19 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

19 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi macera ve aşk romanı — 70 — Yazan: (Vâ - Nü) HABER — Akşam postası Zincirlere bağlı zenci: “Senin nişanlının çocuğu, benim evlâdımdır. Onu sana vasiyet ediyorum. Ben ölürsem sen bak!,, diyerek son sözlerini söyledi Geçen kısımların hülâsası Hıristiyan korsanlar, altı gemi ile bizim iki gemimizi ve kayıklarımı- gı muhasara etti. Kayıklarımızı ba. tırdı. Bir gemimize de ateş etti, Ar. tek muharebe başlamıştır. Fakat bir türlü bisim gemiye ateş etmiyorlar, Bunun sebebi acaba, bu gemide, Sünbül ağanm hazinesinin bulun- ması mıdır? Yoksa bizsat Sünbül a- ganin ve Küçük Osmanla annesinin Dulunması mı? Zira, Sünbül, sadık bir adamş olduğum için, bana, kato. liklerin saraydaki adamı olduğunu itiraf etmiştir. ss Böyle haykıracaktım. Lâkin kendimi tuttum. Sünbül, eliyle işaret etti; mamı bildi Gözlerimin günle bakarak; — Öyle zannediyorum ki beni sağ koymıyacaklar... Ne dersin?.. , deği. Yine eski medyunluğum tepreşti; ne de olsa bana iyilik etmek istiyen ve beni en kötü zamanımda elimden tutarak ondan sonra sarayın refahı içinde, İstisnai şartlarla korüyan bu adama karşı bahusus, böyle feci bir dakikasında acıdım. — Elimden geldiği kadar sana hiz. emt edeceğim... » dedim. — Nasıl? — Nasıl istersen. — Beni buradan kaçırabilir misin? — Bunu çok isterim... yaklaş. içine hü- ümkün mi? — Tecrübesi milmkün. — Siz şeklini gösterin. Ben yapa- yım. — Zincirlerimin ucunu görüyor mu. sun? Çöz şunları. — Çözülmez... Kilitli... Kerpetenle filân kırmak lâzım... — Kır — Görürler... — Yerde, ta ayaklarımın dibinde bir mahzen ağzı var, Görüyor musun? Baktım: hakikaten bir karış eninde bir delik, güvertenin üzerinde açıldı. — Bu mu? - dedim. — Evet. Sen aşağı in. Mahzenin içine gir. Bir kerpeten filân teadrik et. Ben de zincirin o tarafını aşağıya sar. kıtayım. Kesersin. Sonra yukarı çıkıp zincirlerimi büsbütün gevşetmek ko. lay ölur. Haydi, Mustafa... Senden bu dostluğu bekliyorum. — Sonra ne yapacağız? — Sonra kaçacağız... Yüzmesini bi- Miyorsun, değil mi? — Yalı uşağıyım... — Eh, öyleyse âlâ işte... Birlikte ka garız... Şuradan hemen denize atla rız.. Ben, bir nara satarım, Karşı ta. raftan görecekler, kurtaracaklardır. Buna emin ol... Sende kaçacaksın., Beni rengimden anlayıp gelip kurtar. malart üzerine, senin sularda boğul mana göz yummıyadağıma emin ola- bilirsin. — Eminim.. Bırakmazsınız.. A. damlarmızı çok kayırırsınız... Esasen bu hususiyetiniz değil midir ki, sizin, bizim İmanımıza, kanaatimize aykırı şeyler yapmanıza rağmen hâlâ peşi. nizden ayrılmamamıza sebep oluyor. Sünbül: — Ben, casusluğu Türklere ve müs- Jümanlara hiyanet işin değil, iki mil letin arasını bulmak için yaptım! R yavesini tekrarladı Sonra: — Haydi, Mustafa! - dedi. - Mahze- ne in. Söylediklerimi yap. Fakat on. dan evvel, helâllaşalım. — Hakkım helâl olsun... Hattâ ba- ıma İstemiyerek getirdiğiniz hadım- İk felâketinden dolayı da sisi affe- diyorum... Ayşeden dolayı da... Sünbül şaşırdı: — Aygeden doalyı da mı? Bunu o heyecanlı dakikada ağzım. dan kaçırmıştım. Halbuki, Ayşenin benim nişanlım olduğunu daima bir sır halinde muhafaza etmiştim... Sünbül ağu, ondan hiçbir cihetçe şüp- helenmiyor, Osmanm annesini, pazar- dan gelişigüzel setımalınmış bir cari- | ye telâkki ediyordu. — Ayşeyle senin aranda ne müna. sebet olabilir. Artık, itiraflarım çorab bi biribirini takip etti: — Ayşe benim niğanlımdı. — Ne diyorsun Mustafa ?... — Evet, hakikat budur. Şüpheli şüpheli yüzüme baktı: — Fakat bu sadece bir tesadüf ese- ri olamaz! Yoksa, seni de, onu da be- nim yanıma mı koydular?... Onlar, öy Je mi?... O esnada Türk casuslarma sırlarını muhafaza etmek hususunda ettiğim büyük yemin aklıma geldi. söküğü gi- Bize İorunuz, fize (avapVeredim.. — Efendim! Velinimetim! . dedim. Benim bildiğim bir şey varsa, Ayşe de, ben de sizi satmış değiliz.. Bunu şimdi size, emirlerinizi yerine getir- mekle, yani zincirinizi keserek sizi bu radan kaçırmakla ispat edeceğim.. Eğer bunu yaparsam... — Evet, ancak bunu yaptığın tak- dirde sadakatine kanaat getireceğim.. — Ben de Yapacağım... — Fakat, bir de vasiyet edeyim, Mustafa! Dünya hali bu... Görüyorsun ki, ikimiz de muhataradayız... Sana Osmanı vasiyet ediyorum... O, senin nişanlımın oğlu İse, ayni zamanda be- nim de oğlumdur. Başımı önüme iğdim, Gözlerim su. landı. — Ayşenin © Ayşe olduğunu bilmi- yordum, Mustafa... Bilseydim, emin ol el sürmezdim. Fakat, olan oldu bir kere... Osman benim evlâdımdır. Onu sana vasiyet ediyorum, Kabul mü?... (Devamı var) Bu kızın göğsündeki kılları evvelâ bir doktora gösteriniz (G. E.) imzasiyle aldığımız bir ği genç kızla altı ay- dânberi Hüşanlıyım. Yakında evlen- mek üzere idik. Fakat birdenbire garip bir vaziyet ile karşılaştım. Bir gün her nasılsa kızın göğsü açılmış bulundu. Bir de ne bakayım: Bütün göğsü sert, sık ve simsiyah uzun kıl larla kaplı! Bir kadın göğsünde pek çirkin olan bu manzura beni tiksin- dirdi. Tamamen soğudum. Nişanı bozarak ayrılmak istiyorum. Çünkü bu halde bir kızla mesut olmanın imkânı yoktur. Siz ne dersiniz?,, CEVABIMIZ: Bazı kadınların bacaklarında ve kollarmda kıllar olabilir. Fakat bun- lar zamanla düşer ve © seyrektirler, Halbuki siz nişanlmızın göğsünde, | sık, sert ve simsiyah, gür kıllardan bahsediyorsunuz. Bu vaziyette iste ğinizde sizi haklı görmemek müm. kün değildir. Maamafih bu kılla- rm elektrikle yok edilmesi kabildir, sanıyoruz. Ancak her şeyden evvel mütehassıs bir doktorun muayenesi lâzımdır. Zorla güzellik olmaz Ankaradan (G. İ.) imzasiyle al. dığımız bir mektupla şöyle denili- yor: “Semahat isminde bir talebe ba- yanı beş senedenberi seviyorum. Ben de talebelikten bu sene memu- riyet hayatma atıldım. Yaşım yirmi bir, oldukça muntazam giyinir, ken dime het Ha'usta itina ile bakarım. Fakat bayanım bana lâkayt bu- lunmasındaki sebebi bir türlü anlıya mıyorum. Başkalariyle (alâkadar olduğuna kanaatim vardır, ne çare ki kendimi vazgeçirebilecek her ça* reye başvurdumsa da unutamadım. Vaziyetim şu günlerde çok fenalaş- tı, onu görmediğim , günler âdeta hasta oluyorum. Ailesinden iste- mek niyetindeyim. Fakat vermiye- ceklerini düşünerek bir fenalığa te- mayülümden çekiniyorum. Bayan- la konuşabilmek cesaretini kendim- de göremiyorum, çünkü çok sıkıl- ganlık geliyor, bir şey söyliyemiyo. rum, bu hareketim yalnız wn kar- şısında oluyor. Onsuz yaşıyamıyaca ğım, bu hususta nüsbet fikirlerinizi saygı ve selâmlarımla bekliyorum. CEVABIMIZ: > Bütür cöseteisizlikler nefesi matsızlıktan gelir. Siz böyle devam ederseniz hiç bir vakit muvaffakiyet elde edemezsiniz. Beş senedenbe- ri sevdiğiniz bu kızın sizinle hiç alâ- kadar olmamış bulunması mümkün değildir. Çünkü her kız veya kadın kendisine gösterilen alâkadan az çok mütehassis olmamak kabil değil dir. Alâkadar olmuştur, fakat his- lerini size sezdirmemiştir. Bunun için aranızda aile itibariy le içtimai mevki farkları pek büyük değilse bu küçük bayanla evlenme- ge talip olunuz. O zaman size karşı daha alâkalı görünecektir. Fakat şu şartla ki bu bayan başka bir genci sevmiyorsa,. Bu takdirde sizin için onu unutmaktan başka çare yoktur, Zorla güzellik olmaz. Bir sevgi uğ. runda tehlikeli teşebbüslere ve mas ceralara atılmak ruhi ve ahlâki za- af ve düşkünlüğe delâlet eder. Böy le bir akıbetten sakmmanızı tavsiye ederiz. Hem daha çok gençsiniz. Bugün size unutamıyacağınız kadar kuvvetli ve köklü görünen sevgini- zin basit ve gelip geğici bir hevesten ibaret oluduğumu bir gün anlıyacak ve kendinize güleceksiniz. Çocuklarına mektep arayan bayana Koca Mustafapaşada Ramazan efendi Dağıstan çıkmazında 10 nu- marada Cemile imzasiyle mektup gönderen ve çocuklarımı yatık mek: tebe yerleştirmek istiyen okuyucu- muza: Çocuklarmızm ilk tahsillerini bi- tirip bitirmediğini bildirmiyorsunuz. Eğer bunlar ilk tahsillerini bitirme- miş iseler, fakir ve çalışmağa me& bur olduğunuzu çocuklatınızm kim sesiz kaldıklarını mahallenizin ka. rakolundan yapılacak tahkikatla tevsik ettirerek' İstanbul vilâyetine istida ile müracaat ediniz ve çocuk- larmızm şehir yatı mekteplerinden birine alınmasını isteyiniz. Çocukla. rmIZ ve veziyetiniz müsait görülür. se dileğiniz yerine getirilir, sanıyo- TUZ. Yazanlar; 1 çesterton — 2 Sayers — 3 Ayata Kristi — 4, Vlis Kirofta — 5. Vaytçörg “ 6. Henri Vel — 7. G D.H, ve M Kol — 8 Milvard Kennedi — 9 Con Röyd — 10 Rönali Aknoks — 11, Edgar Jepeon — 12 Klemans Dan — 18. Anteri Berkeley. Çeviren: fa. — Evvelâ düşündüm. Neden amiralin cesedi sandala konmuştu ve sandâlda Bırak:lmıştı.? Eğer maksat onu imha et- mek idiyse, madeyki elde bir sandal mevcuttur, denize açılıp ayağına bir taş bağlayarak atmak kâfi değil miydi? O halde, cesedi sandala bırakmanın bir tek sebebi kairyordu. Yanlış bir i# bırak. mak, Bu sahte iz şu olabilirdi. Herkes, sarrdalın akmtı'ile denize doğru gidece- ğini sanıyordu. Maksat da buydu esa- sen. Daha açıkçası, cinayeti herkes Lu- İghamdan yukarı bir yerde yapıdı zan- nediyordu, Hakikatte, tamamen aksi bir istikamette, yani Vinmutta yapılmış. Polis müdürü müdahale etti: — Peki ama bu pek zayıf bir sebebi — Evet, Ben de öyle düşündüm. Ve bunun için başka bir sebep daha ara- dım. Şimdi sebebi buldum zanncdiyo- rum. Bunu aklıma getiren de Neddi Var oldu. İhtiyar gemicinin, Amirali kimin öldürdüğünü bildiğine kanlim. o Neddi Var bana, hâdisenin bir cinayet oldu- Şunu nereden ve nasıl öğrendiğimi sor- du, — Ayl.. Bunun bir cinayet olmadığı nı mı iddia ediyor yoksa! — iddia ediyor demedim. Sadece bir cinayet olmadığını zannediyor o dedim. Hoş biz,de henüz cinayet olup olmadığı nı kat'iyetle bilmiyoruz. O Yalnız, size bir cinayetin suç ortaklığını kat'iyyen kabul edecek varadılışta değildir. Bu İ- tibarla, cesedin denize atılmasına onun mani olduğunu hemen hemen iddia ede- bilirim, ve cesedin sandala bırakılması fikri muhakkak onundur. Muavin: a , — İddia ile, zan ile iş olmaz, dedi, isbat ve delil lâzım. Var mı? — Yok: Bunları sadece şahsi kanaa- tim Ve fikrim olarak ileri sürüyorum. Ve şayet doğru çıkarsa netice üzerinde pek müessir olacaktır. tan kendi olduğu için âksinin “iddiz €- dilmesine tahammül edemiyordu. Polis müdürü de: — Şimdilik, dedi, biz ortada bir cina- yet varmış gibi hareket etmek mecbu. riyetindeyiz« Müfettiş tasvip etti: — Benim bir itirazım yox. Esasen, izahat ona göre vereceğim. Şimdi, ci. nayet akşamına dönelim. Amiralin. san. dalla Vinmuta, Neddi Var tarafından götürüldüğünü biliyoruz. Gazeteci sıfa. tile hareket eden Valter de, papazın san dalını ahyor, madam Munt ile beraber biniyorlar ve bir saat kadar sonra Vola çıkıyorlar, Muavin: — Ne, dedi, bunları da nereden çıkar dınız? — Sarih, Madam Muntun (papazın evine otomobille saat on birde geldiğini biliyoruz. Sonra, papazın, karısını gece yarısından sonra göre bildiğini de bili- yoruz. Daha sonra, 9 gece, papazın san- dalının da alındığın: biliyoruz. Valterin burada olduğu da muhakkak. Diğer ta- raftan Valterin madam Muntun âşık: olduğunu 'da tesbit ettik. Artık bu ka- dar malümdan bir meçhülü çıksramaz- sak ne diye polislik ediyoruz. Bir baş- ka şey daha var. Madam Muntun 0 ge ce, papazm evine gelerek talâk İstiyece- ğini Valter biliyordu. Onu orada bekle- miş olması, saat onbirde gelince, bera- derinde görüşmek üzere çardağın altına götürmesi tabilydi. Orada, madam Mun ta amiralle iyi olacağın: söylediğini ve buna onu ikna (o ettiğini tasavvur da müşkül değil, Vaiterin dayı sile randevusu olduğunu da kabul zaru- retindeyiz. Sonra, Valter sandala bini- yor. Madam Muntu da biridiriyor. Ora- da papazm şapkası vardır. Valter bunu lâ görülürse onu kimse teşhis edemez. Bu, iyi bir tedbirdir. Sandala o binince, Valter ipi çözmeğe teşebbüs ediyor, fa kat sular alçaldığı için düğüm sıkışmış» tir., çözemiyor. Tekrar çıkıp, çardağın altında duran çocuklarin bıçağını alı- yor, ipi kesiyor. — Bu kadarını nereden biliyorsunuz? Meselâ bıçağı evvelden yanma © almış olabilir? i Muavinin bu itirazına, müfettiş sükü- netle cevap verdi: Tefrika numarası — 47 — — Bu kadarını bilişim, gözümün göf düğünden veya bizzat orada bulunan lardan birinin söyleyişinden değil. Yal nız, böyle olması lizrmdır. e Bunda başka, bu, ertesi gün, papazın bahçe” sini, güneşin altında, ve acemi © acemi sulamasını da izah ediyor. Papaz orada ki izleri ortadan kaldırmak içiin bahçe” yi suladı. Muavin boynunu büktü: N — Kabil, dedi, farzedelim (öyledir. Devam ediniz. — Şimdi. sandalda Valter ile madam Munt var. Bunlar, bir saat (o veya kırk dakika sonra Vinmuta geliyorlar İşte burada ne olduğunu bir türlü bulama" dim, Ortada on beş, yirmi dakikalık bir zaman var ki, amiral bu müddet esas da öldürülmüştür. Ceset getiriliyor, pa” Pâzın sandalma konuluyor. o Sonra bü sandal, amiralin kendi sandalma bağlâ* nıyor, Cesedi sandalla kim © getiriyor? Bilmem, Herhalde Valter değil. Onu? vakti olmaması lâzımgelir.: Zira, onu, geceyarısından — biraz sonra © Rundeli Kroftda, amiralin yazı odasında görü | yoruz. Madam Munt da olamâz. Çünkü hemen ayni saatte, o da papazın evinde" , — O halde Neddi Var. | — Evet. Neddi Var. Ve ihtiyar gel miti, amiralin sandalında kürek çeke rek, papazın sandalı yedeğinde, amir“ Jin evinin önüne gelince, bağlı sandal" İpİNİ, papazın çocuklarının bıçağından daha âz keskin olan kendi bıçağı ile ke* siyor, Muavin itiraz etti: — Peki, ama, eski bir gemici hiç dü“ ğümü çözemez de, ipi keser olur mu? İ — Ya düğümü yapan bir gemici değil de acemi birisi idiysel Bu acemice ya pılmış düğüm, yolda büsbütün s#rkışti ise! Herhalde Neddi Varın nekadar de nizci olursa olsun, düğüm gömecek vali — Vealter herhalde, madam Mun beraber döndü, otomobille dönmüş olm&. sr lâzım. Madam Muntu da papazın ev”. ne bıraktı. Sonra, amiralin evine gide” bilmek için otomobilini bir yere koydur Bu otomobil meselesi biz! hayli şaşırtti. | Valter amiralin evinde olduğu için, ©“ tomobili hep nehrin o sahilinde aradı" | bir türlü izini bulamadım, Halbuki ap | pleton vasıtasile yaptırdığım tahkikat | neticesinde, otomobilin karşı sahilde p pazın evi civarında bir yere bırakılm olduğunu öğrendim. Iki kişi görmüş. — Nasıl görmüşler? — Nasıl görmüşler bilmem, fakat 0" | tomobili, papazın bahçesinde görmüşler” | — Peki Valter amiralin evine 4 pek geniş değil. Kırk kadem var Valter elbiselerini çıkarıp karşı sahile atmış olabilir. Sonra, eve | gelince, if kardeşinin yardımı ile içeri girdi ve dosyasını aramağa başladı, Lâkin vir denbire ortaya Holland çıkınca şaşırdı” lar. Bununla beraber Valter, yüzü M8” Tanlıkta kalacak vaziyette — durdu, © Hollanda evvelce kendi yazı de yazıp hazırlanmış olan izdivaç vafakatnameyi alıp döndü. Valter G9 kız kardeşile beraber yukarı kata çıkt” tuvalet odasında sakalını traş etti, dÖ, Büp madam Muntu aldı. Otomobille dö” düler. Nereye? Bilmiyorum. Her — Zannederim, Yalnız hakikati di biliyor zannediyorum. Fakat o d kada bilmiyordu.” ©. — Demek bilvasıta suç ortağı. — Evet. Lâkin belki onada ON Vara anlattıkları masalı anlatmışlar Yani âmiralin bir cinayete kurban mediğini!. Madam (Hollanda da suretle anlatmış olacaklar ki, dayısı" öldüğü haberini verdiğim zaman pek şırmadı. Fakat katledildiğini söyl müthiş heyecana düştü. (Devam: var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: