8 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

8 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j Ü k la aıcaklığı ve KAHINILAR İÇİN Serinlik ve ferahlık duymak için.. Yılm bugünlerinde deri, çalış: maktan büsbütün yorulur ve daha çok dikkat edilmek, bakılmak is- ter. Birçoğumuz derilerimizi sa: dece vücudun dış örtüsü sanarız. Halbuki deri de tıpkı kalp, ciğer- ler ve böbrekler kadar mühim bir uzuvdur ve yaptığı iş de bu uzuv- larm ödevleri (vazifeleri) kadar karışık ve öremlidir. (ehemmi. yetlidir.) Bütün gövdeyi saran deri, faz- S üiçin en Ünemli (« haziardan biridir ve hele vücudüu gerçekten sağ tutmak için en ön şıraya geçer. Deriye elveriş- Li bir surelte dikkat ve itina etme- nin birkaç yolu vardır. ... Hk iş sıh sık ilik bönyyo yap- maktır. Vücudu bol sabunlu sün- gekle silmek iyidir. Banyodan a deri, kolonya i'. oğulduğu irde, çok Lüyük bir serinlik ve h'ık hisse dilir. Iyi kokurnun deriye çok fayda-| Kışın çamaşırlarınıza | — sı vardır. ! kokular serpebilirsinir. Fa- kat yazın beru yapmak yanlıştır. Güzel koku, çamaşıra değil, deriye sürülmelidir. Kolonya suyu püs- kürten tulumbalar vardır ve bun lar pek ucuzdur. Fakat kullana- cağmız esans ağır ve baş ağrısı veren kokulardan olmamalıdır. Istanbulda tanınmış birkaç ko- lonya imalâlcısı, gayet elverişli ve içe serinlik verici kolonyalar yap- zehirli cisimleri at-| übhim) ci-| yazın| maktadırlar. Bilhassa limon çi- çeği esanslı kolonya, kullanılma ğa çok değer. Bazyonuzu aldıktan sonra vü- cudunuzu kurutmadan evvel vü. cudunuza tu'umba ile kolonyayı püskürtünüz, bunu ellerinizle iyi-| ce oğuşturdullan sonra havlü ile | kurulanma ğa başlayınız. Bundan sonra kendinizi ter ve taze, çok serin bulacaksınız. Ku- rulandıktan sonra da vücudunu - zu yumuşak bir ponponla hafif bir surette pudralıyabilirsiniz. Çorap'arınızı giymeden evvel ayaklarınıza pompa ile biraz ko- ku püskürtün. iyice kurulayın ve rasiyle pudrasayın. Eğer evde sinirli, her şeya ça- buk Kızar bit erkeğiniz varsa onu da vücudunu sade bir kolonya su- yu ile frika'yon yapmağa kandırı- nız. Tabiatirin çabucak değişti. #ini görece'is'niz. » .* * Saçlarımız: güzel kokulu los yonlarla şa:spuvanlamak inhisarı niçin yalnız Lerberlere olsun? Siz de ecza denolarından ve koku ma- ğııılısındın güzel bir şampuvan alarak saclarınızı evinizde — pek güzel şampuvanlıyabilirsiniz. Saçları sık sık sabunla yıka- mak pek de elverişli bir iş değil- dir. SŞampvan kullanmak — hem saç kökleri, hem de baş derisi i- çin iyidir. Saçlarınızı şampuvan- la iyice köpürttükten sonra köpük- leri temizleyiniz ve heaüz ıslak i. ken, saçları ayırımız.. Ayrık yer- lere esans yahut kolonya sürün.. Baş derisine emdirecek kadar o-. ğuşturun, beş dakika — bekleyin, sonra temiz su ile yıkayın. Böylece saçlarınızım daha ça.| buk kuruauğunu ve kafatası deri- nizin serinleştiğini göreceksiniz. DOKTOR | | vu uzalarak: HKBFR — Akşın Potl'ııı $ TEMMUZ — 1825 — Mo. 3 — Kör kuyuyu da nereden çı- kardın? — Ben çıkarmadım onu... Onu çıkardı senin sevdan? Senin ki yüreciğin şimcik sevda ilen susa- mıştır; yanar fırının içi gibi... Lâ zıradır onu söndürsün bir — kuyu su... İlle kuyu var ortada... Suyu görünmez içinde... Zere... Kapa- lıdır üstü... Örtülüdür. toprakla... Derler buna kör kuyu... İster ki delmek bu kör kuyuyu... Çıksın içinden bir tatlı su... Ha içesin o suyu.. Serinlesin yüreciğim.. ÖOne sebep de verdim işte sana ki, sen kasavetlenmeyesin, yakında ala- caksın iyi bir haber, kavuşacak- sm şirinriğine.. Yalnız, merak e - | derim ki sen verdin mi ona önce| gönül, yoksa o mu yaktı sana da- ha önce abayı! — Hayır, ben vermiştim daha önce ona feryadı! — Hah... Öyleyse, geçmiş ol- sun, sen savdım şinci nöbetini... O çeksin artık kasavetini! Üzülme, üzülüp de süzülme, tosba gibi bü- zülme! Sabrın sonu selâmet! (Çadırdan kendisine doğru ge- len yağız bir delikanlıyı göstere- rek) işte geldi kel Ahmed! Hay- sağlıcağılan paşacığım! Bu sefer fal çıkınımı bana doğ- — Ha at sen de meteliği baka- yım senin de niyetine ! — Benim niyetime bakılmış! GT A Şikâyet ediyoisaniz; VTT A DA <Zerk alamayorsaniz; SK Mide ağrıları €Eek$ilik ve yanmaları için yegâne ilâçtır. Eczahelerde 50 kuruş. Kuüllanilmaâsı kütudaki kâğiddö yazılıdır. “ccealerde Framnsıda Parik — Şer burg hattı üzerinde işliyen bir tren yol- dan çıkmış, tokemolif bir duvarın üze rinden aşarak dereye kadar yuvarlan * — muştır. Lokomotifin büyle epey yol alıp devrilmiş olmasına rağmen yolcu- lar ve tren memurları için iyi bir tali eseri olarak ölen ve yaralanan yoktur, — Kim dersin bakmış senin ni- yetine? — (Alay için) kaynanam bak - miış!! — Kaynanan mrı, sen daha ço - (cuk sayılırsın, hiç olur mu senin kaynanan?. — Olmuş işte!.. — Öyleyse hay o kaynananın başına kaynar sular yağsın! Niçin ya dememişler: Kaynana kaynana | Kalk gelin oyna., Oynaması senden Çalması benden.. Hülürük yavrum hülürük Avşama kalmaz gelürük!. — Oldu olacak, bunu makam - la söyle de bari biraz eğlenelim! — Toslarsan bir gıroşçuk (ku - ruşcuk) makamla da söylerim! Kun_şu eline dayayınca beriki ellerini çırparak başladı kaynana türküsünü makamla söylemeğe !.. Tabit buna etrafındaki şoparlar da karışınca iş büyüdü ve bir iki dakikanın içinde etrafımız pana - yır yerine döndü.. Yalnız eradaki çingene çoruk- ları ve karıları değil, civarda ak - şam keyfi yapan — bir çok başka kadın'azla çocuklar da başımıza Üşüştüler.. Hattâ biraz ilerideki incirlerin gölgesinde kucağında - ki çocuğu emziren genç İçadın da geldi, kucağındaki çocuğu elleri - le sallayıp ona: — Kış.. Kış.. Kışlı. Yaparak yanımıza sokuldu .. fırımırn | ce bir şeyler söyledi.. ÇINGENELER ARASINDA Hayattan alırnmış hakiki bir macera — Yazan: Osman Cemal Kayşısız — Senin ki yüreciğin şimcik sevda ilen susamıştır; yanar içi gibi... Birkaç çingene çocuğu tipi Arkadaş, artık işin tam kıvamı - geldiğini — anlamıştı Cebinden tekrar armoniğini çıkarıp dudak - larma yanaştırdı; — çingenelerin şaşkımca bakışları bir gece önce çadırın kenarında din » arasında lediğimiz o ezgin, baygın nağme - Yi tutturdu.. —Önce bir kaç sani - ye kadar bundan pek bir şey anla- mıyan çingene çocukları biraz sonra birdenbire afalladılar ve hep analarınız, ablalarının yüz - lerine bakarak bağırdılar: — Hoy miday, hoy miday! (Hey anne, hey anne) hoy peral, hoy peral! (Hey abla, hey abla), bu ne çalar, bu ne çalar?. Şimdi kadınlar da alık alık bi- ribirlerinin yüzlerine bakıyorlar - dı. Arkadaş çalgısımnı bir iki daha üfledikten sonra döndü, kucağın: da çocuk olan genç kadına: — Haydi, dedi, kız, şimdi be - nim bu çaldığımı sen — ağızdan söyle, ben de gene çaler ile çala Yıma)|,. O, biras, utanır gibi oldu.. Ba şı çatkılı, suratsız koca karılardan birinin yüz"ne bakarak çingene - Koca karı da ona ters bir karşılık — verince zavallı somurtarak çadırmın yo - Tunu tuttu.. Lonra suratsız koca karı, giden kadın için: — O, dedi, bilmez Hem o hastadır, hasta.. (Ö- söyleme sini.. teki esmer, narin ve tirşe g0zlüyü göstererek) te bu söylesin, siz ça larsınız!.. Arkadaş sordu: — O giden hasta dedin, nedir hastalığı?, — Yok bir şeyciği amma te- melden.. Kocasını kurar bazı ba - zı, düşünür ağlar. — Kocası nerede? . — Kocası ölmüştüt bu idirellez. den bir gün öncesinde.. — Vah zavallı vah!., — Vah ki vah! — Ep acırız ona şinci bütün obacak!.. — Bu kadının. başka kimzesi yok mu?. — Var te kucağındaki çocuca- ğL.. Bir de ben varım kaynanası.. — Demek o senin gelinin!.. — Haha!.. Etraftaki çocuklar gene arsız - lanmaya başladılar.. —— Ha veresin ağabeyciğim, beş paracık bana!. — Ha buyurasım bana bir me - telikçik, odel sana bereket ver - sin!.. — Te bu $oparın babacı yeni ölmüştür, kalmıştır şinci yetim, veresin buncağıza bir kaç para - cık!, Çocukların bu arsızlıkları üze- rine esmer, narin, tirşe gözlü kız onlara bağırdı: — Susun da, susun.. Haydi ca- kana serha! Haydi çadırlara gidi- niz! Haydi cakana miday! Hay- di annelerinizin yanına gidiniz! , Çocuklar tusup bir iki adım ö * teye çekildiler, (Devamı var) Cadırı önünde bir çingene kadını ve cocuğu

Bu sayıdan diğer sayfalar: