29 Temmuz 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

29 Temmuz 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Temmuz 1939 CUMHURÎYET SON HABHR Askerî müzakerelere yakında başlanıyor Hâdiseler arasında Ağaoğlu külliyatı t Moskovada Cereyan eden siyasî konuşmalarm kâfi derecede ilerlediği haber veriliyor. Ingiliz mehafili elde edilen neticelerden memnun görünmektedir Paris, 28 (a.a.) Salâhiyettar mehafile nazaran, bu akşam ayni zamanda Paris ve Londrada bir tebliğ neşredilerek Moskova müzakerelerinin siyasî sahada kâfi derecede ilerlemiş olmasına binaen üç devlet arasında pek yakın bir zamanda askerî müzakerelerin başlaması muhtemel olduğu bildirilecektir. smda sorulan bir suale cevab veren Çemberlayn, dünyanın iktısadî menabi ve vesaitini daha munsifane bir esasa istinaden tevzi etmek çarelerini tetkik etmek maksadile umumî bir konferansı içtimaa davet hususunda İngilterenin önayak olması için zamanın müsaid olmadığını söylemiştir. Mumaileyh, böyle bir konferansın ayni zamanda hem iktısadî, hem de siyasî meselelerle meşgul olması icab edeceğini beyan etmiştir. Başvekil, Uzakşark meselelerile Moskova müzakereleri hakkında mühim beyanatta bulunulmasına vesile teşkil edecek olan haricî siyasete mütealHk müzakerelerin evvelce mukarrer olduğu veçhile 2 ağustosta değil, bu ayın 31 inde yapılacağmı söylemiştir. Dünkü konferans Moskova, 28 (a.a.) Dün akdedilmiş olan konferansın kat'î bir netice vermemiş olmasına rağmen Ingiliz mehafili, İngiliz Fransız Sovyet müzakerelerinde meşhud olan terakkiden dolayı memnuniyet izhar etmektedirler. Bu mehafil, müzakerelerin «hiç de gayrimüsaid olmıyan» bir hava içinde cereyan etmiş olduğunu beyan etmektedirler. Bugün veyahud îngiliz elçisinin raporu yann yeni bir konferans akdedilmesi muhtemeldir. Ayni mehafil, Ingiliz ve Fransız Londra, 28 (Hususî) Kabine bu askerî heyetlerinin yakında Moskovayı zi sabahki içtimamda Moskovadaki Ingiliz yaret edeceklerine dair olan ve ecnebi mem elçisinden gelen son rapor tetkik edilmişbalardan tereşşüh eden haberleri ne teyid tir. Başvekil Çemberlayn pazartesi günü, ne de tekzib etmektedirler. Moskova müzakereleri hakkında Avam Çemberlayn'in beyanatı Londra, 28 (a.a.) Avam Kamara Kamarasmda beyanatta bulunacaktır. İngilterede yeniden Sofyada neşredilen tevkifler yapılıyor birtebliğegöre... İrlanda tethişçilerine kar Hükumetle Meclis Reisi şı polis teyakkuz içinde! arasında ihtilâf çıktı Sofya 28 (a.a.) Bulgar ajansı, Londra 28 (a.a.) Tethiş harekâtında ve suikasdlerde bulunmuş olmak Bulgar Başvekili Köseivanof'un pak yaittihamile şimdiye kadar tevkif edilmiş kında Paris ve Londrayı resmen ziyaret olan e^hasın miktarı beşe baliğ olmuştur. edeceği hakkında bazı yabancı gazeteler tarafından verilen haberleri yalanlamakYeni tevkifler Londra 28 (a.a.) Londra polisile tadır. Diğer taraftan bazı yabancı gazeteleingilterenin bütün zabıta kuvvetleri, İrlanda tethişçilerinin yeni suikasdler yap rin, Sobranie Teisi Muşanof'un seyahatimalarına mâni olmak ve Irlandahlan Ku ne siyasî ehemmiyet vermelerini ve bu dud haricine çıkarmak için hususî sa!â hususta yanlış tahmin ve düşünceler ileri hiyetler bahşeden kanunun mer'iyet mev sürdüklerini nazarı dikkate alan Buîgar kiine girmesinden evvel Ingiltereden ajansı, Muşanof'un bu seyahatinin, biz uzaklaşmak istiyen şüpheli eşhası tevkif zat kendisinin de söylediği v*vbile, ta etmek için büyük bir teyakkuz göster mamile hususî olduğunu kaydetmektedir. Bulgar ajansı, Muşanof'un bİT istikraz mektedir. Bilhassa Kingscross ve Euston istas akdi hakkında herhangi bir müzakereye yonlarmda tarassud sıkjdır. İrlandaya girişmeğe, ekonomik meselerin halledil gitmek üzere trene binen birçok kişı tev mesine ve yahud da Bulgaristanm haricî kif edilmiştir. Bu gecenin yegâne hâdise siyaseti hakkında izahat vermeğe kat'iy si, Leicester Square ve Euston Road'da yen memur edilmemis bulunduğunu bil umumî telefon muhabere kabinelerindeki dirmeğe mezundur. Binnetice Muşanof yapmış olduğu görüşmelerde nihayet telefon tellerinin kesilmesi olmuştur. kendi şahsî fikirlerini ileri sürebilmiştir. Kanun tasvib edildi Londra 28 (a.a.) Cebir ve şiddet Bu fikirler ise hiçbir suretle hükumeti tahareketlerini önlemek ve tenkil etmek için ahhüd altına sokmaz. Meclis reisile ihtilâf hükumete hususî salâhiyetler veren kanun Sofya 28 (a.a.) Havas muhabiri projesinin bugün Lordlar kamarası tarafından da üçüncü kıraati yapılmış ve ka bildiriyor: Muşanof'un Paris ve Londrayı ziyareti hakkında matbuata verilen nun projesi tasvib olunmuştur. Kanun projesi bu akşam da Kral ta resmî tebliğ, Bulgar siyasî mahfilleriııde hayretle karşılannuştır. Bu tebliğ, hükurafından imzalanacaktır. metle Sobranie reisi arasında mevcud nLehistan Hariciye Nazırı kir ayrılıklarının resmî bir teyididir ve Danzig komiserile görüştü bu, parlamentonun toplantıya çağınlmnLondra, 28 (Hususî) Lehistan Ha da parlamento faaliyeti üzerinde tesirle riciye Nazırı Mkalay Bek tayyare ile rini gösterecektir. Varşovadarr Gdynia'ya giderek Danzig İspanyada bir sınıf daha fevkalâde komiserile mühim bir mülâkatterhis ediliyor ta bulunmuştur. Fransız intihabatı tehir edildi Madrid 28 (a.a.) Harbden en ziyade müteessir olmuş smıflardan birini teş Paris, 28 (Hususî) Kabine bugün kil eden 1936 sınıfınm terhisine 2 ağusüç saat süren uzun bir içtima akdetmiş tosta başlanacak ve bu terhis ameliyesi tir. Hariciye Nazırı beynelmilel vaziyet 6 ağustosta tamamlanmış olacaktır. hakkında mufassal izahat vertniştir. KaThetis tahtelbahri suyun yübine, 15 yeni emirname tasvib etmiştir. züne çıkarılıyor Emirnamelerden biri Meb'usan intihabaLondra 28 (a.a.) Zelo vapurundaki tını iki sene sonraya tehir etmektedir. alât ve cihazlann takviyesini müteakib, Bir Alman filosu Letonyaya Thetis tahtelbahrinin su yüzüne çıka gitti nlması işıne başlanılacağı haber veril Riga 28 (a.a.) Dört torpito muhri mektedir. binden mürekkeb olan bir Alman filosu, Harekâta başlanıncıya kadar iki, üç Letonyanm Ventapils limanma gelmiş hafta beklemek lâzım geleceği tahmin tir. Ayın 31 inde oradan müfarakat ede edilmektedir. cektir. ğaoğlunun çocukları, onun gazetelerde ve mecmualarda ayn ayrı çıkmış seri halindeki makalelerini birer kitab şeklinde neşretmeğe başladılar. «Ağaoğlu külliyatı» nın birinci kitabı dün elimize geldi. Adı: «Ben neyim?». Son üç tanesi müstesna, bu makalelerin CumFransız ihtilâlinin 150 nci yıldönümühuriyette çıktığını hatırlayacaksınız. nün Fransada yadedildiği şu yaz akşamKitabda o zaman neşredilemiyen son larından birinde elime geçen «Allahlar su üç makale de var. Gene Cumhuriyet samışlardı» yı ikinci defa karışhrd'm. Ote çıkan, dağ suları gibi taze, berrak, nu ilk defa gözden geçirişim, bundan on coşkun «Tanrıdağmda» adlı son eseri yıl kada revveldi. Fakat şimdi eserin mevde bu kitabın içinde. zuunu yaşatan bir merasim havası içinde, «Ben neyim?» ve «Tanrıdağında», onu daha manalı buluyorum. YıldönüAğaoğlunun ayni ahlâk davasını biri mü Fransada tantana ile, Fransaya dcst psikolojik ve realist, öteki de sembo memleketlerde de hürmetle anı'an bu lik ve idealist iki cephesile ortaya ko büyük tarihî vak'a karşısında, «AHaMar yan, birbirinin öz kardeşi iki eserdir: susamışlardı» nm sahifeleri bir baska de«Ben neyim?», içile dışı arasındaki te ğer kazanıyor ve A. France'ın Fran«ız zadm çirkefi içine batmış ahlâk sefi inkılâbı karşısındaki tavrı, felsefe ile edelinin ruh portresi. «Kadının hürriyeti» biyatın şeytanî bir ihtilâtından örülmüş lehinde konferanslar verdiği halde, e bir perde üzerinde aksediyor. vinde karısını saçlarından tutup duFransız ihtilâli karşısında ister felsefî vardan duvara çalan iki yüzlü herif ve içtimaî neviden, ister edebî neviden olnev'inden, mürai seciyesinin sade ve sun, alınan bütün fikrî vaziyetleri ikive iraçık tahlili, bu küçük esere, klâsik ve ca etmek mümkündür. Fransız ihHlâHni büyük moralistlerin ölmezlik damga idare eden ideolojiye bugün varislik iddia sını vurur. Oradaki «ben», devrimizin eden bütün doktrin ve cereyanlar birinci ahlâksızlarını tek şahısta hulâsa eden vaziyeti gösterir. Bunların arasında şüpbir tevazu sembolü olduğu halde, ye hesiz tam bir vahdet aramak doğru değilrine göre her türlü beşerî zâfı kavra dir. Merkeze müteveccih, mutedil. bir sağ yan, şahısların üstünde bir mücerred addedilecek Cumhuriyetçi fırka ve cerehançere yükselir. Oradaki «ben», ye! i yanlardan alınız, müfrit sol cenahlara kane göre şu kalleş, bu hayâsız, o rezil dar geliniz, hepsi Fransız ihtilâlini müdir; yerine göre bir devrin tereddi tipi himser ve benimser. Bir gazete haberine ve yerine göre de her memleketin, her göre Rusya bile Fransız ihtilâlinin 150 zamanın mutlak ve mücerred insanı nci yıldönümünü kutlulamış, hatta Rusdır. O Ben'in içinde, çok defa, muhar !ar, «bugünkü Fransadan ziyade Rusya, rirle beraber hepimiz varız. Bu eser Fransız ihtilâlinin öz çocuğudur» diyorhr deki iç ve dış tezadı, Pirandello'nun mış. Ferdî mülkiyeti tanzim ve takdis ekahramanlarında, iki hüviyet kutbu a den bir ihtilâlin, Marksizm ile ne derece rasına sıkışmış insan şuurunun büyük alâkadar olabileceği noktasını bir tarafa dramlarından hiçbirini andırmaz. Da bırakarak şu kadar söyliyelim ki ivi oUn va bütün ruha şamil olmaktan ziya bir şeyin paylaşılamaması gibi, Fransız de, açıkça ve sadece ahlâkidir. İki yüz inkılâbı denen tarihî hâdisenin de varisleri lülüğün gülünc olmadığı yerde iğrenc, çoğalmaktadır! şuursuz olduğu zaman gülünc ve şuFransız ihtilâli karşısında alman ikinci urlu olduğu zaman iğrenc tezadlarını fikrî vaziyet, sağ rengini taşıyan bütün aydınlığm altına çeker. «Tanrıdağmda», insan ruhunun zir doktrin ve cereyanlara aiddir. Bu vaziyeveleştiği ve Allaha kucak açtığı en tin menfi olduğunu söylemeğe lüzum gör yüksek şahsiyet noktasını işaret eden, müyoruz. J. de Maister'den Ch. Maueeski Türk dünyasının harikulâde pey ras'a kadar olan bir hat üzerinde yer azajları, duaları ve âdetlerile dolu, mi lan bütün Fransız mütefekkirleri akla getoloji çeşnisinde yazılmış, taptaze bir Iebilir. Hatta sosyolojinin kendisinin deümid ve ideal baharıdır. Şunu da Hâ ğilse bile isminin babası olan meşhvr Auve edeyim: Aradığımız türkçenin ilk guste Comte da bu grupa mensubdur. Acaba Anatole France bu iki gruptan ve en güzel eseri. Bir «konuk», bir «buyurtu», bir «uruy» kelimesini an hangisine mensubdur? Edebiyat tarihçilenelerimizin sıcak sesile doldurarak bi ri ve san'at müellifleri böyle bir suali beyze kabul ettiren, ısınmış bir şimal türk hude bulurlar. Onlara göre «Allahlar susamışlardı» nm sahibi, sadece bir san'atçesi. Bu birkaç satırı kitabın çıktığını si kârdır. Fransız ihtilâli karşısında Istihza ze haber vermek için yazdım. Tenkidi ile merhametin memzuc olduğu blr hâleve tahlili ayrı bir günün ayrı bir vazi tt ruhiye ile sadece temaşagerlik etmiştir. Onda «fikir», «doktrin», «görüs» sribi fesi. PEYAMl SAFA şeyler aramak, ancak bir Silvestre Bonard'lık olacaktır. A 1789 DAN YÜZ ELLÎ YIL SONRA: V Anatole France ve Fransız ihtilâli Yazan: ZİYAEDDİN FAHRİ dettiği istihzayı böylece kullandıktan sonra, madalyanın tersini çeviriyor. Burada bize inkılâbdan beklenen ümidlerin nasıl suya düstüğü, gösterilmektedir: «Morhardt, Hindistan şirketinin hisse senedleri üzerinde spekülâsyon yapmak için Convention'da birkaç meb'us ile, bir de eski Capıcin ile birleşmiş idi. İs gayet basitti. Gasb ve müsadere takrirleri verdirerek bu tahvilleri 650 franga düşürmek, sonra ,emniyet verici takrirlerle fiatı dört, beş bin franga çıkarmak kâfi idi...» Nihayet Evariste'e annesinin söylediği şu söz: «Baban öldükten sonra sen beni büyük bir cesaretle boynuna aldın. Mesleğin sana birşey getirmiyor. Fakat sen beni hiçbir şeyden mahrum bırakmadın. Bu gün ikimiz de muhtac ve fakir bulunuyorsak bundan sana "kabahat bulamam. Kabahat inkılâbındır.» Jakobenizm'in ve onu bugün temsil eden demokrat fırkalarla radikal sosyalizmin Fransız inkılâbına netice ve ideallerine olan imanı yanında ne derin, ne müstehzi bir imansızlık! İnkilâbdan elli şu kadar yıl evvel Pariste doğan Anatole France, inkılâb hâdisesi karşısında sadece san'atkâr sıfatını taşısaydı, bu derece alaycı ve septik olarak görünmiyecekti. Bazıları onun on sekizinci asır felsefesi havası içinde yetişmesini imansızlığına sebeb gösteriyorlar. Fakat hangi imansızlık? Hakikatte on sekizinci asır, dinî meselelerde aşıladığı imansızlık ve itikadsızlığa mukabil, siyasî sahada akıl ile cemiyet arasmda derin ve kuvvetli bir bağ isteyen rasyonalist ve değiştirici bir iman telkin etmemiş midir? Asıl mesele. hareketten, kımıldanıştan, hoşlanmıyan, yeni'.iğe antipati gösteren, belki de an'aneyı güzel bulan bir mizacda aranmahdır. Bu mizac, doktrinsiz de değildir: Valelerin, Ruvaların, hürriyetlere, müsavatlara... kalbedilmesini en ince bir san'at darbesile tasvir eden A. France, hakikatte sağ bir siyasî felsefenin tazyikı aîtındadır. Onun için «Allahlar susamışlardı» da, hayatın tahlilî, içtimaî tezadların belirtilmesi temayülünden başka bir şey aramak lâz'mdır. İnkılâb ve neticeleri karşısında bu dudak büküş, doktrin ihtirası olmadıkça, bu kadar kuvvetli ve canlı olamazdı. Eğer J. de Maister, de Bonald, A. Comte... da böyle bir roman yazsalardı ayni istihza silâhını kullanacaklardı. Bu bakımdan A. France da sadece bir istihza ve merhamet edebiyatı değil, ay ve sene isimlerinin, iskambil kâğıdlarındaki işaretlerin değişmesini... gülünc bulan, cemiyet reaütesini kendi seyrine bırakmak isteyen bir osyoloğun doğmatizmi de vardir. Nitekim Fransız inkılâbı hakkındaki görüşleri, zamanınm bir kısım sosyoloğlannca verilen hükümlerle birleşmektedir. 150 senelik bir maziye sahib olan Fran sız inkılâbı karşısında nikbin ve heyecanh bir Evariste tavrı mı, yoksa bedbin ve müstehzi Anatole'un vaziyetini mi takınacağız? Bence Bonard'm tarihçiliği v e asarı atikacılığile alay etmenin ilim için ne kıymeti varsa, evariste'in inkılâbcılığı ile istihzanın da ayni değeri vardır. Hakikat şu ki muayyen bir mizac ve doktrin sahibi adam, nasıl kendi mizacmın izlerinde yürüyor. hâdiseler karşısında ya gülüyor veya kaş çatıyorsa, zaman ve mekân içinde renk değistiren cemiyet de kendi kanunlarını lakib edıyor. İstihza eden edibi kendi yoluna, yürüyen ve değişen cemiyeti de kendi haline bırakalım. ingilterenin Almanyaya yaptığı anlaşma teklifi hâdisesi Ingiltere Iktısad Nazırı Hudson Alman murahhasma neler söylemiş? İngiliz parlâmentosunda büyük münakaşalara mevzu teşkiî eden ve Başvekil Çemberlayn ile Lord Halifaks'ın izahatile tenevvür eden Hudson Wohltat meselesi hakkında en son gelen etraflı malumat, hâdisenin mahiyetini bütün vuzuhile ortaya koymaktadır. Mareşal Goering'in sağ kolu mesabesinde bulunan iktısad müşaviri Dr. Wohltat, Balina konferansında Almanyayı temsil etmek üzere geçen hafta Londraya gitmışti. Londrada ikameti esnasında, İngiliz kabinesinin en genc azasından olan Ticaret Nazırı Hudson'la görüşmek arzusunu izhar etti. Hudson, buna muvafakat ederek Wohltat'la görüşmek üzere bir gün tayin etti. Burada bir istitrad yaparak, Almanyanın ileri sürdüğü iddianın büsbütün başka olduğunu ve mülâkat arzusunun Wohltat tarafından değil, îngiliz nazırı tarafından izhar edildiği söylendiğini ilâve etmek lâzımdır. Alman İktısad müşavirile İngiliz Ticaret Nazırı arasındaki görüşme esnasında, Wohltat, Büyük Britanya ile Almanya arasındaki vaziyetin son derece tehlikeli olduğu kanaatini izhar etmiş ve yakında bunun bir patlak vermesinden korktuğunu söylemiştir. İktısad müşaviri, iki mem leket arasındaki siyasî müşkülât bertaraf edilecek olursa, dünyada umumî refahm avdet edeceği fikrinde bulunduğunu da iâve etmiştir. Bunun üzerine, Hudson, Ingilteren'n, denizaşırı topraklarından herhangi birisini terke veya, manda altında bulunan arazısinin Almanyaya iadesi mevzulu umuınî bir müzakereyi kabule asla razı olmıyacağı noktasında ısrar etmekle beraber, şayanı kabul bir plân teklif edebileceğini, şahsı namına muhatabma bildirmiştir. Hudson'un altı maddelik olan bu plânında, evvelâ, İngilterenin Almanya tarafından Avrupada yapılacak olan yeni bir cebir ve kuvvet teşebbüsüne karşı, otomatik olarak hareket edeaeği musarrah buunuyordu. Bundan sonra, Hitler hakikaten sulh arzusu besliyorsa ve diplomatik müzakerata girmek istiyorsa İngiltere ve müttefikleri, Almanyaya müsavat esasma müstenid muamelede bulunacaklan ve cendisine, iptidaî maddeler yolunu serbest >ırakacalkarı, Almanyanın harb sanayiini sulh sanayiine kalbetmesi için kendisine yardım edeceklerini; îngilterenin Almana ile ve büyük sanayi memleketlerinin hepsile işbirliği yapacağını mevzuu bahset ti. Almanyanın, tam bir silâhsızlanmaya değilse bile silâhları tahdide muvafakat etmesi ve ÇekoSlovakyadan çekilmesi meşruttu. Bu plânın tatbik sahasına konulması için zarurî olan istikraz kuponları münhasıran Büyük Britanyada ihrac edilmiyecek, diğer memleketler de, bu istikraza iştirake davet edileceklerdi. Konuşma esnasında, herhangi bir rakam zikredilmiş değildi. Bu itibarla, matbuatta mevzuu bahs olan 1 75 müyar frank hakikate mutabık değildir. Hulâsa, geçen cumadanberi, İngilterenin Almanyaya tekliflerde bulunduğu yolunda Londrada deveran eden şayialar bir esasa müstenid bulunmakla beraber, meselenin en esaslı noktası unutulmuş, İngiüz Ticaret Nazırının, bu sözleri sırf şahsî ficirleri olarak söylediği, ortada hiçbir k;meyi ilzam edecek yollu beyanat veya taahhüd bulunmadığı keyfiyeti meskut ge» çilmişti. İktısadî kalkınmada kooperatifin rolü [Başmakaleden devaml sahadaki neşriyatma ve teşviklerine borclu olduğumuzu söyliyebiliriz. Sözle, yazı ile ve filiyatla yapılan bu teşviklerin semerelerinden dahi yeni yeni dersler çıkıyor. Meselâ Ankara gibi en ziyade muhtac olanından başlanarak bütün memlekette taammüm ettiğinin görülmesi arzuya pek lâyık bulunan yapı kooperatiflerinin az faizli sermayelere ve bu bakımdan devlet himayesine bilhassa muhtac olduğu gereği gibi anlaşılan bir hakikattir. Pahalı faızle elde edilen inşaat bile şehirlerimizi imar edecek ve halkımızı huzura kavuşturacak neticeler halinde görülebiliyor. Eğer ucuz faiz temin olunabilirse o zaman hem devlet, hem memleket için faydalı çok «engin neticeler elde edilebileceği pek kolay anlaşılmaktadır. Hulâsa kooperatifçiliği memlekette tamim etmek hesabma mekteblere kadar uzanarak gelecek nesilleri bu çok ehemmiyetli işe alıştırmağa kadar ileri giden Kooperatif cemiyetir.in çalışmalan takdire lâyıktır. Bilhassa sebatla çalışmalan. Çünkü, dediğimiz gibi, kooperatifçilık bir memleket halkının âdet ve an'aneleri arasına karışabilmek için onun uğrunda usanmak bilmiyen uzun çalışmalara ihtiyac vardır. Bizim cemiyette takdir ettiğimiz meziyetlerin başmda da işte bu krymetli hassa bulunuyor. Takdir ve tebrik ede Norveç Veliahdınm seyahati Stokholm 28 (a.a.) Norveç Veliahdı, beraberinde zevcesi Prenses olduğu halde buraya gelmiştir. Bu ayın 30 undan itibaren Sandham'da yapılacak olan yelken yanşlannda hazır bulunacaklardır. İzmirde İnkılâb müzesi Karabük fabrikası faaliyete başladı Karabük 28 (a.a.) Kok fabrikası, perşembe gününden itibaren kok ve tâli istihsalleri çıkarmağa başlamıştır. Kuvvet santralı bir haftadanberi muntazaman islemektedir. İzmir, 28 (a.a.) Kültür parkta kurulan İnkılâb müzesini hazırlamak üzere Beşiktaş Müzesi müdürü Halil Diktnen ve ressam Edib Hakkı şehrimize geimişler ve çalışmalarına başlamışlardır. rız. Fuar için gelen eşya YUNUS NADt Malaya harb gemisi İzmir, 28 (Telefonla) İngiliz Malaya harb gemisi, 2 ağustosta limanımızda bu'unacaktır. Gemi futbol takımı, İzmir trk'mile iki mac yapacak, misafir denizCI'T şerefıne kabul resimleri tertib edilecektır. İzmir, 28 (a.a.) Fuarda ecnebi Yunanistanda bayram devlet pavyonlarında teşhir edilecek e?yahazırlığı nın kısmı azamı gelmiştir. Halen gümrükAtina, 28 (a.a.) Atina ajansı bilte emanet olarak durmakta olan bu eşya diriyor: Gazeteler 4 ağustos 1936 tarihibüyük bir kıymet taşımaktadır. nin yıldönümünü tes'id için yapılmakta oJandarma subaylarına lan halk hazırlıklarını ehemmiyetle takib diploma tevzii etmekte ve bu şevk ve heyecanın sebebiAnkara, 28 (a.a.) Bu sene Jan1 ni üç senedenberi bütün sahalarda metoddarma Subay mektebini bitirmiş olan su la, kiyaset ve ımanla başanlmakta olan baylara önümüzdeki pazar günü Dahili iktısadî ve sosyal siyaset programı hakye Vfkili Faik Öztrak tarafından mera k'T>da bu yıldönümü miinasebetile neşredilen rakamlarda bulmaktadır. simle diplomaları veriiecektir. Fransız ihtilâlinin 150 nci yıîdönümünde Anatole France'ın ruhu, bu yddönümü üzerinde düşünen bir Türkten istediği kadar memnuniyetsizlik izhar etsin, «Allahlar susamışlardı» da bir «görüş» aramaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Eserde rasgele işaret ettiğimiz noktalan kaydedelim: «Eski vergi mültezimi bir osilzade clan vatandaş Brotteaux'nun babası, ücret lerden zengin olunca, asalet ünvanını kazanmağa hizmet eden bir memuriyet satın almıştı... İnkılâb onun memuriyetlerini, iradlarını, konağını, çiftliklerini, ünvanını bıraktığı müddetçe, sadaka'/'ne hiç halel gelmedi. Sonra inkılâb onlan aldı... Şimdi, asma bir merdivenden girüen, ayakta durulamayan tavanarası katında serveti bir kola çanağile bir paket sicime, bir kutu sulu boyaya inhisar ediyor...» Eski halden yeni hale geçiliş kday olmadı. £uarisıe'in kilisedeki faaliyetine bakınız: «Evariste kiliseye girdi. Saint Paul tarikatine mensub rahib namzedlerinin hususî kıyafetleri içinde terennüm ettikleri ilâhileri dinlemiş olan ku^beler, şimdi kırmızı başlıklı vatanperverlerin beİediye azalan intihab etmek ve mıntaka işlerini konuşmak için toplandıklannı seyrediyorlardı. Evliyalar duvarlardakî höcrelerinden çıkarılmışlardı. Yerlerine Brütüs'ün, Jean Jacques... ın yarım heykelleri konulmuştu. İnsan hukuku levhası, bos mihrabın üzerinde yükseliyordu...» Ressam olan Evariste, inkılâbla alâkadar faaliyet mevzuları aradı: «Vatanperverane bir iskambil kâğıdı yapacaktı. Bunda eski rejimin kralları, damları, valeleri yerine periler, hürriyetler, müsavatlar kaim olacaklardı. (Vatandaş Blaire'e hitaV n ) oyun kâğıdlarımız, ahlâk ve adetlerimize pek batan bir tezad arzediyor. Vale ve ruva isim'.eri bir vatanperverin kulağım tırmalıyor. İnkılâba mahsus yeni kâğıdlar düşündüm. Bunlarda ruva'larm, damların, vale'lerin yerine hürriyetler, müsavatlar, uhuvvetler kaim olmuştur. Aslann etrafmda kanunlar Jmpn rıuzmeler var... ilâh» A . France, zekâsının tabiî nakltı ad Ziyaeddin Fahri Fransız Büyük Cumhur Elçimiz Reisi Suad Stirya Yahudileri teb'id ediliyor Viyana 28 (a.a.) Stirya eyaletinde oturan bütün Yahudiler, 1 ağustostan evvel bu eyaleti terketmek mecburiyetindedir. Bu tedbırin istihdaf eylediği 200 ilâ 300 Yahudi, muvakkat bir zaman için Viyana Yahudi cemaati tarafından misafir edilecek ve bilâhare bunların yabancı memleketlere muhacereti temin olunacaktır. Davaza nişan verdi i Yahudilere karşı yeni tedbirler Roraa 28 (a.a.) Resmî gazetede intişar eden bir kararnameye göre, resmî vesıkalarla nüfus kayıdlanndan bir kışinin yahudiliği sabit olmadığı takdirde dahi Dahiliye Nezareti, bir kişi hak kında <Yahudi ırkma mensubiyet» kararı, almağa salâhiyettardır. İngiliz Alman san'at tezahürü Suad Davaz Paris 28 (Hususî) Cumhur Reisi Löbrön Türkiye büyük elçisi Suad Davazı kabul ermiş ve kendisine Lejiyon Donör nişanının en büyük rütbesini vermıştır. Londra 28 (a.a.) Regents Park'ta İngilizlerle Almanlar bir san'at tezahürü yapmışlardır. Açık havada Shakes • pear'in «Bir yaz gecesi rüyası» ismin deki eseri temsil edilmiştir. Alman sefiri, Lord Perth ve Lord Runciman'la diğer bazı İngiliz ve Alman rıcali hazır bulunmuşlardr

Bu sayıdan diğer sayfalar: