistin arazisi boyunca yer altmdan bir petrol borusu geçirmeğe karar vermişlerdiK ' Balıkesır (Hususî) Balıkesir Şehir kulübü yaz gezintilerine baglaKars Müftisi Ali Rıza Haberli, Diyamıştır. Geçen hafta 400 kişilik bir kafile ile Savaştepe nahiyesine gidilmiş net İşleri riyasetinden aldığı mezuni tir. Bu seyahat, çok güzel olmuştur. Gönderdiğim resim, bu gezintiden bir yetini geçirmek üzere İstanbuldaki aileai nezdine gelmiştir, intıbadır. " ' * " ~' ' ^~ Kars Müftisi

Bu sayıdan diğer sayfalar: