6 Haziran 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

6 Haziran 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadri CEMiL 6-6-934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarekeden sonra İstanbulda A- | nadolu lehinde çalışanlar arasına ka- l tılan İlhami, İngilizler lehinde çalı « şan Fatına Nüzhetle tanışıyor ve o - ı munla beraber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde milli kuv - ! vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan tarafından takip ettirilmektedir. ı efkârı umumiyenin — tenvirinden| ibaret bulunduğunu söylemiştir.| Mahir Sait bey muhalefetin tek bir gazetesiyle tenvir ve irşadın ne derecelere kadar kabil olabile ceği hakkında beyanatta bulu - nurken salonun açık bulunduru! - makta olan kapısı birdenbire ka- patılmış ve binaenaleyh delilim artık hiç bir şey işitememiştir. Yal| nız içtimam hitamında ve avdet -| te bahçede (Mecır Hey) ile Ali Ke| malin kısa bir mükâlemesinden içtimam terkolunduğunu anlamış.| * Kadıköyünde Hamdi paşa- nn konağındaki içtima netayici çerkes Bekir Sıtkı bey tıı'nfı'ndıı'ıwL Pantikyana bildirilmiş ve mumai- leyh tarafından tanzim ve tahrir olunan rapor (Mecır Hey) ye tak| dim olunmuştur. Bu rapor münde| ricatına nazaran o günkü içtima -| da mevzuu müzakere olan bahis muhalefetin zaafı ve nifakı imiş.. temini — mevcudiyet| ve idamesi için ittihat ve ittifakm Iâzumundan bahsedildikten son -| ra memleket ve devletin vaziyeti hazırai elimesinden bâhis bir be -| yanname kaleme almmış ve bun - dan birse ndğka Fetit'paşaya Ho-| ca Sabri, Zeynelâbidin, Gümülcü! neli, Sadık, Hoca Vasfi, - Cemal,| Kemaleddin, Mahir Sait, İsparta-| lr Kemal, Ali Kemal, Refi Cevat, | Refik Halit, Sami efendi ve bey- lere gönderilmiş ve memleketin selâmeti namma barışmaları tek- Hf ve rica olunmuştur. Cevapların temmuzun on be - şinci gününe kadar Hamdi paşa- ya irsali teklif olunmuş, Sadık bey ile Gümülcüneli teşriki mesa- inin imkânsızlığından bahseden birer cevap göndermişler. Hamdi paşanın teklifi üzerine telifi be - yin için Pantikyanın Sadık ve İs- mail beylere gitmesi rica olun - muş. Pantikyan keyfiyeti (Mecır Hey) ye arz ve müsaade talep et- miş. Mectr Hey muhalefette bir ıt- tırat ve intizam meşhut olmadığı. Geçen kısımların hulâsası | Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- mânesi vardır. İşte, o gün, falcı Fatih Etfendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- ketine uğrıyacağını haber veriyor. De- n İstirap içinde, ne yapacağını bi- Temiyor. Eve dönüyor. Ânnesine ne söyliyeceğini şaşıtryor. Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, Osman Bey ismindeki ahbabının geldi- ğini haber veriyorlar. Falcıyı tavsiye eden bu adamdır. Ozsman Bey, sakal bıyakmıştır, Edip, arkadaşına meseleyi söylüyorsa da, an- | nesine bir türlü açılamıyor. Şimdi, E- dip, Osman Beyle beraber İzmire git- * miş, yani annesinden kaçmıştır. Orada | biz gol kadınlarla bu meyanda Selma | H. isminde birile tanışıyor. Her bakkı mahfuzduar Tefrika: 84 | cihetle istihbaratın bu gibi husu - satla meşgul olamıyacağını ve ar- zu ettiği takdirde bu işi şahsir na- mına deruhte edebileceğini ve fa- kat neticenin kendisine bildiril - mesini bildirmiş. Ayrıca, fikrinin onlara ihsas edilmesini de tavsi - ye etmiş, Pantikyan keyfiyeti bir tezkere ile Hamdi paşaya anlat - mış ve henüz bir cevap almamış, * Evvelki gün akşam üzeri geç vakit sureti zirde münderiç Hida yet beyin tezkeresini aldım. “Cu- ma günü ingiliz — istihbaratına mensup henüz ismini öğreneme- diğim bir şahsın beni hanemde ve sair uğramaklığım muhtemel olan mahallâtta aramış ve - beni|. bulamayınca Dimistoklinin ga- zinosuna merbut puslayı bana ve- rilmek üzere bırakmış. Bugün sa- bahleyin Pattikyan efendiye git. tim. İngilizlerce derdest - ettiri| . mesi son derecede matlup ve mül tezim olan Fuat beyin icra ettiri- len taharriyata rağmen — hâlâ ele geçirilemediğini ve binaena - leyh mumaileyhin ancak tara - fımdan aranıldığı takdirde bulu- nabileceğini (kaptan Gordon ve mülâzim Çeter) & söylediğini ve hemen işe başlamaklığımı ve key fiyeti bilhassa senden saklamak - lığımı ve gayet mahrem tutarak takibat ve taharriyata devam et- mekliğimi ve müşkülâta tesadüf etmemek üzere icap ederse yanı- ma bir memur verileceğini söyle- di. Evvelce seninle aramızda gö- rüşüldüğü veçhile vazifeyi derhal kabul ettim. Arayıp bulacağımı vaadettim. Ve refakatimde bir memurun bulunmasının daji şüp- he olduğunu ileriye sürerek bu fi- kirden sarfınazar ettirdim. Ve ih- tiyaç vukuunda böyle bir memur talep edeceğimi kendisine söyli - yerek ayrıldım. Bu hususta görü- şülmek ve icap eden tertibat ka- rarlaştırılmak üzere bu gece sa- at onda bendehaneye kadar her halde gelmenizi rica ederim kar- deşim. 9 temmuz 337 Ali Hidayet * Hidayet beyle gece görüş- tüm, No suretle hareket etmesi ik tıza edeceğini izah ettim. Hida - yet bey ita edeceği raporlarda Fu at beyin İzmitte bulunduğunu be- yan ile liz ve yunan bara- Tefrika No.25 6-6-934 Aşk ve ma- cera romanı Nâkıli (Vâa-nNüa) Koridoru geçti. Merdiyenleri çıkmağa başladı. Ev kâgir olduğu için hiç gürül- tü olmuyordu. Geçerken mutfağa baktı. Sel- ma, orada değildi. Diğer odalara da göz attı. Her yer alelâcele top- lanmıştı, Allah Allah... Bu ne hamarat- hıktı. Fakat, kadının kendisi neredey- di. Birdenbire, sofadaki kanape- nin üzerinde sabahliyin unuttuk- ları çanta nazarı dikkatini — cel- betti... Ve, onun yanımda... HABER — Akşam Postası | Tariht Tefrika: 69 Geçen kısımların hulasası Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket arasında kadın — ticareti yapmakla meşğuldü. Alibaba küçük - ken hadım yaptığı Ferhada İstanbul- daki kızlarını teslim ederek, Kafkas- yaya gidiyor. Tifliste valinin kona - ifanda (Fatma) isminde bir Gürcü kı- zını kaçırmağa —uğraşırken, Rüstem | isminde bir gençle tanışryor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Tiflise gelmiş - tir, Rüstem Fatmayı kaçırıyor ve fall olarak Ali babayı zindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. — Gel yavrum, seni şöyle bir doya doya öpeyim. Artık bundan sonra benim olacaksın! Seni bu- gün kaçırmıya geldim! zi B nn Rüstem, ogün, koşarak eve dön- dü, Kapıda teyzesine rastladı.. — Böyle şey hayatımda başıma| gelmemişti, teyze! Şu sabahki fel-| lâhm bana yaptığını gördün mü?' Rüstemin teyzesi dizlerinin üs- tünde — güçlükle durabiliyordu..| Rengi sapsarı idi., — Ne olmuş? Diye mırıldandı. Rüstem içeri girince hiddetle anlatmağa başladı: — Yolda gidiyorduk.. Arap ba- na saraydaki vazifemden tatlı tat- | tının enzarını orada tesbite çalı - | şacaktır. Fuat beyin hareket ede- ceği gece vaki ihbar üzerine bu- lunduğu hane civarında iki &v ba- sılmış ve taharri edilmiştir. İngi - lizler Fuat bey meselesine son derecede ehemmiyet veriyorlar e-| fendim. * Ankara ile İstanbul arasın - da zabitan aileleri mektubunu ge tirip götürmekle meşgul kadınlar dan ve ezcümle Emine hanım na- mında bir kadmdan istifade için mahalli malümda bazı tertibat ve tasavvurat vardır. Bu kadına; bu- çada ingiliz istihbaratına mensup bazı islâm kadınları müracaat et- tirilecek ve Ankara ve Kastamo-| nuda bulunan zevç veya birader- lerinden mektup alamadıkların - dan bahisle ve bir takım esami i- tası suretiyle tanışıklık hâsıl ede- ceklerdir. Delilim bunu kemali e- hemmiyetle arz ve ihbar eyliyor. (Dovamı Bir şapka duruyordu. — | — Garip şey... Bu, benim de değil, Osman Beyin de değil... Ki- | min olacak acaba?.. | Bu yabancı eşya kimin olabilir- di?... Yan taraftaki odada bir gürül- tü işitti. Burası yatak odasıydı.Şüp l hesiz, Selma orada olacaktı. Deli- kanlı o tarafa doğru yürüdü. | Kapının aralığından içeri bak- tı. ı Henüz aklma hiç bir şey gelme- mişti, Zira, bu kadının kendine ı körü körüne bağlı olduğuna emin bulunuyordu. Fakat, gördüğü manzara, aklını başma getirdi. Selma, odada, ya- bancı bir erkekle beraberdi. Yan yana oturuyorlardı. Genç kadın, | yabancı erkeğin saçlarını okşuyor- ! du. O da, başını onun Omzuna da- | yamıştı, D Delikanlı, hayatta, başka er. | keklerin aldatılmasına âlet olmuş- | Z ağzından köpükler saçarak kendi- | bir an içinde soğuduğunu hisset-| © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Zshak FERDIİ lı bahsediyor, ağzımın suyunu akı- tıyordu. Sonra ne oldu, bilmiyor- musun teyze? Meğer bu adam ti- marhane kaçkınının bir imiş. Çok seneler evvel bir padişahın ağası iken çıldırmış.. Timarhaneye girip çıktıktan sonra, onun bunun evine giderek herkesin rahatını bozma-| ğa başlamış. Tam deniz kıyısına geldik., Bir sandal arıyorduk. Kı-' pıda benimle güzel güzel konuşan| arabın birdenbire babaları tut-: maz mı?! | Rüstemin teyzesi gülmeden ö- nüne bakıyordu. Rüstem merdivene dayanarak sözüne devam etti: — Arap bu sırada birdenbire ni yere attı:"Ben deliyim, beyefen di! İnsan delinin lâfıma kızar mı?,, diyor ve mütemadiyen gülüyordu. Eğer herifin deli olduğuna inan- masaydım, küratayı denize atıp gebertecektim. Rüstem yukarıya çıkmıştı. — Fatma.., Fatma... Nerdesin?| Diye seslenerek sofadaki minde-| rin üstüne oturdu. — Fatma..! Nerdesin...? Bak,| başıma neler geldi... Anlatayım da dinle! Rüstemin teyzesi bu esnada, bir çocuk gibi emekliyerek merdiven-| lerden yukarıya çıkryordu. Rüstem, teyzesinin hıçkırarak ağladığını gördü: — Ne var, teyze? Niçin ağlıyor- sun? Fatma nerede...? — Dur yavrum, üzerime varma da anlatayım... Senin arkandan Ferhat gelmişti. Fatma ile sözleş- mişler.. | Rüstem kaşlarını çatarak bağır- dı: — E sonra, ne oldu? Çabuk söy-| le.. | — Ne olacak, yavrum! Ferhat, Fatmayı aldı, götürdü. Rüstem birdenbire şaşaladı.. Odalara girip çıktıktan sonra: — Fatma nereye gidebilir? O benim nikâhlı karımdır, dedi, sen| nereye gittiklerini öğrenmedin mi —ÜÖğrendim.., Ferhat: “Rüstem gelince ona söyle, biz. birbirimizi seviyoruz. Bizim yakamızı bırak- sım.. Ve Haççesini alarak yaşasın.,, ta, Fakat, daha ilk defa olarak al- datılıyordu. Onun için, bu manza- ra pek fenasına gitti. Selmadan ti. Artık bu kadını görmek bile is- temiyordu. Geldiği gibi, ayaklarının ucuna basarak, usul usul geri döndü. Çan tayı aldı. Merdivenleri indi. —Po-| tinlerini giydi. Mahut pencereden | dışarı çıktı. — İzmirde kaldığım müddet zarfında, Selma beni teselli edi- vordu, Adetâ onun şefkatine, mu- habbetine sığınmış gibiydim. Hal- buki, işte ....ne olduğunu gö-| zümle gördüm. - diye düşünüyor ve esefleniyordu - Artık bir daha onunla karşılaşmak bile istemiyo- rum. Zira, bu kadın, yüzüme bu derece güldükten sonra, yarım saat evvel ayrıldığım bir eve ya- bancı bir erkeği alabildi. Ve daha ciğerlerimden çıkan havanın da- gılmadığı bir odada başkasile se- Rüstem kulaklarına inanamıya- cak kadar sersemlemişti. — Vay alçak vay! —Diye bağ: rıyordu — Ferhat nihayet bana bu oyunu oynadı ha... ?! Ben onları şimdi gider bulurum... Rüstemin teyzesi korkarak şu sözleri de ilâve etti: — Ferhat: “Rüstem sakın bizi aramağa kalkmasın.. Biz İstanbu- lun şeytanlar bile geçemiyen bir köşesinde yaşayacağız,, dedi. Ün- ları nerede bulacaksın, oğul? — Ferhat Üsküdardan bir yere ayrılamaz, teyze! — Senin Üsküdara gideceğini, onları orada arıyacağını bilmez mi? Rüstem yumruklarını — sıkarak sofanın ortasında bağırıyordu: — Karımı kaçıran alçağın ya- kasını kolay kolak bırakır mryim, teyze? Ya çocuğum.. Onu da gö- türdüler, değil m*? — Elbette... Fatma çocuğunu bırakir mı? Onu da.,, Yükte hafif, bahada ağır eşyasını da — birlikte aldı. Rüstem kamas'nı beline taktı.. | Evde fazla duramadı.. Sokağa fir- ladı. Rüstem yolda kendi kendine | söyleniyordu: — Alçak köpek... Bu memle- kette sen hancı, ben de yolcu iken, elbette biribirimizle çok çabuk kar şılaşırız! —İl — Rüstem, üç gündenberi, İstafi * bulda Ferhadı aramadık yer b rakmamıştı. Fermenecilerdeki esrar kahve” leri., Galata soyguncular yatağl. Hasköy batakhaneleri.. Esirpazar- larr.. Ve nihayet Üsküdarın bütün semtlerini araştırmış olan Rüstem hiddetinden çıldırıyordu. Fatma- dan ziyade ufacık yavrusu gözün” de tütüyordu. Cibalideki teyzesinin oldukça ferah ve güzel döşenmiş, bahçeli sahilhanesini beğenmeyen Fatma acaba bundan daha iyi bir hayat- mı yaşayacaktı? Rüstem, Fatmanın kendisini terk edip, Ferhat gibi bir hadım erkeğin peşine takılacağını hatır rından bile geçirmemişti. VDevamı var) vişti. Ben, bir kadına muhtacım: Öyle bir kadına ki, benim bütün hissi taraflarımı tatmin etsin.. | Edip, sevilmeğe, okşanmağ? çok alışmış inşanlardandı. Anne” sinin yanından asla ayrılmamışt- Servet hanımefendi, onun her şe” yile o derece meşgul olmuştu. ki: delikanlının şefkat ve Mmuhabbet ihtiyacını tamamile tatmin €e" mişti. Bir erkek, kadında bunlar! arar, Fakat, Edip, şafkatle muhab” beti annesinde bulduğu için, is tanbulda iken tanıştığı kadınlar” — da, aşkın yalnız maddi cihetlerif' aramıştı. Şimdi, İzmirde, birlik!* yaşıyacağı kadınla her cihetçe ta* min edilmek istiyordu. Bu, onuf için bir ihtiyaçtı. Selmada arad” ğını bulduğuna zahip olmuştu.. Yediği darbe, hakikâten 01" sarsmıştı, g Yazıhaneye geldiği vakit, pe'” ] şan bir haleti ruhiyedeydi. Odacıya sordu: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: