29 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

29 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Mişti. Acele salona Seli - HRutulm, işti. Bura “42 bir ihtişam hisi Tt 3 diğeş ! | :..._::ı o _::-dı hafif bir gü & baktı, S . - Salonun Müpy y SERİ di a k,d"' ;re tânzim edilen bu kıs- Detde 8 du. Önce Yalnız be- , Bu kol, o ka- bu o kadar beyaz, o kadar bir heykeltraşın | arla — sünlen: İdi, Yanak- lik, gözlerin- 'Wl—kb'—chnıi dü- bir tatlı- İmas Büzel bir broş iliş a. Zini hiset. ça b Ku ""Nrdu_ %":rm. V 'hlıı-. , $ kiz G Ema K SAa '.:'Ueşn::hqh_ N Beçirdiğin” genç erke ile selamladı b y zi " M’j“ Renç kızın ü döndürdü- Biliyor K b Bakışı, hafif bir Böyle Bir yeam âlem'ne men Obu derhal Httacak şeylerden T nazel ta; Ka hiç bir gey | Siırma saçaklı | bir gerdan | Düse kargısın- | * güzelliğinin | Tama Kiba, AYA kAfi ge | Leydi Lilyes, işte bu güzel kızda Veya hem bir kurtulma hissi, hem de ür duydu. Kendisini berkese ayrı anıttılar, Herkes de Veyne söyle nebilecek birkaç nazikâne kelime buldu. Hele miralay Görden del.kanlıdan pek | hoşlandı. Onu bir tarafa çekerek ta ye mek zamanına kadar ciddi bir muhave reye girişti. Leydi Lilyes yanından ge çerken Veyn başımı çevirdi. Kıza hir de fa daha bakarsa gözlerinir, gözme kabili yetini kaybedeceğini sanıyordu. Şaşır mamak konuşma kabiliyetini kaybet * | memek için ona bakmaması lâzım geli yordu. Yemek zamanının nasıl — geçtiğinin farkında olamadı. Arasıra kulağına genç kızın talı sesi; lâtil. kahkahaları çarpı yordü. Bununla beraber ona bir defacık | olsun bakmaya cesaret edemiyordu.Ley di Lilyesin ğüzelliği kendisini tabif bir güneş gibi çarpmıştı. Biz iki dela altın renkli saçlarını göz ucu ile gördü. İşte © zaman kulağı dibinde muttasıl konuş makta devam eden miralayın söyledik lerini anliyamadı. Cıgara içmek için miralayla birlikte taracaya çıktıkları zaman genç mühen disi — Lord Odlinin bir kızı olduğunu bil miyördum, dedi. — Öyle içe İngilterede tunu bilmiyen yegine genç sizsiniz. — Ne kadar da güzel!.. — Çok güzel, çok mükemmel, çok zengin.. Her hususta eşsiz. bir kızdır. Hem İngilterenin en mağru kızı. — İngilterenin en mağrur kızı mı?. — Evet en mağrur kızı.. Herkese yu kardan bakar. Görmek istemediğini hiç görmez, Şimdiye kadar birçok ve en gül. zel izdivaç tekliflerini reddetti. Doğru sBunu söylemek lâztm gelirse ben bile, halindeki arametinin ve asaletinin hay rarıryım. —O halde Leydi Lilyesin “görmek | istemedikleri” bedbaht olacak desenize Veyn miralaya bunu söylerken kendi | kendine de soruyordu: — Acaba bu lord kızı kendisini gör memiş miydi? Yoksa.. - * Tngilterenin en mağrur kızı!" Veyn, mütemadiyen bu cümleyi tek rar ediyor ve genç kızın gürurüunüu pek yerinde buluyordu. Bu omsalsiz güzel lik, cazibe, incelik, yüksek bir üavan ve servetle de birleşince ortaya elbette böyle bir gurur çıkacaktı. (Devamı yarın) HABER — Akşam postası | 8265 gsene evvel bugün Yavuz Selim 70.000 kişilik kuvvetle Bursayı işgal eden yeğeninin üzerine yürüdü Mustafa Paşa boğdu- rulduktan sonra cesedi pencereden köpekiere atıldı Yavuz Solim, ihtiyar babası Bayazıcı taht tan inmeğe mecbur ederek Edirneye göğder miş, kendisi Osmanlı tahtına geçmişti. O vakit, sultanlık sülâleeinin vaziyeti göy teydi: Bayazldin sekiz oğlu doğmuş — Abdullah, Mehmet, Sehinşah, Alemşah, — Mahmut öl. müşlerdi. Bunlardan Şehinşahın — Mahmut, Alemşahın Osman adlarında birer — oğulları vandı. Bayezidin diğer iki oğlu Korkud ile Akmetti. Korkudun çocuğu yoktu. Ahmedin AlMsddin, Murad, Sülayman ve Osman adia. rında dörl oğlu vardı. Tahtı ele geçiren Se. limin birkaç kızı ile Kefede vali — bulunan Büleyman adında bir oğlu vardı. — Şehzade Mahmudun Musa, Orban ve Emin adlarında KI üç oğlu da hasap edilirse Belim tahta çık tığı vakit Bayezidin — türriyetinden on iki gehraze mevcuttu demektir. Bunlar! yazmaktan maksadımız, Selimin Padişah olmakla mücadele etmek mecburi. yetinde olduğu şahsiyetleri bebarüz ettirmek tür. Istanbulda biat merasimi hazırlıkları yap: lrken yeni padişahın Kefedeki oğlu — Büley. man da davet edilmişti. Onun gelişi yehirde büyük bir hâdise oldu. Her tarafta şehzade. nin gelişi münasebetiyle şenlikler yapılıyor. dü, İşte tam bu csmada İstanbul umulmayan bir haberle çalkandı... Şehzade Ahmedin oğ. tu Alkeddin, babasımın muvafakati ile Bur. #ayı zaptetmiş, gehrin subaşısını idem ede. rek halktan vergi almağa başlamıştı. . Selim bu haberi alır atmaz derbal hare. kete geçti. 1512 yılı 20 temmuz günü 325 se. me evvel bügün 70000 kişilik bir — ordu ile Alâeddinin üzerine yürüdü. Giderken, Cemlh yağtığ Ygibi Hilçbir şehza. denin hudut GCişira ksçamaması için küçük Aaya sakiline yirmi beş kadırga hareket et. tirdi. Bunlar, kuş uçurtmıyacaklardı. Selimin bu tedbiri, rakiblerine kargı müm ktin olduğu kadar amanatz davranmak iste. diğini göstermektedir. Padişahın — piştar kolu kumandanı — Malkoç öğlu Dur Ali bey doğru Buran Üzerine yürüyerek — Alleddini çıkardı. Amsaya yolu Üzerinde Malatya ve Darendeye kadar takip #etti. Belim Ankara bzerine yürümüştü. Mak. #adı Ahmedi yakalamaktı.. Fakat Alhmet bu haberi daha önce almuş Olduğundan kaçma. ga muvalfak oldu.. Bu lakiplerin en acı ve ibretle okunacak tarafı güdür: Belim Amasyada bulunan kardeşi Ahme. din kartmnı kaçırtmak için süvariler gön. dermiyti. Vezir Mustafa Paşa, bunu haber ahmeş derkal Ahmedi Baberdar etli, tedbir almasın: büdirdi. Ahmet, Karısının kaçırıla, cağını duyar duymaz sön derece hiddetlen. di. Süvarileri avtamak üzere yol — üzerinde pusu kurdu ve Belimin adazılarını muvaffa. kiyetle avlayarak karısınt kâçırtmadı. . Padişah Saltm Mustafa paşanın bu hiyana Hini haber almıştı. Aleme ibret olacak şekil. de İntikam simak istiyordu. Vezirlere: — Fevkalâde divan var.. haberini gönder. a Babı hümayuna giren — vezirlere huâti fahireler giydirildi. Yalnız Mustafa paşaya Biyah bir elbima hazırlanmıştı. Eibise giydi. Fildikten sonra içeri gönderildi. Bu hali gö. Tenler, manasını derhal anlamışlardı. Eea, Ben talimatı almış olan cellât vakit Çeçirme. Cen üzerine atılarak bağdu. Cesedi sokağa a, tılarak köpeklere yem oldu. Mustafa paşa, Rum mühtedisiydi. Şehza, da Cemin idamt müzakeresi için Bayezit tarafından Alekxzandr Borjiyaya elçi olarak gönderilmişti. İşte Belim, Ük idam kararımı bu gekilde gören'erin dudaklarını çatlatacak Tontomn amca Tedbir aldı ı. | i ı ı İnsanlar... Gazeteci arkadaşlarım Hüseyin Av- ni Kotanla Cemal bir odada oturmuş- Jar, çalışryorlardı. Yanlarına girdim: — Yahu... Lâtif, nezih, beliğ. hari. kulâde bir hikâye — mevzuu versenize bana... . — Haydi canım... İşin mi yok Allah aşkına?... Kendin düşün kendin bul.... Bulamazsan da nah şurada tomarla frenkçe gazete, kitap... Ouku; tercüme et, adapte et; bir şeyler çıkar! Suratımı buruşturdum: — Aman... Siz de... Bir işe yaramaz- sınız.. Faydanız yalrız yarenlik etmek- tir... Peki öyleyse.. Gevezelik edelim.... Ne var, neyok?.. Nerelere gidiyorsu- nuz? kimleri görüyorsunuz? Hüseyin Avnit — Sergi ile meşgulüm! « dedi. İs. mall Hüsrevi gördüm. Ankaradan gel- miş. Seni arıyordu. Malüm kadrocu İşmail Hüsrev... Be- nim ilk gençlik arkadaşım... Moskova- da birlikte tahsil etmiştim.. Pek seve rim kendisini... , — Parası bolsa gelsin, beni arasın gezdirsin, Parası yoksa yahut krtsa hiç gözüme gözükmesin nafile) . diye orta- ya bir 1âf attım. Arkadaşlarım gülüştüler. Cemal: — Alay diye söylüyorsun ama, va- hici bir Vâ£... Belki bir işiten yabancı olsa, “aman ne herif! parasız adama se- lâm vermiyor!,, diyecek.. Lâkin bütün insanlar böyledir. — Citdden böyle!... . diye cevap ver- dim, - Ben de bu mürailerdenim... Ağa oğlu Ahmet, kendi nefsini mürakabe etmiş, kendi aleyhinde olan itiraflarda bulunmuştu. Benim de aynij cesaretim var. Bakın, anlatayım. Bizim sınıf ar- kadaşlarının hepsi bir balttaya sap oldu. Meselâ Sait Eşat, İşbankası İskenderi- ye şubesinin müdürü idi. Sonra Hatayda banka kurmağa gitti. Sınıfta onunla yanyana otururduk. Ankaranın meşhur bankacıları Fazıl, Muvaffak, Prenses Şivekârın kocası İlhami, hep sınıf ar. kadaşlarımdır. Bunlar, yüksek mevki sahibi insanlar.. — Kendilerini nerede görsem : “Vaaay! Kardeşim!., diye baş- larım. Gerçi hiç birinden bir şey - bek- lediğim — yok. Bunu da açık ölârtük söyliyebilirim. Ama, — olsun! Mevkli içtimal sahibidirler ya... Bursa İş ban. kasının müdürü de gene birim arkadaş, lardan Salâhadldindi. Ona da rastlayı gımda, bir solukta “yeniden eski muhab. betleri teedit,, ettik. “Bunlar yalnız bankacıların bri kıs- maı... Mühendislerden, tacirlerden, mi. marlardan, hukukçulardan nice nice ço cukluk arkadaşlarım var. Hepsini gör. meğe can atarım.. Nazım Hikmet de, tâ küçüklükten, beş altr yaşından itibg: ren arkadaşımdı. -Ömrümün ön küsurz senesi, ondan ayrılmaksızın geçti. Gerçi tesir altında kalıp beni -- haksız bul. duğum bir tariziyle vaktiyle gücendirdi ama — onu hâlâ severim; bahusus “en yüksek Türk şairi,, diye not verdiğim için takdir ederim. Onunla bu suretle bir hayat heraberliğim — olduğu için bir nevi haz duyarım... İşte, bütün smıf arkadaşalrım bu süretle maddi, manevi mevki sahibi ol- muşlardır. Yalnız içlerinden biri kof çıkmıştır. Adını söyleyip de onu teş. hir etmiyeyim. “D.. diyelim.... kadar korkunç bir surette tatbik ettikten sonra baş yeniçeri kumandanını — Bursaya Könderip orada mevkuf bulunan bey çalza, deyi getirtti. Şehzadeler İstanbulda Bir gece hapeedil. dikter sonra birer birer boğuldular. Niyazi Ahmet “Bu çocuk, gayet hassas, nahif, dal gibi bir çocuktu. OÖnu hepimiz sever- dik. Bilhassa ben... Kendisiyle ayni semtte otururduk. Tatil günlerimizi beraber geçirirdik,. Biribirimizin evine gidip gelirdik. “Fakat nasıl oldu bilmem, bu “D,, , hayatta, müvazenesini kaybetti. Birkaç kere hapse girip çıktı. Ekseriya, yole larda pejmürde kılıkiyle gezer. Bir işe koyarsın, tutunamaz. Manevi bir bozuk. huğu var; ruhan hasta... *“Ne zaman kendisine rastlasam, bir bahane bulur, bir lira ister. Bunun için de bin dereden bin su getirir. Yok fa. lanca yere tayin edilmiş de yol parası için birkaç lira eksik geliyormuş. Val. lahi de, billahi de doğru söylüyormuş. Hatta veşsikaları “iştel,, imiş. *“Bir verdim, beş verdim, Birkaç ke- re başımı çevirdim, istiskal ettim, nasi. batlere kalktım. — Nihayet tersledim.., Şimdi nerede görürsem kaşlarımı çata- tak başım: çeviriyorum. *Halbuki, nedir?... Düşünün : Nedir? Birkaç ayda bir kere rastlayıp bir lira, Üç lira vereceğim... Diğer arkadaşları- ma rastlayınca: “— Gel birader, şurada bir bira içe. Hm! - diye yalvarmıyor muyum)... “Metele eski hatıraları canlandır- mak değil mi? Niçin bu eski arkadaşı. mın da ayni suretle gönlünü almıyo- runı_? Ben ki kılığı kıyafeti bozuk kim- selerle gezmekten hicap duyan insanlar dan değilim. Dünyanın en büyük do. landırıcısiyle, en kötü insaniyle beni yanyana görseler, ayıplamazlar, “Kimbilir, bir gazetecilik işi için, yahut bir roman tipi bulmak için dolaşı. yordum! - derler.... Öyleyse? Neden — bu zavallı “D., a kaşrı böyle istisna gösteriyorum?,. Yal. nız ben değil, bütün arkataşlarım ona karşı yaka silker vaziyettedirler.. De- mek ki, bu, istisnaf bir hal'de değil.. Be. şeri bir ahlâk... . .. Birdenbire sordum. — Oluyor mu? —. . — Yani, bir hikâye mevruu hazırlı. yorum da, bu hazırlamağa sizi de işti- rak ettirdim. Beni o zamana kadar gülümsiyerek dinliyan arkadaşlarım gayri ihtiyari bir hareketle, başlarını kâğıtlarına eğdiler.. — Ah eğolstler... « diye bBaşımı sal. ladım. - Bak, henüz düşmediğim halde, bir menfaatiniz dokunacağından korku yorsunuz. - Ya düşsem? Maazallah... (Vâ-Nüj Parmaklığı elektrikli , sinema Mersin belediyesi vaziyeti tavzih ediyor Mersinde bir sinemanın, bedavacı seyircilere mâni olmak için parmaklık- Jara elektrik cereyanı vermesi yüründen bir #avallının öllüğünü 12 temmuz ta, rihli sayımızda yazmıştık. Mersin bele- diyesi bu yazımız üzerine yolladığı bir tavzihde şöyle demektediri —- "“Pilhakika bu hâdise- gâzetenizde /yazıldığı gibi olmuştur. Bir parmaklığa cereyan vermek, kontrol edilemiyecek ve görülmesi kabil olamıyacak — kadar gizli bir iştir. Mütecasirleri tevkif e- dilmiş ve evrak adliyeye intikal etmiş. tir. Büu hüdisode sinema ve elektrik — tesisatmın belediye ve salr t ma- kamların bir hatası yoktur.,, Ayni havadis içinde Jki de denirde boğulma bâdisesinden —| Mersin belediyesinin yolladığı mektup- — tan bu kazalarda belediyeni herhangi bir ihmali eseri mavcut olmadığı anlaşı! maktadır. Bu boğu “| dan adam bir sarhoştur ve denizin boyu geçmiyen çok sığ bir yerinde tırf var- hoşluğu yüzünden boğulmuştur. Diğer kara ise belediyenin kontrol salâhiyeti olmuıyan bir mıntakada vukua gelmiş. tir. . #0z y AŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: