22 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

22 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i o Biliyor musunuz? Amerikalılarm rekor kır- mağa ne derece meraklı ol- dukları malümdur. Her ş$« yin rekorunu kendileri kır. mak isterler ve sırf bunun için bin bir türlü müsabaka tertip ederler, Bundan bir müddet evvel de Sam Hart adında birisi muz yemek şampiyonu ol duğunu iddia etmiş ve her Kese meydan (okumuştur. Bunun için büyük bir müsa- baka yapılmış ve neticede Sam Hartın hakikaten şam- piyon olduğu anlaşılmıştır. Çünkü, delikanlı 60 dakika İ saniyede tam 168 muz ye" miş ve rakiplerini bir hayli geride bırakmıştır. “Mac!,, dan sonra beyanatta bulu- nan bu “şampiyon!” rakiple rinin kendisiyle boy ölçüşe- bilecek kabiliyette olmadık- larını söylemiş ve şöyle de- miştir: — Onlar bu işi beceremi- vorlar. Mesele muz yemek rekor kırmaktır. Onun ben muzları olduğu gibi uyorum. Halbuki onlar #öğlmaBökmaktan kendileri “yi alamıyorlar. Ben de muzu , Ama, iş şampiyon” luğa ve rekor kırmağa 9: ce, vız gelir bana, onun tadı. Oyunlarımız: Şen Fıkralar Iyi şoför | İş arıyan bir şoför, zengin bir tüccarm şoförlüğüne ta* lip oluyor, tüccar cevap ve- riyor: — Çok güzel, mademki iyi bir şoför olduğunuzu söy lüyorsunuz sizi alırım. Yal- niz son çalıştığınız patron dan bana bir tasdikname ge- tirin. — İmkânı yok bayım! — Niçin? — Çünkü son patronum bundan bir müdet evvel vu. ku bulan otomobil kazasın da öldü! Neden vazgeçti ? Hikmet sınıfını birincilik- le geçtiği için babası onu mü- kâfatlandırmek istiyor, — Aferih oğlum, şimdi ne istersen söyle sana alayım — Babacığım velesbit is. tiyorum. — Çok güzel ama, söyle bakayım velesbit kelimesini nasıl yazarsm? — Hadi, cevap versene... — Vazgeçtim babacığım. ye mi sen bana bir bisiklet al! Yemek ve caziba — Bu yemek dolabında gene ne arıyorsun oğlum? Sana kaç defa söyledim, ya- saktır diye? — Bir şey yapmıyorum ki, anneciğim, sadece, cazibe ye kapılmamak idmanı yapt" yorum. Ebeye mania geçirtmek Bir gün arkadaşlarla evi- nizde oturur da yapacak bir iş bulamazsanız şu oyunu oynaym: Biribirinden tahminen iki metre mesafeye iki sandalyı koyar aralarma resimde gör 'düğünüz veçhile bir ep g©« rersiniz. Sonraipin yanma iki veya üçşişe ve yahut resimde gördüğünüz İobut- lardan korsunuz. Bundan sonra arkadaşla” rmızdan birisinin gözlerini bir mendille bağlıyarak, ne şişelere, ne de ipe dokunma- dan bunlaniayı geçmesini söylersiniz. Arkadaşınız tam faaliyete geçeceği zaman, siz de yavaşça hem şişeleri kal 'dırır, hem de ipi çözersiniz. Manianm ortadan kalktığını görmiyen o arkadaşmız, onu aşmak niyetiyle gayet dik- katli davranacak, garip tavır lar takmacaktır. Siz de ara sra (“Dikkat et, Şşişe- lere çarpıyorsun,, diye ken- disini ikaz eder ve oyunu bu suretle uzatırsınız. Bir tecrübe edin de bakm ne kadar güleceksiniz! Mühim bir sual! — Baba. — Bırak rahat rahat gaze temi okuyayım, Ahmet. — Sana bir şey sormak istiyorum... — Suallerinle canımı $- kıyorsun. —Bir tek sual... Çok mü. him... — Pekâlâ sor bakalım... — Pencerede iki sinek duruyordu, Nuri ancak * bir tanesini öldürdü, neden? Tanrının işi mi? Kiracı ev sahibine bağır yor: — Evin her tarafma yağ- mur yağıyor. Bu ne rezalet bu vaziyet daha uzun müd- det devam edecek mi? Ev sahibi hiç bozmadan cevap veriyor: — Uzun müddet devam edip etmiyeceğini ben ne bi- leyim, tarırmın işi!.. * > » — 15 yaşmda bir kızm okuyabileceği bir kitap isti. yorum, — Bunu alın, bayan. Gö zü kapalı okursunuz: DE Siyah noktalarla işaret e- dilen yerleri kara kalemle dol durun. Bakım o ne güzel bir şey çıkacaktır? Fantazi: Ya e ri .. Meşhedi ile 'Tahranlı Meşhedi, İstanbula ilk geldiği zaman, kendisine ahbabı “Torik Necmi,, mihmân- darlık ediyordu. Meşhedi, daha vapurdan iner inmezhemen şehri gezmek ar. zusunu gösterdi. Necmi, onu bir otele yerleş- tirdikten sonra gezmeğe çıkardı Meşhedi: — Azizim, dedi, bina meş- hur tarihi camlleriniz, sarayla- nız olduğunu söylediler, ev- velâ onları görelim. — Peki Meşhedi öyle ise sâ- na en meşhur iki camimizi Aya solya ve Sultanahmedi göste- reyim de gör. Necmi ile Meşheği Sültanah- met meydanına geldiler. Necmi? — İştet; Bak Meşhedi, dedi, yu sağdaki cami meşhur Sultan ahmet camii, soldaki de Aya- sofya. Meşhedi, dudaklarını büktü: — Emme yaptın ha, Necmi, büyük dediğin bu mu? Tahran- dakiler bunlatın en aşağı on mis Vi büyük, diye söylenmeğe baş- ladı Hele Meşhedi Gü'hane parkı gibi “küçük,, bahçelerin, İran- da, ancak kümeslik vazifesini gördüğünü, Buğaz içinin ufa- cık bir çay olduğunu, en büyük evlerin ise Tahrandaki odala; dan daha küçük olduğunu söy- leyince, Necmi deli divane ol- muştu. Meşhediyi hayrette bırakabi- lecek bir şey göstererek ondan intikam almağa karar vermişti, — Meşhedi, dedi, şimdi ister- sen seni şehir haricine bir yere götüreyim, bak neler görecek- sin neler... Tramvaya bindiler, Fakat, tramvay henüz hareket etmişti, ki Meşhedi feryatlar içinde ken disini dişarıya attı, ve ayağı ka- arak düştü. Arkadaşının bü- Torik Necmi men kendisini takip etti ve yer- de kıvranan zavllı Meşhedinin imdadma koştu, Onu kaldırıp —Ne oldun Meşhedi? Ne dis ye birdenbire : dışarıya fırladın öyle? yerden Meşhedi ters ters Necminin yüzüne baktı. — Kuzum bana kastin mi var, dedi, kendimi dişarıya at- mâsam boğulacaktım, o ne kâ- labalık, öyle? Ben böyle şey görmedim. o Necmi bit taraftan, biraz acışmı çı - kardığı için iğer taraftan, Meşhedinin incindiği için müteessir oluyordu. Otele dönmeğe karar verdi ler. Necmi her ne olursa olsun, Meşhediye güzel bir ders ver megi karatlaştırmıştı. Oteledön dükleri zaman, bir bahaneile dişarıya çıktı ve bir yengeç te darik etti, Geriye dönünce, Meşhediyi yatakta buldu. Necmi karyola nın alt tarafına oturdu. Bir yan dan Meşhediyi lafa tutarken, & te yandan yengeci yatağin içine kaydırdı. Aradan bir dakika geçmemişti; Meşhedi müthiş bir çığlıkla yatağından fırladı, yorganı kaldırdı. Necmi, yatak ta dolaşan yengtce ehemmiyet siz bir nazar atfett: — Amma yaptın ha! Meşhe di,dedi, insan ufacık bir pite den bu kadar korkar mı? Ve Meşhedinin, hayretle yü züne baktığını görünce ilâve et vi: — Öyle ya, pire;.. Ufacık bir İstanbul piresi, yoksa sizdekiler daha mu büyük?! ömrümde seviniyor, HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmecö kuponu 22 MAYIS — 1937 Küçük müneccim | Atıf her şeyde hele Hik- mette olan bilgisiyle bütün arkadaşlarmı — şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklemek iste- yen on beş yaşında genç bir liseli idi. Kikâyemizin başla. dığı günler de ise kendisine çok parlak istikbali olan bü- yük bir müneccim süsü ver. mişti, Bir gün Tünelden çıkmış Beyoğlur caddesinde dolaşır. ken rasat aletleri gözlük ve dürbin satan bir mağâzanın camekânında upuzun bir teleskop gördü. İçeriye girip fiyatini sordu. Dükkâncınm söylediği para cebine uyğun geldiği için teleskopu santın aldı. Şimdi her gece odasının Ikonuna çıkarak, telesko. pu gözüne uyduruyor ve bir Heyetşinas ciddiyetile gökte ki yıldızları tetkik ediyordu. Ertesi günü liseye gidince ar kadaşlarını çevresine toplu. yor gece yapmış olduğu ta- rassutları ballandıra ballan . dıra anlatıyordu. Tuhaf şu- rası ki: Her gece gökte yeni bir şeyler keşfediyordu. Bilgin lerin şimdiye kadar hiç gör. memiş oldukları yeni bir kuy ruklu yıldız; Hiç bilinmeyen bir seyareyi Atıf buluyor ve arkadaşlarına anlatıyordu İlk önceleri Atıfın sözleri- ne büyük bir safiyetle ina- nan 'arlöndaşlirr; keşifler Çe» ğaldıkça şüphelenmeğe baş- ladılar. Atıfın keşiflerini hey et bilginleri dinleyip de, doğ- ru olduklarını söylemedikçe bunlara pek de inanılamazdı. Hele çocuğun kullandığı te- leskop kim bilir ne çeşit, ne enti puften bir şeydi!.. Bir sa bah Atıf sevinçten kabına sığımıyacak kadar heyecan göstererek arkadaşlarını sına topladı: Dün akşam da yaşıyanlardan birisini müş olduğunu müjdeledi ve sözüne şöyle devam etti: — Bu acayip bir canavar. dı. Görmesi bile insana kor- ku veriyor. Bunula beraber dünyamıza en yakın olan seyyarede £ yaşiyanları ilk olarak ben gördüğüm irin duyduğum öevinci size ka- bil değil anlatamam. Gördüklerimi bir rapor ha İinde Üniversitesinin fen a- kademisine bildireceğim. Ya rm bütün gazeteler benden bahsedecek birinci sahifala- rma resimlerimi basacak! Fakat dinleyenlerden biri- si Atıfın sözlerine inanma- dığını söylemek küstahlığın. da bulundu. Atıf fena balde — Peki; Madem ki inan- miyorsun bü akşam bize gel, anlattıklarimi kendi gözlerin. le görürsün! : Dedi. Çocuk bunu kabul etti. Akşam üstü mektepten çıkmca birlikte gittiler. Ye- mekten sonta ikisi de Atıfın meşhur rasathanesi (olan balkona çıktılar. Teleskopu â Atıf alarak Aya çevi di. Yine bir şeylör gör halinden belli oluyordu. Bü- yük bir böbürlenme ile: — Al da bal*, Diyerek teleik:?'ü arkadaşı" na ust. Arka 71 gözünü telesko- pa uydurunca Ayın çevresin de acayip bir canavarın kı- pırdandığını gördü. Fakat bi raz daha dilketli bakmca gü: ilü bir kahkaha attı, Gör. ğü şey, her nasılsa teles- kopun camları arasına sıkı- şıp kalmış bir böcekti. Teles- kopün adeseleri de bünu ol- dlailniesinni yönü GANİ ŞAİRİ büyük gösteriyordu. Aptallığından fena halde sıkılan Atıf teleskopu elin den attığı gibi bir daha mü neccimlikle © uğraşmamaya yemin etti, Ahmet EKREM 1 evvel BULMACA Yukarıki dört düz çizgi ile o şekilde ayı sınız ki, vücuda gelecek höcere lerin her birisinde, noktalardan yalnız kalmış olsun. Bu bilmecemişi hal edenler irinciye, bir büyük Los yon, ikine *a boy bir Los yon, üçüncüye Üç şişe esans ve ayrıca İki yüz telif hed murabbar yalnız İkişer tane okuyucumuza ler verilecektir. Çocuğunuz aşağıdaki resimde mevcut elbiselere tekabül A EM YA AN . 3 rim

Bu sayıdan diğer sayfalar: