27 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

27 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S $A ea D a S ASA a l a A A AAA NO AA N— e A A KDU UUU REAT A & 27 MAYIS — 1985 Yazan: KADİRCAN KAFLI No. 1i7 Mesinadaki donanma kocaman bir çıra yığını gibi yanıyordu Fakat nereye? Attıkları gülleler hep dekima- bir yaşamak arzusu —uyanmıştı.. | ta ve dam altında.. — ölüyorum.. Fakat bundan ne fayda?. O, öle - | Bundan utanıyorum.. — Fakat kıs- cekti.. Ölümün korkunç pençesi o- | met böyle ... imiş.. Ne yapalım? | nun ensesine yapışmış, götürmek | Bir dal kılıç, ancak savaş.. Ala - 1 üzereydi., Akıncı Bali Beyin ar - | nmda.. Düşmanla çarpışırken öl- dında Macar ve Alman ovalarını, | melidir. Sen uzun ömürlü ol.. Fa- — eyla. Süleyman!.. 'Dü- ! Dinarik alplarını, Tirol vadilerini ! kat böyle bir ölüm.. Dilemem sa - Meni sancağa kır!.. Aferin!.. Dik- |Transilvanyayı altüst eden, milyon | na... kat prova topları, ateaş ! Kumandalar biribirini koyalı- Yordu. Gemi provadan iskeleye dön- dü. Şimdi Hüsmen Reis — yeniden bağırıyordu: — İskele — topları ... Hepbir- den... Ate....ş!. Kızıl Kadırga olduğu yerde bir fırıldak gibi dönüyor ve düşman tarafıma gelen topları hep birden &teş ediyorlardı Hüsmen Reis ateşi kesti. Çünkü Myın Mustafa ile Sırık Ahmedin filikaları birer ok gibi ileri atılmış- lardı. Aradan bir dakika bile geç- Memişti ki zaten karmakarışık bir le gelen düsman — donanması ; “0öetiyerden mteş aldı. Atılan kum baraların hepsi de hedefe çarpmış, ortalığı aleve dumana boğmuştu. Kaledekilerle şehirden koşanlar ve donanmadan — kaçanlar, birar önce top alevlerinin — çıktığı yere Baktılar. Çeneleri hiribirinevüra- Tak: » Kızıl Ka- imiş|... lniyo "mırildanarak dağlara kaç- dar, Kızıl (Kadırga — şimdi kalenin Yüksek mazgallarına — yaklaşmış, Sene fırıldak gibi — olduğu yerde âteş ediyordu. , Sırık Ahmetle Dalyan Mustafa işlerini bitirmişlerdi. Gemiye girmeleriiçin iki daki- Artık mıh—u— kalma âı:;; : B Kadırga geldiği hızla 'li « Pandan çıktı..Cin — Alinin küçük İlikecini dordümün suyum slatak *anbul yoluma düzüldü.. Mesinadaki donanma büyük ça- ı"millı kocaman bir çıra yığını l"-tlırk;lı-n—iıinde l_——l&.hüıy—ınhhı- Kölutürkülerisöyküyoclar, Anado. SYurnları oynüyorlardı. Böyle bir '—._ e nnilik üi gör- “Nkkaç kişiye kızmet oldu?. Ürleri gün Mesina seniralı; e - Bnner Ali son nefesinde idi. Öğ- daha gelişmiş, daha dinç ve 1 görünce gözlerinde engin la insanın yürekletrini — korkudan — Alnımızda yazılı olanı görü - titneten dalıkalıç şimdi yatakta idi. | rüz baba... Onu kimse silemez.. Kollarını bile doğrultamıyordu. O- | — — Evet.. Evet amma, böyle ol - danın içinde göze — çarpan şeyler |makla beraber insanı da biraz ken iki taneydi: — Ön ve arkası sedef | disini düşünmeli. Radosdan dö - kakmalı yüksek bir eğer ile-geniş | nüşte.. Bana da bir timar beyliği ağzını kımında saklayan bir kılıç... | vereceklerdi.. Tıpki senin gibiy « Bu kılıcın sapı gümüş savatlı idi .. | dim.. İstemedim.. Dalkılıç olarak Çok güzel işlenmişti ve Kurd Ali - | yaşamak ve dalkılıç... olarak öl - ye Bali Bey tarafmdan, Bavyera | mek istediğimi... söyledim.. baca - içlerine yaptığr âkımdan sonra ve - | ğımr kaybettim — ve yıllarca canlı rilmişti... Günlerdenberi bu iki savaş ha - tırasına hasretle bakan Kurd Ali şitadi-oğlunu da — karşısında bul - muştu... Hüsmen Reis babasmın ellerine sarildı; öptü... —« Kurd Alininstijrek elleri ci nun yüzünde, omuzlarında gezin - | di. Geniş bir vefes aldı.. Yüreği - | nin ferahladığı anlaşılryordu.. — Nasılsın, oğlum.. Sağ dön- düğüne.. — Bin defa.. Şükrediyo- | rum... —— İyiyim baha... — Yalnız seni | böyle hasta bulduğuma çok üzül- düm.. Fakat söyledikleri kadar a - #r değilsin.. Elbet geçer.. Kurd Ali yeniden uzun bir nefes çekti ve öfledi: — Beni avutmağa — çalışma.. (Kendimi herkesten daha iyi bili - Yyorum.. Demek istiyordu. Oğlunun boyunu posunu yeni - den,gözden geçirdi. Yatağının ke- narını gösterdi ve fısıltı gibi: — Otur.. Buraya otur.. söyleyeceklerim var!.. Dedi.. , Hüsmen Reis yatağa oturmadı, yere diz çöktü... Hiç kimsenin önünde diz çökmi- yen, boyun eğmeyen, asırlık bir | selvi gibi her zaman dimdik duran bu yiğit, babasınınm önünde bir ço - cuktan farksızdı... Kurd Ali yeniden ağzını açtı : — Bizi burada yalnız bıraksın - lar!.... Hüsmen Reis — kapmın önünde vedaha beride ayakta duran le- ventlerine işaret etti ., Çıktılar... Babasının son sözleri onu biraz | şaşırtınıştı.. Çünkü onun, herkes - ten gizli bir şey söyleyeceğini hiç uramıyordu.. — Acaba ne söyleye- | sekti? — Niçin başkalarından gizli tutmak istiyordu?. Kurd Ali, gözleriyle daha çok yaklaşmasını istedi.. Sonra demin- Sana denberi onda hiç görülmiyen bir | dı.. yurdumuza daha faydalı olur- | — Samiye, bütün bu sözleri, hiç iti- kuvvetle söze başladı: — Oğlum görüyorsun ki yatak- cenaze.. gibi yaşadıktan sanra... böyle miskin miskin.. ölüyorum. — Böyle söyleme baba... — Sen şimdi bir dalkılıç gibi -« sin.. Hattâ daha yaman.. Çünkü denizde savaş yapmak, karada sa- vaş yapmaktan bin kat yamandır . Buna Radosta aklım erdi.. Az za - manda.. —Dör bucağa ön saldın.. Turgud gibi.. — eşsiz bir yiğitin , göz bebeği oldun.. Bununla övün - düm, fakat.. Yüreğim hep titriyor- du.. Ah, seni sağ olarak karşımda görmemek korkusu.. ne büyüktü!.. — Halbuki korkacak hiç bir şey yok... Denizlerde savaşmak, kara - da dalkılıç olmaktan daha kolay- dır. — Her ne ise.. Bu yaşta önlü bir levent kaptanı — oluşüma.. herkes imreniyor.. —Fakat.. bunun sonu yoktur oğlum.. Ne kadar yiğit olursan ol... devlete arkanı verme- dikçe.. devlet kapısına.. girmedik- çe.. çok geçmeden boş yere.. har - canır. gidersin!.. Hüsmen Reis bu sözlerden bir şey anlamıyordu... Babasına ne ol- muştu?, Yoksa bunadı da saçmalı- yor mu?, Bir levent kaptanma böyle şeyler söylenir mi?. Bu mis- kince sözler, yiğit bir — dalkılıcn ağzma yaraşır mı?, — Gözlerinden, neler düşündü- ğünü.. anlıyorum.. Diyeceksin ki.. devlet kapısını.. devşirme oğlanlar doldurmuş. Soyu sopu belirsiz... Hırvat, Macar ve.. Venedikli kö - leler.. Koca devleti parmakların- da.. çeviriyorlar.. Devleti onların eline bırakan.. biz değil miyiz? .. Neden devlet kapısından. uzak ka- lıyoruz... Orada hakkımız olan ye- ri... neden başkalarına.. bırakıyo- ruz?. Koca Barbaros devlet kapı - | sına girmekle,. kötülük mü.. etti? Kuvveti arttı.. O nisbette iyilikleri dokundu.. Varlık gösterdi.. Türk admı.. yükseltti. Cezayirde bir a- kımcı Treisi.. olarak kalsaydı.. do - nanmamız kimlerin ellerinde... ka- lacaktı?. Turgud Reis bile Barba- ros gibi.. İstanbulda bir yer alay- du. (Devamı var) hiden de,üzerimevazife olmıyan | bir âşle uğraşıyorum. — Fakat, ne | yaparsın? Banim — de illetim bu- dur... Başkalarının — işine karış - masam, bir türlü içim rahâtlan - maz! Bu gözler, epeyte —sevimli bir tarzda söylenmişti.. v Samiye, bir adım geriledi. İçinde gayet garib bir his var - dı: Kızını da, kendini de bir tehli- kenin tehdit ettiğini anlıyordu.. — Durun, «efendim gitmeyin ... Size söyleyeceklerim var... Henüz lâkırdımı bitirmedim.. Meçhul kadımm, sesinin perdesini alçaltarak bu sözleri söylemişti. Genç kadinı — kolundan tuttu., | Daha aydımlık bir yere götürdü .. — Size gayet muvafık bir lek- lifte bulunacağım.. Öyle zannedi - Yyorum ki, bu çocuk, sizin için da » | yanılması epeyce güç bir yüktür.. Eğer hayatta size yardım edecek, sizi muhafazası altına alacak kim- | se yoksa akibetiniz neye varacak?. — Çalışacağım. Çalışarak haya- | yatımı kazanacağım... Eğer 'insa - | nan kuvveti, cesareti, sıhhati yerin- de olursa açlıktan ölmez.. Zavallı kız, bu sözleri söylüyor- du.. Fakat, arkasından, başına ne | işler açılacağımı — düşünmiyordu bile..., . Meçhul kadın, onu, bileğinden tuttu: — Eğer size şöyle bir - teklifte bulumsalardı.. Deselerdi ki, çocu - ğünuzü zengin — bir ailenin ya- nında büyütecekler, onun ihtiyaçlarını temin — edecekler ... Hayatta hiç bir — sıkıntısı olmr - yacak.. Ö zaman ne cevab verirdi- niz?.. Söyleyin bakayım... —AÂ. A, — Hayret etmeyin.. Yalnız ço - cüğunuzun saadetini — düşünün . | Bir annenin vazifesi fedakârlık et- / mektir.. Evlâdını okşamak isteyip de onu yanından ayırmamak, bü - | Yük bir egoistliktir!.. bütün —Haydi, haydi. “Evet!,, deyin! “Evet,, dediğiniz takdirde çocuğu- Duza öyle bir saadet temin edecek- siniz ki, bunu kırk yıl uğraşsanız, kendi kendinize temin edemezdi - niz! Onu yanına âlacak insanlar , pek zengindir. Pek, pek zengin... Anlıyor musunuz?, Çocuğunuzun çifter çifter dadıları, hizmetçileri, falaları olacak... Hiç bir ihtiyaç duymiyacak, sıkıntı çekmiyecek .. Sonra, büyüyecek, — güzel bir kız halime gelerek zengin bir izdivaç yapacak... . — Düşünmeyin.. Razı olun.. Bu ' cemiyetin imtiyazlı insanları ara - | sında bir mevki alacak.. Bunu dü - şünerek, uzaktan — uzağa siz de mes'ud olacaksınız. Kızınızın yük- sek mevkiini — hayalinizden takib İ edeceksiniz... . — Hem, iş, bununla da kalmı - yor,. Sizi de düşünüyoruz.. Size de 200 lira para hediye — edeceğiz.. Derhal bu parayı alacaksmız.. —. — “Peki,, desenize.. Niçin hâlâ susyorsunuz?. raz etmeksizin dinlemişti... Korku, hayret, dehşet, bütün si- | —Beü.peki..l:ıuedinki.ınıl nir bozucu hisler üzerinde hâkim olmuştu. .. * Onun böyle sasmasını, meşhul kadır, bir razı oluş ifadesi halinde telâkki etmişti. Birdenbire, gençsanne, kendini topladı... . Bir adım daha gerileyerek, kar- şısmdaki bol mantolu kadını, yıl - dırım gibi nazarlarla süzdü.. Ayni zamanda şöyle söyledi: — Benim evlâdım cariye mi ?.. Ne hakla benden bunu - istiyorsu - nuz ?. Ben, evlâdımı parayla sata - cak insanlardan değilim.. — O kadar yüksek seşle konuş- mayın... Bağırmanın lüzumu yok!. Şüphesiz ki, bu komuşulanların geçenler tarafından — işidilmesini de hiç istemiyordu. — Bütün bu söylediklerim sizin menfaatiniz içindir.. Fakat asıl ço- cuğun menfaati için.. . — Susun.. Anlaşılıyor ki, haya - tınızda asla anne olmamışsınız.. — Müsaade edin.. — Bir annenin böyle bir teklifi kabul etmemesi için, canavar ol - ması lâzımdır!.. — Çok müşkülpesentsiniz.. Si - zin yeriniz de olup dabu — teklifi işitmek isteyen nice insanlar var - dır. — İhtimal.. Öyle ise, ne duru - yorsunuz? Bu kârlı işi bana değil, onlara teklif ediniz. Meçhul kadın,, kaşlarmı çattı .. Hâkimane bir tavır takındı: — Bir insan, .i%ğşğ:hı olunca, bu derece güçli çıkar - maz.. Ayağına kadar gelen nimeti tepmez! Çocuğunuz, dilenci, bed - baht, meteliksiz olacaktır.. Ömrü - nü sefaletten sefalete sürükleye - vek geçinecektir. — İnşaallah öyle olmaz.. Fakat talii her ne olursa olsun o, daima, benim evlâdım olarak kalacaktır .. — Bütün ömrünce sıkıntı çeke - cek ve bunün sebebi siz olacaksı - nız.. Esasen bunu sonradan siz de anlayarak pişmanlık duyacaksı - nız., Lâkin, iş'işten geçmiş buluna- cak. — Çocuğum büyüyünce bu ma - cerayı kendisine anlatacağım.. Ba- na hak vereceğine eminim.. (Devanı var) HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Yelgraf Admesl: İSTANBUL HABEK Telefön — Yazi: 25812 — İdare: 94370 ASONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr, 790 , 1450 : İSenelik 36 aylık 3 aylık 400 , ;Laylık 150 i JLÂN TARİIFESİ İ — Ticaret ilânlürmün vatırı 12,50 $ Resznl Ulnlar 10 kuruştur. ÜreecetaremeereLeAEEEEELEK İEeEEEEENESER Dahibi ve Neşriyat Müdürüz: HASAN RASİM US Bazaklığı yeri — (VARIT) Matlaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: