2 Mart 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

2 Mart 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Mart 1939 CUMHURtYET MUSİKt Yeni Türk san'atkârı . Yazan: MES'UD CEM1L 73 senedenberi devam eden harb! Lichtenstein, Almanya ile sulh yapıyor ŞEHRiN İÇİNDEN DUYDUNUZMU Yeni bir kesif Mıtsikimizde «çok sesli çığır» mesele bulunduğu zaman anlamazlar. Umumî sini Ankara Halkevinin konserinde bir musiki kültürü, başka kollardan san'atdefa daha düşünmeğe fırsat bulduk. Öy kârlar da dahil olduğu halde, güzide müSabık Avusturya ile İsviçre arasmda le sanıyorum ki yeni musiki, çığırının bel nevverlerimizde o kadar azdır ki musiki minimini bir devlet olan Liechtenstein libaşlı bestekârlarma da, dinleyicilerine eserleri karşısmda adeta sekiz yaşında ço hükümdarı Prens Fransova Jozef, refade pek çok şey düşündürdü ve öğretti. cuk gibidirler. Fakat bundan dolayı hiç kat.nde iki nazırdan mürekkeb olan kaKendi hesabıma dostlanmm fikir ve ruh kimseyi kabahatli bulmağa hakkımız binesi olduğu halde bugün Berline hareket edecektir. Bu seyahatten maksad, mahsulleri karşısmda duyduğum zevk yoktur. Hepsi mesleklerinde kıymetli in 1866 senesindenberi devam etmekte okadar, onların individüel tezadlann aza sanlar olduğu halde çocukluk ve ilk genc lan hali harbe nihayet vermektir. misi içinde elele tutuşmuş karakterlerini likten itibaren aldıklan umumî edekasyoAlmanya ile Avusturya arasmda zu günlerce ve heyecanla düşündüm. Bu te nun güzel san'atlar bakımından pek fakir hur eden harbe, bu minimini devlet de zadlar onları meslekî hayatlarında büyük olması dolayısile bu husustaki telâkkileri iştırak etmiş, fakat 1866 senesinde sulh ihtilâflara sevkedecek kadar kuvvetli ol pek geride kalmıştır. Öyle münevverleri muahedesi imzalanırken bu devlet unumakla beraber, müşterek bir vasfı öylesi mize rasladım ki tango ve fokstrotlara tulmuştur. O günden bugüne kadar ne taşıyorlardı ki, konser sonunda biraz türkçe güfte tatbik ederek halkı ve genc Liechtenstein nazarî olarak Almanya ile yorulduğumu bile davanın lehine kayde liği bu vasıta ile garb mızıkasına alış hali harbde bulunmaktadır. Fakat, bu küçük devlet Almanya ile hemhudud olderek ve sevinerek itiraf ederim. tırmak fikrini büyük bir iman halinde tamadığmdan bu harb vaziyeti hiç kim Hepsi de bir yol üzerinde birleşmişler, şıyorlardı. Tango havasından Bethofen'e seyi müteessir etmemişti. Avusturyamn ayni şeyi yakalamışlardı. Bu sarp yolda vâsıl olmağa kalkışmanın çıkmaz sokağa Almanyaya ilhakından sonra vaziyet debazan başka başka adımlar attıklannı girmekten, helvacıkabağı dikip Diyarba ğişmiş ve Prens Fransova Jozef, nazarî zannederler ve birbirlerine çarparlarsa kır karpuzu yetiştirmeğe çalışmaktan harbe nihayet vermeğe karar vermiştir. korkmamalı. Tırmanmanın yakıcı ihtira farklı olmadığım bu yaşlı başlı kıymetli Şimdi Berlinde iki devlet arasmda sulh müzakerelerı cereyan edecektir! sına malik oldukları müddetçe, yol gittik ve muhterem zevata nasıl anlatmalı? çe diizleşecek, tatlılaşacaktır. Hepsini Canım biz bundan hoşlanıyoruz. tebrik ederiz. Fakat çok güç vaziyettedir Fazlasından zevk duymuyoruz. Yavaş ler. Daha doğrusu bu musiki meselesi yavaş! diyorlar. İlk tramvay depodan çıkıyor çok güç mesele!.. Niçin? Şu (yavaş yavaş) da şuursuz bir haki Polis Müdürü, dayak hâdiseŞöyle sür'atle düşünelim: Tanzimat kat gizlidir. Bunu biraz sonraya bırakaBu bir şenlik gününe benziyor, ne var? alâka, omuz silkmek ve maruf bir halk tasinden haberdar değil tan sonra edebiyatımızda Avrupalılaşmak lım. Ne var ki tramvay arabaları böyle gelin birile dalga geçmekten ibaretti. Şirket erSon günlerde halk arasında, guya gidişi Şinasiden Peyami Safaya kadar gibi süslendiler?. Her araba, kollan ara kânı, arabaların gittikleri istikameti, semFakat ah bu (hoşlanmak!) Mukaddes Polis müdiriyetinde bir kişinin dayaktan tatlı, inhinalı ve normal bir seyir takib san'atın dumanh bir kafa ile derimizin smda bir kocaman çelenk taşıyor, niçin?.. bolik mahiyette gösteren bir takım levhaetmiştir. T a Etem Paşadan tutun, Recai sathmda kalan ürperişlerle sadece (hoş öldürüldüğü etrafında bir dedikodu do Vatmanlara bakıyorum: Zafer arabasma lar asmakla bütün münakale müşkülâtızadeleri, Hâmidleri, Edebiyatı Cedideci lanmak) tan uzak birşey olduğunu duy laşmaktadır. Söylendiğine göre, bundan binmiş birer serdar azametile çanlarını nın ortadan kalktığı kanaatinde idiler: üç gün evvel, Emniyet müdürlüğü korileri, Fecri Aticileri, iriliufaklı bütün mü malı ve anlamahyız. Şişli Beyazıd... Aksaray Taksim... dorlarında saat 17 ile 18 arasında dola öttüre öttüre önümden geçiyorlar. messilleri, mektebleri, priyodları, zâf ve Fatih Harbiye... Gencliğin büyük bir kısmı da böyledir. şanlar, gri elbiseli, ayakkabısız bir genBiletçilere bakıyorum: Her zamanki kuvvetlerile ne güzeldir. Fakat bu arabalar, bir nevi Anka kuKalbleri yalnız iki tango, üç fokstrot ve cin yarı baygın bir halde polis tababetine sahanlıklar arasında, mekik dokudukları Resim san'atına gelince: «Çallı» nın bir (Lambeth Walk) havasile üstüste şu olmuşlardı: Adları var, kendileri yokgötürüldüğünü görmüşlerdir. Bundan halde yüzlerinde en ufak bir yorgunluk müstehzi ve sonsuz neşesi ve hemen bütün dans ettikleri zaman çarpıyor. tu!.. Vakıâ üzeri açık duran yerlerinde, sonra da bu adamm hüviyeti ve akıbeti izi yok... ressamlanmızın malik oldukları tabiî inkibir saat kadar beklemeği göze alanlar onKütleye gelince: Habersiz ve alâka hakkında malumat edinilememiştir. Vatmanı, biletçisi, hatta makasçısı seşaf muvazenesini, ressam ve heykeltraşın sızdır. Ankara Halkevinin sayın Başveları uzaktan dünya gözile temaşa etmek Bu rivayetler, Müddeiumumilik kana vinc içinde!.. hiçbir an'aneye bağlı olmaması sebebine kilin nutkundan sonra takdim etitği güzel saadetine ererlerdi. Fakat, içlerine girehndan Polis müdiriyetine de aksetmiştir. Yoksa bütün tramvay müstahdemleriatfetmek, önce biraz garib görünse de a ve manah konser programını dinlemek Polis müdürü, dün, İstanbul gazete mü ne hep birden tayyare piyangosu mu isa bilmek, bir kale fethetmek kadar güçtü. caba pek yarîana atılacak bir fikir midir? için içeride yer bulamıyan yüzlerce va İkide bir frenler isyan eder, cereyanlar messillerine demiştir ki: bet etti?.. Hayır! Hiçbiri değil: Bugün Türk musikişinasının parlak ve azametli tandaş merdivenlerde ve Evin etrafmda kesilirdi. İdaresiz şirket elinden kendini « Guya Polis müdiriyetinde bir ce İstanbul tramvaylarının «kanadlı teker bir şark dünyasınm ritmini vuran kalbini bekliyordu. Bu kalabalığın yarısından sed bulunduğu etrafında bir dedikodu lekleri» ilk defa olarak bizim hesabımıza kaldırım üstüne fırlatan hasta arabalara merhum Namık İsmail, hatırlarsmız, ne fazlasının programm birinci numarası olan sık sık raslardık. Eskimiş, yirmibeş yıllık vardır. Vazifem, vatandaşların canım ve dönüyorlar. kadar yanlış anlamıştı. Namık, bu ritmi Cemal Reşidin (Karagöz süiti) ni, (Kaarabaları, en kesif hatlarda ve günün en malını korumak olduğu halde böyle birBu bayram, yalnız tramvaycıların mı? kalabalık saatlerinde, evvelâ Allaha, sonhiç duymadığı, Musa Süreyya merhum ragöz oyunu) zannettiklerini yakinen bişeyden haberim yoktur.» Hayır! Ayağı karada olan bütün vatan ra da vatmanm soğukkanlılığma emanet eise kendisini korkutacak derecede şiddetle liyorum. Hatta kapıda çocuklarmı bu Polis müdürü, sabahları çıkan bir gadaşların bayrmı! duyduğu için ayni yerde birleşmişlerdi. güneşli pazar günü Halkevinde oynanaderek depolardan kapıp koyuverdiği sık zetenin birinci sahifesinde temas edilen Ressam, birkaç minyatürden başka hiçbir cak mükemmel bir Karagöze getiren bir sık vakidi. Bu yüzden, ne kazalar olmabir meseleden de bahsederek şunları söyşeye tutunamadığı için zayıf bir toprağa baba ile kapıda bulunanlar arasmda bu Sabahın saat altısı... Beşiktaş tram mış, ne canlar yanmamış, ne ocaklar sönlemiştir: dalamıyan kökü üzerinde bodur bir ne anlaşmamazlığın münakaşası yapıldığını vay deposunun önünde mütecessis ~bir « Üsküdarda bir karakolu, civar memıştı!.. bata, musikişinas ise kökleri çok derinliğe bile işttim. Cemalin Karagöz süiti ile başhalkm ianesile tamir ettiriyormuşuz. Bu kalabalık görüyorum. Beşiktaşm bütün Tramvay şirketinin maziye karışan hagömüldüğünden dolayı dallannı uzatamı layıp Adnanm (Sihir raksı) ile biten nu bir gazete, mal bulmuş mağribi gibi, erkencileri burada!.. tırasmdan bugün ne kaldı?.. Bir sürü hayan ağaca benziyor. Kucağmda yavrularile alacakaranlıkta programdan sonra dinleyiciler yerlerinden ballandıra ballandıra yazdı. Bu, dünyaEdebiyatta, Tanzimattan sonraki ted kımıldamadılar. Ellerindeki programm nın her memleketinde böyledir ve böyle yollara dökülmüş işçi kadmları, depodan rab araba, her yanı tamire muhtac, kağricî tekâmül zincirinin halkalarını teşkil sarahatine rağmen herkes hâlâ Karagözün de olacaktır. Polis mürettebatının sıhhat ilk arabanın çıkışını bir halâskâr gibi bek şamış bir şebeke... Ve ikide bir kopan çülük bir tel şeridi... Ve bunlann hepsinden eden san'atkârlar ve bunlann, tenkidi ol ışkırlağmı bekliyordu. lerini koruyacak esbabı istirahati bir an liyorlar. daha acıklısı: însandan kurbağaya istidukça muvaffakiyetle yapılmış mektebleGözüm, o sırada, küçük bir kan çukuNekadar canlı ve düşündürücü bir hal! önce temin için bundan başka çare yokhale etmiş mahluklar gibi iki değnek ortari var. Musikide ise bu, aydınlıktan tamaruna ilişti. Çukurun ortasında, debelenen Sanıyorum ki kıymetli bestekârlarımız bir tur.» s'.nda zıpzıp sıçrıyan bir takım elsiz, ayakmen değilse bile haylice mahrum bulunu kurbanlık bir koyun vardı. Mütevazı günasırhk gerilemeden sonra ansızm fazla ilesız vatandaşlar... yoruz. deliklerle ödenen bu millî kefarete, içimri gitmişler, birçok sebeblerle henüz kenMetro Hanından çıkarılıp Taksim abiItalyan mızıkasınm sarayla ahbablık de dejin bir rikkatle baktım ve kendi kendileri kadar ön saflara ileriliyemiyen bir desine götürülen şu muhteşem çelenk, çitesisinden sonra, İsmail Dede, Şakir Adime şöyle düşündüm: püblik için, hatta elit Avrupa püblikleri çeklerin temiz dilile, nekadar az şey söyğa, Emin Ağa ve diğerleri bu yeni arka Türk parası, tramvay depolarının lüyor, fakat nekadar çok şey anlatıyor: için bile fazla cesur bir kalemle yazmağa daşla iyi komşuluktan çekinmediler. O eşiğinde yabancı şirketler hesabına son başlamışlardır. Fakat düşünmelidirler ki Nafıa Vekâleti Tramvay Tünel zamanki Italyan hocalarının saraya getirkurbanmı veriyor!.. onların an'anevî Karagöz gibi ebediyen I mart 939... dikleri musiki de zaten en hafif armoni cazib olmalarındaki sihir, belki tedricî Nihayet işte ilk araba, ağır ağır deporefakatinde Adriyatik sahillerinin melodiBugün, kolayca ve kendiliğinden alıntekâmül kaidesile coşkun hamlelerini, bildan çıktı. Sağdan soldan alkışlıyanlar!. leri olduğu için armoni tarafını bir (bid'ati rruş gibi görünen neticenin nekadar çetin gi dolu kafalarını Karagözün popülaritefrengâne) sayarak hatta ona dikkat bile Kudüs 1 (a.a.) Tedhiçşiler tarafın Vatman, kasketlerini sallıyan arkadaşla bir mücadelenin mahsulü olduğuna müsini aramak ve bulmak için sarfedecekleri dan yapılan suikasdler neticesinde hasıl rına bakarak gülümsüyor: îtmiyerek yalnız melodik çeşnisile kendi zakerelerin bazı safhaları hakkında, bizhimmet ve fedakârlıkta gizlenmiştir. olan gerginlik bütün Filistine yayılmış Çan çan... Çan çan... Çan çan... sengin ve yürük semailerini hatırlatan zat Nafıa Vekilimizin verdiği izahatlaSöylemek kolay, yapmak güçtür. Ge tır. Telâviv'de toplanan Yahudi sendi Çanına ot tıkanan Tramvay şirketinin yakından vâkıfım. hafif ve eğlenceli üçlü ritmin dinamizmikalan meclisi, Fransız, îngıliz ve Ameborusu öttüğü günlerde, bu çan, hiçbir ae tebessüm ve ona müsameha ettiler. ne itiraf edelim, fakat gene söyliyelim: Elektrik, Tünel ve Tramvay, adım arikan amele liderlerine hitaben bir be Bir taraftan öğretici vasıtalarımızla, egün, bu kadar neşeli ses vermemişti! Biî çocuk safiyetile onunla oynadılar, işte dım kazanılan birer zaferdir! yanname neşrederek «millî Yahudi oca(Kârı nev), (Gene bir gülnihal), ( A sash kültürle, mürekkeb ve yeni her esere ğının mahvoVnasmı> intac edecek olan Tramvay önde, içi dopdolu, kalabalığı Hatırlıyorum ki, şirket mütemadiyen . r em aşiran peşrevi ve semaisi), (Hoş ya karşı fizikteki atalet kanununa benziyen, îngiliz plâmna karşı yardım istemiştir. yararak ilerlemeğe çalışıyor, halk ve işçiyan çiziyor, bir takım karışık rakamların ratmış bari ezel) şarkısı ve ilâh... Bu eğ hatta red ve isyana kadar giden reaksiHayfada vaz'yet ciddiyetini muhafa ler haykınşıyorlar: paravanası arkasına çekilerek aleyhinde •uıceli başlangıc imparatorluğun son pa yoncu, inadcı ve tembel haleti ruhiyeyi za etmektedir. Arablar burada Sinagoku Yaşa... Yaşa Çetinkaya!.. sırıtıp duran en çıplak hakikatleri bile nltıları arasmda Hacı Arif ve Şevki Bey ilerici, mütecessis ve cevval sıfatlarile va yakmağa teşebbüs etmişlerdir. Arab inkâra kalkışıyordu. Fakat kuvvetini yerde bir nevi (Anakreontizm) oldu ve sıflandırmak lâzım. Bir taraftan da bu dükkânlarmın büyük bir kısmı kapahSaat 11... Metro Hanm önündeyim. hakkından, hakkını kuvvetinden, ve bunTanburî Cemilde bir türJü boşalacak yer gayıeti kolaylaştırmak için bestekârların dır. Ateş söndürme saati ilân edilmiştir. Londra konferansından ümid yok O Metro Han ki, yakın zamanlara kadar lann hepsini, memlekete bağlılığından abulamıyan bir ıstırab ve ihtiras haline daha kolay eserler vermeleri gerek. Londra 1 (a.a.) Yahudi ajansmm ayda on bin lira maaş alan direktörlerile lan Ali Çetinkayaya, hiçbir yalancı iddigeldiği için kendi kendisinin romantizmini Kolay eser ne demek? Yanlış anlaşılasmı yutturamadı. Mal, şimdi sahibinin adeta bir imparatorluk merkezi idi. yaptı. Bu hareketin eser halinde şuura masın! Onlara (Rumba) yazsınlar de mümessüleri dün öğleden sonra Macdonald'la tngiliz plâmna Yahud'ler tara Ne zaman kapısından içeri girsem, elındedir! çıkışı, evvelki hazırlığı da hesaba katmak miyorum. Ancak, (form) da daha kü fından yapılan itirazlar hakkmda gö Şirketler Başmüfettişi Süruri Devrimeşartiie, Cumhuriyet devrine tesadüf edi çük, icra imkânlarında daha iddiasız ve rüşmüşlerdir, Salâhiyettar mahfiller, kendimi bir yabancı ülkede hissederdim. rin elile Şişli deposundan dün sabah sefeyor ve işte asıl davanın kendisile ancak ?ade eserlerden bahsetmek istiyorum. münasebet kesilmemiş olmakla beraber İkinci derecede şefler bile Metro Han re sevkedilen tramvay arabası, yalnız şimd: karşı karşıya bulunuyoruz. Çok de Fakat (kolay) m bu tarzda tarifile sevgi bu müzakereler neticesinde vaziyette hududlan dahilinde mecbur edilmedikçe raylann üzerinden değil, yabancı sermatürkre konuşmazlardı. rin bir tahlil ve tetebbüe lâyık olan ve li arkadaşlardan istediğim şey, beni de bir değisiklık hasıl olmadığım kaydeyHer nevi şikâyete karşı kendini sigorta yesüe teşekkül etmiş şirketler devrinin lemektedirler. maalesef geniş ölçüde şimdiye kadar ya korkutuyor: Sehli müm^ni! Yahudıler, Arablarda doğum çok ol ettiren sabık Tramvay kumpanyasının üzerinden de bir silindir gibi geçti! pılmamış bulunan bu enteresan hareketi Mes'ud Cemil ması dolayısile muhaceret için yüksek gazete neşriyatına karşı gösterdiği biricik Salâhaddin GÜNGÖR bu makalede daha fazla kurcalamağa imNOT: bir rakam tespit edilerek aradaki farkın kân yok. Günün vak'asına bakahm. . Sempatik bir musiki amatörü (Ulus) ta telâfi edilmesini istemektedirler. Bugün Estetik meseleler, fizik hâdiseler gibi (Adnan Saygın) ın (Sihir raksı) için (ato öğleden sonra Tngiliz ve Arab murah diinyanın her yerinde ayni kanunlarm nal) demiş. Söylediği şeyin manasmı daha hasları arasmda bir içtima yapılacak iyi anhyacak kadar musiki meşgulîyetine hükmünde olamıyacağı gibi ne metodu, ne devam ederse günün birinde, ayni eserin tır. de poligonu mücerred mefhum olarak karşısmda bu bayın (atonal) yerine «Aaaü tonal?!» suretinrie fikrini değiştirmesi icab Müstemleke meselesi nasıl birbirinden üstün değildir. Tahmin edile edecektir. bılir ki an'aneden tevarüs ettiğimiz sesi halledilecek? san'atımız oktavı yirmi dört gayrimüsavi (a.a.) Doktor Şaht, Berline davet ler,Londra, 1 hükumetininSiyasî mahfilkısma ayıran lâhnî sistemi ve mevludî oİngiltere arazi devrine edildi lan makamlarla ve hususî ikalarla meto lüzum kalmadan müstemleke meselesidik üslubda da kalsaydı gene bir suretle Berlin 1 (a.a.) Dr. Schacht İsviç ni iktısadî yollardan giderek halledeceği tekâmüle devam edecektı. O halde ara red;.. Beriine çağırılmıştır. Schacht'm kanaatini izhar etmektedirler. Dominyondı$ımız nedir? Bu doğurmak sancıları? Devlet Bankası ikinci müdürü Brink larda tesadüf edilen müşkülât ile imparaZannederim ki biz, çok sesli üslubu sa mann'ın rahatsızlığı esnasmda muvakka torluk hava yolları arasmda irtibat tesisi dece onun zenginliğine inandığımız için ten banka işierin« bakmak üzere Berline lüzumu Almanyaya arazi terkini son de^eğil, ayni zamanda, belki daha ziyade, davet edıldiğini iyi haber alan mahfiller recede müşkülleştirmektedir. Salâhiyetform ve dinamizmi ile beraber (modern) de söylenmektedir. Mumaileyh Berlin tar mahfiller hiçbir hakimiyetin devredil^duğu icin istivoruz. Bütün münevverler de az bir zaman kalacak ve bundan son mesine lüzum kalmadan Almanyaya ipMaraş (Hususî) Maraş ilk okulları himaye heyetleri Vali Sabri Çıtağın ^unda aklen birlesmi=tir. Fakat ekseriva ra ecnebi memleketlere hususî bir seya tidaî maddeler temin edecek bir sureti tes himayesi altında bir balo vermişler ve bu balo hasılatile 60 fakir çocuğu viye bulunmasını arzu eylemektedirler. giydirmişlerdir. Gönderdiğim resim sevindirilen yavrulan göstermektedir. stedikleri şey eser halinde karşılarında hat yapacaktır. Tramvay ve Tünel millî idareye geçerken Dedikodunun mahiyeti Yirminci asır yenilikler asrı. Gün geçmiyor ki, fennin, parmağımızı ağzı mızda bırakan bir harikasile karşılaş mıyalım. Hayatımı zın irili ufaklı saf Yazan: SALÂHADDtN GÜNGÖR halarma, kendimiz de farkma varmadan mütemadi değî şiklikler getiren bu yeniliklere üç ufak şey daha ilâve edilmiş. Biri, kâğıdsız sigara, öteki dumansız sigara, üçüncüsü de, çıkardığı duman, sigarayı içenin tuvaletine uygun renkte olan sigara. Tütün ve sigara sanayii, şimdiye kadar, birçok terakkilere mevzu teşkil etmiştir. Buna şüphe yok. Fakat, garabet bakımından, kâğıdsız ve dumansız sigara ile hatta renkli duman çıkaran sigara ile ölçülecek bir terakki göstermiş olduğunu zannetmiyorum. Kâğıdsız sigara, herhalde sıhhate kâğıdlısı kadar muzır değildir. Renkli dumanm ne zararı var, ne faydası. Fakat dumansız sigara icadını beğenmedim. Sigaranın en büyük zevki dumanını gözle görmektedir, derler. Varan iki Ufaktefek icad lar, tespih taneleri gibi, bu yıl biribirini kovahyor. Bir ikisini sayacağım. Sokak kapısını çaanın kim olduğunu görmek için, adam boyuna tesadüf eden bir noktaya ufacık bir delik açmışlar, içine de ufacık bir reflektör koymuşlar. Delik de, reflektör de gizli. Deliktea baktınız mı, kapının önünde kim varsa görüyorsunuz, hem de gözetlediğiniz kitn5e tarafından görülmeden! Çekirdek ayıklıyan, meyva kabuğu soyan minimini aletlere, yumurta kabuğu soyan bir aletçik ilâve edilmiş. Ya, içine eşya doldurdukça büyüyüp genişliyen, lâstik torba gibi çekmeye ne dersiniz? Sonra, Pensilvanyada, piyasaya çıkan tahtadan dolarlar; heykeltraşlara mah sus, fildişi gibi işlenmesi mümkün cam geliyor. Hulâsa, geçen asırların baba yadigân olarak bize bıraktığı ne varsa, eskirniş eşya gibi değiştiriyoruz. Yirminci asır in sanmda, dünyasını değiştirmeden, içinde oturduğu dünyayı değiştirme iptilâsı, geçen asırlara nazaran galiba daha fazla. • . • • ı,,J|lıı ll'i r Bakkal ve muharrir Frenkler, san'ati ticarete alet eden, yani işi madrabaz lığa döken san'at kârlara, bilhassa mu harrirlere «bakkal» derler. Bakkallık da zeytini havyar, çevrişi tereyağı yerine satmatnak şartiie, her meslek gibi hür mete lâyık olduğu halde, san'atla la bantabana zıd oluşu, san'atkâr için bi hakaret manası çıkarıyor. Bir frenk gazetecisi, bu meseleyi paı mağına dolamış, «bakkallar intikam alı yor» diye yaygara koparıp durmaktî Meğer, bir bakkal, camekânındaki do muz pastırmalarmın, peynir tekerlekleri nin, sucuk kangallarının yanına, meşhı bir muharririn en meşhur eserlerini dizmi teşhir ediyormuş. Gazeteci «Ey muharr re bakkal diyenler, buyurun bakahm Gördünüz mü intikamı? Şimdi bu bal kala da bir isim takm!» diyor. İhtar, yerinde. Acaba Parisli bakka kalem erbabını kışkırtıp kendisine «mı harrir» dedirterek sunturlu bir intika almağa mı kalkıştı dersiniz? Londra konferansmdan ümid kesildi Filistindeki tethiş harekâtı da devam ediyor İsviçre nezdinde müşterek bir teşebbüs Bern, 1 (a.a.) Alman ve îtalyi elçileri dün Hariciye Nezaretine giden İsrviçre matbuatının mihver devletleriı karşı tarzı hareketini değiştirmesi için I şebbüste bulunmuşlardır. Maraşta sevindirilen yavrular Bir ttalyan Nazırı Belgrad gidiyor Belgrad, 1 (a.a.) Yugoslavyac ki Kurir gazetesinin zannettiğine göre, talya münakalât nazm Benni, Mar veya daha sonra nisan başlangıcında B grada gelecektir. Benni, geçen sene \ goslavya münakalât nazırı Mehmed S{ ho tarafından kendisine İtalyada yapıl ziyareti iade etmek istemektedir. Eski îngiliz Kralınm mezaı Londra 1 (a.a.) Windsor şatosun şapeline konmuş olan Kral Beşiı George'un cesedini havi tobut, d Saint T George şapelinde inşa edilen n zara nakledilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: