4 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

4 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hakik? vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL. | 4-5-934 — Her hakkı Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bikmadan mütemadiyen çalışcyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- larr Tİlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş. mişt Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında Bir se- wişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıişti . Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kihyanın arkadaşları tarafım- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışıyordu. Bir taraftan çadır bezini maki- me etrafına sıkıştırırken bir taraf- :;“n da herkesi yardıma çağırıyor- Büyük bir tesadüf eseri olarak alevin önünü almak kabil oldu. Fa kat Şahin çavuş bu anın verdiği heyecandan bir müddet kendisini alamadı ve boylu boyunca uzandı- ğr makine üzerinden çekilemedi. Neden sonra alevin tamamile sön- düğüne kanaat getirerek çekildi; çadır bezini açtı. Kâhya ve motörde bulunanlar cidden büyük bir tehlike atlatmış oluyorlardı. Fakat gene ne yazık ki makine artık işlemiyor motörü, yavaş yavaş akıntı sürüklüyordu. Kâhya, evvelce her ihtimale kar- şı motöre aldıkları küreklere baş vurarak tam yarım saatte Sedef a- dasına yanaşmıya muvaffak olabil di, Şimdi yapılacak iş, hiç vakit kaybetmeden makinenin tamir e- dilebilmesinde ve onu harekete | geçirebilmekteydi. Makinist makineyi tamirle uğ- raşıyor ve onu harekete getirmiye çalışıyordu. Kâhya, başlarma böyle bir felâ- ket gelmesinden çok müteessirdi. Şimdiye kadar epeyce bir yol ala- bileceklerini düşünüyordu. Şimdi en tehlikeli bir mıntakada bulunuyorlardı. Ne yapacaklardı. Ya motörü tamir etmek imkânını bulamazlarsa ne yaparlardı. Bütün motördekiler, Kâhyaya, birer birer geçmiş olsun diyorlar ve başlarına bundan daha büyük bir felâket gelemiyec i söyle SYK Geçen kısımların hulâsası Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan Muhsin Raşidin Yunan diplomatların. dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sili Ert of Sad körüklüyor... Muhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetecileri ona — suikast yapacaklardır . Mühsin ile emirberi, bu pusunun ya nıma yaklaşıyor. Fakat Muhsi mikasta mani olup pusunün üstüne çıkıyor. Yunanlırın etomobilini durduruyor. yukarıda da yazdığımız gibi, o, genç Türkün şunu demek istediğini anlamış- tır A AYBOLAN SEVGİLİ « Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı — Müellifi: ( Vâ - Nü ) Fakat, | mahfuzdur Tefrika: 51 | mek suretile onun üzüntüsünü teş- kine çalışıyorlardı. Kâhya, gittikçe asabileşiyor ve i- ki de bir makiniste: — Ulan daha olmadı mı? Elini | çabuk tut.. Sabahı burada yapar- | sak, felâkettir. Diye çıkışıyordu. Nihayet motör tam yarım saati aşan bir. çalışma- dan sonra işliyebildi. Sakat sevinç- lerini uzaktan denizi yalayıp ken- dilerine doğru çevrilen bir projek- tör sşöndürdü. Kâhya bunun, Yunan torpitosu olduğunu anlamakta güçlük çek- medi, Ve: — İşte yakalandık, dedi. Filhakika bu gelen, projektörile denizi tarayan torpido Yunanlıla- | rındı ve kaçakçılığa mâni olmuya | çalışıyordu. Acaba Kâhyanın motörünü gör- müş müydü? Yol alışı ve projektörünü uzun müddet ve ısrarla kendi bulunduk ları noktaya tevcih etmeyişi görme | diğine bir delil sayılabil! evvelâ şarka, sonra aksi istikamete yol alışı bir şeyler aradığını da zan | nettirebilirdi. Torpidonun bu ara- | nışı Uuzun sürmedi. Nihayet on beş dakika içinde İzmit istikametini tuttu ve gene aranarak yoluna de- vam etli. Kâhya: — Çocuklar, hemen hareket e- mizi daha az tehlikeli bir. mühite | koymuş oluruz. Buna bir çokları cesaret ede- | mediler ve Kâhyaya itiraz ettiler. | Kâhya ısrar ediyordu: — , — Onun peşini brırakmamak bi- | zim için daha tehlikesizdir. O ni- | hayet önüyle meşgul oluyor. Karan lık bizi kenGisine göstermeğe müm kün olduğu kadar mâni olacaktır. Buna tam mânasile kani olma- malarına rağmen: | — Pek âlâ Kâhya dediler.. Sen | naşıl istersen öyle hareket ederiz. ği d Aradan iki gün geçti. Pantik- | yan, yazıhanesinde yalnızdı. İki gündenberi o kadar çok işi toplan- mış ve o kadar çok başka işlerle meşgul olmuştu ki, yazıhaneye ge- ' “— Durl... Seni pusuya düşürdüm. Işte yanımda silâhlı çeteciler... Fakat vurmadan yakalıyacağım... Bir yere kapıyarak nice nice işkenceler ederek | seni öldüreceğim...,, ; Ve, böyle zannettiği içindir ki, an | lattığımız üzere, tabancasını — çeki Muhsin Raşidin üzerine atej etti... Bir... Bir daha... Bir daha... İlk kurşun, isabet etmedi... Ikincisi, omuzunu sıyırdı, geçti... Fakat, üçüncü kurşun, sıyırılan o- muzun bir yerine saplandı. Muhsin Raşit, sadmenin tesiriyle sendeledi. Ihtiyar çeteci, Erci Behzadise hay- di: kırı 1eliı; peşini bırakmıyalım. — Kendi- |" | rilmişti. Masası üzerinde duran bir | Oldu mu bu iş be aganim?!.. HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 36 | Geçen kısımların hulasası | Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın — ticareti | yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- | tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kai- | kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- | ğında (Fatma) isminde çok güzel bir | Gürcü kazı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır. ve Ali bab; intikam almak üzere İstanbuldan lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kı mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. ten başka bir kelime ile ifade edi- lebilir miydi? Fakat, zavalı Ştanka yalnız ar- kadaşının sırmalı elbisesine ve nü- fazuna güvenerek bu işe atılmıştı. O gece gümrük ve limandan iti- baren bütün Odesa polisinin ve si- vil memurlarının Ştankayı yakala- mak için pusuya yattığını nasıl ke$ fedecekti? 'Tam valinin evine yakm bir s0- kakta birdenibre her taraftan çı- kan silâhlı polis ve jandarma efra- dile karşılaşmışlardı. Ştanka arkadaşmın ihıw'miı anlayınca evvelâ onun üzerine yürüdü ü.. len, gönderilen raporları gözden geçirmeğe vakit bulamamıştı. Bil- hassa kendisine — Bulgaristandan geldiği haber verilen raporların mühim olduğu söylenmişti. Bun- lar hakkında tedbir alması bildi- yığın kâğıdı karıştırarak küçük bir kâğıt üzerindeki bir kaç satn yazı- ya göz gezdirdi. Bunlardan biri | (Trakya meselesi) idi. Mecır Hey ye bir rapor yazacak ve bu iki gün- lük araştırması neticesini ona bil- direcekti. Kapısı vuruldu. İçeriye | Feridun Bey girdi. Pantikyan: — Sen misin, Feridun Bey?, Ri- ca ederim,. Sizinle yarım saat son- ra görüşelim, Yazılacak bir rapo- rum var, süratle bitirip bir rande- vuya gitmek mecburiyetindeyim. çıyorsun?. tımızdan kurtardı.. Sen onu vurdua.. Maamafih, Muhsin, ayakta — duru- yordu. Devrilmemişti. Sağ eliyle o- muz başını tutuyordu. Kan — sızıyor, parmaklarının arasından akıyordu. — Kılıç kullanmakta-daha usta i- mişsiniz, Erci Behzadis!.. diye alay et- ti. O zaman, bir darbede beni yere de- i t... Fakat, üç kurşunı | eak birini vücüduma yerleştirdiniz.. O- nun da pek müessir olduğunu zannet- miyorum... Bakın, devrilmedim!.. Çeteciler, defikanlının etrafını al- mışlardı: — Çok kan akıyor... Yara, o kadar da ehemmiyetsiz değil galiba... — Zarar yok, zarar yok... Ihtiyar çeteci: — Burada, yakında, Akropolis has- tanesi var,.. Oraya götürseniz., Muhsin: | — Akropolis hastanesi!,, diye mı- rıldandı. j Sanki, bunun akti sedasmı işitmek istiyormuş gibi, Yunanlılım — yüzüne baktı. Erci, kurşunu nâhak yere attığının 4 Mayıs 1934 , 4 Mayıs 1934 Müellifi: Zshak FERDI — Çarın - sırmalı kordonlarını | göğsüne takınca eski köpekliğini [çır çabuk — hatırladın, değilmi.. Alçak ? diye bağırdı. Genç zabit derhal ortadan kaybolmuştu. Ştanka yı Rus me- murları bu kadar kolaylıkla ele geçireceklerini ummuyorlardı. Denizcilere gelince, bunların arasında otuzdan fazlası Ştanka- nın adamlarıydı. Onları da birer birer yakalıyarak kollarını bağla- dılar.. Ve kamçı, dayak, tekmeler- le sürükliye sürükliye hapisaneye götürdüler. Ştanka nın, yakalanınca Sibir- yaya sürülmesi hükmü çoktan verilmişti. Memurlardan bir kısmı liman- daki gemilere gitmek ve diğer korsanları da kolayca yakalamak istemişlerdi. Petroviç memurlara: — Ben gemilere sizden evvel gideceğim. Oradaki haşeratı silâh- la elde etmeğe kalkarsanız çok te- lefat verirsiniz! Bu işi bana bıra- kınız., Zaten diğer gemiler benim idarem altındadır. Demişti. Genç zabit yolda gi- derken, kendi kendine: — Bu hizmetime mukabil her- halde Çar Hazretleri bana yüzba- şılık rütbesini tavsiye edecektir. Diyerek sevinç ve neşe içinde ko şuyordu. Petroviç bu muvaffakıyetinden sonra, hiç şüphe yok ki, saraya al- | dırılarak kendisine asalet unvanı | dahi verilecekti. Genç zabit asıl- zadeler araşma karışmak ve bir prensele evlenörek çarin hassa a- layında kalmak istiyordu. Küçük Petroviç münevver — bir gençti. Fakat sarayın göz kamaştı- rıcı hayatı, muhteşem - salonları, suvareleri onu mütemadiyen sara- ya çekiyordu. Volgada gösterdiği muvaffakiyetlerde bile bu cazibe âmil olmuştu. Halk arasında kal- mak istemiyordu. Halk kütlesi i- çinde babasından başka sevdiği ve düşündüğü bir adam yoktu. O da Tifliste prens Mihailoviçin sa- rayında yaşıyordu, Genç zabite: — Baban ne işle meşguldür? Diye sorsalar, göğüs kabarta- rak: — Prens Mihailoviçin sarayında — Akropolis hastanesi? diye mâni- dar mânidar tekrarladı. Siz de oraya mı gidiyordunuz?... Erci Behzadis: — Nereden biliyordunuz?.. şaştı. — Ert of Sad söyledi. — Demek her şeyi biliyorsunuz?.. — Hayır, her şeyi değil. En mühim diye | olan noktayı... Allah aşkına söyleyin... Doğru mu?, Muhsin Raşit, demin kcendisine kurşun atan adamın boynuna sarıldı.. Bu söylenen sözlerden ve memnu- niyeti mucip olan “doğru!,, kelimesin- den siz nasıl mana çıkaramadınızsa ve- teciler ve Muammer de çıkaramadı. Alaca karanlıkta, bu - kucaklaşma manzarsı, uzaktan, tamamiyle başka dü görünmüştü. İki adamın kavga için birbirlerine sarıldıkları vehmini hasıl etmişti. Ert of Sad ile Gal, tabanca patla- yınca, ahvalin gene değiştiğine zahip olmuşlar, gerisin geri kürek çekmeğe başlamışlardı. Bu kucak kucağa ge- | temizler.. bir fabrikada amele ve yahut bit dükkân sahibi olsa, babasmın böl” | le halk içinde yaşıyan bir adam ©" | duğunu biraz kızarıp sıkılmadı!| söyliyemiyecekti. Halk tabakasılif çok yüksekten ve istihfafla w küçük Petroviç, saray - terbi! sil? büyümüş tam manasile ve mağrur bir süvari zabitiydi. .. * Küçük Petroviç rıhtımda lnl& sini bekliyen memurlardan a; rak bir kayığa bineceği sırada, de likanlının omzuna bir el uzandı! — Acele etme, Petroviç! j Genç zabit çekinerek birdenbif başını arkaya çevirdi. Bu el, çarmın sarayında müılj dem sivil memurlardan birinin © idi. Petroviç gülerek: — Vay. , Sen misin? burada şin ne?., Diye sordu: Sivil memur, ciddi bir tavırla! İ — Bir dakika yanıma - gelinif” Sizinle görüşmek istiyorum ! Dedi ve Petroviçin kolundan * kerek gümrük kapısının önüne # türdü. — Sen ne yaptın Petroviç? — Ne mi yaptım? Ve karanlıkta parıldıyan IÖJ' rini açarak: — Ne demek istiyorsun? M Ben ne yaptığımı çok iyi biliyo! Eğer sen bilmiyorsan, bunun he bımnı sana vermeğe mecbur deii" Göriye çekilerek eski ımM dan ayrılmak istedi: Ştankayı yakaladım... G’ dim., Şimdi de öteki âsileri lıyacağım.. İşte o kadar.. Sivil memur çok ciddi ve tok lü bir adamdı: / — Dur, dedi, acele etme! çok seven bir dost sıfatile ı.l/ danberi burada bekliyordum.: banın son nefesinde, sana ıöyll mi rica ettiği şeyleri anla! müsaade et! Petroviç birdenbire şı!ılld(' — Ne diyorsun? dedi. Be” öldü mü? — Hayır ölmedi.. öldürdüler.. Petroviç duvara dayandı: — Babamın Tifliste hiç bir manı yoktu. Onu kim öldürdüj (Deramt , Fakat, — Demedim mi ben?. Hakkıf ) mu imiş?.. Vaziyet öyle vahii anlaşmanıza imkân yoktur... Bu “l,’ ktile, ecdadınız. d ». Fakat, bumufi olmadığını gördüler... Işte, genf fikrini besliyenin safiyetinden Vef edildi... Biçare, ne kadar da çoşkut y) şuyordu. tliyan kurşun, 087 ljf dine getirdi. Yaşa.. Düşmant * Ç Onu boğ. Kafasını ez.. Yaşasın!. r| Böyle bağırarak ve sözde Katf denleri teşci ettiğine kail ol ken, iki düşmanın kavga —ctmt pöştüklerini gördü. — Gal... Mesele başkaymtf” başımıza belâ açmadan Je hm!.. dedi. Işte bak, çeteciler " fi rimize geliyor.. Bu sefer yıl":'v' verirsek vaziyet berbattırlı YöpE Hakikaten de, çeteciler, santi Ö4i lenlerin üzerlerine doğra :: Lâkin, silâh patlaması ve ';,,Jı" ğ ması üzerine, evlerden pen' dı, bir kaç kişi de sokağa TÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: