9 Temmuz 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

9 Temmuz 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 9 Temmtız 1939 Limanda feci bir kaza D emirspor takımı dün Vef ayı sıfıra karşı 2 golle yendi Millî küme şampiyonluğu üzerinde bütün nazarları kendine çeken Ankara Demirspor takımı dün ilk maçını Taksim stadında Vefa ile yaptı. Millî kümedeki vazjyeti oldukça düşük olan Vefanın bu maçı kazanması, nihayet şampiyonluk yolunda giden bir takıma karşı kazanılmış iyi bir galibiyet, Demirspor için de telâfisi imkânı olmıyan acı bir mağlubiyet olacaktı. Maçın doğurduğu alâka nispetinde stad yom dolu idi. Demirspor takımının şampiyon olabilmek için hem Vefayı, hem de Beşiktaşı yenmesi icab ettiğinden, bir defa berabere kalması bile Galatasarayla olan vaziyetini karıştıracağı için Taksim sta dı riyazî bir mesele halledilen bir mektebe dönmüştü. Berabere kalırsa ne olacak ? Berabere kaldığı takdirde, sıfır sıfıra berabere işe yarar mı? Kaç kaça berabere kalırlarsa avantaj Galatasaraya geçecektir? şeklinde fikir yürütenler birbirlerini iknaa çalışıp durdular. Millî küme şampiyonluğunun İstanbulda kalmasını arzu eden kulüb idarecileıinin hemen hepsi dün Vefalı idi. Beşi kırk geçe başlayan oyuna iki lakım şu şekildeki kadrolarla sahaya çıktılar: Demirspor: Necdet Gazi, Şevket Ibrahim, İbrahim, Kâmil Mustafa, Arif, Orhan, Orhan, Zeki. Vefa: Safa Lutfi, Vahid Abduş, Hakkı, Şekib Necib, Muhteşem, Sulhi, Şükrü, Adnan. Hakem: Ahmed Adem. Kuvvetli esen rüzgâr altmda Vefa oyuna başladı. Rüzgârla uzun boylu mücadeleye mecbur kaian Vefa, Demirsporun rüzgârın yardımile daha ziyade kuvvetlenen hücumları karşısmda hemen müdafaaya çekildi. Kendi cnüdafaa hattında şayanı hayret derecede bozuk oynayan Vefalılar, Demirsporun devamh ve tedbırli hücumları karşısında birbirlerile yarış edercesıne bozuk oynaya oynaya, her geçen dakika büyümekte olan tehlikeden kurtulamadılar. Bir müddet sağdan ilerleyen Demirsporlular, daha ziyade aksayan Vefanın sağ tarafını yoklamağa başladılar. Büyük bir zorluk ve sıkıntı ıçinde kalesini müdafaa eden Vefa, merkezden bir hücumla, Demirspor kalesine kadar indi ise de bu hücum avutla neticelendi. Kolayhkla hâkimiyeti ele alan Demirspor Vefa kalesi önünde hemen yerleşmek imkânını bulmuş, pek açık bir surette ofsayd vaziyette bulunan Demirspor soliçi on beşinci dakikada birinci golü yapmıştı. Sebebsiz bir heyecan içinde oynadıklan her hallerinden belli olan Vefalılar bir türlü kendilerine gelememişler, şampiyonluğun en yakın namzedi Demirspor, bu kadar bozuk bir oyun içinde muvaffakıyete giden bir emare bile gösterememişti. Devrenin sonlarına doğru Vefa sık sık Demirspor kalesine inmeğe muvaffak olmakla beraber, lüzumsuz paslar, isabetsiz şütler yüzünden mühim fırsatlardan maada, biri soldan, ikisi sağdan üç korner kaçırmışbr. Son dakikalarda Vefa tamamile hâkim bir oyunla, Demirspor kalesini ciddî bir tehlike içine aldı. Sağdan yaplıklan bir hücumu, Demirspor müdafii ceza çizgisi Genc bir tayfa dikkatsizliğe kurban oldu İ Dün sabah saat 8 de Galata köprüsü altmda bir facia olmuştur. Ş'ue limanına kayıdlı Gözüşen motorü Halicden $taye gitmek üzere köprü altından geçmek üzere çıkış gözünün altına gelmiş, fakat motördeki tayfaların telâşı ve kaptanın dikkatsizliği yüzünden motörün prova direği her nasılsa kapatılmadan unutulmuştur. Motör sür'atle köprü altma gelince köprünün üst kısmı şiddetle direğe çarpmış, kalın direk parçalanarak motörün üstüne düşmüştür. Direk bu sırada kıç güvertede bulunan Rizeli 16 yaşında Karaman oğlu Hurşid isimli çocuğa çarpmış ve onu başından ağır şekilde yaralayarak denize fırlatmıştır. Motörden ve etraftan bu hali görenler hemen Hurşidi kurtarmak için tesebbüslere girişmişlerse de sulara dalan Hurşidi bulmak kabıl olmamıştır. Vak'adan sonra, yapılan araştırmalar neticesinde Hurşidin cesedi köprü dubaları altmda bulunmuştur. Zavallı çocuğun başından aldığı büyük yaradan derhal baDünkü maçta Demirspor muhacimleri Vefa kalesi önünde yıldığı ve bu bayılma neticesi boğulduğu hafif bir vuruşile ikinci golünü yaptı. anlaşılmıştır. 2 0 mağjub vaziyette olmasına ragMotör kaptanı ve tayfalar hakkında tamen Vefa hâkimiyeti devam ettirdiği hal kibata girisilmistir. de, netice alacak bir oyun tutturamadıkMüşabehetin doğurduğu lan için esaslı fırsatların kaçmasma sebeb yanlışlık oldular. İlk devredenberi karşıhklı bozuk Bursa, (Hususî) Son günlerde İsoyunla devam eden maç, ikinci devrenin tanbuldan gelen yolcuların anlattıklanortasında büsbütün tadmı tuzunu kaybetti. na nazaran: Bandırmaya sefer yapan Her çarpışmayı müteakıb oyun inkıtaa uğ Marakaz vapurile Mudanyaya gelen ramıs, hakem icab eden tavsiyelerde bu Trak vapuru tip itibarile birbirlerine pek Iunmuş, oyuncular sahaya girmişler, c;k benzedikleri için, deniz idaresinin bir gün mışlar, bir sürü favüller çekilmiş, belli bu vapurların Galata nhtımındaki yerlebelirsiz, sertlik de başlamıştı. Hakemin rini değiştirmesinden husule gelen yanlışgörmediği zamanlarda birbirlerine tokat Jık yüzünden bir hayli komik vak'alar atanlan görmek biraz fazla dikkat eden olmuştur. Her zaman Tophane rıhtımınler için mümkündü. Oyunun son dkika dan hareket eden Trak, oradan Mudanlan manasız bir mücadele halinde geç yaya hareket ettiği için Mudanya yolcuti. Vefa takımı birinci devreye nazaran lan o gün ayni rıhtıma gelmişlerdir. Diğer taraftan Bandırma yDİcuları da Gadaha düzgün oynmakla berber yakaladılata rıhtımından kalkan Marakaza orağı büyük fırsatlardan istifade edememiş, da gelip binmişlerdir. Okumak bilmiyen Dünkü maçta Demirspor ikinci devredeki hâkimiyetine rağmen mabazı kadınlar, vapurların birbirlerinden kalecisinin bir kurtarışı çı 2 0 kaybetmiştir. farksız oluşundan ve acele ile nereye gittiğini öğrenmediklerinden gaflete düşeBeşiktaş Demirspor rek Mudanyaya gideceklerine BandırBugünkü spor Millî kümenin son maçı bugün Şeref maya, Bandırmaya gideceklerden de hareketleri stadında Beşiktaşla, Demirspor arasmda Mudanyaya yollananlar olmuştur. Son yapılacaktır. Demirsporun dün Vefaya dakikada yetişenlerden bazıları da yanlı$ ŞEREF STADI: Saat 13. Ytızme müsabakaları. krsı oynacueı ovunla Besîktası maglub e vapura binmcktcnsc Istanbulda kalmaoctat ıa,ou öu;eymanıye muiıocııdemiyeceği kanaati umumîdir. Bununla yı tercih etmişlerdir. Okumak bilenlerti Hilâl muhtelitl Saat 17,30 Beşiktaş Demirspor beraber, meşin topun icab ettiği zaman vapurların isimlerine bakmışlar, meselâ TAKSİM STADI: ve anda kaleye girmesi adeti olduğu için her zaman Mudanyaya Tophane rıhtıSaat 16: Serbest güreş bugünkü maçı Beşiktaşın kazanacağını mından hareket edildiğini bildikleri için kat'iyetle söylemek mümkün değildir. Bu beyhude yere oraya kadar zahmet ihtiiçinde kolile kestiği halde, bu bariz penal günkü maç herhalde beklenen alâka ile yar ederek vakit geçirmişler, bazıları da vapuru kaçırmışlardır. tı hakemin soğukkanlılığına kurban gitti. takib edilecek bir oyun olacaktır. Son dakikada Vefa soliçinin tehlikeli Taksim stadında yapılacağını önce habir gidişini, Demirspor müdafii pek ha ber verdiğimiz serbest güreş müsabakaları talı bir şekilde durdurdu. Penaltı için öt saat tam dörtte başlayacaktır. tüğü zannedilen düdüğün devrenin bittiŞeref ştadındaki maçın ehemmiyetini ğini ilân ettiğini de öğrenmiş olduk. nazan itibara alındığı için Dinarlı MehVefa, kuvvetli bir hücumla Demirspor med ile Bulgar arasındaki güreş ilk mükalesine inmiş ve birinci dakikada sağ ta sabaka olarak yapılacaktır. raftan iki korner çekmek firsafcnı bulKongreye davet muştu. Beykoz Spor Kurumu Başkanlığından: İkinci devre Kurumumuzun senelik mutad kongresi Vefanın ilk dakikalardaki bu hâkimiye 12/7/939 çarşamba günü akşamı saat 19 ti gittikçe büyümek suretile Demirsporu da Beykoz Cumhuriyet Halk Partisi ilçe müşkül vaziyete soktu. Üçüncü dakikada binasında toplanacaktır. Kayıdlı üyelerigene sağdan çekilen üçüncü korner de boşa gitti. Demirspor sağdan ve soldan ya mizin mezkur gün ve saatinde hazır bulunpılan bü hücumlardan bin müşkülâtla kur maları ehemmiyetle rica olunur. Ruznamei müzakerat: tulan Demirspor, merkezden yaptığı bir hü 1 Yıllık mesai raporu. cumla Vefa kalesine kadar indi. Vefa 2 Yeni Cemiyetler kanununa göre kalesi önünde ayaktan ayağa giden kısa pasla, Vefa kalesi için bir tehlikenin do tadil edilen nizamnamenin müzakere ve laşmakta olduğunu hissettiğimiz bir sırada kabulü. Demirspor sekizinci dakikada Orhanın 3 Yeni idare heyeti intihabı. Sonra boynuna, koltuk altlarına ve ba] caklanna lâvanta sürdü. Yeni çamaşırlar ve koyu mavi bir rob giydi. Tuvalet masasının önüne oturdu: Bu akşam sevgilime gidiyorum, dedi, Bebekte yazlık yeni bir garsonyer tuttu. Görsen ne cici bir apartıman! Sevgilim ondan daha cici! Kibar ve hovarda. Ikisi bir arada zor bulunur. Ben de böylelerine bayılınm. Hovarda olsun, bıçkın olmasm; içki içince coşsun, ağzı çarpılmasın. Görsen sen de beğenirsin. Yarın akşam buraya gelecek. Belki sen gitmeden gelir de görürsün. Cımbızla kaşlannı ahyordu. Aynanın içinden yan gözle Türkâna bakarak, şakacı bir gülüşle: Seninkinden ne haber? dedi. Türkân bu sualden birşey anlamadığı için önüne bakmış ve cevab vermemişti. Kâmile sordu: Adı Afif, değil mi? Türkân evvelâ kızardı, sonra hafif bir çığlık kopardı: İğneyi parmağma batırmıştı. Acıyan elini havada silkeliyor ve büyük bir hayret içinde Kâmileye bakıyordu. Afifin adını nereden öğrenmişli? İclâl mi söyledi? Hâlâ bunlar konuşuyorlar mı? ı Türkân ayağa kalktı ve titrek sesle: Katil sakal Uzun sakalı ile ismini tarihe geçiren adam Almanyanın Bravnav şehremini, boyundan büyük olan sakalı yüzünden hayata gözlerini yumduktan sonra, hatırası bugün müzede saklanıyor Yeni keşfedilen yeryüzünde mevcud en eski ipekli kumaş parçaları ne kadar tına ile saklanıyorsa, yeryüzünde yaşayan en uzun sakallı insanın bu sakalının örgülenmiş telleri de o kadar itina ile mahfuzdur. Bu adam, 1567 tarihinde hayata gözlerini kapayan Almanyada Bravnav şehremini Hans Ştayninger'dir. Gümrah sakalının yerlere sürünecek kadar uzun olduğu rivayeti, Bravnav müzesinde hususî surette yaptırılmış bir camekânda mahfuz sakal tellerinin uzunluğuna bakılınca, rivayet olmaktan çıkmakta, hakikat şeklini almaktadır. İşin tarihe geçen tarafı ise, sadece bu uzun sakal rekorundan ibaret değildir; bu ihtiyarın ölümü nün de, pek sevdiği sakalı yüzünden vukua gelmesidir. Şöyle ki, Bravnav şehremini Hans Şta}»nınger, gösterişli sakalını okşaya okşaya ve bu sakal, yerleri süpüre süpüre dolasmak mutadı iken, günün birinde Şehir Meclisinin ehemmiyetli sayılan bir içtimaına her nasılsa gecıkiyor ve acele yetişmek üzere hızlı hızh giderken, bir basamakta sakalının ucuna basıyor. Bu basışla beraber adım atar atmaz, sendeleyerek merdivenden yuvarlanıyor ve başı duvara çarparak sadmeyle kafatası çatlıyor. Bütün tedaviye rağmen de, kırdığı rekor başka uzun sakallılar tarafından hâlâ kırılamıyan ihtiyar, 1567 tarihinde sakahnı yadigâr bırakarak öteki dünyayı boyluyor. O zaman, öleni giderayak bu meşhur sakaldan mahrum etmekte tereddüd edilmişse de, bir yandan «bu kıymetli bir hâtıradır. Faniliğe kurban olmasın, muhafaza ederek ebedîlestirelim.» diyenler olmuş, bir yandan da «muhafaza edelim de başkaları ve bizden sonra gelecekler uzun sakal bırakmanın ölüme bile sebeb olduğunu görüp, öğrenip bundan ibret dersi alsınlar» mütaleası ileri sürülmüştür. Bunun üzerine •Sphrpniininin «sapi recuİiyyet» ten mahtum Belediye Reisinin müzede saklanan sakalı ziyaretçilere gösteriliyor akallı yetiştiği bile!... Bu bahiste bir ihet de bu sakala «katil sakal» denilmesidir; yani, bu bakımdan o ihtiyar «eceli kaza» ile ölmüş olmuyor da sakalın işlediği cinayetin kurbanı! Yazmın başlangıcında, bu sakalın itina ile muhafaza edilmesinin derecesi «yeni keşfedilen yeryüzünde mevcud en eski ipekli kumaş parçaları ne kadar itinala saklanıyorsa» diye mükayese edilmışti. Bu keşifte ele geçen ipekli kumaş parçaları, Hazreti îsanm doğuşundan evvelki ki bin senelik zamana aiddir. îyi muhafaza edilmiş bir halde ele geçen kumaş parçalarını geçende Lop çölünde ele geçiren Avrupalı kâşifler, anlatılan meşhur sakalın muhafazasına ne kadar ehemmiyet veriliyorsa, bunların saklanmasma da ayni derecede ehemmiyet veriyorlar. Lop çölü, Çin Şarkî Türkistanındadır. Çin mehazlarına göre bu çöl bir zaman «Çinin tam ortayeri» imiş. Çinlilerin «Eden bahçesi» imiş; Çin milleti buradan başlıyarak etrafa yayılmış. İpekböceği kozasınm işlenmesi ve ince, nefis, panltıh nesicle kumaş yapılması imkânı, Avrupa kıt'asında «îskenderi Kebir» devrine ve onun Asya kıt'ası fütuhaljndanberi malumdur. Halbuki Çınlıler çok daha evvelden bu işi biliyorlardı. Şimdiki yeni keşiften evveline kadar malum olan en eski ipekli kumaş, aslen Macaristanlı rneş hur bir kâşif olan Sör Aurel Stone tarafından ve gene Çin şarkî Türkistanında bulunmuştu. Bir müddet önce de Gobi çölünde, mütehassısların kavlince bundan birkaç bin sene evveline aid ipekli kumaşlarla karşılaşılmıştı. Şimdi bulunan ipekli parçalarınm modern nesic usullerile kopye edilmesi tecrübelerine girişilmiştir. Lop çölünde bulunan ipekliler üzerine ejderha ve san'at tarihi itibarile fevkalâde enteresan görülen sümüklü bö'cek resimleri çizılmiştir. Tecrübede kopyenin aslının kalitesine varabileceğinde tereddüd gösterilmekte ise de aslına yaklaşmağa, hatta ayni dereceye varmağa ve hatta daha müstesnasını ortaya koymakla binlerce sene sonra bir nevi rekor kırmağa uğraşılmaktadır. lenti programlan yaptık. Senin gibi çekingen değil o. Sen niçin öylesin, bilmem ki?.. Sevdalısın da ondan mı? Türkân tekrar saranyordu. Ağlama hazırlıklarile dolu bir sesle sordu • Benim buraya geldiğimi biliyor mu? Kızlardan duymuş. Bir yeni esvab yaptırıyor o. Kumaşını dün sabah erkenden getirdi. Buradan beraber çıktık. Sordu, ben de nasıl gizliyeyim? Baktım, haberi vardı, yalan söyliyemezdim ki..< Türkân birkaç kere içini çekti. Ağlamamak için dudaklarını ısmyordu. Çok fena... diye mırıldandı. Niçin o kadar korkuyorsun, yavrum?.. Pek öyle fena kıza benzemiyor. Ne yapar sana? Bilmezsiniz siz! Ben sizi barıştıracağım. Böyle olmaz. Yakışır mı hiç?.. İki arkadaş... Türkân divana doğru yürildü: Ben gideyim, dedi, bu ceketi eve götürebilirim, değil mi? Yarın sabah erkenden getiririm. Peki yavrum. Sana bir kâğıd vereyim. Paket yap, beraber çıkanz. Beu seni evine bırakacağım. [Arkası varl îzmirde üzüm, incir satışları Izmir, (Hususî) Uzüm, incir alivre satıslan zamanı gelmiş ve bazı tüccarlar, dış piyasalara tekliflerde bulunmuşlardır. Ancak, bir habere göre, bu tekliflerde epeyce fiat farkları vardır ve bu hal, îngiltere piyasasında nazan dikkati celbetmiş, alâkadarlardan malumat istenmiştir. Ticaret Müdürlüğünün piyasaya normal bir istikrar vermek için vaziyete müdahalesi beklenmektedir. Londra piyasası, 15 eylul sif teslim şartile, cenevin cinsi için 21 22 şilin teklıf etmektedir. Almanya piyasası, henüz fiat vermemistir. Ingiltere tüccarlanna alivre satışlar yapılmışsa da pek mahduddur. İncir rekoltesi geçen senekine nispetle daha müsaid ve mahsul çok nefis görülHans Ştayninger'in kırdığı sakal rekoru mektedir. Üzüm rekoltesinde kat'î tahmin yok nu yeryüzünün beş kıt'asmda başka hiçbi kimsenin kırdığı bilinmiyor. Hatta o de tur, ancak 60 70 milyon tondan bahreceye varan veyahud yaklaşan bir uzun sedilmektedir. bırakılması kararlaştırılmış, sakalı keh soşaf*.*esed gömülmıUtür, Bununla Beraoer, Bravnav şehri kilisesi duvarına onun sakallı heyetini gösteTen bir âbide şekli verilmiş, duvar hizasma kendisinin taş üstüne kabartma heykelden bir sureti yerleştirilmiştir. Bunda, tüylü şapkalı, sağ eli havada, sol eli belinde, befi kılıch iri yarı, boylu poslu bir adam olarak gösterilen Bravnav Şehremini Hans Ştayninger şakakları bukleli, pala bıyıkl ve çift örgü halini almış, uzun, çok uzun sakallı bir adamdır; boyu uzun olduğu halde sakalı ayaklarından aşağıya doğru sarkıyor. Duvara bitişik taştan şekilleniş herhangi bir sadmeyle hasara uğramasın diye, sık telden parmaklıkla siperlendirilmistir. Bravnav şehri müzesindeki camekânda duran ve birçok tel bir araya ge^ lerek örgüîenmis paçalar gibi görünen sa kalı, ziyaretçilere müze muhafızı, vitrinden çıkanp gösterirken, bunları ucların dan tutup yukarıya doğru kaldırmakta v < kendisi de hayli uzun boylu olmasına rağ men, bir ucu döşeme tahtasma sürünen sakalın uzunluğu, onun boyunu kolile be raber aşmaktadı^ UÇURUMDA Roman: 23 Türkân mırıldandı: Tabiî... Benim hazırlanmam acayibdir. Soyunurum, kolonyayla silinirim, jimnastik yaparım, kendime masaj yaparım, yatarım, kalkanm, makiyajımla uğraşırım, gene yatarım, nihayet giyınırım. Ama bunların hepsi bir saatte olup biter, nihayet, nihayet bir buçuk saat. Velhasıl sekizde buradan çıkanz. Nerede oturuyorsun sen? Beşiktaşta. Iyi. Ben seni oraya otomobille bırakınm. Geç kalmazsın. Oradan da Bebeğe gideceğim ben. Yolumun üstü. Kâmile soyundu. Yüzünden belli olmıyacak kadar taze, biçimli ve kıvrak bir vücudü vardı. Bütün hareketleri çevikti. Fazla pudra sürmese yüzü de çir Yazan : Server Bedi kin, hele sevimsiz değildi. Çorablannı, gömleğini ve sutyenini de çıkardr, ayakta, vücudünü kolanya ile oğmaya başladı: Çok iyidir bu, diyordu, sabah akşam günde iki defa, sen de yap. Sabahleyin vücude kuvvet verir, akşamüstü yorgunluk alır. Elinde iş olmasaydı şimdi ben kendi elimle sana güzel bir masaj yapardım. Sonra dolabdan bir seccade çıkardı, yere yaydı, arka üstü yattı karnını yukan kaldırıp indirdi, bacaklarını kıvırdı, büktü, uzattı, çekti, ayağa kalkarak başile ve kollarile de birtakım hareketler yaptı: Bizi buna mektebde alıştırdılar, dedi, insan bir kere alışırsa bir daha bırakamaz. Ben her gün, sabah akşam yaparım. ! yiniz. Ne biliyorsunuz? diye sordu. Anlat sen bana... Bak ben sana Kâmile kahkahalarla gülüyordu. Vah zavallı çocuk, dedi, sevgili erkek idaresine dair neler öğretirim. Türkân kıvranarak yalvarmaya başla;inin adını duyar duymaz eüne iğneyi mıştı: batırdı. Rica ederim söyleyiniz, fena oluTürkân ona yaklaşmış, iğilerek yalyorum. varıyordu: Kâmile Türkânın yüzüne bakt: ve bu Ne biliyorsunuz? Rica ederim... sefer onun sarardığını gördü. Hemen yeKrm söyledi size?.. Kâmile mavi ipek kaplı alçak iskem rinden kalkarak onun ellerini tuttu: Ne oluyorsun? dedi. lesi üstünde Türkâna doğru döndü ve yü Biraz su, rica ederim... zünü pudralarrifcya devam ederek: Peki. Ben bilirim, dedi. Kâmile ona yarım bardak su içirdi ve Gülmeye devam ediyordu. Türkân avuclarına kolonya döktü. Saçlarını ve biraz daha yaklaşmca Kâmile elindeki pomponu onun yanağına dokundurarak: alnını okşuyor: Ne oldun? diyordu. Bu kadaT se Ne var gülüm? dedi, kıpkırmızı viyor musun? Panayamu... Uzülme, oldun! söyleyim: İclâlden duydum. Sahi söyleyiniz, nereden biliyorsu Ne dedi size? nuz? Kim söyledi? İclâl mi? Mutlaka Ben ona sormuştum, aşna fişnesi o söylemiştir. var mı, diye. Seni de sordum. «Onun Kargalar söyledi. yar» dedi. Adını sordum, «Afif» dedi. Hayır, hayır... Bilmek isterim: İşte o kadar. Başka birşey biliyorsam İclâl değil mi? gözüm kör olsun. Hep gevezelik. Sen Sen bana anlat, ben de sana ki ev hanımı olmak istermişsin. O keyif min söylediğini söyleyim. çatmak istermiş. Fal aksi çıknv.ş. «Er Ne anlatayım? kek dedin mi, güzel ve zengin olmalı» Afifi nasıl sevdin? Onunla nasıl diyor o. Ben de «Sana bulurum öyle bir tane» dedim. Gülüştük. Beraber eğyaşıyorsun? Hayır .hayır... Evveîâ siz söyle

Bu sayıdan diğer sayfalar: