13 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

13 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 İLETEŞRİN — 1588 TETKİKLER Kaç kişiyiz? Sayım günü her yurtdaş vazi- fesini yaparsa bu suale kat'i olarak cevap verebileceğiz Rakam aramak, bulmak ve be- ğenmek hususunda ne kadar titiz davranırsak davranalım şurasmı teslim etmek lâzımgelir ki mem - lekette bir statistik hareketi uyan- mıştır ve bu hareketten alâkadar- ların istifade edebilmesi için sta- tistik idaresi mümkün olanı yapı. yor. Zaman zaman intişar eden ve * her biri bir suretle calibi alâka 0- lan monografiler bir tarafa dur - sun, idarenin yıllıkları bu vaziye- tin şahididir. Memleketin nüfus, ve sıhhatine, maarif ve adliyesi * ne, ziraat ve sanayiine, ticaret ve maliyesine, nafıa ve sairesine ait ahval ve harekât hakkında yıllık» lardan mücmelen müstefit olmak imkânı bulunduğu gibi tafsilât ve teferrünt sahasında monografiler | de çok faydalı birer merci ml etmektedirler. Memleketin statistik sahası üze- rinde gözlerimizi dolaştırırken bir. takım ehemmiyetli boşluklara da tesadüf ettiğimiz” yok mudur? Şüphesiz ki vardır. Umum memlekete şamil nüfus harekâtı. zeriyata, rekolteye mü - teallik rakamlar bu meyanda pe- kâlâ sayılabilir. Fakat insaf ile teslim etmek lâzsmgelir ki bu nok #anlar statistik idaresine değil, memlekette köy teşkilâtmın. teş - kilât, mevcudeye rüşeym olması Jâzrmgelen köy idaresinin henüz izafe eylemek iktiza eder, ve gene hiç şüphesiz bu ve emsali mühim boşluklar yalnız ihsaf zaviyeden değil, daha başka ve daha mühim hayati bakımlardan da bir ân ev- vel izale edilmelidir. İşte o boşlukların dolmasına in- tzaren bugün de statistik idaresi, Yükarıda irat eylediğimiz sualin, yeni “Memlekette kaç kişiyiz?,, susjinin cevabmı vermeğe hazır - lanmaktadır. 1927 senesine gelinceye kadar yukarıki suale kat'i bir cevap ver- mek imkânı hiç yoktu. 1927 de bu suale cevap verildi. Fakat aradan yedi sekiz senelik bir müddet geç tikten sonra itiraf etmeliyiz ki ken dimizi bugün gene o 1927 tarihin- den bir gün evvelki vaziyettey - mişiz gibi hissetmekteyiz. O kadar merak ve âdeta hale - can içindeyiz. Nüfusumuzun mik - darr nedir? Bu husustaki tahmin - ler biribirini hiç tutmuyor. 14 mil- yondan başlanarak, 15, 17, 20, hattâ 25 milyona kadar ortaya ra- kamlar atılıyor. Hakikat nerededir? bilemiyo - ruz. Meselâ üzerinde ne kadar te- vakkuf edilse, ne kadar sabırsız - lk gösterilse o kadar yerindedir. Nüfusumuzun mikdarı milli haya- tn hangi faaliyet şubesiyle alâ - kadar değildir? * Klasik bir tasnif ihsal ameliya-| tr dörde ayırır: İstihzar, tadat, te- fik, istintaç, Bunlardan hiçbirinin ehemmiyeti diğerinden az olma - makla beraber denilebilir ki istih- zardan vukubulacak en ufak bir falsonun müteakip diğer üç ame - liye üzerinde müessir olmaması, bunların cümlesini birden az ve- ya çok tağlit eylememesi imkânı yokutr. Statistik idaresi işte şimdi bu istihzar devresindedir. İdare ihsa mevzuunu tespit, plâ. nını tertip ve vesaiti maliyesini! temin eylemiş; 20 ilkteşrin günü yapılacak asıl tada ait vesaiti o güne manen ve maddeten hazır - lamakla meşguldür. Nüfus sayımı hakkında statiş » tik idaresinin ihzar etmiş olduğu talimatname, daha doğrusu iki ta- limatname, yalnız tadat günü bu işle meşgul olacak kimselere de - ğil nazari ameli statistikle uzak - tan yakından alâkadar herkese şayanı tavsiyedir. Meslek zevkini duymuş her kim- se için kendi şubei ihtısasma ait bir eser o kimseye bir şiir manza - rasiyle görünür. Bu hal her şube - ler müntesiplerine ne kadar garip gelirse gelsin. Biri 50 ve diğeri 25 maddeden müteşekkil olan bu sayım talimat- namelerini, statiştikçiler, işte o kadar zevk ile mütalea ve tetkik edebilirler. Talimatnamelerin yal nız kitap karıştırılmak veyahut masa başmda yalnız aklı selime müracaat edilmek suretiyle vücu- da getirilmediği hemen her say - fasından anlaşılır. Burada hiçbir madde lafolsun diye konulma - mıştır. Sayma, sayım gününe ait olarak hemen hemen hiçbir ihti . mal gözden uzak tutulmamış ve ! halkın ruhiyatı, kalabalık bina ların, şehirlerin, merkezden uzak vilâyetlerin hususiyetleri; geçen tahririn tecrübeleri bu talimatna- melerde ayrı ayrı nazarı itibara almmış olduğu görülür. Meselâ talimatta yaş meselesi - ne müteallik birden nazarı dikka- ti celbedecek bir madde göze çarp mamak mümkün değildir. Geçen tahrirde de yaşa ait sual: tarihi te. vellüt şeklinde soruluyordu. Ve nazariye itibariyle şüphesiz ki en sağlam sual şekli budur. Bu-defaki sayrmda ise sualin şekli değiştirilmiş olduğu görülü - yor. Hiç şüphe etmiyoruz ki sta - tistik idaresi bu defa sual şeklini değiştirmekte mühim sebepler gör müş olacak. Tarihi tevellüt denilince garp memleketlerinde hatıra bir tek ta. rih gelir: Milâdi tarih. Bizde ise bu huhusta kaç tarih mevzuuba - | his olmaz; Hicri tarih, Rumi tarih, Milâdi tarih. | Tahrire vasıta olacak anasıra sonra ihsa mevzuu olan ferde hic- riyi, rumiyi, milâdiyi, aralarında . ki gün ve sene farklarını anlatıp da bunları halen mer'i ve mevzu - ubahis olan milâdi tarihe çerit - mek ve ondan sonra vahidi tada - dın yaşmı bulup tespit etmek hu- susundaki müşkülâtı bilhassa u - zak vilâyetlerde, bu vilâyetlerin hücra köylerinde tasavvur ediniz. Bir gün içinde olup bitmesi mül tezem bir tahrir için idarenin o klâsik şekli suali ipka etmeğe gü- venemediği anlaşılıyor. * Demek isteriz ki talimatname - ler üzun uzun tetkiklerin, tecrü - HABER — Akşam Postam HAKiKi BiR MACERA Dünyayı Parasız Dolaştım No.14 Yazan: Seppi Popfinger Geminin birinci mevki yolcuları arasında bedâva seyahat ettiğimin kimse farkına varmadı Kandy şehrinde dini danslar yapanları seyrettik. Bunlar dan- sederken sanki kendilerinden ge- çerek cezbeye tutuluyor ve şap- madıkları marifetleri bırakmıyor- lardı. Kolomboya dönünce bizim eli açık Amerikalı ile vedalaştık ve her anaforcunun yapması lâzım olduğu gibi liman mıntakasıma ta- kıldım. Seylan adasının dini ra- kıslarmı ve diğer manzaralarını yetip artacak kadar Artık “yolcu yolunda yerek,, ata- lar sözüne uymak lâzım geliyor- du. Ceplerimde yaptığım bir mu- ayene, bana iflâs etmiş olduğumu. gösterdi. Kocaman bir Çin yolcu! gemisini limana girerken görünce ne yapacağımı düşündüm. Ertesi sabah geminin Kolombo- dan Şanghaya hareketinden bir saat evvel iskelede biç bir bekçi göremediğimden kollarımı sallıya sallrıya içeriye girdim. Güverte altında olan yolcu kamaraların . dan birinin içine adımırm atarak | kapıyı kilitledim. Yatağa rahatça uzandım ve hareket gürültüleri ku nakaşaların mahsulüdür. statistik idaresinin istihzaratı ne kadar geniş ve ne kadar ciddi ut- tulmuş olursa olsun ve tahrir gü - nü âdeta onun emrine geçen bütün teşkilâtı hükümet vazifesini ne kadar dikkatle yaparsa yapsın bizzat halk gerek tahrirden evvel ve gerek tahrir günü bu sayım i- siyle bizzat alâkadar olmaz, is - tekle, şuurla idareye yardım et «| mez de bu hususta bikayt davra- i nırsa tahrir işinin şuradan bura - dan aksaması ve almacak netice - leri az çok şaşmtması gayri müm- kün değildir. Bunun için memleketin bilhassa okur yazar tabakası bu işe daha bugünden zahir olmak lâzımdır. 20 ilkteşrin âdeta bir seferberlik günü olacaktır. Okur yazar tabaka için o gün sayıma filen maddeten yardım et- mek âdeta milli bir borçutr, Bu borcu eda edebilmek için de mevzuubahis tabaka talimatna - meleri evvelâ kendi okumalı, son- ra sayım günü bunu derece dere- ce ailesi, mahallesi, semti halkına! tatbik edebilmek için elinden ge. leni yapmalıdır. Tâ ki zâhirde sa- nıldığı kadar basit bulunamıyan ve hemen hemen hiç kimseye beş para verilmediği halde memleke- te bdavaya mal olmıyan bu sayım işi için muhassas yarım milyon li- raya karip masraf da son santi « l mine kadar mahalline masruf ol- sun; yani şu yurtta kaç kişi yaşı - yoruz, bunu hatâsız meydana çı - karabilsin, Namık Zeki Cumhuriyet Merkez Bankası Mali Müşaviri görmüştüm. | * ! Seyhan adasının şeytan danslar. Bu tadır ve gayesi habis > ruhları sürüp lağrma çarpmcıya kadar yerimden hiç kıpırdamadım. Gemi epey açıldıktan sonra ge- ne kollarımı sallıya sallıya güver- teye çıktım ve dosdoğru cigara sa-| lonlarından birine girdim. İskem! lelerin ekserisini birinci sınıf yol. i cuları işgal etmişti. Ben de elbise. | lerinden Londradan geidiğini an-' ladığım genç bir Çinlinin yanına oturdum. Bu delikanlı benimle mükem- mel ingilizce konuştu ve içki 1s-| marladı. Bana Çine iş için mi, yok İ sa seyahat maksadiyle mi gitmek. te olduğumu sordu. Bende hiç çekinmeksizin gemide kaçak ve a. naforcu olduğumu söyledim. Kart larımdan birini kendisine göster- dim ve sergüzeştlerimi kısaca an- lattım, Bir içki daha rsmarladı. Üçüncü içki de geldi. Çinli delikanlı birin- <i smıf kamarasırı birlikte İşgali etmemizi israrla istedi. Hattâ ba- na karyolasını vermeğe (kalkıştı. Fakat ben bir battaniyeye sarıla- rak yerde yatmaktan memnun ol- dum. Tuhaf değil mi, subay ve tayfa- lardan biç kimse benden şüphelen. medi. Yeni arkadaşım Hai . Fu ile birlikte birinci sınıf yemek 4a-| lonunda yemek ve gemide diledi- ğim gibi gezip durdum. Singapor, Manila ve Hongkong limanlarına uğruyarak nihayet günün birinde Şanghay rıhtımına bağladık. Mer- diyenin alt başında bekliyen mü- fettişin avucuna birkaç para sıkış- tırmış olan Hai - Fu'nun sayesınde Çin topraklarına kazasız belâsız ayak bastım. Şanghaydan ayrılmadan evvel gidip kendisini evinde ziyaret ede. ceğime dair dostum Hai - Fuya söz verdikten sonra rıhtım boyun-! ca yürümeğe basladım. Bana lo-! kanta gibi görünen bir Çinli dük. kânına girdim. Çekik gözlü garso- na çay içmek istediğimi işaretle anlattım. Çayla birlikte bana ne' danslar yüzlerce yıldanberi yapılmak. atmaktır.! verilmiş olduğunu bilmiyorum, günkü birdenbire dehşetli bir yor. gunluk hissettim ve hemen de. rin bir uykuya daldım. fekrar gö- zümü açtığım zaman ortalık ka- rarmış, gece olmuş, kahve dolmus- tu. Yerde boylu boyunca uzanmış Çinliler vardı. Havada afyon du: manlarından çıkan acaip kokular- la ağırlaşmıştı. Sarhoşmuşum gibi başım dönü- yor, bacaklarım dolaşıyordu. Ayas ğa kalkabildim. Kapıya doğru i- leriedim. Açık hava ile benim 2- ramda duran saz benizli, o çekik gözlü Çinlinin suratıma aşkettiğim dehşetli bir yumruk bana yol açtr. Size az çok bir boksör olduğumu söylemeğe unutmuştum galiba!... Anlarsınız ya; bir boksör yumru. gunun hatırı sayılır!.. Sokakların kalabalığı arasında sersem sersem dolaştım. Birden- bire arka çantamın, fotoğraf ma- kinemin ve cebimde kalmış olan üç beş kuruşun yerinde yeller es- tiğini keşfedince akirm başımdan gitti. Dosdoğru Avrupalıların ma- haliesine koşarak ilk karşılaştı- ğım polise meseleyi anlattım ve ça İman eşyam arasında bir de pasa- portumun bulunduğunu sölemeğe bilhassa dikkat ettim. Polisi oraya götürmeğe uğraş- tım. Fakat bütün Çin sokakları birbirine benzediğinden orasını biz türlü bulamadım. Polis de sabırsızlık göstererek döndü ve yerine gitti. Artık arkadaşım Hai Fu'yu görmenin sırası gelmiş olduğuna karar verdim. Beni görünce sevindi Babası, anssı ve yapma bebeklere benzi- yen iki kızkardeşiyle tanıştım. Bu misafir sever aile beni istediğim kadar evlerinde kalmağa davet et. tiler; ancak ben bu âlicenaplığı kö'ü kullanmak istemedim. Bun. dan başka gene yola çıkmanın biz yolunu düşünmek zaman: gelmiş. (Devamı va:),

Bu sayıdan diğer sayfalar: