3 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

3 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KPT eTT AT e 6 HABER — m Postası _7'_'7_ LERN/ 'jî“'/'vd'*ı" REDİ Tariht Tefrika: 6 SA Z YÜTAREŞİRA T ei TTTT Haklikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL 3-4-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra Anadolu hare- ketleriyle alâkadar bazı zevat bütün müşkülâta rağmen lehte çalışıyorlardı. Çerkes Ragıp Damat Feridi kaçırmak istiyenlerden İlyas kaptanı diri diri toprağa gömmüştü. ... Faşma Nüzhet Hanım o gün Gülha- ne parkında verilen eğlenceye gide- cekti. Burada ziyaretçilerden birini ev- velce tanıdıklarından birine benzetmiş fakat yanıldığına hükmetmişti. Sonra- dan bunun çok eski bir ahbap olduğu- nu anlamış ve park eğlencesini mütea- kip beraberce, Fatma Nüzhetin apartı- manı kapısma kadar gelmişlerdi. Dördüncü Rapor Kigı kaymakamı sabıkı olup Kroker oteli istihbaratına memur bulunan (8.) Beyin resen Kasımpaşa ve Çeşme tmey- dant istihbarat şefliğine tayin kılın- dığını mahalli malümdan haber aldım. Merkum kısa boylu, zayıf, kesik kum- Tal bıyıklı, oldukça temiz giyinir — bir kimsedir. Ekseri vakitlerini lâz kahve- Jerinde geçirir, İmza L Beşinci Rapor Hlhami Bey, Arapyan hanma — mi- tercim olarak verildi. Bir on beş gün- denberi vazifesine bilfiil başlamış sayı- labilir. Malfimat kabilinden bildiriyo- tum. Imza L. Mehmet Bey: — İlhaminin şimdilik bir yere başını sokmuş olması çok ehemmi- yetlidir. Bundan sonra istediğimiz yere aldırabiliriz. Muvaffak — ola- masak bile her yere girip çıkabile- <ek bir vaziyette sayılabilir. Kendisinden çok istifade edece- ğimizi sanryorum, Hasan Bey: — Evet, iş kolaylaşmış sayrlabi- lir. diye cevap verdi ve okumaya devam etti: Altıncı Rapor (Köprülü han) da teşkilini arzetti- ğim hususf zabıta idaresi hakkında dün bazı malümat daha elde ettim. “A,, mücesisler meyanında itilâf ri- calinden Burhanettin, Celâl, — Tevfik, verilmiş. Fakat (Ballar) tarafından vakı tavsiye ve il- timas Üzerine polis müdiriyeti tensip Geçen kısimlârın hulâsası Vahşi manzaralı Morne adasının or- manilı ve bataklı bir sahilinde gemi i- çinde, üç kişi bekliyorlar. Biri bahri- yeli Fernando, öteki, zenci tayfa Pa- ©0, Üçüncüsü de Marla isminde bir kadın.. Kadının mahküm olan kocası- nt adadan kaçıracaklar.. Bu noktada randevu vermişlerdir.. Zenci yukarda, gözcildür.. Kadınla erkek, geminin ka- marasında.. Maria, Fernandonun met- resi olmuştur.. Hava, çok — sıcak.. Içi- yorlar.. Sahilden, gemiye salla cüzamiı bir adam geliyor. Zenciyi denizde beliren Her bakkı mahfuzdar Tefrika: 21 Hey) nezdinde teşebbüsatta bulunul- du. Yedinci Rapor Uryani zade “Cemil Molla,, nın sık sık huzuru hümayuna kabul edil- mekte olduğunun ve bir kaç gün için- de her halde bir buhranı vükelâ zuhur edeceğinin müuhakkak — buluduğunu (Pantikyan) söyledi. İstihbarat sürur içinde .. ; Polis müdürünü kısmı siyast müdü. rü sabıkı (8.) beyin berayi ticaret (!) Çanakkale ve Geliboluya gitmek üzere alelâcele vize muamelesi yaptırılmıştır. Söylenildiğine göre o civarda bir me- selel mühimmenin takip ve tahkikine memur imiş. Dokuzuncu Rapor Galata istihbaratında (Mazhar) ev- velki gece "Alem dağında,, imiş. Vari- fesi; o civarda dolaşmakta olan kuv- vayi milliye çetelerinden (Tahir Kap- tan) ın — Tahır kaptan; Kaplan kap- tan diye imza atarmış — çetesi efradi- le kimlerin temasta bulunduğunu tah- kik etmek imiş. .. Evvelce vakı ihbar- da bu çete efradımndan (Süleyman) nam şahsın kömürcü kıyafetile “A. lemdağı,,, “Ermeni,, köyüne gelmek- te ve oradan her hangi bir. kahvede kendisine muntazır olan ve İstanbul- dan izam kılınan kimselerle görüşmek- te olduğu ve bu kimselerin de bittabi emsali gibi Türk zabitlerinden bulun- duğu ve evvelki akşam için de salifül- zikir mülâkat icrasının miüemmen bu- handuğu beyan edilmesi üzerine (Maz- har) berayi tahkik ve tarassut mahal- li mezküra izam kılmmış, — fakat hiç bir şey görmemiye ve — öğrenmemiye muvaffak olmaksızın geri dönmüştür. Dün akşam aynı kıta ile mahalli mez- küra (Onnik) nam tercüman memuren izam kılınmıştır. Onuncu Rapor *“AÂlem dağr,, ında idam olunan dört Türkü hanesine aldığı, vazifesini sui istimal ile istihbarata haber vermediği cürmile maznun olarak “Alem dağı,, m da mevkuf bulunan (Lüz köylü Şadi- ye), (Lâç Hasan pehlivan) mevkuf bu- hunduğu mahalden firar eylemiş ve bir çete teşkil eyliyerek o civarlarda dağa gıkmıştır. Gerek merkumda ve gerekse efra- dında, mukaddema Tngilizler tarafın- dan (Hasan pehlivan) ile avenesine ve- rilen İngiliz esliha ve cephanesi var- Miş.. İngilizlere, "Izmit, Şile,, ve civarın- da dolaşmakta ölan Yunan çetelerine mukabil olmak Üzere İstanbulda hafi- yen çeteler teşkil edilmekte ve bu çe- teler efradının umumiyetle açıkta ve Kuvayı Milliyeye sadık zabitandan mürekkep bulunduğu haber verilmek- tedir. (Devamı var) kadım,elleirle, vücudunun çıplak o- Bazan da, güverteden inen mer- divenin üst tarafma bakıyor, sanki Fernando, inledi. Cüzamlı, titredi. Halindeki en müthiş şey, asla Mezarlıktan koğulmuş bir ölü- Maria, cüzamlının başka bir bardağı doldurup Fernandonun Bahriyeli, başmı çevirip içme- mek istedi. lan yerlerini örtmek istiyordu. birini bekliyordu. Şişeyi yeniden eline aldı. gürültü etmemesiydi. ağzma götürdüğünü gördü. 3 Nisan 1934 8 Nisan 1934 Geçen kısımların hulasası Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- şinen aldığı bin altına mukabil, Kaf- kasya valisinin gatosundaki mutena çer- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir kongrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen bu kı- zı, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- yadan Istanbula kaçıracak.. Ancak bir korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mahzenin- deki saklı esir kızlarr hadım bir deli- kanlıya bıraktıktan sonra Kafkasyaya gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- ken, Esirci Ali Babanın hıyanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. Ali babanın dizlerinin bağı çö- zülmüştü: — Aman kaptan, ne diyorsun? Bu herif şimdi bizi de soyarsa, ne yaparız? Merak etme, Ali baba! Geminin içinde çok gizli bir yerim var.. Bü- tün yolcuların paralarını orada saklryacağım. Batuma varınca her- kes parasını alır, çıkar. — Ya canımıza kıyarsa...? Kaptan güldü: — O kadar korkak olma, canım! Ştanka mert bir adamdır, Şimdiye kadar kimsenin canmı yaktığını i- şitmedim, O, başındaki adamların midelerini ve gözlerini doyurmak için, para ve yiyecek arar. Kaptan derhal bütün yolcuları geminin ambarma toplamıştı. Her- kesin parasını aldı.. İcap eden yer- de sakladı. Bu ameliyat büyük bir elçabuk- luğile yapılmış ve ambar kapakla- rı tekrar kapanmıştı. Yolcular gövertede dolaşıyor- lardı. Ştankanın gemisi yavaş yavaş, Istanbuldan gelen yelkenlinin ya- nımma yanaşıyordu. Ali baba Rusyaya götürdüğü sa- rı altmcıklarımın bir an için elin- den çıkrverdiğini düşündükçe kor- kudan, kafa tasının açılıp kapan- dığını hissediyordu. Ştanka, gemide saklı paraları bulacak olursa, Ali babanın işi ya- mandı. O vakit Rusyaya nasıl gide- cek; veziriâzama vadettiği o meş- hur Kafkas dilberini nerden geti- recekti? Korsan gemisi İstanbul yelkenli- ğı, adamın dişlerine çarptı ve kır- ağzından kanlar aktı. dirdi ve suratma tükürdü. kurtulmak için nahak yere çırpını- yordu. Muvaffak olamıyordu. Ma- sa o kadar ağırdı ve yere öyle mer- buttu ki, yerinden bile kıpırdata- mıyordu. Düşmanmın aczi ve beyhude ça- balanması karşısında, cüzamlı, ğuk bir kahkaha ile güldü. Kahka- hhasınm sesi, çürümüş gırtlağından güçlükle çıkıyordu. Sonra, masaya bağlı şikârını ol- açtı. Bağırmak istiyordu. Lâkin, dudaklarından hiç ses çıkmadır. Boğulacak gibi oldu. Fernando, inleyip duruyordu: dı. Bunun üzerine, Fernandonun gemicinin yüzüne bir iki tokat in- Zavallı bahriyeli, iplerinden Müellifi: Zshak FERDİ sile rampa etmişti. gemisinin gövertesine atladı. Evvelâ iki Rus gemicisi Tüılıı çu-ı;ıııııııç.dııııdiyulu, doğru mu — Siyasete benim aklrm ermez, Türk kaptanı o kadar lâkayt gö- | Ştanka! Bir şeyden haberim yok. rünüyordu ki... Rus gemicileri gö- | (Beyazayı, bozkurda göz dikmiş!) verteye atladıkları zaman, onlara | diyorlar ama... Bunun dane de- eski bir dost aşmalığile gülerek: | mek olduğunu bilmiyorum. — Ştanka nerede? Diye bağırmaktan kedini ala- madı. ucuzluk var mı? — Kuzunun okkası bir buçuk kuruşa çıktı. Fakirler et yüzüne Bu vaziyet, birdenbire, Ali ba- | hasret kal lılar. Ekmeğin — okkası bayı - haklı olarak - şüpheye dü- | hâlâ on paraya.. Bir türlü inmiyor. şürmüştü, Bu iki şey biraz ucuzlasa, İstazbul- Yoksa Türk kaptanı da Rus kor | luların yüzü gülecek. sanınm arkadaşı mıydı? — Desene sizde de kıtlık var!.. Ali babanın kafasında krıvrılıp | Şu anbarı aç bakalım.. Midelerimi- kalan bu istifham gittikçe büyü- | zi şişirmeden bir yere kıpırdamı- yor, derinleşiyordu. Nihayet, Ştanka, zeki ve insafsız bakışları ve iri gövdesile küpeşte- ü ylündi sörününlütü Ştankanm adamları birer birer yacağımızı sen pek âlâ bilirsin! Geminin güvertesi birdenbire Türk gemisine girerek evvelâ yol- | Yeni cami aşçı dükkânlarma dön - cuların üzerini, sonra geminin içi- | müştü. Rus gemicileri diz çökerek ni aramağa başladılar. midelerini doldurmağa başlamış- Bu sırada iki gemi kaptanı biri- | lardı. birlerinin ellerini sıkarak — selâm- laşmışlardı. Ali baba, kirpi gibi, bir tarafta büzülüp kalmıştı. Ştanka yemek yerken anlatıyor- du: — İşte hep şu bir lokma ekme- ğin peşinde koşuyoruz, yoldaş! Bo Türk kaptanı, korsanların reisi- | ğaz kavgası. Türkiye ile Rusya a- ne sordu: rasındaki geçimsizlikler de hep — Hükümetle hâlâ uzlaşamadın | boğâz yüzünden değil mi?! mı, Ştanka? — Allahın yer yüzünde - vekili olduğunu iddia eden cahil ve mü- Gülüştüler.. Ştanka sözüne devam etti: — Keşke bu züğürt sahillere t bir hükümdar, Rus milleti- | düşeceğime, Baltık denizine — kaç- nin başında bulundukça, ben - an. | Saydım. Zengin balıkçı köylerini cak darağacile uzlaşabilirim, yol- da * Türk kaptanıma bir Rus sigarası uzatarak kaşlarını çattı: — Biırakalım bu lâfları... Mide- lerimizi ve ceplerimizi dolduracak lacak?! dan haber ver bana!... Kaç gündür açız.. Geçen akşam Batum civarın- da bir kryrya yanaşmak ve yakm | yAb ) ettirdi. Hükümet bera- köylere baskın yapmak istedik. Bir uaı::r:ıâ:çıohe-:ü ü denbire müthiş bir yaylım ateşine tutulduk. Meğer sahilde bir müfre- ze Rus askeri varmış. - Karanlıkta | | y iy ç kanunları tatbik e- göremedik.. Az kaldı yakayı ele dilmslıh:l:;.emıhur;h mahke- veriyorduk. Bereket versin Hava- | o l N e meclisi meşveretin ya.. püfür püfür esiyordu. Derhal vazifelerine bile saray müdahale basar dururdum, Oralardaki ahali '.' şimdi zaten çara karşı muğberdir. Bundan da istifade ederdim. Senin oralarda olup bitenlerden haberin yoktur, değil mi? | — Yoook... Nereden haberim o" — Çar son zamanlarda Baltık vilâyetlerinde bulunan Almanlara da (lisanrresmi) olarak Rusçayı gibi ti- caret hayatında da Rusça konuş" malarını emretti. Lehistanda Rus Sonra, rüyada gibi söylendi: de? Cüzamlı, kadıma yaklaşmıştı. —| açtı. Lâkin, bu sefer, bıçağını dahâ Maria, artık, gözlerini kapadı. | derin batırdı. Küçük küçük darbe- bi nefesler işitiyordu. Bahriyeli: dı. bo- | ğunu Cüzamlı, kuduz gibi homurda- narak, ona yaklaştı. Bahriyeliyi tepeden tırnağa ka- dar süzdü. ceğini düşünüyordu. Sonra, keme- rinde takılı duran sustalı bıçağı çı- kardı. Atik bir hareketle açtı. Hiç acele etmeden, teenni - ile, yavaş yavaş, haşmmın göğsü üze- bir şey var mı gemide? Sen onlar- — Bu yere batasıca zenci nere- | batırmıyordu. Kollarında, omuzlarında, — yapış- | ler indiriyor, olduğu yerde kan, yumuşak temaslar — duyüyor- | raksediyordu. Yüzünde zehirli sam rüzgârları gi- — Paco!... -diye tekrar haykır- | — Sustalı bıçağmı katladı. Ona daha ne fenalık yapabile - | vür etti. da karnma deşti. Fakat bıçağı çok Üçüncü bir yarayı kaba etlerine sanki Nibayet, durdu. Başı, omuzları üzerinde eğiF bir şiddetle yapıştırdı. Maria, âşıkının kafı Bu darbeler, bir iki kere t Her seferinde, illetli adam yarar gibihmk! hınk! di Kadım, hastanın zehirli nefı hâlâ yüzünde soluyor sanryordu:

Bu sayıdan diğer sayfalar: