28 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

28 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aşk ve macera romanı — Dy S ıwtı Uuklarımızı Çok daraltıyor S îl .—ı::» Rilesiz, şervetsiz ve her uq“' Hin tehdidi altında bulu %'“:' lıııı bundan daha alâ sa 5 olurmuş? :H:"'" belkide akıllılıktır., diye *ttin tarıldandı, Fakat bu Te YAK İstiyorum. v sesle: Vr '::-;ı._m teklifimi kabul e ebediyen — sefaletten h g_.î':_"beııum erkeğin dudük ” Mühhem bir hayattan kur bu, bir. kadının bü ü midir? temennim yoktur. Oturmak benim hayı Tağmen sizi burada alakoy Kadür teteddüt ettiğimi'de " Âh bilseniz, burada kel küday . Yövlemek icin dudakla k’;b——îu.ddüt ediyor. Şart'o derece — mülthiş G Klar Bir tereddüt hasıl oldu. kh% ı_—ı."ı'"uıkunıı. - âan Ki i & '*'—. bir m:*_mı: müthiş cilmlz, Tlü ağzından çıkmıyor SĞ çe b L".?T"'lh z İçin benim kş Mözleri Söylerken erkek kelime- dahmet çekiyrdu. Ve karım olmağa mec- Kü 'N:’:h&km Lâkin böyle X Smmamıştı. Gözleriy- YüÜzne batı. Öğrenmek xşxm Muydu bu? - Yalan ke İ v adey eee CUi yurdur İereddütten başka mana- :Z'%:ı anlaşılmasın. Ben x : N etmek istemiyorum. ;?* %—h—'mıı fırsat bilerek Vak eg EPiyorum. Bir mecburi- N '.:““nncmm. Arzu eder- t Şiftlikten ayrılıp gire- W“'N:.:“k Olursanız da temiz Göa * bay, %h at arkadaşlığını teklif %k&* Aşk macerası geçir- )—;'::nu adamakıllı tars- kızardı. Mahcubi - iğdi, erkekte hafif bir bi İZ tabildir ki sizi zorla Hattâ bir iş bulmanı- yardım ederim. in de anlamadığı bir Bötdu: 9ltam müteessir olmaz bey, Ytt Çıkarmadı. Genç kal, h*’kem, e,ıî karımız olmakı S€vAp vermeden başını Slğa, & » Önüne bakıyordu. N vx Mh!l olan korku mu, #al giçe e £ Arzumu düşünecek Ran Ki VEyetl., diye cevap ŞĞM barikulâde teklifini- q”îı endi İi_ıım_ 'Ter ne olursa ea ae a olun ki ütfunu- d"'”“ cevap * vec- “nizi kabul e _hı._%ü' duran aa , Yi RtTrek sizin için, gerek at düşünmek dahe ediy erkeğe P Bir sesle ilâve N — Nakleden : (Vâ-Nü) değildir; bir düşünce mahsulüdür, bir siyanet arzusundan doğmuğştur. —Ali- cenap kalbiniz. benim yalnızlığıma acı- yör. Fakat yarm bu tekliften pişman olmıyacağınıza emin misiniz? — Vicdanlı bir insan sözünden dönmez. Ben ettiğim tekliften pişman olmam. * — O halde, beyefendi, müsaade ediniz de ben kendi şahsım için düşüneyim. Bana yarına kadar mühlet birakın.. — Pekâlâ, tereddüdünüz gayet tabil- dir, Zaten karar vermeden evyel düşün- menizi daha muvafık bulurum. Şunu iyi bilin ki sire hiç bir suretle cebretmi- yorum. Tamamen hürsünüz. İster ka- bul eder, ister etmezsiniz. Nermin o kadar taf, hayat hakkın- da o kadar bilgisizdi ki bu teklifin gara- beti dikkâtine çarpmadı. Mektepte iyi çalıştığı zaman, hoca- lazı onu nasıl taltif ettilerse, şimdi de Rüştü beyin bu tekl'fini ayni şekilde kabul ediyordu. Kalbinde ona karşı bü- yük bir miznet hissi uyanmıştı. Nasıl tesekküir edeceğini bilemiyordu. Ayağa alktı. Rüştü bey elini kızın omuzuna ko- yarak: — Haydi, —Nermin hanım. İyice döşünün. Gençsiniz bayat mücadeelsiy- Je başetmeniz müşkül. Ayni zamanda aşksız bir irdivaç da sirin için manasır olab'lir. Sonra genç kızm teşyi ederek kapıyı kapadı. Erkeğin yüzünde mustarip ve dalgın bir hal vardı. v—_ Rüştü beydan ayrıldıktan sonra, Nermin, gayriihtiyari, dosdoğru, her zaman çalıştığı yazı odasına gitti. Ki- taplarla dolu olan — bu büyük odanım içinde, genç Ktz, bir müddet, öylece ayakta durdu. Dalgindi, düşünlüyor- du. Hayatında garip bir hâdise ol muş, bütün mevcudiyetini alt Üüst et- mişti. Başına gelen bu iş öyle harikulâ- de bir şeydi — ki, sevinmek mi, yöksa korkmak mı lâzımdı? Bir erkek, ona, izdivaç - talebinde bulunmuştu. Bunu o, aklına bile getir- memişti. İzdiyaç! Bütün hayatınım si- göortası. Barınacak bir yuva... Bir alle sahibi olmak!.. Bu ihtimali o, haya- Dinde biran — bile kuramamıştı. Şimdi karşısına ne büyük bir saadet çıkmıştı. Lâkin Nermin bir türlü, lâzım oldu- ğu kadar şevinemiyordu. Çünkü ona bu tekli'i yapan adamda bir sıcaklık, bir samimiyet hissetmemişti. Rüştü bey, ona, sadece: ”— Ya benimle evlenirsin, ya gi- gdersin !,, demişti. Genç kız bu sözleri düşününce Ür- perdi: Gitmek! Bunu katiyen istemiyor- du. Gitmek, onun için felâketlerin baş- langıcı demekti. Rüştü beyin karısı olmak hertalde uzaklarda meçhul haya- ta atılmaktan daha kolay ve daha iyi bir şeydi. ' Fakat ne kadar saf olsa da, Necmin, İzdivaçta daha samimi ve daha lâübali ı bir hal yaratacağını biliyordu. Halbuki | Rüştü beyle onun arasında ne kadar büyük bir teklif tekellüf, bir tesmiyet vardı. Buun önüne nasıl geçilecekti? Ev sahibinin hayali gözünün önünde gelirdi: O, ne azametli, ne soğuk, ne haşin tavırlı bir erekti. İzdivacın onu hiç bir zaman yumuşatmıyacağına, Ner- min emin oldu. Zaten kendinde de ona sokulma cesareti yoktu. Ö erkekten pek çekin!yordu. Adeta karşısında kor- kudan, konuşmasını bile şaşırıyordu. (Devamı var) 345 sene evvel bugün Sipahiler Barut dolu fıçılara bağlanarak âteş verildi Müthiş intikam katkat üstündü Macaristan Bududunun en mühim mevki. leri zaptedilmişti. Kumandan — Mikaçi, mü. dafan ettiği Biseki büyük bir cesaret gönte. rerek teslim etmedi. Bu hal, birçok yerlerin taptedildiğini gören kumandanın — gürürünü arttırryor ve şöyle diyordu: — Türkleri korkutmak Jâzım.. — Herkes benim gibi müdalaada bulunusa hiçbir. — yer zaptedilemez. Birgün, Hatan paşadan mâktup — getiren postacdlar gelmişlerdi. Mikaçi sordu: " —Hasan paşa sizin kumandanınız mı? — Bret. — Siz Türk müsünüz? — Bvet. , — Bu moktubu niçin getirdiniz? — Bilmiyoruz. Kumandaanımız verdi. Mikaçi yerinde dağruldu.. — Yumruklarımı Bikarak malyetine amir verdi: —- Çabuk buzları Tuna nehrine atmız. Hisarın üzerine çıkarılan postacılar, mek. tup getirmekten başka kabahatleri olmadı. Bt halde marhâmet sünmeden Tunaya atris. rak-öldürüldüler. Miksel bununla kanazt etmiyor: — Göreceksiniz daha neler yapacağım.. Atyordu. Bir güa toslim oluyor gibi — kargısmdaki kuevetleri aldatarak sipahilarin kale — içine temiin etti. SBonra birden hücuma Kgecerek hansini yakalattr. Bu güzel bir plân €L Muvaffak de olmuştu. Muharebe eden her kuvet karşısmdakine pumu kurar ve aldat. Mağa savaşır. Fekat Mikari bu mmrveffaki, yetle Kalmadı. SiDahileri barut — fcilarmma batlattı. Bönra bu fıçılara ates vererek ra. vatir erirleri Paramparça ettirdi. Hasan paşa bü fect Akibeti haber alır «İ. maez: Düşmaendan kat kat fazfa İntikam ala, cnğrm diye yemin ettti ve 1862 yılı 24 ağtus, tos günü 345 sene evvel burtfin bütün İuvvet Yerini tovlayarak Barekete geçti: — Tatikam almağa gidiyoruz, dedi. İnti. Kkam aulmak harb etmekten gok — başkadır.. - Marp adörken vaziyele göre Dareket adilir. Fakat tatikam atmağta gidilince almmadan Bönüllmez. Herken onâ göre hazırlansın.. Bu, bir nevi “ölüme gidiyoruz, — demakti. Binahl'er sözün manasını şrtrvorlardı. Fakat korktukları yoktu. Bilâkiz daha zivade mem gUn oluvorlardı. Arkadaşlarının İntikamı k. Hinmtş olacaktı. Bu, kumandanlart — kadar KenAt semdarivdr da, Bir hırsla fleri atdan — kuvvetler, kakikaten kat kat fazla intikam akdılar. Bin esir alımmış, n iki top, yedi bayrak elde e. Elimişti. Hasan paşa esirlerin arasından üç yüz ta, Desini yanına alarak İstanbula geldi. Mak, SAĞT aldığı intikamı gözlermekti. İstanbulda doğru Avusturya sefirinin evi. min önüne geldi. Alayın en önünde müzika gi diyordu. Müzikayr düşmaendân alınmış silâh ları, ganimetleri taşıyan Arabalar takip et. mekteydi. İşta Hazan paşa ham intikamını almış ve bem de nideğı intikamı gözüzlünde — harkemı göstermişti. Fakat düşman Fibi gayri insani bir harekette bulun Niyasi Ahmet eeeseraLecEREeLeSeDAk Manevra ve misafirlerimiz ! FOTO ETEM Manevra ve misafir heyeti ge- zilerinin İzmir vapuru seyaha- tinin, İsmet İnönü çayının İnti- balarına ait resimleri Beyoğlunda FOTO ETEMde bulabilirsiniz * Tonton amca Dünyayı Ikiya bölüyer yalanı... Roman ve hikâyeler yalanla dolu- dur. Bundarı yaza yaza bana o kadar bık | kınlık gelmiştir ki, yalan söylemekten | ve dinlemekten- ve hatta okumaktan nefret ederim. Birini yalancı gördüm mü, en tuhaf nükteleri yapsa bile ken- disinden feta haldea sıtkın sıyrılır. Ka- tiyen roman ve hikâye okumam. En e- saslı tmalümata istinat ettiğini sandığım kitapları, makaleleri okumak âdetimdir. Fakat, doğrusu yalan söylemek de bazan lâzımdır. Hani şu meşhur şark hakimi Hafız: Şirazinin: “Durüzü maslahat amiz..,, meselesi.. Babusus aşk hususlarında azıcık ya- tan, bütün bir münasebetin tuzu biberi- dir. Bir sefer bir yalan söylemem lâzım olmuştu. Önu söylemediğim için müte- * »& « Parise gitmiştim... Büyük ümitlerim yardı: Öezmek, eğlenmek, bahusus, ev- velce talebeliğimi geçirdiğim neşeli şe- hirdeki gibi bir muhite düşmek... Halbuki müthiş inkisrlarla karşılaş- tım. Bu koskoca şehir ortasında yapa- yalgız kaldım... Daima tiç heş arkadaş muhitinde yaşama ğa alışmıştım. Burada ise tanıdığım yoktu, “Kupol,, - denilen bir kahvehanede Türklerin toplandıkla- rını öğrendim. Orada Türkçe gazeteler de var demişlerdi. Gittim, Bir avcınm pusuda yatışı kalibinden bekledim. Ga- zeteyi ilk alana kendimi takdim ettim. Evet, bu, bir Türktü. Fakat bam- başka bir Slemin intanr.. Ben ne havada, © ne havada... Caddelertle dolaşıyordum. Tiyatrolar, sinemalar, barlar beni uyalıyamyordu. Yakup kadrinin de bu hi%tri anlatan bir hikâyesini okumuştum. Galiba ismi Talnızlıktı, 3 Hele türlü türlü hayallerle gelinen bir gşehrin ortaşında, romanlarda oku- yup hayalimizde büyüttüğümüz Parisin tâ göbeğinde böyle bir melânkoliye ka- pılmak.... Allah düşmanıma vermesin... Param yoök değildi. Fakat Parisin para sarfediş ölçülerine nisbetle benim ki devede kulak kalıyordu. Hem de de- vede pirenin kulağı! Belki bu aezim de bedbinliğimi arttırıyortdu. Daima idare- Wi davranmak mecburiyetini duyuyor- dum. ... Bir akşam: — Ecceb, artık ilâllah.. - dedim, İçinde-cıvıl cuvul bir halkın neşeyle kaynaştığı bir bara girdim. Muzik, dan, kıyamet, İçtim, Mutadımdan hay. N fazla viski.. Atka arkayâ Bazı insanlar bar kadınlarını bütün cins Havva kadınlarına tercih eder. Doğrusu, ben onlardan değilim. Fakat bir taraftan viski, bir taraftan yalnızlık., Etrafıma bakındım. Tâ ötedeki masada biri sarışın, diğeri esmer iki kadın ntu- rüyordu. Baktılar, baktım. Gülümsedim gükimsediler, Blle: “— Masama buyurun!,, işareti yap- tırm. “— Sen bizim masamıza istersen gel!,, işareti yaptılar, Ne yalan söyliyeyim şöyle Bdüşün. düm: “— Önceden hayli masraf etmiş, ya- hut garsonla uyuşmuş olacaklar. Hepsi- ni bana gördürecekler... Fakat, adam sen de!.... aldırma ..., Gittim. Yanlarına eturdum, Müm- kün mertebe gırtlağımı — fransızcanın *“r” lerine ayat etmeğe çalışrak konuş- M VN mağa başladım. İngilir telâffuziyle ve pek bozuk br cümleyle, fransızca bilme- diklerini, ingilizce konuşup konuşmadı- ğımı sordular. Almancada karar kıldık. Bu dil: mü- kemmel biliyorlardı. Meğer, onlar da hemen o gün bu şehre gelmişler, Rir ta- mesi bir şarap tatirinin karısı imiş, A'le- lerinde &det, karı kocanın biribir n genede bir ay kadar uzaklaşması, seya- hate çıkması olduğu için, kadım yanın- daki Polomyalı bir akrabasiyle birlikte işte Parise gelmiş. Bir pansiyonda oturuyorlarmış... Evvelâ inanmadım. Sonra, hakikatin bu olduğu meydana çıktı. Ertesi gün bu luştuk. Daha ertesi gün gene... Ve bir Ey tatil müddetini birlikte geçirdik Ancak bi şart koşmuştu : — Kimseye bar olmamak prensi- bimdir. Ben kendi masralımı çekece- ğim... Mümkün mertebe prensibi bozul- muyormuş gibi göstermeğe çalıştırm!... * » » Nihayet ayrılık günü geldi, çattı. Garibi şu ki, ailesinin ismini bile söyle- memişti. İngilterede bir katdın arkadaşı- fim adresini verdi. Onun — vasıtasiyle mektup yazabileceğimi söyledi. Sanra, sordu: — Başka söyliyecek bir şeyin yok mu? —-—İ Cevap bekliyordu. Ona güzel bir hayat, mestut bir istik. bal temenini ettim. — Nerede? Kiminle? - diye sordu. — Kacanızla... Ailenizle.... Gözleri sulandı: — Demek, bu, böyle bitiyor? Ne söyliyeceğimi bilmiyordum : — Desem ki, onların hepsini bıra- kıp seninle beraber, nereye gidersek.. Heş şeye tağmen... Hatta zengin olma- dığını bilmeme rağmen... — Bu, cinnet olur., « dedim. « İki. Mizin hesabına da... Ağlamağa başladı. — Demek ki, senin üzerinde atla müessir olamadım... Tesirim, bir aylık eğlence hududunu geçmedi.. Şâyeti — Haydi, gel... Nereye istersen bir. likte gidelim... Neyimiz varsa paylaşı- mız! - deseydim, biliyorum, gelmiye- cekti. fakat memnun olacaktı, kendi ken dime itimadı çoğaltacaktı, kadırlık gu- Turu okşanacaktı. Fakat demedim. Yalan söylememekle doğru yaptım. Fakat bu macerayı berbat ettim, Evet, aşk yalamı... Lüzumlu bir şeydir.... Ye- Ti de verdır: Söylemek gerek.... (Vâ — Nü) 'l'eklrd_ağ civarında Demir madeni aranıyor Maden tetkik ve arama enstitüslü çok iÜmid veren mühim bir demir ma. deni tezahlirleri Üzerinde daha çalış- mıya başlamıştır. Bu araştırmalar Trakyada, Tekirdağı civarında De - mirköy namını alan köy civarında ya. pılmaktadır. Bu köyün bu isami alışt boş olmadığı gibi Fatih Mehmedin Bizansın zaptında en mühim rolü oynı. yan topları da burada döktürdüğü ve buradan çıkan demirden istifade edil. diği nesilden nesile intikal eden hikâ- yelerden bilinmektedir. Bu civarda ba. zı tezahürlerin görünmesi üzerine ma den tetkik ve arama enstitüsü müben, disleri oraya gitmiş ve tetkiklere baş. lamıçlardır. Halen Demirdağdan başka Divrik Givarında Sıvas . Erzurum demiryolu üzerinda ve Malatya vilâyetinin He- kimhan kazasr eivarmda Hasan Çele. bi mevkiinde Sıvas . Malatya demir, yoluna altı kilemetro mesafede iki de.

Bu sayıdan diğer sayfalar: