26 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

26 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” 4 Bizde İ;wa'c;lı İnönü'nde, gençlerin plânörle uçuş yapmaları için hazırlanan moydandan biraz uzakta bir tepe var. Bu tepe de, Anadolunun her tarafında rastlanan, taşlıklı ve bakımsız - tepeciklerinden biriymiş, İnönü'nde kamp kurulmağa karar verilip bu tepenin üzerindeki taşlar temizlenince, bunların altından güzel bir kırmızı toprak çıkmış... Orta Anadoluda kırmızı toprağı çok severler. Hattâ ihtiyar köylüler Mu- sa'yı açlıktan kurtaran kudret helva- sının bu kırmızı topraktan çıktığın! söylerler. Bu toprağın İçiııde. çakmak taşına benziyen, fakat ince siyah da. marlı bir taş var, Bu taşa İnönü'nün her tarafında rastlamak mümkün... İnönü'nlün, belki türk kaniyle yuğ. rulduğu için rengi kızıllaşmış olan toprağının bizim için paha biçilmez değerini bir tarafa brrakalım; fakat üzerinde bin türlü rengin oynaştığı şu taş parçası ile, gu bir avuç toprağın mektep müzeleri için ne büyük bir de. ğeri var... Bu fikir, İnönü kampındaki çocuk. larda daha evvel yer etmiş. Bir Ba. yan öğretmen bana dedi ki: “— Geçen sene buraya gelmiş olan bir arkadaşım, dostlarına İnönü'nün taşından ve toprağından bir parça ile, güzel birer Kütahya tostisi -getirdi. Ben de İnönlü'nün taşını ve toprağını türk istiklâlinin bir hatırası, Kütahya testisini de Türk köylüsünün ince zev. kinin bir örneği olarak mektebimizin müzesine hediye ettim Kamptan dö- nerken de arkadaşlarıma aynı hediye. yi götülreceğim. Çünkü bana da bun. dan Başka bir hediye getirseler daha fazla sevinmezdim. Memleketlerinin istiklâlini. kurtar. mak için, kanlarımı, canlarını bu top- raklar, bu taşlar Üzerinde Beve sBeve vermiş olanlarımn döğüştükleri bu yerde, bugünkü neslin, gene yurdu ko. rumak için, seve seve çalışmasmdan gaha tabif ne var? AÂna mekteplerimizden Üniversiteye, gençlik teşekküllerinden köy odaları. na kadar her tarafta İnönü'nün taşın. dan ve toprağından birer parçacık gö- türmeliyiz we bütün Türklere anlat. malıyız ki, bugünkü hür ve mes'ut Türkiyeyi yaratmak için ölenlerin kan Tarmı döktükleri yerde, onların ese. rini ebediyyen muhafaza etmek için Çalışanlar var, Havadan gelecek bir hücuma karşı, yerdeki canlı cansız her gey bir he. deftir ve bu tehlikeden kurtulmak, yalnız korunma tedbirleri alarak de: Kil, bizim İçin bu tehlikeyi yaratmak istiyenlerden daha kuvvetli olmakla mümkündür. ça Bü büyük davayı, İnönünün bir parça taşı ve bir parça toprağı kadar iyi anlatacak vasıta var mıdır? İnö. nü, kelimenin bütün manasiyle türk istiklâlinin sembolüdür. Bir istiklâlin şart olduğunu kanadlı nesle anlatmak isi onun tastna, toprağına düşüyor. Tahlat bile bunu düşünmüz, onun yal. çe kayalarınm dihine aihirli hir rüz. gâr hediye etmiştir, yürüyen bir in- sanı bile kanatlandırmak istiyen bir Yaz sıcağının ruhlara bir afyon gi. bi sindiği ölü bir saatte İnönü sırtla. yında rüzgüra kapılan bir kâğıt par. gası gözünüze takılır ve onun kendi- Bini sürükliyen 'bir makine kuvvetine kapılmış gibi döne döne nasıl hava. landığını, bir kayanm kovuğuna din. lenmiek isler gibi biraz durduktan son. ra, tekrar anlasılmaz rüzgüra ayak uydurarak yüksekliklere çıktığını ve nihayet sizin bakarken — başınızın döndüğünü hissettiğiniz bir- kayanın üstünde kaybolup gittiğini görürsü- nüz, O zaman sizi de, bu kâğıt parça. st kadar kolaylıkla yüksekliklere çı. karabilecek olan rüzgâra takılarak kanatfanmak arzusu gönlünüzlü sarar. | Yerden bakarken başmızın döndü. ü Dü Kayalar, havalardan gize birer “Inönü havacılık haftası,, yapılmalı! Yazan : Cemal Kutay k aşk ufak çakıltaşı kadar küçük ve ehem- Miyetsiz görünecektir. Bütün memle. ket gençliğine, İnönünün bugünkü hür ve müstak ! Türkiyeyi yaratan tarihi İle, zlâl ve sandeti ebedileştir. mek için bugün onun yamaçlarında başlamış olan kana'lanmak davasını, İnönü'nlün taşı ve toprağı ile anlatırız. Bütün mekteplerde, bütün «por | klüplerinde, bi gençlik — teşekküil. lerinde, bütün hslkevleritde birer “İnönü havacılık -haftası" yapılsın. | Bu haftalar, İmönü harplerinin oldu- ğu tarihlere raslasın, bu topraklara tabiatin verdiği bir hususiyetin de ka. patlı nesli yaratmak — olduğu anlatı!. sın... Bugün bize boş görünen gu göz alabildiğine uzanan meaydan ve gu in: sana boşuna harcanmakta olan bir enerji bissini veren sihirli rüzgârın okgadığı sırtlar, ucmak için sıra bek- liyen gençliğe kâfi gelecek midir dersiniz? Cemal KUTAY Suriye kabinesi çekiliyor (Baş tarafı 1 incide) konaolosu ile delege vekili dün bir görüşme yapmışlardır. Demir gömlekliler, jandarma diye Hataym bütün karakollarına yerleğti. rilmiştir. Hududümuza iltica eden 'halk mümessillerinden bazıları ölü - mü dahi göze alarak Antakyaya git- mişlerdir, Dün Antakyanın Şerbetçi mahalle. Si abluka edilmiş, Türk evlerinde 3e. bepsiz aramalar yapılmıtştır. Kimayr köyünde şapka giyen Türk dostu A. rapların evlerine nteş açılmış, hücum edilmiştir. Cezirede isyan ve çarpışma'ar Adana, 26 (Hususi) — Dün Fransız Kkuvvetleri ile aşiretler arasında gid - detli çarpısmalar olmuş ve 400 kişi ölmiüş'ür. Suriyeden alınanı haberlere Bgöre, Elcezirede isyan edenler, müs. | takil hükümeti istemiyerek baş kaldı- Tanlar değil, onların isteklerini bastır Mak için Şam hükümetinin kiraladığı aşiretlerdir. Kıyama vatani partisinin imha si. yaseti ve hareketleri sebep olmuştur. Suriyedeki Fransızca gazeteler, bunu açıkva yazmaktan cekinmemektedir, Paraya muhtacmışlar Şamdan gelen haberlere göre Su- Tiye dahiliye nazırı Ceziredeki petrol. | lar imtiyazmın İrak petrol kumpan . yasma verileceğine dair olan beyana. tt bütün Suriyo gazeteleri tarafından Pprotesto ile karşılanmış, nazır kendi. ni müdafaaya mechur kalarak hükü . Mmetin para İhtiyacında bulunduğunu Böylemistir. Motörleri — - durduran keş*fı Evvelki gün öğle üstü, cenubi ÂAr. Tikada Captovn gehrinde motörle iş. Diyen bütün vesaitin ansızın ve meçhul bir sebepton dolayı durdurduğu Lon. dradan haber verilmektedir. İşliyen otomobi'lerin motörleri birdenbire durmuş. tramvaylar, otohüsler hare - ketten kesilmiştir. Hattâ sehrin bü- tün febrikalarında makineler islemez | olmüs, elektrik santralleri, telefonlar | birdenbire susmustür, Pol's bu ani tevakkufun sekeple. | rini arastırmışsa hiçbir iz elde etmiye yomuva'f»k olrmamıştır. Bilhasaa nt zarı dikhati velbeden sev, avni Anki. kada radyo &letlerinin de dünyanın hicbir tarofından Mevce alamamış ol. malarıdır. Bu vaziyet 3 dakika sürmüş ve makineler vine islemiye başlamız- trr, l Vak'a ilim âleminde ve halk arasın. da büyük bir merak ve heyecan uyan. Eski musikimiz artık ilerliyemez ! Bu musiki yükseleceği kadar yükselmiş, artık tedenni yoluna girmiştir - Yazan: Müsiki meselesi, gazetelerde gızlâarda yine aldı yütüdü. Bugünleride buna dâir yazılan, söyle- nen şeylere bakıyorum da içimden: — Hayır! diyorum. Bu iş, bügünler de yazılatlar gibi, ne öyle, ne şöyle, ne böyledir! Bizim bugünkü musiki meselesi, ne rakr, şarap, fasulye plâkisi, eiğerkebabı meselesi; me bazılarının dedikleri, vahut demek istedikleri veç- hile ça!ğı takımlarından, piyano, cüm- büş, nam: diğerle; banco, klârnet filân gibi ince saz kadrosuna sonradan alım- meş sazların tekrar kadro dışı - edilme meselesi ve ne de yine bazılarının bu- yurlukları gibi bütün hazin, melül ha- valar atılarak, unutularak, — bunların bir daha benzerleri yapılmıyarak işi hep şen, şakrak, oynak, zrplak havala- ra dökme meselesidir. Şimdiye kadar bizde müsiki için ya- zılar, söylenen, düşüncelerin, istekle- rin daha hangi birini sayayım bilmem kil Fakat buuların çoğu, işte yukarıda ç örneğini söylemiş olduğum üç dü -« şünce gibi, tansiki meselesinde biraz pofyoz düşüncelerldir. İyi, tsta, onörlü, temkinli bir saz heyeti, yahut biz orkestra, hafif örkest ra, mahdolinata, veya caz takımı gi - dip küçük büyük herhaügi bir meyha- nede veya içkisi, mezesi bol bir bah - çede, barda âhenk yapmıyabilir. Ve böyle bir heyetin, öyle yerjerde çalıp söylememesi de en doğru, en muvafık Hür harabattier Kâllm VUDUyte; #rasen K gün halledilmesi - Tâzımgelen —musiki meselesi ile ilgisi ancak devede kulak gibi kalır. Farzedelim bugünün en meş hur, en gözde, en sayın ince saz ve ta> nendelik Ustadları İçkili bir meyhane- de, bahçede, barda çalıp okumamışlar da, kemanları, kemençeleri, utları, ka- funları, teflef Te Tokatliyanda — uşak, ve â- | suzinâk, hüseyni, muhayyer, müstear makamlarından ve eski, yeni parçalar- dan dört başı bayındır. Mükellef bir konser vetmişler; sanki bununla iş bit- miş, mesele hıllnhınmug:o'.'.ır mu? Sonra, yine bugün piyasada incesa - zın en tutulur şekli olan piyanolu, cüm büşlü, klârnetli, Harbukalı, davullu kadrosundan bu sazları atmakla çıkar sanki? Bu, işi büsbütün geriletir; © eski, çok güzel, çok ince, klâsik par- çalar için bu şekil, yani salt eski sazlar da çalımıp söylenen kadirm şekil belki daha muvafık olabilir. Lükin bununla da bugün halledilmesi lârrmgelen mu- siki meselemizin ne alâkası olabilir? Hazin, melâl, sstrraplı bavaların ta. mamiyle yok edilip yerlerine hep şak rak, oynak, zıplak havalar konmasına gelince: Musiki işinde bu düşünce ka- dar düşüncesizlik olamaz.. Ut vakit, dünyadan hüzün, keder, elem, — ıstırap denilen şeyler tamamiyle kalkar, yok olursa işte ©o zaman hislerin, duygu - farın, sergilerin, deruni haletlerin en güzel, en canlı bir ifadesi demek olan “i We bol bol bizi güldürür, oyha. hoplatır, zıplatır. Bugünkü musiki meselemiz bunlar değildir. Bunlar hep teferrlüatın tefer. rüatı şeylerdir. Meselenin asir şudur? Bizim klâsik musiki, vakit ve zama- niyle ilerliye ilerliye, incele incele, gü- zelleşe güzelleşe varacajı yere, çıkı - ter, | cağı zirveye çikmmş ve artık ayni şekil- ler, üsüller, kaideler, görenekler, içinde bundan daha ileriye bir adım atmasına, imkân kalmamıştır. ve - böyle - olduğu içindir kâ son zamanlarda ayni şekiller, usüller, kaldeler, görenekler içinde ya- dırmıştir. Bundan henüz kendisi ortaya cık. mıyan bir mücidin icadmı tecrübe et. tiği anlaşılmaktadır. Mucid bunda mu vaffak olmuştur. ne | Osman Cemal Kaygılı pılan yapılmak istenen şeyler eskilere nisbetle kötünün kötüsü, berbadın ber- badı, külüstürün külüstürü ve gayet entipüfteri, kıtıpiyoz, pestenkerani şey ler olmuş ve olmaktadır. Şimdi burada- Türkçe gftelerle doğ rudan doğruya alafranga usülde bazı ulak tefek besteleri yapanları bir tarafa bizakıyorum. İçlerinde iyiceleri ortacaları, — kötü- leri ve pek kötüleri de bulunan bu züm re şimdi bahsimizin dışındadır. Biz gelelim bizim bugünkü — musiki işi nasıl hallolunur meselesine: Klâsikler varacakları yere vardıktan ve çıkaçakları zirveye çıktıktan sonra musikimizin (stop!) deyip durması ve ondan sonra kıçın kıçın tedenniye baş hyarak bugünkü perişan, berbat, ifade Biz, mânasız, dahâ doğrusu İpsiz, sapsız hale düşerek gerçek musiki arıyan ku lakları pek bizar bir hale getirmesi de gösteriyor ki aftık ceki şekillere, usul lere, kaldelere, göreneklere eli'i elifine bağlanmaktan, yani akıntıya kürek çekmekten vazgeçmek, hattâ, bütün bunlara stop deyip arsıulusal müsiki akıntısma kapılmak lâzımdır.. — Tahil, bunda ber yiğitin bir yoğurt$ yeyişihi de kat'iyyen unutmamalı.. Kendi gö rüş anlayış, duyuş, sezişlerimizi, ney'e lerimizi, elem ve stıraplarımızı karcı ğarın, yahut hüzamın dapdaracık çer semleriee BB l Cığarr, hüzarar, — Yerakndti zuyintki, rastı, nihavendi bunların hepsi ayni denizde gelip birer ırmak, hattâ birer damlacık halinde yine ayni denize a kan nağmeler Aahenklerdir. Bunları böyle damla damla ayırıp her biri Üüs tünde ayrt ayrı eserler, hattâ şaheserler yaratma zamânı, hani yumurtanın Üze rine beş formabk yazılar yazıldığı zamanlarda imiş... ? — Ya eski, klâsik “kâr,, lardaki, “kârı natık,, lardaki makam bolluğuza ve bunların o eserlerde — biribirleriyle imtizaçlarına ne dersin? Diyeceksiniz. Yağma yok bayım, eski kârlarda bir çok makamlar biribir lerine tam bir imtizaç halinde ve tam biribirlerine kaynamış, biribirlerile hal ve hamur olmüş bir halde değillerdir. Onlarda makam denilen — bu musiki damlarıkları biribirleriyle yanyana ve yine ayrı ayrıdır. Hem bu mesele, artık burada yeniden uzun uzun konuşulacak bir mesele değildir. Çünkü kârlar, bes teler, peşrevlzr, sarsemiitur? kendi devirlerinde bütün hünet ve marifetle rTini lüzumudan fazla göstermişlerdir, Bugün ise marifet dediğim gibi, bü tün o kendi anlayış görüş, ve duyuş, seziş, kabiliyetlerimizle arstulusal mu siki çağlayanına atılmak... Sonra da ©o çağlıyan içinde bir yandan yeni eser ler ortaya koymak, bir yandan da o eski kârları, besteleri, peşrevleri saz semai lerini, sirtolar:, âyinleri, ninnileri, Ka yaşlarını, Urfa ağızlarını, zeybek, sepet çi havalarını, Trabzon, Rize, Sürmene, Pulatbane, Atine horanlarını, Kayseri, Konya oyunlarını - ince eleyip &ık do | kuyarak bunların gözlerinden yeni bi çimde armonize edilmiş güzel güzel şeyler meydana çıkarmaktır. Meslâ: Rusların yaptıkları gibi! Bunun başka çıkar yolu yoktur. Ve © yola da çoktan girilmiştir. Hele yeni Mmusiki mekteplerimiz bize biraz daha mahsul versin görürüz Yoksa hu iş, içki fasulye plâkisi, ci Berkebabı işi yahut piyano, banco, klâr net, viyolansel meselesi veya hazinlik, metüllük, şenlik, şakraklık dalgası de Bildir. Osman Cemal KAYGILI Tercümeden tercüme üme Y U birkuç yıl içinde genginletti tüphanemiz wl:“”,_ yer büna sevinmemek kabil nll': denler, gördükleri k' hataları gazate ler de çıkryor. - Öyle yıllardan beri birçok Lmenhi ettiği bir * nım çıkarılması zamanı | TYatcmua, birtakım eserleril y ni verebileceği gibi HCU::':J ini &€ tenkidlörle mürakabe W görür ve böylelikle dilimizt. gokunul tımiza büyük bir hi IM Fakat o mocmuanın çıki için » - büyük bir satışr 01'""'"::: kimse üzerine alamaz; ONÜ Tet çıkarabilir. eli :; O “tercüme mecni mundan, gh'rebll.e('ı'ğl M şimdiye kadar . muhteli birkaç kere bahsettim. 5 rup kabul ettirebilirim de bahsedeceğim. ı'ıkıîk bir noktaya işaret eti Tercüme edilen xitaplari? ::p' Fransız edebiyatınım yomsir içlerinde İngiliz, Rus, İ“W.:d ge larr da var; fakat hemifi -,nıtl* sızcadan tercüme ediliyor" * M menin tercümesi oluyor. Bi y & pek aramadığımızı gwd' çok fena bir şeydir. ıl“'* A Memleketimizde bir zAMAT . gp lizce, almanca bilen yok gibi gün öyle değil Hattâ diyebi” gilizceyi, alamancayı iyİ sanlar, fransızcayı iyi bile ha çok. Fakat her nedenSt ze © milletlerin edeb a mak hevesini duymuyorlar. tum Nureddin Artam, Tikulüde eserini, Cengel Z ingilizceden tercilme etti: h bAr K L vi (O iki kitabı YaTR okuma: cuklarınıza okutmadınızsa T Goethe'nin Dickens'in David Hermann Ve ’ palt : e nihayet vermek lâzımdir; " jit mizde iyl alamanca, tyi Iİ; Jenlerin de edebiyata kunmalıdır. Tereümeden â:'?: çek ivi olabilir, fakat insanâ ,,;u: niyet vermez, ıxınmıqeıi'ç* K ceden tercüme eden mri"t İi onları unutmuyorum; fakâ' 'YAG Nufl'lw" ! et (D) Vins tercümeler KAT h cild. Birinci oila (Cengel kuruş; ikinci etld (Cengt ve Kendime öair) 75 Mt Baskların son şeb e Santa ndt%f,'şle asilerin el düştü wt ğ DND VAA akşam sant 18 de San' olduğunu bildirmektedir- İ Bask Hükümeti de ayni şiddetle mu! 20 dakika kadar cınlatmıştır. Her zaman olduğu ilk mermiler düşer dÜ zenlere iltica etmiş letin az miktarda o mektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: