23 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

23 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gin e yazan: AYM il 13 “Bilmem sen hiç ölen adam! görmüş müsün? Ben çok gördüm. Fakat hiç birinin bu kadar uzun | ve şamatalı bir nutuk irat ettiğine şahit olmadım. Can çekişen bir) adamın kolunu, bacağını sallayıp bağırması... Bu bayat ha? Bir del bu şaklabanlıkları bizim imamın) torunu; küçük bafıza öğretmek! için o sivri sakal, ne idüğü belir | siz berifi tavsiye ediyorsun! Hilmi, babasını işitmemiş zibi,! kendi kendine: “Garbı garp yapan amesikileri...! Onlarda hayat var, fen var...,, “Bizimkinin ne kusuru var?,, | “Halkın tenbelliği;' uyuşturücu! kanaati, yüksek'sinifların boş del düşük bir sefahat dalmaları hep| bu bizim inliyen; ağlıyan'musiki- mizin tesirinden. Kadınlarımızın kafasızliğr; zilletiz.,, “Kadınları bu bahse sokma, Bi- zinrkiler, her halde frenk İzler) rından daha edebli, daha hanım... Onlarin erkeğinde de, karısmda da ben, yüzsüzlükten, aç gözlülük. ten başka bir şey görmedim.,, Paşa durdu, öksürdü, sonra kö pürdü: “Bir müslüman milletinin 'an'a- nesihi, medeniyetini neden her .xesile ile tahkir ediyorsun?,, “Medeniyetimiz yök ki, tahkir edeyim. Ziya paşanın dediği gibi,| sizin tahkir ettiğiniz küfür diyarr! mamureler, kâşanelerle dolu; mül. kü islâm; baştarbaşa virane,..,, “Kâşaneleri: başlarına yıkılsın. O imansız padişah haini herif gi- bi sen de medeniyeti kâşane, mâ- mure farzediyorsan, sana yuf!;, Paşa sustu. Esnedi. Nereden bü peltek oğlanla münakaşaya giriş- mişti? Hiç değer miydi? 'Kâfiris. tandan esen he” rüzgâra kafasını kaptıran bir fırıldak! “Küçük hafızın tahsilini ben) dilediğim hocaya yaptırırım. Sen| gocuk sahibi olduğun vakit, iste- diğin gibi yap. Korkarım, çöcük» ların Asım beyin kukla kızlarına benziyecek... Bonmarşe bebeği gibi... Karnına basınca mama, pa- pa, diye öten kaklalardari.,, Bu, son taarruzu oldu. Hilmi-! nin cevabını beklemeden, hattâ| ondh gözlerinde yanan kin ve gayze ehemmiyat vermeden çekik) di, gitti, Sabiha hanım içini çekti. Oğlu- nun kolunu okşadı: “Niçin babanın zıddına - bası- yorsun, evlâdım? Seni hiç incit- memiş bir baba, bir gün bir fiske vurmadı, bir dediğin iki olmu- yor... “Keşki babam, her gün dayak! atari soyundan olsa... Keşki evi-| miz konak değil, bir kulübe olsa... Debdebe var darât var, fakat bas bamdan utanıyorum, anne, anla- mıyor musun, utanıyorum. Kanlr katil bir padişahm zülüm âleti.., Kli (Nakl, tercüme ve iktibas hakkı mahfuğdur.) laz Düşündükçe yere geçiyorum !,, Sabiha hanırı içinden: “Gala- tasarayından birinci çıktı. neye yarar, hâlâ maliyede küçük bir kâtip, Aylığı terzisine bile yes tişmiyor. Babasını beğenmiyorsa; parasmı neden sarfediyor?,, dedi. Fakat Hilmiye bir şey söylemedi | Dünyada en çok sevdiği bu, biri- cik evlâdı, incitmemek için yap mıyacağı şey yoktu. Hilmi, içinden: “Annemin bü- tün derdi, başma dalkavuk topla- mak, elmas satın almak, parayı sokağa atmak... Babam gibi za" limleri bu.kadınların çılgın israfı yaratıyor.,, dedi, fakat oda bu düşüncesini » anasından “ sakladı. Ne de olsa, ânasıydı ve onun bü- tün dünyada bir'cik sevdiği insan dı. Hattâ harekete geçmemesine, elinin, ayağının bağlı kalmasmsı sebep olan şey; anasına karşı bes- lediği bu zaaftr. Omuzları bir ih- tiyar gibi çökmüş, sesini yeis bü rümüş, kendi kendine söyleniyor- du: “Devleti çeviren çarklar sakat; cemaat hayatı zürümüş, kadınlar- TIMIZ...,, Annesi: sözünü kesti: “Kadınlara neden . bir düziye Hücüm'ediyorsun?,. “Niçin etmiyeyim? Sade zevke, gocuk doğurmağı mahsus birer â- let... Hangisine insan diyebiliriz? Zincirleri altın bile olsa, kendile-| ri birer esir...!,, “Amma'yaptın ha! Senin şu meşhur Avrupanda çocuğu, erkek doğurmaz ya... Onların da ya ka- rılarr,: ya kapatmaları doğurur. Sen biraz daha, horoz yumurtla- sin diyeceksin... Bu buhranlı, acı dakikalarda anasının bu soğuk alayları! Hilmi daha peltek, gözlerinin içi daha karanlık devam etti: “Milletin yarısı, öbür yarısının | hayvaniyetini doyurmakla meş- gul. Çocuğu kim doğurursa doğur» sun. Keşki piliç gibi yumurtadan çıksak! Fakat asil onları kim ter- biye ediyor, birkere ona bak:| Zenginlerde sıtf cinslerini teşhir eden, işleten, boş kafalı, yaldızlı! mahlükat; fıkara halk da; hayvan sürüsü gibi kullanılan zavallılar... Aralarında bir tanesini, bir fikir- le meşgul görebilmek nasip olma» dıki...,, “Kadın lâkırdısı olunca, böyle çileden çıkıyor, saçma söy- lüyorsun. Kadım sana ne yaptı? Dürnev...,, “Dürnev, Dürnev... O da kafa- sız, o da cins makinesi. Odamız Sabah, sallı hep kadın panayırına döndü. akşam kalçasını, göbeğini yan dişilerle dolu. Bana bak, an'| nel Sen şu Çerkes kızmı bir ayak evvel saraya mı yollıyacaksın, ne Fakat! yapacaksın...,, (Devamı var) Kaya Oğlu Tabiatla, vahşi hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı * Yazan: Rosny aln& * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet Kızıl bakır renginde yarım ay yükseliyor, orada belirsiz Pek yorgun, bitkindi. Cansız yatan Pipatyeyi, baygm — Çiğdemi, canlahmağa başlıyan çocuğu gözden geçirdi. Köpeğin biriyle kurt iyice i.! diler.Çocuğun yâhına geldi.Kulağma e Zilerek mırıldandı: — Kaya oğlu o geceyarısına değin! nöbetçilik yapacak, “ Geceyarısından sonra da Tavşan oğlu bekliyecek. | Ateşin yanma büzülmüş çocuk bu sözleri; bellibelirsiz- anlıyordu. Öte . lerden sesler, yırtıcı homurtular, ö - Tüm, cancekişme : iniltileri geliyor « du. Bunlar ölüler-üzerine gulisasa| yırtıcıların sesleri idi. o Çakalım hav .! laması, kurtların ölüsü, parsların mL yavlamaları “ biribirine — Karışıyordu.| Bütün bu yırtıcılar taze, kanları dam-| lyân vurguna yanaşmaşlardı. En yır.| tıcıları, büyükleri bile bu kelepiri hor göremezlerdi.. Kızıl bakır rengindeki oyarım ay| yükseliyor, orada bellisiz dalgalan malar yapıyordu. Onlarm, çayırlarm ağır kokuları hafif bir rüzgârla yayı- lıyordu, İri bir yarâsa kanatları üze .! rine düşüyor; bir yaban kedi böğürt . lenler arasına yıkılıyordu. Sonra gizli! arası gölgelere dolu, , şimenlikte ikil tim Kapküra gözleriyle; dümdüz sırtiy- le bu ne bilmeceli, ne < düşündürücü! anlaşılmaz bir mahlöktu. O pek güç koku alır Avları gelişi güzel bulur. - | Onlar şimdi alay ediyormuş gibi sırrtan yüzleriyle bu iki ayaklı pek ta. ze etleri tadıyorlardı, Aslanların, kap,! lanlarin çenekemiklerinden daha güç! Jü olan cenekemikleriyle yumuşak ba. Zırsakların tadımı tatmak için karın - larını deşiyorlardı. Keskin burun delikleri, kurnaz ba- kışlariyle kuruntulu, korkak çakallar, çıktılar, Pek yanaşamıyorlar, geride duruyorlardı. Yaban kedileri gibi ince sivri ku .; Yaklarmı dikiyorlardı. İşte av orada idi, Pek boldu. Diima boş bulunan bağırsakları istiklerini kamçılıyordu. Beş kurt sert ve korkunç homurdanı *| yorları,Rir kokarca,bir kedi böğürlen lerin arasından sinsi sinsi sokulmağa uğraşıyorlardı. Bir alaca baykuş ses - siz kanatlariyle iniyordu. Sırtlanlar kurtların homurtularını yürekleri çarparak endişe ile dinledi. ler, Çakallar boğuk boğuk havlıyor - lardı. Açlık köpekleri. Kamçılıyordu. Gözleri titrek kızıl bir ateş gibi olu » yor, bir delik gibi görünen ağızların. daki dişler kıyılermlar saçıyordu. Bi - risi çakalların arasma karışmıştı. Da ha ötede sırtlanlar, kurtlar o bekli —' yorlardı. Çakallar kendi çelimsizliklerini bi. | lirlerdi. Onlar çokluk olsalar bile bir dövüşe girişemezlerdi. Sırtlanlar kurt lardan daha güçlü olduklarını, bir diş le kemiklerini ezebileceklerini ele) lardı. Kurtlar avın çokluğunu, azlığı » nr anlamağa çalışır gibi idiler. Kendi.| leri için de bir pay bulunduğunu an - layınea İsteklerini bildirmek için ulu-| dular.. Iki ölüye yanaştılar. Çakallar! daha geride bir ölünün başına top. landılar, Sırtlanlar bir savaşçı ile Fil oğlunun, köpeğin ölüsüne üşüşmüşler. di, Şimdi hepsi de aralarında bir hir. leşme yapıldığını ve paylarını aldı larını anlamıslardı. Beyin, ciğer, yü rek en yumuşak, fatlı parçaları araş « tırryorlardı. Biraz geçtikten sonra dallar ayrıl.) dı. Sert, iri bir gövde fidanları par .| | kızgınlıktan, kinden titriyerek yeri o. çaladı.. Bu boz rengindeki kürküyle hantal olmakla beraber çevikti.. Düm düz tepesi, iri, keskin © tırnaklariyle| ilerliyen şu gövde ziyafetin tadmı ka-! çırmıştı. Karşısındaki kalabalığı gö - Tünce yassı ayaklarını öne doğru u . zatarak bir gez sallandı. Sık tüyleri arasındaki küçük gözleri kıvılcımlar saçarâk parladı. Sonra kendi gücünü kendi üstün isteğini bir homurdanma ile bildirdi. Hepsi etleri parçalama i - şini brakarak bu çetin, bi güçlü var. lığa baktılar. Onu hiç görmemiş olan. lar bile karşı koymağa yeltenemez - lerdi., Boyu kaplanın boyunu (geçiyordu. O yalnız bir mamuttan, bir gergedan » dan küçük olabilirdi. Kurtlar sırtlan. lardan daha beride oldukları için ön- ce onları koğdu. Uzun uzun uluyarak, na bıraktılar. Ayı ayaklarını ölülerden birisi ü - zerine koydu. Kurtlar usul, sessiz a - dımlarla ilerliyerek öteki ölüyü alıp götürdüler. Avr üzerine - eğilmiş iri yırtıcı bunu göremedi. Bir yânak; bir omuz Yl Et taze.idi. Kan #lek alık akıyordu. Böylesi pek az ba - Tunahan im pm Va yim tışmdişti, İşine koyuldu: Kanca gibi diş leri bir 'but üzerine saplandı. Şimdi o keskin açlığını yatıştırmanm bütü tadını duyuyordu. Ayı böylece kızıl etleri koparırken dallar arasından bir yırtıcı göründü. Kurtlar, çakallar onun korkünç koku. sunu biraz önce almışlardı... Bir baş gözüktü. Bu turuncu renk. | teki iki yandan sallanan tüyleriyle sert bir hâştı. Gözleri iri bir yıldız gi- | bi titriyor, yeşil parlaklıklariyle ışıl - dıyordu Yırtier esnedi. Kızıl renkte bir ma-l gara göründü. Dişler sıralanmış siv » ri bıçaklar gibi pırıldadı. Boğuk bir sesle bağırarak geniş göğsünü güster. di. | Budları esmer çizgilerle kaplı Bir anda sartını - kaplıyabilecek si tırnaklı ayakları vardı. Dağdan gele: | boz ayıdan gayri öteki canlıların da hepsi onu tanımışlardı. Derin bir kor Ku ile titreşiyorlardı. Boz ayı onu bil. mediği gibi o da boz ayıyı bilmiyor » du. O yalnız kendisine karşıdan bak. mağa bile yeltenemiyecek kara ayıyı tanıyordu. Onun bir görünmesi yeti şirdi. | Boz ayı sessiz avını oparçalamakla| uğraşıyor hiç aldırmıyordu, O yalnız! bir mamut, bir de gergedan © önünde| boyun eğerdi, boz ayı bunlara . dahi hiç rastlamadığı için o kendisine yan| bakabilecek bir düşmanla daha kar -| rlaşmamıştı. Kaplan ikinci olarak gene kükredi. Boz ayı ötekilerin hepsinden daha ya.| kındı. Yeri kendisine © bırakmalı idi. Şimdi kızmağa başlamıştı. Onun göğ-! sünü genişleten bora gibi, kasırga gibi bir kızgınlık... Boz ayı bu gökgürültüsü gibi ba - Zırmalarım kendisine olduğunu niha - yet anlar gibi oldu. Parçalâamayı bı - raktr. Kanlı ağzımı kaplana Uzun tüyler arasında ateşböceği gibi idi çevirdi.| parlıyan bu küçük gözler pek düş! pek sefil göründü. Böyle olmakla be rabet onun boyu kaplanın boyunu geç| mekte idi, Üzerinte durarak iri gövdesini iki yana salladı; İri yırtıcıların kükremelerini bastı » ran bir homurtu ile karşılık overdi.| dalgalanmalar yapıyordu Ağzından çıKan bir solukla Iğrilti ları yerlere doğru eğildi. Gövdelerden önce tüyler biribir süründü. Bu başlangıçla her ikisi ötekinin pek korkunç olduğunu b belirsiz anladı, Kaplanın soyu daha sinsi, d8 kurnazdı. Karnına doğru saldırma) çin yana çekildi, Ayı uzun boylu bi Temedi, Düşmanının üzerine doğru! dırdı. Dişler, tırnaklar, etler biribif çarpıştılar. Kan sık çimenlerin arasında tü) lerin üzerinde'dalgalandı. Ayı kaplı nı altıma almıştı, Kaplan yuvarlani rak çekildi. Şimdi ikisi karma kari bir.kümeolmuşlardı. Bu kümeden ! kan tüyler savruluyor, boğuk homs' tular, kızgın . kükremeler biribirii karışıyor, pençelerle tirmaklar tok şuyordu... Kaplan kendisini kurtardı. . ne onu yakalamağı araştırıyordu. kisi de aldıkları derin yaralarla # kızıl karşı karşıya duruyorlardı; # gelmeler, gekiniyor. gi. : İZ deği otları bir daha biribiri üzerine tr. Kaplan yuvarlandı. Boz ayının © len bir pençesi işe yaramadığı için lerini etlerin “içerisine © geçirmi Göğüsler çatırdadı, Kaplan öteki çeyi de yakalamağa uğraştı. Ay çenekemikleri düşmanının boğar! girmişti. Onu kıstırarak deldi, İç€ daldı.. Sonra sendeliyerek ayağa ki tı. Acı acı homurdandı. Çok kan ti kettiği için bitkin geneyere çöktü. Şimdi çakallar, kurtlar, sırtlan arasında gizli bir sevinç (başların Bu güreşmeyi gören bir çok kül zayıf mahlüklar ormandan, (otlarf| çalılıkların arasmdan ççıkmışlardi. Bu keskin gözlerin, pençelerin, * runların kaynaştığı biran oldu. İşte hayatın sırrı. Yaşamanın suzluğu.. Kaplanı parçalıyan ayı, yalnız ke kusuyla bütün yırtıcılar kaçıran bi ri yırtıcı şimdi aç burunlarla kokil nıyor oda bir av oluyordu. Kaya oğlu fidanların, yüksek reti otlarmın arasından sırtların, kt larm geldiğini, bu korkunç savaşı li bellisiz görmüştü. Küçük bir yel © ların ağır kokusuyla, kan o kokusu” biribirine karıştırmıştı. Kaya oğlu ayın homurdandığ! kaplanın boğürdüğünü işitmişti.. ge Viği yalnız soluklar, küçük inittilei yavaş çağırmalar, bozuyordu. Acaha hangisi kazanmıştı? Her İ si de yaralanmış, döv üşmeyi — bır mışlar mıydı? Bunlardan sığın” ları çevresinde dolaşarak kendile ni ürküteceğini düşünüyordu, Ul büyük kaplanlar avladığı olurdu. B ya oğlu okuyla, baltasiyle, topuzu? bir gün bir aslan bile öldürmüştü. di göğsü yaralı idi. Bir çok baygın kalmıştı.. Eğer oralarda © dı onu parçalıyacaklardı.. Kendi hiç korumağı gücü yoktu. Kurt eP'| ce hir zaman homurdandı. Köpek veri kokladı. Sonra yattılar ve uyu“ lar, birisinin (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: