17 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

17 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

za | Kara haydut “© X9un harikulâde maceraları MÜCEVHERLER GELİNCE BiLIN KIMIL DAN MAYIN 7: o YAKALAYIR > AYIN .BiZDE A - GN MELE ÇiFTLİĞE GiDEGAĞNR, i EĞIZ. KARISINIDA ALARAK NEVYORKA| İBi'in KARISINI ALMA Tİ İSA Ğ&IDIK.KARA- SUSUN GTOM0O.İ » İBiL GELDİ. o k N » ki LE YALÇIN » MER ARARKEN KAR. ŞISİNDA İRİ MAYMUNLARLA SL ese) KARŞILAŞDI... SOM m — e EE OVA Su VE ŞAMURLA DOLMUŞDU ISLANA SILAN PATLAMIYOR FAKAT MAYMUNLAR DÖNMEZE DOKUNMAYOR ( m <V. 4 vi ii ğ ĞARA Bviov Bu YERi KEŞFE ETMELERİNDE iDi 46 FAUSTA iri olan bir tanesi göze çarpıyor- lu, Gündüzleri halk o civardar geçerken kendi kendisine söyle - nir, içinden beddualar eder, ka . dınlar ise bu evin önüne gelince renkleri atar, korkuyla istavroz çıkarırlardı. Bu evin içinde, duvarları süs- süz, yalnız abanozdan büyük bir saç bulunan bir odada son derece iri yarı bir herif oturmuş başı el - lerinin içinde olduğu halde düşü. nüyordu. Bu sırada ihtiyar bir hiz- metçi kadın, hafif adımlarla oda- *a dolaşıyordu. Kadm önünde durarak herife: — Yemek istemiyor musunuz Metr Klod? Diye sordu. O ise kayıtsız bir hareketle o - “uzlarını silkti, Kadın biraz sustuktan sonra: — Hep böyle eski sanatinizin korkunç hatıralariyle mi vakit <eçireceksiniz? Diye sordu. Klod başmı sallayarak: — O değil... Dedi. — O halde çocuğu düşünüyor. sunuz? Eski cellâd kendi kendisine xöyliyormuş gibi: — Daima 01... İdam etmiş ol duğum kimselerin hayali etrafımı sarmadığı dakikalar benim için belki daha müthiş ve'daha kor - ii oluyor. “Çünkü o zamanlar, GM S onun, kızımın hayali gözlerimde canlanıyor... Sekiz sene Dam Jil- bert... O, güzel bir rüya gibi gö « zümün önünden kaybolalı tam se- kiz sene oldu.. Oh, evlâdım, ızte- rapla geçecek olan ömrümün çok kısa bir zamanını olsun güzel ko- kusiyle dolduran menekşecik... Ne oldun? Nereye gittin? O bir çift güvercini andıran ürkek bakışlı gözlerin ne oldu? Dudaklarındas ki ince gülümseyişleri şimdi aca - ba kim görüyor. Yavrucuğum, senin o küçücük kollarını boynuma dolayarak, ru - humun tâ içine kadar işleyen tat- İı sesinle: — Babacığım! Dediğini bir kere daha duymak için canımı se ve seve veririm. Metr Klod, kocaman nasırlı elini, tabii iri bir topuz gibi, kuv- vetle masaya indirdi. Geniş göğ- sü bir körük gibi inip kalktı. Ba - kışları bulanıklaşan gözlerinden iki damla yaş yanaklarının üze - rine süzüldü. — Anlaşılıyor ki, ben bu ka - darcık bir saadete bile lâyık de - ğilmişim. Her mel'un gibi tek ba- şıma bir hayat yaşamağa mah - kümmuşum. Bununla beraber, ha- tırlıyor musunuz Dam Jilbert? Ben bu saadeti çok ileriye götür- miyorum, Çocuğumu haftada yal. nız iki kere görmeğe gidemiyo - FAU rum. İşte o günler benim bayram-! larımdı, Klodun hazin bakışları parla - mağa başlamıştı. — Onlar, o Perşembe ve Pazar günleri; ne saadetli günlerdi. U - ğursuz iş elbisemi ne büyük bir sevinçle çıkartıp atıyor, şafakla beraber kalkıyor, onun beni gör - meğe alışkın olduğu elbiseyi gi- yiyor, hazırlanıyordum. — Haydi Metr Klod, sizi üzen bu düşünceleri bırakmız artık .. Klod Dam Jilbertin sözlerini duymamış gibi: — Ne büyük bir sevinçle Mö - dona koşuyorum. Kalbim atarak bahçeden içeriye giriyorum, İyi kalpli Simon karşıma çıkıyordu... Ya çocuk? O da orada... Ufacık güzel kollarını uzatarak koşardı. Ben onu yakalar, kucağıma alır - dım. O kollarını boynuma dolar, sonra gülerek omuzlarıma tırma - nır, saçlarımı çeker ve sevinçle: — Simon ana, işte babam! Di- ye haykırarak gülümserdi. Oh... Onlar, ne tatlı gülümse - yişlerdi. Metr Klod yüzünü iki eliyle örttü. Yavaş yavaş ağlıyordu. Dam Jilbert: — Acılarmızı deşmekle ne zevk alıyorsunuz Metr! Dedi. — Kalbim!... Oh, o, onu her za- man yüzümü okşadığı küçücük el- STA 47 leriyle alıp götürdü. Bir sabah, bir uğursuz, fena sabah, bir Perşem - be sabahı idi. Ölünceye kadar u- nutmıyacağım... Hava güzeldi. Meudon'daki ağaçların gölgeleri bu güzelliği iki kat arttırıyordu. Onu her zamanki gibi ismiyle ça- ğırmağa başladım. Cevap veren olmadı. | — Belki Sen nehrine doğru in- mişlerdir, diye düşündüm. Bunun- la beraber içimde tuhaf bir üzün- tü uyanmağa başlamıştı. Bahçeye girdim, Simon meydanda yok! E- ve girer girmez bir mücadelenin ortalığı altüst etmiş olduğunu gördüm. Bağırmak istiyordum. Fakat sesim çıkmıyordu. Deli gibi olmuştum. Hemen dışarıya fırla - dım. bağırdım, bağırdım... Cevap veren olmadı. O zaman deli gibi Sen nehrine doğru koştum... Ormanın içine a « tıldım... Tekrar eve döndüm. Ge» ne kimseler yoktu. Böylece bu korkunç gün sona ererek akşam oldu. Halsiz kalmışım... Öylece kendimden geçmişim. Gözlerimi açtığım zaman, bir kadının beni tedavi etmeğe uğraş- tığmı gördüm. Çocuğum? Çocuğum nerede idi? Oh, kimse bunu bilmiyordu. Civardakilerin bildiği yalnız bir şey vardı. Bir gün evvel oradan bir çingene alayı geçmişti. Acaba

Bu sayıdan diğer sayfalar: