31 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

31 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3i MART — 1936 İşçilerin sıhha z HABER — Akşam postatr tini korumak için Fabrikalarımızda çalışma yerlerinin ve şartlarının hifzıssıhhasına büyük bir ehemmiyet vermek lâzımdır Tütün işlerinde çalışan İşçilerin #ehhatini düşünmemiz ve tedbir almamız lâzımdıt. Geçen yazımızda bazı imalât. hane ve fabrikaların sıhhate çok muzir bir şekilde olduğunu ve iş- çilerin gayet fena yerlerde ve sıb- hatlerine çok zararlı bir durumda çalıştıklarından bahsetmiştik Bu. gün gene bu mevzua devam ede - ceğiz: Maske meselesi Birçok fabrikaların ve çalışma yerlerinin sıhhate çok muzir vazi- yette olduğu muhakkaktır. Mese - lâ bundan bir iki ay evvel çimen- to işlerinde çalışan bazı işçilerin maske takmadan çalışmaları neti- , cesinde hastalandıklarını bir ga - zete yazmıştı. Yapılan muayene » de bu yutulan çimentoların mide- de birikerek taş hasıl ettikleri an- laşılmış ve derhal ameliyata lü - zum göstermiştir, Şüphe yok ki, bunun mesulü a- melsye maske vermeden çalıştı - van fabrika Tır. Ve maalesef ayni fabrika işçilerini hâlâ, bugün de maskesiz çalıştırmakta devam et -| mektedir. Ve mütemadiyen deği- şen, tazelenen işçiler bu çimento tözlarmı yutmakta, midelerini ve ciğerlerini harap etmektedirler, İşte iş kanununun mücadele e deceğ' meselelerden biri de bu dur isçi yemeğini nerede yer? Sonra fabrikaların büyük bir ekseriyetinde — ki pek az, ancak bir iki tane müstesnası'var — öğ- le tatilinde işçisinin oturacağı yemek yiyeceği, biraz hava ala - cağı yeri yoktur, İşçiler kışın ma - kinelerinin başında yemek yerler, yazınsa dışarı sokağa çıkıp ya 80 kağm bir kenara, fabrikanın du- varı dibine oturup yemeğini ora - da yer. Yahut cebinde kahve, çay için'ayrıca bir yüz parası varsa civar işçi kahvelerinden birine gi der. Halbuki fabrikalarda mutlaka sıhhi. ve temiz yerler olmalıdır. Fabrika veya imalâthane sahiple- ri işçileri için böyle yerler temin etmeğe mecbur tutulmalıdırlar, Su ve halâ cerdi Bundan başka fabrikalarda bir de su Ve halâ derdi vardır ki, bu mesele de birincisi kadar mühim. dir. Her fabrikada işçilerin içme- leri için temiz su ve maştabalar ve,müteaffin ve berbat olmıyan halâlar lâzımdır. Bir tütün fabri- kasırida çalışan bir işçi diyor ki: “ — Fabrikada 150 kişiyiz. He - pimiz bir maşrabadan su içeriz. © Bunun ne derece sıhhate mu - zir olduğunu tekrarlamağa lüzum görmiyorum. Sari hastalıkların da su vasıtasiyle ne kadar kolaylıkla! geçebileceği göz önüne almırsa bu gibi şeylerin süratle ve katiyyetle önüne geçilmesinin ne derece lü- zumlu bir şey olduğu kendili; den anlaşılır. Halâ meselesine gelince bu, fabrikalarımızın hesabma utanı -| lacak, ve işçilerimizin hesabına ağlanacak bir hikâyedir. Halâları korkunç bir manzara ve vaziyette olan fabrikalar ve iş yerleri maa- lesef korkunç bir ekseriyeti haiz - dirler, Bunlar o derece berbad ve feci manzaradır ki, insan şehrin sıhhat işleriyle alâkadar memur - larının, bunları nasıl görüp lâkayt kaldığına, yahut görmediğine şa- şar, Bir fabrika gezilirken sadece bay direktörle bay ve bayan kâtip ve daktiloların odaları ve kafayı kapıdan uzatmak suretiyle bir iki çalışma salonu gözden geçirilme. melidir. Bence bir fabrikada ev- velâ tetkik edilecek şey bütün iş- çilerin çalışma, istirahat yerleri ve halâlardır. İş kanununun işçilik hayatımı- xn ruhunu teşkil eden “çalışma yerlerinin ve şartlarının hıfzıssıh- ne büyük bir ehemmiyet vereceği muhakkaktır. Kanun çr- kar çıkmaz bütün fabrikalar ve imalâthaneler teşkil edilecek, he- yetler tarafından bir bir gezilme- li, muhtelif noksanları tesbit edil- meli ve asgari bir müddet zarfın. da bu yerlerin hıfzıssıhha bakı - mından düzeltilmesi temin edil melidir. verem Bir de bizim işçileri için için yiyen bir hastalık vardır: Verem. Hıfzıssıhha bakımından O böyle berbad yerlerde ve şekillerde ça - lişan işçilerimiz kolaylıkla bu öl - dürücü hastalığa yakalanmakta- dırlar, Fena hayat şartları ve gı - dasızlık bu hastalığın çok çabuk ilerlemesine sebep olmaktadır. Bir dokuma fabrikasından al - dığım bir mektup her ay bir iki arkadaşlarımı bu hastalıktan do * layı kaybetmekte olduklarını bil - dirmektedir. Acı bir konuşma Aşağıda okuyacağınız satırlar şehrimizde bir tütün fabrikasında çalışan üç işçi kızıyla benim aram- da geçen bir konuşmadır. Ve hiç mübalâga edilmeden aynen nak - ledilmiştir. Bana fabrikalarmdaki işleri - nin ağırlığndan şikâyet ediyorlar. Benimle beraber, siz de bu üç işçi kızının dertlerini dinlemez misi niz? — Tütün işi çok zor ve çok a- ğır bir iştir. Fabrikaya adımınızı atsanız, burununuz tıkanır, nefes alamazsınız. Bilhassa makinede ve harman dairelerinde tütün toz- ları korkunç derecede fazladır. Buralarda çalışan kızlar bize nis- betle pek fazla tütün tozu yutar- lar, Bu tozları yuta yuta insanm ciğerleri ne olur? Kavrulur. Bundan dolayı fabrikaya bir işçi almacağı zaman fabrikanm doktoru onu iyice muayene eder. Naturasının sağlam olup olmadı - ğmı tetkik eder. Eğer biraz zayif- çe ise onu hiç almaz. Fakat ne de olsa insan yapısı. Bir insan ne kadar sağlam olursa olsun gene büns”“dayanamiyor' Ciğerleri çürüyor. Yüreğiniz yufka ise okumayın! Meselâ bizim şubede — ki di- ğer şubelere nazaran en hafifi - dir — bundan iki sene evvel bir işçi kız gelmişti. Kız çok sağlam ve sıhhatli idi. Halbuki şimdi bu tozları yuta yuta verem olmuştur. Geçenlerde evlenecekti. Kendisi - ni biri istemişti, Fakat doktör sağ- lam raporu vermedi. Ve altı sene müddetle evlenemiyeceğini söyle- di. Henüz on yedi yaşında olan bu zavallı kız şimdi gene bizde çalışıyor. Ve gene her gün sabah- tan akşama kadar tütün tozu yu- tuyor. Çünkü çalışmağa ve ekmek parasını çıkarmağa muhtaç. Sonra bu biricik vaka da değil. Her ay verem olan ve hastalanan birçok işçiler fabrikadan çıkarlar, yerlerine yenileri alınır. Unutmamalı ki bu genç kızlar, yarınki çocuklarımızın anaları olacaklardır. Bun ların sıhhatli ve iyi olmaları neslin men faatinedir. Tütüncü kızları | Genç tütüncü kızlarının gözle ri kararmış ve dalmıştı. Kimbilir ne düşünüyorlardı? Belli etmeden kendilerini tet kik ettim, Yüz itibariyle çok güzel ve sevimli kızlar... Fakat vücut- ları oçk gayri tabiileşmiş. Bacak- ları, kalçaları ve belleri bir genç kıza hiç de yakışmıyacak derece- de kalmlaşmış. Belli ki, oturduk - ları yerde çalışıyorlar. Yü'üyüp| gezmiyorlar, dolaşmıyorlar. Buna mukabil omuzlar şaşıla - cak kadar dar ve göğüsler içeri doğru çökük. Hepsin'nde sır! hafifçe mukavves. Onları şimdi çalışırken görüyor gibi oluyorum. Tahta bir masanın başında bü. yük bir yığın teşkil tütün demetleri, Konuşmak yasak.. Sa- ğa bakmak yasak.. Başını işten kaldırmak yasak.. Yanyana eski işçi elbiseleriyle oturmuşlar. Diz- leri biribirinin dizine değiyor. eden | Başlarını öne eğmişler, göğüsleri İş yerlerinin acaba kaç tanesi orada çalı şan işçilerin hrfzıssıhhasına duğu besbelli! Zavallı kız.. D k « tor bol ve kuvvetli gıda, temiz ha- va, istirahat tavsiye etti. Fakat eğer zavallı, günde on saat çalı « şıp, on saat hastalıklı ciğerleri için çok zararlı olan bu tütün toz- larını yutmazsa gündeliği olan 40 kuruşu kazanamıyacak. O gece hastalıklı annesi, mektebe giden kardeşiyle beraber aç kalacak. Bu açlık belki ennesinin hastalığının ilerlemesine sebep olacak, sınıfın birincisi olan küçük kardeşi mek- tebine gidemediği için ağlıyacak! Ya zavallı kızın öksürürken ci- ğerlerinden çkan mikropları ben yutarsam? Bende onun gibi ve - rem olursam? Aman yarabbi, ne yapmalı? Belli etmeden başımı ö- bür tarafa çevirmeliyim. Fakat ya bunu anlarsa? Ya ustabaşı görüp ceza yazarsa? Muhakkak ki, hastalıklı kız et- rafındakilerin bu telâşını anlıyor. Çünkü o, o kadar içlidir ki? Öğle vakitleri bu çekingenlik uygun bir şekildedir? içeriye batmış ve hafif kanburları çıkmış.. Eller bir makine gibi işliyor. Ve tütün demetlerinin çıkardığı sert ve acı toz bulutları burun de- liklerinden içeri girerek penbe ci- gerlerine yapışıyor. Kiminin hayalinde bir genç. Kiminin hayalinde hasta bir an ne,, Kiminin ağlıyan bir çocuk bir kardeş.. Bu genç kızlardan bazılarının yüzleri sarı tütün yapraklarından daha sarı, Dudakları çok kansız Âdeta derileri renginde. Görleri daha derin ve daha manalı Bunlar, incelmiş parmaklariy le bir piyanonun beyaz zar'f tuş larile oynar gibi sigaralarla oynu. yor, sigaraları büyük bir süratle kutulara yerleştiriyor'ar. Yalnız ara sira duruyorlar El lerini sigaralardan, tütünlerden a- yırıp ağızlarma tutuyorlar Ve öksürüyorlar. Ah bu öksürükler!. Derin bir kuyudan gelir gibi derin manalaı ve esrar dolu bir sesle çınlıyan b: öksürükler! Yırtılan bir göğüs se- sinden daha dokunaklı olan br öksürükler bütün diğer işçi kızla rmın da içlerini ürpertiyor Biri birlerine korku ve çekingenlik ile bakıyorlar. Bu bakıs'arda büyük bir acımak, derin bir ıztırap göl gesi de gizlidir. Bu bakışların manası pek sade ve pek fecidir. Onu okuyorum: — Gene öksürüyor,.. Verem ol- kendisini iyice belli ediyor. İş ba- şında zorla yanında oturan arka- daşları onun yanma hiç uğramı « yorlar. Basit yemeğini yalnız ba « şma yiyor... Konuşacak kimse bu» lamıyor.. Ve facia bu şekilde perde per- de oynanıyor. Muhakkak ki, şimdiki iş kanı- nunu hazırlıyanlar büyük bir içti. mai mesuliyeti omuzlarına almış « lardır. Türk işçisini sefaletten, ah- lâki sukuttan kurtaracak onu yükseltecek, haklarını koruyacak yegâne vasıta budur, Aman bu iş- te çok titiz davranmak lâzımdır. MURAD SERTOĞLU

Bu sayıdan diğer sayfalar: