5 Şubat 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

5 Şubat 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sinop muharebesi Ey Türk! Denizi sev ve onu Türk kardeş- lerine sevdir. Bil ki, Türk ancak Türk sularına hâkim oldukça gölgesiz bir emniyetin şerefli Jezzelini tatabilir Muharebe başlar başlamaz liman- dan kalkıp faik sürati sayesinde düş- man vapurlarının elinden kurtulmıya muvaffak olan Taif vapuru *Si- nop mağlübiyeti (haberini O İs “ tanbula getirdiği ozaman Oo vakit ve zamanmda tedbit almaktan. $a iş işten geçtikten sonra akılları ba- şlarma gelen Babsli kodamanları bu vapurun süvarisi Yahya kaptanı harp ten kaçmış olmak cürmiyle muhake - me ettiler ve askerlikten 'koğdular. Bahriye nazırı Mahmut pasa da azle- dildi ve Kastamonuya sürüldü. Çarlık idaresinin yıkıldığı ana ka- dar Ruslarm büyük bir zafer suretin- de yıldönümünü tantanalı merasimle kutluladıkları Sinop deniz muhare - besi hakkında şöhretli İngiliz deniz münekkit ve yazıcısı Sir “H. V. Wil son,, diyor ki: 1835 senesi teşrinisânisinin otu - zunda vukubulan Sinop muharebesi, o zamanlar belki de yanlış O olarak.| hamberelerin ahşap gemiler için haya ti bir tehlike teşkil ettiklerini isbat eden bir vaka telâkki edilmişti ve bu yüzdendir ki zırh süratle taammüm eti. Bu harpte yedi Fırkateyn, üç kor” vet, iki yandan çarhlı vapur ve iki nakliye gemisinden ibaret Osmanlı filosu Amiral Nahimof'un kumanda” s1 ölündeki altı tane hattı harp ge- misi , iki fıkateyn ve üç vapurdan mürekkep bir Rus filosu tarafmdan tahrip edilmişti. Bu cenkte Rusların üstünlüğü kahir ve ezici idi. Zira Rusların freborda ateşleri 11600 ib” xe olduğu halde Türk freborda ateşi ancak 4000 libreden ibaret bulunu' « yordu. Ruslar hembere atan 200 taneden | fazla topları vardı. Türk gemilerin” de ise hambere atan tek bir top yok- tu, Harbin sonunda ancak bir tek! | Türk gemisi kaçıp kurtulabildi. Di - erleri hep mahvoldular. Fakat Ruslar hambere kullanma - e er olsalardı ayni neticeyi elde ede. klerinde şüphe (yoktu. Çünkü! Türklerin Frkateynlerine karşı Rus- lar kalyon smıfı hattı harp gemileri çıkarmışlardı. Rus zayiatı 38 ölü ve 240 yara“ dan ibaret olduğu halde Türk zayi" atmm iki bini tecavüz etmiş olması Türk denizcilerinin nasıl cesurane bir feragatle- çarpışmış olduklarını isbat eder. Deniz işlerinde alkış ve takdirde pek de cömert davranmıyor. Sir Wil son'un kaleminden çıkan bu satırlar! "Türk denizcisinin kıymeti hakkında — beliğ methiyelerden daha manidar ... Aziz okuyucu.. Geçen yıl, mehtaplı bir yaz gecesi Kanserin bir sebebi Kanser hastalığında büyük ihti- sas kazanmış olanlardan Los Ange- 1o'lu doktor John M. Flude, emzik- Hi annelerin gezmeğe gitmek ve ziya” istlerde bulunmak bahanesiyle ço- cuklarını ihmal etmeleri yüzünden kanseri bizzat davet ettiklerini söy- mektedir. Doktor Flüde diyor ki: "— Kanserin en cok intişar eden şekli meme kanseridir. Buda Ge- cukları emzikle beslemek için ölen asri temayül © yüzünden, memenin tabii vazifelerine mâni olmakla doğ” maktadır. Doktor Flube, Amerikada kanss ri korsrol cemiyetinin sran mınta. kası reisidir. Ru hastalı hallinde çok derin tetkikleri vardır. Havav ve Filipin adalarında cocukların ür! yaşma kadar emzirmekte elan kadm! lar arasında hic Dek bulunmadığı | deniz yollarınm güzel v e temiz va - puru ile Sinopta demirlemiştik. Gö- peşteye dayandım, tatlı bir hışıltı ile vapurun bordasnı okşıyan ve ay ışığı altında nurlu yakamozlar yapan suları dalgın dalan seyretmeğe baş - lsdım. Ve bana öyle geldi ki Amiral Hüseyin paşalara, imam, oğlu Ali kaptanlara, Kavaklı Mehmetlere, Ka dir kaptanlara ve isimlerini bile öğre- Macera ve aşk romanı —83 — Padişah, kız olmadığımın farkına varm diyerek sevinçle arkadaşının boynuna 5 Geçen tefrikaların hülâsası: | Üçüncü Muradın sarayına alına. owk kontesin yannda esir taciri Hac Mustafa Küçük zenci Sünbülü görüyor: » * Saraydan satm almmak işi ortaya atılaldanberi, Hacı Muslafa Konte- sin dairesine mekik dokuyordu. Bir şeferinde Sünbül'ü orada gördü. — Ay. Bu maymun burada ne arı. nemediğimiz binlerce isimsiz kahra -| yor! . dedi. man Türk denizcilerine şerefli bir mezar olan bu sulardan bir ses yük- seliyor ve bana diyor ki: — Ey Türk! denizi sev ve onu Türk kardeşlerine sevdir. Bil ki, Türk an- cak Türk sularna hâkim oldukça gölgesiz bir emniyetin şerefli lezze * tini tatabilir. Bizler Türk denizciliğini yaşatmak için öldük. Bugün şahametli menki - belerimize lâyik bir Türk denizciliği- nin yeniden doğduğunu ve yavaş ya- vaş büyüdüğünü gördükçe ruhları - mız şad oluyor. Boşuna ölmemiş ol. duğumuza artık inaniyoruz... Bundan tamam 83 sene evvel bir kahramanlık halesi içinde gözlerini yummuş olan Sinop şehitleri son uy- kularmı rahat , rahat uyuyabilirler. Zira o yüce dedelerin bugünkü yiğit torunları belki ogünkünden yüksek birimanla Cumhuriyetin genç fakat dine bahriyesini ellerinde bulunduru” yorlâr, çalışıyorlar. Ne mutlu o şerefli dedelerel ne mutlu o dedelerin bugünkü mütevazı fakat onlar kadar cesur ve bagerg ver torunlarma! vayiu —SON— “Tanirz, cinayetin yapılış tarı onun hiçi de nazarı dikkatini celbetmemişti. Yeşili has yaletin gürürşü ile Krigerin bir yeşil ok ile öüşü arasmdaki münnsebet bir Oo bayll gi rip, Bellamiye göre, cinayeti yapan Krf gerden intikam almak istiyen bir £ serseri idi, Ve gazetelerdeki hayalet neşriyatını gö rünos bundan istifade etmişt. (Bütün bu messlede nazari dikkatine çarpan şey, kât'.| binin eüdişeli yüzü tdi, Bellami bunu da, ma #isint vüzüne çürpmış olmasına atfediyer » du. Butdan başka, şatonun yanımdaki “Mas noir de la Dame, ismini taşıyan eve gelen ler de önü maşgul ediyordu. o Bunlarm kim olduğunu Himiyor, merak da etmiyordu. FP. #asan Sevini baska kimseyle, şatoden hariç ta olan bilenler beklmda görüşmezdi, Uzak” ları katiyyen ona süz söylemezderdi. Bade ir gey sersenk oluru cevap vermekle ikti fa ederlerdi, Vilks gittikten birkaç gün sonra, Betlami yeni bir beşbademe aldi ve gelir gelmez yü! mma çağırarak dediki: — Delikanlı, gunu hatırmızda tutunuz ki, ten çağırmadan benim ( bulunduğum yere gelmenize İlrum yoktur, Meselâ dün akşam, kütkim size bunları söylemiş olmasma rafi men kütüphanenin kapısına vurdunuz. — Affedersiniz efendim, Henüz Adetlerini- 71 bilmiyorum. Fakat öğreneceğim. Şatoya yon! başhademenin O gelişi sanki Saviniyi böstütlin alninlendirmişti. o Ötede, berlde sersem sersem dolaşıyardu. o Betlami bir gün onu bahçede dolaşırken © gördü ve slay etti: — Non ver Ssvini? Ne Yoksa polis izini buldu mu? — Hayır efendim, biraz rahatsızım da, — Öyte tse kendine Bir 'eişirm 45 bul, bura et oatlaryom değil X. 4 havs'etin sn göründürü günün b. &n bez gün geçmişti, Belam — ! korkuyorsun ? a çörünmeyişini, Köpeklerin mercie *e'larin haşuna gitmiyor. Falnt bi sözleri eövlediğinin gecesi, Bab) *amt, köpeklerden birinin o homtebısı Se İ yandı, Evvelse emir vermiş olduğu gibi kr” "Kdorisein hütüin elektelkler yanıyordu. Er. veklerden biri, barekeleis olarak o düruyor.! kulaklarımı dikmiş, korldorun nihayetindek! merdivene bakıyordu. Belam! köpeğini — Bahçede oynuyordu. Hoşuma git- ti... Camı vurarak içeri çağırdım... Ken disine yemiş filân verdim, efendim... Pek hoşuma gitti. — Evet, pek şirin... — Müsaade ederseniz yanımda kal. sm... — Hay hay... Efer isterseniz, ya. nınızda kalsın... Fakat-onu size büs. bütün verebilirim... — Çok teşekktir ederim. Haydi, Sünbül! Öp hanmının eteğini... Sünbül, artık konak ve saray kalde- lerini öğrendiği için evvelâ efendisi Hacı Mustafanm eteğini, sonra da ye. ni hanımmmkini öptü. ... O akşam, Venedikli kontes, mahre. mi esrarı olan Mihrümahın boynuna sarıldı: , — Ah, öyle mes'udum ki... Artık sa. raya gitmetken, orada mahpus kal - maktan korkmuyorum... Değil mi ki “peri padişahmın oğluna” kavuştum.. Mihrümah: —bPeri padişahmm oğlu... . diye gülümsedi. . Bakınız, beni mahremi €3 YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa Şırdı. Köpek yavaş yavaş ona doğru Terledi. Biraz sonra da, öteki köpek © merdivenleri! yıldırım gibi çıkarak efendisinin yanma Rp dı. Bellami endişe etmişti Odasma gidip ta“ bancasımı aldı ve dışari çikti. Alt kata indi Kütüphacenin kapısmı açtı, Lâmbaları yek. tı, her tarafı gözden geçirdi. Fakat bir şey! yoktu. Odama çıktı, lâmbaları daba gör dürmemişti ki köpeklerin yeniden borudan dığmı duydu. Dışarı çiktr. Köpekler £ gene ayni vaziyette idiler ve merdivene bakıyoı- ardı. Belinmi onlari çağırdı. Dünüp tak! lar. Makat kıpırdamadılar. Bir daha çağ» 4. O zaman Kik:p geldiler, İkisinin de er» dişeli oldukları belliydi, Fakat Ballami fa:- In aldırış etmedi, gidip yattı. Sabaha doğru köpeklerin birkaç defn daha homurdandık!s" rınt duydu, Lâkin kalkmadı. Sabahleyin saat beşte uyandı. Hava daha! karanlıktı. Kalktı, elektrik düğmesini gön. rince olduğu yerde mıhlanmış (gibi kaldı. Her (ki kayır nrdma kadar açıktı. Hattaki) geta kalkıp GöNdÜğÜ zaman onları kapadı! ma, emindi. Ya köpekler» o Dışarı kostu Baktı. Evvelâ, onları ölmüş sandı. Fakat dik kat edince sadece uyutulmuş olduklarını am adr, Ballami düşündü. Demek bu gece hayva. tarım endişelenmeleri boşuna değildi. Birisi) koridorlarda dolaşmıştı ve bu “birisi, Yeşi bayaletten başla kimse olamazdı | Küpekelr yarım snat kalar sonra kendir. rina gelmişlerdi. Bellami on'arı yerlerine gi- tirlip kapadı. İçinde büyük bir endişe vas” dı. Yeşil bayalet niçin gelmişti? Na istiyor- dur Kapıya açıyordu! Herhalde istediği ze. “İ man şatoda dalaşabileceğini isbat için ölr- mazdı. Hâyaletin böyle ötede, beride delnr” gı bir şey çalmak için olabilirdi? Fakat Beyi?) Birdenbire, Bellami ber #eyi anladı. Hayalât! anahtarı arıyordu. Bütün gün ce bir kor donla boynuna asılı olan ve gece yatarken yastıKmın altına koyduğu, inde, uzun ve gt» rip GN anahtarı, Evet. Bu ancak bu şekilde! izah edilebilirdi. Bellami elini boynuna gö ? mıştr, Yıldırım gibi yatak odasma koştu, rarmız yapmaktan nasıl mepinun kal dınız! — Öyle... Öyle... Bu iyiliğini asla unutamıiyacağım... Bu muhavere cereyan ederken, ko. nuşanlar tiç kişiydi. Üçüncü şahıs da.| Sünbüldü. Yeni hanımmmn ayakları di.i binde bir köpek sadakatiyle oturu. yordu. Onun elbisesinin boncuklariyle oynuyordu. Vehedikli kadın da, peri| şehzadesinin kıvırcık saçlarını okşu - yordu. Mihrümah, deminki . sözleri Brei mekle beraber, hayli müteessirdi: “ Bütün emelim, saraya avdetim- de yanımda bir erkeğin bulunmasıydı. Onu tedarik ettim. Fakat, Beşirin| telkinatiyle bu oğlanı kontesle pay . laşmâk lâzimgeliyor. Ya elimden büs.! bütün kağırırsam...” Dimağında bu düşünceyle, Sönbüle baktı. Küçük zencinin yeni hântmına fazla sokulduğunu görünce, . doğrusu, yüreğinde hafif bir kıskançlık uyandı. — Müsandenizle ben gideyim... Kontes, mâni olmadı: — Hay hay.. Yarm erkenden gene beklerim... Sünbül, Mihrümahm arkasından ka- pıyı kapatmak için kalktı. Aralıkta, yalnız kaldıkları vakit: — Benim aklım fikrim sende... Sev. diğim yalnız sensin! . deği, Ah, saray kadmları... Bütün estri- kacı, fesatçı kabiliyetlerine rağmen, bir tek aşk cümlesi işitir işitmez yü, rekleri eriyiveren biçareler... Mihrümah bu sözlere inandığı için, türen, Hayır, anahtarı kalktığı zaman yas tım atından alıp henüz boynuna takma kütüphanenin Kapısını arkâzmdan müthiş bir görüntü He kapadı. Gürülüyü uyku ara. smdn Savini duydu, efendisinin bomba ile intihar ettiğini sandı ve söl tarafına döner ken, yüzünde bir tehessim belirdi. ESKİ EVİN YENİ KİRACILARI Savini köyün postahanesine giderken uzak tan tanıdık bir sima gördü ve suratını ek giti, Eğer, başka bir yol olsa ve bu ağzmda #içara, gelen geçenlere dikkatle bakan kızı! sapie delikanlıyı görmemezlik o edebilseydi, Barinl tersddilt etmeden bunlardan birini vr» pacaktı Mramafıp, Mir teerilhe edeyim dr. 4. Fakat Spik Holland hemen onun koluna girmiş ve sormağa başlamıştı: — Şoloda ne var ne yok? Yeşi hayalet ieeipiret mi ald? Henliz dönmedi mi? — Hâyır büyük gazeteri, Bu wece köpek Teri #rütmiş. Telerafhanaye gidiyorum. ts var, Yesil haraletin dört köpekte daha güç ufrasahi'eceğini sanıyor, Ve Savtri fenden, *ntein bunları * söyler #im., diye kendi kendine lünetler ederek ueniamp pitt Spik Holland © snkah, Helçikada oturan dostu Vurddan bir mektup almıştı, Mektubun bir kumında, Wi haymsever adam göyle & yordu. “Ginzetenizle, sata hakkımda yazdığınız makaleleri olum, Hakfkeaten güzel ye. pysunrz, Havalet bahsi mükemmel, Yalnız yazımızdan, Yeşli kemankeşin mihsyet Belle, minin sinirlerini bozacağını sas ediyormu. müz, Aldanıyorumaız azizim. Bu Özü fenalık olan adamı hiçbir sey Korleitamınz. Şann de söylemek isterim ki Krigeri öldilmen elin ni. tiiyet Bellemiyi de öldüreceğini zannetmiyi. rum. Bana öyle geliyor ki, Balleminin tali; sabıda görünen haynletin aradığı şeyi kati" yetle bulgcoğı gün ingayylir edeçekiir... Bımdan sonra Vud, hafta sonunda Lon- draya geleceğini bildiriyor, onu yemeğe âe“ vet etiyeedu, Güzetesi, Vet ie Tellami arr. #ndeki fartt düşünmekten Kendisini a'ams' dı. Birini bölün ioanasie bir Insandı. İyilik yapmasını seviyordu, hayatını bu işe vakfe otmişti. Öteti eski yaman masallarındaki devler gibi bir şatoya çekiimiş, tek başıma yaşıyor, kendi dairesine mü kildi, Aradan dll tün plânlar tatbik bu. Şimdi artık, KODİ Padişahın gözdeleri * O sabah, me Yakit, yeni nedim disini karşıladı. izi — Nasıl? » — ml v — Demek farkma — Hayır... Bant göyler cidden dilmiş bir vücutli& gittim... O da hiç varmadı... Zaten, Şarabı da içmiş. den, edebiyattan İtalyan şairleri hak*” 4d) & dim! Eskilerini e sulta — Evet, Safiye mış... — “Sen Safiyeni? Seninle şık sık gürüğ fatta bulundu. pi — Bu, büyük bir “ tanım... Çünkü; ped yattığı kızla ekseriY# yatmaz... Demek N mış... Hattâ Man zarfında tiş çocuğu ” Kontes: — Bravo bir arm i ğuran anaya!» Venedikte de böyle Pİ Mihrümah: — Yok canım, ters di. . Padişabm bir birden doğmuş değil” — Nasıl ya? ği — Başka başk günde üç çocuk d© — Allah allah. — Padişahımız bit a la bir daha yeni Şehzadeliğinde hakkında her gün yor ve ilerde istifağ?. veri sini hafızasına rği” yet O sıralarda, PSİ etmi Nurubânu ei vi Eğer o sağ olsaydı gözdesi olduktar son derek arzı tazimst © dk. Fakat Nurbânü dişaha: — Saraym e cek olan Canfeğadi” rime kaim say! - Böylelikle, SASİ pe a sultana büyük bi” Tuyordu. “an or ömründe dışarı santi gah, ölümünden Esasen, adının masma rağmen 1 miri gözdelerinden manında, Nurbâni ğe defa elele vereröf — entrikalarına de sultan, öl il e e

Bu sayıdan diğer sayfalar: