12 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

12 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Payı n T Her parçası ayrı bir heyeti okunacak macera, Geçen kısmın hülâsası Yeni cambazhanenin aslan terbiye-| cisi Süleyman, o akşam Kahirede veze-) cekleri oyunda kati aslanın ağzına başını koyacak ve oğlu Yavuz da ilk defa olarak sahaya çıkacaktı. Süleyman, hiç bir hayvanın kendi. sine fenalık yapılmadan zarar do- i kunmıyacağına (kani değildir. Oğulu Yavuzun aslana (o hiçbir o fenalığı dokunmadan aldığı yara izine gelince, bu kendisine çektiği ıstırabı hatırlatmak ve hayvanlara fenalık Oo yapamaması: içikdir. dağ A SÜLEYMANI ÇEKEMİYEN KİM? Oyun saati yaklaşıyordu. Artistler O pavyonunda hümmalı bir faaliyet başlamıştı. Yeni Can- bazhanenin beş yüzü aşan san'at- kârlarının bu faaliyeti görülmeye değerdi. Hepsi de birer kurulmus! makineye benziyordu, Hareketle- ri içinde hesapsızlığa tesadüf et- mek imkânsızdı. Daha oyunun başlamasına, ya- rım saatten fazla bir vakit oldu- ğu halde, her yer tamamiyle dol- muş sayılabilirdi. Süleyman yarım ( saattenberi, evlâtlarından çok sevdiği hayvan- larının yanmdaydı. Hiçbir işe yaramamasına rağ- men, en çok ihtiyar aslanı sevi- yordu. Yaşı Oyirmiyi geçen bu hayvan canbazhaneye girdiği sene, iki yaşında ya var, ya yoktu. Süleyman O İstanbulluydu. Ev- velce, Molye canbazhanesi adıyle İstanbula gelen bu müessese, o yunlarını Kadirgada © veriyordu. Süleyman biraz fransızca bildiği için bilet kontrol etmek, müşteri- lerle gişe arasında, icap ettikçe, tercümanlık yapmak şartiyle yev- miye ile alınmıştı. Hizmetine mu- kabil kendisine günde beş kuruş veriliyordu. Babası yeni ölmüştü. Anasını da altı yaşındayken kaybetmişti. İhtiyar bir amcasından O başks| kimsesi yoktu, Zekiydi, çalışkan- dı. Bilhassa vahşi (hayvanlara düşkündü, Gündüzleri ,mecbur ol- madığ* halde bütün vaktini ber) birinde ayrı bir güzellik bulduğu; vahşi hayvanlar pavyonunda ge -| çirirdi. Kendisine uzun seneler usta lk yapan Fredrik Haym'ı burada tanımıştı. Onun göstereceği hiz. metlere koşmaktan büyük zevk duyardı, her hayvanın tabiat! hakkında malümat edinmeye bü- yük bir alâka gösterirdi. Süleymanın, öidden mütenasip vücudunu, kuvvetli (o omuzlarını, keskin siyah gözlerini, esmer te nini bir Aslan terbiyecisi olmıya müsait gören Fredrik Haym, ken- disine teklifte bulunmuştu: — Hayvanlara bu kadar me- raklı isen seni yanıma alayım.. | Süleyman bu teklifi düşünme- den kabul etmişti. İşte o gün bu gün, Molye sirkinden ayrılmamış onunla bütün dünyayı dolaşmış. ustası hasta olduğu zamanlar hayvanları o idare etmiş ve ni hayet, Fredrik Haym öldükten kp rim aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLUŞ i eden bu noksahın yapılılp yapıl - gd Tefrika No. 2 Ter J sonra da Başterbiyeci olarak yer- leşip kalmıştı. Cambahzahenin Süleyman i - daresindeki hayvan mevcudu 12 aslan, 5 kaplan, 6 fil, ve bir pars-. tı. Bundan başka, daha birçok hayvan vardı. Fakat bunlarla ken disi meşgul olmaz, hatta fillerle de çok uğraşmazdı. Oğlu Yavuzun bu gece idare edeceği hayvanlar da başka idi. Bunlar, kendisinin idare ettiği hayvanların yavrularıydı. Süleyman, hayvan kafeslerinin temizlenip temizlenmediğine, ye- meklerinin verilip verilmediğine baktı. İhtiyar aslanı ile oşakalaştı. Sonra bu gece başımı ağzına ko- yacağı Katil aslanının bulunduğu bölmeye gitti. İki yüz kilo ağırlığında, diğer- lerine nispeten gösterişsiz ve dişi idi. Süleyman, parmaklık arala- rından hayvanlara taze öküz ve dana etlerini uçlarına takarak at- tıkları çatal zıpkını aldı. Par- maklıktan içeriye sokarak önünde yarı yenmiş, yarı yenmemiş bir halde duran budu çekmek istedi. Katil aslan, yatmış vaziyetinden doğruldu. Hareketleri bir yaya benziyen kısa ayaklarmdan birini kaldırdı, tırnaklarını açtı; gözleri yarı kapalı, ağzı bütün genişliğiy- le açılarak göğredi. Bu, önündeki yiyeceğine dokunan Süleymana i- lişmemesi için bir ihtardı. Süleyman güldü ve: — Köftehor, ben yiyecek deği- lim ya.. Ne oluyorsun, dedi. Ben parmaklık dışındayken aslan ke - silirsin, içeriye girer girmez de kedi.. Bu sira, Süleymanm yanma. oyun yerinin tanzimi işi üzerine verilmiş olan Alfons yaklaşmıştı. Süleyman, onu görünce bir gece evvelki hâdiseyi hatırladı. Hay» vanları kafeslerinden oyun saha - sına götürecek demir parmaklıklı yolur., parmaklıklarından biri ye- rinden oynamış ve devrilmişti Hayvanların dışarıya çıkmalarına ramak kalmışken güçlükle mân' olabilmişti. Sonradan parmaklıkları tutan halkalardan birinin yerinden çık- tığı görülmüştü. Yaptırılması icap madığını sordu. Alfons: — Yaptırdım. Fakat, - halka kendi kendine düşmüşe benzemi- yor, Mösyö Süleyman.. Bunu biri: si çıkarmış.. Kimin yaptığını ade: ta merak ediyorum.. Süleyman bir an durdu. Bu du ruşunda bilinen bir hakikatin giz: lendiği veya hakikate yakın bir | tahminin saklı olduğu görülüyor. du. Alfons'un söylediğini medi. Yalnız: — Kim çıkaracak, dedi. İçimiz de fenalık yapacak birinin bulur duğunu zannetmem. üstele- Süleyman böyle söylemekle be: raber, sayet garez muhakkaksa bunun nereden gelebileceğini ko: layca tahmin edebilirdi. Bunu, Rumiö'den başkasının yapmasına imkân yoktu. Karısmı o öldürtme- miş miydi?. Bir kaza neticesinde ölen ka- rısı, canbazhanenin tanınmış ip oyuncularındandı. oEvlenmezden evvel kendisine Rumiö musallat olmuştu. Onu reddetti ve Süley- manla evlendi. Bu hâdise Rumiö- nün, bu kadma karşı düşmanlığı- nı arttırdı. Nihayet bir gün, bun- dan tam on beş sene evvel, huma- ra yaptığı ipi belirsiz bir şekilde kestirterek, düşüp yaralanmasına ve nihayet ölümüne sebep oldu. Süleyman hayatta iki oğlu ve vahşi hayvanlariyle (yapayalnız bırakmıştı. Fredrik Haymm ölümünden sonra Süleymanın, hayvanlarm ci oyunu esnasında nöbetçilerden birine attırdığı tüfekle ( aslanları kudurtmak ve Süleymanı parça latmak gayesini gütmüştü. Bunda da muvaffak olamaymca demek, işi daha ileriye götürmek delili- ğinde bulunuyordu. Onun kötü niyeti Süleymanı dikkatsizlikle ka bir şeyle tefsir edilemezdi. Süleymanın oyuna çıkmak za- manı yaklaşıyordu. (OGiyinmeye gitmezden evvel, kimseye bir şey hissettirmeden, parmaklıkları bi- rer birer yokladı. Gözüne bir şey çarpmayınca, odasına yürüdü. Çadırından içeriye gireceği sı» rada Rumiö ile karşı karşıya gel- di. Büyük bir nezaket ve samimi- yetle selâmladı. Süleyman Rumi- önün yaptığı bütün fenalıkları birer birer, gözüyle görmüş gibi bildiği halde gene kendisine bir şey hissettirmemiş ve daima dost kalmayı tercih etmişti. YARIN Süleymanın başı aslan ağzında Bir döviz kaçakçısı yakalandı Gümrük muhafaza memurları bu sabah bir döviz kaçakçısını cürmümeşhut halinde yakalamış - lardır. ı, Galatada Doğru Yolda sa Alberdir. Bir müd - dettenberi takip edilmekte olan sarraf Alber, kaçak olarak döviz alırken yakalanmıştır. Bunun ü - zerine dükkânında araştırma ya * pılmış, külliyetli miktarda dör ve hayli miktarda elmas, mücev- herat, altın ve rehine konmuş eş- ya bulunmuştur. Bunlarla sarraf Alberin tefecilik de yaptığı anla" şılmıştır. Alber zabıtaya teslim edilmiştir, Leyleklerin muharebesi (Üst tarafı 1 inci sayılada) karşılaşmışlardır. Hacı (O küşlar, yavrularını bir viraneliğe topla: ! miş ve genç Avusturyalılar mışlar, civarda bulunan elli kadar| pında öğle yemeğini yemiştir” , leyleğin takriben otuzu, bu umu - mi yuvanın etrafında müdafaa | halini almıştır. Geri kalan yirmi tanesi de muhtelif istikametlere| uçuşmuşlardır. Bu sırada, kartalların Oaded' çoğalmış bulunuyordu. Bunlar yirmi beşi bulmuşlardır. Viraneli- ğin etrafında, tehditkâr sayhalar fırlatarak uçuşuyorlardı. Adetler! gitgide artıyordu.. Her halde zorla içeri girerek yavruları ala- cağa benziyorlardı. Fakat, bu sırada, beşer onar imdat kuvvetleri gelmeğe başladı, Giden haberci leylekler, İzmir kâ- sabalarından, hatta Eskişehir Ça- nakkale ve Balıkesirden, bir riva- yete nazaran da Ankaradan v İstanbuldan yüzlerce leylek getir- mişlerdir, Üç dört yüzü bulan leylekle altmış yetmiş kartal çarpışmıştır. Manzara, görülecek derece vahşi bir letafet arzediyordu. Leylekler, zannedildiği kadar yumuşak baş- Ik değildir. Pek acar muharip ol- duklarmı ispat etmişler; kırk elli yaralı, on iki telefat verdikten ve kartallardan yirmi küsurunu öldürdükten sonra, hepsini püs- kürtmüşlerdir;' galip gelmişlerdir. Şimdi, yavrular, eski yerlerine yerleştirilmiş, yabancı Jeylekler, kendi yerlerine dönmüşlerdir, Ar- tık kartallar, yeni bir tecrübede bulunmıya cesaret (edemiyorlar. Gözleri fena halde korkmuştur. . . Yeni zengin (Üst tarafı 1 inci sayıfada) kunduracı Yusuf Efendinin oğlu Nafize en büyük ikramiye olan (25.000) lira çıkmıştır. Henüz iki buçuk yaşında olan Nafiz dün ba- basiyle idarehanemize geldi. Mi- nimini Nafize sorduk: — Bu parayla ne yapacaksm? — Mama alacağım! Sonra babası Yusuf Efendi lâfa karıştı: — Ben, dedi, oğlumu alıp seya- hate çıkacak, Fransaya gidecek, orada gezeceğim.. Lâkin siz şu işe ne dersiniz?.. — Hangi işe?. — Efendim, ben nice zaman- dır bu bileti alırdım, hiçbir şeş çıkmazdı. Meğerse uğursuzluk ço- cuğun anasındaymış.. Bunun ana: sı olacak kadın geçende bu yav - ruyu bana bırakıp evden savuştu ve savuşur savuşmaz, geldi işte ta- li kuşu da başımıza kondu. —Tabii şimdi çocuğa başka a- na bulursun! — Elbet, iki bin beş yüz lirayı duyan koşar şimdi buna ana ol - mıya! Karamanlı Yusuf Efendi çok sevinç içindeydi. Bir yaralama (Üst tarafı 1 inci sayılada) İşsizlik ve dolayısıyle açlık yü- zünden sefil bir halde bulunar Karabet, Nişanın bu teklifine da yanamamış ve eline geçirdiği taş- la evin pencerelerini parçalamış, bu da az geliyormuş gibi Nişanir çocuklarını döğmeye o başlamış Bunun üzerine Nişan derhal bıça ğını çekmiş ve Karabeti yarala' mıştır. Evdeki kadınların feryadıriz yl HAA demiştir ki: | — Ben şahsen kral Avusturya meydan okuy0' (Ust tarafı 1 inci sayıfada) dün öğleye doğru tayyare ie Mumaileyhin Romada rafından kabul edileceği teeyyüt etmektedir. Viyana, |i (A.â.) — Çhronicle muhabiri yapmı$ ğu bir görüşme esnasında Ve x* yım. Fakat Hababourgları”. rar tahta geçmeleri kabil değil Çünkü bu bir Avusturya m değil, bir Avrupa me: Prens, Avusturya halkını” de 95 inin, sosyalist ve ko di lerde dahil oldukları halde: y bir tercih yapmak icap ets6 Habsboürg'u bir Hitlere “ edeceklerini de ilâve yap Peşte, 11 (Husuği) — gi tanda krallığın iadesi ai rar mevzuu bahsolmağa b tır. Bir rivayete göre başvekil Gömböş, memleketin yüksek ' faatleri icap ettirirse, Ottonun krallığını kabule olduğunu söylemiştir. Başvekile izafe edilen v8 bulan bu sözler tekzip edilm tir, Elektrik ve tramvay (Baş tarafı 1 inci sayıl sm Bu meyanda yeni biletler ?” ç zırlanmıştır. Şirket çarşamb3 nü yeni” “biletleri / dağitacek”” Dün, Nafıa Vekâleti, 16 1923 mukavelesinin tatbik ceğini bildirmiştir. Şirketlerin elektrik Ale gazı saatleri hakkında şimdiY* dar yaptığı haksızlıkların gilmiştir. Bir elektrik saatini on be$ müddetle kullanan aboneler, müddet bitince saatin sahibi caktır. Bundan sonra şirket nelerden ancak bakım masraf! rak sarfiyata nisbetle ancak Yy” ayda yalnız 12,5 kuruş alıns© trr. On beş sene müddeti dold miş olanlardan saat kirası ayda yalnız 12,5 kuruş alackt/”" Eylül birden itibren bu k tatbikine başlanacaktır. Gizli firari emlâki araştırılıyor Gayrimübadiller süzme Nİ firari emlâkini meydana le üzere teşekkül eden beş komisyonu faaliyete zere Anadoluya gitmiştir. Komisyonlar Adana, ani Ayvalık, Edremit, Balıkesir lilerinde tetkikatına tır. edi vi iy w , Tarama komisyonları üç“ ey şiden mürekkep olup birer d€ liye memuru kendilerine e etmektedir. Araştırma ve e ler iki ay içinde nibayetl tir, PA yetişen komşular polisi ii etmişlerdir. Vak'a yerine yi gelmiş, Karabeti hastaney? dırmıştır, Karabetin yarası y ça hafif olduğundan bu sabi rası sarılarak hastaneden Nif bırakılmıştır. Yakalanan bugün adliyeye verilecektir» ağ)

Bu sayıdan diğer sayfalar: