19 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Birinciteşrin 1938 CUMHURIYET O N H A B E Hfidiseler arasında Klâsik denizde u satırların yazıldığı anda beş gün süren bir Akdeniz yolculuğunu bitirmek üze • reyım. Istanbul Venedik seferi hayatımın ikinci güzel tecrübesi dir. Birincisinde Avrupaya Cumhuriyet için birşeyler toplamağa gitmiştim; bu defasında, bir hafta tatilsiz geçen yirmi senelik bir yazı hayatını, muhtac ve lutfen kabul ediniz ki lâyık olduğu istirahate kavuşturmak için yola çıktım; fakat işte, yirmi yılın değil, yirmi günün yol hazırlığı yorgunluğunu dinlendirmeğe bile vakit bulma dan, iki gündenberi fıkralarımı ve makalelerimi yazmağa devam ediyorum. Kendilerinds yazı yazmak bir insiyak haline gelmiş olanlar için, tatil yapmak, tabiate karşı, örümceğin bir miiddet ağ yapmaktan vaz geçmesi gibi hiçbir mazeret tanımıyan, yorucu bir isyandır. Prefesyonel muharrir için konuşmak kadar zaruret haline gelen yazı yazmak ameliyesinden vaz geçiş, tatil aldanışı içinde bir nevi ağır söz hapsine uğramaktan başka birşey değil. Hele böyle dört yanı, içi sonsuz boşluklarla dolu vehmini veren dipsiz ufuklarla çevrili bir yalnızlığın, konuşmağa değil, haykırmağa bile teşvik ederek insanı sıkan dar korsesi içinde. Evet, bu geniş deniz, bazı anlarda, mavi ufuklarının halkası darala darala gırtlağı sıkmağa başlıyan bir kemend haline de gelebiliyor. Ne onun üstünde güneşin gündüz zıplıyan altın çengellerile, ne de ayın gece zıplıyan nikel kordonlarile oyalanabiliyoruz; hele bu denizden çıkmış ve bize şimdiye kadar bir tomar yazı yazdırmış klâsik medeniyeti hatırlamağa hiç razı olmuyoruz. Fakat bu anlar geçince, tabiatin tabiatten başka yere sığmasına imkân olmıyan genişliğini gözlerimizin şahidliğile idrak etmek, biraz da ona temessül ederek genişle mek, alabildiğine genişlemek, lstanbul gibi nemli, dar ve karmakarışık bir ambarın içinde bunalan içimizin buudlarını değiştiri yor. Bunun için, karşımda uzayıp giden ve kıyıları görünmiyen Adriyatik'e arada bir gözlerimi kaldırarak bu tenbel harcı satırları yazdıktan sonra, derin bir oh çekerek imzamı atıyorum. PEYAMİ SAFA Düşünceler Japonlar sür'atle Kanton üzerine yürüyorlar Şehir 10 saat mütemadiyen bombardıman edildi. Japon ordusu iki şehir daha aldı ve demiryolu hattını kesti Tokyo 18 (a.a.) Cepheden alınan bir telgraf, Japon kıt'alarının pazar gün'd Poklo şehrine girdiklerini teyid etmek'edir. Bu şehir, Kanton istikametinde ilerliyen Japon kıt'alannm yolu üzerinde bulun maktadır. Japon yürüyüş kıt'aları ciddî zayiata maruz kalmadan garb istikametinde ilerlemektedirler. Ordu tarafmdan neşredilen bir tebliğde, tuğyanların, kıt'aların CastRiver nehrinin munsabı istikametindeki hareketlerine mâni olduğu zikredilmektedir. Çinliler, ric'at ederken bu nehrin üzerindeki köprüyü berhava etmişlerdir. Kanton Kenlong şimendifer hattı iki yerinden kesilmiştir. Tokyo 18 (a.a.) împaratorluk büyiik umumî karargâhı, Japon kuvvetlerinin dün öğleden sonra Kanton Heulun demiryolunu kesmiş olduklarını bildirmektedir. Hanken'in sür'atle tahliye edilebilmesi için sivil ahali nezdinde ısrarda bulunmaktadır. Bu memurlar, mülteciler için şehrin 20 kilometre garbında kamplar tesis edilmiş olduğunu haber vermektedirler. Biitün otomobillerin askerî makamat tarafından müsadere edilmiş olması keyfiyeti sivillerin hareketini müşkülleştirnıek tedir. Şuur ve şuursuzluk Yazan: Prof. M. ŞEKtB Renkler açıldıkça renksizlik demek olan beyaza, koyuldukça gene renksizlik demek olan siyaha gittikleri gibi hareketlerden teşekkül eden ruhumuz da kendi hareketlermin farkma vardıkça ve buna göre reaksiyonlarda bulundukça şuurlaşmakta olduğundan şuur, kendi hareketlerimize karşı yaptığımız reaksiyonların heyeti umumiyesidir. diyebiliriz. Bu hareketler ister fiil, ister his, ister düşünce ve söz şeklinde olsun hepsi birdir. Buna göre şuursuzluk dediğimiz şey, esasta kendiliğinden sadır olan hareketlerimize hiç bir karşıhk yapmadan veya yapamadan bunların kendiliklerinden boşalmalanna divoruz. Yalnız renkler açıktan kovuya derece derece gittikleri gibi şuur da şuursuzluğa doğru derece derece gider; başka bir tabirle şuurluluk ve şuursuzluk mutlak olmayıp nisbîdirler. Şahsî benliğimzden gelmejnp nev'î benliğimizin kazanclarından gelen hareketlerin en iptidaî bir şekli olan refleksler. vani aksülâmeller ha\rv*anlık yapımızm bir mahsulüdür, bunlara karşı hiç bir mukabelede bulunmadığımız için burada ruhî bir şuurdan değil, ancak insiyakî bir şuurdan bahsolunabilir. En şuursuz ve en basit hareketlerimiz de bunlardır. Söylediklerimizi bir misal ile aydınlatalım: Yeni doğan bir çocuk dünyaya refleks hareketlerle birlikte gelir. Yürümeyi de gene şuursuz olarak, evvelce mümarese ettiği bu hareketlerin kombinezonları ile yapar; yürümek şuuruna. bu kendiliğinden yürüyüşe cehd, istek, his. söz veya düşünce kattığı zaman sahib olur; katılan bu şeyler ne kadar yüksek olursa yürümek te o kadar daha şuurlu olur. Çocuk, j'ürümeyi söyliyebilecek bir hâle geldikten sonradır ki yürümeyi hatırlar, yürümeye inanır, yürümeyi bildiğine yakinen kanaat getirir, başkalarmın da jürüdüğü fikrine sahib olur. O halde şuurun, koyulaşıp zenginleşmesi ibtidaî ve hayvanî hareketlerimize katacağımız hareketlerin seviyesine bağlıdır. Alelâde yürümeğe karşı jimnastik yürüyüşü, asker yürüyüşü, ritmik yürüyüşler, dans vesaire kattığımız nisbette yürümek şuurumuz genişliyecek, yürümenin teşrih, fizyoloji ve hıfzıssıhhasını öğrenerek yürümelerimize bunlardan aldığımız fikirlerin hareketini kattığımız nisbette de zenginleşecek, aydınlanacaktır. Binaenaleyh şuurlaşmanın hududu yapma, düsünme ve hjssetme hududlanna tâbidir. Bunlar genişledikçe şuur da genişlemek mecburiyetindedir. Çocuklukta, ilerledikçe kendi benliğimizde kapalı kalmaktan çıkarak başkalarmın benliklerile de münasebette bulunmak neticesinde insiyakî ve içten tepen hareketlerimizi kontrol etmiye, yani bunlara. icabına göre, karşı koymağa mecbur olduktan sonra biz de yavas yavaş kendi kendimizle konusma itivadı teşekkül etmeğe başlar. ve bu itiyad şuur ve düşüncenin ilk emiklemeleri olur. Bunun icin içtimaîleşen insan, uykuda bile. kendi kendisile konusmaktan, yani mütemadî bir şuur ve düşünce havatı içinde bulunmaktan kurtulamaz. Esasen diğer bütün âzalar gibi. bevin de islemekten bir an kesilmediği gi IHEM NALINA MIHINA TUNC Motör takırdıları ehir dahilinde gürültüyü mümkün mertebe azalttık. Artık sabahlan herkes uyurken, sıtma görmemiş sesler öteberi satmıyor. Otomobillerin klâksonları sustu. Geceleri de kornalar münasebetli münasebetsiz kafa şişirmiyor. Eşekler, ilga edildikleri için, uzun ve kerih anırmaları uykumuzu kaçırmıyor. Istanbul limanı mıntakasmda vapurlann düdük çalması keyfe bırakılmıyor, ancak seyrü seferin icab ettiği kadar çahnıyor. Yalnız, boş süprüntü ve bilhassa yük arabalarının koştukları zaman insanm beynini sarsan gürültüsünün önüne geçilemedi. Tekerleklere lâstik takılmadıkça bu derdi çekeceğiz. Kargaların feryadı ve horozların nârası haricinde kalkması lâzım gelen iki gürültü daha var. Biri motosikletlerin makinelirüfek ateşmi andıran çatırtısı, öteki de motörlü kayıkların bitip tükenmek bilmez taktakı... Bu yaz Bebekte, geceleri motörlü kayık ve mavnaların takırtısından kaç defa tatlı uykudan uyandım. Bunların berbad gürültüsü kadar Boğazın o sakin gecelerinin, mavi seherlerinin, penbe şafaklannm şiirini ve Boğaz halkının rahahnı kaçıran birşey yoktur. Mubarekler, yolsuz olduklan için akıntıya karşı giderken yalınızm önünden yanm saatte geçemezler ve durmadan beyninizde davul çalarlar. Hele rüzgârsız ve sessiz şafak zamanlannda bir motörün takırtısını Boğazda veya Marmarada bir saat dinlediğimiz oîur. Istanbul deniz kenarlanna yaslanmış bir şehirdir. Boğazın, dış limanm ve Halicin iki kıyısındaki halk ile Salacaktan Pendiğe kadar Anadolu sdahilinde, Ahırkapıdan Floryaya kadar Rumeli tarafında ve Adalarda oturanlar, bu motör gümbürtüsünden şikâyetçidirler. Motörlü kayıklar, mavnalar ve diğer vasıtalar gittikçe arttığı için, bu gidişle kulaklarımızın ve sinirlerimizin bir an bile istirahat edemiyeceği günler, hiç de uzak değildir. Halbuki bu motör takırtıları küçük bir himmet ve gayet az bir masrafla azaltılabilir. Nitekim bu takalardan çok seri tenezzüh motörleri sessiz sessiz dolaşıp duruyorlar. Istanbul Belediyesi, motosikletlerin ve bilhassa motörlü kayıklann da gürültü etmelerini yasak ederek onlan motörlerini sessiz çalışhrmağa mecbur etmelidir. Muhiddin Ustündağ bunu yaparsa, bilhassa Istanbulun deniz kenarlarında oturan halkına rahat uyku uyutmuş olur. Şiddetli bir muharebe basladı Bir şehir daha aldılar Tokyo 18 (a.a.) Gazete haberlerine göre, Japon kıtaatı, bu sabah Tean'ı zaptetmişlerdir. Kanton 10 saat bombardıman edildi Kanton 18 (a.a.) Japon ilerlemesi sebebile dün gece Kanton'da örfî idare ilân edilmiştir. Şehrin bombardıman! saat 7 den 17 ye kadar fasılasız devam et miştir. Uongşa garının bombardımanında 20 sivil ölmüş ve yaralanmıştır. Hongkong 18 (a.a.) Şeklung'a sekiz kilometre mesafede Şark ve Şaho nehirlerinin birleştiği mıntakada şiddetli bir muharebe başlamış, hâlâ devam ettnektedir. Şark nehri tnıntakasına mühim miktarda Çin takviye kıt'aları gelmektedir. Kanton için her türlü tehlikenin bertaraf edilmiş olduğundan etnin bulunan Çin umumî karargâhı, Kanton'dan bir milyon kadar kişinin çıkarıldığını tahmin etmektedir. Çinliler, Şumşutn'un 25 kilometre şimalinde Tankaya demir köprüyü berhava etmişler ve telgraf hatlarını da kaldırarak Lakanton'u bütün bürüne tecrid eylemişlerdir. Ayni zamanda dahilden Kanton'a bu şehrin müdafaası için mühim miktarda Çin askeri gönderilmektedir. bi içtimaî tazyikın verdiğ. bu itiyad ile artık kendi kendine çalışmak melekesini de kazandığı için filen olmasa bile zımnen daima düşünür. Psikoloj: dilinde «zımnî düşünce> dediğimiz bu düşünce fiili düşünceye nisbetle teşekkülünü henüz tamamlamış, çekirdek halinde bir düşüncedir. Bu çekirdeğin köklenip fılizlenmesi için çalışma dediğimiz ikinci bir ruhî ameliyenin kendisine ka tılması lâzımdır. Çalışmak birçok mukavemetlere maruz olduğu ve esasen tabiî birşey olmadığı için ekseriya gevşeklik ve ihmal ile karşılanır. Nice cevherli, çekirdekl' kafalar var ki bu yüzden pek az verimli olmuşlar, tekemmül etmemiş bir düşünce seviyesinde kalmışlardır. Bundan başka biz her an ve her harekette heyecanlanacak, düşünecek, yazacak. anlatacak bir halde değiliz; bunun için birçok zımnî düşünceler şuurun alaca karanlıkları demek olan «alt şuur> da çekirdek halinde kalır. Cevherliliğine inanıp ta kısırlıklarma hükmettiğimiz kafalar içerlek düşüncelerini dışarlak bir hâle getirinceye kadar tekemmül ettirmek cehdini kendilerinde bulamıyanlar olacaktır. Bu cehdsizlik kendi yapımızdan gelebildiği gibi içtimaî muhitten de gelebilir. Fazla olarak dalgınlıklar, şuur darlığı, heyecan, hezeyanî itikadlar dahi çekirdek halindeki düşünceye sarfedilecek dıkkati azçok düşürerek bizi, cevherimize rağmen başkalarmın gözünde hayret edilecek bir mevzu haline getirebilir. Zamanımızm psikolojisi bize cruh> ile <şuur» un biribirlerine karıştırılmaması lâzım geldiğini öğretmiştir. Çünkü şuurun bütün ruhumuz olmadığı anlaşılmıştır. Ruhumuzun köklerinde haberimiz olmadan intaş eden irsî ve atavik insiyaklar vardır. Zayıf ruhlular bunların tesirlerile sürüklenir, şuurun davranışları bunlara nisbetle zayıf olmakla beraber bunlar bizim başlıca ruhî kuvvetimiz. bu da\Tanışlarla teşekkül etmektedir. İtiyadlarımızm başlangıcında rehber olan şuur olduğu gibi onu çıkmazlara düştüğü zaman kurtarmağa vardım edecek olan da yine şuurdur. Hayata ve mesleğe hazırlanmak, meharet ve yumuşaklık kazanmak ta şuur vasıtasile olur. Ruhumuzun tabiî kıymetinin altında kalmamak için de şuurumuzu beslemeğe. genişletmeğe mühtacız. Aksi takdirde ruhumuzun altma düşer. yabani bir nebat gibi tabiî mukadderatımızm elinde kalırız. însiyaklarımızı yükseltmek için şuurun yardımı lâzım olduğu gibi bunların ham kuvvetlerini ideal gayelere çevirecek olan da odur. Tam şuursuzluk bavgmlık ve ölüm hallerinde vardır. Diğer zamanlarda daima şuurluyuz: yalnız şuuumuzun bütün dereceleri avni nisbette uyanık ve işitir bir vaziyette değildir. Şuursuzluk dediğimiz şevin şuurun sağırlık halindeki vaziyetini ifade ed^r Calı^mak itivadı ve cehd savesinde bu sağırsızlıklar gittikce acılmağa baslar. Yaratıcı faaliyetlerde de çalışma ve cehdin lüzumu. yaratma cevherini yaratmak icin olmavıp onun sağırlığını gidermek, daha doğrusu onu şuur avdınlığına çıkartmak. içtimaîleşecek br h51p ?etirmek icindir. ÇanKayŞek milleti çağırtyor hizmete Hanken boşaltıhyor Şanghay 18 (a.a.) Hanken'den bildiriliyor: Çin kıt'alarına, Hanken'i tahliyeye amade olmaları için talimat verilmiş oldugu zannedilmektedir. Hükumet memarları Hankov 18 (a.a.) ÇanKayŞek bütün dünya yüzüne dağılmış olan Çinlilere hitaben bir beyanname neşrederek bunları malî ve maddî mümkün her vasıta ile memleketin müdafaasına davet eylemiştir. ııı mııuınıllllllllllllllllllllllllllllllilllllllllllllllllllllll İki İrlandanın birlesmesi fikri Amerikada Alman casus teşkilâtı Dö Valera «Bir ihtilâf Müddeiumumî, doğrudan çıkarsa Ingilizlere düş doğruya Berlin hükumetini itham ediyor man oluruz» diyor Düblin 18 (a.a.) Dö Valera'nm İrlandanın taksimi meselesini halletmpk için Vestminister parlamentosu m'ihtariyetinin îrlanda parlamentosuna naklini iltizam eder mahiyette Evening Standar gazetesine vâki beyanatı trlandada bir nebze heyecan tevüd etmiştir. Dö Valera, İrlandanın hiçbir zaman Ingilterenin muhtemel düşmanlanna karşı taarruz üssü teskil etTniyeceğini be.\ an etmiş ve netice olarak, îrlanda parçalî.ımış bir halde ve İngiliz ekseriyetinin işgdli altında bulundukça îrlanda milletinin herhangi bir ihtilâfta İngiltere ile te«rik' mesaiye düşman olacağını söylemiştir. Nevyork 18 (a.a.) Casusluk da vasında iddianamesini serdeden Müddeiumumî, Almanyayı açıkça, bir casusluk şebekesi ihdas ve idare etmekîe itham etmiştir. Müddeiumumî, firar eumş olan maznunlardan Şlutern'in ma?nun Rüm rih'e Alman vapurundaki posta torbalarını açarak Bethleem Steel kumpanyasile Amerikadaki Soyetler Birliğinin ticaret ajanlığı arasında akdedilen kontratların fotograflarını çekebilecek vaziyette bulunduğunu söylediğini hatırlatnvştır. World Telegram ajansmın zannethğine göre, Müddeiumumî Amerikadaki casusluk hâdisesiie alâkadar olup Almanya Londra 18 (a.a.) Association Pre iie malumat taati etmiş olan diğer bir milss'in diplomatik muhabiri, şimal îrl.ndaletin ismini de zikredecektir. smın Eire ile birlesmesi hakkında De VaPolonya, intihabata iştirak lera tarafmdan Evening Standard ga?eetmiyenlere ceza verecek tesine yapılan beyanat hakkında diyor ki: Varşova 18 (a.a.) Hükumet maka « De Valera, yeni hiçbir teklifte bu matı, önümüzdeki intihabata iştirak etlunmamıştır. Ve şimal İrlandasmın mu mekten istinkâf edecek kimseler hak vafakati oloıadan her türlü de?i<=ikliğin kında iki seneye kadar hapis cezası tertib ed leceğine dair kararnameler isdar ve İngiliz hükumetile müzakerenin imkânetmişlerdir. sız olduğu kanaatinde berdevamdır. Eire Yunanistanda mes'ud bir ile şimal İrlandasmın birleşme meselesini aralarında müzakere etmeleri icab eder.» hâdiseye intizar Filistin meselesi IBaşmakaleden devam^ Okyanusta hazırlık (Baştarafı 1 inci sahiicde) Bitarafhk kanununun tadili Nevyork 18 (a.a.) Nevyork Times gazetesınin dıplomasi mehafılı, resmî mehafildeki umumî mütaleanın bitarafhk kanununun kongrenın toplantısından ev vel tadil edilebileceği ve hükumetin müddeti ilkbaharda bitecek olan bu kanunun yeniden gözden geçirilmesini re=men ılân ermeğe karar vermesinin muhteme' olduğu merkezinde bulunduğunu yazmaktadır. M. SEK1B TUNC Polonya, Mançuko Berlinden ayrılan Büyük Elçiler hükumetini tanıyor Bugün Tokyo^da bir muahede îmzalanacak Ponse ve Togo dün Hitler'e veda ettüer Londra 18 (Hususî) Hitler, bugün Berhtesçaden'de eski Fransız elçisi Ponse'yi kabul etmiştir. Hitler, Fransız sefirini sulh lehinde sarfettiği mesaiden dolayı teşekkürlerini bildirmiştir. Berhtesgaden 18 (a.a.) Hitler, bugün, Japonyamn Moskova büyük elçiliğine tavin edilmiş olan Japonyamn sabık Berlin büvük elçisi Togo\u kabul etmiş ve büvük elçi, Alman devlet reisine veda evlemistir. Atina 18 (Hususî muhabirimizden telefcnla) Veliahd Prens Pol'ün bugünlerde bir çocuğu dünyaya gelmesine Ankara 18 (Telefonla) Vekiller Heyeti. sermayesinin tamamı devlet tara nfizar olunmak^dır. fmdan verilmek suretile kurulan iktı Türkiye Yunanistan ticarî sadî teşekküllerin teşkilâtı ve idare. müzakereleri murakabe hakkındaki kanunun sekizinca maddesi mucibince kurulacak muraAtina 18 (Hususî muhabirimizden tekabe heyeti azası sayısınm birisi reis lefonla) Türkiye Yunanistan araolmak suretile yedi kişiden ibaret ol smda yeniden yapılacak olan ticarî mumasını tesbit etti. Reisl'ğe Şirketi Hayriye eski müdürü Yusuf Ziyanm tayini ahede için müzakerelerde bulunmak üzere, Türk heyeti, bugünlerde Atinaya gede tasdikten geçti. tktısadî teşekkülîeri murakabe edecek heyet Türk vatandaslığına ahnanlar Ankara 18 (Telefonla) Yabancı devlet tebaasmdan yirmi kişinin Türk Vaşington 18 (a.a.) Reisicumhur, vatandaslığma kabulü Vekiller Heye Peru ile Ekvatör arasmdaki hudud ihtince takarrür ettirildi. tilâfmda tavassutta bulunması için EkRomanyanın ticarî vatör Cumhurreisi tarafmdan yapılan muvazenesi talebi kabul ve muslihane bir hal ça Bükreş 18 (a.a.) Romanyanın sene resi bulunacağı ümidini izhar etmiştir. nin dokuz ayı içinde olan ticaret müva Ruzvelt, «Ekvatör ve Peru hükumetleri zenesi geçen senenin ayni devresindeki bazı Amerika hükumetlerinin dostane 6 milyar leye tnukabil ancak iki milyar bir akt'f arzetmektedir. İhracat 22,8 den ve bitarafane yardımını kabul ettikleri 14,9 milyara ve ithalât 13,6 milyardan takdirde» bir sureti tesviye bulunması için çalışacağını vadetmi§tir. 13 milyara inmiştir. Peru ve Ekvatör arasînda ihtilâf Ayni mehafil, müteamz milletİTİe taarruza kurban olan milletler arasmda h>çTokyo 18 (a.a.) Yarın burada bir fark gözetmiven bitarafhk kanunurun Polonya ile Mançuko arasında bir dosttatbikı hususundaki imkânsızlığın son Avluk muahedesi imzalanacaktır. Domei rupa buhranı esnasında sabit olmuş oldu ajansının tasrıh ettığıne göre, bu muaheğunu ilâve etmektedir. de mucibince, iki memleket arasında dipAvustralya da silâhlanıyor lomatik müna^ebat teessüs eyliyecek ve Sydney 18 (a.a.) Avustralya mü ber iki memleket konsoloslar da tati ededafaa işlerinin tanzimi plânını tetk'k et cektir. mek üzere aglebi ihtimal bu ayın 21 inde B*»l'"^*'Ja intihab vaziyeti Kanberra'da hususî bir komite toplana Brüksel 18 (a.a.) Belga ajansının caktır. Eski projede 3 seneye taksirn edıl neşrettiği bir habere göre, şark kan mek üzere 43 milyon sterlinge ba'iğ okn tonlarında yapılan kommün intihabları bir masraf derpiş edilmekte idi. Yeni olân neticesinde bu mıntakalardaki m"llî da bu meblâğ, kuv\retli bir ihtimalle, mü partiler büyük muvaffakiyetler kazan him miktarda artırılacaktır. Bu karar son mıslardır. Heimarttrene cephesi, namzedliğini buhran neticesinde ittihaz edilmiştir. koyduğu kommünlerde tam bir muvaffakiyetsizliğe uğramıştır. Bu cephe, ekRomanyada bir tayyare seriyeti muhafaza ettiği yegâne merkez kazası olan Eupen'de ancak bir azalık alabil Bükreş 18 (a.a.) Askerî bir tay mişlerdir. Millî partilerde bu mıntakada bir azalık alabilmişlerdir. yare Kralın önünde yapılmakta olan maMalkedy'de millî partiler 7 azalık, nevralar sırasında yere inerken infilâk etHeimarttrene cephesi 14 azalık almış miş ve içinde bulunan üç kişi ölmüştür. lardır. Yeni Berlin elçisi Paris 18 (a.a) Fransız hükumeti, Romaya gitmekte olan Büyükelçi François Poncet'nin yerine Coulondre'un tayini için Berlin'den istimzacda bulun muştur. Brezilyada bir isyan hazırlıçı Rio de Janeiro 18 (a.a.) Resmî tebllmayıs isyanı şeflerinden olup o zaman kaçan fakat son günlerde yakala nan bir şahsm üzerinde yeni bir isya nm hazırlanmakta bulunduğu ve bu isyana hükumet azasma suikasdler yapılmak suretile başlanmak istendiği öğrenilmiştir. Romanyada hırsız bir nezaret sekreteri tevkif edildi ttalyanın Yahudilere dair Amerikaya cevabı Roma 18 (a.a.) îtalyan hükumeti, İtalyada oturan Yahudiler hakkındaki Vaşington notasına cevabmı Amerika nm Roma büyük elçisine vermiştir. Umumiyetle iyi malumat alan mah filler, bu cevabm bugünkü şartlar dahilinde nekadar mümkünse o kadar tat min edici mahiyette olduğunu bildiri yorlar. Bükreş 18 (a.a.) Ekonomi Nezaretinin eski genel sekreteri Fianu ihtilâstan dolayı yapılan tahkikat neticesinde tevkif olunmuştur. Ekonomi Nezaretinin ziraî ıslahat işlerini idare etmiş olan Fianu'nun büyük bir ziraat müessesesile uyuşarak hazinedcn 42 milyon l«y çaldıgı anla|ilmi|tır. İngiliz hükümdarları Paris 18 (a.a.) «întransigeant» gazet«si Hava NVzaretinin tayyare fab Londrada rikalanna tesisatlarmın modernleştirilmeLondra 18 (a.a.) Kral ve Kraliçe, leri için bir milyar franklrk tahsisat v«rdi bu sabah Balmoral'dan Londraya avdet etmi|lerdir. ğini yazmaktadır. Fransa, tayyare fabrikalarını asrileştiriyor Görülüyor ki mesele, kolayca halledilemiyecek kadar çapraşık bir safhaya girmiş bulunuyor. Son günlerde Londrada, Filistin yüksek komiserile İngiliz koloni nazırı arasında yapılan uzun müzakerelerden müspet bir netice beklenmemektedir. Mısırda toplanan Arab âlemi kongresinin hitamından sonra Filistin Müftisinin, bazı müşavirlerini Londraya göndermek tasavvurunda bulunması, herhangi bir anlaşma imkânlarına zemın hazırlar görünmüş ise de salâhiyettar Londra mahfilieri fazla ümide kapılmamak taraftandırlar. Arabların, iddialannda ısrar edecekleri muhakkaktır. Geçenlerde, Sionist teşkilâtı reisine çektikleri bir telgrafta, İngiltere hükumeti Yahudileri müdafaa için cebir kullandığı takdirde çok müşkül vaziyete dü«eceğini ve bundan bütün Arab ülkelerinde oturan Yahudilerin de tarihte misli görülmemiş zararlara duçar olacaklannı bildirerek meydan okumuşlardır. Filistine komşu Arab memleketlerinde, daima Arablık menfaallerini gözönünde rutmak suretile bir anlaşma şekli arıyan bir cereyan görüyoruz. Irak Adliye Nazırının îngiltere hükumetine gönderdiği proje, buna yeni bir misaldir. Irak Adliye Nazınna göre Filistinde Arablarla Yahudiler arasındaki nisbet olduğu gibi muhafaza edilmeli, bundan sonra oraya Yahudilerin muhacereti menolunmalıdır. Bu suretle Filistin Arabları, üçte iki ekseriyetle devlet içinde hâkim vaziyette kalacaklar, Yahudiler ise bazı idarî muhtariyetlerle bir nevi ekalliyet teşkil edeceklerdir. Filistini ikiye ayırarak müstakil bir Yahudi devleti kurmak istiyen İngiliz tezile bu proje arasında uyuşma ihtimalleri hemen yok gibidir. Bu nazik meselenin bir neticeye bağlanıp bağlanamıyacağı ancak Kudüs Müftisi müşavirlerini Londraya gönderdikten sonra mevzuu bahsolabilir. NADtR NADÎ

Bu sayıdan diğer sayfalar: