12 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

12 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—VEEKEĞ Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL | 12-4-934 Her hakkı Geçen kısımların hulâsası | Mütarekeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan | mütemadiyen çelişyorlardı. “ Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık. ları İlhami ismindeki genç Galatadı Ariyan hanma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyördu. Diğer taraftan bu grup gene bir gün malüm olan yerle- rinde toplanmışlar ve aldıkları zapor. ları öküyörlardı. Okunan yirmi küsur rapor içinde bir tanesi Fatma Nüzhete gitti, Onun bir casüs olduğundan bahsediyordu. Bu rapvru ehemetiyetli gördüler ve takkike karaf verdiler, İlhami çocukluğunu tanıdığı Fat- mâ Nüzfietle çok alâkadar oluyor ve hemen ker gün kendisini #iyaret edi- yordu. Gene Böyle bir günde uzun u- zun konuştular, Fatma Nüzhet hemen hemen bütün işgal kuvvetleri âmirleri- ni tanıdığını söylüyor ve kimss ile a- Yâkası olmadığını anlatıyordu. İlbaminin kaptan Benete dair Fâtmadan (öğrendikleri vardı. Belki o vasıta ile Kaptan Benet'e hulüle çalışabilecekti. Bunu Odü- sünerek; — Kaptan Benet'le bir vasıta ile samimi münasebet temin etme- ğe muvaffak olabileceğimi zanne- diyorum. — Bunu becerebilirsen çok iyi olur. Kaptan Benet bugün, en mü- him şahsiyetlerden biridir. Saray- la hemen hemen yegâne alâkası o- lan-adamdır. Onunla, Arapyan ün: Vasılesile mi temasa © geçe ceksin.. -— Hayır. Daha başka bir vası- ta.. Vasrtayı ancak müvaffak ok Mehmet Bey: — Israr etmem diye karşıladı. Bir an ikisi de sustular, Meh « met Bey defterine tekrar göz gez- dirdi. Ve yavaş bir sesle; — Bundan başka, dedi. Sen den istediğimiz ve ancak senin yapabileceğine kani o olduğumuz bir mesele daha var. — Buyurun,, — Muhbirlerimizden birisi bi- ze, yeni bir kadın casusundan ha- ber verdi. Bunu takip etmek lâ- zim. Lâzım ama, bu kadın, dai- ma yüksek ailelerle temasta imiş. Emirlerini, hep İngilizlerden alır- mız. Nasıl yapabilecek misin? Tefrika: No, 2 mahfuzdar Tefrika: 3O — Söz vermeden evvel, mev- zu hakkında azıcık omalâmatım | olması lâzım gelir. Bu kadın kim- miş?” Ne gibi meselelerle - uğraşı» yormuş? Nerede (bulunuyormuş. Kimlerle konuşuyormuş? Bunlar bakkında bana haber verirseniz son sözümü söyliyebilirim. — Maalesef bu kadm hakkında vazıhi malümatımız yek. Bize bu haberi veren muhbir bile onunla temas imkânını bulamamış ve ta kip fırsatını elde edememiştir. Şimdi bu işi yapabilecek kabili- yette, senin gibi bir arkadaş ,arı- yoruz. Bunu ancak sen yapabilir» sin. Bu kadın için bizdeki omalâ- mat şunlardan ibaret: Güzel ve genç bir kadınmış. Fransızca ve İngilizceyi kendi ana dili kadar mükemmeli konuşuyormuş. Alman hastanesi civarında oturduğunu öğrendik. Mecır Hey'le alâkası fazla imiş. Ekseriya ondan emir alırmış. Bir çok yüksek Türk aile- İ lerile bazan muallime, bazan ga- İ zeteci gibi temasta bulunarak En - iellicens servis'e yardımda bulu- nuyormuş. — Bu kadının adı ne Mehmet? -—— Fatma Nüzhet! İlhami bir an içinde ne söyliye- ceğini, ne yapacağını bilmiyen bir adam halinde durdu. Yüzü sapsart kesilmişti. Mehmet Bey bu ara yere baktığımı için İlhaminin du- raklığını hissetmemiş, onun ani tahavvülünün farkına varmamıştı. İlhami, hiç bir şey söylemiyor- du. Şaşkın bir haldeydi. Mehmet Bey: — E.. Ne diyeceksin İlhami, di- yere baktığı için İlhaminindu- Nasıl bu işi beşarabilecek misin? | — Söylesene iki gözüm. İlhami: — Ne söyliyeyim, diye kekele- di. — Bu işi üstüne alabilecek mi- in? — Biraz müsaade et te odüşü- neyim.. — Hay hay.. İlhami Fatma Nüzhetten hiç böyle bir şey beklemiyordu. Meh- met Beyin kendisine verdiği bu haber, kendisini yıldırımla vuruk Her hakkı mahfuzdur Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Nakıll: ( İtizar: o Dünkü tefrikada, ilk cümlelerdeki Muhsin Raşit ismi tertip hatası olarak Memiş Raşit suretinde yazıldığı için tashih ve itizar ederiz. Dünkü tefrikanın hülasası Sahile yakın büyük bir Balkan şeh- rinde, Türk sefareti tarafımdan : misak şerefine bir balo veriliyor. Muhsin Ra- $it Beğ isüydeki diplomat, iki gündür Zeceli gündüzliçalıştığı için odasında ancak şimdi hazlanabiliyor. Çantasın- dan Çıkardığı, üzrinde “intikamını u- Buttda,, Sözleri yitik olan bir mezar #esnitle bakıyor, Milli mücadelede ni- şanlımı Ferihayt fed butette kaybetmiş olan Muhsin Raşiçin unutamadığı bir Yardır. Şıt anda, Muhsin, e- va-nNa) mirberi Muammerle beraberdir. ————— Son harp esnasında, nişanlısı Feri- ha pek acıklı bir tarzda ölmüştü. Bizim ordu kasubayı Yunanlılardan tekrar al- dığı zaman, Muhsin Raşit, kendi evi- nin enkazı altında, tanmmaz bir hale getirilmiş bir kaç kadın cesedi göre- rek, içlerinden bir tanesini, elbisesine bakarak, nişanlısı olarak teşhis etmiş, ömrünün sonuna kadar öna Yazi fesini ihtar etsin diye de, taşın üzerine yalnız şu iki kelimeyi kazıtmıştı: “İn- tikamnı unütma,, Te. Kimbilir, aşağıda neler oluyordu... Balo, bütün bizmi almiştı.. Musiki, $on perdesinden neşe saçıyordu. Birdenbire, cazbant durdu. Aske- ri orkestra, bir marş çalmıya başladı: HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 15 Geçen kısımların hulasası Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- şinen aldığı bin altına mukabil, Kaf- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir kongrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağınen bu kı #1, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- yadan latanbula kaçıracak. Arcak bir korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mahzenin- deki sakir esir kızları hağım bir deli kanıya baktıktan sonra Kafkasyaya gidiyor. : Hadım delikanlı Ferhat, çok genç ken, Esirci Ali Babanın hıyanetine uğ- tamıştır, Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. Araba Harem iskelesine doğru ilerliyordu. Süleyman Paşanın Kâhyası gü- lerek sordu: — Şu çapkın Rüstem seni nasıl kaçırdı?. Anlat bakayım bana!.. Genç kız, kendisinin Rüstem ta- rafından kaçırıldığı kanaati mev- cut olduğunu anlayınca, paşaya fazla hesap vermekten kurtulaca- ğmı düşünerek seviniyordu, Fakat, | Süleyman Paşa bu kanaatle yaşa- dıkça Rüstemin mevkii fena halde | muşa döndürmüş, düşünemiyecek bir hale getirmişti. Herşeyden ev- vel hava almak ihtiyacında idi. Birdenbire: — Artık kalkalım Mehmet, de- di. Bu mesele etrafında yarın bir yerde buluşup konuşalım. Fikrimi yarın söylerim, ; Mehmet Bey: 4 — Zararı yok. Yarın söyle.. Fa- kat seninle daha konuşacağım ba- zı meseleler var. — Hepsini yarın konuşmamızı rica ederim. İlhaminin aceleci hali, Mehmet Beyin nazarı dikkatini celbetmek- ten geri kalmadı. —— Sen birdenbire başkalaştın Ilhami, diye sordu. — Hayır, hayır.. Hiç bir (o şe- yim yok. Yalnız saat on bir buçuk” ta sözüm vardr. Sazt te bu zama na yaklaşıyor. — O başka.. Pek âlâ. Beraberce pastahaneden çıktı- lar, Mehmet Bey ertesi günü hamiye gelecek ve uzun uzun ko- nuşacaklardı. (Devamı var) — Zitol.. Zito!.. Zito Venizelos... Genç adam, bu esnada, sarı kulu- dan çıkardığı ikinci bir resme bakıyor- du: Bu, lüle Büle sarı saçlı, güneş başlı bir genç kızın resmiydi... On iki sene. dir hâlâ aşkını, ölümünün matemini u. nutamadığı Feriha... “Zito Venizelor,, diye bağırıldığı zaman, Muhsinin elindeki resim az da- ha yere düşecekti. Birân, bir Balkan şehrinde, bir Türk sefareti binası içinde bulunduğuzü, devletler arasında imzalanacak misa- km şerefine bu gece bir balo verildiği- ni, buraya, Venizelosun da bir fırka reisi sıfatile davetli olduğunu unuttu. Önündeki mezar resmi, Ferihanm fotografı, onu, bu marşm çalındığı ve sayhanın yükseldiği On küsur sene evvelki mütareke ve İŞgal zamanlarına götürmüştü... Başımı ansızın yukarı kaldırıp Mu. büsbütüh o eski zamanlarda sandı. Ani bir baskına mi zannetti. Sanki kılıcını, fişekliklerini yerlerinde. mi diye muayene ediyormuş gibi, elle- TT A Eş yam 12 Nisan 1934 12 Nisan 1v34 Müellifi: Jshak FERDİ çok mahir bir çapkındır. Sen © sarsılacak ve zavallı delikanlının hayatı bu yüzden tehlikeye düşe ) cekti, İ o Rüstem, zaten, saray mensup- larından çekiniyordu. Rusyaya git- miye hazırlanmıştı. Artık boğaz - dan bu vesile ile gemileri araştır- ma tedbiride kalkmış olacaktı. ! Rüstem bu korku ile derhal Rus- | yaya gidecek.. —Kimbilir?— Bel- ki de hiç dönmiyecekti. Süleyman Paşanm cariyesi, ka- çırma suçunu Rüstemin sırtma yük lemekten başka ne (yapabilirdi? Kâhyaya: — Nasıl kaçırıldığımı bilmiyo» rum, dedi. O gece Paşa bana her - zamankinden fazla şarap içirmiş- nin önünde otururken, kuvvetli bir el beni birdenbire bahçeye çekti.. Başım dönüyordu.. Korkudan ba - yılmışım, Ertesi sabah kendimi bu €vde buldum. Kâhya başını salladı: — Vay çapkın vay.. Alacağı olsun onun. Paşa Efendimizin naz- h gülüne, diken gibi nerden mu- sallat olmuş?!.. lardı, Paşanın kâhyası tekrar sordu: — Peki.. Sonra ne oldu? (Kırmızı Yakut) gözlerini süze- rek güldü: — Sonra nemi oldu?! Hiç.. Konaktan ayrıldığım gündenberi burada oturuyorum. Rüstem geceleri evde mi kalı- I yordu? — Elbette.. Nerde kalacak? — Aman Allahım!.. Paşa efen- dimiz duymasın.. Yüreğine iner. Peki.. Bir odada mı?.. Genç kız, kâhyanın sözünü kes- ti: — Canım ağacığım! Sen de pek âlâ bilirsin ki, Rüstem gibi çapkm bir delikanlı, benim gibi ağzı burnu yerinde bir kızı kaçı" rır ve bir eve kapar da ayrı oda- da yatmazya !.. Elbette bir odada.. Ve bir yatakta yattık... Süleyman Paşanın kâhyası ku- laklarmı tıkadı: Sus... — A.. Neden susayım? O benim 11. İle evlenecekti. Bugün annesinden | dim. para almağa gitmişti, —Haydi canım. O, senin gibi bu i dalaları böyle kafese koymakta “rio göğsünde ve oyluklar yetle gezdirdi. Parmaklarına kolalı beyaz yeleği, katı gömleği ile frağınn etekleri değ. diği için kendini topladı. Muammer, basit bir köylü olmakla beraber, Muhsin Raşidin geçirdiği kısa buhranı anlıyacak kadar pişmiş, incel. mişti. 'Biraz hüzün, bir çok ta şefkat ifa- de eden bir tavırla genç dilomata yak- laştı, Aralarındaki derece silsilesini bir lahze unutmıya kendini mezun adde- derek — Muhsin Raşidin hastalandığı günlerde yaptığı gibi — akraba mu habbetile, onun omuzunu okşadı: — Haydi, bey.. dedi. şu resimleri masanın üstüne koy. Ben odanı toplar rım... Bir kere olan oldu... Eski yönleri düşünme... Aşağı inelim... Geç kaldın... İN Serer babalaiAA 'e sarı e sın? kendi elile çıkarıp, hâlâ dalgın ve içim için asabi duran, aşağıki sesleri bir ürperti ile dinliyen gene diplomatın İrağma taktı, Adetâ kör bir adamı yeder gibi, o nu, odadan dışarı çıkardı. Kapıyı ka- sia Mermer merdivenleri birlikte in- Harem iskelesine yaklaşmış | inandın, öyle mi? — Rüstem, imam efendi ile dd nim yanımda görüştü Ayol.. Cuma gecesi nikâhımız kıyıl tı, mişim.. Aradan bir ay geçti. Şimdi Rusyadayız. Ali baba, Tiflise geldiği denberi, Süleyman Paşaya tiği Fatmanın peşinde koşuyordi” Esirci Ali baba, Fatmayı ko kolay elde edemiyeceğini tı. Fatma Tiflis valisinin e yatıp kalkıyor, ve bir muallim rafından yetiştiriliyordu. Fatmanın göz kamaştıran zelliği dillere destan olmuştu, Fi | ma haftada bir defa kiliseye i rülüyor, kendisine hiristiyanlık kin ediliyordu. Ali baba Tiflise geldiği gündi beri Fatmayı ancak bir pazar nü uzaktan görebilmişti. F. haftanın diğer günlerini şatosunda ders okumak, öğrenmekle geçiriyordu. Fatmanın nihayet altı ay s0 ” Petersburga gönderileceği | 8ö! niyordu., Fatma Tiflisten Pete? burga gidecek olursa, Ali babaf onu birdaha görmesine ve kai sına imkân kalmıyacaktı. konaklardan ve şiftliklerden kiz kaçırmamıştı. Yirmi sen Rusyadan İstanbula Çerkes Gürcü dilberi taşıyordu. Fatm da Tiflisten İstanbula kaçı için her türlü tehlikeyi göze a! tı, Esirci Ali baba bu işi yalnız ra için yapmıyordu. Bu, esirci * âyrı bir zevk meselesiydi. O, şehirden diğer şehire bir kız dığı zaman o kadar çok ne dirilir ve gençleşirdi ki.. O ona dünyayı verseler gözü mezdi, Fakat, Fatma, Ali babayı başka bir kız satın alıp: — İşte paşam, Fatmayı Diyerek, Süleyman Paşayı : dıramazdı. (Devarmi “Bereket versin ki, bu serada faslı bitmiş, dans havaları başlnmif” Sefarethanenin alt salonları hınca b” kalabalıktı, — * Sahanlıkta, Muhsin, tabiileşmi lunuyordu. Bir sosyete adamı sümü lakınarak etrafma göz Burası da kalabalıktı. Ardına kadaf çık kapılardan, ılık bir hava ile * likte, bir çok zarif kadınlar ve giyinmiş erkekler girip çıkıyordu. lonun bir kısım davetlileri de kâğıt nerlerle, kuvvetli ampullerle ” tılmış olan sefaret bahçesinde, açık vada eğleniyordu. Muammer, efendisinin yar — O halde tam vaktinde yetif Esirci Ali baba, o güne kadi ; sulla silindi. Onun tabiatlerini * | cunun içi gibi ezbere öğrenmiştir s4 Muhsin Raşidin buhranı geçtiği. bu yeni muhitle oyalandığını far” Artık kendisine ihtiyacı kalman”. Onun, böyle yerde, ayak altında * 4 şıp nahakyere kalabalık etmesinde na yoktu. Binaenaleyh, mermer "4 divenin yanındaki sütunlardan bi" kenarına çekildi. Mütevaziane © seyre daldı, Fakat, birân sonra, dikkati, rinden ziyade kulaklarına to © ÇDevami " düşündürüyordu. Fatmanın yet fi

Bu sayıdan diğer sayfalar: