11 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

11 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

%Dnn bölük edilerek, dört örgü-ile "ı;l' Bıkı örülmüş, beyaza yakın sarı " ılrınuı ber örgüsü bir renk paçav le bağlanmıştı. —Ş"“ yüzü, insanı korkutacak ka- ı.lmbıyuııı. Ağzının iki tarafından B Tük kabarcıkları sızıyor, çakır löri vahşi — ışıklarla çelik gibi ıhl)'ordu' Kara bakracını bir yana M'lv.unş. yerden süratle — topladığı Te ÇAT etrafını Barmış olan çocukla- t A8dıriyordu. Yere her iğilişinde, M her fırlatışında, dört örgüsü ha- hç Ahiyor, yabanl bir kedi foryadi- ,."liı.a alınmıyacak pls küfürler sa- k,ıw"""'" Yamalı — mati donu, ta ğkvu üç. on dört yaşında görünen tap ST çocukluğumda, bazan yemek l Alkar kalkmaz yattığım vakit .q"flthm korkulu rüyalardaki, In- ’ıbı hayvan arası garip mahlükla- Cizettim. Talınr saran — çocuklara, kinle e © gözlerinden, — yerden aldığı af taşı fırlatırken, gösterdiği şey- Mr w—:ılnvmn belliydi ki, her taşı ğ üm emriyle uçuruyordu. ıeı"“lt yırtık donlu, yamalı göm- ko: * Yalın ayak, çocuklar onun bu k finç htâdetine metelik bile ver- l.L.Hırhı-_ çekirge gibi — sıçrayarak, Ki TEmurundan — kurtuluyorlar. Arkadan yayaşça gelip saçını h' '.Vnr. kimi takunyoesini kapıyor ve Yekyı ! KöZüsten çıkmışa — benziyen “Dara bir ses: bı* Makat! İfakat! deli İfakat!. Cin, Ye haykırarak, çıkmaz sokağı %qun çınlatıyordu. Kudurmuş bir lap ,ütüsüne benziyen, arsız çocuk- y“'“ kadar feryat ettiler, kızın et- K, Mdaki dalreyi o kadar daralttılar yet deli İfakat yere çömeldi, Köpayı Üzlerinin arasına — sokarak çl:uılbl ulumağa başladı. Yatım klek rüyalarımın azaplı cere- “"*ıı kapılmış Fibi idim. Rüyalar "llu'ıı""" gBarip büyük ve yumuşak l;_,—!mn. dell kızın etrafında zıp- tocuklara yaklaştım. Boğuk bap Sekilin oradan utanmaz çocük- — diye bağırdım — kağytFalrk yıkık bir evden, kara sa- Tz Hir adam çıktı. Onu görür gör- "on,n"lndı bütün çocuklar dağılı- a ©r. Kara sakallı adam gülerek Baktı: Ziş INB oluyon azizim? - dedi - ben- YmgiDİR yabancısın — galiba.. Bi hn,,:“ gıza bu soysuz çocuklar hep Satasrvoriyorlar.. hu“n"- yerdo oturan kizmn elinden Kızıl İtorl girdi. ha N hem korkunç, hem müellim Miygrayümün önünden bir türlü git- Şi 'n."' Rir zaman. bütün çocukla- Yan, mf!nııa birer ifrit yüreği taşı- Biy Celer gibi gördüm. huft Ğ’W gün gonra, deli kızın ana- h ar ÖYde tesadüf — ettim. Mavi 2 eaT gevimli bir kadındı. Be Slimi  Nce bir köylü — samimiyetile <n Tarak: & &n İzlra deli gızimizin yüzünden, Büre, Ğ"'Pl“.iııı oynattın.. - dedi - o !; Te alışırsın. Ziyansızdır. .'ı. h::"" #onrTa, orada kaldığım Pina ,,m"'t zarfında, sık, sık evle- Te znm,,"" Makat, yabaner bir ceh- he ej Mü kacıyor, ne şiddetten, Bipç Hotton anlıyordu. Anası, ye- !ıı“;;m fOlarak onu evlendirmeği &; Ordu. Bu zavallı kızın evlen- * nı“'l fecl bir vaziyoto düşme- ;"'tı;:_'ı' Fakat kadının — inatçı Ki bu düşünceyi — silmek &, * olmadı. ::ı. h:ıî;','"" bir iki altın taktırır- Tn tğey l Kocaya gider emme.. Bu Diyaça 'er de para etmiyo... ;):ıqî;"îıı Günler geçti. Karabadan Tan aL İ Böne sonra, hâlâ orada N ::: %":i;hbnıırım. biraz. — dinlen- k €ni yanlarına davet edi- Veti ya y rahato Iİhtiyacım vardı. y Tatay DU ettim. '-T" Y;İrlm:.dln' kasabaya giden, çı- Kalde' sara! harap Fort otomobilinin M&q,:ım Ftrla gararla giderken beni rî." :îlmınılımıq olan arkadaşım kaç Bakı Hü dürterek: ış,. 'l-uF'u:ıl - dedi - Senin İfa- '0 eliyor... Yxm:!'-'ı_ımnnum. On dokuz. yirmi eı..""ıın_,.l,"ğ" bir delikanlı idi. n | kasketini gol kaşına in- ;ı':: yeni lâcivert ceketi- A a ©n. allr, yeşilli bir 1- Bam “İzm bitün — büyüklüzü He, Miştam hıı"m'" İki alleri cenlerin- "Nı, kasaba mirasyedisi tav- 'Ordu, Gayrlilhtiyart: tüğunun altından bağlamış, an- İ Deli Ifakat v Nasıl? İfakat evlenebildi mi? » diye sordum. Bu esnada kırık Fort otomobili, e- vin kaprsmma gelmişti. Arkasaşıma, ertesi günü. gelmesini, beraberce İ- fakatlera gitmek istediğimi söyle- dim. Ertosi günü, bir taşı bile değişme- miç olan çıkmaz sokağın boşluğuna Bgirdiğimiz zaman, İfakatin evinden, müthiş çığlıklar yükselliyordu. Kor- karak kapıyı çaldık. Takunye sesle- ri yaklaştı. Kapı açıldı. İfakatin ana | Bı, beni görünce ceki bir dostunu bul | Hıçkıra, | | muş gibi boynuma atıldı. hıçkıra ağlıyordu. — Ne oldu Hasibe teyze? - dedim. Ne var? Hasibe teyze. Bizi üstü boyaz yay gili kerevote oturttu, — Kendisi de dizimin dibine çömeldi. — Ah! ne ettik de senin lâfını din lemedik. - diyordu. - Bizim kızı ko- caya verdik emme.. Güvey, ertesi en- bah ik! Beşi bir yerdeyi aldığı gibi kaçıp gitti.. Tam bir sene oluyor.. Beni uldattılar.. Doli olduğunu bil- miyordum.. diyormuş, — Makat ne yapıyor?.. - dodim - Bliyle karanlık ahır kapısını göşte- rerek: — 'Te orada! Bir genedir. ahırın peneeresinden Ömerin yoluntu gözle- yip durar,. - dedi - Ne yatmağa gi- der. No âayak yoluna girer. LAf et. mez, Gülmez, Kör olasıca gözlerini sokağa dikmiş, bir senedir bekliyor. Pislik içinde geberip gidecek.. Ahır- dan çık dedik mi boğazlanıyormuş Kgiİbi bağırıyor.. Kadıncağızın gözlerinden , yağ- mur gibi yaşlar akıyordu. — Kızına acıdığından mı? yoksa, bu — derdi çekmeğe mahküm olduğundan mı ağlıyordu bilmem...? Daha fazla duramıyacağımı anla- dım.. Ahirın gönül bulandıricı taaf- fün havası içinde, bir senedir gözle- rini yuvarlak deliğe — dayamış, bir gecelik kocasını bekliyen ve kimbi- Mr, daha.kaçsene — bekliyecek olan dell kızın hikâyesini daha fazla din- lemeğe asabım müsaade etmedi, ha- zırlamakta olduğu şekerli suyu bek- lemeden kendimi dışarı attım. Nasıl bir kuvvet bu kapkaranlık dimağa tesir etmişti? Bütün hâdisa- tr anında unutan bu hafıza, nasıl olu yorda, bir iki eaatin hatrrasını, üç yüz altmış boş$ gündür, bir Şirin ve- fası İle muhafaza ediyordu? Kasabanın meydanlığına çıkınca, temiz havayı bol, bol — eiğerlerime çektim. Ve, ahırın karanlığı içindo, sevdiği adamın, yolunu — gözleyen, deltyi düğünmemeğe çalışarak, eve döndüm. Leman KARAMANOĞLU Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ Entelllcens Servisin en meşhur casuslarından Geceleyin denizaltı gemisinden atlayarak gizlice karaya çıktım Entellicens Servis heyecan içindeydi : Belçikada ve Fransanın şimalinde ça- İrşan casuslarımızdan bir çoğu esraren- giz bir şekilde ve hiç bir iz brrakmadan | ortadan kaybolmuşlardı. Bunlar arasın- da Bob Parker gibi teşkilâtimizim en mahir ve gözde adamları da vardı-. Bir kısım casuslarımız ise izah edemediği- miz çekillerde yakalanarak kurşuna di- zilmişlerdi. Bu vaziyet böyle devam e- derse Almanların Belçikadaki faaliyeti- ne dair orduya malümat vermek Entel- licens Servis için imkânsız bir hale ge- lecekti.. En iyi ajanlarımızdan Con - Kollinsin bu işin sırrını öğrenmek ve adamlarımı- zın kim veya kimler tarafından eleve- rildiğini meydana çıkarmak vazifesiyle Belçikaya gönderilmesine karar veril- di. Con Kollins, düşman hatlarını Sen Lorann ile Bualö arasında geçti.. Al- man mukabil casus teşkilâtınım cephe- nin en ileri kısmında bulunan merlezi © zaman Moböjde idi ve teşkilâtın re'si de o zaman Fon Birkenhanym'dı. Arka- daşımızın Moböje kadar gittiğini öğ- Tendik, fakat sonra ondan da Laber ke- sildi, Kollins de kayıplara karışmıştı. Erkânıharbiye bizi sıkıştırıyor, u- zun müddettenberi Belçikadaki ve Fran sanın işgal altında bulunan ksemındaki Alman ordularının vaziyetlerine dair hiç bir haber verilmediğini tebarüz etti- rerek koca teşkilâtrmiızın ne işe yara- dığımı acı bir şekilde soruyordu. Ne pahasına olursa olsun erkânıharbiyeye malümat temin etmek - ve eğer geç kalmamışsak - kaybolan arkadaşlarımızı meydana çıkarmak bizim için sadece bir vazife olmaktan çıkmış, bir İzzetinefs meselesi haline gelmişti. Belçikaya gitmeğe ben talip oldum.. O zamana kadar üzerime aldığım işleri biraz da talihimin yardımiyle hep ba- şarmış olduğum için talebim kabul edil- di. Derhal Havra hareket ettim. Belçika ordusunun bazı teşkilâtı o zaman Havrda bulunuyordu. Memle- ketlerinde mümkün mertebe gerbestçe çalrşabilmem için lürmlu olan evrakı bana orada temin ettiler, Belçikada giz- Hce faaliyet gösteren Belçikalı vatan- perverlerin isimlerini verdiler. Diğer taraftan — “Serbest — Belçikaı, cemi- yetini kurmuş olan Belçikalılarla tema- sa giriştim, Bu cemiyet Belçikada Al- man aleyhtarlığı yolunda şayanı tak- dir bir cesaretle çalışıyor, hattâ işgal al- tında bulunan memlekette gizli bir ga- zete bile çıkarıyordu. Bütün hazırlıklarım tamamlandıktan ve her şey enince teferrüatına kadar tesbit edildikten sonra bir İngiliz de- nizaltı gemisi beni bir gece Ostand sa- hillerine kadar götürdü .Karaya birkaç yüz metre kala deniz üstüne çıktık, mu- şambalara sarılmış olan evrakımı son defa yokladıktan sonra gemidekilerle vedalaşıp denize atladım. Soyunmuş ve elbiselerimi ıslanmıya- cak şekikle muşamba ile paket yapmış- tım. Sahilin tenha bir tarafını intihap etmiştik; bununla beraber yakalanmak ihtimali yüzde doksan dokuzdu. Müm- kün mertebe ses çıkarmamağa çalışa- rak yüzerken, bu sebeple, pek heyecan- hıydım.. Şaşılacak bir hüsünü tesadüfle kimte- ye görünmeden kumsala çıkmağa mu- vaffak olunca getiş bir nefes aldım.,; 'Tehlikenin büyük bir kısmmı atlatmış- tem ,fakat âsı) maceram bundan — sonra başlayacaktı. Şimdiki halde muvaffakı- yetim kendimi düşmanın kucağına ata- bilmekten ibaretti, Kumsalla paketi açarak elbiselerimi giydim. Kraliçe caddesinden geçip Ka- hire sokağına gittim. Orada hastanenin arka tarafından “Serbest — Belçike,, mensuplarından biri bir otomobil için- de beni beklemekteydi. Mukarrer parolayı vererek hemen o- tomobile atladım, hareket sttik. Nazarr dikkati celbetgiemek için yolu bilhassa uzattık ve Bruj — Gand — — Ânvers — Malin — Luvr yolunu takip ettik. İhtiyatlı davranmağa mecburdum, çün- kü üzerimdeki hüviyet varakalarım hakikatte bana ait olmadıklarını söy- Temeğe lüzum var mı? İyi tanzim edil- miş olmakla beraber Almanların Bel- çika umum? valisinin imzasiyle vize görmüş değildi. Brüksele vardığımın er- tesi gün “Serbest Belçika,, teşkilâtı sa- yesinde bu mahzur da izale edildi. Teş- kilât bu fevkalâde işi nasıl başardı. Bu- na ben de hâlâ hayretteyim.. Artık Belçikada bir Belçikalı gibi. ve ancak onun kadar serbestçe dolaşabi- lirdim. Binaenaleyh, artık faaliyete ge- gebilirdim. Fakat nasıl? Evvelâ halline memur olduğum meseleyi şöyle zihnen bir tetkik ettim: Con Kallins ve Bob Parker gibi En- tellicens Servisin en mahir iki casusu” “eğer yakalanmamış olsalardı ne yapar yapar muhakkak bize bir haber gön- dermenin yolunu bulurlardı. Haber göndermedkilerine göre ele geçmiş, ya hapse atılmış veya kurşuna dizilmiş olacaklardı. Idam edilseler Al- manlar bunu gizli tutmağa lüzüum gör- mezler ve diğer casuslara gözdağı ol- sun diye bu idamları gürültülü bir şe- kilde ortaya atarlardı. Bu yapılmadığı- na göre arkadaşlarım her halde idam edilmemişlerdi. Şu halde bir hapisane- de olmaları lâzımdı. (Devamı var) Hüaber'in Deniz ve Macera romanı: 51 Yazan; Ali Rtza Seyfi ve tavrında öfke ve sertlik de yoktu. — Ancak © sözler beni o kadar kızdırmıştı ki, eğer kendimi son derece tutmağa çalışmaaydım, belki ona bir tokat vurmağa kalkışacaktım. Blak rengimden ve halimden hiddetimi anladı ve önceki vaziyeti- ni değiştirdi: — Ahmak çocuk.. O kadâr akılsız bir çocuk ki, kendisile hiçbir ilgisl olmadığı halde başını belâya sokuyor, mutlaka ezileceği bir savaşa Bİ- rişiyor; öyle değil mi? Kaptanın bu hall bana cesarot verdiğinden dedim ki: — Bü geco ben buraya elli zavallı insanı öl- dürmenizin önünü almak için geldim. Bu sözüm kaptanı çıldırırcasına öfkelendir- di; bu öfke İle titriyerek haykırdı: — Ya seni benim üstüme kim hâkim yaptı. köpek yavrusu? Sen kim — öluyorsun ki, benim peşime düşüyor, yapacağım İşlere karışıyorsun? Bu gözlerini işitmek için seni nasıl oluyor da sağ bırakıyorum, ben de hayretteyim. Kaptanın öüfkesi bir teyfun gibi korkutçtu, dişleri — gicirdiyor, elleri — titriyor, — koltuk- sandalyesinin içinde yaralı bir kaplan gibi tepi- niyordu. Benim metin, yılmaz dürduğumu görün c« öfkesi birden geçti, büyük elini kaldırıp alnın da toplanan soğuk terleri sildikten sonra tatlı bir sesle: — Çocuk; boeni yapmak — istemediğim şeyi, yapmağa mecbur etme! İyilik olsun, kötülük ol- sun, işte bir kere buraya gelmişsin; — öğer sağ kalmak istiyorsan dilini tut.. Bu elli kişi ile se- nin hicbir münasebetin yok, onlar — senin hiçbi soyin değil., Artık dünvaya da lâzım — olmıycu faydasız bir sürü.. Btrak ölsünler.. Sen kendi do- rini kurtar! Buraya geldiğindehberi bir çok gün- ler geçti; kunturatımızı İmzalamadığın halde ramızda canlı kalmış ilk insan sensin. Lâükin ar« tık bü hal sürüp gidemez, giriştiğimiz işi biliyor- sun, poençemi Avrupaya karşı ve dolayıslle bütün dünyaya karşı kaldırmış bulunuyorum, Benimle boraber olanlar, lâzımgelirse benimle beraber asılacaklardır. Bon #eni buraya yalvararak Ça- gırmadım. Sana kim dedi ki Martin Hallin yanın da yüriyesin? O, İtalyanın Spezia şehrinde , oda- ma girdiği gece kendi eliyle tabutunun ilk Çivl- sini vurmuş oldu! O gece o beni uyuyor sandığr halde yatağımda onu — gözetliyordum ve daha o geceden alnına ölüm kararını yazdım; hattâ Pa- riste onunla odama geldiğin gece senin — alnına da bu hüküm yazılmıştı. Kararımı — bozup seni öldürmediğimin bir sebebi var ve bunu sen hiçbir vakit öğrenemiyeceksin. Lâkin senin bizimle ol- mana, hayatımıza karışmağa, yoldaşlık yemini- ni edip umuml kunturatoyu imzalamana hiçbir sobeb, hiçbir engel yoktur. Bunu imzalarsan pa- ra,almas, kuvvet, zevk içinde — yüzeceksin.. İşte kâğıtlar! Ya Imzalayacaksın; yahut bir saat son ra vücudunu kurşunla delik doşik odoceğim! Bunu söylerken masaya doğru eğildi ve ©- radan aldığı büyücek, kalın, yazılı bir kâğıdı ü- nüme koyarak: — Oku! Dedi. Gözlerim, vaziyetimin — verdiği heyo- canla yaşarmış, zihnim dağılmıştı. Küğida bak- tığım halde okuyamıyordum, aklım — uzaklara, İstanbuldaki mosut çocukluk vakitlerime, arka- daşım Aliye, kız kardeşi gül yüzlü, elmas yürekli İnciye gidiyordu. Kaptan Blak ise hiçbir $oy söy Jemiyerek gözlerinde ümit ve bekleme — olduğu halde bana bakıyordu. Bu sırada gözüm sol elin- do tuttağu büyük rovelvere rastlayınca gönlümde son, delice ve yelsten doğma bir karar — uyandı. Olduğum yerden kalktım, masanın üzerine eğlle- rek: — Veriniz bana kalemi! Dedim. Hemen kalemi elime verdi ve kâğı- di imzalayacağımın sevincile arkasına yaslana- rak güldü. Lâkin bu gevşeklik anı — ona oyunu kaybettirmişti: Bir kaplan hamlesile — atılarak tabancayı elinden çektim ve gene o anda başına çevirerek:, — Parmağını kaldırırsan, dedim, — beynini patlatırım! Kaptan Blak şaşırmadı, korkmadı, hiç heye- cansız iskomlede kaldı. Yüzü sanki mermerden traş edilmiş gibi sabit duruyor, yalnız alnında ter damlaları görünüyordu. Yüreğimde biraz daha fazla cesaret toplan- mış olduğu halde dedim ki: — Eğer ses çıkaracak olursanız, yahut oda- ya biri geolirse olduğunuz yerde öleceksiniz! O, bana büyük soğuk kanlılığile baktıktan sonra: — Çocuk, dedi, dünyada kaptan Blaka birin- ci defa üUstün gelen sensin!.. — Dikkat ediniz, elinizi oynatıyorsunuz.. Büsbütün hareketsiz ve sözünde 'devam etti: — Beni deliğinde fare yakalar gibi yakala- dın. Her neyse, şimdi söyle — bakalım ne İstiye- ceksin? — Hayatımı istiyorum, bu kâğıdı İmza etme- diğim halde beni öldürmiyeceksin! —Pek iyi, —bunu istemekto — haklısım; imza etmeden sağ ikalmak elimde doğlise de... — Beni kurtarmağa çalışmak — elinizdedir, bana kimsenin dokunmaması için emir verebilire siniz; bunu yapacak mısınızı Blimdeki tabancanın namlusuna birkaç dakika düşündü: — Evet, başka çaro göremiyorum, sİzi yaşat- mağa bütün kuvvetimle çalışacağım, — Ve llk fırsat çıkınca bana hürriyetimi ve- receksliniz! Buna karşı pek yavaş ve pok sert bir soasla: — Yok, dedi, bunu slze şeytanın kandisi bile vaadoedemez. Herifler beni parça parça ederlor. Kaptanın doğru söylediğinde şüphe yoktu. Bundan başka İnat etmekle bir şey kazanamıya- ecağımı da biliyordum, O beni bıraksa adamları onu öldüreceklerdi. Bu vaziyeti tüşününce taban cayı masanın Üzerine atarak ona elimi uzattım.. Yerinden fırladı ve büyük ellerile elimi çok acı- tacak hızla sıktı. Sonra beni lâr-banın altına doğ KDevacn var) bakarak - EMR

Bu sayıdan diğer sayfalar: