13 Mart 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

13 Mart 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Mart 1939 CUMRURİYET Seyahal notları II Be.grao meklubları Bükreş sokaklannın cîili Bükreş sekiz sene evvelisine nispetle çok değişmiştir; herşey mükemmel bir hale gelmiştir Yazan: SEUM SIRR1 TARCAN Yugoslavyanm dahilî siyaseti Başvekil komünizmle mücadele edileceğini söyledi toplanan kongre münasebetile İ Türkiyede Sıtma j Yazan: Dr. RÜKNEDDİN FETHİ hangi yakadan başlamalı? Büyük davalara; mücadelelere Ankaradan başlamak yeni Türk tarihinin tılsımı ve uğurudur. Bu işte de öyle yapıldı. Sıtma savaşına Ankaradan başlanıldı. Cumhuriyet Türkiyesinin Ankarasında mideyi bulandıracak bir tek sinek kalmamalıydı. Zira mana itibarile Ankara; yeni bir hayatın, yeni bir inanışın, daha doğrusu diri bir varlığm sembolüydü. Bu yeni millet davasında, suları hayat, ocakları ve çiçekleri neş'e, başakları servet yapmak imanı vardı. Bütün medeniyet dünyası Ankarayı böyle tanımıştı. Sıkı ve ciddî bir mücadeleye girişildi. Ve Ankara çok kısa bir zaman içinde sineklerden ve sıtmadan kurtuldu. Ancak bundan sonradır ki, Ankara, dev ad'nlarla Türk yapıcılığının kudretine örnek olacak bir güzelliğe ve rahatlığa kavuştu. Ayni sene içinde Aydın ve Adana saha'annda faaliyete geçildi. 1926 yılmda Samsun, Kocaeli, Konya, Bursa ve Balıkesir mıntakalarında mücadele teşkilâtları kuruldu. 1930 yılmda da Manisa, Antalya ve Eskişehir savaş hududlan içine alındı. Bir yandan bataklıklar kurutuluyor. Diğer yandan gezici hekimler ve sağhk memurları, köylere kadar sokularak, teker teker bütün köylüleri muayeneden geçirerek icab edenleri tedavi altına alıyor, icab edenlere de korunma ilâclan dağıbyordu. Meşhur sıtma âlimi Çelli şöyle demişti: «Sıtma medeniyetten kaçar, bedeviyeti sever.» înkılâbm temiz çocuğu Doktor Saydam, Atatürkün kurduğu yeni Türk medeniyetini sineklerin şerrinden kurtarmanm ve korumanın kat'î lüzumuna inanmıştı. Malumdu ki sıtma ve bulaşıcı hastalıklar sari tırnaklarını daha ziyade cehaletin böğrüne saplar. Harab ve hastalıklı yurdu miras alan inkılâb hükumeti, ileri millet davasını başarabilmek için yurd ve yurddaş sağlığını ilk plâna almıştı. Zira, parlak ve örnek Türk medeniyeti yeniden bütün haşmet ve heybetile hâkim kalabilmek için sabanı, pulluğu sürecek ısıhhatli çiftçi, orağı, tırpanı kullanacak gürbüz idmanlı bazu, toprağı işleyecek gelir kaynaklarını kabartacak kuvvetli, cesur, müteşebbis bir yurddaş kütlesine ihtiyac vardı. îşte anayurdu tehdid eden en mühim derdlerden birisi de sıtmaydı. Yüzbinlerce yuddaşı pençesinde inleten bu tarıhî dünya derdinı hudud larımız içinde erittiğimiz gün davamızm önüne çıkan en çetin ve en habis bir düşmanı tepeledik demekti. 15 yıldır bu hususta ypılan mücadelenin kudsî gaye ve manası işte budur. Sıtma umumî kongresinin toplanacağı şu günlerde mücadele teşkilâtlarının büyük kurucusu ve yürütücüsü Doktor Saydamı ve mesai arkadaşlarını saygıyla selâmlamak, vazifedir. D UYDUNUZMU Kadın itfaiyeci Kira ne derse desin. Kadınlar, erkeklerle müsavi hak isteriz diye haykıra haykıra, nihayet ken di rahatlarını kendileri kaçırdılar. Bazı memleketlerde, kadmların, erkekleri bi le ürkütecek kadar zahmetii işler yaptıklarını işitiyoruz. Bazı memleketlerde kadınlar tramvay vatmanhğı bile yapıyorlar. Fakat, oradaki çançanın, evdeki çançan'a benzemediğinı her kesten daha iyi anlayan gene kendıleri olmuştur. Bir yerde okudum. Silezya kasa balanndan birinde, birkaç senedir, sırf kadınlardan mürekkeb bir ıtfaiye bölüğü varmış Vazifelerini mükemmel surette yapan bu kadın itfaiye neferleri, tehlikeye atılmakta, canlarını esirgememekte, erkeklere taş çıkartıyorlarmış... Kadm, ateş ve su. Ele avuca sığmayan bu üç unsuru, birbirile en güzel, en yakışıklı şekilde bir araya getiren, imtizac ettiren Fuzuli olmuştu. Yirminci asır kadını, hayat sahasında Fuzuliyi de geçti. Bükreşte Bratianu bulvan Canlı mahluklann olduğu gibi neba tatm ve eşyanın da kendine mahsus bir dili vardır. Onlar lisanı halle bazan kulaklanmıza, bazan da gözlerimize hit&b ederler sanırım. Insafsız gaddar bir arabacmın kırbaci altmda inliyen bir zavalh sürücü beygiri derd ve elemlerini ölgün bakışlarile, ıyi beslenen, itinah bakılan, muntazam tımar edilen bir Arab kısrağı canlı tepinmeleri, keskin kişnemelerile memnuniyetini ifade etmez mi? Dilini bilmediğimiz, însanlannı tanı madığımız bir şehirde kimse ile temas etmeden yalnız şöyle bir gezinti yapsak sokaklar bize en güzel konuşan bir ha tibden daha beliğ ve daha sarih bir ifade ile orada yaşıyanların içtimaî seviyesini, medenî âlemdeki mevkiini çok kolay anlatır. İşte onun içindir ki ben her Avrupa seyahatimde misafir olduğum otelden kimseye birşey söylemeden sabahın horozunda sokaklara diişerim ve ufak biiyük gözüme ilişen ne varsa, görebildiğim kadarını not defterime geçiririm. Bükreşe dün geldim. Bu sabah da erkenden sokağa çıktım. On altı metrelik geniş bir caddenin tertemiz yaya gidenlere mahsus kenar asfaltı üzerinde yürüyorum. Şehir henüz uykudan uyanıyor. Elektrikli tramvaylar işlerine giden in sanlarla dolu, hemea hepsinin ellerinde gazete var. Kitab çantalan sırtlannda yedi sekiz yaşında çocuklar mektebe gidiyorlar. Saat yedi buçuk, biraz ileride bir ilkmektebin önünden geçtim. Siyah kıvırcık kuzu derisinden iri kalpaklı a damlara çok tesadüf ediyorum. Bu millî serpuşa şehirlisi de. köylüsü gibi bağlı görünüyor. Birkaç yüz adımda bir posta kutuları var. İşte bunları beğentnedim. Belçika da, Fransada, Italyada, İngilterede bu kutuların üzerinde günde kaç defa açıldıği' hangi saatte açıldığı, pazar günle rinin programı hepsi yazılıdır. Insan oraya mektubunu atarken hangi saatte gideceğini bilir. Burada boyalan dökülmüş kutuların üzerinde beyazken paslanmış bir çinko levha var, üzerinde hiçbir kayıd yok. Bu güzel caddelerde bu kutular birer leke gibi duruyor. Sokak isimlerini taşıyan levhaları da hiç beğenmedim. Meselâ bir duvara bulvar (Lascar Catargiv) admı taşıyan emayye bir teneke levha mıhlamışlar, bir müddet sonra sırları dökülmüş, yazı güçlükle okunuyor. Göze batan bu çirkinliği belediye görmüyor> demek. (Polona) sokağma saptım. Bu ikinci derecede bir cadde ama gene sıra ile önleri bahçeli villâlar gözü okşuyor. Bu yolu da baştanbaşa yürüdüm. Muhtelif noktalarda altı tane seyyar kitabcı dükkânı saydım. Muhakkak ki Rumenlerde okuma me rakı çok ileri gitmiş. (Bratiano) bulvarına çıktım. Sağa baktım, sola baktım, geniş caddede akıp giden otomobillere baktım. Kendimi Berlinde sandım! Evet tıpkı Kayzeralle gibı! Büyük mağazalar, sinemalar, kitabcı dükkânlan, yerli malı satan dükkânlar, lokantalar, hele o zarif yemişlerle süslü manavlar.. Hepsi biribirinden şık. Böylece yürüyerek gene bir dört yol ağzına geldim. Burada Londrada olduğu gibi yolun ortasmda havada bir fanus asılı. Caddenin kenannda duran bir polis ufak bir mandalla cereyanı idare ediyor. Geçiniz demek istiyen parlak yeşil ziya ve Izmir fuarı için hazırlıklar Geniş bir dört yol ağzına geldim. durunuz diyen kırmızı ziya icabı hale göSağdan soldan tramvaylar, otomobiller, re yerlerini değiştiriyor. Bulvarların hepIzmir (Hususî) İran konsolosu, Beotobüsler, faytonlar vzır, vızır işliyor. Bir sinde bu fanuslar gece gündüz işliyor. ledıye reisi doktor Behçet Salih Uzu zimüddet ortada duran polisin bu geliş giÖğleye kadar dolaştığım cadde ve so yaretle, hükumetinin bu sene resmen dişi idare edişini seyreltim. Bizim Gala kaklarda yalnız iki dilenci gördüm. Bun fuara iştirak edeceğini bildirmiş, pavi tada Karaköyde dört yol ağzındaki po lardan birinin bir ayağı yoktu. Koltuk yon, inşaat ve şartlar üzerinde malumat lis mevkiinde dikine yere mıhlı bir demir değneklerini bir eline almış, arkasmı du istemiştir. Bu sene, fuara devletlerin iştirakinin boru vardır. İşte tıpkı onun gibi bir yu vara yaslamış bir îhtiyardı. Ben geçer daha fazla olacağı görülmektedir. varlak kaide üzerine bir buçuk metre ken şapkasını çıkardı. Diğeri de iki ayaFuar komitesine gelen bir habere göyüksekliğinde kırmızı beyaz boyalı bilek ğı kökünden kesilmiş bir adamcağız, dört re, Polonya hükumeti, Varşova Türkokalınlığında bir sütunun tepesinde ufkî tekerlekli alçak bir arabaya oturmuş, afisi vasıtasile, bu sene İzmir fuarına iştikonmuş bir metre uzunluğunda ok şek rabasım kendi yürütüyor ve mahzun narak edeceğini bildirmiştır. Ofis de, keylinde üzerinde (stop) yazılı levhayı po zarlannı gelen geçenin üzerinde dolaştı fiyetten fuar komitesini haberdar etmişlis icabma göre bir manivelâ kolile bir rıyordu. tir. Komite, fuar plânmda Polonyaya da sağa bir sola çevirerek gelip geçenlere yer ayıracaktır. Keza, dost Romanya hüSekiz sene evvel geldiğim Bükreşi çok yol gösteriyor. kumeti de ayni arzuyu izhar etmiştir. değişik buldum. Çok çalışmışlar, yollarıİtiraf ederim ki burada da tngiltere nı, caddelerini, evlerini, apartımanlarınıBu devletlerden başka, İngiltere, Russokaklannın sessizliği var. On dakika ka herşeylerini tam manasile mükemmel de ya, Yunanistan, Almanya, Fransa, dar bu nakil vasıtalannın geçid resmine necek bir hale koymuşlar. Sokaklann li ve Filistinin iştirakleri de muhak baktım. Ne bir tramvay zili, ne bir oto sanı halle bana ilk söylediği söz: Bu te kak görülmektedir. Almanya için ayrımobil kornası duydum. Sol tarafta (Ro miz yollarda rahatça yürünür, nara atıl lan 400 metre murabbaındakı saha, vaki taleb üzerine beş yüz metreye çıkanl mana) sokağma saptım. Bir parmakhk maz! oldu. mıştır. kenarmda bir sokak kitabcısı seyyar doSelim Sırrı TARCAN Alâkadarlann tahminine nazaran, bu labınm raflarına gazeteleri, kitab'an, sene, Irak, Yugoslavya ve Mısınn da mecmuaları istif ediyordu. fuarımıza iştirakleri beklenmektedir. Mersinde yol faaliyeti On iki metrelik bu geniş sokağın ortası Keza, bu meyanda İtalyanın da ismi geçMersin (Hususî) Vılâyettmizde bu mektedir. Nitekim, hükumetimiz de Migibi yaya yolu da asfalt. Bizim Silivri yoğurtu satan esnafın omuzlarında terazi yıl yol faaliyetine hız verilmektedir. Bu lâno sergjsine resmen iştirake karar verşeklinde taşıdıkları bir ince sıngın iki ba cümleden olarak Mersin Tarsus yolile miştir. şına bağlı iplerin ucunda tekeneler var Tarsus Pozantı şosesi üzerinde 15,000 Sofya belediyecilerinden 20 dır. Tıpkı onun gibi dükkânlan omuzun lirahk inşa ve tamir işi son zamanlarda kişilik bir heyet şehrimize da seyyar satıcılar pek çok. Yalnız tene müteahhıde ihale edilmiştir. İhale mevzuu işin önümüzdeki nisan sonuna kake yerine bunlarda yuvarlak işporta segelecek dar bitirilmesi şart koşulmuştur. petler var. Bunların içinde mevsime göre, Sofya 12 (Hususî) Sofya şehrini Belediyemiz de, bu yıl yeniden 4000 yemiş, sebze, bahk ve saire bulunur. Esasrî bir hale getirmek üzere meclisten naf bu seyyar minimini dükkânlannı yo ağac dikmek suretile şehrin tezyirr.ne geçirilen yeni ka.nunlarla, Sofya Beledikarar vermiştir. Bu maksadla şehir plâlun bir kenarına indirip alışveriş ediyor. nındaki yeşil yollara, muhtelif cadde yesi büyük bir faaliyet devresine girmiş Yalnız hiçbiri (bizde olduğu gibi) nara lere ağac dikme hazırhğı başlamıştır. bulunuyor. Şehrin yepyeni plânı Prof. atarak malını satmıyor. Seyyar sancıla Mevcud ağaclann budanmasma da de Musman tarafından hazırlanmıştır» Iş rın diğer medenî şehirlerde olduğu gibi vam edilmektedir. başma getirilen birçok yeni mühendis ve bağırarak mal satması yasak. Sabahleyin mütehassıslar Belediye Reisi mühendis Belediyemizın diğer bir kararı da, dokuzdan evvel şehirde uyuyanların key müstakbel şehir plânma göre ayrılması Ivanof'un maiyetinde geceli gündüzlü fini kaçıracak hiçbir ses yok. Yalnız do icab eden endüstri, ticaret ve iskân mın çalışarak Sofyadan büyük ve güzel bir kuzdan sonra gazete satan çocuklar kö takalarmda yapılacak inşaatm katlan şehir yapmak niyetindedirler. Bu müteşebaşlarında sattıklan gazetenin adını nın tespitine aiddir. Bu karara göre, en hassıslardan ve belediye erkânından yirmuayyen bir sesle ilân ediyorlar. Dikkat düstri ve ticaret mmtakalarmda bina mi kişilik bir heyet İstanbulu görmek ettim bunlar yerlerinden ayrılmryor. Ya lar, zemin aktile birlikte azamî dört ve maksadile hususî bir seya'hate hazırlanıni meselâ istasyonlarda duran tramvay iskân mıntakasmda ise zemin katı da yorlar. Seyahat günlerinde İstanbul belara hiicum edip avazı çıktığı kadar hay dahil olduğu halde üç kat olarak inşa e lediye erkânile temas edecekler ve Sofyayj ziyaret etmelerini rica edeceklerdir. düebilecektir. kırarak halkı rahatsız etmiyorlar. Belgrad (Hususî) Meclisteki bütçe müzakeratı esnasmda, Başvekil ve Dahiliye Nazın Svetoviç, dahilî siyaset hakkında beyanatta bulunmuştur. Dahiliye Nazın, bu beyanatında, hükumetin, dahilî meseleleri, hükumet programının ruhuna uygun bir şekilde süratle halletmek için bütün gayretini sarfedeceğinı söylemiş. geçen seneden itibaren daha liberal bir siyaset takib edilmeğe başladığını, hükumet partisinin ancak 5000 içtima akdetmesine mukabil, muhalefet partılerinin takriben 7000 içtima yapmış olmalannm buna delil teşkil ettiğini ilâve eylemiştir. Svetoviç, matbuat kanununun geniş bir serbes tisile tefsir edldiğini, bu serbestinin, gazetecilerin de yardımile daha geniş letileceğini izah ettikten sonra, sözü Hırvat meselesine getirerek, bunun halli ıçin hükumetin her şeyden evvel, Hır vat mümessillerile daha iyi münasebetler tesis edeceğini ve bir itimad havası yaratacağını söylemiştir. Hırvat meselesi, alâkadar tarafların dürüst bir anlaş masile halledılecek ve bu anlaşma bir iradenin nüfuz ve tesiri altmda yapıl mıyacaktır. Hükumet, mazide, bazı vilâyetlerin, coğrafî ve kültürel noktai nazardan memleket'in heyeti umumiyesinden ayrılmış bulundugu keyfiyetini gözden uzak tutmıyacaktır. Bu ayrılığın neticesi, bir takım millî ferdiyetlerin vücud bulması olmuştur. Bu sebeble, hükumet, Yugoslav devleti çerçevesi dahilinde, emellerin tahakkukunu ve normal bir müşterek hayatı mümkün kıl mğa çahşacaktır. Hükumet, Hırvatları, hiçbir zaman, hiçbir suretle inkâr et medikleri müşterek vatan hududlan dahilinde. gerçekten müsavi haklara sahib kılacaktır. Svetoviç, dahilî siyasetinin, ancak yeni siyasî kanunlann vücudile izah ed:lebileceğini tebarüz ettirerek, hüku metin, seçim işlerindeki tazyikat avakibini tamir etmekte olduğunu, hükumetin gösterdiği bu faaliyetin, meclis ve bütün memleket tarafından hayatî bir ehemmivet atfedilen dahilî meseleleri halletmek istediğine delil olduğunu izahtan sonra, komünıstlerle mücadeleye azmettiğini ilâve ederek demiştir ki: « Bu meselelerle meşgul olurken hükumet ve vatandaşlar, komünistlerin, demokrat nasyonal maskesi taşıdıklarını bilmelidirler. Onlarm tahribkâr faaliyetme karşı millet ve resmî makamat el birliğile mukavemet göstermeli, on Akdenize sarkan limon, portakal bahlann manevralarını meydana çıkarmalı, çelerinin çevresi Antalya, Mersin, sevimmaskelerini yüzlerinden sıyırmalı ve tahrib edici faaliyetlerine devam etme 1: Trakya, Güzel Meric, pamuk ve altın yatağı Seyhan, Ceyhan, kahraman Salerine mâni olmalıdır.» karya, Kızılırmak hepsi sıtmalı... 1923 senesi çok yağışlı geçmiştir. Yeni devletin merkezi Ankaraya telgraflar yağıyor.. Cumhuriyetin üânını tebrik eden telgrafların arasına sıtmadan kırılıyoruz ıbaresıni taşıyanlar da karışmış. Bayram gününde bile derd dinleyen Ankara, bizzat bu derdin pençesinde inlemektedir. Meb'uslar, vekiller, hatta Lozandan henüz dönen Hariciye Vekili Yavuz İsmet bile sıtmaya yakalanmıştır. Sefirler hükumet merkezinin Ankarada oluşundan müteessır... Bu sıtmalı tropıkal yerde nasıl aşayacağız? diye endişe ıçindtfer... İstanbulda oturuyorlar, işleri olunca Ankaraya gidip hemen dönüyorlar. Amele Pamukova, Altınova denen Adana düzlüklerini terketmiş kaçıyor. Altın doğuran beyaz kozalar tarlalarda yüzüstü öksüz kalmış sürünüyorlar. Aydın, Manisa ayni perişan vaziyette... Uzümler, incirler, sergilerde sıra bekliyor. Sıtma nöbeti bitmiş bir amele gelip de kaldırsın diye... Bursa, Bahkesir de ayni derdle kıvranıyor. Saltanattan, ne vaziyetteyiz diye düzgün bir istatistik almadık amma yurdu nasıl teslim alıp işe nasıl başladık? Bunu yukarıki kısa tablolardan pekâlâ anlayabiliriz... Yurddaş mahsulünü kaldıracak kuvveti kollannda bulamıyor ve geniş bir sıtma istilâsının yangını içinde titriyordu. İşte tam bu zamanda Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti teşkilâtçı ve azimkâr vekilinin irşadile İstanbulda bir komisyon topluyor. Sağhk Bakanı Refik Saydamm başkanhğmdaki bu komisyon; derde devanın en kestirme yoldan çarelerini bulmak vazifesini omuzlarına almıştır. 1924 eylulünde muhterem Vekilin riyasetinde toplanan komisyon şu zatlardan mürekkebdir: Profesör Neş'et Ömer, General Tevfik Sağlam, Mehmed Kâmil, Server Kâmil, Osman Şerafeddin, Abdülkadir Noyan, Hüsameddin, Rifat ve İsmail Hakkı. Derhal bir sıtma mücadele talimatnamesi hazırlanıyor. Yurdun sıtma haritası çiziliyor. Ve görülüyor ki nerede biraz su birikmişse orada sıtma vardır, nerede bir ırmak akıyorsa orada sıtma da akıyor. Zengin, zümrüd Ege, incir, tütün, üzüm yuvası Menderes, Aydın, canım göller diyarı Sapanca, îzmit, Bursa. Müjde! Evet müjde! Gözünüz aydın. Artık yarını düşünmeden maişet gayesile zihin yormadan, âtiden endişe etmeden sakin ve müsterih yaşayabileceğiz. Beşeriyet, ni^ 2 hayet büyük bir derd ^*~ den kurtuldu... Amerıkalı ülemadan bir ikisi kafa kafaya verip sahifeler dolusu rakam döktükten sonra, denizlerin dibinde, insanlan daha yirmi bin sene doyuracak kadar gıda bulunduğunu hesab etmek dirayetini göstermişler. Yosunlar, otlar, taşlar ve topraklar yenir şey olmadığına göre, gıdadan maksad canlı deniz hayvanları olsa gerek. Böyle olunca da, Amerika ülemasının yap tığı hesaba hayran kalmamak elden gelmiyor. Dünya yaradılah beri arzın bir kısmı sudur; suda bahk vardır; balığı insanlar yer, durur. Kimbilir kaç yüz bin veya milyon yıldanberi yenile yenile bitmiyen, her canlı mahluk gibi mütemadiyen yavrulayıp artan bahk nesli, sebeb nedir ki, topu topu yirmi bin sene daha mamur olacak da, o tarihten sonra köküne kıran girecek? Yirmi bin sene sonra yeryüzünde su mu kalmıyacak? Suda bahk mı bitecek? Ne hesabdır, nasıl tesellidir, ne çeşid âlimin işidir anlayamadım! Bulgaristandan gelen bir katil Kısaca, bakımsız Anadolu yılın dört ayında kırk derece ateş içinde titreşiyor. Büyük davaları kökünden halletmeği ön plânda düşünen Vekâlet, derhal sıtma mücadele teşkilâtlan kuruyor. Refik Saydam titiz bir hassasiyetle buna dair kanunları sür'atle Meclisten çıkarüyor. Ve mücadeleye başlanıyor. Fakat derd, dört yanı sarmıştır. îşe f C Bursa (Hususî) On sene evvel mem leketi olan İnegöle gitmek üzere mezunen Bursaya gelen İstanbul mürettebatından polis Ahmed Nuri 28/12/929 gecesi Tenekeci Gülizarın umumhanesinde Edirneli Haşim oğlu Halil admda biri tarafından tabanca ile öldürülmüştü. Vak'ayı müteakıb Bulgaristana kaçmış Dr. Rükneddin FETHİ olan Halil, hükumetimizin talebi üzeriHend'ek Sıtma Mücadele tabibi ne Bulgaristanda 11 mart 931 de yakalanmış ve Kırcaali mahkemesince 15 seneye mahkum edilmiştir. Bu karann temyizi üzerine Filibe istinaf mahkemesi hükmü bozmuş ve Halil 10 sene hapse mahkum edilmiştir. Bu müddetin bir kısmınj hapisanede geçiren katil, Bulgar Kralmın doğum günü münasebetile ilân edilen umumî aftan ıstifade ederek mütebaki mahkumiyet müddetinden kurtulmuş ve 25/6/937 de tahliye edilmiştir. Bilâhare Türkiyeye gelen Halil, İstan ' bulda 4/2/938 tarihinde yakalanarak şehrimize sevkedılmiştir. Halil, şimdij mevkufen Ağırceza mahkemesinde mu.J hakeme edilmektedir. Cürmünü itiraf ] etmektedir. Dinlenen şahidler de o gece umumhanede cereyan eden hâdiseyi] aynen anlatmışlardır. Son celsede Rızaj adında bir şahid daha dinlennr.ş ve mu ' Balkan Birliğı daimî konseyinin kararından sonra ilk defa olarak Rumen. bü hakeme talik olunmuştur. yük elçisınin şehrimize geldiğini ve Ankaraya gittiğini yazmıştık. Yukarıki resim, büyük elçinin Ankara gannda istikbalinden bir intibadır. Rumen Büyük Elçisi Ankarada J Kızılayda reis întihabı ^ Bulgar Başvekilile gelecek Bulgar gazetecileri Sofya 12 (Hususî) Çarşamba günü Sofyadan hareket edecek olan Bulgar : Başvekili Köseivanof'la birlikte muhtelif gazeteleri temsil eden sekiz gazeteci, de bulunacaktır. Matbuat Umum Mü; dürü Görgi Serafinof başta olduğu hal. de, hükumetin resmî organı Dnes gazetesi direktörii Protiç ve Zora gazetesi siyasî muharriri Kupenkof, Otro gazetesinden Kurum Naumof, Matbuat Müdiriyeti müşavirlerinden Boris Dimitrof^ ile Karaustuyanof Başvekilin seyahatine iştirak edecekler arasmdadir. Çocuk, lâyetenahî bir hazinedir. Onu sev! Sevilmeğe ve bakılmağa muhtac yavrular için yılda bir lira ver. Çocruk Esırgeme Kurumuna üye ol! Ankarada Kızılay umumî merkez heyeti toplanmış, ve eski reis Refik Saydamm istifası üzerine doktor Hüsameddin Koral yeni reis seçilmıştir. Resmimiz, umumî merkez heyetini içtima ha linde gösteriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: