17 Temmuz 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

17 Temmuz 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'7 'İ'-ııııııııı ıou A c. İ wîl"ı Amerika mütte- , etlerinin Cenup hu- tda, tam on — senedenberi Dt faal Yapıyordu. Çete müret- Adet '"“ ilk başlayışta tam serden geçti idiler. Her 'hllle" Tağmen işlerine de üşlerdi. İçlerinden kırk -) lif yerlerde yakalanmış, Bu h Salara çarpılmıştı. ikidi '“.' len altı tanesi, cina- ne de karıştığı için lınç İd Dördü, hükümet tara-| D 'am edilmişti. q.’ı 1 da, işin güçlüğün- İab 2” mkl:erıyı devam ede- r olmuştur. Geriye Altr kalıyor. Bunların sekizi, / $te tarafından idam edil - a'ı'Hoııtu.rlır, kendi arala- Mahkeme teşkil etmişlerdi. d su, gidişatını beğen- bir arkadaşlarını orta- ğ h:"İıı- onun akibeti hakkın f Tar vererek bunu şiddet- 'lrd ederlerdi. Adeta kanun- kz 1. Arkadaşlarının üçte (- kabahatli hakkında - ölü- -.l.ı afık buldum, idam hük- edilirdi. Hattâ çete reisi hakkmda verilmiş bile ol- demokrat haydutlar, b görülmemişti... d'mdı verdikleri cezalar, 4 '©rece idi: Birkaç gün ha- Dü h"" Uhıok dayak cezaları... , i Hontur, manevreleri ) * edemediği, malları güm- Te kaptırdığı ve arkadaş- h bir kaçının yakalanmasına 'h *t verdiği için, az mı hap- İti Bu adam, müthiş bir e-| es ondan korkar, "MI Fı]_g, nizamı bizzat tiği için, Mmahkeme usulünün i h.kmcıını isterdi. Hattâ kinda verilen kararlara Ku Vemetsiz inkıyat ederdi... y lıt;u:lhnıkılı milyarder Mıt- be,. " in genc, şakrak ve ma- Test kızı Miss Meri böyle '.lh içine düştü... lı ata binmesini cok - sevi- Dört arkadaşile be - ika hudutlarını bey- : M. kılelınek hevesini ye- "ü sporun bütün tafsilâ- kı’]..âeler günü gününe takip| 1 t “Miss Meri Honner| Yardı, bu dereyi AŞLI... 5n y İ'lı » günün birinde, — ikinci bayını Üllar, Birinci sayfanm Sdlar, iri puntolarla şu haberi t —%""'l mılyırder kız, Hontur “aeline esir düştü.,, *H.;"“ll şu izahat: d lik koymuşlar, dört erkek lı.lıvennı.lerdır Mak- ğ “'"llı Milyon dolar fidyei ne- zin babasına haber erd'ıı M"'!ı bir zarar — gel- Tayin edeceğimiz getirilir. getirilmez, brrakılacaktır. "““teııır olmasın. Bu, İrd a mecburuz; — zi- ©, istikbalde fidyei “'—'rııım birini " kaçırır” —$eraiti tatbik Nd.,*_ rehineyi sapa k'ım dok'llîllııınxy ğ".ı edeceğimize inan - nir,, .;E namusumuz (71) ,, * Hicaretimize kesat ge- Be u’hsüncrdılderı erkek- | Milyarderin kızı ve eşkıyalar Gazeteler, bütün bu - tafsilâtın altına, şu pek ehemmiyetli satırla- rı ilâve ediyordu: “Miss Merinin üç müştereken şu ifadede yor: — Haydutlar, genç kızı — biz- den ayırdıkları sırada, Miss Meri düşünceli duruyordu. Bize şu söz- arkadaşı bulunu- | leri söyledi: "u". Miss Meriyi yan -| - “— Babama söyleyiniz; sakın benim imzamı havi bir kâğıt al- madan istenilen parayı — verme- sin... Bu arzum tatbik edilmezse, başıma felâket gelecektir... İmza- : mektubumu almadan bir mil- yon doları verirse, babam, ömrü- nün sonuna kadar ölümüme — ağ- hyacaktır!...,, İşu, bütün Amerilıı. bu heye- canlı haberin dedikodusu ile, gün- lerce sarsıldı durdu... Fakat, gerek milyarderin aile- sini, gerek efkârı umumiyeyi baş- ka bir heyecan daha kavramış, sarsıyordu. O da, çok beklenildiği halde, genç kızdan imzalı mektup gelmeyişi idi. Gerçi, haydutlar, Mister Honne- re müteaddit defalar haber yolla- mışlardı: “ .—. Miss Meri, anlayamadığı- mız bir sebepten dolayı, vadettiği mektubu imzalamamakta israr e- diyor. Kendisinin sihhatte ve afi- yette olduğundan şüphe etmeme- lisiniz, Hürmette kusurumuz yok- tur. Rahatı yerindedir... Fidyei ne- catı gönderir göndermez, kızınızı derhal teslim edeceğiz... Milyarder, evlâdının gene bir Orijinallik sevdasına kapıldığın- dan şüpheleniyordu. Zira, atla hıı- dutları dolaşan, ne dahil olan, gece de sarhoşlarla arkadaşlık eden ve umumi evlere hizmetçi sıfatile gi- rerek ahvali ruhiyeyi tetkik ettiği iddiasında bulunan genç kız, bu sefer de, başka bir garabet yap- mağa kalkışmış olabilirdi... Aca - ba, parayı derhal yollayıp biricik sevgili evlâdını geri getirtse miy- di?... Fakat, üç süvari delikanlı ar - kadaşile gönderdiği haber, aklına geliyordu: — 'Ya kızımın söylediği — doğ- ruysa, haydutların eline düşünce bir sır keşfettiyse?... Ya felâketi- ne sebebiyet verirsem?... İşte, bu ihtimaller, ödünü pat- latıyordu. Hontur çetesinin — ısrarlarına rağmen, bir türlü parayı göndere- miyordu... Aradan zaman geçiyordu. Ef- kârı umumiye, dedikodu ile meş- ıı.ıldü Bıkmıı hâdise nıııl olııııuhı Üç süvari haydutlar tarafından savulup ta, kız, dağ başlarında yabani heriflerle yalcız başma kalmca, memnunane etrafına ba- kınmıştı: — Oh... Ne mes'udum... -diye haykırmıştı.— — Allah vazı - olsum sizden... Bana, hayatımın en mü- kemmel parçasını — yaşatıyorsu- nuz.., Artk, sizinle beraberim... Honturlar, kızın ağlıyacağını, dövüneceğini, yalvaracağını um- muşlardı. Günlerden beri, onu te- selli edecek cümleler hazırlamış - lardı. Her türlü teminat verecek- ler, kılına dokunulmıyacak - muh- terem bir misafir olduğunu ona te min edeceklerdi. Fakat, bu sözler ve bu kahkeha da neydi?.. Sakm Miss Meri aklını oynatmış — olma-, sın?., İşte, o zaman, efkârı umu-| HABER — Akşam Postası Ga Hdlın “törilkeki büyük rolleri Tarihin bütün sayıfaları karış- tırılacak olursa Türklerle asırlar - ca muannidane mücadele etmiş tek bir millet görülür: Çin. | Bütün tarih sayıfaları bu iki milletin mücadele safahatına ait| menkibelerle doludur. Kahraman-, lığını düşmanlarına bile teslim ettiren (1) Türk milleti yenildiği zamanlar bile işin içinden kârlı o- larak çıkmıştır. Çünkü onlara gö- re yenilmek hiç bir zaman düş - manda esareti kabul etmek demek değildir. Bilâkis yeni bir mücade- lenin başlangıcı ve yahut nasibini | başka ülkelerde aramak için yeni akınlara başlama işaretidir. İşte dünya tarihinde büyük rol- ler oynıyan, (Muhacereti akvam) in yegâne âmili olan Hün Türkleri milâttan evvel asırlarca müddet koca Çini tahtı idarelerinde bu- lundurmuşlar, fakat birinci milât asrı sıralarında yenilmişlerdi. Başka milletlerin esareti altında yaşamayı havsalasına sığdıramı- yan Hünler derhal Çini terkede- diyeceklerdi?...| namusları miyeye karşı ne Bütün — haysiyetleri, (?!) berbat olacaktı... “Hontur çetesi parayı tamam aldığı halde, rehineyi tam ve sağ-| lam iade etmedi... Kıza kimbilir me yaptılar ki böyle çıldırdı:..,, di- yeceklerdi... Çete başı, nezaketle genç kızın önüne geldi: — Hiç merak etmeyin, Matma- zel... söylediğiniz mektubu derhal yazın.. Süvarilerin arkasından he- men gönderelim... Hattâ öbür gün sizi tahliye ederiz... Size hiç biri- mizin fena nazarla bakmıyacağı - mıza, arzu ettiğiniz her şeyi yapa- rak sizi memnun edeceğimize e-| min olabilirsiniz... Genç kız, çapkın bir eda ile, iki yumruğunu kalçalarına daya- dı... Göğdesini iki yana salllıya, sallıya, külhan beyi edasile: — Mektubu — yazmıyacağım... Çünkü sizin aranızda yaşamakla zevk duyuyorum... Tahliye edil- meğe hiç te niyetim yok... Yalnız, bana iyi bir nazarla bakacağınıza | çok memnun oldum, Mister Hon-| tur... Haydi bakalım, gözlerini kaldırıp gözlerimin içine bakın... Ben, sizin pek çok maceralarınızı dinledim... Beni memnun etmeniz için arzu ettiğim şey, benimle si- zin bizzat şahsen alâkadar olma- nızdır... Anlıyor musunuz?... Şah- sen... Siz... Miss Meri, bütün Amerika er - keklerinin can attıkları, arkasın- dan koştukları fakat yüz bulama- dıkları nefis bir mahlüktu!... Ha- yatında ancak silâhla, atla, darp- la, zarpla uğraşmıs bir eşkıya ba- şı üzerinde bu sözlerin ve bu tav- rın ne tes'r icra ettiğini 9 düşü- nün! Müellifi; (Hatiza Sirsavya) — Yarın bitecek— Hamiş: Bazı karilerimiz, — bu resimli hikâyelerin telif mi, — ter-| cüme mi yoksa nakil mi olduğunu soruyorlar. Bir kaç aydır her gün çıkan bu hikâyelerin hepsi telif - tir. !biifüııdünyı karşıma çıksa tek rek şimale çıkmışlar, kılıçlarımı başka ufuklarda da kullanmak ü- zere garp ülkelerine doğru müte- madi akınlara başlamışlardı. An- cak akın yollarının ayrılığı bun - ları-iki kısma tefrik etti: Birinci kısım Hünler Asyanın şimalinde ve Kuzgun denizi (Ha- zer) sahilleri ile Ceyhun nehri a- rasında yerleştiler. Diğer bir kıs- mı ise fütuhatlarına devam — ile Kuzğun denizinin şimalinden ge- çen yolu takip ile Avrupa içerle - rine doğru akmağa başladılar. Dördüncü milât asrında Asya- da kalan Türkler —Ak Hünler— namı altında muazzam bir impa- ratorluk kurduktan sonra - İran, Azerbaycan ve şarki Anadoluda- ki Yunan hâkimiyetine nihayet vererek Antakyaya dayanırken Garp Hünleri de Karadenizin şi- malinde oturarak Gotları önleri - ne katarak Trakya kapılarını ça- lıyorlardı. Bu zamana kadar başlarında yüksek bir kumandan bulunma - ması yüzünden akınları bütün Av rupayı tehdit edici bir mahiyet alamıyordu. Fakat 433 te büyük kumandan Attilâ iş başına geçin- ce iş değişmişti. Bir gün askerle- rine hitaben: — Ben harp tanrısının kılıcını buldum. Bu kılıç bende oldukça başıma yenerim. Diye haykırdığı zaman bütün asker bir ağızdan, o kılıç kimde olursa ona sadakat gösterecekle P rine yemin etmişlerdi. O ıündeni itibaren bütün ordu o kılıcı mu -| kaddes tanımağa başlamıştı. Tan- rının Attilâya armağan ettiği bu kılıç kendisinde oldukca hiç bir zaman yenilmiyeceklerine iman etmişlerdi. Bu suretle kumandayı eline alan Attilâ ordusunu zaferden za- fere koşturdu. Şarkt Avrupa mil- letlerini çil yavrusu gibi dağıttık- tan sonra ilk plânda şarki ve gar- bi Roma imparatorluklarını ala - rak Avrupada büyük bir Hün im- paratorluğu kurmağı tasavvur e - diyordu. O zaman şarki Roma tahtını İmparator Teodos işgal ediyor- du. Teodos Atillânın büyük şöh- retini duymuş daha kendi ülkesi- ne hiç bir hücum vaki olmadan onunla iyi geçinmek tasavvurun * da bulunmuştu. Mütereddi Bizan- sın bu kurnaz imparatoru (!) hiç olmazsa para kuvvetiyle olsun bu akımı durdurduktan başka bu kuv| wetlerden düşmanları zararına is- tifade etmeği düşünmiyor değil - di. Attilâ bu elçiyi başkalarının - kinden farksız olan çıdınndı ka- bul etti. Kendisi cok basif bir hayat ya- şardı. Debdebe ve servete karşı| kayitsizdi. Kumandanlarına na -I sihat verirken: — İnsanların birbirinden farkı | kıymetli eşyalariyle değil öldür -| düğü düşman adediyle ölçülmeli- dir. Derdi, Ancak ehemmiyet ver- diği düşmanlarına karşı biraz gös teriş yapardı. Bizanslılara fazla ehemmiyet vermediği için elçiyi her günkü vaziyetiyle kabul et - mekte bir beis görmemişti. Elçi çadıra girer girmez, hay- retler içinde dona kalmıştı, Çadı- rın başında duran iri vücutlü, ba- sit elbiseli adam meşhur Attilâ o- lamazdı. O, onu gözlerinden ateş fışkıran, altın taht üzerinde otu - ran fevkalbeşer bir şey zannedi - yordu. Attilâ, elçizin tufah vaziyetle- rinden işin farkına vardı. Gür se- siyle sadece: — Ben, Hünlerin Başbuğu A- tillâyım. Ne istiyorsunı. Dedi. Bizansın debdebeli, tantanalı saraylarına pek alışık olan elçi evvelâ buna inanmak istemedi. Biraz sonra etraftakilerin — ona karşı aldıkları vaziyetlerden onun meşhur Attilâ olduğuna kanaat getirdi. Uzun bir mukaddemeden sonra evvelâ, Attilânın ağzını a - ramak niyetiyle — yükseklerden dem vurarak: — Şarki Roma İmparatoru bü- yük Teodosun selâmlarını getir « dim. Kendileriyle dost geçinmeni- zi tavsiye buyuruyorlar, Dedi. Attilâ, birden bire yarasına do- kunulmuş bir arslan gibi göğre- mişti. Yumruklarını sıkarak: — Hayır!.. Diye bağırdı. Ve hemen ilâve etti: — Buralarda ya siz yaşiyacak- sınız, ya biz. Buraların iki hü . kümdara değecek nesi var ki? Bu sefer elçi yavaş yavaş ağzı değiştirmeğe başlamış, “Tavsi - ye,, si “Rica,, ya kadar inmişti. Nihayet Attilâ: — Gidip İmparatorunuza söy- leyiniz. Savaşırız. Yenerseniz biz buralardan gideriz. Yenilirseniz © zaman başka şekilde konuşu - ruz. Diye sözü kesip attı. Çok geçmeden harp başladı. Bizansın mütereddi ordusu, şeref için cenk eden Attilânın küçük bir kuvvetine mağlüp oldu. İkinci de- fa olarak büyük hediyelerle gelen ayni elçiye hitaben Attilâ: — Şimdi isterseniz sizinle sulh yapabiliriz; ve imparatorunuz iş- terlerse benim namıma memleke- tini idare edebilir. ... Demekle ik- tifa etti. Bu sefer sıra garbi Roma İm- paratorluğuna — gelmişti. Attilâ, ilk hedefi (Roma) olacak şekilde ihzaratta bulunmağa başlamıştı. Bir kaç ay hazırlıktan sonra A- lâya karşı Galyalılarla birleşmek- te olduğu haberi geldi. Attilâ bu- nun üzerine kararını değiştirerek: — Mademki öyledir. Evvelâ sizi, sonra onları tepelerim, Dedi. Bir kaç hazırlıktan sonra At - tillâ (700) bin kişilik bir ordu ile Ren nehrini geçerek Galya kıtası- na girdi. Ve ilk hamlede, bugün - kü (Paris) in yerinde olan Lutes- ya'yı zaptederek bütün Garbi Av- rupayı dehşet içinde bıraktı, —Aİt tarafı 12 nci sayfada— FAŞA e A NN N EER ĞN SENEİYEERRE Bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: