January 15, 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

January 15, 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 tkincikânun 1939 CUMHURİYET tki genc, ölen kardeşle Izmit körfezinde de yeni rine aid sigorta parasını vapurlar işletilmesi Sırlarını kimseye ifşa etmeyen ve ekseriya feci paylaşırken yakalandılar isteniyor Lehistanda ölümlere mahkum olan bu insanlar nasıl çalışırlar zimir Sobazkiyaşıyan Aleksandr ve Ka İzmit, (Hususî) Deniz Bank idakardeşler, o memleketin Casusluk, son yıllar içinde hortlama alâmetleri gösteriyor. Hemen hemen her memlekette bir takım isimler etrafmda heyecanlı haberler verıliyor; ef kârı umumiyeyi şiddeüe alâkadar eden davalar görülüyor ve bir takım esra rengız şahıslarm, gizli ve korkunç faaliyetlerine şahid oluyoruz. Şurası mnhakkak ki, harb esnasında vazıyetı en güç olan kimse, casustur. Faaliyetinden renk vermeden, müte madiyen haber toplamağa çalışmak, düşman kuvvetler ortasmda yaşamak, sonra günün birinde bir hiç yüzünden yakayı ele verip en şerefsiz bir ölümle hayattan ayrılmak, hatta mezarsız kalmak, bir insan için, tasavvuru bile eza veren akibet değil midir? Harbi Umumiden sonra başlıyan bir gizli servis ve casusluk edebiyatı var dır ki, en meşhur Alman casusu dansöz Matahariden, Entelicens servisin Lâv rensine kadar bktün casusların tercü mei halini, cihana tanıtmış. öğretmiştir. Zaman zaman ortaya çıkan, tazelenen, tekrar edilen bu isimler üzerinde, söylenecek fazla bir söz kalmamıştır. Yalnız, casuslann hüviyetleri, gizli faali yetlerinin cidden meraklı mahiyeti ve neticeleri, hayatları ve akibetleri kadar meraklı noktalardan biri de, kelleleri hakikaten koltuklarınm altında gezen bu nev'î şahsına münhasır meslek er babınm çahşma tarzlarıdır. Cacuslarm elde edebüdılkleri gizli haberleri hangi vasıtalarla ve ne şekilde, alâkadar kimselere ulaştırdıklarını en ufak teferrüatına kadar bilenler pek çoktur. Ancak, bizzat bu kimseler, vaktile gizli servislerde büyük, küçük mevkiler almış, birçok gizli ve tehlikeli faaliyetlere iştirak etmiş ve bugün, bir köşeye çekilip ömürlerinin bakiyesini asude geçirmeğe karar vermiş adamlar oldukları için, bildıkleri esrarı her ne pahasına olursa olsun ifşa etmemek, mezara beraber götürmek azmindedirler. Bmaenaleyh casusların sayısız muhabere vasıtaları hakkmda tam ve et rafh malumat vermek, hemen hemen imkânsızdır. Yalnız, mütekabil takib ler ve tarassudlar neticesinde yakala nan, tehlikeli faaliyetini hayatile ödeyen casusların, esrarı mevdana çıkan temas ve muhabere vasıtaları, sayılı da ^blsa, bu gözü pek insanların nasıbya hıan bir çahşma metodu takib ettiklerini göstermeğe kâfıdır. Casusların en emin muhabere vasıtası, bittabi kriptografi denilen gizli yazı, yani şifre usulüdür. Gizli servisler, en şiddetli tarassudlarla dahi meydana çıkarılamıyacak neviden bir gizli dil ve yazı keşfetmeğe ötedenberi uğraşırlar. Fılvaki, bugüne kadar yapılan tecrübeler, erbabı tarafmdan açılmıyan, açılamıyan her hangi bir şifre yapılmasma imkân olmadığını göstermiştir. Gerçi, bazı şifreler, haftalarca, aylarca uğraşmadan açılamıyacak kadar dikkatli ve itinalı yapılmıştır ve bu gibi ahvalde, aradan geçen zaman, casusun. faaliyetini müspet şekilde bitirmesine kâfi gelir. Bununla beraber, ekseriyet itibarıle, tecrübeli ve süratli şirfe mütehassısları, hemen hemen her şifreyi fevkalâde sürat ve meharetle açarmış, şifreyi kapa yanla açacak olan arasmdaki rabıtanm teessüsüne, yahut başlamış olan işin intacına mâni olabilirler. Casusların ikinci vasıtası kimyadır. Gizli mürekkeb, casusluk işinde son derece mühim bir rol oynar. İngilizle rin, gizli mürekkeble yazılmış mektubların muhteviyatmı okumak üzere, fevkalâde modern tertibatı haiz, çok mükemmel bir lâboratuarı vardır. Ancak, gizli mektubun yazılmasında kullanılan gizli mürekkeb, hususî tertibatlı, gözlere aynlmış. kimyevî maddelerle dolu. buharlar sacan kazanlarda bir takım kimyevî muamelelere maruz tutarak okumak, şifreleri aylarca uğraşıp açmak, bazan müspet hiçbir netice vermez. Şıfresi açılan. murekkebi renklendirılen gizli mektub, meselâ selâmdan, kelâmdan ibarettir. Bu takdirde, büsbütün başka usullere müracaat ederek, hususî bir lugat kitabı kullanarak, mektubda yazılı zararsız cümlelerin asıl manalarını keşfetmek mecburiyeti hasıl olur ki, bu iş, bütün diğerlerinden daha güçlür. Meselâ, guya Çinin şark şımendıferleri umum müdürlüğünden verilen bir emri tebliğ ederken. antre polardaki tüccar eşyasımn çokluğun dan, ticarethanelerin. mallarım vaktile tesellüm edemediklerinden, son zamanlarda müşterinin şikâvete başladığın dan bahseden bir mektub. hakikatta, demiryolu antrepolannda araştırmalar yapıldığını, asi Çinlilerin, bekledikleri silâhları aldıklarmı, komünist ocaklanrıa itimad etmediklerini. vaziyet icabı, bir müddet için fazla silâh gönderilmemesi lüzumunu anlatan bir mektubdur. Gizli mürekkebin birçok formülleri olmakla beraber, Harbi Umumî esnasında. îtilâf devletleri casuslarmm en fazla kullandıkları mürekkeb formülü, yüzde 1,20 ve yüzde 60 nisbetinde ka rıştınlmış naftol, kollodyom ve aseton mahlulü idi. Bu tozlar, üstü etiketli, küçük zarflar içinde bulunurdu. Bu zarf larla beraber, bir de kurşun kalem bulunurdu ki, mahlulün ihzarî için zarurî olan toz miktarlannı kaydetmek üzere kullanılırdı. Bu mahlulle yazılan gizli yazıyı, gözle görünür hale getirmek için, mektub kâğıdı hususî bir mayie batırılır, sün ger kâğıdile kurutulurdu. Casusların gizli muhabere ve faaliyet vasıtaları hakkında malumat verirken, şifreli muhaberenin, casuslar tarafın dan, düşmanı aldatmak hususunda da çok büyük bir rol oynadığını söylemek lâzımdır. Harbi Umumide cereyan eden bir hâdise buna güzel bir misal teşkil eder. Alman Amiralı Von Spee. Şıli Santiyagosuna uğradıktan sonra Atlantiğe doğru yola çıkmıştı. Maksadı Falkland adasmı tutmaktı. Gerçi, maksadına muvaffak olmadı değil, fakat adaya vardığı zaman, kendi kuvvetine çok faık bir İngiliz filolıllâsile karşılaşînak paüasma. Amiral, Falkland âdasma müteveccihen hareket etmeği karalaştırdığı za man, zabitan onun bu karannı doğru bulmamış, itirazla karşılaşmışlardı. Amiral kararında sebat etti. Bunun se bebi ne idi? Sebebi şu ki, Amiral Von Spee, mahrem ve zata mahsus şifreli bir emir almış, bu emre itaat mecburiyetinde kalmıştı. Emir. doğrudan doğruya Berlinden geliyordu. Fakat, yazıldığı yer Londra idi. Hâdisenin aslı sonradan anlaşıldı. İngilizler, Alman Bahriye Nezaretinde bir casus bulunduruyorlardı. İsmi hâlâ meç hul kalan ve ebediyen meçhul kalaca ğma şüphe caiz olmıyan bu casus, elde ettiği şifre sayesinde, amirala bu telgrafı çekmiş ve onu, Falkland adasında hezimete uğratmıştı. birbırlerine çok benziyen meşhur ikizleridir. Bunlarm arasmdaki benzerlik o derecede aynidir ki, ana, babaları bile ayırd edemezler, şaşınrlarmış. Tefrik için de kendilerine başka başka elbiseler gıydırmekten başka çare bulama mışlar... Bu iki kardeş, büyüyünce müşterek bir ıhracat müessesesi kurmuşlardır. Bu suretle hemen daima birlikte çalışıyorlar. Hiç değilse gündüzleri birlikte! İkizlerden Aleksandr bekâr, Kazimir evlı... Bekâr kardeş, 5000 zloti mıkta nnda bir meblâğ üzerine hayatmı^si gorta ettirmiş. Birkaç ay evvel, bunlardan evli kardeş birdenbire ölüyor. Dul kalan karısı, göz yaşı döküyor ve bu arada kocasının kardeşine «ah ne yazık ki, Kazimir de senin gibi hayatmı sigorta ettirmiş değil, keşke o da senin gibi yapsaydı!> diyor. Ve bu konuşmayı müteakıb de, makyavelkâri bir düşünce üzerinde çarçabuk anlaşıyorlar. Dul kadının kocası değil de, kocasmm kardeşi ölmüş olacak ve bu suretle hayat sigortası bedeli alınacak. Resmî yerleri aldatıyor lar, ölmiyen ölmüş de ölen yaşıyormuş gibi gösterilerek, plânı yerine getiri yorlar. Aleksandr Kazimir'm yerine geçerek ve dul kadının yanında ölen kardeşinin yerini dolduruyor. Tıpkı tıpkısma benzerlik son dere cede işe yarıyor, rol adamakıllı oyna nıyor, hiç kimse zerre kadar şüphelenmiyor. Tetkik merasimi yapıldıktan bir müddet sonra da, ckarı, koca> bilinenler, sigorta şirketinden 50,000 zlotiyi istiyorlar. Esasen sigorta mukavelesine göre. bekâr kardeş öldüğü takdirde, bu para, evli kardeşile karısının hLssesi ne düşmekte! İş bu kadarla kalsa. tamamile yoluna girmiş sayılacak. Çünkü ckarı, koca» bilinenler, parayı kolaycacık ele geçiriyorlar. Ancak. Polonyada bu ikiz kar deşin üçüncü bir kardeşleri daha var ki, o zamana kadar onlardan uzak yaşıyor ve ikizlere benzerliği de yok... Bu kardeş, Varşovada yapılan tedfin merasimine gelmiş ve her nasılsa vaziyetten şüphelenerek. el altından işin içyüzünü tahkika koyulmuştur. Uzun uzadıya araştırdıktan sonra da, işin içyüzünü delillerile öğreniyor, ölen kardeşinin karısile beraber oturan bekâr kardeşine giderek, neler öğrendığini açığa vuruyor. Buna karşı Aleksandr, evvelâ in kârla «hayır, ben Kazimirim, sen yanılıyorsunf> diyor. Lâkin, öteki ısrar edince, diğerinin inkâr hususunda cesareti kırılıyor. Üçüncü kardeş, «karı, koca» bilinenlerden sükut hakkı olarak sigorta bedelinin yarısmı isriyerek, aksi takdirde işin içyüzünü haber vermek tehdidini savuruyor. Şiddetli bir münakaşa, anlaşma neticesine varamadan dalbudak salıyor; bu hiç hesaba katılmıyan para isteklisine, sigorta bedelinin yarısı yerine, cüz'î bir miktar para vermeğe yanaşıyorlar. O da bu paraya kanaat etmemek hususunda musır! Pazarlık uzuyor, sonunda ürüncü kardeş, «eğer sigorta bedelinin üçte birini bana bırakırsamz, susarım!» diye yeni bir teklif yapıyor. Bakıyor. karşı taraf oralı değil, cüz'î miktarla iktifa etmeğe razı olmuş görünüyor ve bu parayı cebine indirir indirmez, polise gidiyor, olan biteni bildiriyor. «Ölen Kazimir'dir, yaşıyan Aleksandr!» diyor. Bu ihbar üzerine, yaînız ikisi değil, her üçü de yakalanıyorlar. Üçüncü kardeş de sükut hakkı diye sigorta bedelinin bir miktarını cebine indirdiğinden, sahtekârlık ve dolandırıcılık suçuna iştirak etmiş sayılıyor. Şimdi iş muha Esrar dolu bir meslek erbabı: Casuslar! Bir sigorta davası İzmitlilerin dileği resi, yurd sahillerine yeni ve konforlu vapurlar tahrik etmeğe başladı. Karadeniz, Akdeniz seferlen, Mudanya, Bandırma, Tekridağ, İmroz, Ayvalık, Karabiga hatları bu yeni sür'atli vasurlarla temin edilmektedır. İdare, İngıliz Alman gemi tezgâhlanna da daha bir çok vapurlar sipariş vermiş bulunuyor. Gazeteler, hemen her gün bu vapurların ısmini, cismini, tonilâtosunu, sür'atini ve işleyeceği hatları yazıp durmaktadırlar. Dikkat ediyoruz da, bu kadar yeni vapurlar arasında Körfez hattı için hiçbir iş'ar yoktur. Körfez hattına 8 1 0 senedır «Uğur» isminde köhne bir tekne tahrik edilmektedir. 55 65 senelik uzun bir ömre malik olan «Uğur» küçük, kamarasız, salonsuz, bir baBelçika lıkçı gemisidir. Ve Istanbul ile İzmit ara ölüm döşeğinde. sını 7 8 saatte bin müşkülçtla almaktadır. Geçenlerde ölen Belçıka sosyalist partısı şefı Vand«ervelt îzmitin İstanbul ile olan münasebatı başka hiçbir Vilâyete benzemez. Vasatî olarak İstanbula gidıp gelenlerin sayısı her ay binleri aşar. Istanbul İzmit arasını Uğur vapurunun sabahtan akşama kadar güç belâ katetmesine tahammül etmek nasıl mücnkün olur? 1 Bugünkü vaziyet şudur: Uğur vapuru eski, köhne ve hurdadır. Türk Cumhuriyetinin ileri irfanlı vatandaşlarını böyle bir Nuh gemisile seyahate mecbur etmek geri bir zihniyettir. 2 Her şeyden önce Uğur vapuru sağlam değildir. Bir fırtma vukuunda parçalanarak batması ve bir facia doğurması çok mümkündür. 3 Sür'ati azdır. îçinde oturacak kaİtalya Geçen sene Mesina'da kuvvetli bir zelzele olmuştur. AncaK marası, salonu olmadığı gibi insanlarla 23 saniye devam eden sarsıntı neticesinde 178 bin kişi meskensiz kalmıştır. hayvanlar ve yük eşyalan başbaşa seyaResmimiz zelzeleden sonra Mesina'nın manzarasmı gösteriyor. hat etmeğe mecburdur. 4 Bunun neticesi olarak Uğur vapuruna cesaret edip de binenlerin sayısı azalmıştır. Binaenaleyh, Deniz Bank idaresinin biraz da körfez hattını düşünmesi, hiç değilse bu hatta konforu olan 150 200 kişilik motörlü vasıtalar işletmesi her seneki Parti toplantılarında umumî bir dllek olarak öne sürülmektedır. Uğur vapurunun malum olan köhneliği üzerine bilhassa İzmit Gölcük Değirmendere Karamürsel arasmdaki nakliye vasıtaları küçük motörlerle temin edilmektedır. Hususî bir şekilde ve idare ile yapılan bu motör nakliyelerinde Gölcükteki fabrika işçileri ve İzmitte tahsillerine devam eden talebeler büyük müşkülâta uğradıklarını beyan etmektedirler. Ötedenberi devam edip durmakta olan bu mesele ile Liman reisliği meşgul olmakta Yunanistan Atinada bir kız çocuğu dür^yaya getiren Yunan Veliahve Vilâyet de lâzım gelen tedbirleri aldinin karısı Prenses Fredirika çocuğu ile bir arada. mış bulunmakla beraber, başka vasıtalann olmayışı, bu müşkülâh önleyememektedir. Körfez hattı üzerinde bulunan iskelelerin bugünkü vaziyeti de pek iptidaî şekildedir; iki üç tahtayı yanyana getinr.ek ve birkaç kazık üzerine istinad ettirmek suretile vücud bulan bu iskelelerin yerlerine yeni ve sağlam iskeleler yaptırmak, iskele ayakbastı diye fuzuli bir gayretkeşlikle alman paralara da bir nihayet vermek lâzım gelmekte ve Deniz Bank idaresinin bu hususta da teşebbüsatta buIunması istenmektedir. keme safhasmdadır. Bu arada yapılan başka bir iş de, ölen kocamn mezartaşı üzerinden Aleksandr adınm kazmması ve yerine Kazimir isminin yazılması.. Bu iş de resmî muamele ve kayıdları düzeltmek maksadile, Amerika Fılorida'daki at yarışlarmda alınmış olan yukarıki fotograf hükumet tarafmdan resen yapılan bir Cokeylerin yanşın son merhalesinde bütun enerjilerini sarfettiklerini iştir. gösteriyor. nın havası içinde aldığı manadan gelen heyecanla bayılaca'k gibiydi. Titriyerek ayağa kalktı ve Selmaya yaklaştı. Kadın dudaklarını büzerek, tavan istikametinde, ağzından ince duman sütunları çıkanyor ve yukan doğru bakıyordu. Onun geldiğini görmemiş gibiydi. Halim sordu: yat halinde yaşamak istiyen bir şairdi. Işte Nevzad bunu anlamamıştı ve anlıyamazdı; Selma da belki bunun için anlaşılmamış olmanın keskin ruh sancısını çekiyordu. Nevzad bu sigarayı ölse ağzma koyacak adamlardan değıldı ve koyanlan da affetmezdi. Işte onunla Selma ve onunla kendisi arasında en büyük Bu sigaralardan Nevzad da içer fark! miydi? Sigaradan derin bir nefes daha cekti. Hoşunuza gitti mi? Boğazından midesine doğru nefis fakat Çok. cok nefi« bir bulantı iniyordu. Halim Nevzada hiç vermedim. Cünkü... evvelce de birkaç defa bu tecrvbeyi yapSelma sözlerini kırparak durdu. Ge mıstı, fakat hicbirirde ilk tesir bu Vadar zevkli olmamıstı. Sirpdi, bu karanhk ve rinir gibi bir hareket yaptı. sıcak odada, soğuk dusunu ve ma^aımı Onun tabiati başka... dedi. t Sonra, gözlerini tamamile kapayarak bit'rdikten sonra çırılr'olak va sg!na gırerek bu sigaranm verdıği hayaletler arasında ilâve etti: yasıvan VPJIPTI }>üti;n ipcar>lıTdan nasıl Bilmez. Ve elindeki sigarayı henüz koklanmış müstağni kalabildiŞini anliyordu. Kıoırbir çiçek gibi havada tutarak ,uyur gibi, dayışma bile garib Wzetler dolan gözlerini etrafa cevirdi. Odanın bütün sertlıkgözlerini iyice kapadı. Halim geriye döndü ve sandalyesinin leri, çıkıntıları, keskin cızgılerı yumusuyerine bir koltuk çekti. Yanma küçük bir vordu. Veyyözden sızan yeşil ışık o kamasa getirdi. Uzanır gibi oturdu ve göz dar tatliİ3"nıştı ki Halim, herseyi dulerini yarı kapadı. Ne rüya! Ah... bu yan bir dil haline çrelmış gözlerile onu Selma muhakkak ki san'atkâr bir kadın emiyormuş gıbivdi. Selmava baktı. Odı, bir şair, şiir yazmıyan, siirin bütün nun yüzünde sakın ve süzel rüyaların gühavasını, tesirlerini yaratan, şiiri tam ha lümseyişi vardı. Gözleri kapahydı ve kaşları biraz yukan kalkmıştı. Yalnız bir omzu dışarıda idi ve sigarayı tutan efi boşlukta hareketsiz duruyordu. Halim için unutulmaz manzara! Bu anı yaşamamış olsaydı hayatı nekadar eksik ve fakir birşey olacaktı. Eğer Nevzad bunu bilmıyorsa hiç birşey bilmiyor, Selmayı en alelâde tarafile tanıyordu. Birdenbire kadının ağzmdan iniltiye benzer bir ses çıktı. Halim ona baktı. Selma, çok alçak sesle birşeyler fısıldıyordu. Halim anlamadı, yerinden kalktı ve bir iki sendeliyerek ona yaklaştı. Selma kapalı ?öz!enni yarı açmıştı. Halimi görünce iyice actı. Yatağm kenarını gös terdı ve oturmasını işaret itti. ' Halim ottrdu. Selma sigarasmı söndürdükten sonra yorganı gene çenesinin altına kadar çekti, iyice kaoandı, bazı kelimeleri işitilmiyetı bir minltı halinde: Sevisenler için, dedi, ... var mıdır? Olmüş orjbi ayrılmalı onlar bu .... dünvadan. Ben çok sevmek ve bayılmak .... İki kocam da iş adamıydı... Beni... çok sevdıler amma lâzım değil mi? Şi"•;İ7 hayattan nefret ediyorum. Sonra, nemlenmiş gözlerini açtı, yalr \a an b'.r sesle: (Arkası var} , Bulgaristandaki Türk mektebleri Sofya, 14 (Hususî) Bulgaristandaki hususî Tıirk mekteb bütçeleri fakir olduğu için muallimlerin maaşı her yerde muntazam verilememektedir. (Zora) gazetesinin yazdığına göre, Köse Ivanof hükumeti hususî Türk mekteblerine bir yardım olmak üzere, maaşları Bulgar Maarif Nezaretinden ödenecek daha 35 Bulgar muallimini Türk mekteblerine tayin etmiştir. L SELMA ve GÖLGESİ J Tefrika : 2 5 ^ ^ « 0 * Yazan : Server Bedi Benim duş ve firiksiyon saatim... alıyordu. Şimdi nas;l gayri macMî, isirden yapılmış gibi görünüyor! Ne hafifdedi. lik ve ne baygınlık! Ne rüya! Halim doğruldu: İçinde yepyeni bir şiir heyecanı duyan Rahatsız mı ettim? Halim tabakasını çıkardı. Kibrit ve tabla Hayır, yapıldı, bitti. Şimdi istirabulmak için etrafına bakıyordu. Selma hat ediyorum. gözlerini açh: Halim ona inanmamış gibi bakıyor Geliniz, dedi, geliniz... Burada sidu. gara var. Selma, gayet ağır, hep yarıda kala Kibrit anyorum. cakmış gibi bir rehavet içinde devam ettı: Hayır... Size başka sigara \erece Size... elimi veremedim... Çünğim. Geliniz. kü... üstümde... Halim ayağa kalktı. Selma, çıplak koHalim anladı ve ürperdi: Selma çıplaktı. «Üstümde hic birşey yok» demek lunu çıkararak başucundaki dolabı işaret istiyordu. Fakat bu ağır koku nedir? ediyordu. Halim oraya yaklaştı. Gözü çekiniz! dedi kadın. Friksiyon için kullandığı hususî bir losyon Halim dolabın gözünde bir altm kadın mu, ycksa bir ilâc mı? Halim bu kokutabakası buldu. Açh. Sigaralardan birini yu tan'yor gibiydi. Etrafına, sonra yatağa baktı. Selma aldı ve ağzma götürmeden gözden geçirdi: Düz ıkâğıdın üstünde hiçbir marka ve gözlerini kapamıştı. Ne rüya! Bu kadın kendisinin reel ve yazı yöktu. Selmanm yüzüne baktı. Kamaddî tarafmı saklamak için elinden ge dının gözleri yan kapalıydı. Fakat kirpik!eni yapıyor ve bütün dünyaya bir ruh leri arasında siyah bir yağlıboya damlası tecessümü şeklinde görünmekten zevk gibi parlıyan gözlerinin ucile Halime ba kıyor, hafifçe gülümsüyardu. Onun tereddüdünü görünce: Bir tane de bana veriniz! dedi. Halim tabakayı ona uzattı. Selma bir sigara almak için elini uzahrken, yorganm kenarından Hindistancevizinin içi renginde mat ve duru beyaz omuzlar doğdu. Göğsünün yarısı, yorganın aralığmda, sıcak bir gölgeye doğru uzanıp kaybolu yordu. Bu sigaraları evde ben dolduruyorum, dedi, bir içiniz bakalım, hoşunuza gidecek mi? Halim Selmanm başucundaki kibritle sigaraları yaktı, sonra daha yakm bir sandalyeye oturdu. İlk nefesi çekince, odaya girdiği zaman duyduğu kokunun bütün genzini doldurduğunu hissetti ve hemen anladı: Bu sigaralarm içinde esrar vardır. Bütün muammanm anahtarını bulmuş gibi açılan ve parlıyan gözlerile Selmaya baktı. O, yatakta yarı doğrularak oturmuş, başmı arka yastığa dayamış, yüzünü bürüyen durnanlar arasında gözlerini süzüyor ve sigaranm Halim üstündeki tesirini hiç merak etmiyormuş gibi önüne bakıyordu. Halim bir iki nefes daha çekti. Sigaranm tesirinden ziyale bu oda, bu ışık ve bu esrarkeş kadı

Bu sayıdan diğer sayfalar: