18 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

18 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Ağustos 193» CUMHURİYET Musahabe Iktısadî hareketler Iç ekonomide kadının rolü Türk yurdunun üzerinden gelip geçen sürekli harbler bir kasırga gibi önüne geleni silip süpürürken birçok varlıklan mızda olduğu gibi dünyanın en kuvvetli örneğinı teskıl eden Türk ev kadınınm şahsında da mühim tebeddüller husule getirmiştir. Evinin kapısından dışarı pek ender vak'alarda çıkan Türk kadını, umumî hayatta erinin yanmda yer almıştır. Geçirdiğimiz yirmi yıllık tecrübe, bunda Türk kadınının mutiak muvaffakıyetını gbstermıştir. Fakat, bu böy"le olunca, Türk kadı nının yuvasını ihmal edebileceği manası çıkarılamaz. Bilâkıs eskisınden çok daha kültürlü, çok daha tecrübeli olan Türk kadınından, annelennden, nınelerinden kalan ve bütün dünyada bir şöhret olarak kalan ev kadını meziyetinin devam et tırmesi beklenır. Çünkü iç ekonomiyi bir kül halinde yaratan aile ekonomısidır. Bu da ancak ve ancak kadının elindedir. Meyvanın en bol olduğu şu mevsimde önümde bir renkli afış ve bir de kitab duruyor. Kucağında reçel kavanozu ve şurub şışeleri taşıyan mes'ud aıle kadınının yanında memnuniyetle gülen yavrular ve tabiatin yalnız Türk vatanına mebzulen en nefisini, en güzelini bahşettiği meyvalanmız: Şeftali, kayısı, çilek, vişne, ayva, mürdüm eriği, portakal ve saire... Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumunun tabettirdiği bu afişin üzerinde şu cümle okunuyor: «Her ev kaduıı, her mevsim şurub ve reçel yapar.» Evet, bu böyledir ve böyle olması lâzımdır. Türk kadınının, Türk iktısadiyatının yükselmesi için başlıca vazifelerinden biri ve belki en mühimmi budur. Yanıbaşmda devlet ve millî bankalarm sermayesile kurulmuş bir müessese oIan Türkiye Şeker Fabrikalan şirketinin yeni bastırdığı bir kitab «Türk kadınının tatlı kitabı» yapraklan arasında bizim nesilden nesle mevrus tatlılarımızın, şurublarımızm yanıbaşmda bugünün ileri memleket tatlıları, pastalar, kremler, marmalatlar, gatolar, pudingler, çörek, gevrek, kurabiye ve pandispanyalar, bisküvi, kek ve şekerlemeler, komposto ve dondurmalar da bütün tariflerile toplan mış... Görülüyor ki, Türk kadmına bu yolda her vasıta hazırlanmıştır. Yalnız tatlıdili ve güler yüzile değil. Ayni zamanda kendı elile hazırladığı tatlılarla da yuvasımn şen ve dinc kal masına çalışmak Türk kadınının an'anev? hasletidir. Kaldı ki, Anadolu yanm adasının yetiştirdiği bin bir çeşid meyva yı ağacmda çürütmemek ve seneden seneye süratle artan seker istihlâkimizi tak\iye etmek hepimize düşen mıllî bir vazifedir. Bu vazifenin en büyük yükü de Türk kadınının üstündedir. Türk, tatlı kültürünün adeta mucididir. Türk tatlılarındaki, çeşidlik ve incelik tatlı kültürümüzün estetik cephesinin en canh ifadesidir. Bugün bu yolda, keyif için değil, millî bir vazife olarak yürümeğe mecburuz. Türk Tarih Kurumu Divan Azasına Ramanyada müzik Orada mevcud birçok musiki teşekkülleri, gencliği, en bediî heyecanla yetiştiriyor Yazan: SELİM SIRRI TARCAN Bu sefer Bükreşte on beş gün «üren I Şekil ve hali ile bir artist olduğunu misafırlığim sırasında gezıp gördüscüm gösteren bu senc musiki üstadı: irfan yurdlarında ilk gözüme çarpan sey, Birazdan amatörlerimiz gelir, size bu milletin folkloruna bağlılığı o'du. hem millî havaları, Kem de klâsik garb Mekteblerde, evlerde, eğlence yerlerın müziğınden müntehab parçaları dinletirde, toplantılarda, hatıa opera sahnesinde ler. Yalnız bu alelâde bir repetision olmillî kıyafetler, mıllî müzık, miliî raks! duğu için öyle yüksek bir kıvmet beklerVe bunlar sofarada yenen çerez kabilinseniz inkisara uğrarsınız, dedi. den değil, halkm esasl. bir ruh gıdası giTam saat yedide hepsı de kapı ör.ünbi... de sözleşmiş gıbi kadınlı erkekli birçok Bundan evvel de birçok kereler Ru insanlar gelip yerlerine oturdular. Ka manyayı zıyaret ettim ve her defasında dınların içinde on sekiz yaş'nda aencler şu hüktnü verdim: olduğu gibi, beyaz saçlı olgun madamlar Rumenler dünyayı cennet biliyor ve da vardı. hayatı seviyorlar! Erkekler de muhtelif yaşta, muhtelif Evinde radyosu olanlar ne vakit Ru meslekte ses meraklısı amatbrlerdı. Halmanyayı açsalar mutiak karşılar:ra Ru lerinden bir kısmın'n memur, mua'hiTi ve men millî havaları çıkar. O canh ve he esnaf olduğu belli idi. Dört beş üniformayecanlı müzik en askm çehreleri yurpuşa lı zabit, üç tane de genc papaz vardı. tır; en gamlı ruhlan neş'elendırir. Saydım: 84 kışi idıler. Tenorlar, baritonGeçen gün sefaretiıanemizde kıymetli lar, baslar, sopranolar ve kontralto sesler elçimiz Hamdullahın delâletile Rumen ayrı ayn grup teskıl ettiler.. Hepsi nota münevverlerinden G. Breazul iîe taniş defterlerinı açtılar. tım. Çarçabuk kanımız kaynadı. EdebiMuallim kürsüde ufacıcık bir düdükle yattan, beden terbiye?inden, muzikten, bir ses verdi. Bir anda, tıpkı bir orkestra folklordan bahsettik. Genc yaşımda ıberi gibi, muhtelif seslerden tatlı bir ahenk saflöt çaldığımı, garb müziğine yabancı cl lonun havasını kapladı. Böylece birbirinmadığımı ve şark müziği hakkındaki dü den güzel millî havaları söylediler. Bunşüncelerimi söyledim. Muhtelif seslerden lar bıtti, klâsik müziğe geçtiler. Once teşekkül eden korolan dinlemekten çok Handel'den bir neşide okudular. Sonra hoşlandığımı da ilâve ettim. eski ve yeni kompozitörlerin muhtelif parO da bana bütün fikre aid tnesaisi a çalarını terennüm ettıler. İki saat süren bu emsalsiz (musique rasında müziğe de mühim bir pay ayırdığını, bilhassa millî Rumen ınızıkasile vocale) beni adeta mestetmişti. Bir araçok meşgul olduğunu ve iki sene evvel lık sustular. ŞeHeri kenardaki raflardan almanca: «Die Mu^ikerziehung in Ru çektiği bir deste notayı amatörlere dağıtmanien» Rumanyada Müzik Terbiyesi tı. adlı bir eser yazdığını ve bir nüshasını baGene kürsüsüne çıktı. Elinde tuttuğu tılısımlı küçük değneği havaya kaldırdı ve na vereceğini söyledi. Acaba müzik sosyetelerinizden bi bir anda seksen kişinın ayağa kalkmasile rinde bir koro dinlemek mümkün müdür? vakur bir musıkinin baslaması bir oidu. Tabiî ben de ayağa kalktım. Bu söyle diye sordum. dikleri neşide ne idi acaba, dersiniz? BiCebinden bir gazete çıkardı, şöyle bir lemezsiniz, ben size söyliyeyim: Tiirk göz attı. Sonra bana döndü: Cumhuriyet marşı... Evet bu aksam saat yedide (Soci«Korkma sömriet1 bu şsfaklarda yü ete Romania) ses musiki heyetinin re zen al sancak!» " petisionu var. İsterseniz sizi gelip alayım, Bu sürprîz î>cnr rıayretlerde bıraktı. birlıkte gidelim, olmaz mı? dedi. Ne güzel, ne muvaffakiyetli, ne kusur Bu teklifi memnunıyetle kabul ettim. suz söylediler. Bu samımî tezahürata Akşacnüstü altı buçukta buluştuk ve ye karşı kalbimden coşan hisleri çok heye diye çeyrek kala ses ve kulak lerbiye canh sözlerle bu artist oldukları kadar haeden kulübe gıttik. tırşinas insanlara ıfade etmeğe çahştım. Kapıdan girdık. Vestiyerde bir hadeEfradından olduğum Turk mılleti nameye palto ve şapkaiarımızı bıraktık ve mına kendilerıne teşekkürler ederek ve ikinci bir kapıdan yüksek tavanlı geniş, hepsinin ayrı ayrı ellerini sıkarak ayrıl > aydınhk, zemın! parke bir salona dahıl dım. olduk. Bükreşte bu kulüb gibi daha birçok ses Burası büyücek bir dersaneye benzi musiki teşekkülleri buiunduğunu, senede yordu. Beş sıra üzerine dizili iskemleler, bir defa yaptıkları büyük kongrelerde köşede bir kuyruklu plyano, yüksekçe bir bırkaç yüz gencın koro halınde terennüm ettiklerini ve gencliğin metod tahtında ses yerde şef kürsüsü vardı. Arkadaşım, beni musiki üstadile ve pi mızıkasma merakh olduğunu avdet ederyanoda seslere refakat eden yoldaşı ile ken M. Breazul'den öğrendim ve içim tanıştırdı. Hüviyetimi anlattı ve ees mı den: «Darısı ba'imıza!» dedim. zıkasmdan hoşlandığımı da ilâve etti. Taritı öniinde bir serzeniş Yazan: Mimar SEDAD ÇETİNTAŞ İLİMKOSESİ Kolloid İHTİRALAR KESiFLER Bedbaht Ibrahim Paşa saraymın kazma darbeleri alttnda can vermekte olaB bugünkü hazin hali Medenî milletler arasında esikilerin ağabeyisi olan Türk milletinin uykudan uyanış gibi bir hareketle tekrar ilim ve medeniyet sahasında başkaldırışı cihanın nazarı dıkkatini celbettiği şu son birkaç yıllık Cumhuriyet devrinde Büyük Atamız sizleri bugünkü Türklük camiasından en seçkin âümlerimiz diye teker teker toplamış, ılminize, şahsınıza güvenerek bu milletin tarihini, büyüklüklerini, tanhî mukaddesatını araştırmağa memur etmış ve en büyük bir dava halinde «Türklerin medeniyete hizmeti» mevzuunu şerefli bir bayrak gibi ilim ve san'at dünyasına dıkmeniz için sizleri Türk Tarih Kurumuna dıvan azası yapmıştı. rayı olduğuna ittifakı âra ile karar vererek bana da geniş bir nefes aldırdınız. Şimdi, hapishaneyi yıkıyoruz diye üşüştürülen kör kazma ordusu, işe hapishaneye ılişmede olan bu sarayın orıjınal bünyesınden başlamış ve mimar Koca Sınanın onaİLncı asırda yaptığı kısmm en üst katında bir şahnişin gibi yükselen 33,00 metre tulündeki yekpare elçiler salonunu mahvetmiş ve Harem daiıesinin sıravari kubbelerini delerek avlu revaklarının kemerlerini yıkmağa başlamıştır. Amelıyat tam bu safhada ıken İstanbul Müddeiumumisi Hikmet Onat: (Burası Ibrahim Paşa sarayı değildir). demekte ve: (Burası saray olsaydı bu kadar çabuk yıkılır m'ydı?) Okuyup yazma, düşünme ve çalışma tarzında gülünc mütalealar ileri sürmekheveslisi olan bizler de bu yolda sizlere tedir. hocalarımız; babalarımız, ağabeylerimiz, Eğer Türk Tarih Kurumu Dolmabahmürşid ve feyız kaynaklanmız diye ilim çede geçen sene vermiş olduğu kararın yolunda başımız sıkıldıkça sokulur; ilmı istinadgâhı olan kanatini değiştirdi ise benizden feyiz almak maksadile aranızda ge nim gibi naçiz bir mimarın iğfaline kapılçen beş dakikalık bir havayı kâr bilir, ga mıştır. Buna nasıl ihtimal vereyim?. Yok, yeye yürüyüşte, zorluğa rasgeldiğimiz za böyle değil de ayni kanaate sadık oldukman sizlere iltica ederdik. Şimdi şu mektu ları halde 450 yıllık ömrü ve cihan taribum da gene ayni havanın esintişi istika hinde yegâne şahsiyetile zamnımıza intıkal metindedir. etmiş olan bir Türk sarayının kör kazmanin Gözlerınızin önünde ve efkârı umumiye mavacehesinde cereyanetmiş olduğuna göre pekâlâ bilirsiniz ki; ben Ibrahim Paşa sarayının vücudünü haber verdıkten sonra bir tek Cumhuriyet gazetesi müstesna mel'un dişleri arasında cançekişmesi faciasına yalnız seyirci sıfatile kös kös yürüyorsanız ilmî kanaatlerinizi millî şuura bağlayamamış olduğunuza şahid oluyorum demektir ki buna ihtima! vermek de bana olmak üzere aleyhime yazı yazmadık Türk pek acı geliyor. Çünkü hepinize ayrı ayrı gazetesi kalmadı. Kendisinde salâhiyet ta bağlılığım ve hepinize ayrı ayrı hürmetim hayyül eden kalem sahibleri aleyhime u var. Bu milletin bütün mukaddesatını korumumî seferber oldular. Bunlar arasında mağa hayatını vakfetmiş olan \t Başve(Karakuvvet) damgasmı temiz alnıma yapıştırmak isteyenler (imara mâni; menfi killiğindemüteaddid tarihî tamimlerile milruh) sözünü kalbime zehırlı bir hançer gi letin tarihî âbidelerinın korunmasında azabi saplamak isteyen insafsızlarla ne kadar mî hassasiyetle duran İsmet İnönüne, mümücadele ettiydim. Beni mutlaka sustur zahrafat yığını adı verilerek yıkılmakta mak için komisyonlar mı kurulmadı? Bu olan Türk sarayının şahsiyet ve hüviyetikomisyonlarda ihtısas gözü kapalı, vicda nı anlatsa idiniz kurtarılması imkânı yok nının sesine sağır mimarlar ve mühendis mu\du, soruyorum sizlere? Onsekizinci beynelmilel tarih ve arkeolojı kongresinin İstanbulda toplanması güniinün yaklaştığını zannediyorum. Dört buçuk asırlık bir Türk sarayının bünyesi mahvedilirken dünyanın dört bucağından gelecek tarih ve arkeoloji âlimlerinın huzurunda hangi tarih ve hangi arkeoloji tezlerimızı, teblığlerimizi okuyacağımızı, âlımlere ne yüzle bakacağımızı düşünüyorum. Ilminize ve mıllî vicdanınıza son defa müracaat ediyor ve soruyorum. Ibrahim Paşa sarayı mahvolduktan sonra cihan toprakları üstünde ayakta kalmış bir tek Türk sarayı daha bulunabilecek midir? Zararın neresinden dönülse kârdır. Bu sarayın henüz devede kulak mesabesinde bir kısmı yıkılabılmiştir. Onu Cumhur Reisimize anlatarak mutlaka kurtarınız. Bunun için ne lâzımsa yapmız. Zira bu facianın en büyük mes'ulü sizler olacaksınız. f Amiral Byrd yeni bir sefere ler mi kullanılmadı? Bunların hiçbirisi beni nevmid edemedi. Hepsine gülüyordum. Büyük Atanm yarattığı; İsmet İnönünün besleyip büyüttüğü Cumhuriyet rejiminin ilim ve hakikat âleminde bu facianın işlenemiyeceği ve bu F.G. sarayı yıktırabilmek için hiçbir sebebin maBursada Edremid şubesi Etem Balapa: kul görülemiyeceği kanaatinde sadık yaşıİltifatınıza teşekkür ederım. Duşün Selim Sırrı TARCAN yordum. celerinızde haklısınız .Başka bir yazımBunun içindir ki ilim ve kültür hayatıda buna da temas edeceğim. F. G. mızda hepimizin hocaları olan sizleri bağhazırlanıyor rına toplamış olan Türk Tarih Kurumuna geçen sene mayısta Ankarada müracaat etmiştım. Ağustosta Sultanahmeddeki sarayı bir cuma günü benimle birlikte gezdiniz ve iki gün sonraki pazartesi günü de Dolmabahçedeki uzun bir içtimada ziyaretinizin intıbalarını plân ve vesikalara istinad ettireBir müddettenberi İstanbulda bulu rek tespit ettiniz. Burada Atmeydanı sa Pantalon üzerine endüstride konmuş olan ıslak bez üzennden sıcak ütüyü yürütenlerden acaba bir.de kaçı pantalonua nasıl ve neden üîülendiğini düşüiiınüş müdür? Herhalde pek azı... Utüleme işi elbise kumaslanndaki elyafın kolloidal mahiyetine istinad eder. Bir parça pelteyi su içine atıp ısıtırsak kolloidal zerreîer arasındaki kuvvetlenn azalmasından dolayı bu zerreler birbirinden ayrılıp su içine yayılırlar. Zerreler arasındaki iltisak (kohesyom) kuv"\etinin azalması cis tnın sulb halınden mayı halıne geçmeîir.'. sebeb olur. Sıcak mayi soğuyunca içindi bulunduğu kabın şekhni ahr. Evlcrdi pelte kablara doküle;ek yapılır. Ayıi hâdıse pantalonda da cereyan eder. Kumaşın elyafı ıslak bezden su emer. Kız* gm ütünün tazyık ve harareri elyafıa kolloidal zerrelen arasındaki kuvvet'eri azaltır. Bu hususta suyun da yardımı var« dır. Pantalon soğuyunca elyaf zorlan * masına uygun bir şekil ahr, katlanmış olur. Odun da kolloidal hassasından dolayî pantalon gıbi kaflanabilir. Kıvrılmış veya iğilmiş odun parçalarını su buhan içinde bulundurarak sandalyalarla ve tayyarenin bazı aksamında gördüğümdz kıvrık çubuklar elde edilir. Buhar içinde şişen ağac elyafının kolloidal zerreleri arasmdaki kuvvetler azalır; bundan bonra ağac çubuk kalıba göre şekil ahr. Pamuk, ipek ve yün elyafı ağac eîyafi gibi kolloidaldir. Bu halde ağac veya pamuk elyafının kolloidal zerreleıinh bağlarım çözerek bunları ipek ve yün eîyafının zerreleri gibi bağlamak imkânl yok mudur? suali akla gelmez mi? Sun'î İpeğin keşfi bu »ualin cevabıdır. Ağac hamurunu veya pamuğu lüzucî bir kolloidal mahlulde eritmekle bu maruf rnarn sul elde edilir. Bu işten ağac hamuru daha çok kullanılır. Mahlul iğne delikle • rınden bir mayıa geçirilir. Bu mayi mahluldeki kolloidal zerrtleri birbirine yap:ştırır. Bu suretle mahlul pıhtılanmış olur. İğne deliğinden fışkıran ince kollcidal ağac mahlulü ince pelte elyafına tahavvül eder. Bu vadide en salâhiyet sahibî olanlardan Herzog ile Jancke'nin sun'î ipek elyafı üzerinde X şualarile yaphkları araştırmalarla sun'î ipek elyafındaH kolloidal zerrelerın sellülozun değişmet miş olan billurî parçalarından ibaret oiduğunu tneydana koymuşlardır. Bu otoritelere göre sun'î ipek ağac (veya pa \ muk) parçalarından ibaret olup buniâf diğer bir yolda birbirine eklenmiş oluyor. Pelteye benzıyen kolloidlerin su içinde şiştiklerini muhtelif yazılarımızda söylemiştim. Bu şısme keyfiyeti metanetin azaknasile müterafıktır. Bu ise sun'î ipek meselesinde üzeıinde durulacak bir ııoktadır. Çünkü sun'î ipekten yapılmış olau kumaşlann yıkanabilecek şeyler olması icab eder. Bu meselenin hallini sun'î ipsğe aid olan diğer bir yazıya bırakıyorum. Prof. Salih MVRAD tngiliz ataşemiliteri henüz gelmedi İngilterenin Türkiye ataşemiliterîiŞine tayin olunan kolonel A. C. Arnold'ün geldiği şeklinde, dün çıkan bir haber üzerine, İngiltere sefareti, gelenin bu zat olmadığını, kolonel Ross tarafından karşılanan kimsenın ahbablarından birı olduğunu bildirmis. bu cihetin tavzihi ricasında bulunmuştur. Yeni ataşetniliterin birkaç güne kadar gelmesi, muhtemeldir. i AdliyeVekili bugün İmralıya gidiyor Adadaki hapishanede tetkiklerde bulunacak Kozanda bir bomba kazası Kozan (Hususî) Bugün saat 17 de telgraf hat bakıcısı Abdullah Erdemin 20 yaşlarındaki oğlu İsmaıl bir Frar.sız bombası bulmuş, eve getirerek kardeş lerini ve mahalle çocuklannı başına toplayarak oynamağa başlamıştır. Bir kaç sinaye sonra tsmailin elinde patlamış, iki elini bıleğinden alıp göturmekle beraber bütün \Kicudünü delik deşik etmek suretile fecı bir şekilde ölümüne sebebiyet vermiştir. 14 yaşlanndaki kardeşi Bürhaneddin de kaçarken muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. Sedad ÇETİNTAŞ nan Adliye Vekili Fethi Okyarın îm rali adasına gideceğini, evvelce yazmif tık. Adliye Vekilinin bu seyahati bu sabah 8,45 te Galata rıhtımından hareket edecek vapurla yapması, kendisine gazetecilerin refakat etmesi ve 20,15 te Is tanbula dönülmüş bulunması, dün ta karrür etmiştir. Vekil, oradaki hapisaneyi görecektir. Ç Yüzba.şı Eden müfrezesinin başında ŞEHÎR İŞLERl Amerika hükumeti, cenub kutbuna üçüncü bir hava seferi hazırlaması için, Amiral Byrd'in emrine, takriben dört yüz bin Türk lirasma muadil bir meblâğ tahsis etmiştir. Birleşik Amerikanm, kutubda, askerî bir hava üssü vücude getirmek ve cenub kutbunun bir kısmındaki hukukunu ta nıtmak maksadile hareket ettiği malumdur. Cenub kutbu, büyük devletler için artık bir sersÜ7est mevzuu olmaktan ak mış. birinci derecede ehemmiyetli bir iktısadî ve askerî üs haüne gelmiştir. Amerika. Afnka, Avu«fralya eibi üc kıt'aya \e Atlantik, Pasifik, Hind dnnizi gibi üç denıze hâkı molan buzîar dıyarını Amerika başta olmak üzere, FranPendik hayvan sergisi sa, Almanya, İsveç, Norveç ve Rusya Bugün Pendıkte hayvan sergisi açılapaylaşmak istiyorlar. caktır. Sergi, Kartal kaytnakamı Bahir Bu kıt'a etrafında başlıyan bu anî re tarafından açılacaktır. kabetler; hududu henüz tam surette tesAdalarda su fiatı pit edilmıyen bu bakir arazi üzerindeki Eski Denizbank, tanklarla BüyükaAlman emellerı; Bırleşı.k Amerikanm daya nakledılecek suyun beher tonu ıçın orada bir hava üssü tesis etmek arzusu; nakil ücreti olmak üzere Belediye ile yırbuzlar altındaki efsanevî maden hazinemi kuruş üzerinden bir anlaşma yapmışlerini işletmek gibi mülâhaza ve arzulatı. Halbuki şimdi Denizbankın yerine rın, Amiral Byrd tarafından yapılarak kaim olan Limanlar Umum Müduriüğii bu ücüncü kutub seferi sebeblerini teşkil evvelce amortisman bedelinin hesab edilettıkleri tahmın olunmaktadır. medığini ileri sürerek bu fiatı 23 kuruşa İngiltere Eski Hariciye Nazırı Eden malum olduğu veçhile yüzbaResim. Amiral Byrd'i küre üzerinde çıkarmak arzusundadr. Bu vaziyet kar şıdjr ve geçenlerde talime giden müfrezesinin başında yer almıştır. Yüzbaşı alâkadarlara izahat verırken söstermek sısmda Belediye, Münakalât Vekili Ali Eden, dudakiarına iliştirdiği bir askerî mars ıslığına, adımlannı uydurarak tedır. Çetinkayaya müracaate karar vermiîtir. J askerlerinin önünde ilerliyor. Kandirede keten ıslah istasyonu İzmit (Hususî) Ziraat Vekâleti, Kandirede keten ıslah istasyonu açmağa karar vermiştir. Bu maksadla, keten mütehassısı Celâl Tanman Kandıreye gıderek lâzım gelen tetkiklerde bulunacaktır. İ Uludağ şosesi yapılıyor Bursa (Hususi) Uludağ şosesinin tamir ve ıslahı için yüzlerce mükelîef amele bu yolda buyük bir faahyetle çalışmaya başlamıştır. Dağ şosesmm keskm ve tehlıkeli virajlan ortadan kaldınlmak+a ve dolambaçlı yollar kes^ınne olarak yenıden yapılmaktadır. Bu su retle muhtemel kazalarm önüne gecıl miş olacağı gıbi yol da kısalmış bu'unacaktır. Uludağ şosesmde başlayan D U hummah faalıyet büyük bir yol seferberliği halinde devam etmektedır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: