3 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

3 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi tefrika: 54 — Vay kaltak vay! Demek ki, bana oyun oynadı ha?!.., Abdülhamit bu neticeyi almca fena halde sinirlenmişti. Derhal Baş Mabeyinciyi çağırttı, — Atm kâfiri zindana.. Diyerek ayağa kalktı. Celâl Bey hemen Padişahım iradesini Yaver Beylere teliğ et mişti. Necmiseher, Cafer ağa vasıtasiyle odasından çıkarılarak Nuri Beyin (işkencehanesi)ne teslim edilecekti. Hayatından başka bir şey dü şünmeyen ve en ufak şüphe üzeri ne bir veya bir kaç kişinin kanma girmekte tereddüt etmiyen Kızıl Sultan, İkbali yanından ayırmı yordu, Diğer taraftan Yaver Kâ zım Beyin tahliyesi için de iradei seniye sadir olmuştu. Baş Mabe yinci Celâl Bey bu iradei seniye nin tatbikine memurdu. İkbal muzafferiyetinden dolayı kendi kendini tebrik ediyordu. Yayer Kâzrm Beyin masumiye tini meydana çıkarmak ve rakibe sini zindana attırmak her zaman ve kolayca temin edilir. muvaffa kiyetlerden miydi? Cafer ağa, Necmiseherin odası na girdiği zaman Abdülhamidin gözdesi çok heyecanlıydı.. Son de fa Beşirle Kâzım Beye gönderdiği mektuba da cevap alamayınca, bu nun Nuri Bey tarafından tertip edilmiş bir tuzak olduğuna hük metmişti. Kendi kendine: — Demek ki gönderdiğim mek tuplar Nuri Beyin eline geçiyor ve bu gaddar adam mektuplarımı Kâzım Beye vermiyor, Diye söyleniyordu. Necmiseher hiddetle Nuri Beye şu mektubu yazmağa başlamıştı: *“Muhterem Nuri Beyefendi “Zatı âlilerinin öteden beri ba na karşı fırsat düştükçe gösterdi ğiniz huşunet ve müşkülâtın sebe bini araştırmağa lüzüum görme den, bugün şu mektubumla sizi rahatsız etmeğe karar verdim. Sırtından rütbe ve ihsanlar temi nine çalıştığınız bir masum adama reva gördüğünüz işkencenin bir gün size de yapılabileceğini düşü nemiyecek kadar basit kafalı bir zat olduğunuzu tahmin etmiyo Tef.rîkı nuu;ıusı : 66 y ,,(r Yazan: Ishak Ferdi rum. Yarın bu mektubumun da bana karşı bir silâh makamında istimal edileceğini düşünerek, si ze, infialimin sebeplerini izah et mek istemiyorum, Malümu ilâma ne lüzum var., Değil mi? Bu se bepleri siz benden iyi bilirsiniz !,, Necmiseher mektubunu ikmal | etmeğe vakit bulamamıştı. Cafer ağa genç kadının karaladığı kâğıt parçaşsımı eline aldı.. Necmiseher işin farkında değil di.. — Ne oluyor? Diyerek şaşkın şaşkın harem ağasının yüzüne bakıyordu. Cafer ağa elindeki mektubu kapıda duran Celâl Beye uzattı. Celâl Bey kapı dışında, kendisine uzatılan mektubu gözden geçirir ken, Cafer ağa soğuk kanlılığını muhafaza ederek: — Sizi tevkife geldik, Necmise her Hanım! Sakın üzülmeyin! Malüm ya.. Bu iş herkesin başm dan geçiyor. Yarın benim de ne olacağımı allah bilir! Dedi, Neemiseher bu sözleri şa ka gibi telâkki ediyordu. Çünkü sarayda mevkii Necmiseherden sağlam ve tehlikesiz bir kadın yoktu. O, tevkifini rüyada bile görse inanmazdı. — Kâzım Beyi görmek mümkün olmıyacak mı? Diye sormak istedi. Cafer ağa Necmisehere haylı iyilikler yapmış bir adamdı. Genç kadının ağzına elini uzattı ve ya vaşça kapıyı göstererek — işaret etti: — Sus... — Kapıda kim var? — Baş Mabeyinci Bey... — Sahi mi? Bu muhavere uzun Celâl Beyin sesi işitildi: — Haydi, Cafer ağa! Bizi çok bekletme! Necmiseher, Celâl Beyin sesini duyunca şaşırdı. — Beni nereye götüreceksiniz? Celâl Bey cevap verdi: — Korkma..! Efendimiz hiddet lenmiş.. Bir çok kimseler meyanın da size de bir kaç günlük bir (tecziye cezası) verdiler, Necmiseher bir şey anlıyamadı.. sürmedi. Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) F — Fikret, bir kere daha teşekkür et- tikten sonra, müdürün yanından ay - rıldı. Fevkalâde düşünceliydi. Doğru- ca kendi dairesine indi: * — Yarahbi.. Müdür de ne fena zamanda her şeyi öğrendi... Ne fena tesadüf oldu...” diye düşünüyordu. Birden bire silkindi: “ — Maamafih, belki de iyi oldu. Zira, aradan daha fazla zaman geç - seydi, büsbütün batacaktım; artık, i « şin içinden çıkamıyacaktım. Bugünkü vaziyette, gene de, yakayı şıyırmak mümkündür... İşte, müdür İşi ört bas edecek... Bankanın açığıı da kapat - mak mümkündür... Zira, bin beş yüz, iki bin lira kadar bir parayı Türkân vasıtasiyle İlhami Beyden getirtmeği vmuyorum, O, bana, kendi - kendili » | ginden bün lira teklif etmişti. Dama - dınin böyle müşkül — bir. çıkmazdan kurtulmsar için, iki bini de bulur, bu- l huşturur...” Şimdi, artık, Cemal Beye karşı - Tan hacaleti düşünmiyordu. Hapsedil- miyecek, bütün dünyaya — karşı rezil olmamak, istikbali harabiden — siyanet sade bunlar endişelerini teşkil ediyor- du. Hattâ, için için şunu da itiraf edi- yordu: *“ — Türkândan bile ayrılmağa ra- zi olurum,« Elverir ki, şu işin içinden çıkayım...” Şöylece bir plân kuruyordu: “ — Ben ,dün, son paramın yarısı- nt ikiye ayırmıştım. Beş yüz lirasını Borsacı Alişan Beye Kanadadaki or- man aksionlarından alması için gön - dermiştim. Bunda, paranın sıfıra in - mesi pek muhtemel olmamakla bara - ber, birden bire zengin olmak imkânı da pek varittir... Tam,manasiyle riskli bir iş.. Mütebaki para mı da emin bir Gazi Hz. Afgan Kralını teb- rik ettiler Ankara, 2 (A.A.) — 20 Ağun tosta Afganistanın istiklâl bayra- mmın yıl dönümü münasebetiyle reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretleriyle Afganistan Kralı Haşmetlu Muhammet Zahir Han Hazretleri arasında aşağıdaki teb- rik telgrafları teati olunmuştur, Afganistan Kralı Haşmetlu Muhammet Zahir Han Hazretleri K&bil Dost Afganistanın istiklâl bay- ramının yıl dönümü münasebetile €en samimi tebriklerimi, şahsi sa - adetleri ve kardeş Afgan milleti- nin refah ve ikbali — hakkmdaki temennilerimle birlikte tekrar ey- lerim. Gazi M, Kemal 'Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine * Ankara Afganistanın milli bayramı münasebetiyle bana gönderdikle- ri tebrikât ve temenniyattan fev- kalâde mütehassis olarak — zati devletlerine hararetle teşekkür eder, zatıâlinizin şahsi saadetleri ile Türkiyenin ve Türk milletinin refah ve ikbali hakkındaki hara « retli temennilerimi tekrara müsa- reat eylerim. Afganistan Kralr Muhammet Zahir Talebenin imtihanı Ankara, 2 (Hususi) — Maarif vekâleti — tarafından Avrupaya gönderilecek talebenin imtihanla- rt her tarafta ayın yirmi ikisinde yapılacaktır. ——— Giyimliydi.. Kapıya doğru yürü dü.. Ve Celâl Beyle hnılıuı:ı* cali bir tebessümle sordu: — Beyefendi, gene lodos mu esti, poyraz mı? Celâl Bey ciddi bir tavırla: —Vallahi yavrum, bu ne lodosa benziyor, dedi, ne de poyraza. Kara yel olsa gerek.Tepeden inme bir rüzgâr... — Kabahatim nedir acaba..,? — Ben de bilmiyorum, yavrucu | ğum! Efendimiz, Kâzrım Beyin | tahliyesini, sizin de tevkifinizi ferman buyurdular. Malüm ya, hepimiz emir kuluyuz! (Devamr var) iş olan — İran n koymuştum... Bunlar, emin iş,. Para, bütün hıziyle Gödemese bile mahvol - masına da imkân yok... Hele bir haf« ta kadar çakeyim de bir miktar art « #m.., Lâkin, öteki para tehlikelidir...” Fikret bunları düşündüğü — srada, masa başında oturuyordu: Müşterilerden biri gelmişti. Her sefer, onun işlerine bizzat bakardı. Lâ- kin, bu sefer, muavinlerinden — birini yolladı. Kendi, bir kâğıt çekti. Üzeri- ne, bir kaç satır karaladı. Sonra, zile bastı; — Adil... — Efendim.. Muntazam kıyafetli, parlak düğ - meli, iri yarı bir çocuk, karşısına gel- mişti. Bu, bankanın hademelerinden- di. Fikreti pek severdi: — Oğlum, senden bir ricam var. Biliyorum, hususi hizmetlerde hade - meyi kullanmak memnu amma, benim için pek mühim ve aceledir.. Hemen şimdi fırla, şe kâğıdı, geçen gün git » tiğin yere götür.. -— Baş üştüne... Hademe, bir an tereddüt etti. S En G — Yedinci grup, bunların kalevi milihlerinin kesif mahlölleri asid klorid- rik ile beyaz rüsup veri: Bu grupta en mühim hamız, hamızı silis H! S :0*. dir. Miktarı tahlil Miktarı tahlil veya analiz kantita- yarar, Miktarı tahlil fen ve sanyi de pek büyük bir rol oynar. Bu sa « yede yeniden — elde edilen çisimlerin terkip düsturları anlaşıldığı gibi ipti- daj maddelerin saflığı ve mağşuşluğu, ve istimal kabiliyetleri ile hamız kıy« metleri tayin olunur. Gıda maddeleri nin saflığı da miktarı tahlil ile belli olur. Miktarı tahlil için hasşas teraziler Tâzımdır. Bu nevi tahlil fazla dikkat ve ihtimama lüzum güösterir, Miktarı tahlil! yapanlar temizliğe son derece e- hemiyet vermelidirler. Eğer kullanı - lan âletler temiz olmazsa tahlilin ne- ticesi yanlış çıkar, Miktarı tahlil biri vezni tahlil — analir gravimetrik diğeri analiz volü- metrik olmak üzere ikiye ayrılır. VEZNİ TAHLİL — Tartma esa- sına müstenittir. Bunun için miktarı tayin olunacak kısım — tartılabilir. bir terkip haline konur. Vezni tahlile bir kaç misal söyli « yelim: Nişasta, şeker, sabun, jelâtin, kö- mür, odun, kâğıt gibi cisimlerde rutu- bet vardır. Kapsül ara sıra etât almır ve has- sas terazide taytılır. Evvelâ vezin a - zalır, Sonra sabit kalır. — Vezin sabit kalınca kapsül etütten çıkarılır. Ve desikatör denilen âlet içinde üç çey - vek » Bu â- ıahmm.m“ havadan rutubet cezbetmez. Cisim s0- ğuyunca tartılır. Cismin ameliyattan evvelki sikleti ile ameliyattan sonra - ki sikleti arasındaki fark cismin “ru - tubet miktarı” dır. Yüz derecei hara- rette tahallül eden cisimler için bu a- meliyat hususi cam kavanozlar altın- da yapılır. Cisim ve famus altına ko » nur ve fanusun yukarısındaki musluk hava tahliye makinesine — raptolunur. Fanusun havası tahliye edilince cistim kurur, Hararete son derece mukave - met eden cisimlere gelince bunlar kı- zıl derecede isıtılarak ratübetleri izale olunur. Vezni tablilin diğer bir ameliyesi. — Hacet yok.. Sana eminim, kendin okur, ne de başkasma okutur. sun... Geçen günkü Beyin eline ver... Aldığına dair bir de pusula imzalat. Olur mu, yavrum... — Baş üstüne, Beyefendi. Hademe, dışarı çıktı. Kapının önünde şaire rastladı. Cam-| onun omuzunu okşadı: dan opları gözetliyordu. Mektubun hamili, ehemmiyet ver. miyerek, yürümek istedi: — Hişt, hişt... Durdu. — Ne var, efendim? — O mektup kime? — Size değil. — Fikret Bey yazdı, değil mi? Hademenin elinde tuttuğu kügıdı, Şalr Nuri, birden bire kapmak istedi ve ucundan — yakalamak — maharetini gösterdi. Lâkin, pek küçük bir kâğıt parça- , parmaklarının — ucunda kalmıştı. Hademe, kğıdın mütebaki krsmını ka- Nakıl ve tercüme hakkı mahfusdif —75 — 5 'FL—. sakksame 'Lw—.dl Yazan: M, Gayur MGMMMJ zaçyağı içinde mevcut saf hamızı kib rit H? $ Ot miktarını tayin etmek V — tersek, gayri safi — zaçyağından 2*İ suyu termeyinceye kadar devam eder, dilince kibritiyeti baryom vezni ö edilmiş olur. Şimdi bu vezne göre bif lis hamızı kibritiyet miktarını tayin * kunur. Bunun için asağıdaki — düslüi esastır: H'SO'4 Ba€rm—2RCF Ba Ba' Molekül vezni 98 - H'SO*! Molekül vezni 208 - Ba Cl! Molekül vemni 73 — 2H CI Molekül vemi 233 -« Ba 8 O* Olduğuna göre — 98 gram hamif'. kibritiyetin 233 gram — kibrlyelli Bâryom — Ba S O* vereceği görülüt u...ıı.'r.ı.ın.ııı-ı.ı—ıı'iı; yağı 6,026 gram kibritiyeti baryatf rüsubu verirse, içinde 98X6,026/ ** n 3 gram zaçyağında bu miktar v hamızı kibritiyet bulunursa yüz grefi — zaçyağında 100X2,534/ — 84,37 getif ceğim.. , Kâğıdı cebine koydu. Geri 380üf Fikret Beye ve hattâ müdüre habef vermek istiyordu Lkin, gair, yılışık yalışık - gülerei” Haft — Vallahi şaka yaptım, yahu.. öf emin ol, kapsaydım da şöyle bir göz Fikret, ağlayacak gibi: — Türkân... -diye inledi... j — Rol nı—ı...lıı.hıyılınll, i ceretf” Delet | * d rın kaldığım müddet zarfında seni Ci datmadım.. | Bu son cümle, delikanlıyı yatıştırd | | Rahat bir nöfes " aldırdı. * Demek ki, Türkânm Tatanbulâ mekten maksadı — cümleleri kastettiği değildi. y Yok, hayır, zaten Cemal Beyede Te bir gey teklif. edilemezdi. TARDL | bu kadar küçülemezdi. Çok asabi '::'. ; u için bu sitemleri Fikrete reva B — müştü. Mazuy göremeliydi. (Devamt “'j_

Bu sayıdan diğer sayfalar: