18 Mart 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Mart 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V Şahin'in ÖCÜ | Valeryonun kızını kaçıralım, Cezayire onu Şahin reis!e... VÜ rantemnans ee eseceese senmenE| Kafl- Şad rean götürelim, sonrada Kara Yusufla —beraber hana *önmek için yürüdüler.. Kara Yusuf mırıldandı: — Evet!... Artık Venediğe dö - hel'm!.. Bu söz birden bire — Ali Reisin h(îçv.mııı gtmişti... Doğrusu artık Uzaktaki tepeyi kıvrılarak kay - bolmak üzere olan şu arabanın ar- kasından gitmek fena şey değil - di. — Orada bir çekiş kuveti vardı Va kancasını Ali Reisin kalbine at- rştr... — Sahil.. Artrk!. . D'ye mırıldandı.. — Gidelim!.. Diye devam edecekti... Fakat ne oluyordu?. Nereye gidecekti? Ma- demki gidecekti, niçin gelm'şti ? | O buraya kadar Graçyozayı gör - Mmek için değil, babasını kurtar - TMmak için tasarladığmı olagana er- dirmek için koşmuştu. Kara Yusufun yüzüne baktı ve sordu: — Vened'ğe niçin gidelim? Bu- radaki işimiz bitti mi?. — Buradaki iş bitmedi amma, orada daha verimli bir iş açıldı?. | ne bağlanmıştı. Başlarında koyu | esmer, yarıçıplak, güçlü bir köle — Nasıl?. — Ben Şahin Reisi kurtarmak için kestirme yol buldum., — Nedir?, — Valeryomun kızmı kaçıra - lwm, Cezayire götürelim ve sonra da omu Şahin reisle — değ'ştirmek için Venediğe elçi gönderelim ... —???17.. — Vaktiyle Kardinal Daskariyi kurtarmak için — Valeryo da ayni Yolu tutmuştu.. Senin anneni ka - Çıracaktı, .Ö zaman sen de dünya - da yokdum.. — İşittim. .Bana belki on defa ken lisi anlatmıştı.. — O zaman onun yapamadığı - Bi ş'mr'i biz yapalım.. Valeryo kı - Zını çok sever ve onu — kurtarabil- Mek için her şeyi vermekten çe - İnmez... — Evet... Buna şüphe yok... Ne de o'sa babadır. Ah Reis uzun uzun düşündü ... Graçyozayı — hasızlık bir ııııl &'bi kaçırmak... Bu hiç şüphesiz Ona karşı bir saygısızlık olacaktı .. unu yapmak istemiyordu. Çünkü Benç kızı sahiden seviyordu.. Sevmek!.. — Bu bir parlayıştır.. Fa'-at Ali Roisin sevgisi böyle de - &ldi. © sevgi yıllarca, bir elmas Parçası gibi gizli bir köşede sak - aAnmış, ilk fırsatta hemen parla - Yivermişti. Ali Reis bu genç kızı, 'nü belli olmryan bir zamandan - Ti seviyor gibiydi.. Lâkin şimdi bunlar düşünüle - | Mezdi.. Bir gün babasmın can dli!l:'nuiyle evlenebilmesi kabil - Miydi?. Bunu hiç de aklına uygun ll—ır—uynrr]u Mademki böyledir hiçin çekinecekti. Bundan başka kendi aşkı uğruna babasıım daha "' n zaman zincirlerde inlemesi - he razı olamazdı.. ,ÖS, sahiden kestirme yoldu. Şa- binreisin kurtulması — için bunu Yapmaz İüzrmdı. , Simdi onun kendisini düşünme- Ki kendi eliyle öldürme- | men akşam Venediğe dönmeliyiz. | karkunç tartaklıyordu. Ko. B3 “u—dık Deniz Romanı si demekti. yapamazdı.. El'ni Kara Yusufun — omuzuna vurdu ve kararını verdi: — Aferin!.. Iyi — düşündün!.. Bu, güzci bir buluştur. O halde bura*a vakit kaybetmektense he- Bunu hiç bir zaman | Üçünzü gün sabahleyin — onlar Vene liğe girerlerken Cenova bay- rağını taşıyan bir gemi, yelkenleri. ni ş'$İrmiş, ayrılıyordu. Bu geminin baş kasarasma gi - denler oradaki yolcuların arasın - da kırmızı sakallı, — büyük yüzlü, kırk beş, elli yaş'arında, — orta boylu, iri bir adamla karşılaşır - lardı. Gerek sözüne ve gerek yü- xünün çizgi ve gölge'lerine bakan- lar, onun Hırvat — olduğunu sez - mekte güçlük çe-mezlerdi. Baş kasaranın altındaki anbar- da on beş kadar esir vardı. Bun- ların yedisi güzel genç — kızlardı. Diğerleri bir kaç zenci ile habeş- ten ve bir kaçda — Avrupalıdan ibaret idiler, Hepsin'n b'lekleri ve bacak'arı zencirlerle biribirleri- daha vardı ki ikide bir kocaman gözlerini on'ara doğru açarak ba- kıyor, lindeki — kırbacı korkunç İşte bu esirler Hacı Rüstem is - mindeki boşnağın esirleriydi.. Bu nenci de onların gardiyanı., Hacı Rüstem henüz bir çocuk - ken, Bosna içlerine akm yapan Türk s'pahileri tarafımdan İstan - bulda kendisi gibi Hırvat ve adaşı olan Rüstem Paşanın yanında bü - yümüş, onum konak — kâhyalığına kadar yükse'miş, Rüctem Paşa Y ölince de kâlıya'ıkta çalıp çırptığı |* paralarla hürriyetini satın almıştı. | Esir dağan ve esir'olarak büyü- | | yen Rüzstem, bundan sonra Mekke- | ye giderek — Hacı olmuş, oradan ' dönüşte de esirciliği en kârlı iş bildiği için böyle yurd yurd dola - şarak insan alış verişi yapmağa baş'amıştı. Hırvat dilini — unutmadığı için Dalmaçya ve Bosna içlerine soku- luyor oradan beyaz derili, ablak yüzlü, tombul yumuşak etli kız - ları toplayarak İstanbulda satı - yor, çok para kazanıyordu. Daha sonralrı Venediğe kadar gelmiş, biraz da İâtince öğrene - rek alış veriş meydanını genişlet - mişti. Şimdi de Triyeste, Zara, Vene - dikden bu on beş kadar köleyi toplamış, İstanbula gidiyordu. — | Esirlerin arasmda hafif esmer yüzlü, iri kara gözlü, kara saçlı bir kız vardı ki güzellikte birinci idi. Hacr Röstem Pesar'ç, esmer kız » lar üzerine alış veriş yapmadığı halde onu ilk o'arak ele geçirmiş ve büyük bir define gibi — üstüne titriverek saklamıştı. Bu kızı on ay kadar evvel gene bir Cenova gem'siyle İstanbuldan gel'r'cen bulmuştu. Hiç unutma - yordu: Güzel bir gündü., Karfu ve Ot. | ranto arasında — iyi bir ruııirh yol alıyorlardı.. Geminin ı&ıeü I | / Kadınlar Birliği HABER — Alkçam Postası | Beynelmilel başkanı Manidar bir hare- kette bulundu İngilterenin yeniden sitâhlan - masını terviç eden “Beyaz kitap,. tan doğan münakaşalar her gün daha mühim bir şekil almaktadır. Bundan üç hafta kadar önce İs- tanbulda bulunan ve bu yıl nisan ayında Yıldız konferans salonun- da kongresini yapacak olan ulus- lar arası kadınlar birliği birinci başkanı Bayan Korbet Eşbi. silâh- lanma konferansı İngiliz. murah- haslığından istifa etmiş ve istifa- namesini Başvekil Mak Donalda| vermiştir. Bayan Korbet Eşbi: “Hükümetin silâhsızlanma - si- yasetini artık beğenmiyor gibi gö- rünmek benim için mümkün değil- dir.,, demiştir. Bayan Eşbi şöyle devam edi yor: “Bu (Beyaz kitap) m neşrini, ben, Versay muahedesindenberi bu memlekette en büyük manevi felâket sayarım.. “Cenevrede geçirdiğim günler. hayatımın en acıklı günleri olmuş tur. Sulh yolunda sulh amacma daha ziyade yardım edebilmek i- çin memleketimizin tekrar ve tek rar kaçırdığı fırsatlar karşısında ağlanabilirdi..,, Bayan Korbet Eşli 53 yaşındadır. Ve silâhlanma konferansmıa 1932 yılında getirilmişti. HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgrar Köresii İNTANMUI HAKEK Telefan — Vazaı S3X97 — Udare Tar*ü TABONE ŞARILARI ı » D Fürkiyer 120 4S0 AM0 1250 Ka 12 ayın | rakıyorum. Çünkü bugün sokağa ı bir adam gibi bağırdı: Benebir 150 Ho S10 16it İ iLÂN TARİIFESi Flearet Ukmlarının satır 250 İ Kesmi UadInı 10 Luruştur Sabibı ve Necrivar Müdürü: HASAN RASİM US Basılmığı yeri (VAKIT) Mutbasm sü direkten şöyle bağırmıştı: — Kaptan, iskelede ufak bir sandal var... Kaptan gülmüştü.. Bir sandal - dan ona ne var?. Gemisinde öyle vandallardan bir kaç tanesi vardı ve bu yüzden yolundan kalamaz - dı.. Buna rağmen tayfalardan bir kaçı o yana baktılar. .Böyle açık denizde bir sandalın başı boş yüz- ç mesi görülmüş şeylerden değildi . | Kıyılar çok uzaktı... Hiç bir ba - , Jıkçı, büyük gemilerin bile çok saman çekine çekine dolaştıkları hu yerlerde dolaşamazdı.. Bundan tyaşka sanda'da bir insan da gö- rünmiyordu Eğer içinde insan ol - saydı, hiç şüphesiz ya kürek çeker. yahut ye'ken kullanırdı.. — Zaten yelkeni de yoktu, © kadar ufaktı.. (Devamı var) ! tı. Ben yarın mektebe gideceğim.. | Ali Cengizin yanma koşarak elbi- | seyi elinden almağa çalıştı ve: Geçren: NA-BI ı GABEÜESEEETTERENETEEEANİİZEEEERNEEEENLENNİTENEZNN Ali Ceng'z, Demir kalkarsa potinlerinin satıldığının Ffarkına varacağından krkarak: — Sakın ha Demir!, dedi.. Ha- va çok soğuk.. Yatağında yersin! Şimdi gider size istediğin'zi gön- deririm. Ali Cengiz bir taraftan söylü- yor, bir taraftan da eski keten pantalonunu çıkarıp duvarda ası- h duran siyah pantalonunu giye - rek kend'sine çeki düzen vermeğe çalışryordu. Demir atıldı: — Benim pantalonumu mu giy- din? dedi. — Evet, sana da benimkini br- çıkmak sırası benim.. Eh... Sıra şimdi saçlarıma geldi.. Briyant'n de yok.. Nekadar yazık.. Her- halde a'malı.. Bulunsun, işte bak lâzım oluyor. Demir: — Sakın ha! diye bağırdı.. Val- lahi yemek diye sana yediririm! — Ne yapalım.. Bilmecburiye kolonya 'le iktifa etmek lâzım.. Şimdii... Ceket nerede? Nejad: — Caketi ne yapacaksın? dedi. — Bu da ne tuhaf sual.. Giye- ceğim., Sokağa çıkacağım yahu!. İnanmıyor musunuz? — Ali!, İmkânı yok., Ben bu- gün kitapcı ile görüşmek için dr şarıya çıkmak — mecburiyet'nde- yim. Romanımda istediği tashih- leri yaptığımı söyliyeceğim.. Bilir- sin ya, bu iş çoek müh mdir, Hiç de ihmale gelmez.,. — AÂzizim Nejad!, maatteessüf arzederim ki ben şimdi çıkmak mecburiyetindeyim. Üç yerde iş için beş yerde de eğlence için sö- | züm var, Bunlardan geri kalmak hiç de işime gelmez. Sen kitapcı- na yarın gidersin.. Demir hakkına tecavüz edilmiş — Hayır! Hayır!.. Yarm çık- mak sırası ben'm. Nejad dün çık- Nejad, caketi giymeğe çalışan — Rica ederim Ali, dedi. Bar! müsaade et de bugün çıkayım.. Senin hiç bir acele işin yok!, Ran- devülerine yarın gidersin! Fakat | henim romanım.. Düşün ne kadar | acele b'r iş.. İstikbalimiz ancak bu romara bağlı.. Begcnılcccgın' den eminim.. Art:ık ondan sonra.. Düşün hele.. Keyif keyif, bizim keyfimiz olacak.. — Bütün bunlar mümkün şey-| ler., Fakat ben tuvaletimi boş ye- re yapmış olmak istemem, Söz, verd'm.. Bugün yüzlerce adam be- ni bekliyor. Sonra hava almağa | BA Ü | CEBİDELİKLER i Gebidelikler Şahı Açıugöz'er Padişahı Ali Cengl:ın başından geçenler da ihtiyacım var, Burada sararıp soldum. Yüzümün — vücudumun gençliğini kaybetmek hiç de işime gelmez, Caketi bırak da giyine- yim.. —Hayır!, Ben giyineceğim ve dışarıya ben çıkacağım.. — Hayır Nejad, ben., —Ali bırak caketi.. — Sen bırak.. Demir yataktan sıçrayaark ar- kadaş'arının arasına girdi: — Yırtrsanız, dedi, Bütün bü- tün çıplak kalırız. Ne yapıyorsu- nuz? ö Nejad caketi bıraktı. ve: — Ali çok fena yapıyorsun.. dedi. Sonra ilâve etti: —Bari gidip bir defa daha göz- den geçireyim., — Gördün mü akıllıca hareke- ti.. Sana zaten tekrar tekrar göz- den geçir ve bozuk yerlerini dü- zelt dem'şler.. Haydi sen de De- mir kardeşim böyle çıplak dolış- ma.. Hemen yat.. Sonra nezle ©- larsun!, Ben de gidiyorum.. Ali Cengiz hemen kapıya doğ- rulmuştu. Dışarıya çıkmak üzere iken arkasından Demir seslendi: — Heyl. Nereye?.. Bize para bırakmadın? Ali Cengiz geri döndü: —Doğru, dedi. Unutmuştum. İyi ki hatırlattın.. Alın size yirmi kuruş bırakıyorum. Başka bozuk para yok.. — Bu taksim doğrusu hiç de hoşuma gitmedi. Bir lirayı niçin bize bırakmıyorsun , — Merak etmeyin.. Bir - lirayı gene size tam olarak getireceğ'm. Başrmın üstüne yemin — ederim... İnsanda ufak para bulunursa he- men sarfediyor.. Fakat büyük ©o- lursa insan bozmak iştemiyor. —Pek âlâ!.. Delilik yapıp da briyantin almaya kalkma.. Bizim yaşamak 'çin yemeğe ihtiyacımız olduğunu, sana itimad ettiğimizi düşün. — Merak etmeyin.. Bugün beni yemeğe çağıracaklarını zannede- rim. Akşam yemeği için de bir ahbaba giderim. Eğer onu bula- mazsam ekmekçinin birinden bir fırancala alır, yerim.. Sıra şimdi sizin? Söyleyin bakalrm ne gibi bir yemek ist'yorsunuz.. Bir h ndi kızartması falan.. Ha? —Alayı bırak Ali! Bize ekmek, biraz peynir, azıcık da helva al gönder. Ali Cengiz kapıdan çıkarken geri dönerek: — Az kaldı unutuyordum. de- di: Geçen gün şişman Murada rastladım. Bana âlâ, iyi cins, bir av köpeği vermeği vadetti, Ala: yım mı? (Devarm var) L O Mevsimin en nezih ve en eğ'enceli balosu KURUN gazetesinin 21/3/935 Perşembe akşamı Maksim salonunda vereceği balodur. Bu baloya, Kurun gazetesinin vocrettiği kuponlarını — toplıs yanlar bedava, kupon toplamıyanlar ise 1,50 Uralık bilet muka- bilinde girebileceklerdir. Kuponların değiştirilmesi ve bilet satışı, Cumadan maada hergün saat 9 dan 18 ze kadar Kurun idaresinde yapılmaktadır. Davetiye ve b'letler ikişer kişiliktir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: