16 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

16 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kaya Oğlu Tablatla, vahşi hayvanlarla ve inekli yazam: A el in Bakkal Tevfiğin kızı on bir yaşında! hıfzını dinletti ve İstanbulun en küçük, fakat lâtif üslüblu ve en yanık sesli hafızı olarak tanmdı. Büyük mevlutlara “aşir,, ve ilâhi, selâtin camilere Ramazanda mu» kabele okumak için büyük ücret- lerle çağrılıyordu. İlk Ramâzanda, imamın iki se-! nede kazanamadığı parayı kazar! nıverdi. Hacı İlhami efendi 8e- vincinden ellerini uğuşturuyor, her yerde kızın Tevfikden ziyade kendine çekmiş olduğunu iftihar. la anlatıyordu. Bugünlerde Rar bia da memnundu. Camilerde et- rafma yığılan cemaatten, sesinin uyandırdığı heyecandan bilmiye rek muvaffak olan bir san'atkâr hazzı duyuyordu. İlk muvaffakiyeti ve tanınmar sı, Valde camiinde olmuştu ve Se- lim paşanın karısının dikkatini de orada mukabele okurken cek betti, ir, eda Hayır sahibi bir kadın, merha» metli ve atıfetli, sağ elinin verdi. ğini sol eli duymaz. — Bu Selim paşanın karısı Sabiha hanımın bir) cepheden görünüşü. Fakat onun > “dödiköduya sebebiyet veren bâş- “ka bir yüzü daha vardır. Saza, sö ze düşkün, başına bir sürü dalka- vuk toplar, odalkavuklarından çarçhbuk bıkar, bir dalda durmt- yan bir kadın! Dedikodu en zi» yade bıkıp attığı dalkavuklardan çıkar. Fakat bunlarm' hiç biri Sabiha hanımı müteessir etmez. | Kahkahası daimi, neşesi mikeşe! gibi yakınlarına geçer. Yaşı ve içtimai mevkii uysun uymasın her hoşuna giden insan- la dosttur. Dostları vakitli vakit siz konağa gelir ve hanımefendir nin odasına dalarlar. Bununla “beraber “mizacına uymıyanlara, hattâ vükelâ karısı da olsalar, çok soğuk muamele eder, Fakat, ge- ne de nazik ve terbiyelidir. o Za- minının pek sıkı olan içtimai pro»! tokoluna riayet eder. Sabiha hanımın ahbabı olma- yıp Ün sırf bayram, kandil günle- ri etek öpmeğe gelenler arasında Emine ve kızı Rabiada vardı. Emineden kadın hoşlanmazdı. Bu da imamın suratsız, soğuk kızının meşrebine uymadığı için değil... Garip olarak, bu soğukluğunun se bebi Tevfikdi. Sabiha hanım ko- nağa gelin geldiği günlerdenberi Tevfiği bir mahalle çocuğu olarak! tanımış, maskaralıklarını sevim-| Hi bulmuştu. Ekseriya arabasını| durdurur ve oğlanı çağırır, söyler tir ve eline bir çil çeyrek tutuştu- rurdu. Tevfik orta oyununa çi- kınca seyrine en sık gidenlerden biri Selim paşanın karısı oldu. De likanlınm, imamın kızıyla mace- rasını ve akibetini dikkatle takip etti. Tevfik sürüleceği zaman pa- şasına, alakoyması için rica etti. Fakat Selim paşa, kadın sözüyle! vazifesini ihmal edecek “ricalden,, değildi. Tevfik gitti, Sabiha ha» nımın da tiyatro merakı bitti. Hanımefendinin Valde camiin- de Rabiayı gördüğü zamanlar, ha- yatının buhranlı bir devriydi. Ya Kocası başta herkes ona, artık vaktini ibadete hasretmek zamanı geldiğini, da- ba doğrusu ahreti düşünmek saati çaldığını ima ediyordu. Halbuki o, buruşuk yüzünü daha buruştu şını başını almıştı. ruyor, ahret düşüncesini hiç sew miyordu. Solucanı, akrebi bol, rutubetli, kara ve soğuk toprak- lar... Şayet ruhu oradan .cennete giderse? O da-pek keyifli bir yer değil. Her halde saz, söz; şaka, alay orada mieinhür... Şakadan anlamıyan, gülmiyen ve : güldürmiyen bir hilkatten ka. dın, sadece korkuyordu: Belki bur! nun için tekkelere, bilhassa Mev- levi ve Bektaşi tekkelerine deva- ma başladı. Şeyhleri hem şakâcı, hem de ona; kullarının zaafını anlıyan, affeden ve seven bir halik olduğu- nu söylüyorlardı. Bunların arâ- sında bilhassa Vehbi Dede ismin de mevlevi bir musikişinas tanıdı ve meşrebine uygun buldu. Vehbi Dede, ilâhi anlıyan ve seven bir tebessümle bakıyor, hayatı ilâhi bir şaka gibi görüyor. Sabiha hanım onu ders kâinata hal genç halayıklara ve üvey kızı Mihriye musiki hocası olarak tut- tu. Dede mütevazi, az söyler ve çok perhizkâr bir şekilde - yaşar bir adam olduğu için, onunla pek sık konuşmazdı. Pratik kafasiyle biliyordu ki, Dedenin yumuşaklı- ğımı konakta tatbik etmek, intizamını bozabilir. Dedenin, ilâ» evin hımın müsamahası işine geliyor, fakat Dedenin sıkı hayatmi yaşı- yamiyacağını da biliyordu. Haik türkülerini, oyun havala- rını sevdiği kadar, en ağır dini musikiyi de seven bu ihtiyar ka- dın Rabianın sesi ve üslubiyle gaşyoldu. Onun, Eminenin kızı olduğunu tanıyınca biraz hayret etti, kasına büzülerek odaya giren pr- sırık çocuk bumuydu? Demek kız- da da babası gibi bir san'at isti- dadı vardı. Bu güzel seste ne ka- dar inlanın içini karıştıran, yal- nızlık ve hüzün hissi veren bir şey Birdenbire ihtiyar kadın Bayramlarda Eminenin ar vardı. küçük kızın halinde oyundan, ne-| şeden mahrum bir zaval!ı sezdi ve bu hal içine dokundu. Akşam Derhal ka- rarını verdi. sofrada Se- lim paşaya: (Devami var) birbirileriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı , Yazâni Mosny aln6 * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet No.6 Papatya, Karadomüz X oğullarının ellerinden (4 kurtulamıyacağını e Geçen kısımların kısaltılmışı Gökirmaklı Kaya oğlu ulusunun kadınlarını alıp götüren ihtiyar ve çocukları öldüren Yaban Domuz o- gullarını takib etmiye karar ver - mişti, Peşlerine düştü. Onların ko- ku alacak köpekleri yoktur. Oldukça yakından takib edebiliyordu. Kaya oğlu karanlıkta sürünerek soluk soluğayürilmeğe başladı. Ka- yaların arkasında bir gölge belirdi. Kaya oğlu başını çevirince tavşan oğlunu gördü. « Kaçaklar Ay yıldızlar arasında, sular, ova * Jar, geniş yalnızlıklar ortasında git - tikçe büyüyor, donuk ışıklarını her ak- şam biraz daha fazla saçıyordu. Çiğdemle Paâpatye ırmakta ilerli - yorlardı. Papatye bir adamı besliye - bilen otları, yemişleri, kökleri çok ko lay buluyordu. O bunları bulmakta, ateş yapmakta kardeşinden daha be. cerikli idi. Çiğdemin de burnu pek keskindi. Çocukluğundanberi yontu muş taş, ok atması öğrenmişti. Her- akşam avların taze etini kızartıyor « du. Iki kardeş günlerini kayıkta geçi * riyorlar. Ayıların, aslanlarm, sırtlan. ların saldırışından kurtuluyorlardı. Akşamları kayalar arasmda bir ko - vuk araştırıyorlar yırtıcılardan ken - dilerini koruyorlardı. Bazı akşamlar; ırmaktaki adalardan birisi Oüzerinde konaklıyorlardı. Eğer adada av bu - labilirlerse iki üç gün orada dinle * niyorlardı, Onlar kendilerine oklar, yapmışlardı. İki de kargıları vardı. Bunlar savaşçıların yaptıkları yon - tulmuş kargmlar kadar değilsede pek güzel işlerine yarıyordu. Çiğde - min canı tez olduğu için bunları önce kabaca yapar sonra da daha sabırlı olan Papatye ince ince İşlerdi. Böylece gün geçtikçe (O dövüşmeğe daha hazırlıklı oluyorlardı. Çiğdemin cesareti, pek gözlülüğü büyüğün de cesaretini arttırıyordu. Çok uysaldı. Kardeşi ne derse boyun eğiyordu. Onlar şimdi Parstan, sırtlandan o kadar korkmuyorlardı. Yalnız gök gü- rültülerine benziyen bir kükreme ile ormanlar, ağaçlar Sarsılırken, kapla- nın boğuk haykırmasiyle, boz ayının kızgın homurtusuyla yerler titrerken onlar bu yırtıcılar önünde ne çelim - siz, ne küçük olduklarını daha iyi an - lyorlardı. Mağaralarmda savaşçıla - rın korumalariyle yaşadıkları zaman bu gürültülere hiç de kulak asmadık- larmı düşünürlerdi. topuzlar Hele akşamları, gölgelerin ortalığı kapladığı gizli, müphem şekillerin a -! teşin çevresinde döndüğü anda bu dü- şünceler, bu ürpermeler daha çok bü- yüyordu. Onlara şimdi yıldızlar bile korkulu görünüyordu. Böyle akşımlarda Pa- patye içini çekiyor, kocasını hatırlı - yor, mırıldanarak söylüyor: Ceylâanoğlu ne kuvvetli idi! Bunu işiten Çiğdem içerisinde yük- selen bir öfke ile titriyor homurdana” rak söyleniyor: — Papatye öleceğini unutuyor! lar üzerinde parçalanacaktı! Şimdi) kemikleri bile kalmıyacaktı! “Yaban! Domuz oğulları aslanlardan, kaplan- Yardan daha yırtıcı, daha kanlı ve da- ha taş yüreklidirler? Bir akşam bir boz ayı ırmak önün O, taş) Atın yolunu iki ayı de durdu. Karnı pek açtı. Dündenbes ri kurnaz hayvanlar onların koca” man-ayak izlerini, kokusunu duya- rak kaçınıyorlardı. Uzun otlarla ka - rışık sık çalılıklar arasma büzillerek saklandı, Karaca, geyik, yaban koyu-| nu onun kokusunu sezerek .yanaşmı -İ yorlardı. Boz ayı açlıktan büsbütün | büyüyen bir kızgınlıkla bu kurnazlık- lara, düzenlere pek içerliyor, dişlerini gıcırdatıyordu. Alevlerin önüne gelmişti. Obur, iri ağzını bütün genişliğiyle açtı. Pençe - lerini sallamağa başladı. - Tokuşan tırnakları takırdıyordu. Yaban, kes - kin gözleri iki kadını görmüş, istekle parlamaya başlamıştı. Onu saran derisi göğsünde iri bük- meler yapıyordu. Kıpırdanışlarından her birisi eğilmez bükülmez bir güç - lük bir kuvvet gösteriyordu. O yenil - mek nedir bilmezdi. Ateşin boyunca dolaşıyor. Kızgın, ağzı açık sallanarak yürüyordu. Ka - dınlar çıkıntılı bir Kayanm arkasın - da idiler, Önlerinde ateş o yanıyordu. Ayı bir sıçrayışta bu ateşi geçebilir » di. Ancak gizli bir korku onu alıkoyu - yordu .Afeşe yaklaşınca gözleri ka < maşıyor, gözkapaklarını indiriyordu. Korkunç alerlerin burnuna doğru yük seldiğini duyuyordu. Çiğdem deliği kapadı. Hiç durma- dan ateşe ince dallar atıyordu. Ayı biraz yaklaşınca ucu alevli bir dalı burnuna doğru uzatıverdi.. Ayı çile - den çıkıyor, sivri tırnaklarını göste - terek homurdanıyordu. Yıldizlar ya * yaş yavaş sönmeğe başlamıştı. Nerede ise gün ağarıyordu: Bü yırtıcı, kanlı mahlük dâha beklemekten bıkmamış - tı, Kadınlar akşamdan” topladıkları | öğac dallarının biteceğini. bütün var - Uklarımı saran bir korku ile görüyor -| lardı, Birazdan ateşleri sönecekti., Şu korkunç ayınm dişleri arasında par - çalanacaklardı.. Çiğdem okunu sallı - yordu, Okun ayının sert göğsüne gire- miyeceğini biliyordu, Küçük bir yara, onu büsbütün çileden çıkaracak, ku - durmuşçasına aleşin üzerine saldıra - caktı. Odun bitmişti. Son alevler. sönü - daha kaplamıştı... yordu. Kımil korlar kararmıya bi mıştı. Papatyenin korkudan biribirine çarpıyordu. Çiğdem büyük bir savaşa ha nıyordu... Birkaç dakikadanbe Zıdan doğru uluma, havlama s geliyordu. Gürültü kesildi. İri hir hayvan gözüktü. Topallıyari rüyordu. Ayı başımı çevirince atı gördü tağındaki yaralar yürümesini ya latiyordu. Yirmi adım yürümede büyük kurt o gözükmüştü.. Son tane daha. Çakallar da arkada vaş yavaş sökün etmişlerdi. Ay vinçli bir homurdanma ile atıld büyük bir korku ile titriyerek d Başını çevirerek aşağıki yola İki ayı daha yolunu < kapamışlı Derin yaralarının ağısını unut kasırga gibi atıldı, Koşmaya b Ağır, iri ayaklariyle kovalayan Yarm kızgın, bellisiz bir umuda (j kurtların, çakalların önü sıra kl ğa koyuldu. Dört yandan sık! mıştı, Geçtiği yerleri kana boyu Yaralı bacağı ona binbir acı ve du. Koşması yavaşladı. Bu aç Tarım hepsi korkudan, acıdan üzere olan hayvanın kanını kend Terine çekmek için koşuyorlar, K yorlardı. Şimdi at çevresinde - * parçalıyıcı, kanlı, iri ağızlar gör du, Bir kaya gibi ağız, bir “ağ cansız kendisini bırakıverdi. Acik) ses'çıkardı. Sönük gözlerini son rak ötedenberi otladığı © çayiri" devirdi; İşte taze otlarla dolu çayırlık orada idi. Uzun zaman ralarda barınmıştı. Ayı onun bo atılmıştı. Dündenberi . çektiği A9 hıncını ondan çıkaracaktı. o K#| renkli tüyleri üzerine fışkırm 5 ladi, Arkadaşlarından daha af" bir kurt sinsi sinsi budlara ya” istiyordu. Ayı ötekileri yaklaş" mak için homurdanarak yiyo” akiyordu, Atın kaybettiği kan * dalga dalga ötekinin damarlar" ciyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: