21 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

21 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Birinciteşrin 1938 CUMHURtYET TIBDA YENÎLtKLER Boğmacalı çocuklarm tayyare ile tedavisi Bir Alman doktoru boğmaca öksürüğüne tutulan çocukları 4 bin metre irtifada iyi ediyor Japonlar cenubda İngilizler Kudüsü iki şehri daha yeniden aldılar zaptediyorlar (BaştaraH 1 inci sahifede) Iamlacağı tahmin edilmektedir. EDÎRNE MEKTUBU: Son sefer beynelmilel bir ihtilât yapmamış Tokyo 20 (a.a.) Japon donan ması namına söz söylemeğe salâhiyettar olan bir zat, Japonyanın cenubî Çine yapmakta olduğu seferin şimdiye kadar beynelmilel bir guna ihtilâta sebebiyet \ermemış olduğunu ve Ingilterenin ihlâskârane bir anlayış göstermiş olmasmdan mütevellid memnuniyetini beyan etmiştir. Tokyoya giden, Çin işgal sahası mümessilleri Tokyo 20 (a.a.) Dahilî Moğolistanla cenubî Çahar ve şimalî Şanzi muhtar hükumetlerinin 21 mümessili Prens Teh'ın riyasetinde buraya gelmişlerdir. Domei ajansına verilen bir tebliğde heyet azası, Uzaksarkta devamlı bir sulh teminini istıhdaf eden Japon askerî harekâtınm Çinde dahilî Moğolistanla Çahar ve şimalî Şanzı'nin mılyonlarca sekenesinin ÇankKayŞek rejiminin sukutunu temenni etmekte olduklan bir sırada başlamış ve Japonyanın yardımı sayesinde bu üç muhtar hükumetin teşekkül etmiş olduğunu hatırlatmaktadırlar. Heyet azası, Japonya ile mesai birliğinde bulunmak ve bolşevizm aleyhinde bir siyaset takib etmek suretile sulhun muhafazası icin herşeyi yapacaklarını beyan etmektedirler. IBaştaraft l inci sahifeacı sur bir halde kalmışlardır. Fecir vakti, üçüncü muhafız taburu, Kudüsün eski mahallelerinin tathiri ameliyesine başlamıştır Norsümberland silâhendazlarile İngiliz zabıta kuvvetleri, teşriki mesai etmişler dir. Bu sırada tayyareler, mıntaka üze rinde cevelânlar yapmışlar ve kendılerme karşı açılan ateşe rağmen en dar sokaklara varmcıya kadar şehrin her tarafına, halka ve asilere hitab eden beyanname ler atmışlardır. Şehrin bütün mahrecleri, karakollar tarafından ve mıtralyözlerle muhafaza edilmektedir. Eski şehrin tathiri ameliyesi, müşkülâtla ilerlemektedır, zira bir çok cadde ve sokaklarda bilhassa Camiıömer mahallesine götürmekte olan caddede barikadlar vücude getirmişlerdir. Mericin feyezanına karşı büyük bir sed yapılıyor Her sene su baskınına uğrıyan Bosna köyü, bu sed yapıldıktan sonra refaha kavuşacak Bir köy felâketîen kurtarılıyor Musademeler 4000 metrelik bir irtifada tayyare ile on beş dakika bir seyahat yapmak, boğmaca öksürüğüne tutulan çocuklar üzerinde müspet tesirler hasıl ediyor Öksürük takallusları içinde morarıp etraftan imdad bekliyerek çırpınan yavru sunun halini gördükçe yüreği sızlıyan anne ve babaların hali ne acıklıdır. Ya, bu buhranı geçiren yavrular, daha mı az eziyet çekmektedirler? Boğmaca öksürüğünün gadrine uğra mamış aile hemen yok gibidır. Fakat bundan böyle o müz'ic hastalığın şiddet ve dehşetinin önüne geçecek yeni bir usul bulunduğu için evlâd sahibleri sevinebi lirler. Bir Alman doktorunun boğmaca öksürüğüne tutulmus çocuklann «deniz iklimi» ve «aşı» ile tedavisi usullerine ilâveten üçüncü bir usul daha keşfedıldiğini ve bu hususta tatbikata da geçilmiş olduğunu dünya gazetelerinin neşriyatından anlıyoruz. Boğmaca öksürüğüne tutulan çocuklar her türlü konforu haiz bir tayyareye bin dirilerek 4 bin metrelik bir irtifaa çıkarıl maktadırlar. Hasta yavrular on beş dakikalık bir uçuştan sonra derın bir uykuya dalmaktadırlar. Bu uyku onlann üzerinde şifakâr bir tesir yapmakta ve tayyare gezintileri neticesi uykular taaddüd ettikçe o nisbette boğmaca öksürüğünün kökünden kesilmesi imkânı da hasıl olmaktadır. Tayyare ile yüksege çıkarma tedavisinin boğmaca hastalığına karşı nasıl müessir olduğunu anlıyabılmek için, irtifaın vücud üzerine yaptığı fizikî ve fizyolojik tesirleri kısaca gözden geçirmek Iâzımdır. Fakat evvelâ §unu söyliyelim ki tayyare ile topraktan uzaklaşmayı bir dağa tırmanmakla yükselmeye kıyas etmemelidir. Her iki takdirde vücudde hasıl olan değişiklikler bir değildir. Çünkü dağa çıkarken yükseliş tedricî olduğu halde tayyare ile uçuşta yükseliş çok süratlidir. Sonra tayyarede hiç kıpırdamadan oturulduğu halde dağa çıkılırken adalî faaliyet pek fazladır. Onun için tayyarede vücud yeni şartlara süratle tetabuk ederken orada hasıl olan aksülâmelle fizikî ve kimyevî değişikliklerin anî bir tarzda hasıl olması hastalığın tedavisi seklinde elde edilen neticeyi temin etmektedır. Bu aksülâmelle fizikî ve kimyevî değişiklikleri temin eden amiller sırasile şunlardır: 1 Havanın soğuması: Havanın topraktan yukarıya doğru çıkıldığı vakit her 180 metrede bir santigrad soğuduğu malfımdur. Bu hesabla 3840 derecede sıcakta yapılan bir uçuşla 4000 metrede rasgelinecek hararet yerdeki hararetten çok daha az olacaktır. Koruyucu kabineler, hususî elbiselerle vücudün bu soğuktan muhafaza edilmesine mukabil cilde ciğerdeki su tebahhurlan dört misli artacak ve uzuvlar içinde fazla oxygene sarfiyatı husule gelecektir. 2 Hava tazyikının azalması: Hava tazyikı deniz seviyesinde 760 milimetrelik bir civa sütununa muadil olduğu halde 10 bin metrede ancak 198 milimetrelik bir civa sütunu derecesindedir. Fakat bu nisbet muntazam şekilde bir cetvel halinde husule gelmemektedir. Hava tazyikı 1000 metrede 674 tür. Yani ilk 1000 metre seviye farkında ancak 84 milimetrelik civa eksikliği görülmektedir. Halbuki 5000 metreye çıkılınca 405 milimetre yüksekliğe düşen civa, bin metre daha katedildiği takdirde 353 milimetrelik bir sütun halıne gelmektedir. Burada bin metre arasındaki fark 52 milimetredir. Şu halde yüksek irtifadaki tazyik farkları aşağı irtifalardaki tazyik farklarından ehemmiyetsizdir. tşte uzviyete tesir eden yükseklerdeki bu tazyik azalmasıdır. Bu meseleye dair bir lâboratuar tecrübesi arzedelim. Bir cam kampananın içine bir parça et konup da kampananın havası tahliye edilecek olursa etin içerisinde münhal gazlerin habbeler halinde dışarıya çıktığı görülür. Insan ciğerindeki havanın içinde de meşbu su buharınm tevettürü 47 derecedir. Bu tevettür 59,500 metre irtifaa tekabül etmektedir. Eğer bir tayyareci maskesiz ve elbisesiz olarak bu irtifaa çıkabilecek olsa oradaki tazyik eksikliği onun vücudünün fıkır fıkir kaynıyarak buharlar çıkarmasına sebebiyet verecektir. Fakat bu irtifaa çıkmağa aşağıda zikredeceğimiz diğer mâniler vardır. Tazyik azlığınm vücud içindeki mevcud gazlere ve hazım cihazındaki hava üzerine de ayrıca bir tesiri vardır. Meselâ barsak içindeki gazler fizik kanunları mucibince haricî tazyik azalınca tevessü ederler. İlk zamanlar karın, hicabı hacizin mevcudiyetinden dolayı bu tevessüe mâni olursa da haricî tazyikın değişmesi anî ve siddetli olunca vahim değişiklikler yapabilir. Fıtık, barsak dönmesi, barsak büküi mesi, barsak kanamalan, volvülüsler ve ilâh.. onun için kanndan ameliyat geçir mis, yahud vücudünde karın nedbesi olan Kudüs 20 (a.a.) Fecir vakti eski Kudüste askerî harekât tekrar başlamıştır. Bir askerî kordon, asilerin firarına mâni olmak için müstahkem mahalleyi sıkı bir çember içine almıştır. Bir takım müfrezeler de yer altlarında ve mabedi Süleymanın taslıklarında araştırmalar yapmaktadırlar. İngiliz kıtaatı, Camıiömere sığınmış olan asilerin haricle müna sebatta bulunmalarına mâni olmağa çalışmaktadır. Geceleyin bilhassa Kudüsün şimalinde kâin Montefior adındaki YahuBosna köyündeki sed ameliyatından muhtelif intıbalar di varoşunda bir takım tecavüzler yapılEdirne, (Hususî) Hatırlardadır ki ha büyük bir hız ve kuvvetle iniyor, demıştır. Zabıta, mütecavizleri ağır zayiata Bosna köyü, Meriç feyezanının üç dört yıl dim. uğratmıştır. danberi en azgın sularına maruz kalmış ve Bu kadar büyük bir şevk ve gay < Kudüs 20 (a.a.) 2000 kişiden mü hele geçen sene uğradığı son su baskını ile retle çalışan bu gençler ve bu adamlar, (Baştarafı 1 inci sahifede) Üstündağ, Istanbul komutanı Korgene rekkeb olan İngiliz kıtaatı, şehrin eski hemen hemen ortadan kalkacak bir vaziye dedi, Bosna köylüdürler de ondan. Ben ral Halis Bıyıktay, Tüm komutanı Ge mahallesindeki ileri hareketlerine devam te düşmüş büyük bir hudud köyümüzdür. amele arasındaki Bosna köylüleri tokmak neral Osman Tufan ve diger birçok ze etmişlerdir. Dün tayyareler tarafından aBir taraftan iki memleketi de ayni de vuruşlarından seçerim. Ve sonra bu fartılmış olan beyannamelerde tebligata riavat tarafından karşılanmıştır. recede ilgilendiren Meriç nehrini temiz kı bütün amele gruplan arasında görerek Meclis Reisi, Başvekil ve Vekiller, yet edilmemiş olduğundan kıtaat, silâh is leme :şi salâhiyettar Türk Yunan he Bosna köyü halkınm, hükumetin katlanyetleri tarafından Edimede görüşülürken dığı fedakârlıklan bihakkin müdrik, çalışHaydarpaşadan motörle Dolmabahçe sa timali mecburiyetinde kalmıştır. rayına geçmişlerdir. Dokuz kişinin öldüğü ve dört kisinin diğer taraftan da hükumetimiz Bosna kö kan ve şuurlu insanlar olduklarına benim îktısad Vekili Şakir Kesebirle Ziraat ağır surette yaralandığı söylenmektedir. yünün son su baskını durumunu gözönün de işkilim kalmadı... Vekili Faik Kurdoğlu, dün akşamki trenBosna, Edirnenin cenubunda, MeriDevriyeler tarafından muhafaza edil de bulundurarak herşeyden evvel bu köle Ankaraya dönmüşler, Başvekil, Meclis mekte olan Kudüs Telâviv yolunda mü yün kurtarılmasmı kararlaştırmış \e 50 cin sağ sahilinde ve aşagı yukarı 100 hekbin liralık bir tahsisatla hemen işe girişe tdrlık bir arazi parçası üzerine kurulmuş Reisi ve diğer Vekiller şehrimizde kal nakalât normaldir. rek bu köyün etrafında, onu feyezan teh büyük bir köydür. 278 haneye, 1300 nümişlardır. Kudüs, 20 (a.a.) Eski şehrin ingiikesinden ebediyen koruyacak, muazzam f usa, bir asırlık ta bir tarihe maliktir. Köyliz kuvvetleri tarafından işgali, halka karbir seddin insasına baslamıştı. lünün elindeki arazi ise 11.000 ddnüm okimseler tayyarecilik hizmetine kabul o şı asgarî şiddet gösterilmek suretile devam Köye yaklaşırken Mericin en şirin salup bunun 2000 dönümü Mericin karşı lunmazlar. etmektedir. hillerini teşkil eden bu kıyılara ve bu kıyı sahilindedir. Barsak gazlerinin, haricî hikemî şartYafa'da hatiller larda tabiatin vücude getirdiği yeşil üzeBu büyük köyü kurtarmak için meyların değişmesinden doğan inbisatı neticesi Yafa 20 (a.a.) Acami mahallesin rindeki emsalsiz renk oyununa daldıfıdana getirılmekte olan sed Bosna köyü* husule gelecek tehlikelerden biri de onun de yeniden kargaşalıklar çıkmıştır. Asile mız için otomobilin bizi sed önünde durnün şimalinden başhyarak köyü nehir bohicabı hacize inerek teneffüs serbestisini rin adamlanndan biri bir Ermeniyi öldür durduğunun farkına neden sonra vardık. yunca 1700 metre uzunluğunda sarıyor. bozması, yani hicabı hacizin inip çıkmasımüştür. Ben, daha ileri gideceğiz ve 100 150 Ust genişliği 3,5 tabanı 15, yüksekliği 2,5 na mâni olmasıdır. Keza yüksek irtifa Hayfada bir Yahudi oteli, ateşe veril metre boyunda beton bir sedle karşılasametre olan sedde 25 er santimetre kalınlarda oxygene azlığı, bu azlığı telâfi için miştir. cağız sanıyordum. Halbuki burada bir lığında toprak tabakalarınm üstüste sulainsanı sık sık nefes alıp vermeğe mecbur İngiliz kabinesinin kararları yığın toprakla kucaklaştık. Arabalar bu nıp tokmaklanması ve iyice silindirlenettiği halde ayni zamanda buna da kat'î Londra 20 (a.a.) Dün sabahki iç raya boyuna toprak yığıyor ve yüzlerce mesıle meydana gelmektedir. bir mâni teşkil etmektedir. Diğer taraftan timaında kabinenin, Malkolm Makdo işçi ellerindeki küreklerle bu toprakları Bundan başka sahilın oyulmasına mâtazyikın azalması, yani havanın hafifliyenald'in vermiş olduğu raporu tasvib etmiş yavaş yavaş yükseldyordu... Burada top ni olmak için dört büyük mahmuz da inrek terkibindeki oxygene'in azalmasma rak yığını oldukça yükselmiş ve hendesî şa edilmektedir ki, uzunluklan 30 ve geolduğu zannedilmektedir. karşı vücud iki suretle müdafaa aksülâ bir şekil almış bulunuyordu. Biraz daha nışlıklerı 10 ar metre olan bu mahmuzlar Mumaileyh, bu raporunda Filistinin melleri gösterir. ilerileyince sed üzerinde tokmak vuran sayesinde sahil 30 metre ilerıletilecek ve taksimi fikrinin terkedilmesi lüzumunu Evvelâ ciğerlerden daha sık hava geç40 50 işçı ile karşılaştım. izah etmektedir. seddin etrafı çımenlendirileceği gibi önümeğe başlar, tabiatile bu hal sık sık nefes 1 700 metre uzunluktaki sed artık bu müzdeki sene bunların araları da güzelce Makdonald, intizam ve asayişin temini almayı mucib olur. Dalak içindekileri de hususunun diğer her türlü hal suretlerinin rada betondan da sağlam olan son şekli ağaçlandırılmak suretile tesisatı bir kat meydana çıkararak lurmızı küreyvelerin tatbikına zarurî olarak tekaddüm etmesi ni almış ve müstakbel su baskınlarına o daha takviye edilmiş olacaktır... adedini artırır. Bu hal kalb darabanma lan tehdidkâr durumunu takınmıstı... muktezi olduğu mütaleasındadır. Temas ettiğim Bosna köylüler, hükutesir eder ve kan tazyikmı yükseltir. Binne Yapılan isi zevkle seyrederken bir ara metin bu yakın alâka ve ıcraatından mınîlk olarak hissedilen zaruret, Fılistin tice kan kütlesinin muntazam devri fazladeki İngiliz kontrolunun müddetini uzat lık kulağımda inşaata nezaret eden mü netle bahsettıler. Çünkü bu muazzam inlaşır. Bu da cümlei asabiye üzerinde evmak ve bir itılâf husulü takdirinde bu hendis Galibin sesi fısıldadı: şaat yalnız Bosna köyünü su baskınlavelâ münebbih, sonra da inhifaz ettirici Tokmak vuruşlarına dikkat edi nndan kurtarmakla kalmıyor, ayni zakontrolu kaldırmaktır. Zannedildiğine gö bir tesir yapar. manda bütün bir yaz, her gün 250 300 re kabine, Arablarla Yahudilerden mü yor musunuz? Boğmaca öksürüklerinîn bu fizyolojik Birşey anlamadan : amele çalıştmlmak suretile civar köyler teşekkil bir teşriî meclis ihdası tasavvu kamçılamalar neticesi iyi olduğu muhakhalkiyle bilhkassa Bosna köy haîkını ge Evet, dedim. rundadır. Bu meclis, idarî kanunlar vaz kaktır. Çünkü arzettiğimiz aksülâmeller çinme darlığmdan da kurtarmış oluyor. ve idarî tedbirler ittihaz edecektir. Peki, bu vuruşlarda birşeyin faröksürük amillerinin anî tahavvüller karşıînşaat bu ay sonunda bitecek ve açılArablarla Yahudiler arasındaki şimdi kında mısınız? sında kalıHasını ve vücudde yapmakta olki nüfus nisbetinin sabit addedileceği ve Dikkatle baktım ve bazı amelenin el ma töreni Cumhuriyet Bayramında pardukları tesirleri ifa edemiyecek bir hale Arabların statüye riayeti taahhüd etme lerindeki tokmakları daha kuvvetle vur lak bir surette yapılacaktır. Bosna köylügelmeler'ni mucib olur. ler bu mutlu güne şimdiden hazırlanmakCerrahpaşa Şua ve Fizik Tedavileri leri halinde Yahudilerin serbestçe Filisti duklarını gördüm... tadırlar. ne muhaceret etmelerine artık müsaade Enstitüsü şefi Sormak sırası bana gelmişti : Dr. Orhan Remzi Kazanugil edilmiyeceği söylenmektedir. Niçin bazı tokmaklar toprağa daKadri Oğuz Vekiller Istanbulda Tefrika : 5 ATEŞTEN DAMLAJ Yazan: MÜKERREM KÂMİL SU Kümeslerinde kanad çırpan horoz sesleri ile, sığırtmaca giden hayvan böğürmelerinden başka bir hareket yoktu. Eminenin gidişinden sonra kapalı kalan kulübesinden küçük bir çocuk sesi geliyordu. Onun küçük yuvasına aylardanberi kimse yan gözle bile bakmıyordu. Buraya el sürmek, göz ucu ile olsun bakmak köylüyü iğrendiriyordu. Bu penceresiz, basık tavanL toprak odacık, gidenin hâtıraları ile derin bir sükun içindeydi. Şimdi göklerin uyku ağırlığın; üstünden atmağa açhstığı bu çok erken saatinde kulübeden yükselen çocuk haykınması da ne oluyordu? Gürültüyü önce Eminenin yakın komşusu Rabiş teyze duydu. Kuyudan su çekerken kulaklarına çarpan bu sesle olduğu yerde şaşırıp kald'. Biraz sonra bahçenin kargıdan yapılmiş kapısını iterek evinden dışarı uğradı. Eminenin üstünde top kilidi sallanan kapısı açıktı. Rabiş Teyze, içeriden gelen ağlayışın içini parçaladığını hissettnese, hemen uzaklaşacak; muhtara haber vermeden bu ıssız kulübeye girmiyecekti. Adımları karanlıkta eşyası seçilmiyen toprak odaya doğru sürüklendi. Köşede bir salıncak vardı. îçinde de mini mini bir bebek ciyak ciyak ağhyordu. Rabiş Teyze avluya çıkarak yaygarayı bastı. Çabucak kulübenin içi kadınlarla doldu. Muhtara haber saldılar. Ağlıyan çocuğu da kucaklarına aldılar. Her kes sesini çıkarmadan biribirinin yüzüne bakıyor; Eminenin büyük günahını sanki biribirlerinin gözlerinden okumıya çahşıyorlardı. Şimdi genç kızın yüzkarasını tamamen anlıyorlardı. Demek kötii yola saptıktan sonra kendine ayak bağı olmasın diye cocuğunu di köylünün başına bırakmıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor ; Eminenin ardından kötü duygularla atıp tutuyorlardı. Evin önünde toplanan delikanlılar: Bir zamanlar aşkı ile çıra gibi yandıklan genç kızı «Bu kızı bulup saç larından asmalı!» diye haykmyorlardı. Muhtar hükumete haber vermek için uzaklaşmıştı. Rabiş Teyze küçüğü susturmak için emzikli kadın arıyordu. Fakat kimse «piç» diye çocuğu benimsemeğe yanaşmıyor; hiç bir taze kadın fena yola sapan Eminenin yavrusunu göğsüne bastırmak istemiyordu. Vakit öğleye yaklaşmıştı. Köydeki telâş hâlâ geçmemiş; Rabiş Teyzenin evinde toplanan köy halkı dedikodunun arkasını bırakmamıştı. Durmadan Emineyi konuşuyorlar, onu kaybettikten sonra bulmak için çektıkleri emeklere yanmaktan kendilerini alamıyorlardı. Karşıdan sararmış yüzü, korkudan büyümüş gözleri ile haykıra haykıra gelen küçük çoban ortahğa derin bir sessizlik verdi. Çok geçmeden anlaşıldı ki, Emine kızını kulübeye bıraktıktan sonra kendini de dere kıyısındaki söğüd dallarından birine asmakla canuıa kıymıştı. Köylü sıkıntı içindeydi. Köy meydan:nda Emine hakkında söylenen sözleri dinlerken yüreğim pıarçalanıyordu. Onu tam mânasile tanımadığım halde insafsızlık eden köylülere karşı müdafaa etmek istiyordum. Nihayet maksadımı aşağı yukarı anlıyabilecek birkaçını yanıma toplıyarak konuşmağa baş,ladım : Arkadaşlar dedim. Bir işin içyüzünü bilmeden ona iyi veya kötü diye hüküm vermek doğru değildir. Emine kayboluncaya kadar hiç bir delikanlıya yüz vermiş miydi? Hayır, asla! Onun sözlerinde, gidişinde kadınlarınızın hoşuna gitmiyen bir aşağılık var mıydı? Yook. Doğrusunu niçin söylememeli. O ağır baslı bir kızdı. Kötü yola saptığım iddia ettiğiniz bu talihsiz kızı bu yolda göreniniz oldu mu? Biribirlerine bakıştılar. Emineye vurdukları ağır damganın isbatı, belli ki onlar için kabil değildi. Şu halde dedim. Bırı kıza düşmanlık yaptı. Aklı birşeye ermiyen, sürüsünden başka birşey tanımıyan bu zavallının kanına giren oldu. Kızcağiz da korkusundan köyden kaçtı. Sözlerimi dikkatle dinliyen köylüler koyu koyu düşünüyorlardı. Hiç biri sesini çıkaramıyordu. Devam ettim : Tabiî ben de işin içyüzünü bilmiyorum. Fakat böyle olması ihtimali kuvvetli göründüğü için söylüyorum. Kızcağız çocuk doğurunca büsbütün korktu. Yavrusuna kıyamadığı için onu kendi yu vasına bıraktı. Çünkü hepinizin temiz yürekli insanlar olduğunuza inanıyor; cocuğunu da kendisini oiduğu gibi bağrınıza basacağınızı umuyordu. Çocuğuna bakılsın, yavrusu yaşasm diye başına gelen büyük felâketin cezasını kendi elıle verdi. Delikanlılardan biri: Sen nereden biliyorsun bütün bunları diye gürledı. Yoksa parmağın mı var bu işte? Gözlerimi acı ile sesin geldiği tarafa çevirdim. Birşey söylemedim. Fakat içimde derin bir ateş belirmiş, bir isyan hamlesi sinirlerimi sarmıstı. Bakışlarım ve yüzümdeki korkunç ifade ortalığı sindirir gıbı oldu. Delikanlı yeis içindeydi. Çünkü bir omuzdan bir omuza örgülü saçlı, menekşe gözlü Emineyi delicesine sevmişti. Ardından kendini içkiye, kumara vermiş; şehrin kadm âlemlerine kapıp koyuvermişti. Muhtar üst üste ictiği cigaralardan birinı daha ateşlıyerek boğuk bir sesle : E... Çocuğu ne yapacağız diye sordu. Meseleyi hükumete bildirdik. Çok geçmeden hükumet adamları gelir; ölüyü yoklar, gömülmesme izın çıkar, olur biter. Asıl iş, küçük kızın başında toplanıyor. îçlerinden birkaçı söze atıldı : Elin piçine bakacak değiliz ya. Onu da jandarmalara teslim ederiz. Dayanamayıp gene söze karıştım : Bu çocuk dediğiniz gibi piç olabilir. Fakat dünyadan haberi olmıyan bu zavallı yavrunun ne suçu var? Onun günahı ne? E, bizim bu kadar ince hesablara aklımız ermez. Hükumet bulsun kolayını... Her işi hükumetten beklememoli diye isyan ettim. Bu, bir insanlık mese'esi. Böyle ufak tefek işler pekâlâ aramızda halledilebilir. Gene biri atıldı : Oyleyse sen baksana bu çocuğa! Ortada kalmış bir çocuğu sokağa a^acak, ölümünü çabukîaştıracak kadar k^lbsiz olmanın imkânı var mıydı? Onu benimsemek istiyordum. Fakat mektebde olduğum saatlerde ona kim bakacaktı? Bekârdım. Dünyada talebelerimle, ki*iblarımdan başka yakınım yoktu. Düşündüm, çok düşündüm, uzun boylu hesablar yaptım. Kalbim salıncağ'nda knranan küçüğün arkasından sürüklenıp gid'.yor; kafam önüme yığ'lacak hayat zorluğu karşısında irkiliyordu. (Arkast var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: