13 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

13 Aralık 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkiyenin Arabistan üstüne hâkimi- Yalnız bir türlü © değildi; bir çok #rden hâkimdi. Türkiyenin padi- Ayni zamanda Müslüman (dininin *rdh ve bütün Araplar da Müslüman Padişah büyük © Britanyaya karşı Weddeş Cihad., ân etmişti Bu da likler için müthiş bir darbe idi, âhut bu cihat gerçekten müthiş bir ve olabilirdi: eğer bizzat Muhammed İtamberin hanedanından gelen Mek- 9 Şerifi bunu tasdik etseydi. » Dini rağmen Araplarla efendileri olan *ler arasında sevgi pek azdı. Bundan Sultan çok uzaklarda idi; çölün * adamları talimat almak icin göz- 4 © Mekke şerifine çevirirlerdi. A lüseyin Mekkenin Şerifi ve bir Arap di “Perveriydi. Oğluyla birlikte yıllar- eri müstakil bir Arabistan tesisini *dip durmuştu. a iegâne müşkülüt şu idi ki (o Araplar rik, *te kabileye mensup ve aralarında si Arası gelmeksizin kan kavgalarını hu, Jardı. Bunları bir araya getirebil- kolay bir iş değildi. İf Hüseyin bu işi denedi. O ve o- Ali ile Faysal, padişahın Cihad: des beyannamesini pencereden “Yâ attılar. İsyan için başbaşa ve- di nlar tasarladılar: Tâkat bunu çok tuttular, Türk hâkimiyeti altında Man topraklarla casuslar ve casus Rözetleven hafiveler vardı. Baba Pöulları Medineve, Mekkeye ve şeh- hanı olan Ciddeve ayni günde hü- “meğ tnssrladilar, shad Paroamberin doğum veri 240 hlisalik muhatebeleti ı 94 — iI 9 Mekke, İslâmın merkezidir. berin günlerindenberi İslâm olmayanla- rın bulunması yasak edilmiş bir yerdir. Müslümanlardan gayrisi deniz kıyısın- dan daha yakına yanaşamazlar, Şehrin ortasında büyük Kâbcişerif camii var- dır. Bir Arap darbrmeseli şöyle der “şeh- rin kudsiyeti ne kadar çoksa, ahalisinin kötülüğü o derece fazladır.,, ve Mekke şehri bu atalar (sözünü hiç de yalana çıkarmaz. Şehirde (Sıga nikâhı ile evle- nip boşanan profesyonel zevceler var- dır; bunlar ayda iki defa evlenip boşu- nırlar, Türklerin Mekkeye hâkim olan tepe- Bizim görüşümüze göre — 23 — Nablusün şimalinde bu tepeler aşa- ğıya Dotana batar. Dotan ise garpta Şaron ovasına girerek sahil boyunca Yafa ve Hayfaya uzanır, şimalişarki- de ise möşhur Musmus geçidinden al çak tepelere geçen ve Estraelon ovasi le birleşir. Bu ova Karmel dağının ce- nubu şarki kenarından yayılarak Jez- ril vadisine ve buradan Bisan ovasında Şeria trmağına dayanır. Bütün bu min hat arazi süvari harekâtı için mükem- meldi. İngiliz ordusundaysa süvari ka- dar bol bir şey yoktu. Ben o sıralarda sekizinci ordu Ku olan Asra kolardusu erkânharbiyesi- CÜZEL PRENSES Yazanlar ; ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas Isyan için plânlar hazırladılar Fakat bu iş kolay değildi, binlerce Arap kabilesini bir emelde toplamak lâzımdı Peygam-f lerde üç tane kaleleri vardı. &Kalelere seçme Türk efradından garnizonlar ika- me edilmişti. Araplar şehrin sokaklarına dökülerek hükümet dairelerile çarşıları işgal ettiler, fakat kaleleri henüz elleri- ne geçirememişlerdi. Bu kaleleri hiç bir vakit elde edemez lerdi de; fakat Türk kumandanları pu sulayı şaşırdılar. Onlar da bizzat Müs- lümandılar ve daba akıllıca hareket et- mesini bilmeliydiler; böyle davranacak- larına toplarını Mekkeye çevirdiler ve gülleler bütün İslimm en mukaddes mâbedi olan Kâbenin üstüne düştü. Merminin birisi kara taşa çarptı, kr- .. ne, yüzbaşı İsmail Kur Cebe (beyin) yerine gönderildim (Bay Ismail Kurt Cebe şimdi erkânıharbiye miralaydır. ve İstanbul merkez kumandarhğında- dır.) Alman karargöhindd ağustos ayı sunlarımla vazifeye başlamıştım. 18 eylül sabah tanyeri ağarırken Asya kolu kumandanı Fon Oppen, er- kânharbiye reisi Şpayh, kolordu ya veri Tahl ve ben atlara binerek karar göhimiz olan Asun tepesinden kalktık ve emrimizde bulunan sağ ocnahımız- daki on dokuzuncu Türk fırkası tef- tişe gittik, Sıcak bir gündü. Tepemizde dolaşan ve arasıra bombalar atarak hatırımızı soran İngiliz tayyareleri ol- “duğu halin, hir saat bile istirahat et- meksizin â“leden sonra saat ikiye ka- —43— yamet de bundan koptu, Namazda rü-f küa varmış olan Araplar hep birden a- yağa İrıladılar; ve o Peygamberin fena halde kızan sadık müminlerini kalelere doğru götürdüler, Bunlar duvarları tır- manarak çıktı. Makineli tüfek ateşlerine aldırış bile etmediler, Türkleri kılıç ve hançerlerin vücuda getirdiği bir deniz- İe kuşattılar ve hiçbir esir almadılar. Cidde beş günlük bir o muharebeden sonrs düştü. Araplara beş küçük İngilir gemisi yardım etti. Bunlar şehri bombar dıman ettiler ve az kalsın Hindistanda- ki Müslüman Britanya tebaası arasında bir isyana sebep olacaklardı. Bizzat Mek kenin de topa tutulmuş olduğuna dair dar döndük dolaştık; anamızdan emdi- imiz süt burmumuzdan geldi. Azuna döndükten sonra da ancak yü zümü yıkayıp elbise değiştirebildim Çünkü şube çadırında birken evrakı maiyetimdeki Alman başçavuşlarına tercüme ettirdikten sonra kolordu er- kânıharbiye reisine, sonra da onunlu birlikte kolordu kumandanma götür mek lâzımdı. Gerçi kolordumun adı 4 mandı ama, emrimizde 16 ıncı ve 19 uno Türk fırkalarından haska bircok du geri hizmet kı#alam hep Türktü, Yani Türkler Almaniardar çok daha fazlaydı ve bütüm biynların.. muvasaln ve irtibatım yapmak için kolordu ka- DEF YAK TPE SâYini © rargdhinn olarak ben vardım. GUZEL PRENSES Dilimize çeviren: A, E, <i çok mübalâğalı bavadisler Hind Müş lümanlarının kulaklarına gitti. Fakat Peygamberin gömülü olduğu Medinede Faysal ve Alinin kumandası altında olan bedeviler hiç bir iş becere mediler. Sabahın ilk sisleri arasından süzülerek şehrin etekleri çevresindeki hurmalıkları işgal ettiler. Billür sular fışkırtan çeşmeleri, kay- 84 ve nar bahçeleri, muz ağaçları, ile â- deta binbir gece masallarmı Oandıran Medinenin konakların" ellerine geçire mişlerdi ama Medine Türk garnizon efradı hemen şehrin duvarları içine koş” tular, (Devamı var) Filistin muharebeleri Maiyetimde tereiiman olarak beş al hb tang Alman ihtiyat başçavuşu var dı, Bunlar Berlin Elsinei şorkiye fakül tesinden diplomalı âlim insanlar ol - makla beraber ihtiyat sabilliğine yük- selememişlerdi. Çünkü yahudi idiler. Evrakı okumak, kumandanın emirle rini not etmek, sonra da bunları yap fırkalara göndermek, mühim ve mils- tacel emirleri telefonla tebliğ etmek, cepheden alman gündelik vukuat rapos runu da hulâsa yaparak ordu erkâün- harbiyesine bitirmek işleri akşam ye- meğins kadar sürdü ve gasinodan ça- Iman gongu işitince ben de karargâ - hen bütüm diğer sabitleri gibi artık paydos ederek sofranın bulunduğu ko oüöman Alman çadırına gittim, (Devam var) 27 #* g SIZLAR YALAR iŞ UK Bu hali gören Edvar, şimdilik An- Sanın hayatı için bir tehlike bulunma- dığını anladı. Haydutların kaptan dedikleri adam | acaba kımdi? O adam bu haydutların, bepsini nasıl da nüfuzu altına almıştı?! Eski orman koleusu, yeis ve hiddetin- İen ne yapacağını bilemiyordu. Büyük bir aşkla sevdiği kızı kaçırmış olan bu baydutları böyle eli kolu bağlı bir halde karşıdan seyretmek ona çok ağır geli- yordu. Kaptanın gelip Annaya tecavüz et- mesine meydan vermeden bemen Sofya- ya dönmek lâzımdı. Fakat Edvar, tam hareket edeceği zaman (o Annanın bu anda çekmekte bulunduğu azabı düşür dü. Onun ıstırabını hafifletmek ve ümit vermek için kızı görüp (tescili etmek hevesine düştü. Bu sayede (O Annanır birkat daha teveccüh ve muhabbetini kazanacağını ümit ediyordu. Biraz sonra haydutların ininde bütür şıklar sönmüş, herkes uykuya dalmış- tx. Her tarafta derin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Edvar, bunun üserine vadi. ye inmeğe karar verdi. Yüzükoyun ya- tarak yavaş yavaş ilerlemeğe başladı Pek zorlukla on beş dakika (o kadar bu halde ilerledi. Hokar ile Annanın girdi- Zİ çadırı gözden kaybetmemeğe çalışı. yorlu. Nihavet çadırı önüne kadar vardı. Kalbi şiddetle çarpıyordu. Acaba Anna çad'rda yalnız mıydı? Yanında muhafız kim vardı? Hançerini çıkarıp sapını ağrıma #ldı. Çadrın perdesini yavaşça aralıyarak Çeri baktı, Çadırın bir köşesinde yanan küçük bir kandil ortalığı biraz aydın İatabiliyordu, Annanın çadırın ortasın- daki hayvan derileri üzerinde Ouykuya dalmış olduğunu gördü. Haydutlar ©- nun kaçamıyacağına ve kaçmak istese bile muvaffak olamıyacağına hükmede- rek çadırda yalnız bırakmışlardır, Edvar, yavaşça Annaya yaklaştı. Du- dakları üzerine hafif ve (o kaçamak bir öpücük kondurduktan sonra onu uyan- dırmağa çalıştı ve nihayet (o muvaffak oldu. Anna yavaşça gözlerini © açarak doğruldu. Yanında çömelmiş olan ada- ma baktı. Edvar, yavaşça sordu: — Anna, beni tanıdın m? — Edvar, sen misin? Gördüğüm a- caba bir riya mı? — Benim Anna, Her türlü tehlikeyi göze alarak buraya kadar geldim. Esa- sen seni Sanşo Perz tarafından kaçırık dığın zamandanberi takip ediyoruz. NI. hayet seni bulduk. Ele geçecek olursam mahvolacağım muhakkaktır, Merak ct- me, ben şimdi giderek Sofyaya zabitaya haber vereceğim. Biraz sonra burasını basarak seni kurtarırız. — İyi ama, bu haydutlar beni öldü- recekler,. — Hayır, öldürmiyecekler. Bunu bu- rava geldiğin zaman haydutların ağzın- dan benim gibi sende işittin. Yarına kadar korkmadan bekliyebilirsin , — Yarın o müthiş haydut gelecek o- lursa ne ümit edebilirim ki.Gözlerinden benim için ne düşündüğünü anladım. Sana tuhaf bir şey syliyeyim! oOAdına Ormanlar krah denilen ve kaptan diye çağrılan bu haydut reisi oOkim biliyor musun. Bulgar prensinin yaveri binbaşı Korzakot. | Vera, bu sözleri işitince damarlarının müthiş bir kıskançlık alevile tutuştuğu" nu hissetti, Kendi kendine şöyle düşü- Büyordu; — Bu adam sevdiği kızı (Okoynuna vermekliğimi istiyor. Ben İse bu adamı seviyor, üstelik o kızdan nefret ediyo- rum. Hayır, hayır, bu adam benimle se- vişmeli, geçinmelidir! Onun Anna ile birleşmesi benim ölümüm demektir, Bu sırada kont Adolar sabırsızlıkla sordu: — Niçin susuyorsunuz Vera? Ne dü- şünüyorsunuz? Haydudun ismini söyli yecektiniz? -— Adolar, benden öyle bir şey İsti- yorsunuz ki canımı istemekle beraber- dir. Çıldırdınız mı? Beni Omasıl bir ci nayetle ittiham ediyorsunuz, Ben Anns- Yı nasıl kaçırtmış olabilirim. — Fakat biraz evvel demiştiniz ki, — Ben hiçbir şey demedim. Ağztm- dan söz kapmak istiyorsunuz. Ben An- naya hiçbir şey yapmadım. Ben onu ta- nımıyorum. Bu kızdan bana ne? Benim nazarımda o çoktan (o ölmüştür. Daima da ölü kalacaktır, Çünkü (ölüme mah- kümdur! — Denaetinizle mahküm oldu. O bi- çareden nefret "ediyorsunuz. Ondan kor kuyorsunuz. Onun yaşamasını İstemi- yorsunuz. Zaten ona iftira ediyorsunuz. O ise size karşı dalma iyi kalblidir. Sizi hatırından bile geçirmiyor. Haydi dü- şes. Son sözünüzü söyleyiniz. Bu inadı bırakınız. Bu kadar sözlerim sizi müte- essir etmedise bundan sonra hiç müte- essir olmazsınız. Beni başka türlü hare- kete mecbur edeceksiniz. O zaman bil. diğim sırları... — Beni bırakınız! Beni kendinize çe- kerek sıkıştırıyorsunuz... Boğulaağım. Beni boğmak istiyorsunuz. Fikrinizi an- İ ladım. Ben boğulup ölmek istemem, Bes ni bırakmazsanız şimdi bağırırım. — Sana balişane ihtar ediyorum Ve- ra., Bu inadı bırakmıyacak olursan s€- ni öldürürüm, Seni öldürmekle de in- sanlığa büyük bir hizmet etmiş olurum, Sen zehirli bir çanavarsın. Fakat senin murdar kanınla elimi kirletmesem bile başka türlü hareket etmesini de bilirim, Hem ne kadar uğraşsan (nihayet bak yerini bulacaktır, Annaya bir şey olmu yacaktır. Ona karşı beslediğin nefret ve kin seni boğup öldürecektir. Siz başka- ını düşüreyim derken kendi kazdığınız kuyuya düşeceksiniz.. Adolar, sözlerini ikmal edemedi. Kol ları arasındaki Veranın birden şiddetle göğsünden çekilerek alnıdığını ve ken« disinin de göğsünden itildiğini gördü. Adoların karşısında Veranın kocast Dük Jorj duruyordu. Dük ateş fışkıran gözlerle Adolara baktıktan sonra karı- sna sordu; — Ne yapıyorsun Vera? Nasıl olup da bu adamla dansetmeğe razı oldun? Bunun nasıl bir adam olduğunu bilmi- yor musun? O halde bunun nasıl bir #- dam olduğunu sana da, burada bulunan lara da öğreteyim. Evvelâ haydi seni bu adamdan uzak bir köşeye (götüreyim, Çünkü bu adam namuzsuzdur! Adolar, suratına bir şamar gibi inen son kelimenin çarpışı altında şaşaladı, Sonra yeis ve hiddetle haykırdı: — Jorj. ne söylediğini kulağın işit. yor mu? Buna nasıl cesaret edebiliyor. sun? i Dük DE hiddetle cevap verdi? oo“ — Hakkım yok mu? Siz (o sözünüzde böyle mi durursunuz. Oynadığımız w yunda ben galip gelmedim mi? Benden ve zevcemden uzaklaşmağa, bizim bu- lunduğumuz yerde (o bulunmamağa, on

Bu sayıdan diğer sayfalar: